Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Güney Azerbaycan Millî Harekatı

0 9.571

Prof. Dr. Cemil HESENLİ

Yirminci yüzyılın birinci yarısında Sattarhan ve Hiyabani harekatlarını yaşamış, milli özünü tanıma bakımından oldukça ilerlemiş olan Güney Azerbaycan, bu yüzyılın 20. yıllarından itibaren Rıza Şah istibdadı ile karşılaştı. Rusların yardımı ile ihtilal yaparak, Gacarları deviren, İngilizlerin yardımı ile Şahlık saltanatını ele geçiren Rıza Han, İran tarihinde Pehlevi sülalesinin temelini attı. Bu sülalenin yürüttüğü siyasetten en çok zarar gören Güney Azerbaycan oldu. 60 seneye yakın İran’ı yöneten Pehlevilerin siyaseti, tamamen antitürk karakterde olup Farsçılık ideolojisine dayanmıştır. Azerbaycan’ın merkez şehri, veliahtların konağı olan Tebriz, Rıza Şah diktatörlüğü devrinde yavaş yavaş İran’ın basit şehirlerinden birine çevrildi. İkinci Cihan Savaşı başladıktan sonra Sovyet Azerbaycanı yöneticileri tarafından Moskova için hazırlanan “Güney Azerbaycan hakkında kısa rapor”da şöyle yazar: “Rıza Şah diktatörlüğü devrinde İran egemenliği Azerbaycan’ın kültürel- ekonomik gelişimine, şehirlerin ve köylerin yapılmasına dikkat etmedi. Azerbaycan’ın tüm servetleri İran’ın diğer illerine, yeni şehirlerin, demir ve otomobil yollarının yapılması için taşınırdı. Tahran şehri Azerbaycan’ın sayesinde tamamen yeniden yapıldı. Böylece Azerbaycan’ın kültürel-siyasi merkezi, eskiden İran’ın en büyük ticari şehri olan Tebriz, yavaş yavaş dağılmaya başladı.”[1]

1939 yılının başlarında kabul edilen toplumsal düşüncenin eğitilmesine dair ferman; edebiyatı, sanatı, eğitim ve kültürü Farslaştırma siyasetine bağımlı olmakla tamamen Güney Azerbaycan’a karşı yönelmiştir. Bu ve bundan önce antitürk fermanların oluşturduğu takipler Güney Azerbaycanlıların itirazını, İran içi demokrasiyi ve göç etme isteğini ortaya çıkarmıştır. Yalnız, 1940 yılında 261 kişi gizli yolla Sovyet Azerbaycanı’na geçmeye çalışmıştır.[2] 1939 yılının sonlarında İran egemenliğine karşı eylemleri bastırmak için Erdebil’e büyük bir ordu gönderilmişti. 1940 yılının ortalarında Tebriz’de, Ekim ayında ise Eher’deki bu tür eylemler 1939 yılında İran’da yapılan arazi inzibatı ıslahatı siyasi-ideolojik bakımdan İranlaştırma amacını taşıyordu. Bu düzenlemelerde asıl amaç Azerbaycanlıların ve diğer halkların tarihte oluşmuş ulusal, etnik, coğrafi bölmeye göre Kuzeydoğu Azerbaycan, merkez Tebriz olmakla üçüncü Ostana, Batı Azerbaycan merkez Urmiya olmak üzere dördüncü Ostana dahil edildi. Bu bölme sonucu nüfusu tamamen Azerbaycanlılardan oluşmuş Zencan ve Gervin, özellikle onların çoğunluğu oluşturduğu Hemedan, Sultanabad, Reşt, Pehlevi ve diğer araziler Azerbaycan’dan kenarda kalıyordu.[3]

1939 yılı bilgilerine esasen İran’da nüfus sayısı 16. 6 milyon idi.[4] Bunların 5.5 milyonu Güney Azerbaycan’da yaşamaktaydı. Azerbaycan’ın en büyük şehri olan Tebriz’de 300 bin kişi yaşıyordu. Genellikle Güney Azerbaycan nüfusunun %20’si şehirlerde, %80’i ise köylerde oturuyordu. Azerbaycan tüm İran’da nüfusun en yoğun yaşadığı bölge idi. Nüfus sayımı ile ilgili olarak 1937-1938 yıllarında Sovyet Azerbaycanı’ndan 50 bin insan Sovyet vatandaşı olmadığı için eski İran tebaları gibi Güney Azerbaycan’a sürgüne gönderildiğini belirtmek gerekir.[5]

İkinci Cihan Savaşı yıllarında Güney Azerbaycan’da 90 sanayi kurumu, 25 küçük elektrik enerji santralı vardı. Sene içerisinde 1 milyon ton buğday, 256 bin ton çeltik, 24 bin ton nohut, 135 bin sentner pamuk toplanmaktaydı. 30. yılların sonlarında Azerbaycan’da 7 milyon küçükbaş, 720 bin büyükbaş hayvanın 15 bini katır, 15 bini deve vb. olduğu belirtiliyor.[6]

İkinci Cihan Savaşı’nın ilk günlerinde Batı Ukrayna ve Batı Beyaz Rusya sorununun çözülmesi Sovyetlerin Güney Azerbaycan’a ilgisini artırmıştı. Daha 1940 yılının ilk başlarında bu sorun Moskova’nın askeri-strateji planına dahil edilmiştir. Diğer bölgelerle yanısıra Sovyetler Birliği ilk önce burada arazi yayılmacılığı amacı taşıyordu. İran’ın Almanya ile işbirliği ve özellikle 1941 yılının ilkbaharında Yugoslavya ve Yunanistan’ın işgalinden sonra Almanya’ya güvenin kesinleşmesi Sovyetlere Güney sorununda ilave imkanlar sağlıyordu. 1941 yılının Mart ayında Sovyet Azerbaycanı Komunist Partisi Genel Kurulu’nun başkanı Mircafer Bağırov Stalin’e gönderdiği “Güney Azerbaycan hakkında kısa rapor”unda: “İran’ın Şah Hükumeti Azerbaycan halkının Sovyet Azerbaycanı’na kavuşmak isteğini bildiğinden her gün polis rejimi ve ceza önlemleri güçlendirilmektedir” diye yazıyordu.[7]

Sovyet ordularının İran’a müdahalesi sırasında Güney Azerbaycan’da çalışmak için Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden 3816 sivil gönderilmişti. Güneye uğurlanacak Sovyet Azerbaycanı heyetine Azerbaycan Komunist Partisi Genel Kurulu üçüncü sekreteri (genel başkan yardımcısı) Aziz Aliyev başkan tayin edilmişti.[8]

Devlet savunma kurulunun kararı ile Zakafkasya cephesi askeri şurasının emrine göre 25 Ağustos 1941 yılında Sovyet orduları Güney Azerbaycan’a girdi. Böylece Güney Azerbaycan’ın hayatında ve tarihinde yeni bir devir başladı ve 1946 yılının Aralık ayına kadar devam etti.

Sovyet-İngiliz ordularının İran’a girmesinin ilk sonucu, Ağustos ayının sonlarında İran hükumetinin istifaya gitmesi, 17 Eylül’de ise Rıza Şah’ın tahttan el çekmesi oldu. O gün 22 yaşlı veliaht Mehemmed Rıza yeni şah ilan edildi.

Sovyet orduları İran’a girdikten 20 gün sonra Sovyet Azerbaycanı’ndan 500 kişilik ilk memur takımı Eylül ayının ortalarında Güney Azerbaycan’a gönderildi. Bu takımın başlıca görevi Güney Azerbaycan’da Sovyet etkinliğini yaymak, oradan durumu öğrenmek, edebiyat, sanat, kültür, ekonomi ve diğer alanlarda Sovyet Azerbaycanı’nın başarılarını göstermek idi. M. C. Bağırov Güney Azerbaycan’a uğurlanan görevliler karşısında konuşma yaparak onlara söylemişti: “Güney Azerbaycan’a öyle yardım yapılması gerekiyor ki, ne Şah hükümeti, ne de İngilizler bizi İran’ın iç işlerine karışmakla suçlamasınlar”. Konuşmasının sonunda ise “siz çok büyük bir sorundan dolayı oraya gidiyorsunuz. Siz üzerinize düşen görevi yapmakla Azerbaycan halkına çok büyük bir hizmet yapmış olacaksınız. Siz bu şerefli görevi yapmakla yüzyıllardır ikiye ayrılmış kardeşlerimizin dileklerini yerine getirmiş olacaksınız.”[9]

Sovyetlerin ilk adımlarından sonra İran hükümeti Güney Azerbaycan’daki durumdan ciddi bir şekilde rahatsız olmaya başlamıştır. Yeni oluşturulmuş Forugi hükumetinin Dışişleri Bakanı görevini yapan Mirze Ali Han Soheyli yabancı ülkelerde bulunan İran diplomatik temsilcilerine gizli olarak, Sovyet tehlikesine karşı durmak için İngilizlere üstünlük vermelerini ve Azerbaycan sorunu ile ilgili cidden uğraşmalarını bildirmişti. O, Ankara’daki İran Büyükelçisine şöyle yazar: “Eğer çalışmalarınız bundan sonra da böyle devam ederse, biz Azerbaycan’ı kaybedeceğiz.”[10]

