Bingöl/Çapakçur Dımılı Şafi mezhepli Zazalarının halk inançları konusunda yaptığımız bu çalışma Zaza halk inançları çalışmaları zincirinin yeni bir halkasıdır. Evvelce Urfa yöresinin ana dili Türkçe ve Kürtçe olan halkının halk inançlarını yörede yaşamakta olan Alevî ve Hanefî inançlı Zazaların halk inançları ile karşılaştırmaya çalışmıştık[1]. Bingöl Zazalarının halk inançlarını ise “Karirler/Karerler” isimli çalışmamızda ele alıp karşılaştırılmaları cihetine gitmiştik. Bunlar Alevi inançlı Müslüman Zazalardı[2]. Tunceli bölgesinin Alevî inançlı Müslüman Zazalarının halk inançlarını ise “Sarı Saltuklular” çalışmamız münasebetiyle karşılaştırmaya çalışmıştık[3]. Zazalar farklı İslam inançlarına ilaveten farklılık arz eden değişik ana dillerine de sahip toplumlardır. Bu itibarla Zaza halk inançlarının bir çalışmada karşılaştırmalarının yapılabilmesi oldukça zordur.
Metin
Çapakçur, Bingöl ilinin eski ismi olarak bilinir. Kelime çapak, dere ve çur kenar, kıyı kelimelerinden oluşmuştur. Bizim halk inançlarını incelemeye çalıştığımız Kemalan köyü 15 hane olup tamamen Şafi inançlı Müslüman bir Zaza köyüdür. Bir dönem köyde Ermeniler ile birlikte Zazalar yaşarlarken köy halkı hâlen tamamen Zaza olup iki kardeşten türemişlerdir. Bir ifadeye göre de köy eskiden tamamen Ermenilerle meskûnmuş. Köyün tarihî isminin Hej olduğu ifade edilmektedir. Köydeki hane sayısı az olmakla beraber, geçmişte yörenin idare merkezi olduğu söylenmektedir. Halen köyde yeraltı Hej Kalesi, Ermenilerden çok eskilere dayanan yer altı kilisesi olduğu ifade edilen kalıntılar vardır. Bölgedeki mezarların çoğunluğu Ermenilere aittir. Yakın çevredeki Loton köyünde geçmişten kalmış bir kilise vardır. Hej dağları ünlüdür. Bölge Hej bölgesi, Hej Yeri olarak anılırmış[4].
Dımıliler; Bingöl’ün yanı sıra Muşta, Siverek’te, Palu’da Silvan’da yaşamaktadırlar. Bingöl Şafi Zazalarının çoğunluğu Az aşiretindendir. Dımılı’nın kelime anlamı göçer, göçebedir. Cumhuriyetten sonra Dımıliler yer değişimine tabi tutulmamışlardır. Bingöl’ün % 70’ten fazlasının Zaza olduğu bilinir. Halkın diğer kısmı anadili Kürtçe ve anadili Türkçe olan kimselerden meydana gelmiştir. Dımılli Zazalarının bir bölümü Alevi inançlı Müslüman halktan meydana gelmiştir. Karyer ve Yayla Dere yöresinin Zazaları Alevi inançlı Müslümanlardandır. Başka bir ifade ile en büyük aşiretlerinden biri Az aşiretidir. Bölgeye çok eskiden İran’dan Perslerden geldikleri söylenir. İran’da bu toplumun uzantısı olan halk kesimleri de varmış[5].
Azlar’ın Türk Kültürlü halklar arasındaki yerine işaret eden Edip Yavuz’un bir çalışma yaptığı bilinmektedir[6].
Dımılılerin Zazaların bir cüzi olması fikri ile Göranların da keza Zaza üst başlığı altında mütalaa edilmiş olmaları, İran’da Dımılı ve Goranların halen yaşamakta oldukları bulgusu bir arada düşünülünce, Anadolu Zazalarının bugünkü topraklarına İran üzerinden geldikleri fikrini vermektedir. Sadettin Gömeç’in Gur tayfalarının ilk defa Afganistan’ın Türk bölgesinde Türklerle birlikte tarih sahnesine çıktıklarına dair tespitleri[7] ile Salim Çöhçe’nin Gor-Zazaların Ak Hunlarla birlikte batıya Anadolu’daki bugünkü yurtlarına gelmiş olabilecekleri[8] tespiti ile değerlendirilince Zazaların Ak Hunların bir parçası olabileceği fikrini vermektedir.
