Hamit Zübeyr Koşay: Cumhuriyet Dönemi’nin İlk Müzeler Genel Müdürü
Kuzey Türklerindendi, Prof. Zeki Velidi Togan ve Balenin Çarı diye bilinen Rudolfo Nureyef gibi Başkurdistan’lıydı. 1897 de Tamyan köyünde doğmuştu, 9 Yaşında küçücük bir çocukken birkaç hemşerisiyle birlikte İstanbul’da okumak üzere Orenburg’tan trene bindirilmişti. Arkadaşları İstanbul’da kalırken o henüz minareler şehri olan Selanik’te bir okula yatılı gönderilmişti. Ortaokul öğrencisi iken Balkan Savaşında Selanik askeri hastanesinde hastabakıcılık yapıyordu. Selanik elden gidince İstanbul’a gönderildi ve öğretmen okuluna gird (Dar ül Muallimin). Öğrenciliğinde bir taraftan da Macarca öğrenmeye başlamıştı. Beden Eğitimi öğretmeni olarak mezun olduğunda İttihat/Terakki bursuyla Macaristan’a gitti ve ünlü Türkolog Prof. Dr.Nemeth Gyula’nın yanında felsefe doktorası yaptı. Doktorasını Türk Silah Adları konusunda pek iyi derece ile bitirdikten sonra bir yıl süreyle Almanya’da Prof. Kaup’un derslerini takip etti.
1925 yılında İstanbul Darülfünun’unda öğretim üyesi olmak niyetiyle yurda döndüğünde kadro bulunmadığı için arzusunu gerçekleştiremedi. Arkadaşı Faik Reşit (Unat)’tan aldığı bir telgrafla Atatürk’ün kendisini Ankara’ya davet ettiği haberini aldı ve Maarif Vekâletinde Kütüphaneler Müfettişi olarak göreve başladı. Kendi ifadesiyle 38 yıl 2 ay sürecek olan Maarif Vekâleti hizmeti başlamıştı. Vakıf Kütüphanelerinin durumuyla ilgili raporundan sonra boşalan Hars (Kültür), Asar-ı atika, (eski eserler) ve Kütüphaneler genel müdürlüğüne atandığını, Hars dairesi Müzeler, kütüphaneler ve Güzel sanatlar Müdürlükleri’ne ayrılınca yeni inşa edilen Etnoğrafya Müzesi Müdürlüğüne getirildiğini öğrencisi arkeolog Sadi Bayram’ın yazdığı Biyografi’sinde ifade etmektedir. Etnoğrafya müzesinin kuruluşuyla Atatürk bizzat ilgilenmekte ve Afgan Şahı Amanullah Han’ın gelişine yetiştirilmesini istemektedir. Dr. Hamit Zübeyr Koşay’ın Müze müdürlüğü 1931’e kadar sürmüştür. Daha sonra Müzeler Genel müdürü olmuştur. 1950 yılından itibaren de tekrar kendi isteğiyle Ankara Etnoğrafya Müzesi müdürlüğüne dönmüştür. 1962 de yaş haddinden emekli oluncaya kadar.
Sadi Bayram onun hikayesini ilk Türk Hafiri H. Z. Koşay’ın Belgelerle Biyografisi adıyla 2014 yılında yayınlamış. Hafir kazıcı anlamında, kazdığı ilk yer Ankara’da Ahlatlıbel, Atatürk’ün isteği üzerine. Dr. Koşay Çorum Alacahöyük’te de çalışmış ve ünlü ”Hitit Geyikleri”ni bulan o. Doktorasının Türk Silah Adları üzerine olmasına bakmayınız o dört dörtlük bir kültür ve sanat adamı. Bu sessiz, suskun alim doğduğu yere bir daha dönememiş ve ailesini hiç görememiş. Dayısı Rusya Müslümanları müftüsü Sibirya’ya sürülüp orada öldürülünce ailesine zarar gelmesin diye Rusya’da kongrelere bile gitmemiş ve amcazadeleri olan profesörlerle bile görüşememiş (Başkurt’lar Sovyet Devrimine 40 bin süvari ile katılmıştı, Kızıl Emperyalizmden karşılığını böyle gördüler).
Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Çağlarında Türk Kazı Tarihi adlı altı ciltlik bir dev eser hazırlamış ama eseri ancak ölümünden sonra Türk Tarih Kurumu tarafından 2013 yılında basılabilmiş. İlgilenebileceklere duyurulur. Ardında 6 ciltlik dev bir kaynak eser yüzlerce makale bırakan ve bize Ankara’da ki Anadolu Medeniyetleri Müzesini bırakan Erken Cumhuriyetin bu adsız, ünsüz, alim kahramanı unutulmamalı. Ankara kalesinde yıkık dökük ve çöplük halinde ki iki Osmanlı yapısından bir dünya müzesi yaratmanın öncüsü Hamit Zübeyr beydir. Vezir Mahmud Paşa Bedesteni ve Kurşunlu han bugünkü halleriyle kendi başlarına bile birer müzedir. Kültür mirasımız bir taraftan gericiliktir diye modernleşme adına itilip kakılırken, satılırken hatta yakılıp yıkılırken onları korumak için çırpınanlara bugün çok şey borçluyuz, en azından yetiştirdikleri öğrenciler onların yolunda ve onlar gibi sessiz ve derinden mücadeleye devam ediyor. Dr. Hamit Zübeyr Koşay’ın kendi hayatını anlattığı bir de kitabı varmış adı: İzgü Mescidi.
sevimnazan@gmail.com 11.05.2016