İlk devirden başlayarak Sovyet yönetimi Güney Azerbaycan sorunu ile ilgili kararsız bir siyaset yürüttü. Sovyet özel hizmet idaresi İran’ı etkileyebilme vasıtası olarak “Kürt terörü” sorunundan yararlanmak konusunda önerge hazırlamıştı. Ama bu sorunu daha yakından takip eden Tahran’daki Sovyet Büyükelçisi A. Smirnov “Kürt sorunu ile oynamanın” aleyhine idi. O bu konuda şöyle yazar: “Bizim İran’ın kuzeyinde siyasi çalışmalarımız Azerbaycanlılara dayanmalıdır.”[11] Böylece önceden kabul edilmiş 2500-3000 kişi yerine 1941-45 yıllarında Sovyet Azerbaycanı’ndan Güneye gönderilenlerin sayısı 600 kişiyi geçmedi. Bu da düşünülmüş çalışmaları yapmak için yeterli değildir. Ama toplu tirajla yayınlanan “Vatan Yolunda” gazetesi ve ayrı ayrı şehirlere gönderilmiş siyasi görevliler kısa süre içerisinde büyük işler yaptılar. Sovyet Azerbaycanı’na yönelme hızla artıyor, halkın milli özünü tanıma süreci derinleşiyordu. Hatta Ekim İnkilabı’nın 24. yıldönümü sırasında halk arasında 7 Kasım’da Güney Azerbaycan’da Sovyet hakimiyeti kurulacağı söyleniyordu. Lakin 1941 yılının Kasım-Aralık aylarında Sovyet-Alman cephesinde durumun gerginliğinden dolayı Sovyetler Birliği yönetimi Güney Azerbaycan sorunu ile ilgili ölçülü siyaset yürütmeye başladı. 1941 yılının sonlarında Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanlığı’nın gizli emriyle Tahran’da bulunan Sovyet Büyükelçiliği’nin, Tebriz’deki konsolosluğun görevlileri, Sovyet Azerbaycanı’ndan gelen siyasi memurlara karşı gizli belgeler toplamaya başlamışlardı. Bu belgeleri toplamakta amaç, A. Aliyev grubunun çalışmalarını yarım koymak ve onları Azerbaycan’dan dışarıya çıkarmak idi. Bundan dolayı Büyükelçi Smirnov 12 Ocak 1942’de Sovyet Azerbaycanı’ndan gelmiş siyasi grubun aleyhine Sovyet Dışişleri Bakanlığı’na geniş bir rapor göndermişti. Smirnov şöyle yazıyordu: “Aliyev grubunun geniş açıklamada bulunmasının bize yarar sağlama ihtimali çok az, oysa o, kendisi burada Komunist Partisi Genel Kurulu’nun katibi gibi tanımaktadır. Onun bu işi yönetmesi İranlıların, Türklerin, İngilizlerin rahatsızlığına neden olmuştur. Aliyev grubunun oluşumundan yalnız Soheyli değil, Buhard (İngiliz Büyükelçisi -C. H.) ve Türk büyükelçisi de haberdardır.”[12] Lakin olayların böyle yürümesini ilk zamanlar Güney Azerbaycan sorunundan sorumlu olan M. C. Bağırov benimseyemiyordu. Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı mektubunda ne Aliyev, ne de grup üyeleri İngiliz, Türk ve diğerleri karşısında açıklamada bulunmadığını temellendirmeye çalışıyordu: “Ben ölçülü davranmaya çalışıyorum ki, hiçbir şeyi umursamadan kuşkulu insanlarla sarhoşluk yapan ayrı ayrı görevlilerimiz onları açıklasınlar. Mevcut durumun imkansızlığı, bizim orada ilk günlerde başlattığımız büyük çalışmaları sürdürmemizi Smirnov veya başkası belli ki, engellemeyi başarıyor.”[13]

M. C. Bağırov Sovyet Azerbaycanı görevlilerinin Güney Azerbaycan’da bulunmasından dolayı Moskova’ya yazdığı mektuplar bir sonuç vermedi. 29 Ocak 1942’de Tahran’da Sovyetler Birliği, İngiltere, İran arasında ittifak (birlik) anlaşması imzalandı ve İran’ın arazi bütünlüğüne güvence verildi. Büyük savaşın Sovyetler için gergin safhasında İran askeri sorumlulukları daha önemli idi. Güney Azerbaycan sorunu Sovyetler Birliği’nin siyasetinde arka plana geçti ve 29 Ocak Antlaşması’ndan sonra orada bulunan Sovyet Azerbaycanı görevlileri geri çağrıldı. Ama bu görevlilerin 6 ay süre içerisinde orada bulunması Güney Azerbaycan’da olayların sonraki durumu için önemli rol oynamıştı. Türk dilinin, edebiyatının, siyasi bakışların tamamen milli gelişimine güçlü etki yapmıştır.

İran hakkında üç taraflı antlaşmanın imzalanması onun uluslararasındaki durumunu olumlu yönde etkiledi, batıya yönelmesini epey güçlendirdi. 1942 yılının Ağustos ayında kurulan Gevam es Seltene hükumeti ABD ile ilişkilerinin güçlendirilmesine özellikle dikkat ediyordu. Onun davetiyle Amerika maliye heyeti İran’a gelmişti. 1942 yılının sonbaharında ise ABD askeri heyeti İran’a davet edilmişti.

1942 yılının sonbaharında Sovyet siyasi daireleri Güney Azerbaycan’dan Sovyet Azerbaycanı’nın görevlilerini geri çağırmakla yanlışlık yaptıklarının farkına vardılar. Ekim ayının sonunda Sovyet Büyükelçisi Smirnov Tahran’da bulunan Sovyet askeri ve diplomatik görevlilerini topladı. Toplantıda müzakeresi yapılan konu Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanlığı’nın gönderdiği direktifte belirtmişti: “Bizim konsolosluğun görevlileri ve askeri arkadaşlarımız unutuyorlar ki, Kuzey İran’ın ahalisi esasen Azerbaycanlılardır… Asıl ve başlıca iş gibi tüm dikkat Azerbaycan halkının rağbetinin kazanılmasına yöneltilmelidir.”[14]

1944’te Güney Azerbaycan’da durum yavaş yavaş değişmeye başladı. 1943’te gizli yapılan jeoloji keşif çalışmaları sonucu belli oldu ki, Azerbaycan’da, Gilan’da, Mazardaran’da bulunan petrol rezervleri, İngilizlerin gözetiminde bulunan Güney İran’daki petrol rezervlerinden hiç de az değildir. Petrol ilgisinin yanısıra Sovyet ordusunun savaşta kazandığı zaferler Güney Azerbaycan’da arazi ilgisini yeniden gündeme getirmişti. 1943 yılının Ağustos ayından başlayarak XIV. dönem İran parlamentosuna yapılan seçimlerde Sovyetlerden yardım alan Tude Partisi Azerbaycan’da epey faal oldu. 1944 yılının ortalarında İran Halk Partisi’nin Tebriz il kurulu yeni kuvvetleri kendisine çekmesi nedeniyle güçlendirildi. Sonuçta Güney Azerbaycan’dan seçilen 21 milletvekilinden 8’i Sovyetlerle işbirliği yapmaya hazır olanlar, 3’ü Sovyetler Birliği’ne loyal ilgi duyanlar, 2’si ise kararsızlık durumunda bulunanlar idi. Ama yeni seçilmiş İran Parlamentosu 1944 yılının Haziran ayında yapılan toplantısında 16 bin Tebrizlinin oyunu kazanmış ve halk arasında nüfuz sahibi olan Seyid Cafer Pişeveri’nin seçimini çeşitli mazeretler göstererek iptal ettiler.

1944 yılının ilk başlarında uluslararasında ve İran’da oluşmuş durumla ilgili Moskova Güney Azerbaycan sorununa yeniden döndü. 6 Mart’ta Sovyetler Birliği’nin Halk Komissarları Kurulu V. Molotov’un tavsiyesi ile “Güney Azerbaycan halkına ekonomik ve kültürel yardımın güçlendirilmesi ile ilgili” sorunun müzakeresini yapıp, uygun bir karar kabul etti. Karara esasen Sovyet Azerbaycan’ı siyasi görevlilerinin Güney Azerbaycan’da ve İran’da bulunan Sovyet askeri birliğine 33, ticari idarelere 11, diplomatik dairelere 14 Azerbaycanlı, askerî, siyasi ve ekonomi görevlisi gönderildi. İlk olarak Tahran’daki Sovyet Büyükelçiliği ve Tebriz’de Sovyetler Birliği konsolosluğu Azerbaycanlı görevliler sayesinde sağlamlaştırıldı. Azerbaycan Komunist Partisi Genel Kurul Sekreteri Ehed Yagubov Sovyet Büyükelçiliği’ne danışman tayin edildi, kısa süre sonra geçici işler vekili gibi büyükelçilik görevini yaptı. Azerbaycan Komunist Partisi Genel Kurulu’nun diğer sekreteri Hasan Hasanov ise özel görevle Güney Azerbaycan’a gönderilen siyasi memurların genel başkanı görevine atandı. 1944 yılının Nisan ayında Tebriz’de “Vatan Yolunda” gazetesinin işi düzene kondu. Yalnız bu gazeteyi çıkarmak için 27 basın görevlisi Tebriz’e gönderilmişti.[15]

Özel görevle Güneye gidenlerin başlıca vazifesi Aras’ın aşağı tarafında yaşayan Azerbaycanlıların milli benliklerini, duygusunu yükseltmek, onların yalnız olmadıklarını, sınırın yukarı tarafında kardeşlerinin yaşadıklarını anlatmak idi. Bunun için siyasi propaganda yanısıra, tiyatro, konser grupları, gazete, yayın, sinema, okul, kültür merkezleri, kütüphaneler vb. yerleri kullanmayı düşünüyorlardı. 1944 yılının Mayıs ayında Sovyetler Birliği Halk Komissarları Birliği, Genel Kültürel İlişkiler Topluluğu’nun organı gibi Tebriz’de kültür merkezleri, agroteknoloji istasyonu, basımevi açılmasına izin verdi. Bu çalışmaların devamı olarak 24 Haziran 1944 senesinde V. Molotov Halk Komisarları Soveti’nin Tebriz’de Azeri Türkçesinde okul açılması konusunda karar imzaladı. Yeni açılan okulun çalışmasını sağlamak için Sovyet Azerbaycanı’ndan 36 öğretmen gönderildi. Tebriz’de Türk dilinde okulun açılması halk arasında büyük ilgiyle karşılandı. İlk öğretim yılında okula 800’ü aşkın çocuk alındı. Böylece 1944 senesinin ilkbaharında ve yazında Komunist Partisi Genel Kurulu’nun ve Halk Komissarları Soveti’nin 6 Mart kararına uygun olarak Sovyet Azerbaycanı’ndan Güney Azerbaycan’a 620 kişiyi aşkın çeşitli görevliler gönderildi.[16] Aynı zamanda Güney Azerbaycan’da siyaset değiştiğinden Sovyetler Birliği Dışişleri Komissarlığı, Tahran’dan büyükelçi A. Smirnov’u geri çağırdı, Mihail Maksimov’u yeni büyükelçi tayin etti. 1944 yılının Aralık ayında Azerbaycan-İran Kültürel İlişkiler Topluluğu’nun oluşturulması, güneyde yapılan çalışmalara canlılık getirdi. İlk kez Stalin ödülü almış, meşhur şair Samed Vurgun topluluğun başkanı tayin edildi.

