Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

İstanbul’da Emlak Ve Akar Vergisi Uygulaması: “Dersaadet Vergisi”

0 8.743

Dr. Şevket Kâmil AKAR

1. İstanbul’da Emlak ve Akar Vergisi Uygulamasının Başlaması

İstanbul’da yaşayan halk askerliğin yanında bazı vergilerden muaf tutulmuştu. Bu uygulama Tanzimatın ilk yıllarında tevzi ve tahrir esasına dayanan vergilerde devam etmiştir. İstanbul’un genelinde 1867 yılına kadar buralarda bulunan emlakın tamamına yakınının vakıflara ait olması, yabancılara verilen emlak için ne şekilde işlem yapılması gerektiği hususunda karar verilememesi ve Dersaadet’te oturanların ihtisap rüsûmu ödemeleri gibi hususlar vergi konulmasını engellemiştir. Emlak ve akar vergisi alınması için ilk olarak 1855 yılında Altıncı Daire olarak isimlendirilen Beyoğlu ve Galata bölgesinde emlak ve nüfus tahrir çalışmalarına başlanmış ve aynı yıl bitirilmiştir.[1] Tahrir neticesinde daire bütçesinde 15.000 lira emlak vergisi geliri öngörülmüştür. Dairenin bu yıla ait toplam geliri 30.000 lira tahmin edilmiştir.[2]

İstanbul ve bağlı bölgelerde yaşayan insanların bu vergiden muaf olmalarının eşitlik ilkesine aykırı olduğu vurgulanarak, bu konuda bazı yazılar yazılmıştır. Namık Kemal “İstanbul Vergisi” adlı makalesinde İstanbul’dan vergi alınmamasının büyük bir yanlış ve Tanzimat Fermanı’nın eşitlik hükümlerine aykırı olduğunu söylemiştir.[3] Yazara göre İstanbullunun müstesna olduğu vergi yükü 1864 bütçesine göre 9.143.340 liradır. Bunun 610.830 lirası bedel-i askerîye, 3.032.045 lirası vergi, 4.383.075 lirası aşar, 1.117.390 lirası ağnam rüsûmudur. Hem bu miktarın oldukça önemli bir tutar olduğu, hem de İstanbul halkının bu vergiyi Anadolu insanına göre daha kolay ödeyeceği gerçeği ortadadır. Yazar hazinenin bu paraya ihtiyacının olup olmadığını sorarken, 6-7 sene evvel Babıâli’nin Tunus vilayetinin imtiyaz veraset tasdikini satmak isteme gerekçesini de sorgulamaktadır. Ayrıca Fatih adıyla Londra’da inşa ettirilen geminin parasının ödenmemesi nedeniyle devletin düştüğü zor durumun altını çizerek İstanbul halkının vergiden muaf tutulmasını anlayamadığını belirtmiştir. Hükümetin tekalif alması halinde hazinenin önemli bir gelir elde edeceği hususunu vurgulamıştır.

N. Kemal verginin uygulanmasına dair itiraz noktalarına şu cevabı vermiştir:

  1. Yangınlar: Evi yanan birinin emlak vergisi vermesi düşünülemez. Bir kimsenin evi yanarsa devlet ondan vergi istemez. Çünkü ekseriyetle boş kalan arsalar temettü getiren sermayelerden değildir. Ancak bu arsalar üzerinde baraka yapılması veya üretimde bulunulması halinde temettüüne göre vergi alınır. Ayrıca taşradaki binalar da yanabilir.
  2. Vakıf Binalar: İstanbul’daki binaların ekseriyeti vakıftır. Ancak bu taşra için de geçerlidir, zira oradaki arazinin önemli bir kısmı vakıf arazisidir. Bunlar adeta arazi sahipleri gibi devlete her türlü vergiyi vermektedirler.
  3. Ecnebiler: Eskiden ecnebilerin üzerinde emlak kaydı olamayacağından vergi vermeleri de düşünülemezdi. Ancak mevzuatın buna imkan vermesiyle birlikte bunlardan vergi alınmaması açıklanamaz.[4]

Bu tahsilatın gerçekleşememesinin iki sebebi vardır N. Kemal’e göre; birincisi ecnebilerin bu konudaki itirazları, ikincisi ise yerli zenginlerin konakları ve yalıları için vergi ödemek istememeleridir. Fakat şu gerçek unutulmamalıdır ki, vükelâ vergi vermezse kimse vergi vermez. Bu itirazlarını yurt dışından döndükten sonra da yazdığı “Acaba İstanbul’dan Niçin Vergi ve Asker Alınmaz” adlı makalesiyle sürdürmüştür. Yazar, İstanbul’un payitaht olması burada yaşayanların vatandaşlık vazifelerinden muaf tutulmalarına, kadimden beri tekaliften muaf olmaları adil olmayan bu durumun devam etmesine gerekçe olamayacağını, böyle bir uygulamanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu vurgulamıştır.[5]

1868 yılında yabancılara mülk edinme hakkı verilmesi ile bu sorun aşılmış ve İstanbul’da yeniden tahrire başlanmıştır. 1874-75 yılından itibaren de emlak vergisi tarh ve tahsil edilmeye başlanmış ve bu yılın bütçesine Dersaadet Emlak Vergisi ve Patent Varidatı ve Saire namıyla 750.000 lira konmuştur.[6] İstanbul ve bağlı bölgelerde alınan emlak ve akar vergisi gelir kalemleri içerisinde ayrı bir kalem olarak “Dersaadet Vergisi” başlığı ile yer almıştır. Bütçelerde de genellikle “Dersaadet Vergisi” “Emlak ve Akar Vergisi”nden ayrıştırılarak değerlendirilmiştir. Emlak vergisi İstanbul’a teşmil edildikten sonra 6. Daire diye adlandırılan bölgenin özel durumu ortadan kaldırılmıştır.

