Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

İlhanlı Devleti’nin Yıkılış Sürecindeki Siyasi Gelişmeler

0 11.594

Yrd. Doç. Dr. Mustafa DEMİR

Irak, Anadolu, Horasan, Azerbaycan bölgelerinde bazen devrinde hakimiyetinin en üst düzeyini gerçekleştiren İlhanlı Devleti Olcaytu devrinden itibaren merkezi yönetimde Noyanların siyasi ve askeri konumlarından kaynaklanan bir zayıflama ve siyasi mücadele arenası içine girmişler, “İlhan”ın tuttuğu bir noyan zaman içinde İlhan’ın yerine İlhanlı Devleti’ni temsil edebilecek bir düzeyde siyasi güce ulaşıyordu. Bu gelişmede Olcaytu’dan itibaren yönetime geçen İlhanlıların zayıf siyasi kişiliklerinin de önemli bir payı ve yeri bulunmaktadır. Göçebe bir siyasi kurum olarak bir anda büyük bir coğrafyayı hakimiyetine alan Moğollar merkezi ve yerleşik devletler ve ülkeler manzumesinin yönetimini bu göçebe gelenek ile sürdürememişler siyasi bütünlüğü korumak çok zor bir duruma gelmiştir. Burada ifade ettiğim değerlendirmeler aşağıda son dönem İlhanlı Devleti siyasi gelişmelerinin bir sonucu olarak kabul edilebilir.

Abaka Han zamanında şekillenen İlhanlı dış siyaseti olarak Bizans’la iyi ilişki içinde olma, Memlük ve Altınordu Devleti’yle mücadeleyi sürdürme geleneği[1] Olcaytu ve Ebu Said dönemlerinde de devam ettirilmiş, Moğolların Memlüklere karşı yönelmiş Hıristiyan Avrupa ile müttefikliği,[2] İlhanlı Devleti’nin askeri gücü devam ettiği sürece var olmuştur.

I. Bizans Devleti İle İlişkiler

Gazan Han ölünce, yerine Bizanslıların Kharbadas adı ile bildikleri Olcaytu (1304-1316) adlı kardeşi geçmişti. 1305 tarihinde Bizans İmparatoru II. Andronikos, (1282-1328) Olcaytu’ya, daha önce de Gazan Han’a teklif edilen Türklere (Osmanlılara) karşı Bizans’a yardım isteğini iletmek üzere İran’a bir elçi heyeti gönderdi. Olcaytu da 20 bin kişisi Konya yöresindeki güçten olmak üzere 40 bin kişi göndermeyi vadetmiştir.[3]

Osmanlılar Selçuklu sultanlığının yıkılmasından istifade ederek Bizans aleyhine genişleme siyasetini rahatça sürdürüyorlardı. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey (1299-1326), Bizans’ın önemli bir şehri olan İznik’i tehdit ediyordu. Bu gelişmeye karşı Olcaytu’nun ittifakını arayan II. Andronikos bu maksatla kız kardeşi Maria’yı Olcaytu Han ile nişanlamıştır.[4]

Yapılan bu ittifak sonucunda bir Moğol ordusu, Eskişehir’deki Osmanlı bölgesine girip saldırıya geçmiş, fakat Orhan Bey tarafından püskürtülmüştür.[5] Bu ittifak, Osmanlıların 1308’de Tricocca’yı ele geçirmesine sebep oldu.[6] Bu gelişmeler ile Moğol yardımından ümidini kesen Bizans’ın ananevi İlhanlı dostluk siyasetine ilişkin kayıtlara daha sonraki dönemlerde rastlayamıyoruz.

II. Suriye’deki Siyasi Gelişmeler

Bölgedeki Nesturilere karşı geleneksel Cengiz sempatisinin terk edilmesine rağmen Olcaytu, Gazan Han’ın siyasetini genel hatlarıyla devam ettirmiştir. Memlüklere karşı mücadele anlayışı Suriye’ye hemen yansımış 1304-1305 yıllarında Memlüklere, Suriye üzerinden İlhanlıya bağlı Kilikya Ermeni Krallığına yağma hareketlerine kalkışmışlar, 1305’te ikinci akınlarında Moğollar tarafından püskürtülmüşlerdir.[7]

Kilikya Ermenilerine karşı Olcaytu’nun politikası müspet olarak görülüyor. 1307 tarihinde Anadolu Moğol umum valisi Bulargu’nun Klikya Ermenilerine yaptığı sefer sırasında Sis’te bir cami yaptırmak istemesi üzerine Ermeni kralı Heytum Bulargu’yu Olcaytu Han’a şikayet etmiş, bu durum hem Heytum’un hem de Bulargu’nun sonunu hazırlamıştır.[8] Olcaytu Han’ın başa geçmesinden itibaren Memlüklerin Suriye’ye karşı yayılmacı bir politika izlemeleri üzerine 1312 tarihinde Olcaytu’nun Suriye’ye bir sefer düzenlediğini görüyoruz. Bu seferde Olcaytu Fırat üzerinde Rahbe bölgesine kadar ilerlemiş, buradan geri dönmüştür.

Bu seferin Moğolların son Memlük seferi durumunda olduğunu görüyoruz.[9] Buna cevaben Memlükler Nisan 1315’te Şam valisi Tengiz kumandasında ani yürüyüşle Malatya’ya saldırıp şehri yağmaladılar ve geri döndüler. Bu olayın bir sebebi de Emir Çoban’ın 1315 tarihinde kendine itaat etmeyen Karamanoğullarının elinden Konya şehrini almasıydı.[10] Ebu Said Bahadır Han’ın vefatıyla Suriye ve Anadolu’nun güneyi Memlük Devleti’nin kışkırtmasıyla hareketlenmeye başladı. Ebu Said den sonra Maraş bölgesindeki Bozoklu Türkmenleri Malatya’ya kadarki bölgelerde etkili olmaya başladılar. 1335 yılı öncesinde Bozok Türkmenlerinin boy beyi olarak siyasi gücü bulunan Karaca Bey, 1337 yılında Memlük Sultanı Nasır’ın XI, (1341) tahrikiyle Taraklı Halil Bey’i mağlup ederek Elbistan’ı ele geçirmiş ve Memlük sultanlığı tarafından “Türkmenlerin emirliği” menşuru Karaca Bey’e tevcih edilmiştir. Karaca Bey’in 1338’de Eratna’ya bağlı Darende valisi Hadım Mercan’ın yokluğundan istifade ile Darende’yi almış ve Memlüklere teslim etmek istemiştir. Memlüklerin Darende’yi Karaca Bey’e bırakmaları, Karaca Bey üzerine gelen Eratna’nın aynı yıl mağlup olması, bu arada Celayirli Şeyh Hasan ve Çobanlı Şeyh Hasan’ın anlaşmalarından endişelenen Eratna da Nasır’a itaatini arz ederek[11] Dulkadiroğlu Karaca Bey gibi Memlüklerin tabiliğini kabul etmiş İlhanlı Devletinin yıkılmasıyla Suriye ve Anadolu’nun güneyi Memlük Devleti’nin kontrolü altına girmiştir.[12]

1341 tarihinde Nasır’ın ölümü üzerine Memlüklerin Karaca Bey üzerindeki kontrolü biraz azaldı ve Karaca Bey Eratna arazisine saldırılarını keserek Memlüklerden bağımsız hareket etmeye başlamıştır.[13] Yalnız Memlük kontrolünün bütün Orta ve Güney Anadolu için fasılalarla Kadı Burhaneddin’e kadar sürdüğü görülüyor.

III. Türkiye’deki Siyasi Gelişmeler

Olcaytu’nun İlhan olduğu dönemden itibaren Türkiye idareciliği Moğollara merkezi mücadelelerinde güç veren bir kuvvet olmuştur.[14] Olcaytu çağında Türkiye Umum valiliğinde 1312 tarihine kadar Alpuşka Noyan bulunuyor, İlhanlı tümenlerinin başında ise Mangıtoğlu Karacuk ile Emir Nurin oğlu Baydu bulunuyordu. 1312-1317 tarihleri arasında ise Türkiye umum valisi olarak İrencin Noyan görev yapmıştır.[15]

1307 yılında İlhanlı Devleti’nin hem Türkiye hem de merkez idaresi için önemli bir olay ortaya çıktı. Bu tarihte Olcaytu’nun Gilan’a açtığı seferde beylerbeyi Menkut Kutlugşah’ın İlhanlı ordusuna kayıp verdirmesi sebebiyle görevden alınması[16] üzerine beylerbeyliği görevine Suldus Çoban Bey getirildi.[17] Ve Emir Çoban’ın Anadolu üzerindeki kontrolü gitgide arttı.

1314 tarihinde beylerbeyi Emir Çoban’ın bir ordu ile Anadolu’ya gönderilip Anadolu’daki Türkmenleri ve Türkmen beyliklerini İlhanlı otoritesine bağlamaya çalıştığı görülüyor. Erzincan’ın batısında Karabük mevkiine gelen Emir Çoban bir müddet burada kaldı. Hamidoğulları, Eşrefoğlu, Germiyanoğlu, Candaroğlu, Karahisar Beyi Fahreddin Ali şah torunları gibi Türkmen beyleri bulunuyordu. Karamanoğullarının itaatini belirtmemesi üzerine Emir Çoban 1315 tarihinde Konya’yı Karamanoğullarının elinden aldı.[18]

Ebu Said Bahadır Han döneminde Emir Çobanoğlu Timurtaş 1317-1327 tarihleri arasında Anadolu umum valisi oldu. Timurtaş Anadolu’da güçlü bir idare kurdu. 1320 tarihinde Karamanoğullarını Konya’dan uzaklaştıran Timurtaş onların husumetini üzerine çekti. Timurtaş’ın Türk ilim ve tasavvuf erbabının desteğini de aldığını görüyoruz.Yine Timurtaş’ın daha sonraki dönemde umum vali naibi olacak Eratna’yı ve beylerini İlhanlı idaresine bağlamakla görevlendirdiği tespit ediliyor.[19]

Timurtaş babası Emir Çoban’ın Ebu Said Bahadır- han ile arası açılıp kardeşi Dımaşk Hoca ile babasının ölüm haberlerinin Anadolu’ya gelmesine değin[20] bu görevi sürdürdü.

