Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

I. Dünya Savaşı’nda Türk Cephelerinde Psikolojik Harp

0 9.779

Psikolojik harp ilk çağlardan beri bilinmekte ve uygulanmaktadır. Bu kavram rakibin moral gücünü zayıflatmak ve kendi kuvvetlerini zinde tutabilmek için yapılan faaliyetlerin tamamını kapsamaktadır. Psikolojik harp toplum psikolojisini iyi bilmeyi ve onu menfaati doğrultusunda kullanabilmeyi gerektirir. Bu yüzden toplum psikolojisi, yöneticilerin gözönünde bulundurması gereken son derece önemli faktörlerdendir. Toplum psikolojisini lehine kullanma metotları toplumun kolektif şuuruna ve şartlara göre değişebilir. Bu gerektiğinde hoşgörü, gerektiğinde cesurca öne atılma ve gerektiğinde de sertlik göstermek şeklinde ortaya çıkabilir.

Tarihteki psikolojik harp uygulamaları incelendiğinde kavlen (sözlü) ve fiilen olmak üzere iki türlü tatbikat karşımıza çıkmaktadır. Kavlen psikolojik harp askere ve halka hitap etmek ve beyannameler yayınlamak suretiyle gerçekleşirken fiili psikolojik harp etkileyici tavırlar sergilemek suretiyle olmuştur. Bazen her iki usul birlikte kullanılmıştır. Türk tarihinde bu uygulamaların pek çok örnekleri ile karşılaşılmıştır. Sultan Alparslan Malazgirt Savaşı sırasında beyaz bir elbise giyerek askerlerinin karşısına çıkmış ve onlara hitap ederek moral güçlerini zirveye çıkarmış, şehit olacak olursa bu elbise ile defnedilmesini vasiyet etmiştir. Sultan Alparslan’ın bu sözleri kavli psikolojik harbe güzel bir örnek teşkil eder. Yine 1456 tarihinde Belgrat’ı kuşatan Fatih Sultan Mehmet’in sonradan yardıma gelen Macar kuvvetleri karşısında ordunun geri çekilmesi ve hizmete uğrama ihtimalinin belirmesi üzerine yanına kadar yaklaşan 3 macar askerini kılıcı ile biçerek ordunun toparlanmasını sağlaması da fiili psikolojik harbe örnek olarak gösterilebilir.

Fiili psikolojik harpten bahsedip de, Mustafa Kemal Atatürk’ü hatırlamamak imkansızdır. Çanakkale savaşları sırasında Mustafa Kemal’in kalbine bir şarapnel parçası isabet ettiğinde yanındaki askerlerin “Vuruldunuz komutanım” demesine karşılık o, eliyle “sus” işareti yapmış ve muhtemel bir hezimetin önüne geçmişti.

Zamanımızda psikolojik harbin üçünçü bir şekli ortaya çıkmıştır ki o da medya destekli psikolojik harptir. Medya destekli psikolojik harbin tipik bir örneği Körfez Savaşı sırasında yaşanmıştır. CNN tarafından savaş yayını yapılmış ve medya kuruluşlarınca dünya kamuoyu, ABD ve müttefikleri lehine hazırlanmıştır. Afganistan Harekatı için de aynı durum söz konusudur.

Askeri strateji uzmanları orduların savaşma gücünün maddi güç ile moral gücün toplamından ibaret olduğunu ifade ederler. Tarafların maddi güçleri ve siyasal güçleri eşitse, moral gücü yüksek olan üstünlük kazanır. Hatta, moral gücü yüksek olan bir ordu, kendisinden asker sayısı ve maddi güç olarak kat kat üstün olan rakibini dengeleyebilir ve yenebilir.

Öte yandan psikolojik harpte tarih boyunca inanç unsurlarının da kullanıldığına defalarca şahit olunmuştur. Tarihimizden örnek vermek gerekirse 1239-1240 yıları arasında cereyan eden Baba İshak Ayaklanması’nda Selçuklular kendisine ve adamlarına silah işlemediğini propaganda eden Baba İshak’a karşı paralı frenk askerlerini sevk etmek zorunda kalmışlardır. Yine 1524 tarihli Kalender Çelebi İsyanı’nda da Kalender Çelebi ve adamları için de aynı şeyler söylenmiş, Osmanlı askerleri bu kuvvetlerle savaşmaktan çekinmişlerdir. Bu yüzden isyanı bastırmakla görevlendirilmiş olan Vezirazam İbrahim Paşa daha önce Kalender Çelebi kuvvetleri ile karşılaşmamış olan yeniçeri birliklerini kullanmak durumunda kalmıştır. İbrahim Paşa beraberinde gstirdiği yeniçerileri önceki kuvvetlerle karşılaştırmadan Kalender Çelebi üzerine yürümüş ve isyanı bastırmaya muvaffak olmuştur.

Bütün bu açıklamalarımızda görüldüğü üzere psikolojik harbin en önemli unsuru propagandadır. Propaganda içermeyen psikolojik harp örneği hemen hemen mevcut değildir. Bu yüzden propagandacı ve propaganda kaynağının önemine dikkat çekmek istiyoruz. Propagandada başarılı olabilmek için propagandacının titizlikle seçilmesi gerekmektedir. Öncelikle propagandacı fikir belirttiği alanda uzman, saygın ve güvenilir olmalıdır. Kişileri etkileme amacını taşımadığı hissini uyandırmalı, bu faaliyetinden dolayı bir çıkarı olmadığı kanaati toplumda hakim olmalıdır. Muhatap kitleler tarafından sevilen, sayılan birisi olması da önemlidir. Hedef kitlenin görüşünden oldukça farklı bir görüşü savunan bir propaganda eğer yüksek inanırlığı olan bir kaynaktan geliyorsa insanlarda tutum değişimi yaratabilecektir. Buna karşılık düşük inanırlığı olan bir propagandacının muhataplarının görüşünden biraz farklı propagandası bile onlar tarafından kabul edilmeyecektir.

Fakat, muhatap kitlenin ileride antitezle karşılaşma ihtimali varsa en faydalı yöntem antitezden de biraz bahsetmek. Ancak, kendi tezini kuvvetle propaganda ederek karşı tezi çürütmektir. Bu uygulamaya psikoloji ilminde aşılama denilir ki aşılama yapılan kişilerin ileride antitez ile karşılaştıklarında tutum degiştirişlerinin çok daha az oldugu tesbit edilmiştir.

Doç. Dr. Sadık SARISAMAN

Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.