2. Emlak ve Akar Vergisinin Oranı

Dersaadet, Bilad-ı Selâse ve diğer bağlı yerlerde Mart ayından itibaren %o4 oranında emlak vergisi, %4 oranında akar vergisi alınmaya başlanmıştır. Bu vergiyi ödemeye muktedir olmayanların kıymet vergisinden muaf tutulması Meclis-i Vükela kararıyla padişaha arz edilmiştir.[7] 16 Şubat 1880 tarihli kararnameyle nizamnamenin tahmin ve tadil işlemlerine ait hükmü değiştirilmiştir. 1880-81 malî yılından itibaren uygulanmaya başlanmak üzere yeni vergi oranları tespit edilmiştir. Buna göre oranlar, ekili arazi ve arsaların kıymeti üzerinden %4; öşür vermeyen arazinin kıymeti üzerinden %8; kıymeti 20.000 kuruşa kadar olan ve ikamet edilen hanelerin kıymeti üzerinden %4 ve kıymeti 20.000 kuruştan yukarı olan hane, işyeri ve gelir getiren diğer emlakdan %8’dir. 1887-88 malî yılında

3.650.000 liraya ulaşan bütçe açığının kapatılması için alınan tedbirler çerçevesinde akar vergisine de %o2 oranında zam yapılmıştır. 1888-89 malî yılında bütçe açığının kapatılması için ikinci defa vergi oranları düzenlenmiştir. Yeni düzenlemeye göre vergi oranları arazinin veya binanın durumu, konumu ve kullanım amaçlarına göre %o4 – %o10 arasında değişmektedir. Vakıflara ait meskenler emlak vergisinden muaf tutulmuştur.[8] 27 Ağustos 1914 tarihinde bütçe açığını kapatmak amacıyla arazi vergisine %50 zam yapılmış ve bu yıla ait olan zam daha sonraki yıllarda da geçerliliğini korumuştur.[9] 13 Aralık 1919 tarihinde emlak vergisine binanın nevine göre %o8 ile %o30 arasında değişen oranlarda zam yapılmıştır. Bu oran 23 Ocak 1923 tarihli kanunla ikametgahlarda üç, ticarethanelerde altı katına çıkarılmıştır.[10]

3. Vergi Tezkeresi

Hükümet, vergi mükelleflerine içerisinde vergi miktarı ve ödeme zamanı ile ilgili bilgilerin bulunduğu vergi tezkeresi vermektedir. Tezkere ilk defa 3 Ocak 1880 tarihinde yalnız emlak vergisi için üç senelik olarak düzenlenmiştir. 16 Şubat 1880 tarihli kararnameyle temettü ve emlak vergisi için vergi verecek şahsa numaralı, matbu, her taksit koçanlı ve her sene için değişik tezkere tevzi edilmesine karar verilmiştir. 1880-81 senesinden itibaren uygulama başlatılmıştır. Tezkerenin kağıt bedeli de mükelleflerden tahsil edilmiştir. Bu tarihte tezkere başına 20 para alınmıştır. 5 Ağustos 1886 tarihinde yayınlanan nizamnameyle tezkerelerini zayi edenlerden tezkere karşılığı 5 kuruş, muhtarların nezaretlerindeki defterleri kaybetmeleri halinde muhtarlardan defterlerin her sayfası için 20 para alınmasına karar verilmiştir. 10 Eylül 1888 tarihinden itibaren zayi edilen tezkere için 100 para alınmaya başlanmıştır. 1902 yılında tezkere bedeli 1 kuruşa çıkmıştır.[11]

1905-  06 malî yılı bütçe görüşmelerinde Dersaadet’te de mükellefin gücüne göre vergi tezkerelerinin verilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması kabul edilmiştir. 22 Haziran 1905 tarihli karar ile 1906 malî senesinden itibaren emlak ve arazi, temettü, bedel-i askerî ve şahsi vergi tezkerelerinden alınan vergi bedeli emlak kıymeti 20.000 kuruşa kadar olanlar için 1 kuruş, 40.000 kuruşa kadar 2 kuruş, 80.000 kuruşa kadar 5 kuruş ve 100.000 kuruş ve fazlasında 10 kuruştur. Vergi tahsildarları tarafından tahsil edilmektedir. Tahsilat oranı %70 derecesindedir. Mükelleflerin bazılarının eski mahallerinde bulunamaması veya ölmesi, ödeme güçlüğüne düşmesi ve yoksullaşması gibi nedenler bakaya miktarını artırmıştır. Elde edilen gelir umumî gelirlere karıştırılmadan, doğrudan doğruya hazineye dahil edilerek tahsilat masraflarına harcanmaktadır.[12] 15 Mart 1908 tarihinden itibaren bu usul lağvedilerek temettü vergisi ve bedel-i askerî için ayrı ayrı tezkere bedeli alınmaya başlanmıştır.[13]