Timurtaş Bey’den sonrada Anadolu’da Çobanlı sülalesi tesirindeki yönetim anlayışı devam etti. Türk beylikleri, gitgide önem kazanmaya devam ederken Timurtaş’ın bıraktığı Naib Eratna Bey İlhanlı yönetiminin temel ekseni olmuştur; 1327 yılında Ebu Said Han Anadolu valiliğine ilk önce Ali Padişah’ı Anadolu valiliğine getirmiş daha sonra da Celayirli Şeyh Hasan’ı aynı görevle görevlendirmiştir. Bu dönemlerde Eratna yine naib olarak görevde kalmıştır.[21]

Büyük Şeyh Hasan Celayirli, İlhanlı Devleti’nin son Anadolu umum valisidir. Ebu Said Han’ın ölümünden sonra İran’da, merkezde çıkan anlaşmazlıklar üzerine İran’a giden Celayirli Büyük Şeyh Hasan, hanlık mücadeleleri sırasında Anadolu valiliğini Eratna’ya teklif etmiş Eratna ise bunu kabul etmeyip Memlük Devleti’nin bağlılığı altına girmeyi tercih etmiştir.[22]

Ebu Said Han’ın 1335 tarihinde ölümü sonrası önemli miktarda Moğol kuvvetinin Anadolu’dan İran’a kayması, Türkiye’de Eratna, Dulkadiroğlu ve Karacabey gibi Türk beylerinin bağımsızlıklarını belirli bir süreçte kazanmalarına fırsat vermiştir.[23]

A. Eratna Bey

Başlangıçta Timurtaş Bey’e bağlı uçlarda yaşayan Türkmen beylerinin İlhanlı idaresine bağlanması için görevlendirilen bir emir olan[24] ve 1325 tarihinde bu amaçla Batı Anadolu’da Germiyan oğullarıyla bir sefere memur edilen Eratna Bey, Emir Çoban’ın öldürülmesi üzerine Timurtaş tarafından umum vali naibi olarak bırakılıp Timurtaş da Mısır’a kaçmıştır.[25] Bu gelişmeden sonra Anadolu’ya umum vali tayin edilen Emir Ali Padişah’ın vekili İnanç Noyan’ın Eratna’yı mağlup edememesi ve İnanç Noyan’ın ölümü üzerine Ali Padişah 1328 de Eratna’yı naib olarak Sivas’ta bırakmıştır. Kendisi ise Ebu Said Han tarafından Horasan valiliğine nakledilmiştir.[26] Ali Padişah’ın Horasan’a gönderilmesi üzerine Anadolu’da umum vali olarak Celayirli Şeyh Hasan Büzürg görevlendirilmiş, Şeyh Hasan da yine Eratna’yı naib olarak bırakmıştır.[27] Ebu Said Bahadır Han’ın 1335  de ölümü üzerine Şeyh Hasan Celayir’in İran’da taht mücadelelerine girişmesi Eratna’nın bağımsızlık isteklerini kamçılamış, Eratna İlhanlı Devleti’ne bağlılığını yerine getireceğine kimi zaman Memlüklere bağlılık göstermiştir, kimi zaman ise bağımsız bir tutum sergilemiştir.[28] 1336-1341 tarihleri arasında tam bir siyasi tavır ortaya koyamayan Eratna Bey 1341 de bir taraftan Mısır Memlük Sultanı Nasır’ın ölümü[29] diğer taraftan da Büyük Şeyh Hasan’ın hükümdarlığını Irak’ta ilan etmesi üzerine[30] kendi bağımsızlığını ilan etmiştir.

1343 yılında Hacı Tugay’ın ölümünden sonra Anadolu hakimiyetini güçlendirmek için Eratna üzerine tahttaki Süleyman Han’ı sevk eden Çobanlı Devleti hükümdarı Küçük Şeyh Hasan’ın Süleyman Han’ın Eratna’ya karşı 1343 Ekiminde Karabük’te mağlup olmasından sonra hanımı tarafından öldürülmesi[31] Eratna’nın hem Memlük hem de İlhanlılara karşı bağımsızlığını güçlendirmiştir.

B. Akkoyunlular, Karakoyunlular

İlhanlı Devleti’nin yıkılışı süreci ile birlikte bu devletin enkazı üzerinde birbirleriyle mücadele eden Celayir, Çoban ve Subay hanedanlarının kavgalarına katılan bu iki oymaktan Karakoyunlular, Irak’taki Celayir ailesinin, Akkoyunlular ise bu aileye rakip olarak Musul ve Diyarbekir bölgesinde hükümet kuran Sutayoğullarının hizmetine girmişler ve birbirleriyle mücadele etmişlerdir.[32]

Hacı Sutay’ın 1332 yılında ölümüne müteakip Uyrat Beylerinden Ali Padişah Diyarbekir valisi olmuştur. Emirlerin kışkırtması ile Ebu Said Han’dan sonra Arpa Han’a isyan edip Musa Han’ı han ilan eden Ali Padişah Arpa Han’ı yenip iktidarı ele geçirmiştir. Buna karşılık Ali Padişah’ın düşmanları Sutaylılar, Barımbay, Hacı Tugay ve Celayirli Şeyh Hasan birleşerek Ali Padişah’ı ve Musa Han’ı 1336 yılında devirdiler. Aladağ yakınında yapılan bu savaşta iktidar kesin olarak Celayirli Şeyp Hasan’a geçiyor ve Azerbaycan Arran ve Irakeyn onun hakimiyeti altına giriyordu. Sutaylılar ise Diyarbekir’deki Ali Padişah’ın naibini yenerek 1336 yılında Diyarbekir Erzurum, Van bölgelerine hakim oldular. Sutaylılardan İbrahim Şah Diyarbekir bölgesini Hacı Tugay ise Musul Ahlat ve Erzurum taraflarını elinde tutuyordu.

İbrahim Şah’ın amcası Hacı Tugay’ı öldürdüğü 1343 yılında Karakoyunlu Türkmenleri Hacı Tugay yanında Musul, Van ve Erzurum bölgelerinde, Akkoyunlular ise İbrahim Şah’ın yanında Diyarbekir havalisinde etkili durumdaydılar[33] İbrahim Şah’ın ve ondan sonra Hacı Tugay oğlu Pir Muhammed’in ölmesi ile etkili konumlarını kaybeden Sutaylılar yerine Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Karakoyunlu Devleti’nin yerini almıştır.[34]

Akkoyunlular ise Diyarbekir havalisinden daha kuzeye doğru havalilere hakim olmuşlar. 1340 tarihinden itibaren Trabzon Rum İmparatorluğu topraklarına saldırılar düzenlemeye başlamışlardır.[35]

IV. Bahadır Han’ın Ölümü Sonrası İlhanlı Merkezindeki Siyasi Gelişmeler

Ebu Said Han’ın ölümü İlhanlı Devleti’nin yıkılış sürecini hızlandırdığı gibi İlhanlı Devleti’nin yönetimindeki feodal siyasi yapılanmaları da ortaya çıkardı. Feodal yapılanmadan kaynaklanan ülüş hakkının aranmasına dayalı iktidar mücadeleleri bu sefer şehzadeler arasında değil, devlet yönetimindeki nüfuzlu aileler arasında başladı.

Ebu Said’in 30 Kasım 1335’te ölümü ile İlhanlı Devleti büyük bir siyasi boşluk içine düştü. Bu gelişmede Ebu Said’in Özbek Han ile savaş için seferde iken yolda veliaht tayin etmeden ansızın ölmesi ile devlette ortaya çıkan yönetim boşluğu etkili oldu. Ölürken Ebu Said’in vasiyeti ile Vezir Gıyaseddin Muhammed hükümeti kurup tenfiz yetkisini aldı ve Ümeranın tasvibiyle Arpa Han’ı[36] han seçmiştir.[37]

Bu gelişmeye mukabil Diyarbekir valisi Ali Padişah, Arpa’nın hanlığını kabul etmedi. Baydu’nun torunu Musa’yı han ilan edip Arpa’nın üzerine yürüdü. Bu girişimi sırasında Ali Padişah, Uyrat boyunun beyi olarak birçok emir ile bu konuda anlaşmış[38],Emir Çoban’ın kızı ve ölen Ebu Said Han’ın hanımı Bağdat Hatun da Arpa Han’a karşı tasarruflarda bulunmaya başlamıştı ve Arpa Han’ın nesebinin bozuk olduğunu vurguluyordu.[39]

Ali padişah Uyrat Uygur ve Türkmen güçleriyle Hemedan’da Çağatur Çayı kıyısında 1336 Nisanında yapılan savaşta Arpa Han’ı yendi.

