Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Eski ve Çağdaş Türklerde Umay Tanrıçası Görüntüsünün Parçaları ve İkonografisi

0 8.991

Doç. Dr. Sergei G. SKOBELEV

Eski Türklerin dini düşüncesinde Umay tanrıçasının görünümü önemli bir yer tutmaktadır. Üç kısımda oluşan Türk panteonun yapısında bu tanrıçanın özel bir yerinin olduğunu Runik metinlerinde adının sık sık geçmesi ve ayrıca Sibirya ve Orta Asya’daki Çağdaş Türk dili halkarın dünya görüşündeki geleneksel konularının araştırmasına temel oluşturması da kanıtlanmıştır. Tüm bunların yanı sıra şu ana kadar araştırmacılar eski Türklerin Umay tanrıçasını nasıl bir görünümle tasvir ettiği konusunda ortak bir fikre varamamışlardır.

Eski Türklerin tasvir sanatında Umay görünümünün tespiti ile ilgili ilk teşebbüs Kudırgin kayasındaki antropomorfik (insan biçiminde olan) tasvirlerin anlamsal araştırmasını yapan bazı yazarlara aittir. Daha sonra bu incelemeleri temel alan diğer yazarlar tarafından Sulek yazılı anıtlarında ve diğer yerlerde bulunan materyaller esasında da bu veya diğer simgelerle Umay’ın ayrıntılı tasviri için tahsisler yapılmasına çaba gösterilmiştir. Bu durumda kadın figürlerinin belirtilmesindeki temel kanıt, Umay’ın tasvirinde olduğu gibi, bu figürlerin kafasında bir kutsallık simgesi, bir ilahi alamet gibi üç boynuzlu (üç şualı) tacın yer almasıydı. Tasvir malzemelerinin birikiminin yeterli seviyede olmaması nedeniyle Umay karakterinin ikonografi alanında tasviri hakkında sonuçların kesin kanıtlanamayacağından bir zamanlar A.S. Surazakov haklı olarak bahsetmiştir.

Abakan ilçesinde Eski Türk höyüğündeki 7 No’lu Koybalı kurganında tarafımızdan yapılan kazı işlerinde bulunan materyallerin tefsirini/yorumunu esas alırsak gelişmiş orta çağ zamanındaki Sayan Altay Türklerinin Umay’ı nasıl tasvir ettikleri konusunda daha kesin fikirler ileri sürülebilir. Bu kazılar sırasında bulunan üzerinde iki kanadı bir birinin aynısı olan kesim kadın tasviri ve onlara refakat eden aynı materyalden olan üç yaprak mayın şeklindeki salkımlarıyla iki altın küpe (gümüş işlemeli detaylarıyla) bu anlamda önemli ipuçları vermektedir. Tarafımızdan bu eşyanın detaylarının incelenmesi yapılmıştır, sonuç olarak varılan kanılar tasvirin kutsal görünümü sayılan kanatlar, kafanın üzerindeki hale ve kadınların elindeki fincan (içerisinde insan ve diğer canlıların ruhlarının dölütü/çekirdeğinin korunup saklandığı kutsallaştırılmış süt bulunan), altın ve gümüş bilyeler kutsallığın gerekli parçalarından sayılırdı. Türk taş heykellerinde geniş yansımaları görülen bu semboller canlı varlıkların ruhlarının yaşam belirtisidir. Kanatlı kadına refakat eden diğer nesnelerden üç yaprak Eski Dünyanın birçok halklarınca yaygın olarak kabullenilen yaşam ağacı ve bereket sembolüdür. İki taraftan main şeklindeki salkımlar da aynı anlamı vermenin yanı sıra yeni doğan bebeklerin göbeklerini koruyan torbacık sembolü gibi o zamandan şimdiye kadar Sayan Altay Türklerinde bilinmekte (Sagay ve Beltirlerde bu torbacıklar aynen “Umay” olarak adlandırılmaktadır) ve bu da genel olarak Türklerde bereket tanrıçası Umay şeklindeki anlama tamamen uymaktadır.

