Kâğıdın Hikâyesi
Ya Kebikeç Hıfz el Varak ilâ Kıyamet
Kebikeç İslam dünyasında kitaplara konan bir tılsımın adı, yukarıda ki ifade her şeyi yiyen Hamam böcekleri’nin efendisine bir yakarış. Kâğıdı kıyamete kadar koru, yemesin seninkiler gibisinden. Günümüzde Kebikeç adlı bir kültür/sanat dergisi var. Kâğıda bu kadar önem vermiş Müslümanların kâğıtla tanışması ve onu dünyaya tanıtması nasıl olmuş?
Rivayete göre 751 yılında Talas savaşında Çinlileri yenen Araplar kâğıt yapımcısı Çinli ustaları Semerkant’a getirmişti. İslam Sanatı uzmanı Jonathan M. Bloom bunun pek de doğru olmadığını Semerkant civarında kâğıd yapımın çok daha önceden bilindiğini, bu Çin icadını Budist misyonerlerin gittikleri yerlere götürdüğünü yazmakta (Kağıdın Tarihi ve İslam Dünyasına etkisi, Kitap yayınevi). Bloomberg tutsak Çinli ustalar rivayetinin kaynağının Arap Tarihçi Talibî’nin “Garib ve Eğlenceli Bilgiler“ adlı kitabı olduğunu, Talibi’nin de bunu Samanoğulları devletinin veziri Ceyhani’nin şimdi kayıp olan “Yollar ve Eyaletler” kitabına dayandırdığını ifade etmekte, Semerkant kâğıdı Papirüs ve Parşömen’e göre daha iyi imiş. Çinliler kâğıdı Dut, Kâğıt Dutu, Jüt, İpek Böceği kozası, keten, kenevir paçavraların v.s. den imal etmekteymiş, ana madde selüloz. Hammadde her ne olsa önce kireçli suda bekletiliyor, sonra tahta tokmaklarla dövülerek hamur haline getiriliyor. Kalıplara dökülüp kurutuluyor. Her yerde işlemler böyle imiş.
Abbasi’ler Bağdat’ta kağıt imalathaneleri kurmuş. Ünlü “tercüme“ faaliyeti başlamıştır. Abbasilerin Altın Çağ’ıdır. J. Bloom’a göre Ankara (806) ve Amorium (838, Afyon Emirdağ civarında bir yerleşme) savaşlarından sonra Bizans’tan büyük el yazması kolleksiyonları ganimet olarak alınmıştır. İstanbul kökenli Dimitri Gutas Mutezile’ci Halife Mutasım’ın Amorium’u yağmaladığını yazmaktadır. Öyle ise iyi olmuş. Gutas kendi kiliselerinin o yazmaları küfür saydığını da, İskenderiye Patriğinin “Museon“ kütüphanesini yok ettiğini de unutmuş olmalı. İskenderiye kütüphanesini yok edilmesi ne yazık ki Müslümanların üzerine atılmış çamur izidir. İslam dünyasında erken dönemde özel kütüphanelerdeki kitapların bile sayısı yüzbinlere varırken anlı şanlı Paris / Sorbon Orta çağ da masalara bağlı kitapların sayısı 300, ödünç verilen kitapların sayısı ise bin civarında imiş J. Boom’a göre. Sorbon kütüphanesini fukaralığı üzerine tespitler farklı farklı olsa da, aşağı yukarı sayılar birbirine yakındır.
İslam dünyası durmadan okumakta, yazmakta, yazılanları da süslemektedir. Hükümdarlar yarış içindedir. kâğıda talep artmıştır. Kısa zamanda kâğıt imalathaneleri Bağdat’tan Endülüs’e kadar yayılacaktır. Avrupa ise halen Papirüs ve Parşömen (Bergama icadı, terbiye edilmiş ceylan ve küçük baş hayvan derisi) ile yazmaya çalışmaktadır. Bizans‘ta kağıt üretimi yoktur. Bizans kâğıdı İslam dünyasından ithal etmektedir. Sicilya’nın Norman kralları da öyle.
İslam yazısı ve yazı sanatı geliştikçe kâğıdın kalitesi de yükselmiş. Kurutulan ham kâğıtlar nişasta ve yumurta akına batırılıp tekrar kurutulur ve mührelenerek (cam boncukla perdahlama) mürekkebin dağılması önlenirmiş. Bu işlemler yakın zamanlara kadar bizim Türk hattatlar tarafından da yapılmaktaysa da şimdilerde aharlanma ve mührelenme işlerini ayrıca yapanlar varmış. Yayılan mürekkebin dil ile temizlenmesi bize “mürekkep yalamış” deyimini bırakmış.