Dımılı Zazaları TRT’nin Zazaca yayınlarını hiç anlamazlar böyle olunca da dinlemezler. Dımılicede Ermenice ve Ermenicede de Dımılı Zazacasından kelimeler vardır. Mesela Ermenice şehir merkezi anlamındaki Ğışnek kelimesi Dımılı Zazaları tarafından da bilinir. Bilhassa tandır etrafında oluşmuş kelimeler büyük ölçüde ortaktı. Ermeniler daha ziyade bölge genelinde bakırcılık, kalaycılık, hayvan nalı, kazma, kürek, tırpan, araba tekeri yapımı gibi işlerle meşgul olurlar fakat ilgili adlandırmalar daha ziyade Zazaca, Türkçe ve Ermenice kelimelerden karışık olurdu[9]. Dımılı Zazacasında ki mutfak etnografisi ile ilgili bazı isimler: ley (kazan), kuşhana (tencere), berdeş (kova), tas (tava), adır (ateş), sal (tuz), nun (ekmek) nun tok (sac ekmeği), nun tin (yufka), katta (simit gibi yapılan kalın ekmek), pihenitaşt (tandır ekmeği), dandır (Kürtçe), tendir (Zazaca), tandır (Türkçe), bun (dam), tendiri buna, (tandır damı), pıheri (ocak), lejyum (baca) rapat (ekmeği tandıra yapıştırmada kullanılan elçek), wel (kül), maşa (ekmeği tandırdan ayıran demir alettir). Bölgede bazı esnaf veya sanatkarlar aile unvanları ile tanınırlarken bunların arasında Ermeni olanlar da vardır. Mesela, Elbağa/Eli Boğa’nan bozmadır ve anlamı Boğalar ailesi demektir. Boğa, ünlü büyük bir Ermeni ailesidir. İsmail Elboga denildiği zaman Elbogalar’ın İsmail denilmiş olur ki bunun örnekleri halen yaşamaktadır. Müslüman Zazalarla evlenmiş bir Ermeni Behu Hanım Zaza ailesine babasından kalmış olan büyük bir serveti bırakmıştır. Zeriha Perik/Zeriha Nene küçük ve yetim bir Ermeni kızı olarak Zazalar arasında büyümüş ve Zazalara gelin olmuş, öldükten sonra yaşam biçimi ile ermiş izleri bırakmıştır[10]. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ermenicedeki Türkçe kelimelerin tespiti yapılmıştır. Türkçedeki Ermeni kelime tespiti çalışmaları da yapılmıştır. Ancak Zazacadaki Ermenice, Kürtçe ve Türkçe kelime tespiti oldukça zordur zira bir Zazaca değil, Zazaca olarak bilinen diller söz konusudur.
Bu toplumda tandır, meşe odunu ile ısıtılır. Tezek koku yapacağı için ondan kaçınılır. Meşe odununun ise közü uzun ömürlü olur[11]. Kars, Erzurum ve Ardahan’da ticarî tandırlar bir defa ısıtıldıktan sonra ısı derecesini düşürmemek için sık sık samanla tandır havlandırılır.
