Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Gaspıralı’ya Özür Borcu

0 13.368

2010 yılının son günlerinde (21-22 Aralık 2010) Ankara’da, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Dışişleri Bakanlığı’nın Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu”nu izlediğimde zihnim beni geçmişe götürdü. Öyle 3-5 veya 10-15 sene öncesine değil, 100 yıldan daha da ötesine.

Gaspıralı İsmail, 27 Haziran 1914 tarihli İkdam Gazetesi’nde yayınlanan makalesinin son paragrafında şu düşüncelerini aktarıyor;

“Eğer Türkler lisanlarını biraz daha sadeleştirmiş, kıraat ve imlayı teshil edecek surette huruf-u savtiyyeyi istimal etmeye başlamış olsalardı, beş altı seneye kadar Rusya Müslümanlarıyla lisanları suret-i kat’iyyede birleşmiş olurdu. Bundan husule gelecek faydaları izaha hacet yoktur sanırım.”

Dil bilimciler dışındaki okuyucuların anlamakta zorlanacağı iki cümlelik metni sadeleştirirsek; “Eğer Türkler dillerini biraz daha sadeleştirmiş, okuma ve yazımı kolaylaştıracak şekilde sesli harfleri kullanmaya başlamış olsalardı, beş altı seneye kadar Rusya Müslümanları ile dilleri kesinlikle birleşmiş olurdu. Bundan doğacak faydaları açıklamaya gerek yoktur, sanırım.”

Türk lehçelerinin birleştirilerek sadeleştirilmesi ve ortak Türk edebi dilinin oluşturulması için mücadele eden Gaspıralı İsmail, 10 Nisan 1883’te “dilde, fikirde, işte birlik” ilkesiyle Tercüman’ın ilk sayısını çıkarır. Kısa sürede tüm Türk dünyasına yayılan Gaspıralı’nın Tercüman’ı, dilde birleştirici unsuruyla Türk dili tarihinde önemli bir hareket olur. Türk dünyasında birliğin en önemli unsurunun “dil birliği” olduğunu kabul eden Gaspıralı İsmail, hayatı boyunca Türk boyları arasında bir dil birliği oluşturmayı savunmuştur. Bir dönemler dile getirilen “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne”yi daha 110 yıl öncesinden birleştiren bir çatı olur Tercüman ve Gaspıralı’nın fikirleri. İşte Gaspıralı’ya özür borcumuz bu noktada ortaya çıkıyor. “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne”nin üzerinden de yaklaşık 20 yıl geçmiş, bu da “dilde, fikirde, işte birlik”in bayraktarlığını yapan Tercüman’ın yayına başlamasının üzerinden yaklaşık 130 yıl geçtiğini gösteriyor.

Kürsüye çıkan konuşmacılar yeniden beni günümüzün yalın gerçeği ile yüzyüze getirdi. Aradan 130 yıl geçmiş ama biz bir adım bile ileri gidememiş, aksine gerilemişiz. Nasıl bir gerileme yaşandığını görmek için de bizzat tanık olduğum bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. Geçtiğimiz aylarda (3 veya 4 ay önce) bir TV kanalında canlı yayınlanan bir müzik eğlence programı (maalesef adını şimdi hatırlayamıyorum). Biri bayan biri erkek iki sunucu var. Bayan sunucu Azerbaycan’dan gelmiş, erkek ise Türkiye’den. Coşkulu bir seyirci topluluğunun karşısına çıkmışlar. Bir ara bayan sunucu izleyicilere iltifatlar yağdırırken, diğer taraftan böyle bir program nedeniyle teşekkür ediyor, nihayetinde de Türkiye ve Azerbaycan’ın kardeşliğinden, ilişkilerin daha da yakınlaşmasından söz ediyor, bunun daha da gelişmesi temennisinde bulunuyor. Sunucumuzun söyledikleri karşısında ise dondum kaldım; “Ne söylediğini anlamadım ama biliyorum ki iyi şeyler söylüyorsun, dediklerine ben de katılıyorum.” Evet, sunucumuzun ifadesi, hemen hemen noktası virgülüne kadar böyleydi. Hani derler ya “güleriz, ağlanacak halimize.” Aynen vaki.

Bununla birlikte “Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu”, geleceğe dair inancımızın yeniden canlanmasına vesile oldu. Forumun açılış konuşmasını yapan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun temennilerine biz de yürekten katılıyoruz:

“Türkçenin iletişim dili olması açısından basın mensuplarının önemli bir rolü var. Bu toplantının en önemli boyutlarından biri de bu. Kaşgar’dan Makedonya’ya Arnavutluk’a kadar Türk dili kullanılıyor. Halklar arasında ortak deyimler, hissiyatlar, destanlar ve masallar var. Bu foruma katılanlar ilk anda birbirlerini anlamakta güçlük çekebilir, ancak kulakların daha dikkatli açılması ya da antenlerin biraz daha yükseltilmesi durumunda kullanılan kelimelerin aynı olduğu fark edilecektir. Babaannemin kullandığı dil Kazakistan’da, Kırgızistan’da kullanılıyor. Basın mensuplarının da sayesinde bu dil ortak bir dil haline gelebilir”

Diğer yandan, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Genel Sekreteri Düsen Kaseinov’un ufak bir sitemi vardı Türk medyasına. (TÜRKSOY, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, KKTC, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan’ın yanı sıra Altay, Başkurdistan, Gagavuz (Gökoğuz) Yeri, Hakasya, Saha (Yakut), Tataristan ve Tıva otonom cumhuriyetlerinin üye olduğu bir teşkilat. Kültür Bakanları nezdinde temsil ediliyorlar). Kaseinov, forumda yaptığı konuşmada Türk medyasına, TÜRKSOY’un etkinliklerine yer vermediği için sitem ediyordu.

Özetle, Gaspıralı İsmail’in 130 yıl önce Türkistan coğrafyasını birleştirdiği “dilde, fikirde, işte birlik”i şiar edinen Tercüman’ı, o dönemlerde çok yol kat etmişti. Geçmişe bakmadan, “sıfırdan başlamak” gibi bir alışkanlığımız var, üzerimizden bir türlü atamadığımız. Buna rağmen, Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu’nun gelişerek devamının gelmesini diliyoruz. Ki, tüm ülkelerden temsilcilerin de yer alacağı bir “çalışma grubunun oluşturulması” ve “bu çalışma grubunun Şubat ayı içinde Ankara’da toplanarak, bazı adımlar atacağı” bilgisi, artık temenni faslının kapandığına, fiiliyat aşamasına geçileceğine bir işaret. Böylece Gaspıralı’ya özür borcumuzu da bir nebze olsun ödemiş olacağız.

Kaynak: Hakimiyet-i Millîye

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.