Şimdi daha önce söylediklerimize ilaveten ekleyeceğimiz şey, az önce anıp geçtiğimiz her kadının kafasının üzerinde olan hale konusundadır. Bu eklenilen kanıt Umay görüntüsünün tasvirinin tamamlanmasına yardım eden bir parça kadar önemli sayılabilir (Bkz.: 1. ve 2. resimler). Önceleri kapalı mekanlardaki Eski Türk kültürüne ait insan görünümlü, yani antropomorfik tasvirlerde kafasının üzerinde hale olan ve kati bir simgesel anlam taşıyan böyle buluntuya rastlanamamıştır (Tesadüfen bulunan eşyalar içinden, örneğin, Minusinsk bölgesel müzesinin koleksiyonunda kafasının üzerinde hale olan süvari tasvirinin tespiti o anki sebepler yüzünden kesin karakterize edilememiştir).

Bu yüzden de tarafımızdan tespit edilen, üzerinde hale olan kafa tasviri üzerine her hangi bir özel vurgu yapamıyoruz. Buna rağmen son yıllarda Altay’da yapılan arkeolojik araştırmalarda IXX. yy. ait Kimek, Uygur ve Kırgız anıtlarında kapalı arkeolojik mekanlardaki antropomorfik tasvirlerin kafalarında hale taşıyan resimleri tespit etme imkanı olmuş ve (Minusinski müzesindeki silahlı süvariyi tamamen andıran bir tasvirdi) onu Buddha savaşçı tasviri gibi tanımlamışlardı.

Sonuç olarak Koybalı kurganlığında bulunan kafasında hale olan küpe üzerindeki kadın tasvirleri ile ilgili durum daha anlaşılır hal aldı. Bizim daha önceleri bu halelerle ilgili, onların Türk etnik kültür çevresindeki kutsallığa ait olması konusuyla ilgili belirgin bir şeyler söylememiz bir o kadar da tereddüt doğuruyordu. Kafanın üzerindeki hale öncelikle Hıristiyanlığa özgü bir işaret ama, Türklerde de o zamanlar antropomorfik tasvir olan kafa üzerindeki halenin benzeri bir algılayış olduğuna dair mevcut yeterli materyaller olsaydı daha emin konuşabilirdik (Orta Asya Türk halklarının tamamının ve Sayano Altayların bir kısmının dünya görüşüne Manicilik ve Nestûrilik (nestorian) etkilerinin olasılığı hakkında genel bilgilerin dışında, Orta Çağ döneminde bazı tesadüfi buluntular esas alınırsa).

Şimdi dünya dinlerinin, Hıristiyanlık ve Budizm’in ve onların farklı türlerinin, etkilerinin dağılımı ile ilgili daha kesin belirli arkeolojik kanıtlar/bulgular elimizdeyken daha belirgin şekilde olmasa da Koybalı kurganlığından çıkarılan küpelerdeki kadın tasvirinin, kadının kafasındaki halenin anlamı tamamen onu yapan ve uzun süreli üzerinde taşıyan insana, uzun süre kullanıldığı için de kanatlarından birisindeki kopmayı tamir eden usta için ne kadar anlamlıysa bir o kadar da Koybalı mezarlığı için de anlamlıdır (Örneğin, Buddha’nın “gerçek kilise havarileri” sırasına katıldığı ve kafasının üzerinde halenin olduğu bir tasvir Manilikte olduğu gibi, Sayano Altay Türk etnik çevrelerinin anıtlarında da, aynen maddi görünümde tespit edilmiştir). Böylece, tahmin etmek mümkündür ki o zaman (VIII-IX yy.) kafanın üzerindeki hale Umay tasvirinin simgelerinden biri gibi ilahi bir parça ve kutsallık sembolü olabilirdi.