1944 yılının sonbaharında Sovyetler Birliği, İran petrolüyle ilgilendiğini açıkladı. 10 Eylül 1944’te Sovyetler Birliği Dışişleri Komissarı’nın yardımcısı S. Kavtaradze başkanlığında, Tahran’a büyük bir heyet gönderildi. Yolculuğun ilk günlerinde İran’ın Başbakanı Mehemmed Sait ve Mehemmet Rıza Şah’la yapılan konuşmalardan sonra Sovyet heyeti gruplara ayrılarak Azerbaycan’a ve Hazar Denizi’nin güneyine yolculuk yaptı. Birikmiş belgelere dayanarak Sovyet tarafı hala Eylül ayında “Sovyet-İran Petrol Konsorsiyumu” hakkında antlaşmanın projesini Tahran yöneticilerine sundu. Bir taraftan Sovyetlerle görüşmeler yapan İran Hükumeti diğer taraftan savaş bitene kadar yabancılarla petrol konsorsiyumunu yasaklayan kanunu kabul etti.[17] Bir aydan çok süren görüşmeler hiçbir sonuç vermedi ve 25 Ekim’de Sovyet Hükumet Komisyonu Tahran’dan Moskova’ya döndü. O gün Tebriz’de ve Güney Azerbaycan’ın diğer şehirlerinde M. Sait Hükumeti’ne karşı miting ve gösteriler yapıldı. Sovyetler tarafından desteklenen bu itiraz dalgası 9 Kasım 1944’te Mehemmed Sait Hükumeti’nin istifası ile sonuçlandı. Tude Partisi’nin Azerbaycan kuruluşları hükumete karşı yönelmiş itirazlara katıldılar. Kasım buhranında Sovyetlerin onlarla gizli görüşmelerde bulunmuş Gevam es Seltene’yi yönetime getirmek planı gerçekleşmedi. Yeni hükumeti Mürtedakulu Beyan (Seham es-Sultan) kurdu.

İran’da oluşmuş duruma ilişkin Sovyet Azerbaycanı’ndan özel görevle gönderilen siyasi görevlilerin başkanı Hasan Hasanov 13 Şubat 1945’te M. C. Bağırov’a 67 sayfalık “Güney Azerbaycan’la ilgili rapor” göndermişti. Bu yazıda Güney Azerbaycan’da iyi hazırlıklı, halk işine sadakatlı çok sayıda görevliler olduğu” belirtilir. Onun içinde “Ajir” gazetesinin editörü Seyit Cafer Pişeveri gibi Azerbaycanlıların Tahran’dan Tebriz’e getirilmesini gerçekleştirmek gerekiyor.”[18]

1944 yılının Aralık ayında H. Hasanov Tahran’a gidince, Sovyet Büyükelçisi M. Maksimov İran Azerbaycanı’nda burjuva demokratik topluluğu oluşturulmasının Moskova’dan söylendiğini ima etmiştir. Ama Güney Azerbaycan’da durumu daha yakından takip eden H. Hasanov sorunun böyle çözümüne razı değildir. O şunu belirtir: Şimdi Güney Azerbaycan’da en meşhur slogan “AzerbaycanlIların Farsların zulmünden kurtulması, demokratik devlet kurulması ve toprak sorununun çözülmesidir”.[19]

Bu fikri gerçekleştirmek için o Azerbaycan’da Halk Partisi’ni ve onun yönetimini sağlamlaştırmayı, onlara maddi yönden yardımın gösterilmesini tavsiye ediyordu.

1945 yılının Ocak ayında Tebriz’de İran Halk Partisi’nin Azerbaycan kuruluşlarının birinci il konferansı yapıldı. Ama Tude yöneticileri Azerbaycan il kuruluşunun güçlenmesinden ihtiyat ediyor, çeşitli vasıtalarla bu süreci bozmaya çalışıyorlardı. 1945 yılının başlarında Tude’nin ne merkez, ne de il kuruluşlarının çalışmaları Sovyetleri tatmin ediyordu.

1945 yılının Mayıs ayında Almanya üzerindeki zaferden sonra Güney Azerbaycan’da durum ciddileşti. Sovyet Azerbaycanı Dışişleri Komissarı Mahmud Aliyev’e Kuzey ve Güney Azerbaycan’la ilgili acele belge hazırlaması söylendi. Sovyetler Birliği Dışişleri Komissarlığına gönderilen belgede her iki Azerbaycan’da aynı halkın yaşadığı, aynı kültürü ve tarihi paylaştıkları, sosyal, ahlak, maneviyat, edebiyat birliği gibi sorunlar esaslandırılmıştır. Belgede Güney Azerbaycan’ın kurtuluşu için uygun şartların oluştuğu vurgulanmıştır.[20]

Nihayet, 1945 yılının ilkbaharında Sovyetler Güney Azerbaycan’a münasebette kararsız siyasetten gerçek adımlara geçmeye başladı. 10 Haziran’da Halk Komisarları Soveti’nin başkanı İ. Stalin “Kuzey İran’da Sovyet sanayi kurumlarının oluşturulması hakkında” gizli karar imzaladı. Kararda, Tebriz’de ve diğer şehirlerde Sovyet Azerbaycanı sanayi kurumlan zincirinin oluşturulması sözkonusu idi.[21]

Bu karar Güney Azerbaycan’ın yakın gelecekte Sovyet Azerbaycanı’na birleştirilmesinden öngörüyordu. 10 Haziran kararı ile aynı zamanda Sovyetler Birliği Dışişleri Komissarlığı’na ve Azerbaycan Komunist Partisi Genel Kurulu’na, Güney Azerbaycan sorununu çözmek için önergeler hazırlamaları bildirildi. Alınan ilk öneriler sonucu İ. Stalin 21 Haziran’da “Kuzey İran’da petrolla ilgili jeoloji keşif çalışmaları hakkında” Devlet Savunma Kurulu’nun kararı imzalandı. Nihayet, bir aylık hazırlık çalışmalarından sonra “Güney Azerbaycan’da ve Kuzey İran’ın diğer illerinde terörist harekatın oluşturulmasıyla ilgili önlemler hakkında” gizli karar kabul edildi. Kararda İran’ın Azerbaycan illerine geniş hukuklu milli özerklik verilmesi konusunda hazırlık çalışmalarına başlanması maksada uygun sayılırdı. Güney Azerbaycan’da milli harekatı yönetmek amacıyla “Azerbaycan Demokrat Partisi”nin kurulması düşünülüyordu.[22]

Kararın yürütülmesi ayrı ayrı Sovyet yöneticilerinin denetimi altında Azerbaycan Komunist Partisi Genel kuruluna ve Sovyet Azerbaycanı Halk Komissarları Birliği’ne bildirildi. Karardan ileri gelen vazifeleri hayata geçirmek için Sovyetler Birliği’nin Devlet Bankası’na, Azerbaycan Komunist Partisi Genel Kurulu yanında tesis edilmiş özel fona bir milyon manat (altımilyonseksenaltıbindörtyüzyirmiyedi riyal, otuzbeş dinar) para aktarılması için bildirildi.[23]

1945 yılının Temmuz ayında M. C. Bağırov Moskova’dan döndükten sonra onun emrine dayanılarak, Tude Partisi Genel Kurulu’nun üyesi, milletvekili E. Kambahış, o partinin Tebriz il kurulunun başkanı S. Padegan yazar M. E. Şebusteri “Ajir” gazetesinin editörü S. C. Pişeveri gizli olarak Bakü’ye getirildi. Yeni kurulan ADP’nin (Azerbaycan Demokrat Partisi) başkanı S. C. Pişeveri’nin olması kararı verildi.[24] Bununla ilgili o acele olarak İ. Stalin’e, 6 Haziran kararının yürütülmesinde yetkili olan V. Molotov, L. Beriya’ya ve G. Malenkov’a da rapor gönderdi.