Kısa bir süre sonra da Arpa Han Hoca Lü’lü tarafından öldürüldü. Böylece altı aylık bir hanlıktan sonra İlhanlı tahtına Musa Han geçti. Fakat gerçek iktidar Ali padişahtaydı.[40]

Ali padişahın karşısında yer alan ittifak sebebiyle Musa Han’ın idaresi ancak dört ay sürebildi.

Uyratlı Ali Padişahın Hacı Tugay idaresindeki Sutaylılara saldırıları artış gösterdiği için Hacı Tugay Anadolu umum valisi Celayirli Şeyh Hasan Büzürg’ü Ali Padişah’a karşı kışkırttı. O da Hülagü soyundan Muhammed’i han ilan ederek Ali Padişah’ın üzerine yürüdü. Aladağ yakınında 1336 Temmuzunda yapılan savaşta Ali Padişahı öldürdü. Şeyh Hasan önünden Uyratlarla birlikte Musa da Irak bölgesine kaçtı. Yönetime ise Celayir Hasan hakim oldu.[41]

Musa, Ali Padişah’ın iki kardeşi Muhammed Bey ve Hafız ile birlikte Uyratların çoğaldığı Kuzey Irak’ta güçlendi. Hasan Büzürg ise Hacı Tugay ve Emir Kara Hasan’ı Uyratlara karşı gönderdiyse de bunların gücünü kıramadı.

Hemedan valisi Mahmud bin İsam Kutlug vasıtasıyla birleşen Uyrat güçleri, 1337 Mart ayında Irak’ı Aceme gelen Horasan ordusuna saldırdılar. Bu gelişmenin ardından Uyrat güçleriyle birleşen Tuga Timur, Horasan güçleriyle 15 Haziran 1337’de Meraya yakınında Hasan Büzürg ile karşılaştı. Savaş alanından önce Tugay Timur kaçtı. Musa ve Uyratlar da başarısız oldular. Kısa süre sonra da Musa yakalanıp Hasan Büzürg’ün emriyle 10 temmuz 1337’de öldürüldü.[42]

Bu mücadelelerin 1337 tarihinden itibaren İlhanlı Devleti’nin çatısı altında değil de Çobanlı- Celayirli, Kart Muzafferiler gibi hanedanlar arasında yapıldığını görüyoruz. Nitekim İlhanlı Devleti’nden Fars vilayetini Muzafferiler, Azerbaycan’ı Altınordu Devleti, Horasan’ı Serbedariler almışlar böylece İlhanlı mirası paylaşılmış oldu.[43]

A. Çobanlı Devleti

Çobanlı Devleti’nin oluşumu Emir Çoban’ın beylerbeyi görevinde yükselmesi ve güçlenmesi ile birlikte İlhanlı Devleti içinde ortaya çıkmaya başlar.

Ebu Said Han’ın saltanatının ilk on yılında1316-1327 Çoban Bey’in ülkeyi kudret ve basiretle idare ettiği, Emir Çoban’ın oğlu Timurtaş vasıtasıyla da Anadolu idaresini kontrol ettiği görülüyor.[44] 1317 yılında Emir Çoban’ın Ebu Said Han’ın tenfiz yetkisini büyük ölçüde üstlenmiş olması Hace Tacüddin önderliğinde ehl-i divanın Emir Çoban’a karşı ittifak içine girmesine sebep olmuşsa da Emir Çoban ehl-i divanın ittifakını kolaylıkla dağıtabildi ve bu gelişme Ebu Said katında Emir Çoban’ın gücünü daha da arttırmasına sebep oldu.[45]

Emir Çoban’ın 1327 tarihinde öldürülmesine ve Ebu Said Bahadır nezdinde gözden düşmesine yol açacak iki önemli gelişme oldu;

Birinci olarak Emir Çoban’ın Ebu Said’in halasının oğlu Celayir Şeyh Hasan Büzürg ile evli kızı Bağdat Hatun’u, Ebu Said Han’ın evlenmek için istemesi, Emir Çoban’ın da bu isteği kızının halen evli olduğu gerekçesiyle reddetmesiydi. Bu istek yerine getirilseydi İlhanlı Devleti dağılma sürecine daha geç bir tarihte girecekti.

İkincisi ve daha önemlisi ise İlhanlı merkezinde Ebu Said Han’ın işlerini gören Emir Çoban’ın oğlu Dımaşk Hoca’yı Ebu Said’in emirlerinin teşvikiyle 1327’de ani bir kararla öldürmesi oldu.[46]

Bu durum üzerine Horasan’dan kalkarak Ebu Said üzerine yürüdüyse de, Ebu Said Han ona karşı başarıyla durdu. Mücadeleyi göze alamayan Emir Çoban Horasan’da İlhanlı Devleti’ne bağlı hüküm süren Melikü’l-ümeralık durumdaki Kert hükümdarı Gıyaseddin Kert’e sığındı.

Fakat Gıyaseddin Kert Ebu Said’in konumunu düşünerek Emir Çoban’ı ve onun oğlu Calav Han’ı idam ettirdi.[47] Bu gelişme üzerine 1327 yılında yani aynı tarihte Anadolu’da isyan ederek Memlük sultanı Nasır’a sığındı ve orada öldürüldü.[48]

1327 tarihinden itibaren iktidardan uzaklaştırılan Çobanlıları Ebu Said Han’ın ölümünden sonra İlhanlı Devleti’nin paylaşılma mücadeleleri içinde tekrar görüyoruz. 1337 tarihinden Tuga Timur muhalefetinden sonra Hasan Büzürg Celayir bu sefer Çobanlı Şeyh Küçük Hasan’ın muhalefetiyle karşılaştı. Çobanlı Hasan bu maksatla annesi Devlet Hatun’un babası Timurtaş yerine ortaya çıkardığı düzmece Timurtaş, ile evlendirilip onun iktidarın en büyük adayı yapmıştı. Düzmece Timurtaş Çobanlı, Uyrat ve Türkmenlerden[49] topladığı güçlerle Çobanlı Hasan’a destek verdi.

Çobanlı Hasan, düzmece Timurtaş ağzından Hasan Celayir ve Hacı Tugay’ı itaate davet etti. Bu davet Aladağ yakınında Şehr-i Nev’de Çobanlı-Celayirli savaşına sebep oldu. Celayir Hasan ve Hacı Tugay, mağlup oldukları gibi 1336-1338 tarihleri arasında İlhan olan Muhammed’in de yakalanarak öldürülmesine sebep oldu. Düzmece timurtaş ise Çobanlı’yı öldürmeye kalkınca Çobanlı Şeyh Küçük Hasan Timurtaş’ı öldürerek Amcası Surgan’ın anası Satı Beg’i hükümdar ilan etti.[50] Böylece Çobanlı Hasan Celayirli Hasan’dan Tebriz’i alarak Tebriz merkezli Azerbaycan ve Irak-ı Acem’i de içine alan Çobanlılar Devleti’ni kurmuş oldu.[51] Daha öncede Arpa Han’ın İlhan oluşunda onunla evlendirilen Sati Beg[52] mevkiini kuvvetlendirmek isteyen Çobanlı Şeyh Küçük Hasan tarafından İlhanlı hanlığından azledilmiş, yerine Abaka’nın yeğeni Süleyman kukla hükümdarlığa çıkarılarak İlhanlı Devleti’nin görünüşteki devamlılığı temin edilmiştir. 1340 tarihinde Süleyman Han ile Sati Beg’i zorla evlendiren Küçük Şeyh Hasan böylece Çobanlı Devleti’nin konumunu güçlendirmiştir.[53] Çobanlı hükümdarı Süleyman Han’ın Eratna’ya karşı Karanbük Savaşında 1343’te mağlup olması[54] ve ardından küçük Şeyh Hasan Çobanlı’nın 1344’te ölümü, Çobanlı Devleti’nin gücünde azalmaya yol açmıştır.[55]

Küçük Hasan’ın 1344 tarihinde ölümü üzerine Süleyman Han hamisini kaybetti. Süleyman Han’a karşı Yağı ve Siyurgan beylerle birleşen Hasan’ın kardeşi Melik Eşref, kendi adayı Nuşirvan’ı tahta çıkarıp hakimiyetini ilan etti ve 1344 tarihinde Arran ve Azerbaycan’ın tamamını alarak hakimiyetini sağlamlaştırdı.[56]

Eşref Han’ın kısa bir süre sonra Anuşirvan’ı devre dışı bırakarak[57] İran ve Azerbaycan’da halka karşı baskıcı bir yönetim uygulaması, Celayirlilere karşı giriştiği Bağdat kuşatmasında başarısız olması Çobanlı Devleti’nin çok kısa hüküm süreceğini ortaya çıkarmıştı. 1356 tarihinde Canibeg Han Altınordu güçleriyle Derbend’i ve Kur Irmağı’nı geçerek Erdebil üzerine yürüdü. Eşref Han ise bu sırada Ucan’ı işgale kalkışmıştı. Canibeg ordusu karşısında tutunamayıp bu tarihte Hoy’a kaçan Melik Eşref Azerbaycan hakiminin haber vermesi ile Canibeg tarafından katledildi ve İlhanlı-Çobanlı dönemi sona ermiş oldu.[58]

B. Celayirli Devleti

Olcaytu Han devrinde valilik yapan Moğol zedegan ailelerinden Celayirli ailesinden Emir Hüseyin’in oğlu olan Emir Hasan Ebu Said’in ölümünden sonra Irak coğrafyasında Celayirliler Devleti’ni kurmuştur. Emir Çoban’ın torunu Şeyh Hasan’dan ayrılması için kendisine “Büzürg” lakabı verilen Şeyh Hasan Celayir Büzürg 1336 tarihinde İlhanlı şehzadelerinden Muhammed’i han ilan etmiş, 1337 tarihinde Aladağ’da Şeyh Küçük Hasan’a mağlup olup Muhammed Han’ın 1338 tarihinde öldürülmesi ile Irak coğrafyasına çekilen Hasan Büzürg 1340 tarihinde Çobanlı Devleti’ni kurmayı başarmıştır.[59]

