Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Güneşin Doğduğu Yerde Kardeşin Kan Ağlıyor Görmüyor musun?

0 16.420

Komünist Çin’in Doğu Türkistanlı Uygur Türklerine uyguladığı zulüm hala devam ediyor. 21.yy.ın başında insanlık dışı uygulamalarla çaresiz bırakılmış, yardıma muhtaç bu insanların resimlerine veya gazetelerde çıkan katliam haberlerine bakıp hayıflanmak yeterli değil. Bu zulme dayanak sağlayan ideolojileri çökertmek için ilmi ve kültürel adımlar atılmalı ve iman eden her insan bu fikri mücadele içinde yer almalı…

Rusya, Moğolistan, Kazakistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan, Keşmir, Tibet ve Çin’le çevrili Doğu Türkistan’da Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar Türkleri, Huiler (Çin Müslümanları), Han milletine mensup Çinliler, Moğol ve Şibeler var. Bölgedeki Türk boylarının Halife Abdülmelik Mervan döneminde, kendi istekleri ile İslam’ı kabul etmeleriyle İslam aleminin ayrılmaz bir parçası olan Doğu Türkistan aynı zamanda İslam alemine değerli alimler yetiştirerek katkıda bulunmuş bir bölge olmuş.

1863′de Yakup Bey önderliğinde kurulan Doğu Türkistan İslam Devleti, 1877′deki Mançur devleti (zamanın Çin İmparatorluğu) işgaline kadar bölgede hâkim olmuş.

1911 yılında Çin’de Komünist devrimi olunca 1943′e kadar bölgede Çinli yöneticiler tarafından yönetilen fakat Çin’den bağımsız bir devlet yer almış. 1933 yılında Kaşgar’da Doğu Türkistan İslam Devleti kurulmuş. 1937′deki Rus işgaline kadar hayatta kalmış. 1944′de Çin tekrar bölgeyi işgal etmiş. Aynı yıl bu sefer Gulca’da Doğu Türkistan İslam Devleti kurulmuş. 1949 Çin işgaline kadar hayatta kalmış.

1949 yılındaki işgalden beri Doğu Türkistan’lı kardeşlerimiz işgalci Çin devleti tarafından her geçen gün artan bir şiddetle devam ettirilen asimilasyon ve zulüm uygulamalarına karşı koymakta ve özgürlük için mücadele etmektedirler.

Doğu Türkistan, Çin için önemlidir çünkü barındırdığı maden, mineral, petrol ve doğalgaz yataklarıyla bir hazinedir. Çin’de çıkarılan mineralin %78′i Doğu Türkistan topraklarından çıkmakta. Çin Halk Cumhuriyeti topraklarından çıkarılan 148 tür madenin 118′i yine Doğu Türkistan topraklarından elde edilmekte. Çıkarılan madenler arasında; kömür, demir, uranyum, volfram, manganez, krom, kurşun, molibden, çinko, berilyum, lityum, niyobyum, tantal, sezyum, beyaz mika, asbest, altın sayılabilir. Ülkenin 25 bölgesinde altın, 7 bölgede bakır, 7 bölgede kurşun, 10 bölgede demir madeni 3 bölgede de uranyum bulunmakta.

Doğu Türkistan da 500 noktadan petrol, 30 noktadan da doğalgaz çıkarılmaktadır. Keşfedilen petrol rezervlerinin Çin resmi kaynaklarınca tespit edileni 20-40 milyar ton ve her yıl 10 milyon ton petrol Çin’e taşınmakta. Sadece Taklamakan çölündeki petrol rezervi 50 milyar ton civarında tahmin edilmekte… Doğu Türkistan’da bulunan 2,2 trilyon ton kömür rezervi Çin rezervinin yarısını teşkil etmekte. Bilindiği üzere Doğu Türkistan kömürünün kalitesi çok yüksektir çünkü pek az sülfür içermektedir. Doğu Türkistan 150.000 km2′lik bir tarım arazisine sahiptir. Buğday, mısır, süpürge darısı, yulaf, arpa, üzüm, kavun, armut, elma, incir, ceviz, nar gibi ılıman iklim ürünlerinin hemen hepsi yetiştirilmekte, Tanrı dağları ile Altay dağlarını kaplayan 12.000 km2′lik ormanlık alan Sibirya karaçamı ve beyaz ladin ağaçlarıyla yüksek kalitede kereste sağlayan kapasitede.

Doğu Türkistan topraklarında 1988′den beri zorunlu doğum kontrolü ve toplu kürtaj uygulanmaktadır. Çoğunlukta iken, yürütülen politikalarla azınlık millet durumuna düşürülen Uygur halkının, şehirde bir, köylerde ikiden fazla çocuk sahibi olabilmesi yasaklanmış, çok ağır ekonomik ve idari cezalar verilmiş, hiçbir sağlık ve hijyen önlemi alınmadan zorunlu toplu kürtaj operasyonlarına tabi tutulmuşlar.