Tahran’da Sovyet Büyükelçiliği’nin danışmanı E. Yagubov 1945 yılının Ağustos ayının ilk günlerinde Tebriz’e geldi. Asıl amaç Güney Azerbaycan’da durumu yakından takip etmek ve Azerbaycan Demokrat Partisi’nin kurulması ile ilgili çalışmaları hızlandırmak idi. Ağustos’un sonlarında ADP’nin ilan olunması ile ilgili çalışmalar sona erdi. 3 Eylül’de çeşitli zümrelere ait olan yaklaşık 80 kişinin imzaladığı, partinin kurulması ile ilgili başvuru açıklandı. Başvuruda şöyle deniyordu: “Tarihte bağımsızlığın bayraktarı gibi tanınan Azerbaycan daha Tahran’ın gerici hükumetinin zulmü ve etkisi altında kalamaz, o hür olmalıdır. Azerbaycan halkının kendisinin güzel ana dili vardır. Onlar bu dilde okulda okumalı, idarelerde yazmalıdırlar. Azerbaycan’ın zengin servetleri, onun kendisinin olmalı. Azerbaycan her yönden hür ve bayındır olmalıdır.”[25]

ADP’nin müracaatının ilan olunması ve Güneyde yayılması, birçok şehirde miting ve gösterilere sebep oluyordu. Tebriz’e Marağa, Eher, Culfa, Erdebil, Maku, Salmas ve diğer bölgelerden gelen ADP’nin kurulmasını savunma telgrafları 5 Eylül’den basılmaya başlayan “Azerbaycan” gazetesinde yayınlanıyordu. ADP’nin kurulması ilan olunduğu zamandan dil uğrunda mücadele milli mücadelenin asıl sorununa çevrildi. Türk dilinin yasaklanması, ana dilinde okul ve basının olmaması Güneylilerin en sancılı sorunu idi. Bunu da ADP ilk isteminde kaldırmıştı.

6-7 Eylül’de İran Halk Partisi’nin Azerbaycan il kurulunun konferansı ADP’nin kurulmasına karşı olan İran Tudeçilerinin direnişini kırabildi. Konferansın kararına uygun olarak Tude’nin yerli kuruluşları kendini bıraktı ve onun üyeleri tamamen ADP ile birleştiler. Böylece İran Halk Partisi’nin Azerbaycan’da etkinliğine son verildi.

ADP’nin kurulmasıyla ilgili bilginin açıklanması İran yönetiminin, İngilizlerin ve Amerikalıların ciddi rahatsızlığına neden oldu. Tebriz’de İngiliz konsolosu Uoll “Bu parti, Sovyetperest kuruluş olan Halk Partisi’nden daha tehlikelidir. Halk Partisi’nde zengin insanlar yoktur… Yeni Demokrat Partisi’nin içinde çok sayıda nüfuzlu insanlar gözükür, onun programı çok akıllıca düzenlenmiştir. Eğer bu parti kendi ideallerini hayata geçirirse, onu tüm Azerbaycan halkı savunacaktır. Bu amaçla o, çok ileri gidecektir”[26] diyordu.

Eylül ayında Güney Azerbaycan’ın tüm şehirlerinde ve birçok yerlerinde ADP’nin şubeleri kuruldu. 2 Ekim’de Tebriz’de partinin kuruluş kurultayı işe başladı. Kurultayda çeşitli yerlerden seçilmiş 237 temsilci bulunuyordu. Kurultay 41 kişiden oluşan denetleme komisyonu seçti. Seyid Cafer Pişeveri partinin başkanı, İ. Refili, S. Padegan, H. E. Sebusteri ise başkan yardımcıları görevine seçildiler. Kuruluş kurultayı ile halk partisinin il kurulunun ADP ile birlişmesi süreci sona vardı. Demokrat partisi yavaş yavaş Güney’deki durumu denetimi altına aldı.

Oluşmuş durumun ciddiliğini düşünerek 1945 yılının 8 Ekimi’nde Sovyetler Birliği Komunist Partisi Genel Kurulu ve Halk Komissarları Birliği Güney Azerbaycan’da askeri yönden sağlamlaştırmak konusundaki karar kabul etti. Bakü Askeri Dairesi’ne ve Azerbaycan Komunist Partisi Genel Kurul Yönetimi’ne, Güney Azerbaycan’da özerklik harekatına karşı direniş yapanları ortadan kaldırmak için görevli ayırmaları bildirildi. Bu karara uygun olarak 80 deneyimli operasyon görevlisi acele olarak Güney Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerine gönderildi.[27]

Ekim ayının son on gününde Sovyet Azerbaycanı’ndan gelen özel görevlilerin yöneticisi Hasan Hasanov, Ağaselim Atakişiyev (Devlet Güvenlik Kurulu Başkan Yardımcısı), Mirze İbrahimov (Eğitim Komissarı, yazar), Tebriz üçlüsü (Pişeveri, Şebusteri, Padegan) ile 4 toplantı yapıldı. Bu toplantıda Güney Azerbaycan’da durum parti kuruculuğu milli özerklik, ana dilinin uygulanması vb. sorunlar geniş olarak tartışıldı.

Ekim’de M. İbrahimov ve diğer Sovyet yetkili memurlarla konuşmasında Pişeveri ADP’de gizli bir fraksiyon mücadelesi olduğunu açıkladı. Ama ona genel kurulda hakimiyet kurması ve güç birliğini sağlamak için, soğukkanlı ve dayanıklı çalışmalar yapması tavsiye olundu.

Azerbaycan’da olayları önlemek için Tahran hükumeti ise karşı ekonomi boykot metodunu seçti. Ama bunun bir sonucu olmadı. Tahran ekonomi boykotunu etkisiz hale getirebilmek için Sovyetler Birliği Halk Komisarları Soveti’nin başkanı V. Molotov 4 Kasım’da İran Azerbaycanı ile ticaret ilişkilerinin genişletilmesi ile ilgili bir karar imzaladı. Acele olarak Tebriz’e 1500 bin metre kumaş, 1500 ton kesme şeker, 4880 ton petrol ürünleri, 200 ton iplik, 200 ton kağıt gönderildi. Ve Güneyde birikip kalmış mallar Sovyet ticaret organları tarafından alındı. Bu adımlar ADP’nin durumunu epeyce iyileştirdi. Propagandasını etkili kıldı.

Kasım ayında İran’ın yönetim organları Azerbaycan’daki duruma ilişkin bir sıra adım attı. Harbiye Bakanı Riyazi, Tahran’da Sovyet Büyükelçiliği’nin askeri ateşesi Albay Razin’le görüştü. 18 Kasım’da geçici olarak büyükelçi görevini üstlenen Ehed Yagubov başbakan Hakimül-mülk’ün kabulüne çağrıldı. İran Dışişleri Bakanlığı Sovyet Büyükelçiliği’ne nota sundu. Tüm görüş ve tartışmalarda, aynı zamanda notada Azerbaycan’da oluşmuş durumdan tedirgin olduğunu belirtti, orada çeşitli siyasi grupların etkinliği konuşuldu ve Azerbaycan’da İran askeri birliklerini göndereceğini duyurdu. İran hükumeti Sovyetlerin yanıtını beklemeden Tebriz’e ordu göndermeye başladı. Ama Şerefabat’ta İran ordusunun önü kesildi. Sovyet Ordusunun baş karargah amiri orgeneral A. Antopov’un emrinde “İran hakimiyetinin bizim bölgeye yeni ordu göndermesi ile ilgili herhangi bir çabasına izin verilmesin” denmekteydi.[28]

Tahran’ın korkutma çabalarına rağmen 19 Kasım’a kadar yapılan 180’i aşkın gösteri ve toplantıda Azerbaycan Halk Kongresi’ne seçilmiş 687 temsilci Tebriz’e geldi. 20-21’de kabul edilen Azerbaycan Halk Kongresi’nde S. C. Pişeveri “Şimdiki durumla ilgili” bir konuşma yaptı. Kongre İran Şahına, Meclis Başkanına ve Başbakana yöneldilmiş 7 maddeden oluşmuş beyanname kabul etti. Azerbaycan halkının başlıca istekleri bu belgeye yansımıştır. Beyanname aynı zamanda dünyanın demokratik devletlerine yöneltilmiştir. Beyannamede denirdi: “Biz dünyaya duyuruyoruz: Yeryüzünde bir millet mevcuttur ki, o kendi hukukunu tüm vasıtalarla korumaya karar vermiştir. Asya’nın bir köşesinde bu millet kendi azadlığı için demokrasi bayrağını kaldırmıştır.”[29]

Azerbaycan Halk Kongresi’nden 2 gün sonra milli heyet Azerbaycan parlamentosuna seçimleri Kasım ayının 27’sine tayin etti. 3 Aralık’ta parlamento seçimleri sona erdi. 100 kişilik Azerbaycan parlementosuna 95 milletvekili seçildi. İran’da ilk defa olarak kadınlar seçim bölgesine gelip oy kullandılar.[30]

Tebriz’de parlamentonun açılışı ile ilgili olarak M. C. Bağırov Aralık ayının ikisinde gündemdeki konular hakkında Stalin’e, Molotov’a, Beriya’ya ve Malenkov’a bilgi ulaştırdı. 5 Aralık’ta V. Molotov’un ona gönderdiği telgrafta şöyle deniyordu: “Sizin 2 Aralık, 339 nolu telgrafınıza cevap olarak bildiririm; Milli Kurul ve Demokrat Partisi Genel Kurulu’nun önerileri ile anlaşabilir”.[31]

Artık Aralık’ta tüm Güney Azerbaycan ADP’nin denetiminde idi. Son hazırlık çalışmalarından ve Sovyet siyasi daireleri ile anlaşmadan sonra 1945 yılının Aralık ayının 12’sinde (1324 yılı Azer ayının 21’inde) Azerbaycan parlamentosunun ilk toplantısı yapıldı. Azerbaycan halkının tarihinde ve kaderinde önemli bir olay olan “21 Azer” günü tarihe kavuştu. Mirze Ali Şebusteri Meclis Başkanı, S. C. Pişeveri başbakan seçilerek Azerbaycan hükumeti kuruldu. Zeynalabdin Giyami mahkeme başkanı, Firidun İbrahimi ise Azerbaycan savcısı görevine tayin edildi. Milli hükumetin kurulmasından sonra Azerbaycan valisi, İran’ın eski başbakanı M. Beyat Tebriz’den gitti. Kasım ayının sonlarından itibaren onun ADP liderleri ile yaptığı konuşmalar hiçbir sonuç vermedi. Azer’in 21’inden bir hafta sonra Tebriz’de ve diğer şehirlerde bulunan İran ordusu ve jandarma kuvvetlerini etkisiz hale getirmek için güvenlik önlemleri aldı. Aralık ayında Güney Azerbaycan’da yönetimin ele alınma süreci sona erdi.