Bazı yazarların Umay görüntüsünün ikonografi alanına ait olduğunu düşündükleri o kadar çok sayıdaki ‘ilahi’ simgeler maalesef Eski Türk dönemine ait hiçbir tasvirde bulunmamaktadır Kutsallığın diğer işaretleri arasında Koybalı kurganlığında bulunan küpeler ve üç boynuzlu (üç şualı) taç, (Onun temelinde, bazı yazarların Umay görüntüsüyle diğer kadın tasvirlerinin kıyaslamaları mevcuttur), kendi aksini bulamamıştır. Ancak Umay’ın başlıca işaretleri kanatlardır. Hatırlatalım ki Sayano Altay’daki çağdaş Türk dilli halklarda, Umay havaya yuvalanan efsanevi bir kuştur, gökyüzünden inen güzel bir kadın, anne kuş vb.; bu halkların tanımlarında havaya yuvalanan efsanevi kuşun bu özelliği silinmiş, fakat gökyüzünde yaşaması için Umay’ın kanatlarının olması gerektiği düşüncesi kalmıştır:

Tayan Şayan Kırgızlarında “Umay” aynı şekilde havaya yuvalanan efsanevi bir kuştur, Hakasların bazı grupları çocuğa et/can ve kan getiren Umay’ı tamamen beyaz veya gök mavisi şeklinde görmüşlerdir. Umay tanrıçasının kuş veya kanatlı bir kadın biçiminde görünmesinin başlıca sebebi, Avrasya’nın mitoloji sistemlerinde evrenin iki zıt kutbunun “yukarı ve aşağı” dünyaları, arasında asıl aracı olarak özellikle kuşun ortaya çıkmış olmasıdır. Kanatlar, göçebe etnik Türk çevresinin geleneksel yaşam yerlerinde Sayano Altay’ın bozkır bölgesindeki kazılarda tesadüf sonucu bulunan ve Orta Çağ’a ait olan kadın tasvirlerinden birinde yer almaktadır (Novoselovsk kırsalının Aeşka köyü yakınından geçen Yenisey nehri Munusinsk deresinde bulunmuştur). Bu durumda Ural yakınlarındaki ve Batı Sibirya’nın Tayga bölgesinde ortaya çıkarılan ve başka kültür geleneklerine ait kanatlı varlıkların tasvirlerini ayırt etmek gerekiyor (Sasanidlerin gümüş tabaklarındaki tasvirler, anlaşılan, yerli bronz dökümündeki putlaştırma vs.). Burada Minusinski bölge etnografi müzesinde korunan, resmen el kelepçesi olarak belirlenen balık şeklindeki cismin iki parçası kastedilmektedir (Bizimde aynen katıldığımız bazı yazarların düşüncelerine göre bu cisimler Tan ve Lyao döneminde bozkır göçebeleri arasında geniş bir yer almış olan iğne kutusu olarak kabul ediliyorlar.). Cismin her iki yüzünde de özdeş/identik olan kuşaktan yukarı başında kenarlara ayrılmış üç boynuzlu (üç şualı) taç şeklinde başlık ve aşağıya sarkmış iki ilave ok, geniş ve düz suratının iki tarafında lüleli saçları, şatafatlı bornoz şeklinde geniş ve sırtında kanatları olan elbise içindeki kadın tasvirleri bulunmaktadır (Bkz.: 3. resim) Anlaşılan, kadın, göğsüne konulan ellerinde bir şey tutuyor. Bu tasvirlerde kanatlar sadece dış hatlarıyla gösterilmiş olsa da, Koybalı mezarlarından çıkarılan küpelerin üzerindekilerden daha farklı görünüyorlar [Onlar burada boyut olarak oldukça küçük ve uçları küpelerde olduğu gibi aşağıya doğru sarkık değil, yukarıya kaldırılmıştır, bu farklılıklar da, bize, bu tasvirlerin yapıldığı yerin şartları hakkında bilgi vermektedir (onlar küçük bir cisim üzerindedir), daha sonra aşağıya konulanlar tamamen görünmez olurlardı], şüphesiz ki, burada gösterilen kanatlar, asıl bu kadına ait olanlardır.