İspanya‘da Valencia (Belensiye) kâğıtları çok makbulmüş. Bir süre sonra Cenova’da kağıt imalatı başlamış. Ardından Ancona ve Fabriano şehirleri de imalathaneleri kurmuş. İtalyanlar üretimde yenilikler getirmiş. Filigranlı kağıt üremişler. Filigran ince pirinç ve bakır tellerden yapılan süslemelerin üretim sırasında kâğıda işlenmesidir, bu aynı zamanda marka yerine de geçmektedir. İtalyanlar hızla ucuza mal ettikleri kâğıtları İslam dünyasına ihraç etmeye başlamış. Mısır ve Mağrib ülkelerinde kâğıtçılık gerilemeye başlamış. Mısır yine de 17.yy.a kadar direnebilmiş, o devirlerde bir Mısırlı hattat İtalyanların kendilerine kalitesiz kâğıtları sattıklarından yakınmaktadır (İtalyan üç kâğıdımı?)
Kuzey Avrupa ülkeleri İtalya‘ya göre kâğıtçılıkta bir yüzyıl gecikmeli. Giysilerin yünden ketene çevrilmesiyle bol miktarda paçavra açığa çıkmış, böylece kağıt üretimi kolaylaşmış ve ucuzlamış, Hollanda ve İngiltere bu konuda başı çekmektedir (a.g.eserden), Onların yükselişi İslam dünyasında kâğıtçılığın gerilemesidir.. Kâğıdı ve kitap ciltçiliğini dünyaya yayan, kitabı süsleyen, nakışlayan Müslümanlar şimdi “kitapsız” ve kara cahil durumda.!
* * *
Zamanla Avrupalıların kağıt pazarlarına hakim olmasına rağmen Doğu dünyasında kağıtçılığın yine de varlığını sürdürmeye devam ettiğini okuduklarımızdan anlıyoruz. Ünlü hattatlarımızdan çok değerli “kalem Güzeli” kitabının yazarı Mahmud Bedreddin Yazır, Kuran tefsircisi Elmalı Ahmed Hamdi Yazır’ın kardeşidir, 14 adet kağıt türü saymış. Kâğıdın en adisinin Dımışki (Şam) cinsi olduğunu, Semerkand kâğıdından aşağısının hattatlarca kabul edilmemesi gerektiğini Ali’nin Menakıb-ı Hünerveran adlı eserinden nakletmiş. Abadî ve Buhara kâğıtlarını hattatlara tavsiye etmiş. Abadî Hindistan’ın Devletâbad şehrine işaret etmekte imiş. Yazır’a göre İstanbulî kâğıtlarda kıymetli imiş. Sultan 2. Bayezid’in dört ciltlik Vakfiyesi İstanbulî denen kâğıtlara yazılıymış.
Bizans’ta kâğıt üretiminin olmadığını J..Bloom’a dayanarak yazmıştık. Fatih İstanbul’u aldıktan sonra Haliç’te kağıt imalatını da başlatmış (a.g.eser). Kağıthane adı buradan gelme. Oğlu 2. Bayezid’in vakfiyesini İstanbulî denen kağıtlara yazdırmasını sebebi anlaşılmış oldu. Tarih boyunca kitaba, kâğıda, minyatüre, çeşitli süslemelere, kitab ciltciliğine çok değer veren Türk hanedanları gibiydi Osmanlılar da (Bir Safevi Kuran’ı yıllar önce İngiltere’de bir müzayede de inanılmaz bir fiyata satılmıştı). Sultan 2. Bayezit’in yazı hocası Amasyalı Şeyh Hamdullah. Hat Sanatında Amasya ekolü’nün geçmişi daha gerilere gidiyor. Amasyalı Yakut, Abbasi Halifesinin kölesi, Moğollar Bağdat’ı yakıp yıkarken onun minarede yazı yazmakla meşgul olduğu rivayet edilir. İlham gelmiş bir kere kaçırmamak gerekti herhalde. Netice de Türk Hattat’larının “Altı Kalem” denen altı yazı çeşidinde de Hat Sanatçısı olduğu ifade edilir. Yazı Devrimi gerçekleşeli neredeyse 90 yıl oluyor ama bizde Hüsnü Hat denen güzel yazı sanatı halen devam etmekte, ne güzel!.