İran hükumetinin Azerbaycan sorununu 3 devletin ABD, SSCB, Büyük Britanya Dışişleri Bakanlarının Moskova’da yapılan toplantısında gündeme getirmek çabası boşa gitti. ABD Devlet Sekreteri C. Brinsin ve Britanya Dışişleri Bakanı E. Bevin’in İran sorunu ile ilgili İ. Stalin’i ve Dışişleri Bakanı V. Molotov’u etkileme çabası da boşa gitti. İran başbakanının Moskova’yla direkt konuşmalara başlamak önerisine Sovyet tarafı hiçbir yanıt vermedi.[32]

Moskova görüşmeleri sırasında İ. Stalin’le görüştükten sonra C. Brins Azerbaycan sorununun ağırlaştığını ve problemin Birleşik Milletler’de tartışılmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı. O Aralık ayının 20’sinde Moskova’da Amerika Büyükelçisi A. Harriman vasıtasıyla İran hükumetine olan tavsiyelerini Tahran’daki Amerika Büyükelçisi V. Mörre’ye ulaştırdı. Orada şöyle deniliyordu: Lütfen gayri resmi ve gizli bir şekilde başbakana duyurun! Siz, İran hükumetinin Azerbaycanlılar tarafından sunulan istemlere toleranslı davranılmasını tavsiye ediyorsunuz. Özellikle okullarda Türk dilinin Fars diliyle birlikte öğrenilmesi ve İran anayasasına uygun olarak il encümenlerinin kurulmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Tabii, ayrı bir ülke olmasını önlemek için büyük adımların atılması mümkündür”.[33]

Bu önergenin aksine başbakan Hakümül-mülk Amerikalıları inandırmaya çalışıyordu ki, Azerbaycan halkı hiçbir zaman Türk dilini kendi ana dili gibi görmemiştir. Moskova görüşmelerinde ABD ve Britanya’nın etkisi ile Sovyetler ordularını İran’dan çıkaracağını düşünen başbakan Hamümül- mülk’ün siyaseti iflasa uğradı. 21 Ocak 1946’da Hakimül-mülk istifa dilekçesini Şah’a sundu. Gevam es Saltanat’ın hakimiyet yolu açıldı. Güney Azerbaycan’da hakimiyeti ele alma sona erdikten sonra olayların hangi yönde gelişeceği hem Tebriz, hem da Bakü liderleri için özel bir önem taşıyordu. 31 Aralık 1945’te M. C. Bağırov Tebriz liderlerinden soruyordu: “Onlar İran’dan ayrılmak, özerklik, diğer şekilde yaşamak hakkında fikirlerini kesinleştirdi. Eğer İran’dan ayrılmak isterlerse, kendi devletlerini nasıl isimlendirecekler: Halk Cumhuriyeti yahut Milli Hükumet?” Yeni yılın ilk günlerinde Güney Azerbaycan’da durum yavaş yavaş yoluna girdi.

2 Ocak’ta Milli Hükumet tarafından Urmiya’ya, Erdebil’e, Eher’e, Hoy’a yeni valiler tayin edildi. 6 Ocak için Güney Azerbaycan milli harekatının tarihi günü, diyebiliriz. Çünkü aynı gün Milli Hükümet Türk dilinin devlet dili olmasını, Tebriz’de devlet üniversitesinin oluşumunu, öksüz ve sahipsiz çocukların eğitimiyle ilgili tarihi kararı kabul etti. Aynı zamanda parlamento despot Rıza Şah’ın Tebriz’deki anıtının kaldırılması, Sattarhan’ın ve Bağırhan’ın anıtlarının konulması kararını verdi. Kültür, öğretim ve eğitim alanında düzenlemelerin yanısıra ülkenin hukuk, coğrafi, ticaret, seçim ve yasama ve başka bu gibi işlerinde de birçok ıslahat yapıldı. 8 Ocak’ta parlamento il, yer, bölük encümenlerinin ve belediyenin seçimi ile ilgili kararları kabul etti. Ülkenin 20 yaşını doldurmuş tüm vatandaşlarına seçmek, 25-70 yaş arası vatandaşlarına ise seçkili organlara seçilme hakkı verildi. Ocak ayının ortalarına doğru ülke anayasasını hazırlayacak komisyon oluşturuldu.[34]

Ocak ayının ilk yarısında önce ıslahatlara başlanması nedeniyle halkın siyasi faaliyetleri hayli çoğaldı. Düzenlemelerin derinleşmesi Güney Azerbaycan’ı bağımsızlığa yöneltti. M. C. Bağırov’un 31 Aralık “Ülkenin geleceği” sorusunun yanıtı 16 Ocak’ta imzalanmış “Azerbaycan Halkının İstemleri” isimli belgede yansıtılmıştı. Bu tarihi belgeyi başbakan Pişeveri, Meclis Başkanı Şebusteri, ADC Başkan Yardımcısı S. Padegan, Eğitim Bakanı M. Birya, İçişleri Bakanı S. Cavid imzalamışlar. 12 maddeden oluşturulmuş bu belgede şöyle denilmektedir: “Bizim ülkemiz Azerbaycan Milli Demokratik Cumhuriyeti olarak adlandırılmalıdır. Biz tarihi, coğrafi ve etnoloji bölgelere dayanarak kurduğumuz Milli Demokratik Cumhuriyetin bünyesine aşağıdaki esas şehirleri dahil ederiz: Tebriz, Erdebil, Urmiya, Miandab, Marağa, Salmas, Hoy, Merend, Myana, Enzeli, Maku, Eher, Herovabad, Zencan, Gezvin ve Hemedan.”[35]

Ocak ayında Azerbaycan sorunu uluslararası müzakereye çıkarıldı. Ayın 19’unda başbakan BM’nin Londra’da yapılan ilk oturumunda İran temsilcilerinin başkanı, Britanya’da büyükelçi S. H. Tağızade’ye “İran’ın Sovyetler Birliği ile mübahesesi” sorununu tartışmaya çıkarması söylenmişti. O gün Tağızade İran’ın şikayet dilekçesini BM yönetimine sundu. İran’ın mektubunu okuduktan sonra SSCB’nin BM’de temsilci başkanı A. Vişinski 24 Ocak’ta güvenlik kurulu başkanına mektupla başvuru yaparak İran’ın tezini reddetti. Ertesi gün GK’nin toplantısında aynı konuda konuşma yaptı. Azerbaycan sorununun BMGK’nin müzakeresine çıkarılması ile ilgili olarak Milli Hükumetin lideri S. C. Pişeveri Azerbaycan halkı adına BM’ye başvurdu. Orada şöyle denilmektedir: “Azerbaycan Milli Hükumeti halkın iradesi ile büyük demokratik devletlerin halklara bağımsızlık vaadettiği Atlantik Hartiyası’na uygun kurulmuş ve yadsınmaz bir faktöre çevrilmişti. BM’ye müracaatta bulunan Azerbaycan halkı rica ediyor, Azerbaycan Milli Hükumeti gibi kabul edilsin, diğerlerinin müdahalesi olmadan ona kendi talihini belirlemek olanağı sağlansın.[36] 30 Ocak’ta BM Güvenlik Kurulu Azerbaycan sorunu ile ilgili bir karar aldı. Kararda Sovyet ve İran tarafının bu sorunla ilgili konuşmalara hazır olduklarını, konuşmaların yakın zamanda başlayacağını düşünerek, Güvenlik Kurulu’na konuşmalarla ilgili bilgi verilmesini önerir ve bilgi isteminde bulunmak hakkını kendinde saklar.[37]

İran’da ve İran dışında Azerbaycan’la ilgili durum zorlaştığından 1946 yılının Şubatı’nda Milli Meclis halk ordularının oluşturulması hakkında bir kanun düzenledi. Ülkenin savunmasını sağlamlaştırmak için 1946 senesinin ortalarında askeri eğitim görmüş Azerbaycan ordusu hazırlıklı olmalı idi. 15 Şubat’ta orduya çağrı yapıldı. Ocak ayında başlanmış düzenlemeler Şubat ayında da yürütüldü. Meclis ve Milli Hükumeti Azerbaycan’dan mal ihracı nizami olmayanların yargılanması, 21 Azer Madalyası, toprakların bölünmesi ve diğer yönlerde çok önemli kararlar aldı. Tebriz radyosunu kurma çalışmaları başlandı.

Azerbaycan’da ıslahatların genişlediği, kuruculuk çalışmalarının yapıldığı bir zamanda yani Şubat ayında Tahran’da Gevam es Saltana hükumeti kuruldu. 18 Şubat’ta o, Meclis’te konuşmasında Sovyetlerle ilişkilerin karşılıklı saygı ve güvene dayalı şartlarla kurulacağını duyurdu. Ve hemen Moskova’dan davet aldı. 19 Şubat’ta Moskova’ya gelen Gevam 7 Mart’a kadar Sovyet yönetimi ile görüşmeler yaptı. İ. Stalin ve V. Molotov’la konuşmaların asıl konusu Sovyet ordularının İran’dan çıkarılması, Azerbaycan sorunu ve petrol sorunu idi. Her üç sorunla ilgili, tarafların bakış açıları birbirinden çok farklıydı. Gevan Moskova görüşmelerinde, sonraki iki sorunun doğrudan doğruya birinci sorun ile ilgili olduğunu vurguladı.[38] İki haftadan çok devam eden Moskova görüşmelerinde hiçbir sorunda anlaşma olmadı, hiçbir belge imzalanmadı. Büyük umutlarla Moskova’ya giden Gevam eliboş Tahran’a döndü.