H. 740 tarihinde küçük Hasan’ın Irak’ı Acem ve Sultaniye’de hakimiyeti tesis etmesi ile aynı anda Bağdat bölgesine geldi, Cihan Timur’u kukla han olarak Celayirli hanı ilan edip adına para bastırarak Celayirli Devleti’ni tesis etti. Irak’ı Arap, Diyarbekir, Kuhistan bölgelerinde hakimiyetini genişletme imkanı elde etti.[60]

Şeyh Hasan Celayir’in gücü iki kaynaktan geliyordu;

Birinci kaynak nüfus potansiyeliydi. Celayirli Devleti Celayirli ve Uyrat oymaklarına dayanan bir siyasi güçtü. Fakat Uyrat oymağının Celayir Devleti’ne bağlılığı süreklilik göstermemektedir.[61]

İkinci kaynak ise İlhanlı siyasi gücünden Hasan Celayir’in aldığı paydır. Ebu Said Han’ın Dilşad adlı hanımını 1335 sonrası nikahına alan Hasan Celayir siyasi açıdan belirli bir güce ulaştı ve bu güçte başlangıçta merkezdeki taht mücadelelerine karıştı.[62]

Celayir Şeyh Hasan 1340 Haziranı’nda Çobanlı Şeyh Hasan karşısında ağır bir mağlubiyete uğrayınca Celayirlilerle Ali Padişah taraftarları Memlük sultanı Melik Nasır’a müracaat ettiler. Melik Nasır’dan nüfuzunu kullanarak Sutaylılarla Celayirleri barıştırmasını istiyorlar, Memlük sultanı adına Bağdat, Musul ve Irak-ı Acem’de hutbe okutacaklarını bildiriyorlardı.

Çobanlı Şeyh Hasan ise bu gelişmeye karşı Sutaylılara saldırdı. Yanında Çobanlı hükümdarı Süleyman Han olduğu halde Mardin’e kadar olan bölgeleri hakimiyetine aldı. Sutaylıların başına Barambay oğlu İbrahim Şah’ı getirerek kendine bağlı hale soktu.[63]

Bu tahrikler sonucu Melik Nasır’ın Tebriz’e Çobanlı Hasan üzerine bir ordu hazırladığı sırada Çobanlı Hasan ile Celayir Hasan’ın anlaştığı haberinin Mısır’a ulaşması onu derinden sarstı ve 1341’de vefat etti.[64]

Şeyh Hasan Celayirli bu anlaşmanın ardından kendi devletinin sınırları içinde Bağdat, Hille, Vasıt ve Basra’da hüküm süren bir hükümdar olarak H. 757 tarihine kadar varlığını devam ettirdi[65] ve bu tarihte ölünce yerine oğlu Muizzüddin Sultan Üveys, Celayirli saltanatına geçmiştir.[66]

Şeyh Hasan Büzürg sadece Irak-ı Arap bölgesinde hüküm sürmüş olmasına karşılık[67] Şeyh Üveys Celayirli Devletinin hakimiyet sahasını Irak-ı Acem, Tebriz ve Azerbaycan’a bölgelerine kadar genişletti. Şeyh Cüneyd döneminde Celayirliler Doğu İran’da Muzafferiler, Ermeniyye ve Van Gölü güneyinde Karakoyunlularla sınır komşusu durumunda bulunuyorlardı.[68]

Eşref Han İlhani’nin ölümünden sonra Altınordu Hanı Canibey Han tarafından alınıp oğlu Berdibeg’in idaresine bırakılan Tebriz ve Azerbaycan, daha sonra, 1359 tarihinde Şeyh Üveys tarafından Celayirli hakimiyetine alınmış, buradaki kötü idarenin sona erdirilmesi[69], Şeyh Üveys’in ve Celayirlilerin konumunu daha da güçlendirmiştir.

V. Azerbaycan’ın Durumu ve Altınordu Devleti ile İlişkiler

Altınordu hükümdarı Özbek Han tahta çıktıktan sonra Kutlug Timur’un telkini ile İlhanlılar’la süren harp durumunu sona verebilmek için 1314 tarihinde bir elçilik heyetini Sultaniye’ye, Olcaytu nezdinde göndermiştir. Olcaytu da iki devlet arasında dostluğun geliştirilmesini istiyordu. Fakat bu sırada Özbek Han’a suikast tertipçilerinden Babaç İlhanlılara sığınmıştı. Babaç kuvvetlerine Harezm hakimi Kutlug Timur’un baskın yapması fakat mağlup olarak geri çekilmesi, İlhanlılar aleyhine Çağatay Han’ı Esen Buka’nın (öl.1318) Özbek Han’la ittifak halinde Babaç üzerine Çağatay şehzadesi Yasavur’u sevk etmesine sebep oldu ve Babaç kuvvetleri püskürtüldü. Özbek Han bu gelişme üzerine İlhanlılar’a bu sefer Akbuga başkanlığında bir elçilik heyeti gönderdi ve Olcaytu Özbek Han’ın isteğini yerine getirerek Babaç’ı boğdurttu.[70]

1318 tarihinde Olcaytu Han’ın ölümü ile Altınordu Devleti İlhanlılar’a düşmanca tutum aldı. Özbek Han Olcaytu’nun ölümüne müteakip 1319 tarihinde Derbend’i geçerek Cenubi Kafkasya’dan Şirvan’a girdi Kür ırmağı boyunca İlhanlı beylerbeyi Emir Çoban ile savaştı. Bu savaşta Özbek Han netice olamayıp Derbend üzerinden Deşt-i Kıpçak’a geri döndü.[71]

Bu gelişmeden sonra 1325 tarihinde Emir Çoban İlhanlı ordularının başkomutanı sıfatıyla Terek’e kadar Kıpçak (Altınordu) Hanlığı’na karşı yapılan seferi başarı ile sürdürmüş, bunun sonucunda Altınordu Devleti 1335 tarihine kadar İlhanlı topraklarına saldırmaya cesaret edememiştir.[72]

Özbek Han 1335’te Ebu Said Bahadır Han’ın vefat haberini duyunca İlhanlı ülkesine kışa rağmen sefer açmış Derbend üzerinden Kür Irmağı boyuna erişmişti. Buna karşı yeni İlhanlı hükümdarı Arpa Han ordusu ile ırmağın karşısında yerini aldı. Bu sırada çok değer verdiği Kutlug Timur’un ölüm haberini alan Özbek Han ordusuna geri dönüş emri verdi. İlhanlı ordusu ise kritik siyasi durumdan dolayı Altınordu güçlerini takip edemedi.[73]

Azerbaycan coğrafyası Altınordu Devleti’nin geri çekilmesinden sonra Çobanlı Devleti’nin hakimiyeti altına girmiş ve bu süreç içinde dirlik ve düzenlikten uzaklaşmışlardır. Çobanlı Küçük Şeyh Hasan’ın kardeşi Melik Eşref (1344-1356) Azerbaycan’da sağlam bir hakimiyet kurmuş, fakat uyguladığı zulüm ve baskı, halkın Altınordu hakimiyeti içine girmek için Canibeg Han’a müracaat etmelerine sebep olmuştur. Bunun üzerine Canibeg Han tarafından ordu Azerbaycan’a sevk edilmiş, 1356 yılında yapılan Altınordu-Çobanlı savaşında Melik Eşref’in yenilmesi ile Azerbaycan Altınordu Devleti’ne ilhak edilmiştir.[74]

Canibeg Han’ın Melik Eşref’ten aldıktan sonra Azerbaycan valisi olarak Tebriz’de bıraktığı şehzade Berdi Beg Canibeg Han’ın ağır hastalığı üzerine babasından izinsiz tahta çıkmak üzere Altınordu merkezine dönmesi üzerine[75] Tebriz’de Ahicug adındaki emir saltanatını ilan etmiştir. Azerbaycan halkının bu emirin zulümlerini Celayirli sultanı Şeyh Üveys’e iletmeleri üzerine Şeyh Üveys Ahicug üzerine gitmiş ve onu yenerek Celayirli Devleti sınırlarına Tebriz, Selmas, Sultaniye, Erdebil, Hoy ve Şirvan bölgelerini de katmıştır. Bu topraklar Şeyh Üveys H. 777 tarihinde vefat ettiği tarihte Celayirlilerin elinde bulunuyordu.[76]

VI. Horasan Kirman ve Fars’taki Gelişmeler

Horasan XIV. yüzyılın başında İlhanlı hakimiyetine girmişti. Olcaytu, Gilan’ı yıllık 2000 dinar vergiye bağlamış, Herat’a giriştiği taarruzlar neticesinde 1307’de Horosan’da İlhanlı hakimiyetini tesise muvaffak olabilmişti.[77] Fakat Horasan’da İlhanlı hakimiyeti şeklen sağlanmış, esasen burada mevcut Kert hanedanının elinde kalmaya devam etmişti.[78]

Olcaytu 1313’te Doğu Afganistan’ı Çağataylıların elinden aldı. Buna karşı Esen Buka Murgab’da İlhanlı ordusuna galip gelip 1315’te Horasan’ın bir kısmını ele geçirmiştir. Çin Hanlığı’nın Çağatay Hanlığı’na 1316’da yaptığı saldırılar Horasan’ın İlhanlı hakimiyetinde kalmasını sağladı.[79]