Asimile olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan halkın uzun vadede en iyi mücadele yolu, yeni nesillerin iyi bir eğitimden geçmesidir. Bunu önlemek isteyen Çin yönetimi, halkın kaliteli eğitim alma yollarını kapamış, okullara kabul edilme oranı düşürülmüş, resmi dil Çince kabul edildiği ve Çin alfabesinde hiçbir değişiklik yapılmadığı halde, bölgede, son 30 yıl içinde üç defa alfabe değiştirilmiş. Uygur alfabesi önce Kirilce’ye, sonra Latin harflerine, önce Rusya sonra Türkiye ile kurulacak ilişkilerden korkulduğu için de son olarak Arap alfabesine zorunlu değiştirilmiştir. Uygur dilinde bir ansiklopedi veya sözlük bulunmazken, Uygur öğretmen ve fikir adamlarının Uygur tarihi, kültürü, sanatı üzerine yazı yazmaları yasaklanmıştır. Aksi halde, bölücülük suçlamasıyla cezalandırılmakta, tutuklanmakta ve okulları kapatılmaktadır. Türk öğretmenlere Çince ders verme mecburiyeti getirilmiş şu anda eğitim tamamen Çince olmuştur. Yani eğitim üzerinden kültüre müdahale için her yol uygulanmıştır.

Sağlıkta ise tam bir dram, içler acısı bir durum mevcuttur. Alt yapı eksikliği yanı sıra tedavinin ücretli olması nedeniyle halkın sıkıntısı, Doktorların çoğunun Çinli olması sebebiyle hastalarla iletişim problemi yaşanması, kan ihtiyacı olanlara AIDS’li kan verilmesi, tıbbi müdahale eksikliğinden hastalıkların %70 inin ölümle sonuçlanması, çocuk ölüm oranının binde iki yüz olması, sağlıksız şartlardaki kürtajlar sağlık sisteminin üzücü durumları.

1949 yılındaki Komünist işgalle Çin devleti Doğu Türkistanlılara yönelik ilk sistemli zulmü dini alanda başlatmış ve devam etmekte. Dine inanmaları ve yaşamaları kısıtlanmakta, engellenmekte. İşsizlikse had safhada çünkü bu verimli toprak ve alanlarda Uygurlardan ziyade Çinliler istihdam edilmekte. Birazı da ucuz iş gücüyle Çinin iç bölgelerine götürülüp zor şartlarda çalıştırılmakta.

Çin’in Doğu Türkistan’ı istilasından beri basılı ve görsel yayın devlet tarafından yapılmakta. TV, radyo, kitap, dergi, gazete kurumları devlete ait ve tabi komünist düzeni destekleyici tarzda yayın yapıyor. Yurt dışından yayın yapan internet sitelerinin çoğu yasaklanmış. Yurt dışında basılan kitap, dergi ve görsel yayının girişi yasaklanmış. Doğu Türkistan’daki Uygur kimliğinin ve medeniyetinin yok edilmesi amacıyla tarihi İpek yolu üzerinde Kaşgar’daki tarihi yapılar yıkılmaya başlanmış. Seyahat hakları kısıtlanmış, köylere giderken köy karakollarına bilgi veriyor, Çin’in iç bölgelerindeki otellere kabul edilmiyor, yurtdışına çıkışları yasaklanıyor.

En önemlisi de Çin hükümeti, Uygurları terörist, katil, hırsız, bölücü, radikal İslamcı olarak yaftalamaya çalışarak, “dikkatli olmamız gereken, düşman millettir” anlayışını yaygınlaştırarak ırki ayrımcılığı tırmandırıyor.

Türk kamuoyunun bu konuda hassas olduğu malum ancak bilgilendirecek ve çözüme yönlendirecek çalışmalar yapılması da gerekli. TV kanalları Doğu Türkistan’ı her yönüyle gündeme getirmeli. Medya organları sorunu duyurmalı ve de Doğu Türkistan halkına yayınlarla gerçekleri öğretmeli. Bölgeye yönelik bir radyo, TV, internet sitesi kurulmalı. Öğrenciler getirilmeli, dışarıda okuyanlara yardım edilmeli, lisans ve lisansüstü öğretimi destekleyerek aynı zamanda dini ve milli kimliğini korumasına yardımcı olunmalı. Bölgede donanımlı hastaneler açılmalı, Türk doktorlara ağırlık verilmeli. Din eğitimi veren din adamlarına da destek verilmeli, kitap ve araç gereçler temin edilmeli. Temel eserler günümüz Uygurcasına çevrilip basımı sağlanmalı. Devlet ilişkileri kullanılarak bunlar yapılabilir. Türkiye’den ve başka bölgelerden Türkistan’a yatırımlar yönlendirilip bölge ile ticaret artırılmalı. TC’nin Urumçi’de kültür ve ticaret ataşeliği açılması sağlanabilir. Dış işleri bunları kabul ettirebilir. Türk dünyasının birlik ve bekası için, aynı zamanda en temel hak olan insanların yaşama ve özgürlük haklarının sağlanabilmesi için bir şeyler yapılmalı. Türk soydaşlarımızın uğradığı katliamların, insan hakları ihlallerinin, asimilasyonların sona erdirilmesi için bir şeyler yapılmalı. Acilen ve elbirliğiyle…

Gülgün Gökçe, Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Kadın Kom. Gen.Bşk. Yrd.


Not: Yazı ve Görseller Genel Türk Tarihi Ağelinden alınmıştır. 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.