2 Mart 1946’da Sovyet ordularının İran’da kalma süreci bitti. Ama Sovyetler Birliği Telegraf Ajansı’nın (SBTA-TASS) yaydığı bilgiye göre, Sovyetler Birliği kendi ordularını yalnız Meşhet, Şebrut ve Semnan’dan çıkardı. Bu belgede bu durum çözülene kadar Kızılordu’yu İran’ın ilçelerinde bulunduracağını bildirdi. Tebriz’de Amerika başkonsolosu R. Rossou Devlet Sekreteri C. Birns’e 3 Mart’ta gönderdiği gizli belgede, 3 Mart’tan başlayarak SSCB sınırlarından Tebriz’e askeri kuvvetlerinin getirilmesini bildirdi.[39] 4 Mart’ta Amerika Birleşik Devletleri cumhurbaşkanı H. Truman Sovyetlerin Azerbaycan’da yürüttüğü siyaseti tartışmak için Devlet Sekreteri S. Birns’i kabul etti. 5 Mart tarihinde bu sorunla ilgili olarak ABD Sovyetler Birliği’ne nota verdi. 6 Mart’ta Tebriz’den Devlet katibine yazdığı gizli raporda, başkonsolos R. Rossou şöyle yazıyordu: “Sovyet askeri birleşimlerinin sınırı geçmeleri gece gündüz devam ediyor. Orgeneral Bagramyan Tebriz’e geldi ve Azerbaycan’da bulunan orduların komutanlığını kabul etti. Diyorlar ki, orgeneral Bagramyan tank savaşı konusunda uzmandır. Tebriz-Tahran yolu gayri askeri trafik araçları için kapatılmıştır. Sovyet orduları Tahran yönünde ilerliyor. Azerbaycan ordusunun niSSCBeten çok sayılı birlikleri de aynı zamanda hareket ediyor. Tebriz’de bulunan işgal ordusundan ve Rusya’dan Mahabad-Kürdistan yönüne askeri birlikler gönderiliyor. Dolayısıyla, Sovyet ordularının büyük askeri ameliyatlara hazırlıklı olduğu belli oluyor”. Tebriz’de gördüklerinden heyecanlanan Amerika başkonsolosu Devlet Departmanı’nı “Sovyetlere karşı resmi önlemler alınmalıdır” diye uyardı.[40]

Bu bilgileri edindikten sonra ABD yetkilileri Sovyetlere ilişkin kararsızlıklara son verdiler. 7 Mart’ta Azerbaycan’dan alınmış bilgileri tartışmak için uzmanların katılımı ile Devlet Departmanı’nın yüksek makamlı şahısları toplantıya çağrıldı. Duvara asılı Azerbaycan haritası üzerinde Sovyet tanklarının İran’ın güneyine, Irak ve Türkiye’ye doğru ilerlediğini gösteren C. Birns elini avucuna vurarak şöyle dedi: “Şimdi bizim her iki petrol çelleğini onlara vermemiz gerekecek”.[41] 8 Mart’ta devam eden tartışmalarda itiraf ediliyor ki, ABD’nin Güney Azerbaycan’dan Sovyetleri çıkarmaya yeterli gücü yoktur. Onun için Sovyetler konusunda uzman Çarlz Bohlen şunu teklif etti: “Kendini savunmak için korkutmadan daha iyi bir vasıta yoktur.”[42] Toplantının sonucu olarak Sovyetlere 8 Mart’ta ikinci kez sert bir nota gönderildi. Notanın sonunda şöyle deniyordu: “ABD bilmek istiyor ki, Sovyetler İran’dan çıkmak yerine niçin oraya ilave ordu birlikleri getiriyor”. ABD hükumeti gönderdiği notada Sovyet yöneticilerinden son bir hafta içinde Güney Azerbaycan’da geçen olayların nedenlerini açıklamayı talep ediyordu.[43]

Sovyetlerin Azerbaycan’da askeri hazırlığı ABD’nin bu sorunla ilgili siyasi-diplomatik açıklamaları ve gizli askeri nitelikli kararların kabulü sonucunda uluslararası durum II. Dünya Savaşı’ndan sonra daha da gerginleşmişti. Güney Azerbaycan’da meydana gelen son olaylar, özellikle Pişeveri’nin merkezi hükumeti korkutan konuşmalarla ilgili bilgilerinin Tahran basınında yayınlanması İran’da büyük bir tedirginlik oluşturmuştu. “Yüzlerce Tahran’lı Sovyetlerin askeri saldırısını duyup kendi eşyalarını yok pahasına satarak güneye doğru kaçmaya başladılar.[44] Gevam Güvenlik Kurulu’na başvuruda bulunmak için Tahran’daki ABD ve İngiltere büyükelçileriyle gizli konuşmalar yaptı. Aynı zamanda M. C. Bağırov Culfa’da Milli Hükumet’in önderleri (Pişeveri, Şebusteri, Cavit) ile buluşup, Azerbaycan’ın savunma kabiliyetlerinin sağlamlaştırılması konusunu tartıştı. O gergin günlerde İran’a yeni tayin olunmuş büyükelçi İvan Sadçikov 18 Mart’ta Tahran’a geldi. O kendisiyle Sovyet ordularının çıkarılması, petrol, Azerbaycan sorunu ile ilgili Sovyetler Birliği’nin önergesini Tahran’a getirmişti. Buna rağmen İran yöneticileri, ABD ve Britanya’nın tavsiyesi üzerine sorunun müzakeresinin BM’ye çıkarılması ile ilgili başvuruda bulundu.

20 Mart’ta başbakan Ahmet Gevam yeni Sovyet büyükelçisini kabul ettiğinde Sadçikov İran’ın BM’ye başvurusundan dolayı Sovyetler Birliği’nin tedirgin olduğunu ifade etti. Cevabında Gevam bildirdi ki, eğer Sovyetler Birliği onu kanuna zıt davranışta bulunmaya zorlarsa, onun tek çaresi istifa olacaktır. Seçilecek yeni başbakanın ona nazaran daha çok Sovyetler Birliği’ne yönelik olacağını zannetmiyorum. Ahmet Gevam’ın bu yanıtı, Sovyetleri bir daha bu konu üzerinde düşünmeye sevk etti.

İran’ın BM’ye başvuruda bulunması, Sovyet büyükelçisi ile soğuk konuşma, Sovyetlerin ise Azerbaycan’a askeri yükleri taşımaya devam etmesi, Tahran’da tedirgin bir hava oluşturmuştu. Şimdi yalnız imkanlı şahısların değil, Şah ve Başbakanın Tahran’dan gitmesiyle ilgili haberler dolaşıyordu. Devlet Sekreteri S. Berns İran’daki Amerika Büyükelçisine “Eğer Şah ve Hükümet Tahran’dan giderlerse, onları müşahit olarak görevli ayırmalarını” söylemişti.

İran’dan Sovyet ordularının çıkarılması, Azerbaycan sorunu ile ilgili olaylar 20 Mart’ta Washington’da ve New-York’ta gergin bir hava oluşturmuştu. Birçok tarihçi H. Truman’ın Sovyetlere 21 Mart’taki sözlü uyarısına cevap olarak Sovyetlerin, kendi ordularını 24 Mart’ta Azerbaycan’dan çıkaracağı ile ilgili haberler yaydılar. Bu sorunla ilgili sonraki konuşmasında Truman şunu belirtiyordu. “Stalin razılaştırılmış bir zamanda, İran’ı terk etmekten imtina ederse, ona bildiririm ki, aksi halde ben İran körfezine yüzüp geleceğim.”[45]

1979 yılında Sovyet orduları Afganistan’a girdikten sonra “Time” dergisi 1946 yılı Azerbaycan olaylarını hatırlayarak şunları yazmıştı: “1946 yılında Azerbaycan krizi zamanı Truman Sovyetler Birliği’nin ABD’deki büyükelçisi A. Gromıko’yu Beyaz Ev’e çağırdı ve “Eğer Kızılordu hemen 48 saat içinde İran’dan çıkarılmazsa, ABD’nin Sovyetler’e karşı atom bombasını kullanacağını” duyurdu.”[46]

BM’deki tartışma sırasında, ABD’nin etkisinden dolayı geri çekilen Sovyetler, kendi ordularını Güney Azerbaycan’dan çıkarma kararı verdi. Böylece Mart ayının başında başlamış soğuk savaşın ilk karşı durması ABD’nin yararına çözümlendi. Tebriz’de bulunan Amerika başkonsolosu R. Rossou “Azerbaycan uğrunda savaş, 1946” isimli makalesinde şöyle yazıyordu: “Kesinlikle diyebiliriz ki, soğuk savaş 4 Mart 1946 yılından başlamıştır. Bir kurşun da atılmamasına rağmen Azerbaycan uğrunda savaş Vanker Tepesi, Ball Ran, Marna kıyısı savaşları gibi çok önemlidir. Bu olaylar şimdiye kadar soğuk savaşın en az araştırılan ve anlaşılan hadiseleridir.”[47]

1946 Mart ayının sonu Nisan ayının başlarında Sovyet ordularının Güney Azerbaycan’dan ve tamamen İran’dan çıkarılması gerçekleşti. Tahran’da Sovyet-İran görüşmelerine başlandı. 2 Nisan’da Sovyetler Birliği Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı V. Molotov telefon aracılığıyla M. C. Bağırov’a şunu duyurdu: “S. C. Pişeveri Tahran hükumeti temsilcileriyle konuşmalara hazırlansın, toleranslar tanınsın, Tebriz’deki Sovyet temsilcileri onunla anlaşsınlar.”[48]