Dımılı Zazalarında tuza basılmaz, tuz çiğnenmez; tuz azizdir. Ağursuzluğu def etmek için ateşe tuz atılır.[12]
Tuz, Türk kültürlü halkların genelinde kutsal kabul edilir. Tuz ekmek hakkı, mesuliyet getiren vecibe yükleyen bir haktır. Ekmeğe olduğu gibi tuza da ant içilir. Ekmekte olduğu gibi tuz da çiğnetilmez, üzerine ayakla basılmaz. Ateşe tuz atmak, yağ atmak, ateşin de bir ruhu olduğu, ona bir saçı yapılmasının hayırlı olacağı inancı ile bağlı olmalıdır.[13]
Şafi Zazalar Alevi inançlı ailelerle çoğunlukla tek eşli evlilik yaparlar. Ancak Alevi inançlı gelin veya damadın Şafi aile ile akrabalık kurabilmesi için gelin veya damadın mezhep değiştirmesi şartı aranır. Bu şartı aramayan aile reisinin de Allah indinde mesul olacağına inanılır.[14]
Dımılı Şafi Zazalarında çift eşli evlilik çok nadir görülür çoğunlukla tek eşli evlilik yapılır. Berdel usulü evlilik de sık görülür. Ölen erkek kardeşin eşi ile evlilik, zaruretler sonucu nadiren görülse de pek onaylanmaz. Ere verilecek kızın evlilik konusunda kanaatine muhakkak başvurulur. Kız kaçırma veya ere kaçma şeklinde evlilik ise nadiren görülür. Beşik kertme yöntemi ile evlilik şekli de yoktur.[15]
Dımılı Zaza evliliklerinde başlık parası yoktur. Belki geçmişte vardı ama şimdilerde bilinmez, uygulanmaz. Bu toplumda kan davası da yoktur[16]. Bu toplumda ağalık sistemi de yoktur. Zaza ağasına bu toplumda rastlanılmaz.[17]
Dımılı Şafi Zazaları kadın kıyafetlerinde kofik yoktur. Başlara yazma bağlanır. Gelin duvağının rengi aldır. Gelin olacak kıza genellikle erkek kardeşi tarafından, kız baba evinden çıkmadan bağlanan kuşak da al renkli olur, al rengin koruyuculuğuna inanılır. Bu toplumun düğünlerinde düğün bayrağı yoktur[18].
Yeni dikilmiş veya alınmış bir giysi besmele ile giyilir. Dikiş bittikten hemen sonra sahibi tarafından giysi giyilmeyecek ise dikiş iğnesi giysi giyilinceye kadar giysinin üzerinde bırakılır. Amaç giysinin görünmeyen üç harfliler tarafından giyilmesini önlemektir[19]. Türk kültür coğrafyası halk inançlarında kişinin giysisi üzerinde iken söküğü dikilmez zaruret var ise kişinin ağzına iplik türünden bir şey verilir. “Aklı dikilir, iyi değildir” denilir. İlmek atmak, düğüm atmak büyü olarak kabul edilirken iğnenin görünmeyenlerden koruduğu inancı vardır. Kırkların karışmaması için kırklı anneler iğne takılır, al basmasın diye de lohusanın yastığına iğne sançılır.
Dimili Zazalarında, yaşmaklanmak da yoktur. Yabacı bir erkekle karşılaşan Zaza Hanım toparlanır ama kaçıp göçmez. Keza ailenin büyük erkeklerine gelinlik yaparken onların yanında konuşmazlık da yapmaz. Ayrıca ses orucu da yoktur[20].
Bebeğin ilk dişi çıkınca hedik yapılır, hazırlanan çocuk şenliğinde çocuğun başına nohut dökülür. Bebeğin kesilen ilk saçı da aile büyükleri veya annesi tarafından saklanır[21]. İlk patlayan diş için diş toyu ve kesilen ilk saç için de saç toyu yapılması Türk kültürlü halklarda sık görülür.
Dımıl Zazalarında bebek dünyaya gelince, ona isim verilirken kulaklarına ezan ve kamet okunur[22].
Dimili Zazalarında kirvelik kurumu vardır ve ayrıntılı uygulanır. Kirveler arasında kız alıp verme yolu ile akrabalık olabilir. Çok kere kirveler akraba içinden olurlar. Alevi inançlı Müslüman bir kimse Şafi Zaza’ya kirve olabilir. Bu toplumda sünnetin parçası toprağa gömülür[23] .