Çağatay şehzadelerinden olup Olcaytu zamanında Horasan’a geçmiş kendine bir miktar arazi ikta edilmiş Yasavur, Ebu said’in gençliğini fırsat bilip Horasan’ı ele geçirmeye teşebbüs etti. Bölgenin İlhanlı valisi Emir Yasavul’u öldürerek 1317’de Mazenderan’ı istilaya girişti. Ona karşı Ebu Said’in gönderdiği İsen Kutlug savaştan çekilince Yasavur, Horasan’a da girdi. Fakat Herat’taki Şarki Horasan hükümdarı Gıyaseddin kert ile bu yüzden mücadele etmek zorunda kaldı. 1318 tarihinde ise tekrar Mazenderan’a girip Tus’daki İlhanlı güçlerini bozdu. Bunun üzerine bölgeye gönderilen Hüseyin Celayir ile Gıyaseddin arasında kalan Yasavur Maveraünnehir’e geri döndüyse de burada Çağatay Hanı Kebek Han tarafından mağlup edilip öldürüldü.[80]

1326 tarihinde Emir Çoban oğlu Hüseyin Horasan’ı işgal eden Çağatay Han’ı Tarmeşirin’i Gazne’de yendi ve Türkistan’a ricata mecbur bıraktı. 1327 tarihinde Emir Çoban’ın gözden düşmesi ve Gıyaseddin Kert tarafından boğdurularak Ebu Said’in isteğinin yerine getirilmesi Horasan’daki İlhanlı hakimiyetinin sonunu getirmiştir.[81] Çağatay Hanlığı’nda 1334’de göçebelerin yasaya riayetsizliği sebep göstererek isyan etmeleri, Tarmaşirin’in ise iktidarsızlığı, Çağatay Hanlığı’nın İlhanlı Devleti’nin dağılan siyasi coğrafyasından pay almasını engellemiştir. 1370 tarihine kadar Çağatay prensleri Türk emirler tarafından tahta birer kukla hükümdar gibi oturtulmuşlardır.[82]

Afganistan’a baktığımızda siyasi gücü gitgide artan Kert ailesi Olcaytu döneminde muhtariyet temayülüne girmişti. 1306’da Olcaytu Danişmend Bahadır’ı hükümdar gibi davranmaya başlayan Kert meliki Fahreddin’e karşı Herat şehrini kuşatmaya gönderdi. Fahreddin Amankoh kalesine çekilmeye razı oldu, şehri savunan Muhammed Şam ise Danişmend’i şehrin içine çekerek öldürdü. Bunun üzerine herat önüne Danişmend oğlu Bucay ile Yasavul gönderildi. 1307’de Herat İlhanlı denetimine girdi Fahreddin ise Amankoh’ta öldü.[83]

Olcaytu bu durumdan istifade ederek Kert ailesinin elinden topraklarını alacağı yerde melikliği aileden Gıyaseddin’e 1307’de tevdi etti. Gıyaseddin ise 1315 tarihinde Olcaytu’nun yanına gelerek kendini temize çıkardı ve Herat şehri bu tarihte Kert ailesine bırakılmış oldu.[84] Gıyaseddin’in oğlu Muizzüddin Kırman emiri Kutbeddin’e yardım ederek 1340 tarihinde sınırlarına Kirman’ı da katmak istemişse de Kert orduları mağlup olmuşlar böylece İlhanlı toprakları içinde Kert ailesi Afganistan dışına çıkamamıştır.[85]

Yezd bölgesinin önemli ailesi olan Muzafferiler ise Argun Han zamanında İlhanlı hizmetine girmişler, Gazan Han döneminde siyasi güç haline gelmişlerdir. Olcaytu’nun 1303’te tahta çıkması ile Ardistan, Herat ve Merv’den Abarkuh’a kadar yolların muhafazası Muzaffer’e verilmişti. Muzaffer’in 1314’te ölümü üzerine oğlu Mubarizüddin ailenin başına geçti. 1316’da Olcaytu’nun ölümü ve Ebu Said’in başa geçmesini müteakip Güney İran sahilindeki bölgenin hakimi Şah İncü ile birleşen Mubarizüddin 1318’de Yezd atabeği Hacışah’ın yerinden çıkarıp şehri hakimiyetine aldı ve böylece Muzafferilerin Yezd bölgesinde başlayıp Fars, Irak-ı Acem ve Kirman bölgelerine yayılan emirlik kurmaları mümkün oldu.[86]

Ebu Said, dönemi boyunca Muzafferiler şeklen İlhanlılara bağlı olan Muzafferiler Ebu Said Han’ın ölümünden sonra Fars Kırman ve Yezd’in hakimiyeti için Mesud Şah İncü ile mücadeleye başladılar. Mubarizüddin Muhammed Yezd’e ilave olarak Şirazi de İlhanlı valisi Ebu İshak’ın elinden aldı. Şah İncü Mubarizüddin’den Şiraz’i almaya çalışsa da başarılı olamadı ve 1340 tarihinde Celayirli Şeyh Hasan’dan destek almak üzere Bağdat’a gitti ve Celayirli Şeyh Hasan’dan destek alarak Müberiziddin ile mücadelelerini sürdürdü.[87] Şah İncü Şiraz’ı 1347 tarihinde Muzafferilerden alarak hutbeyi tekrar kendi adına okutmaya başlamıştır.[88]

Mubarizüddin Kirman emiri Kutbeddin’i mağlup ederek Kirman’ı da Muzafferi hakimiyetine aldı. 1340 tarihinde Muzafferi orduları Kert güçlerini Kırman’da mağlubiyete uğratarak bu bölgedeki hakimiyetlerini sürdürmüşlerdir.[89]

VII. I. Tuga Timur

1305 yılında Olcaytu’nun himayesine girmiş ve Kıpçak hanı Özbek’in şikayeti üzerine 1315’te idam edilen Bahadır Bey’in oğlu olan Tuga Timur, Ebu Said Han’ın ölümünden sonra İlhanlı hanlığına çıkmış önemli bir tarihi şahsiyettir. Tuga, Timur’un içinde yaşadığı tümen Mazenderan ile Taberistan’ın doğu kısımları arasında yaşıyordu. Tuga Timur’da bu sebeple İlhanlı doğu coğrafyasının yıkılış dönemi siyasetinde etkili olmuştur.

Hasan Büzürg Celayir’in Muhammed’i İlhanlı tahtına çıkarması üzerine Hasan Büzürg’ün emirleri arasında huzursuzluk baş gösterdi. Prens Ali Cafer, Şeyh Ali Uygur İgrenç ve diğer birkaç emir 1337’de Tuga Timur’u İlhanlı hanı ilan ettiler. Tuga Timur, emirleriyle birlikte 1327’de Azerbaycan’da batıya doğru Sultaniye’ye kadar ilerledi ve diğer bir müddei Musa Han lehine harekete geçen Uyratların hücumunu püskürttü ve Uyratların tımarı yemi Hemedan’ı yağmalattı. Bu gelişme üzerine Tuga Timur ve Musa Han Muhammed Han’a karşı uzlaşmaya gittiler ve İran’ı aralarında taksim etmeyi kararlaştırdılar. Fakat Mayıs 1337’de Garmarûd’da Hasan Büzürg’e mağlup oldular.Musa ve emirleri yakalanarak Temmuz 1337’de idam edildi. Tuga Timur ise Mazenderan ve Horasan’da ailesinin başında hüküm sürdü.[90]

Bu gelişmeler sırasında Horasan veziri Hoca Alaeddin Muhammed’in adamları isyan çıkararak Serbedariler saltanatını tesis ettiler. Serbedari hakimiyetinin genişlemesiyle Tuga Timur’un Horasan’daki etkinliği bir hayli azaldı. Tuga Timur ise buna karşılık Muizzüddin Kert ile dostane münasebet içinde bulunma zorunluluğu duyuyordu.[91]

Hasan Büzürg 1338’de kuracağı saltanat için Cihan Timur’dan önce[92] Tuga Timur’u şeklen ilhan yapmayı düşünmüş ve bu maksatla onu Irak’a çağırmıştı. O da Emir Argunşah’la birlikte Irak’a geldi. Fakat Hasan Büzürg’ün Çobanlı Hasan ile Tuga Timur’u dışlayacak şekilde müzakerelere girişmesi üzerine Tuga Timur Meraga’daki karargahını bozup Horasan’a geri döndü.[93] Büyük Şeyh Hasan’ın Tuga Timur’un aleyhine dönmesine sebep olarak Irak’a gelişinde Tuga Timur Hasan Büzürg’ün denetimindeki Diyarbekir bölgesini ele geçirdi.

Bu gelişme üzerine Hasan Büzürg onu Horasan’dan da çıkarmaya karar verdi. Tuga Timur bundan habersiz Mart 1339’da Rey bölgesine kadar ileri hareket içine girdi. Onun bu hareketi Horasan’da ve batıda Hasan Büzürg’ü daha da güçlendirdi. Bu arada Tuga Timur’un Ebu Said’in kızı Sati Beg ile evlenmeleri mümkün olmayınca Tuga Timur’un İlhanlı merkezindeki iddiası azalmış oldu.[94] Tuga Timur 1353 tarihinde Serbedariler tarafından öldürülünceye kadar Horasan’da hüküm sürmüştür. Fakat biz onun sikkelerinin basıldığı H. 739-743 tarihleri arasında[95] İlhanlı Hanı olarak kabul edildiğini ifade edebilir.