Nisan’ın 3’ünü 4’üne bağlayan gece Tebriz’de bulunan Sovyet temsilcileri Pişeveri ile buluşup Tahran hükümetiyle kararlaştırılmış Sovyet önergelerini tanıttılar. Sovyetlerin bu tavrı Pişeveri tartından sert itirazla karşılandı. O dedi: “Gevam başta olmakla şu anki hükumet sizi kandırıyor. O, Tahran’da sizin büyükelçiliğinizi kendi insanları ile kuşatmıştır. Eğer biz Gevam hükumetine öncelik verirsek, o zaman bu kendi amaçlarımızdan, kendi inancımızdan ve nihayet, İran’da yaptığımız büyük işlerden kaçınmamız olacaktır. Bu bizim için çok üzücüdür. Ben istesem bile bunu yapamam. Ben halkın menfaati için savaş meydanında ölmeye hazırım, ama halkı satamam, bu benim tarafımdan vicdansızlık olur. Ben hâlâ bizim çalışmalar sırasında bazen sizin hareketlerinizden kuşkulanırdım ki, acaba, siz hayata geçirmeye başladığımız çalışmalarda bize sonuna kadar yardımcı olacak mısınız? Şimdi bundan sonra tamamen size inanıyorum.”[49] Lakin son anda Sovyet Azerbaycanı memurları belli koşullar içinde Pişeveri’yi bu adımı atmaya zorladılar. Yalnız onun Bakü üçlüğünden kimseye anlaşmadan İran Parlamentosu’nun Tude kolunun üyesi, Halk Partisi’nin yöneticilerinden olan A. Kambahşi’ni Tebriz’e çağırması ve onunla yalnız görüşmesi Sovyetlerde ciddi tedirginliğe sebep oldu. M. C. Bağırov onlara, “Sovyetlerden habersiz onların herhangi bir adım atması arzu olunmazdır ve önceden iflasa mahkumdur” ifadesiyle uyarıda bulundu.

5 Nisan, gece saat 3’te karma petrol topluluğunun oluşturulması, 24 Mart’tan başlayarak bir buçuk ay içinde Sovyet ordularının çıkarılması ve Azerbaycan sorununun halli yolları ile ilgili olarak A. Gevam’la İvan Sadçikov arasında yazılı anlaşmalar imzalandı. Sovyetler petrol topluluğu hakkında anlaşmayı yaptıktan sonra Azerbaycan sorunundan yavaş yavaş çekilmeye başladılar. M. C. Bağırov’un 7 Nisan’da Culfa’da Pişeveri’yle görüşte Güney Azerbaycan’ın savunma kabiliyetinin sağlamlaştırmak için birçok vaadde bulunmasına rağmen, Moskova tarafından desteklenmedi.

Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanlığı’nın isteği doğrultusunda Sovyet büyükelçisi İ. Sadçikov İran hükumetini etkilemek için Azerbaycan sorunu ile ilgili anlaşmalar metni açıklanmasını İran tarafından istedi. Biraz kararsızlık gösterdikten sonra A. Gevam 2 Nisan’da Azerbaycan sorunu ile bağlı hükumetin kararını ilan etti.

İlan olunmuş önergeler üzerine Milli Hükumet’le İran hükumeti arasında görüşmelerin birinci devresi 29 Nisan’da Tahran’da başladı. Ne İran tarafı kendisinin 21 Nisan’da kabul ettiği kararından, ne de Azerbaycan tarafı “Azerbaycan’da şimdiki durumun korunması” isteminde bulunan 33 maddelik önergesinden vazgeçti. İki hafta süren Tahran görüşmeleriyle Sovyet ordularının Güney Azerbaycan’dan çıkarılmasının sona ermesi, aynı zamana rastladı. Sovyet ordusunun Güneyden geri çekilmesi Azerbaycan tarafının mevkilerini zayıflattı. Sonuçta Tebriz’de yapılan görüşmelerin 2. devresinde, 13 Haziran’da Devlet ve Azerbaycan temsilcileri arasında anlaşma belgesi imzalandı. Bu belgeye göre Azerbaycan parlamentosu il encümenine çevrildi. Pişeveri hükümet yönetiminden istifa edip ADC Genel Başkanı gibi faaliyetini sürdürdü. Milli Hükumet bırakıldı ve il encümeninin rızası ile Milli Hükumet’in Dışişleri Bakanı S. Cavid Azerbaycan valisi tayin edildi. Böylece, Haziran 1946’da Azerbaycan Milli Meclisi’nin, Milli Hükumeti faaliyetinin yarı yıllık tarihi devresi sona erdi.

Bundan sonra Güney Azerbaycan Milli Harekatı’nın karşıdaki yarı yılı kapsayan, yarım adımlarla gözlemlenen, biraz kararsız, daha çok savunma karakterli, fakat yenilgi sonuçlu yeni devri başlandı. Diyebiliriz ki, Haziran Antlaşması imzalandıktan sonra Sovyetler Ahmet Gevam’ın ve Cafer Pişeveri’nin tüm adımlarını dikkatle izliyordu. Gevam’ın “demokrat” görüntüsünden farklı olarak onun iç ve dış siyasetinin tehlikeli oluşu, özellikle İran-Sovyet karma petrol topluluğu hakkında anlaşmayı onaylayacak, XV. meclise seçimlerin belli olmayan bir zamana tayin edilmesi kuşku uyandırmıştı. Bu belli olmayan siyasetin, Azerbaycan Demokratik harekatının boğulmasına doğru ilerlediğini apaçık gösteriyordu.

Moskova’nın duyurusuna uygun olarak Pişeveri’nin konuşma ve nutukları, Tebriz gazeteleri, radyo programlarının konusu hakkında çoğunlukla kötü bilgiler Tebriz’deki Sovyet konsolosluğu tarafından hemen SSCB’nin Dışişleri Bakanlığı’na ulaştırıldı. M. C. Bağırov Pişeveri’ye karşı yönelmiş Sovyet diplomatik idarelerinin ulaştırdığı bilgilerin kanıtsız olduğunu düşünüyordu. Bu konuyla ilgili olan kendi düşüncesinin 5 Haziran’da Stalin’e yazdığı mektubunda belirtiyordu. Bağırov yazıyordu: “Bizim konsolosluğun görevlileri belki Azerbaycan ve Fars dillerini kötü bildiklerinden sık sık Pişeveri’nin konuşma ve beyanatındaki ayrı ayrı ifadelerde yersiz kusur aranır ve Sovyetler Birliği’nin Dışişleri Bakanlığı’na doğru olmayan bilgiler ulaştırılır”[50]

1946 yılının sonbaharında Güney Azerbaycan etrafında durum tehlikeliydi. 28 Ekim’de Gevam Tahran radyosu ile seçim öncesi nutuk çekti, Aralık ayında ise İran Meclisi’ne seçimlerin yapılacağını belirtti. Aynı zamanda Gevam illerde yapılacak olan seçimlerde disiplini sağlamak amacıyla Azerbaycan’a ordu gönderileceği hakkında doktor Cavid’e mektup gönderdi. Yapılan konuşmalara dayalı 13 Kasım’da Azerbaycan Halk Ordusu ve fedai takımlarının Zencan ilini terketmesi, merkezi hükumetin teşebbüsü ele almasıyla sonuçlandı.

İran ordularının Zencan’a girmesi ve orada yaptığı vahşilikler yalnız Güney Azerbaycan şehirlerinde değil, Bakü’de de ciddi rahatsızlığa sebep olmuştu. M. C. Bağırov 14 Kasım’da Güney liderlerini, Azerbaycan etrafında son derece ağır durumun oluştuğuna dair uyardı. “Düşmanın her türlü beklenmedik saldırısını defetmek için ilk önce, siz yöneticiler arasında sağlam birliğin ve dostluğun olması çok önemlidir. Oluşmuş durumun ciddiyetini düşünün, unutmayın ki, Azerbaycan halkı kazançları için büyük kurbanlar vermiştir.”[51]

M. C. Bağırov’un rahatsızlığı tesadüfi değildir. Birçok konularda Pişeveri ile Cavit ve diğer yöneticiler, özellikle onunla Sovyet diplomatik idareleri arasında anlaşmazlık günden güne derinleşiyordu. Büyükelçi İ. Sadçikov ve Tebriz’de bulanan başkonsolos A. Krasnı gerek İran, gerekse de Moskova’ya Pişeveri’yi gözden düşüren asılsız bilgiler göndermişler. Pişeveri’yle ilgili olarak Bağırov şöyle yazıyordu. “Onun siyasi, manevi temizliğine benim hiçbir kuşkum yok. Becerikli, kültürlü, bilgili insan gibi ben ona çok güveniyorum. Lakin ne büyükelçilik, ne konsolosluk Pişeveri’nin yararına hiçbir şey yapmadılar. Aksine her zaman onu vurdular. Kabul etmek gerekiyor ki, bu durum ve koşullar içinde Pişeveri’nin ismi sembol oldu.”[52] M. C. Bağırov Pişeveri’ye karşı böyle bir yaklaşımda Moskova’yı değil, İran’daki Sovyet temsilcilerinin tavırlarında suç aranması yanlış bir düşünce idi. ABD tarihçisi M. H. Laytl haklı olarak belirtti ki, artık Moskova Pişeveri’yi kendine yük olarak görmeye başlamıştır ve bu nedenle onun yaptığı işin savunulmamasını düşünmektedir.[53]

21 Kasım’da seçimlerle ilgili olarak Azerbaycan’a İran ordusunun gönderilmesi hakkında Gevam’ın beyanatı gazetelerde yayınlandı. Tahran gazetesi Azerbaycan aleyhine güçlü propaganda kampanyası başlattı. Gevam’ın beyanatını tartışan Tebriz liderleri böyle karara vardılar ki, Azerbaycan valisi doktor Cavid ile ordu gönderilmesinin mevcut belgeye zıt olduğunu başbakan söylesin, eğer Gevam inat ederse, silahlı direniş yapılsın ve Tahran’dan gönderilen ordu Azerbaycan’a bırakılmasın.

