İçeriden Çökertme
Devletleri çökertmenin klâsik yolu ordu yürüterek onu yenmektir. Bunda başarı sağlanamıyorsa o zaman içerden çökertme usulüne başvurulur. İçerden çökertmenin metodu devlet büyüklerinin (eski çağlarda prenslerin) arasına düşmanlık sokmak, milleti oluşturan türlü bölümleri (eski çağlarda boyların, urukların) rekabetini alevlendirmek, son çare de devletin temeli olan kişileri açık veya kapalı suikastlarla (vurdurarak veya zehirleterek) öldürmektir.
En eski düşmanımız olan Çinliler bizi çökertmek için bu yollara çok başvurmuş, bazen de başarıyı sağlamıştır.
Son asırlarda, içten çökertme yoluna yeni bir unsur daha eklenmiştir: Çökertilecek devletin kilit noktalarında bulunan kişileri satın alarak o devletin sırlarını, niyetlerini öğrenmek. Devlet sırlarının düşman tarafından bilinmesinin ne yıkıcı felâket olduğunu açıklamaya, tabiî, lüzum yoktur.
Birinci Cihan Savaşı başlarken Fransa’nın Jandarma Komutanı Alman çaşıtı; o zamanki Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Millî Emniyet Teşkilâtı Başkanı olan Albay Redel ise Rus çaşıtı idi. Almanların bir hamlede Fransa’ya dalmasında, Avusturya-Macaristan ordularının ilk vuruşmalardaki yenilmelerinde belki de başlıca unsur bu idi.
İkinci Cihan Savaşı’nda, Amerikan Cumhurbaşkanı Roosevelt’in yardımcısı Wallace’ın Stalin’in ajanı olduğu sonradan ortaya çıktı. Amerika’nın atom sırlarının Ruslar tarafından çalınmasının hazırlığı da belli ki Wallace tarafından yapılmıştır.
Şimdi gazete haberlerinden öğreniyoruz ki Almanya Başbakanı Brandt’ın müşaviri Gunther Guillaume, komünist Doğu Almanya’nın çaşıtı olmakla suçlanarak tutuklanmış. Soyadına göre Fransız asıllı olması gereken bu müşavir gerek Batı Almanya’nın, gerekse o kanalla Batı Almanya’nın NATO’daki müttefiklerinin sırlarını Doğu Almanya vasıtası ile Kremlin’e ulaştırmıştır.
Bir cumhurbaşkanı yardımcısı, bir jandarma genel komutanı, bir millî emniyet teşkilâtı şefi, bir başbakan müşaviri de düşman tarafından satın alınabildiğine göre derin derin düşünmek, önleyici tedbirleri bulmak lâzımdır. Zamanımızda komünist devletler hiçbir yabancıyı ülkelerine sokmaz ve izinle girenlerin ardına da alenen polis takarken demokrat ülkeler insan hakları ve hürriyet prensiplerine bağlı kalarak dışardan gelen herkese kapılarını açmaktadır. İçinde azınlıklar bulunan devletler bu konuda daha tehlikeli durumdadır. Tabii bulunduğu devlet ve millet içinden düşmanlık besleyen, kin güden azınlık mensupları, yabancı emellere hizmet için çok elverişlidir. Hele maddeciliğin, çabuk kazanç hırsının pek revaçta bulunması bu elverişli kimselerin sayısını çoğaltmaktadır.
Çevremizdeki ülkeleri dost olmadığı kaç tecrübeyle iyice anlaşılmışken yarın Türkiye’nin de böyle bir durumla karşılaşmaması, yüksek makam sahibi bir çaşıtın devlet temellerinde gedik açmaması için şimdiden bazı kanun tedbirleri alınsa nasıl olur?
Ötüken, 8 Mayıs 1974, Sayı: 6