Sonuç olarak ifade etmemiz gerekirse, İlhanlı siyasi coğrafyası, bu bölgenin nüfuz sahibi olup İlhanlı Devleti’nin hizmetine girmiş aşiret yapısındaki aristokrat aileleri tarafından paylaşılmış, bölgede uzunca bir süre siyasi istikrar sağlanamamıştır.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa DEMİR

Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 8 Sayfa: 376-385


Kaynaklar :
♦ Ahmet Eflaki, Ariflerin Menkibeleri, II, (Türkçe Trc. Tahsin Yazıcı) İstanbul 1986.
♦ D’ Ohsson, Historie des Mongols depius Tchingis-Khan Jusgu’a Timour-Beg ou Tamerlan, II. Traduction, 1835.
♦ Hüsameddin Amasyavi, Amasya Tarihi, C. II, İstanbul, H. 1332.
♦ Hafız Ebru, Chronigue Des Rois Mongols en Iran, K. Bayani II. Traduction et Notes, Paris 1936. Hamdullah Kazvini, Tarih-I Güzide (Nşr. Edward Baron) London 1910.
♦ İbn-I Haldun, Kitabu’l-İber, C. V., Taşbaskısı, Tarihsiz.
♦ Mustafa Ali, Fusül-I Hall ü Akd ve Usül-I Harc ü Nakd, Nuruosmaniye Ktp. Yazmalar No 3399.
♦ Takıyyüddin Makrizi, Kitabu’s-Süluk Lima’rifet-i Düveli’l-Mülük, C: II, Nşr. M. Mustafa Ziyade, Kahire 1942.
II. Araştırmalar.
♦ Abdüsselam Abdülaziz Fehmi, Tarihu’d-Devleti’l-Moğoliyyeti Fi İran, Ayn Şems Ün. Yay. 1981.
♦ Albüm S., “Studies in İlkhanid History and Numismatics I; A Late Ilkhanid Hoard”, Studia Iranica, XIII, (1984), ss. 49-116.
♦ Bardhold W, ‘Ebu Said Bahadır’, İ.A, MEB, C.IV, Eşkişehir 1997, ss. 44-46.
♦ “Çağatay”, İ. A. (MEB), C. III, Eskişehir 1997, ss. 266-270.
♦ Donald M. Nicol, Bizans’ın Son Yılları (1261-1453) Türkçe Trc., Bilge Umar, İstanbul 1999. Gibbons H. A., Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, Türkçe Trc. Bülent Arı, Ankara 1998.
♦ Göde Kemal, Eratnalılar, Ankara 1994.
♦ Grousset Rene, Bozkır İmparatorluğu, Türkçe Trc. M. Reşat Uzman, 2. Baskı, İstanbul 1993. Haig T. W., “Olcaytu“, İ. A. (MEB), C. IX, Eskişehir 1997, ss. 387-389.
♦ “Kert”, İ, A. (MEB), C. VI, Eskişehir 1997, ss. 596-597.
♦ Kafalı Mustafa, Altınordu Hanlığının Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İstanbul 1976.
♦ Kırzıoğlu Fahrettin, Yukarı Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar, Ankara 1992.
♦ Mihab Derviş Lütfi, “El-Elkab ala’l-Meskükati’l-İlnani”, Sümer, 21/1-2, Bağdat. 1965.
♦ Minorsky V., “Tuga Timur”, İ. A. (MEB) C. XII/I, Eskişehir 1997., ss. 480-482.
♦ Spuler Bertold, İran Moğolları, (Türkçe Trc. Cemal Köprülü), II. Baskı, Ankara 1987. Sümer Faruk, Karakoyunlular. 1, II. Baskı, Ankara 1984.
♦ ‘Anadolu’da Moğollar’, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Sayı: I, Ankara 1970, ss. 1-147. Togan Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, III. Baskı, İstanbul 1981.
♦ Turan Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi II. Baskı, İstanbul 1984. Uzunçarşılı İ. Hakkı, ‘Eratna Devleti’, Belleten, Sayı: 126, (1968), ss. 161-189.
♦ Anadolu Beylikleri, Ankara 1984.
♦ Kitabeler, İstanbul 1345.
♦ Yaşar Yücel, Eratna Devleti (Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II), Ankara 1989. Yinanç M. Halil, “Celayir”, İ. A. (MEB.) C. II., Eskişehir 1997, ss. 64-65.
♦ “Akkoyunlular”, İ. A., (MEB) C. I, Eskişehir 1997, ss. 251-270.
♦ Yinanç Refet, Dulkadir Beyliği, Ankara 1989.
♦ Yokubovskiy A. Yu., Altınordu ve Çöküşü, (Türkçe Trc. Hasan Eren), Ankara 1992. Yuvalı Abdulkadir, ‘İlhanlı Devleti’, Tarihte Türk Devletleri II., Ankara 1987.
♦ Zettersteen K. V., “Muzafferiler“ İ. A. (MEB) C. VIII, Eskişehir 1997, ss. 774-776.
Dipnotlar :
[1] Berthold Spuler, İran Moğolları, Türkçe Trc. Cemal Köprülü, 2. Baskı, Ankara 1987, s. 78-88.
[2] Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu, Türkçe Trc. M. Reşat Uzman, 2. Baskı, İstanbul 1993, s. 363-368; D’ Ohsson, Historie des Mongols depius Tchingis-Khan Jusgu’a Timour-Beg ou Tamerlan, II. Traduction, 1835, s. 586-610.
[3] Donald M. Nicol, Bizans’ın Son Yılları (1261-1453) Türkçe Trc., Bilge Umar, İstanbul 1999, s. 150.
[4] D’Ohsson, IV, s. 536; Rene Grosset, a.g.e., s. 364; Donald M. Nicol, a.g.e., s. 150.
[5] Rene Grousset, a.g.e., s. 364; Donald M. Nicol, a.g.e., s. 150-151.
[6] 1307’de Moğolların Karacahisar’a yönelmesinden sonra İznik ve İzmit bağlantısı kesildi. Btinya’ya gelen 30 bin kişilik Moğol ordusu bölgede akınlar sırasında Karacahisar’ı yağmaladılar, Orhan Bey’e yenilince de geri döndüler. (D. M. Nicol a.g.e., s. 151; H. A. Gibbons, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, Türkçe Trc. Bülent Arı, Ankara 1998, s. 38).
[7] D’ Ohsson, IV, s. 532; Rene Grousset, a.g.e., s. 363-364.
[8] Takıyyüddin Makrizi, Kitabu’s-Süluk Lima’rifet-i Düveli’l-Mülük, C: II, (Nşr. M. Mustafa Ziyade), Kahire, 1942, s. 38-39.
[9] Rene Grousset, a.g.e., s. 364; Faruk Sümer, ‘Anadolu’da Moğollar’, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Sayı: I, Ankara 1970, s. 81.
[10] Makrizi II, s. 142-143; Faruk Sümer, ‘Anadolu’da Moğollar’’, s. 81-82.
[11] Makrizi, II, s. 430-446; Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği, Ankara 1989, s. 9-11; Yaşar Yücel, “Eratna Devleti” (Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II), Ankara 1989, s. 9-10. Memlük Sultanının Eratna’nın itaatini arz etmesine rağmen Darende’yi Karaca Bey’e ait olarak tescil etmesi, (Makrizi, II, s. 494-495; Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği, s. 11) Memluk Sultanının Eratna’yı Moğol- İlhanlı Devleti’nin bir emiri olarak görmesiyle ilgili olmalıdır. Nitekim Memlükler Eratna’nın Karaca Bey’e karşı girişimlerini hutbeyi ve sikkeyi Memluk Sultanı adına kestirmediği gerekçesiyle cevapsız bırakmıştır. (Makrizi, II, s. 490).
[12] Nitekim s. Albüm tarafından Ebu Said’den sonra İlhanlı hakimiyet mücadelesi sürdüren Muhammed Han, Musa Han, Cihan Timur Tuga Timur ve Süleyman Han’ın hakimiyet bölgelerinin Irak-ı Arap’tan daha doğuya doğru genişlediğinin ifade edilmesi, (S. Albüm, “Studies in İlkhanid History and Numismatics I; A Late Ilkhanid Hoard”, Studia Iranica, XIII, (1984) s. 74-110) Olcaytu’dan sonra İlhanlıların Suriye toprakları için çok ciddi çaba sarf etmediklerini gösteriyor.
[13] Makrizi, II, s. 566 Refet Yinanç, a.g.e., s. 12.
[14] Faruk Sümer, ‘Anadolu’da Moğollar’, s. 76; Makrizi, II., s. 38.
[15] Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, III. Baskı, İstanbul 1981, s. 244.
[16] Hamdullah Kazvini, Tarih-i Güzide (Nşr. Edward Baron) London 1910, s. 596.
[17] Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar”, s. 73.
[18] Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar”, s. 81. Daha sonra Anadolu umum valisi olan Timurtaş da babası gibi Anadolu’da Türkmen beylerini sıkı şekilde kendine bağlı tutma siyasetini sürdürmüş, Türkmen beylerinden Dündar Bey’in üzerine yürüyerek 1323’te onu tutsak etmiş, 1326’da Eşrefoğlu hanedanını sona erdirmiştir. (Faruk Sümer, a.g.m., s. 87-88).
