Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

İskitler – İskitlerin Yayıldığı Coğrafya

İskit Savaşçısı
0 22.735

Prof. Dr. Abdülhaluk M. ÇAY

Doç. Dr. İlhami DURMUŞ

İskitlerin yayıldığı coğrafya hakkında bilgileri, hem yazılı kaynaklardan hem de arkeolojik buluntulardan öğrenebilmekteyiz. Yazılı kaynaklarda İskitler ya giyinişlerine ya da bulundukları coğrafyaya göre adlandırılmıştır. Günümüzde artan arkeolojik araştırmalar ve bunun sonucunda ortaya çıkarılan buluntular İskitlerin yayılmış oldukları coğrafyanın tespiti bakımından büyük önem taşımaktadır.

Arkeolojik buluntular İskitlerin M.Ö. 1. bin yıl içerisinde Tuna Nehri’nden Çin’in batı sınırlarına kadar uzanan oldukça geniş bir sahaya yayıldıklarını göstermektedir. Bu geniş düzlük, doğal bir otlak görünümündedir[1]. Bu kuzeydoğu step bölgesi yüksek Pamir, Tiyen-Şan ve Altay dağ kollarından, Batı Türkistan üzerinden batıya ve aşağı Tuna bölgesine kadar, bütün Güney Rusya’ya yayılmaktadır. Batıda Silezya’ya kadar ulaşmakta, doğuda birçok geçit vasıtasıyla Doğu Türkistan ve Gobi bölgesiyle bağlanmaktadır. Bu bölgenin doğusu büyük çöl sahasıyla kaplıdır, buna karşılık batı kısmı umumiyetle verimli ve doğudan elverişlidir. Kuzeye doğru bu mekân eski zamanlarda bataklıklar ve sık ormanlarla tamamen kaplanmıştı, güneye doğru geniş alanlar Hazar Denizi ve Karadeniz, geri kalan kısımlar İran’daki dağlık arazinin yükselen dağ dalgaları ve Kafkas dağ silsilesiyle sınırlanmıştır[2].

Antik çağda bu bölgenin sınırları daha çok siyasi sınır olmaksızın coğrafi hatlarla tespit edilmişti. Bu coğrafi sınırlar, doğudan batıya doğru Nanşan ve Tiyen-Şan sıradağları ile Oxus Nehri’nden oluşmaktaydı. Bunların arkasından gelen İran Platosu, belki daha ziyade siyasi bir sınırdı, fakat onu tekrar Kafkas Dağları, Karadeniz, Karpatlar ve Tuna nehrinin oluşturduğu doğal sınırlar takip ediyordu[3]. Bu kuzeydoğu step bölgesi ilk olarak M.Ö. 8. yüzyılda tarih sahnesine çıkmıştır. Burası yaklaşık bin yıl boyunca step topluluklarının elinde kalmıştır[4].

Behistun Kitabesi 6’da en eski ülkeler listesinde yalnız Saka adı bulunuyor. Persopolis‘e’ Darius Kitabesi ülkeler listesinde de ilk defa Hinduş adı meydana çıkıyor. Bu liste İndus bölgesinin zaptından sonra, keza Tell el Maskautah, Kabret ve Mısır’da Süveyş’ten Darius stellerinde olduğu gibi yapılmıştır. Sonunda bu liste Sakaların Asya sınırındaki bataklık arazide yaşayan Sakalar ve ovalıkta yaşayan Sakalar olmak üzere iki gruba ayrıldığını göstermektedir. Artık, Saka haumavarga ve Saka tigrakhauda’nın arka arkaya sıralandığını daha sonraki kitabe örnekleri açıklıkla gösteriyor. Düzlükteki Sakalar şüphesiz Saka tigrakhauda’dır. İlk grup olarak ise, Saka haumavarga gösteriliyor. Hamadan’dan I. Darius’un altın levha kitabesinde Saka haumavarga, adı geçen yerin, sonunda kuzeydoğu sınır halkı olarak, tespit edilebiliyor. Burada imparatorluğun kuzeydoğu-güneybatı sınırı boyunca Sogdun yanından Put’a kadar Sakaların bulunduğu belirtiliyor[5]. İran’a arkeolojik kazılar yapmak üzere giden Ernest Herzfeld’in Hamadan’da bulduğu bu altın kitabede Pers İmparatorluğu kayıtlarına göre Darius zamanında en kalabalık sınır halkı olarak Sugda’nın ötesinde kuzeydoğuda bulunan Sakalar gösterilmektedir. Herzfeld bu bilgilerden şimdiye kadar kabul edilenin aksine, Sakaların vatanının Pamir silsilesi olmadığı ve adı geçen yerin kuzeyindeki Fergana Ovası’nın olduğu sonucunu çıkarmaktadır[6].