Azerbaycan’da ağır bir savaş başlayacağını tahmin eden Gevam BM’ye bir müracaat hazırladı ve 24 Kasım’da ABD büyükelçisi C. Allen’den rica etti ki, onun ülkesi bu başvuruyu savunsun. 27 Kasım’da “Ettelaat” gazetesinin hükümetin Azerbaycan’a ordu göndermesi ilgili sorusuna yanıt olarak ABD’nin büyükelçisi şöyle dedi: “İran hükümetinin seçimlerle ilgili disiplinin korunması için İran’ın her tarafına güvenlik kuvvetleri göndermek isteğini ilan etmesi bana tamamen normal, kesin ve doğru bir karar gibi gözükmektedir.”[54]

Tüm hazırlık önlemleri alındıktan sonra İran orduları 4 Aralık’ta Azerbaycan’a saldırdı. Bu olayla ilgili olarak ADC Genel Kurulu, Azerbaycan halkını kendi vatanını ve bağımsızlığını savunmaya çağıran bir müracaatta bulundu. Tahran’ın orduları Azerbaycan’a saldırdığı anda Gevam’ın duyurusu ile İran’ın BM’nin Güvenlik Kurulu’ndaki temsilcisi Hüseyn Ala “Azerbaycan ilinde mevcut durum hakkında” hazırlanmış raporu 5 Aralık’ta Güvenlik Kurulu başkanına sundu. Orada 7 Aralık’a tayin edilmiş parlamento seçimleriyle ilgili İran ordusunun Azerbaycan’a girmesi esaslandırılır ve Azerbaycan tarafının bu adıma itiraz ettiği duyuruluyordu.[55]

Kuvvetlerin eşit olmamasına rağmen, Azerbaycan demokratları İran ordusuna karşı direniş yapmakta kararlıydılar. 8 Aralık’a kadar ağır koşullar içerisinde olsa da Azerbaycan ordusu Zencan- Miyane hattı üzere İran ordularına karşı geldi. Tebriz liderleri o günü Sovyet hükumet yöneticilerine Güneydeki durum hakkında geniş bilgi göndererek yardım istediler. Ama Güney Azerbaycan liderlerinin ve M. C. Bağırov’un ciddi çabalarına rağmen Sovyet yöneticileri manevi destek dışında yardım yapamayacaklarını bildirdiler.[56]

Sovyetlerin Azerbaycan’daki harekatı savunmaması Gevam’ı daha da azimli yaptı. 10 Aralık’ta Azerbaycan iline telgraf göndererek teslim olması isteminde bulundu. O gün İran ordularının hücumu karşısında ilave yardım alamayan Azerbaycan ordusu Tebriz’e doğru geri çekildi. 10 Aralık gecesi İran orduları Miyana’ya girdi. 11 Aralık’ta ADC’nin Genel Kurulu ve Hemkarlar Birliği özel bir çağrıyla halkı mücadeleye, düşmana karşı direnişli olmaya çağırdı. Ama o gün Tebriz’de vitse konsolos N. Nuliyev vasıtasıyla İ. Stalin duyurusunu Pişeveri, Şebusteri, Cavit ve Padegan’a ulaştırdı. Orada şöyle deniyordu: “Gevam başbakan olarak tabii ki İran’ın her yerine, dolayısıyla Azerbaycan’a ordu göndermek hakkına sahiptir. Onun için silahlı direnişin sürdürülmesi maksada uygun gerekli ve faydalı değildir. Siz seçimler zamanı sükuneti sağlamak için hükumet kuvvetlerinin Azerbaycan’a gelmesinin aleyhine olmadığını ilan ediniz. Tüm bunların Gevam’ın Cavid’e gönderdiği son telgrafına yanıt gibi dosyalara işlensin. Baş vali Cavid’in ve encümenin başkanı Şebusteri’nin imzasıyla acele olarak Şah’a ve Gevam’a gönderin!”[57] Sovyet yöneticilerinin bu duyurusu ulaşır ulaşmaz Tebriz’deki SSCB konsolosluğu Azerbaycan’ın önderlerine karşı gelmeyi durdurmaları ve Tahran ordusunun Azerbaycan’a bırakılması hakkında karar çıkartıp, Şebusteri ve Cavit’in imzası ile Şah’a ve Başbakana gönderdiler. Bunu kabul etmeyen Pişeveri ADC yöneticiliğinden istifa edip Tebriz’i terketti. Şehirde heyecanlı bir durum oluştu. O akşam Milli Harekatın öncülerinden olan parti yöneticilerinin, ordu subaylarının, fedai takımlarının, birçok parti üyelerinin Sovyet sınırlarına doğru toplu herakatı başladı. Artık 11 Aralık gecesi Sovyet sınırlarında çok sayıda insan toplanmıştı. 12 Aralık’ta İran ordusundan önce “Vatanseverler” takımı denilen irticai gruplar Tebriz’e girdi. 14 Aralık’ta nizami ordu birlikleri gelene kadar onlar şehri yağmalamışlardı. 20 Aralık’a kadar İran ordusu Azerbaycan’da denetimi tamamen ele aldı. Bir hafta içinde 3 binden fazla insan öldürüldü, 11 binden çok insan tutuklandı, onlardan 8 bini İran’ın güneyine götürüldü.[58] Lakin tüm bunlar takiplerin başlangıcıydı.

M. C. Bağırov’un tekidi ile Sovyet sınırlarına toplanmış insanları kabul etmek için SSCB yöneticileri 12-19 Aralık’a kadar bir hafta sınırı açtı. Bir hafta içinde 5784 kişi sınırı geçebildi. 19 Aralık’tan sonra gelenler ise sınırı geçemeyip geri döndüler. Ve böylece İran irticasının eline verildiler.[59] Güney Azerbaycan’da 1941’de başlayan siyasi süreç bu kadar kötü bir sonuca ulaştı.

Prof. Dr. Cemil HESENLİ

Milletvekili, Baku Devlet Üniversitesi /Azerbaycan

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 20 Sayfa: 640-651


Dipnotlar :
[1] Azerbaycan Respublikası Siyasi Partiyalar ve İçtimai Herakatlar Merkezi Dövlet Arxivi (AR SPİHMDA), Fond 1, siyahı 89, iş 108, yaprak 61.
[2] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 18, y. 32.
[3] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 67, y. 23.
[4] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 18, y. 11-17.
[5] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 28, y. 7.
[6] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 18, y. 17.
[7] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 18, y. 33.
[8] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 33, y. 1-269.
[9] AR SPİHMDA, F. 1, s. 162, i. 28, y. 19.
[10] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 35, y. 9.
[11] Azerbaycan Respublikası Merkezi Dövlet Yeni Tarix Arxivi, F. 28, s. 4, i. 2, y. 55.
[12] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 35, y. 2.
[13] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 35, y. 3.
[14] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 38, y. 53-54.
[15] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 84, y. 54.
[16] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 71, y. 2.
[17] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 77, y. 68.
[18] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 108, y. 85.
[19] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 108, y. 86.
[20] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 108, y. 1-21.
[21] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 106, y. 8-10.
[22] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 90, y. 4.
[23] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 107, y. 59.
[24] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 90, y. 19.
[25] “Azerbaycan” 1946, N: 9, s. 23.
[26] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 90, y. 67.
[27] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 107, y. 55.
[28] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 107, y. 54.
[29] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 90, y. 101-102.
[30] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 101, y. 181.
[31] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 90, y. 137.
[32] Foreigh Relation of th US (FRUS), 1945, C. VIII, Wash.
[33] FRUS, 1945, C. vııı, s. 504-505.
[34] “Azerbaycan”, 1946, 16 Yanvar.
[35] AR SPİHMDA F. 1, S. 89, i. 118, y. 56-58.
[36] AR SPİHMDA F. 1, s. 89, i. 124, y. 37.
[37] Yearbook of the United Nations, 1946-1947, New York, 1947, s. 329.
[38] AR SPİHMDA, F. I, s. 89, i. 113, y. 65-67.
[39] FRUS, 1946, C. VII, Wash, 1969, s. 40.
[40] FRUS, 1946, C. VIII, s. 342-345.
[41] J. Cace. Acheson. The secretary of State, Who Created the American World, Simon Schucter, 1998, s. 144.
[42] D. Mc Cullough. Truman, New York, 1998, s. 144.
[43] FRUS, 1946, C. VII, s. 348.
[44] R. Rossow, The Battle of Azerbaijan, 1946. The Middle East Journal, Winter, 1956, s. 22.
[45] Harry S. , Truman Speaks, New York 1960, s. 71.
[46] Time, 1980, January, s. 17.
[47] R. Rossow, The Battle of Azerbaijan, 1946, s. 17.
[48] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 112, y. 53.
[49] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 117, y. 45-47.
[50] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 112, y. 118.
[51] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 117, y. 123-124.
[52] AR SPİHMDA, F. 1, s. 89, i. 113, y. 230-233.
[53] Mark Hamilton Lytle, The Origins of the Inanion-American Alliance, 1941-1953, N. Y; London, 1987, s. 180.
[54] Ettelaat, 1946, 28 Noyabr.
[55] Yearbook of the UN, 1946-1947, New York, 1947, s.  336.
[56] FRUS 1946, C. VII, s. 561.
[57] AP SPİHMDA, F. 1 s. 89, i. 112, y. 154.
[58] AP SPİHMDA, F. 1 s. 89, i. 116, y. 11-12.
[59] AP SPİHMDA, F. 1 s. 89, i. 156, y.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.