İki Aşite Beyi
Prof. Dr. Saadettin Yağmur GÖMEÇ
TÜRK tarihine ve kültürüne baktığımızda, Türk devletinin yükselmesinde ve gelişmesinde zaman zaman birtakım liderlerin ön plâna çıktıklarını görürüz. Bu durum bütün Türk tarihi için geçerlidir. Bazan millete ve devlete öncülük edenler şahıslar olduğu gibi, bazan da aileler bu işi üstlenir: Yaglakarlar, Yagmalar, Çigiller, Kınıklar, Kayılar vs. gibi. İslâm öncesi Türk tarihinin kaynaklarında ise devlet kurucusu iki aile ile karşılaşıyoruz. Bunlardan birisi Börülüler (A-shih-na), diğeri de Arslanlardır (A-shih-te).
Bugüne kadar A-shih-te ailesi üzerinde pek durulmamışsa da, A-shih-naların kimliği hususunda üç-aşağı, beş-yukarı birtakım tahminler yapıldığını biliyoruz. Biz Türklerde, iki hayvanın kültürümüzde mühim bir yeri vardır. Bunlardan birisi kurt (börü), diğeri de arslandır ki (veya bars= tonga), Aşina’nın kurt ile alâkasını aşağı-yukarı herkes kabul etmektedir. Arslan da büyük bir ihtimalle A-shih-te (Aşite) ailesinin sembolü olabilir. Bu bizim kültür hayatımızda gayet normaldir. Çünkü Türk boylarına ad verme gelenekleri içinde hayvan isimlerine de tesadüf ediyoruz.
Aşitelere (A-shih-te) baktığımızda, devamlı Börülülerin (Aşinalar) yanında bulunan ve onlara yardımcı olan bu ailenin Börülülerin (Aşinalar) akrabası olması çok kuvvetli bir ihtimaldir. Aşina Ni-shu-fu’yu kağan ilân eden A-shih-te ileri gelenleri, Kutluğ’un yanında da Tunyukuk (Tonıkök/ veya Tonga-yukuk?) vasıtasıyla görülmekte ve bilindiği gibi Tunyukuk’un adı Çin kaynaklarında A-shih-te Yüan-chen şeklinde transkripsiyon edilmektedir. Dolayısıyla bu önemli ailenin üzerinde araştırmacıların ciddî incelemelerde bulunmaları şarttır. Bu şekilde kısa bir açıklama yaptıktan sonra, Kök Türk Kağanlığı dönemi olayları sırasında mühim vazifeler ifa eden, daha doğrusu Kök Türk Kağanlığı’nın yeniden yükselişi ve toparlanışında adları sıkça geçen iki Aşite beğinin faaliyetlerinden bahsetmek istiyoruz.
Kök Türk Kağanlığı 7. yüzyılın ortalarında, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar büyük bir kargaşa içine düşmüştü. Devlet içeriden ve dışarıdan ihanetlere maruz kalıyor, halk perişan bir hâlde yaşıyordu. Elbette ki, bu asil millet sahipsiz olamazdı. Her şeyden önce Tanrı onu gözetiyor ve kolluyordu. Aklını başına alması için birtakım belâları üzerine musallat ettiyse de, kitabelerin ifadesine göre yine onu yükseltecek olan Tanrı’nın iradesiydi. İşte bu aşamada devletleri ve milletleri için gözlerini hiçbir şeyden esirgemeyen delilerin ortaya çıktığını görüyoruz. Bir milletin hayatında ne kadar çok şanlı deli varsa, o millet o kadar büyüktür. A-shih-te Feng-chih ve A-shih-te Wen-fu da bizim tarihimizin şanlı delilerindendir.
Sene 671, artık Kök Türk aksakalları arasına girmiş olan Aşina Tu-chi (belki Tugçu?) halkı etrafına toplamaya başladı ve 676’da kendini kağan ilân etti. Fakat 679’da o tuzağa düşürülünce esir olarak Çin’e gitmek zorunda kaldı. Aşina Tuğçu çok ihtiyatsız davranmıştı. Üzerine gönderilen Çin ordusunun maksadını anlayamadı. O bu gelenlerin İran’a yürüdüklerini sanıyordu. Nihayet 679’da A-shih-te Feng-chih ve A-shih-te Wen-fu adlı iki lider, halkı ile beraber Çin’e karşı ayaklandılar ve Aşina soyundan, Çin kaynaklarında adı A-shih-na Ni-shu-fu şeklinde yazılan Kök Türk beğini kağan ilân ettiler. Diğer Kök Türk beğleri de bu ayaklanmayı destekledi. Böylece baş kaldıranların sayısı yüzbine kadar çıktı. Ancak felâketler Türklerin peşini bir türlü bırakmıyordu. İl-Kağan döneminden beri, Türk topraklarında yaşanan kıtlığın ardı-arkası kesilmiyordu. Bu hareketi bastırmak için yola çıkan Çin ordusu, Türkler tarafından bozguna uğratıldı. Bu arada Kök Türkler, Kıtanlarla da anlaştılar. Sonradan ayaklanmanın liderlerinden A-shih-te Feng-chih’in esir edilmesi ve Kök Türkler arasında çıkan bir anlaşmazlık sırasında A-shih-na Ni-shu-fu’nun öldürülmesi isyanı durduramadı. Bu kez Aşina Fu-nien kendisini kağan ilân etti ve A-shih-te Wen-fu ile birleşerek Çin’e saldırdı. Büyük bir Çin ordusunu mağlûp ettiler. Nihayet Çin, geleneksel politikasını uygulayarak ikisinin arasını açmayı başardı. Bundan dolayı zayıfladılar ve Çin tarafından esir edildiler. Aşina Fu-nien ve A-shih-te Wen-fu başta olmak üzere 54 Türk ileri geleni idam edildi. Aslında Çin imparatoru isyan edenler teslim olduğu takdirde, öldürülmeyeceklerine dair söz vermiş olmasına rağmen, bu söz tutulmamıştı. Aşina Ni-shu-fu ve Aşina Fu-nien’in ölümleriyle neticelenen hareketler kitabelerde: Türk milleti şöyle demiş: “Devlet sahibi idim, devletim şimdi hani? Kimin devleti için kazanıyorum” demiş. “Kağanlı millet idim, kağanım hani? Hangi kağanın işini-gücünü çeviriyorum” demiş. Böyle söyledikten sonra Çin imparatoruna düşman olmuşlar, ancak düşman olduktan sonra kendini tanzim ve tertip edemediğinden yine teslim olmuşlar, şeklinde anlatılmaktadır.
Yazıtlardan da anlaşılacağı üzere, işini-gücünü Çin adına yapan Kök Türkler, daha önceden de söylediğimiz gibi başsız olmayıp, Çin tarafından yok edilseler de birbiri ardı sıra kağanlar çıkarmışlar ve devamlılıklarını sürdürmüşlerdir.
Prof. Dr. Saadettin Yağmur GÖMEÇ
Alıntı Kaynağı: Orkun Dergisi Sayı: 65