4. Emlak Vergisinin Tarh, Tevzi ve Tahsil Usulü

Dersaadet vergisi üç taksitte ödenir. Taksit dönemleri Mart-Haziran-Temmuz/Teşrinievvel, Teşrinisani-Şubat aylarıdır. Dersaadet’te vergi tahsilatı 1886 yılına kadar tahsildarsız yürütülmüştür. Verginin tahsilatı intikal, ferağ gibi işlemlerin yapılması esnasında gerçekleştirilmekteydi. Vergi tahsil edilmeden işlemlerin yürütülmemesi esastı. 1886-87 malî yılından itibaren bütçede tasarruf kastı ile tahsildarlık lağvedilerek, tahsilat görevi jandarma zabıtanı maiyetindeki tahsildar bölüklerine havale edilmiş ve 18 Ekim 1886 tarihinde nizamnamesi yayınlanmıştır. Bu nizamname ile ilk defa Dersaadet Tahsildar Teşkilatı ihdas edilmiştir.[14] Bu tarihten itibaren vergi tahsilatı için her belediye dairesine bir sertahsildar, her 2.000 adet emlak için bir sertahsildar, bir tahsil hademesi, 30 katip ve bir pul muhafızı tayin edilmiştir. Tahsil hademesi, katip ve pul muhafızı yeterli bilgiye sahip insanlar arasından seçilmektedir. Tahsildar ve pul muhafızı olacak kişilerden kefillik istenmektedir. Tahsildarlar kendi dairesinin hududu dahilindeki tahsilattan sorumlu tutulmuşlardır. Sertahsildarlar bunları teftiş ve tetkik etmektedirler. Bunlar daire mal memurlarına karşı sorumlu tutulmuşlardır. Ayrıca kabzımallara ruhsat verilmiştir.[15]

Emlak vergisini zamanında ödemeyenlere tahsildar ilgili dairenin belediye müdürü vasıtasıyla ilmühaber göndermektedir. Mükellef bulunamadığı takdirde üçüncü ilmühaberden sonra borçluya imam, muhtar ve polis vasıtasıyla tebliğ yapılmaktadır. Mükellefin borcunu ödememekte ısrar etmesi halinde yaşamını idame ettirecek ve mesleğini sürdürmesi için gerekli alet edevat dışındaki mallarına el konmakta ve icra yolu ile satılmaktadır. Akar vergisi için ise kiracı vergi ödemekle mükelleftir. Vergisini ödemediği taktirde malı icra yolu ile satılarak tahsil edilmektedir. Malı borcunu karşılamadığı takdirde her hangi bir kurumda çalıştıkları tespit edildiğinde kalan vergi borcu maaşlarından kesilmektedir. Tahsildarlar tahsil ettikleri meblağı günlük mal sandıklarına yatırmak mecburiyetindedir. Bunlara ödenecek maaş verginin %6’sı oranındadır.[16]

1885-86 ve 1886-87 malî yıllarına ait vergi bakayasının 400.000 lirayı bulması üzerine 31 Aralık 1888 tarihinde Dersaadet vergisinin tahsil işlemleri birimiyle birlikte Maliye Dairesi’ne devredilmiştir. Ayrıca emlak kıymet takdir muamelesi belediyelere bırakılmış ve emlak sahiplerinin itirazlarına Meclis-i Maliye’nin bakmasına karar verilmiştir.[17]

Bu tarihe kadar Şehremaneti tarafından yürütülen bu işlemlerde ortaya çıkan sorunlarla ilgili olarak maliye nazırı şu tespitleri yapmıştır;[18]

  1. Emlak kıymeti bazısı düşük bazısı ise yüksek tespit edilmektedir. Bu yolsuzluk henüz önlenememiştir. Yanmış binalardan dahi kıymet üzerinden vergi talep edilmektedir.
  2. Emlakın sahipleri emlak vergileri için kendi maaş, esham kuponları kabul olunup ebeveyn ve tahakkukatı namına olan kuponlar kabul edilmemektedir. Bu durum bakayayı artırmaktadır.
  3. Bu tarihe kadar emlak vergisinin tahsil, tadil ve diğer muameleleri Şehremaneti’nce yürütülmüştür. Gelir hazinenin önemli gelir kalemlerindendir. Bu vergi muamelelerinin devletin alacaklarına uygun olarak muntazaman devranı ve vakti zamanıyla tahsilini temin için ilgili birim maliyenin teklifi Meclis-i Vükela kararı ve padişah iradesiyle ile çalışanları ile birlikte hazineye naklolunmuştur. Emlak kıymetinde her 5 senede bir yoklama ile tadilat yapılması gerekirken her nasılsa bu icra edilmemiş ve emlak kıymeti gerçek değerine uygun tespit edilememiştir. Bazı yanmış hanelerin vergisi dahi vergi defterine kaydedilmiştir. Ayrıca dairelerin esas defteri bulunamamıştır. Bu hem emlak sahiplerinin, hem de hazinenin zarara uğramasına neden olmaktadır. Umumî bir yoklama icra edilerek bu verginin tanzim ve ıslahına ait olan muamelat uygulamaya konulacaktır.
  4. Verginin tahsiline ait kayıtlar tahrir ve tadil kayıtları gibi tutulmuştur. Maliyeye devri sırasında yapılan hesaba göre toplam vergi bakayası 85.923.605 kuruştur. Bu rakamlar işin mahiyetini ortaya koymaktadır. Mükellef, emlak vergisini iç borç kuponları, mülk sahibinin kendisine ait sehmi, mukataat faizleriyle kendi maaşını mahsup yaparak ödeme olanağına sahiptir. Vergi tahsilini kolaylaştırmak ve bakayayı azaltmak için bu uygulama pederi, valideyi, zevceleri, çocukları, erkek ve kız kardeşleri içine alacak şekilde genişletilmeli ve bunların birbirlerinin emlak vergi borçlarına karşılık bu gelirlerinden mahsup yapabilmelerine imkan sağlanmalıdır. Verginin tahsilatının %15 Şehremaneti’ne bırakılmalıdır.