Strabon ise, Hazar Denizi civarında hüküm süren İskitlerin daha çok Dahalar, daha doğudakilerin ise Massaget ve Sakalar olduklarını belirtmektedir[7]. Hekataios ise, Karadeniz İskitleri, Hazar Denizi’nin doğusunda geniş düzlükte yaşayan Massagetler ve onların doğusunda bulunan Sakai Amyrgioi olmak üzere üç grup tanıyor. Pers takviminde Hekataios’un doğru anlattığını, artık yazılı listeler gösteriyor. Yalnız Massaget tasviri orada meydana çıkmıyor. Her iki ad Saka tigrakhauda ve Massaget tamamen maksada uygun olarak aynı şekilde görülüyor. Bununla her iki tasvirin birbirini tuttuğu ve özellikle “Massagetai” olarak ifade edilebildiğine karar verilebiliyor. Keza, her iki adla tamamen açık bir şekilde Saka kavimlerinin Batı Türkistan düzlük sahasındaki grupları belirtiliyor. Mısır Darius stelinin ifadesiyle “Düzlük Sakaları”, Hekataios’taki gibi, Hazar Denizi’nin doğusundaki bölgede yaşayan “Düzlük Massagetleri” olarak belirtilmiştir[8].

Hamadan’da bulunan altın kitabede Sogdiana’nın ötesinde oturan Sakalar, yani “Saka tiay para Sugdam” söz konusudur. Sugda’nın doğal sınırı Zarafşan’ın kuzeyindeki dağlardır. Bunların arkasında Jaxartes sahası başlamaktadır. Yalnız Sakaların oturduğu “Para Sugdam” günümüzde Fergana’dır. İlk olarak Sogdiana Dağlarının arkasında Ptolemaios’a göre Sakaların ülkesi başlıyor, Burası Surcab ve Wachş nehir bölgeleri üzerinde güneye doğru genişlemiştir. Böylece aşağı yukarı Karategin’de Saka ülkesine dahil olmaktadır. Herhalde bu hat daha iyi olarak altın kitabedeki “Para Sugdam”a uyuyor[9].

Çin kaynaklarının verdiği bilgilerden olduğu gibi, Pers ve Grek kaynaklarındaki bilgilerden de Doğu Sakalarının ağırlık noktası meydana çıkarılabiliyor. Bunların yerleşim sahasının Fergana ve bunun doğusunda aranması gerekiyor. Çin kaynaklarına göre, doğu tarafı için Tiyen-Şan’da, Yukarı İli, Çu ve Narin’de oturdukları açıktır. Şüphesiz daha sonra, Hoten ve Maralbaşı’nda bulunmuş olan Sakça el yazıları günümüz Doğu Türkistan’ında Sakaların yayılmış olduklarına işaret ediyor. Bu yayılmanın ne zaman olduğunu belirleyemiyoruz[10].

Hazar Denizi’nin batısından başlamak üzere Tuna nehrine kadar Karadeniz’in kuzeyindeki sahaya İskitler yayılmıştır. Bunların yayıldıkları coğrafya hakkında antik kaynaklarda önemli bilgiler vardır. Bu kaynaklar arasında Herodotos’un verdiği bilgi önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca yapılan arkeolojik kazılar sonucunda meydana çıkarılan maddi kültür unsurları da İskitlerin yayıldıkları coğrafya hakkında bize fikir vermektedir.