Türk kültür coğrafyasında ayın ve güneşin tutulması cangoloz veya yelmauz inancı ile ilgilendirilir. Ayı koruyan iki köpeğin olduğu, bunların uyumalarını fırsat bilen kara iyenin ayı yemek istediğini teneke ve benzeri ses çıkaran nesnelerin çalınması sonucu çıkacak sesle koruyucuların uyanacağı şeklinde mitolojik veriler vardır. İslamiyet ile tutulan ay ve güneşin kurtulması için ilaveten sala ve tekbir de getirilir. Yıldız kayınca Türk kültür coğrafyasında “yıldızım yerinde” denir her yıldız kayışı ile bir kimsenin öldüğü, bu sözü söyleyen kimsenin ölümden kurtulduğu ifade edilir.[24]
Dımılı Zazalarında hayvanlar etrafında da oluşmuş inançlar vardır. Gece yolculuk yapan bir kimsenin tavşanla karşılaşması uğursuzluk olarak algılanırken gece yolculuğunda tilki ile karşılaşmak uğura delalet eder. Rüyada yılan görülmesi düşman olarak yorumlanır. Yörede taşa resmedilmiş yılan kabartmalarına rastlanılmaktadır.[25]
Bu toplumda yaşlı kedi de tekin sayılmaz yaşlı kedinin tüyleri arasında hastalık yapan mikropların olduğuna inanılır Yaşlı kedinin insana dokunduğu yer topraklı su ile 7 defa yıkanarak paklanılır.[26] Kedi, kara kedi, ağzı mühürlü kedi ile ilgili inançlar bilinirken[27] yaşlı ve ıslak kedi ile ilgi yapılmış bu tespit bizim için yeni olmuştur.
Şafi Zazalarda köpeğin dokunması haramdır. Kap kaçakta olduğu gibi insanın da paklanmasını gerektirir. Böyle hâllerde kişi toprakla yıkarak paklanır. Bilhassa yaşlı ve ıslak kara köpek bir Dımıllı Şafi Zazaya dokunur ise ondan paklanmak çok önemsenir serkat diye bilinen kuru, ince bir ağaç dalı alınır, onunla ilgili kimsenin üzerine 7 defa vurulur. Köpeğin sadık bir hayvan olduğu ve fakat “köpeğin girdiği eve bereket girmez” inancın da yaygın olduğu bilinir.[28]
Toprak, Türk kültür coğrafyasında ateş ve su gibi paklayıcı olarak bilinir. Nitekim toprakla teyemmüm yapılır. Köpeğin dokunduğu temiz nesnelerin kırklandığı da bilinmekteydi. Şafi inançlı Dımılı Zazalarındaki toprakla teyemmüm bulgusu bizim için yeni olmuştur. Kırklanma ile aklanma arasındaki bağ böylece güç kazanmıştır.
Şafi inançlı Dımıli Zazalarında kurtağzı bağlanır. Bunun için ilgili sure okunur ağzı açık çakı bıçağının ağzı kapatılır. Bunu Zaza kadınları da yapabilirler. Bunun için çiftliğin dağda kalan hayvanın bulunabileceği bölge bağlama esnasında belirtilir. Bu alanın dışındaki çiftliğine dönememiş hayvanlardan kurt da onun ağzını bağlayan da mesul değillerdir. Ağzı bağlanan kurdun ağzı, evcil hayvan çiftliğine dönünce ilgili dua okunarak kapatılan bıçağın ağzı açılmak suretiyle açılmış olur.[29] Kurtağzı bağlama ile ilgili inançlar Türk kültürlü halklar arasındaki ortak inançlardandır.