5. Dersaadet Vergisi Geliri ve Bütçe İçindeki Payı

1875-76 malî yılı bütçesinde geçen sene öngörülen rakam esas alınarak 54.411 lirası irad vergisi, 99.046 lirası kıymet vergisi olmak üzere toplam 153.457 lira öngörülmüştür.[19] 1877-78’de 147.810 lira, 1887-88’de 253.149 lira ve 1905-06 yılında 298.303 lira tahmin edilmiştir. (Tablo 1) Verginin tahsilatı 1876-77 malî yılında 2.262.290 lira, 1877-78 malî yılında 2.186.620 lira ve 1878-79 yılında 2.803.730 lira olmuştur. 1878-79 senesi tahsilatının geçen senelere oranla fazla olmasının sebebi kaimenin ilga olunacağı dedikodusu ile ortaya çıkan spekülasyondur. Bu tarihte bakaya tahsilatı emsallerine oranla iyi gerçekleşmiş ve. tahsilatı bir önceki seneye göre %28 oranında artmıştır.[20]

Verginin tahsil usulünde görülen aksaklıklar gelirin nakit olarak hazineye girmesini engellemiştir. Dersaadet’te yukarıda belirtilen yaptırımlar uygulanmamış ve verginin tahsili için intikal gibi işlemlerin yaptırılması beklenmiştir. Vergi ödenmeden bu işlemlerin yapılması yasaklanmıştır. 17 Mart 1886 tarihinde Meclis-i Vükela vergi bakayasının artması nedeniyle tahsilinin belediye dairesinin tahsil katipleri yerinde bırakılmak ve Zaptiye Nezareti’ne bağlı kalmak kaydı ile havalesi, polis marifetiyle icrası öngörülmüştür.[21] 29 Mayıs 1887 tarihinde 1886-87 malî yılına kadar kalan verginin bakayasının, yarısı nakden ödenmesi şartıyla kalan yarsının tayin-i şahsî olunmayarak memur ve katipler ile ma’zulin, mütekaidin ve muhtacinin sene içinde ödenmeyen maaşlarına mahsup edilmesi ve bu işlemler için Eylül ayına kadar süre tanınması, kendi maaşını kendi vergisine mahsubunu isteyenlerin başa baş kabul edilmesi uygun görülmüştür.[22] Uygulama 1884-85 yılından 1888-89 yılına kadar olan vergi bakayalarının her nevi maaş, esham ve sair faiz ve bedelattan her kimin namına olur ise olsun mahsup edilmesi şeklinde devam etmiş ve faydasının görülmesi üzerine bu uygulamanın süresinin 1889-90 malî yılında da devam etmesi kabul edilmiştir. Ayrıca Meclis-i Vükela tarafından gelecek malî yılda yalnız ilgili emlak sahiplerine ait mahsupların kabul edilmesi yönünde görüş bildirilmiştir.[23]

Diğer yandan vergi ödemelerini teşvik ve memurların alacaklarını kısmen tasfiye etmek amacıyla vergisini vadesinde ödeyen mal sahiplerine vergisinin yarısını nakit, diğer yarısını maaş bonoları ile ödeme imkanı sağlanmıştır. Bu bonolar ödenecek verginin 1 / 4’ü mukabili kabul edilmektedir. Bonolar piyasa değeriyle kıyaslandığında uygulamanın mükelleflerin menfaatine olduğunu ortaya koymaktadır. Uygulandığı yıllarda hazineye nakit vergi girişinin azaldığı görülmektedir.[24]

Tahsilat işlemlerinin maliyeye devri sırasında yapılan hesaba göre vergi bakayası; tasfiye-i duyun tahvilatı ile tahsil edilmekte olan malî yıllardan 1874-75 / 1879-80 malî yılları arasında 10.782.070 kuruş, 1880-81 / 1882-83 malî yılları arasında 15.002.343 kuruştur. Bakaya 1884-85 malî yılında 4.362.394 kuruş; 1885-86 malî yılında 5.179.640 kuruş; 1886-87 malî yılında 9.939.178 kuruş;

1887-88 malî yılında 17.393.022 kuruş; 1888-89 malî yılında ise 23.318.958 kuruştur. Toplam bakaya miktarı 85.923.605 kuruştur. Bu sorun bütçe görüşmeleri sırasında sürekli gündeme getirilmiştir.[25]

6. Tahsil Sırasında Karşılaşılan Sorunlar ve Önerilen Tedbirler

İstanbul’da emlak vergisinin tahsilinde zaman içinde çeşitli sorunlarla karşılaşılmıştır. Mükelleflere yaptırımların tam uygulanmamasıyla artan bakaya miktarının yanında verginin tarh, tevzi ve tahsil aşamalarında sorumlu olan memurların tutumu da hazineye girecek meblağın miktarını olumsuz etkilemiştir. 16 Şubat 1880 tarihinde aşağıdaki sorunların aşılması amacıyla bir kararname yayınlamıştır.[26]

  1. Akar sahiplerinden kıymet vergisi dışında akar vergisi alınması,
  2. Bir takım zenginlerin ikamet ettikleri yerlerden yalnız kıymet vergisi vermeleri,
  3. Kiraya verilen bazı hanelerin gelir vergisinden kurtulmak üzere mesken yazdırılması,
  4. İkamet edilen meskenlerden gelir vergisi alınması,
  5. Kıymet takdiriyle ilgili anlaşmazlık ve itirazların şehremini, başkatip ve başmühendisten oluşan heyete bırakılması.[27]