CUMHURİYET’İN KAĞITLA İMTİHANI
İstanbulî denen Türk kağıdından söz etmiştik. Ama İmparatorluğun sonuna doğru kâğıtçılığın da duraklama ve gerileme devrine girdiği anlaşılıyor, Avrupa’yla rekabet edilemiyor, 1744’te açılan Yalova kağıt imalathanesi, 1804 Beykoz ve 1844 İzmir teşebbüsleri de yarım kalıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında Birinci Kalkınma Planının birinci maddesi Kâğıt fabrikasının kurulması. Kâğıt sanayi işi Sümerbank’a veriliyor. Fransa’da okumuş Mühendis M. Ali Kağıtçı görevlendiriliyor, Kağıt Fabrikasının temelleri 1934’te İzmit’te atılıyor. 1936 da Kağıt ve Karton Fabrikası işletmeye açılıyor. İlk üretim bir bayram sevinci, ilk kâğıtlar yüze göze sürülüyor, ilk kağıt rulosu 14.000 nüfuslu İzmit sokaklarında faytonla coşku içinde gezdiriliyor. Kağıdı eline alan Atatürk bu Medeniyetin hamurudur, diyor, 19 Mayıs Bayram ekini Ulus gazetesi yerli kağıtla hazırlıyor. İzmit’te Kâğıt fabrikasına bağlı sosyal girişimler de başlıyor, 1937 de Kağıtspor kürek ve yelken takımları, bunların kadın kolları, sinema ve tiyatro kurulur. 1944’te 2., 54’te 3., 1960’ta 4., 61’de 5. Kağıt fabrikası açılır. Daha sonraları Sümerbank’tan SEKA adıyla ayrılarak bağımsız bir Kamu İktisadi Teşebbüsü yani KİT olur. SEKA 70’lerde şahlanışa geçer, geliri ile Çaycuma, Aksu, Akdeniz, Balıkesir, Dalaman, Afyon, Kastamonu, Bolu işletmeleri açılır.. Bugün acaba bunlardan hangisi kaldı? bilen varsa söylesin! SEKA ayrıca üç yıllık meslek okulu açmıştır.
1984 ten sonra bilgileri aldığımız Mühendis Mahmut Kiper’in ifadesiyle (Artık Paydos, Truva yayınları 2009) SEKA nedense zarar etmeye başlar. Devir Özal’ın serbest Pazar Ekonomisi devridir. Fabrikaların satışı söz konusudur, emekli işçiler bile satışa itiraz eder ama nafile! AK Parti iktidara gelir gelmez de bu iş hızlanır, acele Balıkesir fabrikası satılır, dostlara. Mühendisler Türki devletlere göçmek zorunda kalır iş bulmak için, aile birliği de böyle bozulur. Geçenlerde bir hattat dostum Hindistan’dan kâğıt ithal edildiğini söylüyordu, demek ki başladığımız yere dönmüşüz. Esterabad kâğıdımı acaba? Yalova Belediyesi kağıt yapımına başlamış. Ne iyi teselli! Anlaşılan Cumhuriyetin aşısı gibi kâğıdı da bitmiş, ele muhtaç olmuşuz. Sümerbank fabrikaları, Şeker fabrikaları bitirilip malları yağmalandığı gibi. Canım devletin işi basma, kundura, kağıt, şeker yapmak mı? En iyisi Serbest Pazar, serbest!
Kağıtta dışa bağımlı olduğumuzu artık bilelim, gençlere bakıyorum bilgisayarlardan çıkan kağıtları lahzada buruşturup atıyorlar. İnsanoğlu o kağıdı yapıncaya kadar yüzyıllarca uğraştı. Kağıt nimettir tıpkı ekmek gibi, birileri o Toy kuşlarına bunu öğretmeli. Milli Mücadele Döneminde kağıtsızlıktan resmi yazışmaların Vagon Li (Ecnebi yataklı vagonlar tiren şirketi) kâğıtlarının arka yüzlerine yazıldığını unutmayalım. Arşivlerde çalışan tarihçiler bunların tanığı. Onun için Birinci Kalkınma Planının Birinci Maddesi Kâğıt Sanayi’nin kurulması olsa gerekti.
KAYNAKLAR:
Kağıt ve kalem ne güzel. Kağıt fabrikaları kapatıldıktan sonra kağıt tüketimi 20 kat daha artmış.birileri kağıttan köşeyi dönüyor.