Şafi inançlı Dımıli Zazalarında havalar kurak geçmediğinden yağmur duasına çıkılmaz.[30]
Bu toplumda uğurlu insan uğursuz insan inancı da vardır. Uğurlu insan için bereketli kimse denir. Uğursuz insan için münafık, musibet denir. Yönlerle ilgili uğurlu ve uğursuzluk inançları vardır. Sağ uğurlu, sol uğursuz bilinir. Sağ elle alınır, sol elle verilir. Sağ el kaşınınca para geleceğine sol el kaşınınca para gideceğine inanılır. Göz seğirmeleri de bu şekilde anlamlandırılır.[31]
Mart ayının ilk haftası yılın dokuz çarşambası günü eşikten dışarı çıkılmaz. O gün etrafta musibetin dolaştığına inanılır. O gün yakın komşuya tasadduk yapılır, sadaka verilir, hayır işlenir. Yakın komşu iki tane ise her ikisine de hayır işlenir. Ayrıca o gün hocadan bir yıllık hayırlara bereketlere vesile olacak şerleri def edecek muska alınır.[32]
Dımılı Zazalarında Nevruz inanç ve uygulamaları yoktur Nevruz bu toplumda bilinmez kutlanılmaz. Nevruzun Kürtlere mahsus olduğuna inanılır. Şafi Zazalarda Nevruzda ateş yakmak, ateşten atlamak, kapı dinleyerek veya tuzlu glik yiyerek evlenilecek eşi tahmin etmek gibi inanç ve uygulamalar yoktur.[33]
Zazalarda Mart ayının ilk haftası kara çarşamba olarak bilinir. O gün Sero Nevi yeni yılın ilk günüdür. Bu günlerde yağış olsa o yılın bereketli olacağına delalet eder. Bu dönemde Köring Kuşları olarak bilinen göçebe kuşlar gelir sıcak bölgelere göçerler. Leyleğe benzeyen ve kafile hâlinde uçan bu kuşlar baharın müjdecisi olarak bilinirler. Onlar adeta kutsal bilinir onlara zarar verenlerin cezalandırılacaklarına inanılır. Bu haftanın ilk günü tasaddukta bulunulur, sadaka verenlerin eşiğinden dışarı çıkmak pek onaylanmaz. O gün her hane için evin büyüğü zipe olarak bilinen ve her yıl yenilenen bir muska yazdırır.[34]
Şafi inançlı Zaza Kürtlerin yaşlılarına göre Nevruz, “İran bayramıdır. Ateşperestlere aittir.” Kuzey Azerbaycan’da bir dönem Fars Nevruzu ile Türk Nevruzu’nun farklılığı tartışılmıştır.[35]
Dımili Zaza yılbaşı aralık ayının son günü kutlanılan yılbaşından 13 gün sonra kutlanır. Yılbaşında çocuklar kızlı erkekli grup hâlinde ev ev dolaşır kapılardan un, yağ, çökelek toplar bir evde bir araya gelir pişirir, birlikte yerler. Bunlara biri bayan kıyafetine girmiş onlardan biraz yaşlı iki erkek nezaret eder. Bunlara Kolo Zin denir. Kapı kapı dolaşmaya da Kolo Zin Gezdirme denir. Bunlardan Zin kadını ve Kolo da erkeği temsil eder.[36]
Türbelere giden halk orada Fatiha okur, dileğini Allah’tan ister. Halkın ziyaret ettiği türbeler ana dillere ve mezheplere göre diğer bölgelerde olduğu gibi burada da ayrılmamıştır. Bingöl Merkez Üçyaka köyündeki Şeyh Muhyeddin Canevi, Bingöl Merkez Gültepesi köyündeki Şeyh Ahmet, Bingöl Merkez Uzun Savat köyündeki Şeyh Süleymani Kür’i el Fakiri, Bingöl merkezdeki Şeyh Ahmet, Bingöl’deki türbelerden bazılarıdır.[37]
Kemalan köyünde bir Şehit Asker türbesi vardır. Halk bu türbeye de diğerlerinde olduğu gibi çeşitli dilekleri için Allah’a dua etmek için gider. Halktan adak adayanlar burada hayvan kesenler de olur. Bu yörede türbelere adak bezi bağlama veya niyet taşı yapıştırma yoktur. Türbe etrafında tavaf edercesine dolaşmak çok nadir görür.[38]
Bingöl, Bitlis Türbelerinden Şeyh Abdullah-i Badehşani, Orta Asya/Türkistan-Afganistan’dan ve Bitlis’in Merkez Hersan Mahallesindeki Hacı Hasan-ı Şirvani’nin Güney Kafkasya/ Azerbaycan’dan gelmiş oldukları düşünülebilir. Diğer türbeler arasında bulunan Bingöl Adaklı’nın Yel Değirmeni Köyü’ndeki Hacı Yusuf Efendi türbesinin varlığı bilinmektedir. Şeyh Tahiri Gürgi ise Bitlis’e Gürcistan’dan gelmiştir[39].
Dımılı Zazalarında da adak etinden adak sahibi yemez. Ancak niyet edilerek kesilen hayvanın etinden niyet sahibi yiyebilir. Niyet ile adak farklı şeylerdir. Bebeğinin olması hâlinde bir hayvan kesimini niyetlenen baba bu esnada mevlit de okutabilir[40].