Bununla beraber verginin tahsilinde önemli rol oynayan kabzımallar halkın seçimi ile geldiklerinden kendilerinin malî bir mesuliyet altında tutulması mümkün olmadığı gibi bunların zimmetlerine geçirdikleri paralar halktan tahsil edilmekteydi. Kabzımallar ahaliden bir vergiyi iki kere almakta, tahsil ettikleri parayı istedikleri gibi ticarette kullanmaktaydılar. Vergi tezkerelerini dağıtmamakta, tahsilatla ilgili kayıtları düzenli tutmamakta ve hesapları karıştırarak içinden çıkılmayacak hale getirmekteydiler. İane-i Saire adı ile aldıkları parayı zimmetlerine geçirmekteydiler. Fırka- i tahsildariye ise aslında zabıta idi. Mal memuru şikayet etse dahi zaptiye tarafından himaye edilmekteydiler. Verilen tayinat ve maaş bir kolcu maaşı kadar yoktu. Bunlar okur yazar muhtarlara laf söyleyecek bilgiye sahip değillerdi.[28]

Diğer yandan emlak vergisi suistimaline örnek teşkil edecek bir olay 10 Temmuz 1881 tarihinde Beşinci Kasımpaşa Emlak Vergi Dairesi’nde ortaya çıkarılmıştır. Dairenin katibi, tahsildarları, eski ve yeni kabzımalları, kontrol memurları, mavini emlak defter ve kuyudatına fesat karıştırarak 211.702 kuruşu müştereken zimmetlerine geçirmekle suçlanmışlardır. Durum Şura-yı Devlet’e bildirilmiş ve burada bir komisyon oluşturulmuştur. Suçlanan görevliler komisyonda suçlamaları ret etmişlerdir. Ancak yapılan incelemede emlak kıymetleri üzerinden alınan verginin mükellefte bulunan yoklama koçanları işaretlenmiş ve kabzımal ve katiplerce mühür basılmış olduğu halde yevmiye ve emlakın yazıldığı esas defterlere kaydedilmediği tespit edilmiştir. Bu koçanlarla beraber emlak vergisi geliri karşılık gösterilerek yapılan zorunlu iç borçlanmanın tezkerelerinin bazılarına eski kabzımal adına düzenlenmiş bir mühür, bazılarına ise kabzımal mührü yerine katip ve kontrata memurlarının mühürlerinin basıldığı görülmüştür. Tahsil edilen bu meblağların tahsildar memurları tarafından defterlere kaydedilmediği tespit edilmiştir. Ayrıca yevmiye defterlerinin yekununda, defterin numaralarında ve yapraklarında tahrifat yapıldığı görülmüştür. Meclis-i İdare-i Nezaretçe yapılan tetkikte daire müdürü, katibi ve mavini ile eski kabzımal dışındaki görevlilerin bu suistimalden sorumlu oldukları neticesine varmıştır.[29]

Bir başka usulsüzlük de emlak kıymet tespiti sırasında yaşanmıştır. Meclis-i Vükela 4 Ocak 1893 tarihinde Adalar kazasında emlakın kıymetlerinde mahallinde seçilen ve tayin edilen mühemminler ile Şehremaneti’nden gönderilen memurlar marifetiyle icra edilen tadilat da yolsuzluk ve suistimal yapıldığı istihbarat edilmiştir. Bu nedenle hazineden kıymet-i tahririye tertip edil edilerek tadilat ifa olunmuştur. Bu tadilatta kıymetlerine zam olunan emlak sahiplerine ilmühaber gönderilmiştir. Bunlardan 1316 adet emlakın sahibi tarafından itirazname belediye meclisine havale edilmiştir. Ancak bu tadilattın nizamnameye uygun olmadığı beyanıyla zikr olunan istidanameler hakkında uygulamadan kaçınıldığı Adalar kaymakamlığından bildirilmiştir. Cevaben Büyükada ve Bergos’daki uygulamada kararnamenin dördüncü maddesine göre belediyeye verilen salahiyete riayet edilmediği belirtilmiştir. Bu duruma iki taraf da itiraz etmiştir. Sonuçta belediyeye verilen yetki muhafaza edilmek kaydıyla cereyan eden söz konusu muamelenin bir daha tetkik edilerek sonuçlandırılmasına karar verilmiştir. Uygulama ise emlak kıymetine itiraz edenlerin emlakına mahsus olarak mahalli belediye dairesinde mühemminlerden hazır olanlar bulundurulmak üzere mazbatanın gereğinin maliye ve Şehremaneti tarafından yerine getirilmesi ve bunların icraatlarını Dahiliye Nezareti’ne bildirmesi şeklinde olmuştur.[30]

Hükümet, 6 Nisan 1889 tarihinde Bilad-ı Selase ve Dersaadet’te emlak vergisi borcu olanların borcunun maaşlarından veya diğer gelirlerinden zorla tahsil edilmesi için karar almıştır.[31] Meclis-i Vükela 27 Aralık 1889 tarihli kararında şu görüşlere yer vermiştir: Dersaadet emlak vergisinin yıllık geliri 220.000 lira civarındadır. Bu gelir kalemi oranına dokunulmadan ıslah edilmelidir. İlk tahririn yapıldığı tarihten bugüne kadar yeni bir tahrir daha yapılmamıştır. Emlak kıymeti bu süre zarfında tenzil edilmesi gerektiğinde mükellef tarafından ilgili memurlara başvurulurken aynı talep artırılması gerektiğinde gelmemiştir. Ödünç verme suretiyle yeniden yapılmış bir takım binaların üzerine asıl numaraları konmuştur. Bu şekilde bazı gayrımenkuller 200 numaraya kadar mükerrer kaydedilmektedir. Bunların tamamı hazine için kayıp anlamına gelmektedir. Bu gibi yolsuzluklara mahal bırakmamak için yoklama muamelesi yapılmalıdır. Tahrire 1900-01 yılından itibaren başlanmalıdır.[32]