Adı geçen bölgede yaşayan İskitler, Pers kaynaklarında “Deniz’in ötesindeki Sakalar” olarak adlandırılmıştır. Herodotos bu bölgede yaşayan İskitlerin oturduğu yerler hakkında iki farklı mütalaa vermektedir. Bunlardan birincisi Pers kralı Darius’un İskitya seferi dolayısıyla söyledikleridir[11]. Buna göre, İskitya toprakları kare şeklinde, dama taşlarını andırır bir düzlüktür. Burada çarpışan ordular, büyük ırmaklar ve dağlar yüzünden hiçbir güçlüğe uğramadan dama taşları gibi, kolayca dolaşmaktadır. İkincisi ise, Herodotos’un Olbia’daki Grekler’den ve Aristeas adında, M.Ö. 7. yüzyılda yaşamış olan bir seyyahın söylemiş olduğu destan dizelerinden öğrenmiş olduğu bilgilerdir.

Buna göre, Güney Rusya’da Olbia kentinden kalkarak, kuzeye doğru gidilirse, önce Hypanis[12] nehrinin denize yakın kıyılarında oturan Kallipidaia İskitlerine rastlanır. Daha kuzeyde Tyras[13] nehri ile Hypanis nehrinin orta yataklarının birbirlerine yaklaştıkları yerde Halizonlar yaşamakta idiler. Bunların yaşayışları da Kallipidailerinki gibi, İskitlerinkinden epeyce değişik olup çiftçilikle uğraşmakta idiler. Buğday, darı, mercimek, soğan ve sarımsak yetiştirdikleri belli başlı ürünlerdi. Halizonların yukarısında çiftçi İskitler vardı. Bunlarda buğday yetiştirmekte idiler. Daha yukarı da ise Neuriler yaşamakta idiler. Bunların kuzeyinde ise, iskan edilmemiş bölgeler bulunmaktaydı[14].

Deniz yönünden gelirken Borysthenes[15] nehrini geçince, ağaçlı bir bölge gelmekte, bu bölgenin iç kesimlerinde ise, çiftçi İskitler oturmakta idiler. Bunlar kendilerinin adının Olbiopolitler olduğunu söylemekte idiler[16]. Bu çiftçi İskitlerin oturduğu bölge, doğuda Pantikapes[17] kuzeyde ise Borysthenes nehirleri arasında yer almakta idi. Bundan sonra gelen bölge çöllerle kaplı olup, buralarda İskit soyundan olmayan Adrophaglar oturmakta idiler. Adrophagların bölgesini geçtikten sonra ise, yeniden çöller başlamakta idi. Bu çöllerin başladığı yerlerde insan yaşamamaktaydı[18].

Herodotos, sözünü ettiğimiz çiftçi, İskitlerin doğusunda, Pantikapes’i geçince, göçebe İskitlerin sürülerini otlattıklarını ve bu bölgenin Gerros[19] ırmağına kadar uzandığını belirtmektedir. Gerros’tan ötesi ise, Kralî İskitlerin ülkesi olup, güney yönünde Taurika’ya,[20] doğu yönünde Palus-Maiotis üzerinde bulunan ve Kremnes[21] adı verilen limana ve Tanais[22] nehrine kadar uzanan toprakları kaplamakta idi. İskitlerin en yiğit ve en kalabalık bölümü bu bölgede oturmakta idi. Kuzeyde Kralî İskitlerin ötesinde, İskit olmayan Melankhlenoslar yaşamakta idi. Melankhlenosların ülkesini geçtikten sonra ise, yeniden çöller ve bataklıklar başlamakta idi[23]. Tanais nehrini geçtikten sonra ise; İskitya sona ermekte idi[24].

İskitler Çin Seddi’nden Tuna nehrine kadar yayılmalarının yanında, Ön Asya’ya da yönelmiştir. İskitlerin Ön Asya’ya yönelmelerinin sebebi Kimmerleri takip etme düşüncesidir. Kimmerleri yurtlarından çıkaran İskitler, bunların ardından, Kafkaslar’ı doğudan dolaşarak, Hazar Denizi kıyısını takiben Derbent-Demir Kapı geçitleri üzerinden Azerbaycan’a ve daha güneye[25] -daha genel bir deyimle- Ön Asya’ya dalgalar halinde akmaya başlarlar. Urartu Kralı II. Rusa’nın Kimmerlerle olduğu gibi, akıllıca bir siyaset izleyerek, bunlarla anlaşma yaptığı görülür. İskit akınları Asur sınırlarına yönelir[26]. Kimmerleri kovalayarak gelen İskitler Medlerin egemenliğine son verirler. Bütün Küçük Asya’ya yayılırlar ve burada yirmi sekiz yıl hüküm sürerler[27].