Ölen şahsın bazı eşyalarının yakınları tarafından saklanılması zaman zaman ona bakılarak ağlanılması eski Türk inançlarındaki tul/dul inancı ile bağlantılıdır. Ölen şahsın ruhunun tatmini, unutulmadığı, hatırasının yaşadığının onun tarafından bilinmesi isteği ile ilgilidir[41].
Dımılı Zazalarında ölen kimsenin bazı eşyalarının yakınları ve sevdiği kimseler tarafından alınıp saklanılması uygulaması vardır. Dımılı Şafi Zazalarında Sütkardeşliği inanç ve uygulaması vardır, ancak kan kardeşliği inanç ve uygulaması yoktur[42].
Dımılı Zazalarında ay ve güneş tutulunca sala okunur, bunun Allah’ın bir ikazı veya mesajı olduğuna inanılır. Yıldız kayınca da niyet tutulur. Dımılılar ışık görünce de onda bir manevi hikmet arar niyet tutarlar[43]. Işık Türk kültürlü halklar arasında nur olarak algılanır.
Dımılı Zazalarında ölüm anında ağıt yakılır ancak ağıtçı geleneği yoktur. Ölüm olayı çevreye sala verilerek duyurulur. Cenazede yaslı olma adına yüz yırtmak, sine dövmek, saç yonmak, başa toprak atmak gibi uygulamalar Allah’a isyan olarak kabul edilir ve kesinlikle uygulanmazlar. Tabuta konanın cinsiyetine dair fikir vermesi için tabutuna yazma bağlanır[44].
Sonuç
Şafi Zaza halk inançlarını kaynakları, uygulanılan dinî pratikleri ile tespit edebilmiş olmak ve yapılan karşılaştırmadan tatmin olmak mümkün değildir. Ancak Şafi İslam içerisinde yaşayan halk inanmalarını Zaza toplum içerisinde de izlemeği denemiş olmak, farklı anadilleri Zazaları halk inançlarına göre incelemeği denemek, Dımılı Şafi Zaza halk inançlarına bir başlangıç dosyası açmış olmak bu alanda atılacak ilk adımlar için gerekliydi.
Zazalar konulu araştırma yazılarına, ait oldukları Zaza kesimleri çok kere yaşamakta oldukları coğrafyalardan hareketle isim aldıklarından, Alevî, Şafi, Hanefî Zazalar şeklinde yapılacak sınıflandırmalarda ana dil farklılığı da bir faktör oluşturduğundan, onlara Çapakcur Zazaları veya Karir Zazaları gibi isimlendirmeğe mecburen devam edilecektir.
Alan araştırması yapan araştırmacı kültürünü araştırdığı halkın ana dili ile bilgi derleyemiyor ise derlemenin eksik ve sağlıksız olması kaçınılmazdır. İnanç içerikli ayinlerin mistik mitolojik sırrı sözlü kültür verilerinde saklıdır. Bilinemeyen yerel dile rağmen yapılan alan çalışması tamamlanmaya ve düzeltilmeğe muhtaçtır. Çalışmamızı bu şuurla yaptık.
Çapakçur Şafi Zazalarında, Şafi inançlı Müslüman kesimin çoğunluğunda olduğu gibi İslam’a sonradan girmiş halk inançlarına karşı kapılar daha fazla kapalıdır.
Anadolu’nun geçmişte ve günümüzde birlikte yaşayan halklarının kültürel etkilenişleri bilinmeden halklar kendilerini ve birbirlerini tanımış olamazlar. Bu yabancılaşma, halkları ihtilaflı duruma sokmak isteyenler için uygun bir vasat oluşturur. Biz bu çalışmamızda Şafi inançlı Zazaca ana dilli halklarımızın halk inançlarına da yer verebilmiş olma adına derlediklerimize yer vermeğe çalıştık. Bize göre “muhtaç olunan kudretin damarlardaki asil kanda” oluşuna işaret edilirken bir ırkın, bir kavmin kanından ziyade bir milletin kanından söz edilmek istenilmiştir. Bu millet farklı din, mezhep ve ana dilli halkları ile var olmuştur ve varlığını bu yapısıyla idame ettirmek durumundadır.
Alıntı Kaynak: Erciyes Aylık Fikir ve Sanat Dergisi, Nisan-2015 Yıl:38 Sayı:44