Meclis-i Maliye azası Ethem Efendi 1892-93 tarihinde uygulamadan doğan sıkıntıları içeren bir layiha sunmuştur.[33] Layihasında tahrir icra edilen yerlerde vergi gelirinin azalmasının nedeni olarak aşağıdaki faktörleri ileri sürmüştür;

  1. Kötü niyetli ahalinin tutumu ve bunların nüfus üzerindeki etkisi,
  2. Memurların suistimali,
  3. Emlak vergisinin zenginlerin defterine düşük ve fakirlerinkine yüksek yazılması,
  4. Geçen süre içerisinde el değiştiren emlak ve arazinin vukuat tahrir kayıtlarının yapılmaması ve bunların alım satımlarının mahallinde adi senetlerle yapılması ve yeterince denetlenmemesi,
  5. Defter-i Hakanî Dairesi tarafından yapılan yoklamalarda memurların rüşvet alması.

1903-04 ve 1906-07 malî yılları bütçe görüşmeleri sırasında bütçe komisyonları tarafından hazırlanan raporlarda ve Meclis-i Vükala’da yapılan görüşmelerde bakaya rakamının yüksek olmasının nedenleri sorgulanmıştır. 1903-04 malî yılı bütçesinin komisyon raporunu görüşen Meclis-i Vükela’nın tespitine göre geçen seneye münhasıran, Dersaadet vergisinin bir kısmı nakit alınmış, diğer kısmı ise hazine borçlarına mahsup edilmiştir. Bu senenin tahsilatı, geçmiş senelerde olduğu gibi 100.000 lira civarında tahmin edilmektedir. Verginin, bir iki milyon lira bakayası bulunmaktadır. Bakaya miktarı, vilayet gelirleri ile kıyaslandığında oldukça düşüktür. Verginin oranını bir kısım mükellef yüksek bulmakta ve bunlar arasında emlakı çok olanların bazısı, gayrimenkulünü sadaka-i afiyet olarak vakfetmektedir. Çıkarılan nizamname ile bu sorunlar ortadan kaldırılmıştır. Vergi, doğrudan doğruya kiracılardan tahsil edilmek üzere Şehremaneti’ne havale edilmiştir.[34]

1906-  07 yılı bütçesinde ise vergi geliri 298.303 lira öngörülmüş, yıl sonunda 230.000 civarında tahsil edilmiştir. Bu tahsilatın ancak %45’i nakit olarak hazineye girmiştir. Bütçe komisyonunun hazırladığı raporda Dersaadet ve akar vergisinde bakaya oranının yüksek olmasına gerekçe olarak irad -masraf muamelesinin yapılması, mükelleflerin kendilerini vergi ödeme mecburiyetinde hissetmemeleri ve nizamnamenin tam uygulanmaması gösterilmiştir.[35] Görüşmeler sırasında Maliye Dairesi tarafından şu önerilerde bulunulmuştur:

  1. Belediyeye bağlı Dersaadet vergi tahsil memurlarını sürekli denetleyecek ve gerektiğinde yardımda bulunacak bir yapılanmaya gidilmesi, hazineye bağlı Vergi Tahrir ve Tahsil İdaresi’nin maliyeye karşı sorumluluğu baki kalması şartıyla Şehremaneti’ne bırakılması,
  2. Vergi tadilatının yine merkez tarafından gerçekleştirilmesi,
  3. Şehremaneti’ne kendi tahsisatı dışında bir sene içerisinde gerçekleştirilecek tahsilattan 100.000 liraya kadar olan tahsilatın %15’i; 100.000 liradan fazlasının ise %50’sinin verilmesi,
  4. Tahsilatın haftalık dökümünün merkeze yazılı olarak bildirilmesi ve hissesinin merkez tarafından verilecek izinle alınması.

Yapılan müzakereler neticesinde Dersaadet ve akar vergisinin tahsilatı, irade ile Şehremaneti’ne terk olunmuştur.[36]

Vergi gelirini etkileyen diğer bir faktörde doğal afetlerdir. Nitekim İstanbul’da 10 Temmuz 1894 tarihinde meydana gelen deprem maliyeye ayrı bir külfet getirmiştir.[37] Dönemin maliye nazırı Nazif Paşa, bütçenin takdim tarihinden 20 Ekim 1894 tarihine kadar geçen zaman içerisinde deprem nedeniyle Dersaadet vergisi ile rüsumat vergisinin noksan gerçekleşmesinin hâzineyi sıkıntıya soktuğunu ve fevkalade masrafların karşılığı olan istikraz akçesinin kifayet etmeyeceğini belirterek hazinenin nakit darboğazında olduğunu açıklamaya çalışmıştır. Ayrıca, deprem dolayısıyla dairelerde meydana gelen hasarın giderilmesi için bankadan alınan 250.000 liralık kredinin tasfiye edilmediğini belirtmiştir. Bu açıklama aynı zamanda bütçe gelirleri içinde yer alan önemli kalemlerden biri olduğunun da ifadesidir.[38]

7. Emlak ve Akar Vergisinden Şehremaneti’ne Tahsis Edilen Pay

Emlak ve akar vergisi geliri hazineye aittir. Belediye nakit ihtiyacını karşılamak için sürekli vergiden pay almak için başvurmuştur. Şehremaneti’ne verginin tahsilini üslenmesinin akabinde şehrin temizlik işlerine harcanması şartıyla 1886-87 yılı gelirinin %10’u buraya bırakılmıştır. 1887-88 yılında bu oran %15’e çıkarılmıştır.