[19] Ahmet Eflaki, Ariflerin Menkibeleri, II, (Türkçe Trc. Tahsin Yazıcı) İstanbul 1986., s. 369-370.
[20] Hafız Ebru, Chronigue Des Rois Mongols en Iran, K. Bayani II. Traduction et Notes, Paris 1936, s. 92-104; Kazvini, Tarih-i Güzide, s. 609-610; Zeki Velidi Togan., Türk Tarihine Giriş, s. 245. Timurtaş bu haberi duyunca Kayseri üzerinden İlnanlı sarayını teklikeli görerek Mısır’a Nasır’ın yanına sığınmış, Karamanoğullarının kışkırması sonucu 1328’de orada öldürülmüştür. (Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi., İstanbul 1984, s. 649-650; 2. V. Togan, a.g.e., s. 245).
[21] İ, Hakkı Uzunçarşılı, ‘Eratna Devleti’, Belleten, Sayı: 126, (1968), s. 165; Kemal Göde, Eratnalılar, Ankara 1994, s. 13-17.
[22] Makrizi, II., s. 445; Faruk Sümer, ‘Anadolu’da Moğollar’, s. 101; Uzunçarşılı, a.g.m. s. 165 Naib Eratna’nın bu görevini sürdürürken İlhanlı umum valiliğini kabul etmemesi, onun bağımsızlığını kazanması iyi bir fırsat olmuştur. (Yaşar Yücel, Eratna Devleti, s. 6-7.).
[23] Abdulkadir Yuvalı, ‘İlhanlı Devleti’, Tarihte Türk Devletleri II., Ankara 1987, s. 549.
[24] Ahmet Eflaki, Ariflerin Menkibeleri, II., 370.
[25] İbn-I Haldun, Kitabu’l-İber, C. V., Taşbaskısı, Tarihsiz, s. 1185-1186; Faruk Sümer, “ Anadolu’da Moğollar“, s. 89-90; İ. H. Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, Ankara 1984., s. 43: Kemal Göde, Eratnalılar, s. 13-14.
[26] H. Hüsameddin Amasyavi, Amasya Tarihi, C. 2, İstanbul, H. 1332, s. 480-488.
[27] İ. H. Uzunçarşılı, “Eratna Devleti”, s. 165; Kemal Göde, a.g.e., s. 35.
[28] Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar“, s. 101; İ. Hakkı Uzunçarşılı, Kitabeler, İstanbul 1345, s. 89; Bertold Spuler, İran Moğolları, (Türkçe Trc. Cemal Köprülü), II. Baskı, Ankara 1987, s. 151.
[29] Bertold Spuler, a.g.e., s. 388.
[30] İ. Hakkı Uzunçarşılı, Kitabeler, s. 89, 107; Bertold Spuler, a.g.e., s. 151.
[31] İ. Hakkı Uzunçarşılı, A. Beylikleri, s. 156; F. Sümer, “Anadolu’da Moğollar, “s. 105. Eratna, bu savaşta galip geleceğinden emin olmadığı için Kayseri valisi vasıtasıyla Memluk sultanına bağlılığını bildirmiştir. (Makrizi, II., 635).
[32] M. Halil Yinanç, “Akkoyunlular”, İ. A., (MEB) C. 1, Eskişehir 1997., s. 253; Faruk Sümer, Karakoyunlular, C. I, II. Baskı Ankara 1984., s. 37.
[33] Faruk Sümer, a.g.e., s. 33-34; Yaşar Yücel. Eratna Devleti, s. 78.
[34] Faruk Sümer, a.g.e., s. 37-38. Sutaylıların güçlerini yitirerek Musul ve Diyarbekir bölgelerini ellerinden çıkarmaları bu bölgelerdeki kale ve şehirleri Akkoyunluların ele geçirmelrine sebep olmuştur. (M. H. Yinanç, “Akkoyunlular“, s. 253).
[35] M. H. Yinanç, a.g.m., s. 254; Faruk Sümer, Karakoyunlular, s. 37.
[36] Arpagaun (Arpa) Han hanedanlık sülalesi olan Hülagü neslinden değildi. Hülagü’nün kardeşi Arık Böge’den geliyordu. (S. Albüm, Ilkhanid History , s. 60; Rene, Grousset, Bozkır İmparatorluğu, s. 368.).
[37] Hafız Ebru, a.g.e., s. lll-ll8; Abdüsselam Abdülaziz Fehmi, Tarihu’d-Devleti’l-Moğoliyyeti Fi İran, Ayn Şems Ün. Yay. 1981, s 232. Arpa Han adına 1335 tarihli Rey ve Şebinkara’da basılan paralar onun Ebu Said’I hemen müteakiben han olduğunu gösteriyor. (S. Albüm, Ilkhanid History and Numismatics, s. 62).
[38] Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar“, s. 95; Abdüsselam Fehmi, a.g.e., s. 232-233.
[39] Abdüsselam Fehmi, a.g.e., s. 233.
[40] Faruk Sümer, a.g.m., s. 95-96; Abdüsselam Fehmi, a.g.e., s. 233.
[41] Faruk Sümer, “a.g.m., s. 96; S. Albüm, a.g.e., s. 66. Musa Han’a ait paralar H. 736/M. 1336 tarihine aittir. (S. Album Ilkhanid History and Numismatics…s. 69).
[42] S. Albüm., a.g.m., s. 67.
[43] Mustafa Ali, Fusül-I Hall ü Akd ve Usül-I Harc ü Nakd, Nuruosmaniye Ktp. Yazmalar No: 3399, v. 59 b-60 a.
[44] W. Bardhold, “Ebu Said Bahadır”, İ. A., (MEB), C. IV, (Eşkişehir 1997), s. 44-45.
[45] Hamdullah Kazvini, Tarih-i Güzide, s. 603-604.
[46] H. Kazvini, a.g.e., s. 607-608. Sultanın bu ani kararla Dımaşk Hoca’yı öldürmesi Emir Çoban’ın nüfuzuna karşı Ebu Said Han’dan beklenmeyen bir tavırdı ve bu gelişme Emir Çoban’ın nüfuzunun kırılmasına sebep olduğu gibi İlhanlı merkezinde siyasi dengelerin değişmesine sebep oldu. Bu olayla İlhanlı yıkılışının öne alındığını söylememiz mümkündür.
[47] Tarih-i Güzide, s. 608-609; Faruk Sümer, “Anadolu Moğollar”. S. 89-T. W. Haig, “Kert”, İ, A. (MEB), C. 6, Eskişehir 1997, s. 596.
[48] H. Kazvini, Tarih-i Güzide, s. 609; Timurtaş’ın isyanı Anadolu’da İlhanlı ve Çobanlı hakimiyetinin sona ermesine sebep olmuştur. (R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu, s. 368).
[49] Çobanlıların Rum ve Canikli köklerden oluşan kuvvetleri bulunuyordu. Yine Türkmen güçleri de bulunuyordu. Çobanlı diye anılan bu Türkmen unsurları Arranda yerleşmişlerdi. Ayrıca Çobanlıların idaresi altında kıpçaklar, Berumlar, Herbatanlar ve Öngütler de vardı. (Faruk Sümer, ‘Anadolu’da Moğollar’, s. 99) İlhanlı hakimiyetinde daha önce Çoruk solundaki Barkal Dağlarında yaylayan Kıpçaklar Çobanlı-Celayirli ailelerin savaşlarından sonra İspir Bölgesi ile Çunda Bölgesi arasında yaşamaya başladılar. Fakat bu bölgelerde artık İlhanlı hakimiyeti yerine Kartel kralı Parlak Gorgi’yi matbu tanıdılar. Böylece İlhanlı döneminde Çobanlılara verilen Kıpçak desteği Çobanlı Devleti’nin kuruluşu ile birlikte ortadan kalkmıştır. (Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar, Ankara 1992, s. 151-152.
[50] S. Album, Ilkhanid History and Numismatic…, s. 71; Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar”, s. 98; Z. Velidi Togan, Türk Tarihine Giriş, s. 231.
[51] D’Ohsson, IV, s. 735; Hafız Ebru, Mongols en Iran., s. 131-135; Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu. 368.
[52] Sati Beg adına basılan 739 tarihli sikkelerden (S. Albüm Numismatics, s. 80) ve yine Süleyman adına basılan 739 tarihli sikkelerden (S. Albüm, s. 83) Sati Beg’in İlhanlı saltanatının bir yıldan daha az bir süre sürdüğü görülüyor.
[53] Bertold Spuler, İran Moğolları, s. 149-150; Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar”, s. 99, Zeki Velidi Togan, Arpa Han ve Musayı’da katarak Sati Beg, Süleyman ve Melik Eşref’in tahta çıkardığı Nuşirvan dahil olarak beş “İlhan”ın Çobanlılar tarafından tahta çıkarıldığını ifade ediyor. (Z. V. Togan, Türk Tarihine Giriş., s. 231-232) ki bu beş isimden son üç tanesinin “Çobanlı İlhanı” olduğunu söyleyebiliriz.
[54] Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II., (Emir Mutahharten), s. 247.
[55] B. Spuler, a.g.e., s. 151; S. Albüm, a.g.e., s. 100.