İskitlerin çok istekli bir şekilde güneyde bulunan ülkelere gittikleri birçok tarihi hakikatten anlaşılmaktadır. Akamenit döneminden sonra bunların bir kısmını günümüze kadar adları Arachosia ve Drangiana olarak söylenen yerlerde buluyoruz. Keza onlar, Anadolu’nun içlerine kadar da yayılmış ve orada hakimiyetlerinin izini bırakmıştır. Aynı İskitler muhtemelen de Akamenit Dönemi öncesinde Fırat ve Dicle dolaylarında hüküm sürmüş ve dillerine ait ipuçları bırakmıştır[28]. M.Ö. 4. yüzyılın başlarında dahi Doğu Anadolu’da hakim olduklarını bize Ksenophon bildirmektedir. Ksenophon, Onbinlerin dört plethron[29] genişliğindeki Harpasos[30] nehrine kadar ilerleyerek, buradan da İskitlerin memleketine girdiklerini ve bir ovada dört günde yirmi parasang[31] gittiklerini belirtmektedir[32].

İskitler yalnız Anadolu’da kalmayarak, daha güneye ilerlemiştir. Mısır üzerine yönelerek, Suriye’ye girdikleri sırada Mısır Kralı Psammatikos karşılarına çıkmış, armağanlar vermiş ve daha ileri yürümekten onları alıkoymuştur. Sonra onların bir kısmı dönmüş,[33] fakat bazıları orada kalmayı tercih etmiştir. Bundan dolayı eski Tevrat’taki Beth-Sean, daha sonra Skythepolis olarak, anılmaktadır[34].

İskitler Ön Asya’ya yayılmaları esnasında Filistin’e kadar ilerlemelerine rağmen, onların asıl izleri Anadolu’nun doğu kesiminde bulunmaktadır. Artık yazılı kaynakların yanında son kazılarda çıkarılmış olan arkeolojik malzemeler de bu görüşü kuvvetlendirmektedir.

Prof. Dr. Abdülhaluk M. ÇAY

Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü / Türkiye

Doç. Dr. İlhami DURMUŞ

Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 1


Dipnotlar:

[1] E. Memiş; İskitlerin Tarihi, Konya 1987, s. 15
[2] J. Junge; a.g.e., s. 5.
[3] T. T. Rice; a.g.e., s. 33-34.
[4] J. Junge; a.g.e., s. 6.
[5] J. Junge; a.g.e., s. 67.11
[6] A. Herrmann; a.g.m., s. 157.
[7] Strabon XI, 8, 2.
[8] J. Junge; a.g.e., s. 70.
[9] A. Herrmann; a.g.m., s. 159-160.
[10] J. Junge; a.g.e., s. 86.
[11] Herodotos IV, 101-102.
[12] Bug nehri.
[13] Dinyester nehri.
[14] Herodotos IV, 17.
[15] Dinyeper nehri.
[16] Herodotos IV, 18.
[17] Dinyeper nehrinin kollarından biri.
[18] Herodotos IV, 18.
[19] Donetz suyu.
[20] Kırım yarımadası.
[21] Kremnes deniz çarşısı, Azak Denizi üzerinde bir ticaret limanı idi.
[22] Don nehri.
[23] Herodotos IV, 20.
[24] Herodotos IV, 21.
[25] Herodotos IV, 12.
[26] T. Tarhan; “Eski Anadolu Tarihinde Kimmerler”, Araştırma Sonuçları Toplantısı Bildirileri, I, (1984), s. 113.
[27] Herodotos IV, 1.
[28] A. D. Mordtmann; a.g.m., s. 49-50.
[29] Plethron: 100 ayak: 29,6 m.’dir.
[30] Çoruh nehri.
[31] Parasang Fersahtır. 1 fersah yaklaşık 5,5 km.’dir.
[32] Ksenophon IV, 7, 18.
[33] Herodotos IV, 105.
[34] K. Kretschmer; a.g.m., s. 940.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.