1895-96 Malî yılı bütçe komisyonunda Şehremaneti’ne Dersaadet vergisi gelirinden hazinece ayrılan payın %30 olduğu belirtilmiş ve bu payın kesilmesi şartıyla, bu senelik mezkur vergi bakayasından 10.000 lira verilmesi önerilmiş ve gerekçe olarak da belediyenin uygulamaları gösterilmiştir. Komisyonun görüşüne göre Şehremaneti’nin, devletin malî durumu göz önünde bulundurulduğunda, bütçe açığı namıyla hisse alması uygun değildir. Dersaadet vergisi gelirinden Şehremaneti’ne Hazinece tahsis edilen %30’luk payın kesilmesi şartıyla, bu senelik mezkur vergi bakayasından 10.000 lira verilmeli ve vergiden elde edilen tasarruf hazineye dahil edilmelidir. Gelirinin çoğunu memur ve müstahdem maaşlarına ayırarak israf etmektedir. Umumun menfaati için harcanan bir akçelik eser görülmemektedir. Temizlik resmi adıyla halktan toplanan para da suistimal edilerek amelelere ücret, adam kayırmak için katip namıyla istihdam olunan personele maaş olarak verilmektedir. Ayrıca Tanzifat İdaresi tarafından satın alınan yemin fiyatı ortalama 62 kuruş olan askerî mubayaa fiyatından üç misli daha pahalıdır. 50.000 liraya yaklaşan harcamaları bir çok nezaretin tahsisatından fazladır. Yine de Dersaadet ve bağlı merkezlerin cadde ve sokakları temizlikten yoksundur. Şehremaneti ve bağlı belediyelerin ayrı ayrı bütçesi yapılarak maaş ve masrafları tespit edilmeli ve buna göre umumun menfaatleri göz önünde bulundurularak önem sırasına göre alt yapı yatırımları gerçekleştirilmelidir. Emlakın değer artışı, giderleri karşılamadığında, dairelerin açık görünen meblağı, gelir fazlası olanlardan karşılanmalıdır. Belediye dairesi ve meclis emanetinin yetkileri eskiden olduğu gibi korunmalıdır. Merkez-i Daire-i Emanet maaş ve masraflarına ayrıca ödenek tahsis edilmelidir. Suistimale müsait olan Tanzifat İdaresi feshedilerek, maktu olarak ihale edilmelidir. Muhasebe-i atika, kule-i zemin komisyonu, belediye dairesi müfettişleri ve yardımcıları, sicil kalemi, seyyar müfettişler, kule-i zemin mühendisleri, Babıâli daire müdürü, topografya memuru, emanet dairesindeki çöpçü ve hastaneler müfettişi umumisi lağvedilmelidir. Dersaadet’te vergi tahsilatı yolunda cereyan etmemektedir. Dersaadet vergisi çoğu zaman mal sahibinin zimmetinde kalmaktadır. Dersaadet emlak vergisini tahsil eden belediye daireleri vazifelerini tam yerine getirmemektedirler. Bu nedenle tahsildar sayısı artırılmalı ve bunlara maaş yerine, emlak vergisinden tahsil ettikleri miktarın %2-3,5’u oranında pay verilmelidir. Tahsil edilen meblağ öncelikle belediye dairesindeki mal kalemlerine, oradan da doğrudan doğruya Maliye Nezareti’ne gönderilmesi tahsilatı hızlandıracaktır.[39]

1897-98 yılında Dersaadet emlak vergisinden Şehremaneti’ne tahsis edilen %15’lik pay hazineye devredilmiştir.[40] 1898-99 malî yılında şehrin imar ve diğer belediye hizmetleri için bakayasının %50’si emanete terk edilmiştir.[41] 1906-07 yılı bütçe görüşmeleri sırasında ise Maliye Dairesi Şehremaneti’ne kendi tahsisatı dışında bir sene içerisinde gerçekleştirilecek tahsilattan

100.0  liraya kadar olan tahsilatın %15’i; 100.000 liradan fazlasının ise %50’sinin verilmesini teklif etmiştir.[42] 23 Ocak 1923 tarihili kanunla gelirin %8’i belediyelere bırakılmıştır. 26 Şubat 1924 tarihinde müsakkafat vergisinin belediye hududu dahilinde tahsil olunan kısmının 1/4’ü belediyeye bırakılmıştır. Vergi hazine tahsildarları marifetiyle tahsil olunacaktır. Tahsil olunan meblağdan belediyeye ait olan hisse devletin gelirlerine karıştırılmadan maliye veznesinde emaneten tutulacak ve her ay sonunda makbuz karşılığında belediye veznesine teslim olunacaktır.[43]

Sonuç

İstanbul halkına öteden beri tanınan bazı vergilerden muafiyet Tanzimat’ın ilanı ile birlikte eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirilmesi ve duyulan tepkiler üzerine emlak ve akar vergisinde bu uygulamaya son verilmiştir. Vergiden bütçe gelirlerinin yaklaşık %1 oranında gelir öngörülmesine karşın özellikle kıymet tespitinin sağlıklı yapılamaması ve verginin tahsili için gerekli yaptırımların tam olarak uygulanmaması nedeniyle beklenen gelirin ancak %45 -50’si nakit olarak hazineye girmiştir. Bu tablo İstanbul halkına vergi mükellefiyeti getirmekle birlikte yaptırımların iyi niyetle ve tam olarak uygulanmadığını göstermektedir. Diğer yandan verginin tahsili için mükellefin veraset ve intikal gibi işlemler için başvurmasını beklemek veya alacaklarına bu borcu mahsup edebilmelerine olanak sağlamak devletin vergi toplamadaki zafiyetini ortaya koymaktadır.

