İsviçre’de Türkler
Türklerin İsviçre’ye gelişi İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’ya yabancı iş gücü kazandırma politikalarının gelişimi neticesinde olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında serbest ticarete paralel olarak insanların sınırlar ötesi hareketinin liberalizasyonu için işçilerin serbest göç reçetesi birkaç uluslararası kuruluş tarafından benimsendi. Müteakiben Uluslararası Çalışma Teşkilâtı (İLO), I949 yılında istihdam için şu göç kararını yayınladı:
İnsan gücünün uluslararası dağılımını ve özellikle de insan gücünün, insan gücü fazlası olan ülkelerden kıt olduğu ülkelere doğru hareketini kolaylaştırmak üye ülkelerin genel politikası olmalıdır.
OEEC (şimdi OECD) Konseyi 1953’te ve Avrupa Ekonomik Toplulukları da 1957’de bu yaklaşımı benimsedi. İşçi kıtlığı çeken ve göçmen kabul eden ülkeler yurtdışından işçi davet ettiler. Göçmen gönderen ülkeler de genel olarak yurtdışına işçi ihracının kendileri için yarar sağlayacağı görüşündeydiler.
Türkiye’den dışarıya düzenli işçi göçü 30 Ekim 1961’de Türkiye ile Federal Alman Cumhuriyeti arasında yapılan bir anlaşma ile başladı. Daha sonraları çeşitli Avrupa ülkeleriyle yapılan işgücü anlaşmalarıyla Türk işçi göçü giderek çoğalmıştır.
Avrupa’da işçilerimizin uzun süre kalmaya başlaması aile birleştirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Özellikle parçalanmış ailelerin birleştirilmesini kolaylaştırıcı politika ve uygulamaların yürürlüğe girmesinden sonra yurtdışında kalmak tercih edilmiş ve göçün niteliği değişerek işçi göçü yerini ailelerin göçüne terk etmiştir.
1960’lardan itibaren ekonomik gelişmeye paralel olarak İsviçre’de yabancı işçi sayısı ve bağlı olarak Türk işçi sayısı da hızla artmıştır. Fakat İsviçre ile Türkiye arasında işgücü antlaşması olmadığından Türkler İsviçre’ye daha fazla kendi özel imkânlarıyla gitmişlerdir. Artışı önlemek amacıyla İsviçre Hükümeti 1963 yılında ilk defa yabancıların sayısını kontenjana bağlayan ve sınırlayan tedbirler ortaya koymuştur. İsviçre Federal Hükümeti “Yabancılar ve Mülteciler Politikası” konusunda İsviçre millî benliğini koruyucu, yabancıların sayısını sınırlayıcı yeni tedbirlerini sürekli almıştır.8 Fakat bu sınırlayıcı tedbirler yanında aile birleştirmesi, eğitim ve iltica gibi yollarla İsviçre’ye giriş devam etmektedir.
Prof. Dr. Fahri KAYADİBİ
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi /Türkiye