[56] B. Spuler, a.g.e., s. 151-152. Kuşkusuz Süleyman Han’ın azledilmesinde Karanbük’te aldığı mağlubiyet etkili olmuştur. Yine Anuşirvan adına Tebriz’de Çobanlı Devleti merkezinde basılan altın sikkelerde tarih bulunmuyor. Diğer yerlerde darbedilen paralarda H. 741 tarihinin yer alması, Anuşirvan’ın Çobanlı Hanlığı öncesinde de saltanat iddiası içinde olduğunu gösteriyor. Bu tarihlerde Çobanlı tahtında Süleyman Han bulunmaktadır. (Mihab Derviş Lütfi, “El-Elkab ala’l-Meskükati’l-İlnani”, Sümer, 21/1-2, Bağdat, 1965., s. 166.
[57] Mihab Derviş Lütfi. a.g.m., s. 166.
[58] Mustafa Ali, Fusul-iHall ü Akd. V. 70a. B. Spuler. İran Moğolları, s. 153-154. Azerbaycan bundan sonar Canibeg oğlu Berdi Beg ve Ahicug tarafından yönetilmiş, daha sonra da Şeyh Üveys tarafından Celayir’li Devleti sınırlarına dahil edilmiştir.
[59] S. Albüm, “.Numismatics.”, s. 71; M. Halil Yinanç, “Celayir”, İ. A. (MEB.) C. II., Eskişehir 1997, s. 64. Şeyh Hasan Celayir Cihan Timur’u Kuklabir Han olarak ileri sürmesine rağmen bağımsız bir hükümdar olarak Celayir Devleti’ni kurmuş, oğlu Üveys’ten itibaren İlhanlı hükümdar sülalesinden bir hana da ihtiyaç duyulmamıştır. (R: Grausset, Bozkır İmparatorluğu, s. 368; S. Albüm., a.g.m., s. 84-85).
[60] S. Albüm, a.g.m., s. 84; B. Spuler, a.g.e., s. 149.
[61] Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar”, s. 99.
[62] Mustafa Ali, Füsül, v. 70 a.
[63] Makrizi, Sülük, II, s. 489; S. Albüm, Ilkhanid History and Numismatics., s. 99-100; Faruk Sümer, “Anadoluda Moğollar”, s. 99-100.
[64] Makrizi, Sülük, II, s. 521-522; Faruk Sümer, a.g.m., s. 100-101.
[65] Cihan Timur’un basılan sikkelerinin H. 740 tarihine ait olması, (S. Albüm, Numismatics., s. 85; Mihab Derviş Lütfi, El-Elkab Ala’l-Meskükati’l-İlhani, s. 166) Hasan Celayir’in H. 740-750 tarihleri arasında kendi adına sikkeler bastırarak hakimiyette tek başına kaldığını gösteriyor. (Bertold Spuler, a.g.e., s. 330-331) Tuga Timur’un H. 740 tarihinden itibaren saltanat mücadelesinden geri çekilmesi üzerine Çobanlılara karşı destek alabileceği bir müttefikten mahrum kalan Hasan Büzürg’ün meşruiyetini Tuga Timur’un mücadeleden çekilmesine dayandırdığı görülüyor. (S. Albüm, a.g.m., s. 96-97).
[66] M. Halil Yinanç, “Celayir”, s. 64. M. Halil Yinanç’ın Şeyh Üveys’in babasının yerine 1356 tarihinde tahta geçtiğini belirtmesine karşılık Mustafa Ali, Şeyh Üveys’in tahta H. 750 tarihinde çıktığını ifade eder. (M. Ali, Fusul, v. 71 a) Fakat Ali’nin sehven H. 757 tarihini 750, H. 767 tarihinide H. 777 tarihi olarak yazdığı anlaşılmaktadır. (Faruk Sümer, Karakoyunlullar s. 40-41).
[67] Faruk Sümer, Karakoyunlular, s. 40.
[68] M. Halil Yinanç, “Celayir”, s. 64.
[69] Faruk Sümer, a.g.e., s. 41.
[70] Mustafa Kafalı, Altınordu Hanlığının Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İstanbul 1976, s. 73-75.
[71] M. Kafalı, a.g.e., s. 76; W. Barthold, “Ebu Said Bahadır”, İ. A (M. E. B), C. IV, s. 45. Emir Çoban’ın bu seferde İlhanlı emirlerine uyguladığı baskı politikasi ümeranın ona süikast düzenlemesine yol açtı. Muhalifler Emir Çoban’ın Gökçegül kenarındaki karagahını ele geçirdiler. Emir Çoban ise oğlu Hasan ile birlikte Tebriz’e oradan da Sultaniye’ye Ebu Said Han’ın yanına ulaşmayı başardı. Bu isyanı bizzat Ebu Said’in ordusu 1319 Miyaniç Savaşı’nda bastırmayı başardı ve bu gelişmeyle Emir Çoban’ın İlhanlı Devleti’ndeki konumu daha da güçlendi. (Hamdullah Kazvini, Tarih-i Güzide, s. 605-606; W. Barthold, “Ebu Said Bahadır” s. 45).
[72] H. Kazvini, Tarih-i Güzide, s. 607; R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu, s. 367.
[73] Mustafa Kafalı a.g.e., s. 81 Özbek Han’I bu sefere, İlhanlı ailesinin sona erdiğini ve tahtın boş kaldığını belirten Ebu Said’in hanımı Bağdat Hatun’un teşvik ettiği görülüyor ki bu İlhanlı merkezindeki Ebu Said’in ölümünden sonra ortaya çıkan durumun nezaketini açıkça gösterir. (Aynı yer) Azerbaycan 14. yüzyılın ilk yarısında Cuci (Altınordu) ulusunun bütün çabasına rağmen İran Moğol sülalelerinin elinde kalmıştır. (A. Yu. Yokubovskiy, Altınordu ve Çöküşü, (Türkçe Trc. Hasan Eren), Ankara 1992, s. 52) Bu tarihte Azerbaycan’da Çobanlı hakimiyetinin tam olarak sağlandığı söylenemez.
[74] A. Yu. Yakubovskiy, Altınordu ve Çöküşü, s. 110-111; Mustafa Kafalı, a.g.e., s. 83-84; Mustafa Ali, Fusul-I Hall, v. 71 a.
[75] Mustafa Kafalı, a.g.e., s. 85.
[76] Mustafa Ali, Fusul-I Hall, v. 72a. Bu bilgiden İlhanlı yıkılışından sonar kırk yıllık bir süreç içinde İlhanlı Devleti mirasının büyük bölümünü Celayirli Devleti’nin hakimiyetine geçirdiği ortaya çıkmaktadır.
[77] Hafız Ebru, Mongols en Iran, s. 17, 25; T. Haig, “Olcaytu”, İ. a. (MEB) C. 8, Eskişehir 1997, s. 388.
[78] Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu, s. 365.
[79] R. Grousset, a.g.e., s. 365; D’ohsson, IV, 562-564. Olcaytu 1313 Horosan seferine Memlüklerin kışkırtması ile Çağataylı Kebek Han’ın çıkardığı isyan üzerine başlamış, isyan bastırılmış kontrol altına alınan Horosan’a Ebu Said vali olarak atanmıştır. (T. W. Haig, “Olcaytu” s. 388).
[80] Hafız Ebru, Mongols en Iran, s. 71-86; D’Ohsson, IV. 612-628; W. Barthold, “Ebu Said Bahadır”, s. 44-45; R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu, s. 365.
[81] Hafız Ebru, a.g.e., s. 90-103; R. Grousset, a.g.e., s. 367. Bu gelişme Horosan’da Kert- Çağatay mücadelelerini alevlendirmiştir. Fakat Çağatay Hanlığı Tarmaşirin döneminde Horosan’ı ihmal etmiştir.
[82] W. Barthold, “Çağatay”, İ. A. (MEB), C. III., Eskişehir 1997, s 269.
[83] Hafız Ebru, Mongolsen Iran, s. 17-30; Rene Grousset, a.g.e., s. 365.
[84] D’Ohsson, IV, 568-571; Hafız Ebru, a.g.e., s. 37-43; Rene Grousset, a.g.e., s. 365.
[85] T. W. Haig, “Kert“ İ. İ. (MEB) C. 6 Eskişehir 1997 s. 596-597.
[86] H. Kazvini, Tarih-i Güzide, s. 613; K. V. Zettersteen, “Muzafferiler“ İ. A. (MEB) C. 8, Eskişehir 1997, s. 774.
[87] M. Ali, Fusül, v. 66b-67b; S. Albüm, Ilkhanid History and Numismatiç, s. 112-113; KV. Zettersteen, a.g.m., s. 774. Şah İncü’nün H. 740 tarihinde bastırdığı sikkeler Mubarizüddin’e mağlup olmadan darbedilmiş olmalıdır (S. Albüm, a.g.m., s. 114).
[88] K. V. Zettersteen, a.g.m., s. 774.
[89] T. W. Haig, “Kert”, s. 596-597.
[90] V. Minorsky, “Tuga Timur” İ. A. (MEB) C. 12/1, Eskişehir 1997, s. 480; Bertold Spuler, İran Moğolları, s. 146-147; S. Albüm, a.g.m., s. 87-89.
[91] Minorsky, “T uga Timur”, s. 480-481.
[92] S. Albüm., a.g.m., s. 84.
[93] V. Minorsky, a. gm., s. 481; S. Albüm, a.g.m., s. 88. Tuga Timur’un H. 739/m. 1338 tarihinden itibaren sikke bastırmaya başlaması Irak’tan Horosan’a dönmesiyle kendi başına Tuga Timur’un İlhanlığını ilan ettiğini ve daha onceye ait basılmış paraları bulunmaması da onu bu harekete Hasan Büzürg’ün sürüklediğini gösteriyor. (S. Albüm, a.g.m., s. 88-90).
[94] Bertold Spuler, e.g.e., s. 149; S. Albüm, a.g.m., s. 89.
[95] S. Albüm, a.g.m., s. 89-98.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.