Dr. Şevket Kâmil AKAR

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Tarihi Anabilim Dalı / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 14 Sayfa: 351-358


Dipnotlar:
[1] Osman Nuri Ergin, Mecelle-i Umûr-ı Belediye, c. I, İstanbul 1338, s. 1432.
[2] Aynı yer.
[3] “Ya hele bunca hatt-ı hümâyûnlar ve fermân-ı âlîler umûm teb’anın müsavatı ilan olunmuşken kavâid-i müttehizenin icraatca nümûnesi olmak lazım gelen payitaht ahâlisi vergü ve asker ve iâne-i askeriye gibi en başlı tekâliften müstesnâ tutulmak hangi usûle tevfik olunabilir? ” Hürriyet, No: 26, s. 4, 7 Ramazan 1285 / 22 Aralık 1868.
[4] Hürriyet, aynı nüsha, s. 8.
[5] “Bir ikdam ve meşekkatle senede bir kaç kile buğday hâsıl edebilen bir rençber bir kaç nâm ile devlete vergüler versün de, İstanbul’da köşe-i rahata kurularak günde binlerle altunlar devreden bankerlerin hazineye bir para iânesi olmasun? ”İbret, No: 60, s. 1, 24 Ramazan 1289 / 25 Kasım 1872.
[6] Abdurrahman Vefik, Tekalif Kavaidi, İkinci Kısım, Dersaadet 1330, s. 140; Devlet-i Aliye-i Osmaniye’nin Doksan Bir Senesi Muvazene Defteridir.
[7] Abdurrahman Vefik, a.g.e., İkinci Kısım, s. 63.
[8] İhsaiyat-ı Maliye, 1325 Birinci Sene, İstanbul 1327, s. 24; Abdurrahman Vefik, a.g.e., İkinci Kısım, s. 105.
[9] Devlet-i Aliye-i Osmaniyenin 1334 Sene-i Maliyesi Bütçesidir, s. 33.
[10] Vedat Eldem, Harp ve Mütareke Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomisi, Ankara 1990, s. 194.
[11] İhsaiyat-ı Maliye, 1325 Birinci Sene, İstanbul 1327, s. 106; Abdurrahman Vefik, a.g.e., İkinci Kısım, s. 399.
[12] Başbakanlık Osmanlı Arşivi (B. O. A.), Maliye İrade, No: 56, 26 Rebiyülâhir 1323 / 30 Haziran 1905.
[13] İhsaiyat-ı Maliye, 1325 Birinci Sene, İstanbul 1327, s. 107; Abdurrahman Vefik, a.g.e., İkinci Kısım, s. 341.
[14] Abdurrahman Vefik, a.g.e., İkinci Kısım, s. 147-149.
[15] Düstur, 1. Tertip, c. 5, Ankara 1937, s. 644-652; Düstur, 1. Tertip, c. 6, Ankara 1939, s. 1461-1466; Düstur, 1. Tertip, c. 5, Ankara 1937, s. 75-77, 484-487.
[16] Düstur, 1. Tertip, c. 6, Ankara 1939, s. 1338-1340.
[17] B. O. A., Mv., No: 36, s. 6.
[18] B. O. A., Yıldız Mütenevvia Mâruzât Evrakı (Y. mtv. ), No: 36 / 97.
[19] Devlet-i Aliye-i Osmaniye’nin Doksan Bir Senesi Muvazene Defteridir.
[20] Devlet-i Aliye-i Osmaniyenin Doksan Altı Senesi Muvazene-i Umumiyesi.
[21] B. O. A., Mv., No: 8, s. 43.
[22] B. O. A., Mv., No: 20, s. 46.
[23] B. O. A., Mv., No: 50, s. 22.
[24] Charles Morawitz, Türkiye Mâliyesi, Ankara 1978, s. 63.
[25] B. O. A., Y. mtv., No: 36 / 97.
[26] Abdurrahman Vefik, a.g.e., İkinci Kısım, s. 73.
[27] Düstur, 1. Tertip, c. 5, Ankara 1937, s. 503-506.
[28] Abdurrahman Vefik, a.g.e., İkinci Kısım, s. 150.
[29] B. O. A., Yıldız Sadaret Resmî Mâruzât Evrakı (Y. A. Res. ), No: 15 / 10.
[30] B. O. A., Mv., No: 73, s. 26.
[31] Düstur, 1. Tertip, c. 5, Ankara 1937, s. 325.
[32] B. O. A., Mv., No: 98 / 2, s. 84.
[33] B. O. A., Yıldız Esas Evrakı (YEE. ), Kısım 14, Evrak 88-44, Zarf 88, Karton 13.
[34] Aynı yer.
[35] B. O. A., Maliye İrade, No: 56, 26 Rebiyülâhir 1323 / 30 Haziran 1905.
[36] Aynı yer.
[37] Mithat Sertoğlu, “İstanbul”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1966, c. 5 / II, s. 1214 / 39.
[38] B. O. A., Y. mtv., No: 106 / 111.
[39] B. O. A., YEE, Kısım 31, Evrak 111-29, Zarf 111, Karton 86; B. O. A, Y. mtv., No: 115 / 29.
[40] B. O. A., Yıldız Defter, No: 302, Varak 21.
[41] Ergin, a.g.e., c. I, s. 1430.
[42] Aynı yer.
[43] Eldem, a.g.e., s. 194.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.