Bu duruma bağlı olarak, sadece uygulanan birkaç değişik tarzla, bunun da Umay’ın tasviri olduğu kanısına yeterince gerekçe bulunmaktadır. Onun muhtemel yorumları, nilüfer üzerinde kutsallaşan Budistlerin (veya herhangi önemli bir Budist karakterinin) aksettirilmesi gibi, yürütülen işlemler şüphesiz Budistlerin sanatsal yaratıcılıklarındaki motiflerin etkisinde kalan bu tasvirin sadece genel görüntüsüne dayandırılabilirler (Söylenenlere ilave olarak, bizim saç bukleleri olarak kabul ettiğimiz insan yüzünün her iki tarafındaki iki cisim Budizm’in tasvirlerinin antropomorfik/insan bilimi şekillerindeki büyük kulaklı kişilerin karakterlerini aktarmak için oluşturulmuş olabileceklerini belirtmek mümkündür). İğne kutusunun üzerindeki bu tacın tasviri ve kadın elbisesinin görünüşü ve göğsünün hizasında ellerinde tuttuğu cismin de (tas veya kuş), Kudırge’den getirilen sapkın kaya üzerindeki ile özdeş bir bütün olduğunu gözlemleyebiliriz.

Umay Orta Çağ zamanında bazen başının üzerinde hale olmadan da ifade edilebilirdi, ama onun başında üç boynuzlu (üç şualı) veya beş boynuzlu (beş şualı) taç bulunabilirdi şeklinde düşünmek mümkündür.

Bunun yanında Umay, bornoz şeklinde geniş bir elbise içinde de olabilirdi (Koybalı kurganlığından çıkarılan küpelerde Umay’ın elbiselerinin varlığından herhangi ize rastlanmamıştır). Böyle bir durumda Umay’ın asıl tasvirlerinin izlerinde artış olabilir ve bu sayıya üç boynuzlu (üç şualı) veya beş boynuzlu (beş şualı) taç, geniş, rahat bornoz tipi belden aşağısı oldukça genişleyen elbiseleri de girmektedir. Bu göstergelere göre Kudırginsk sapkın kayasında kadın tasviri artık Umay’ın tarzı ikonografi alanıyla ilgili olduğu kabul edilebilir (Bkz.: 4. resim). Bu varsayım bazı yazarlar tarafından Eski Türk topluluklarında sadece sosyal davranış yansıması planında incelenen ve Kudırginsk kayasındaki tasvirin tam anlamı, kompozisyonun geneliyle çelişmemektedir (Kadın cinsiyeti insan nesillerinin yüksek mertebeli bir ayrıcalığıdır). 1995-1996 yıllarında Kırgızistan’da Orta Çağ’a ait Süttü Bulak 1 mezarında yapılan kazılardan çıkarılan ilginç bulgular bu konuda daha emin konuşmamıza olanak sağlamaktadır. Ama burada diğer parçalar arasında iki kemik levha bulunmaktadır, onların birinde savaş sahnesi gösterilmiştir (ok atan ve kılıç vuran örgülü uzun saçlı Türkler), fakat diğer tarafında başında üç boynuzlu (üç şualı) taç, bornoz tipi geniş elbisesi olan ve erkeklerin tapındığı belden yukarı bir kadın tasviri bulunmaktadır, tasvir tamamen ilk cisimde Türklerin savaşır durumdaki sahnenin genel üslubu ile aynıdır. Sahnenin özelliği (kadının büyük boyuttaki tasviri ve ona kıyasla erkeğin daha küçük boyutlu tasviri, tamamen erkeğin kadının karşısında diz çökerek tazim ettiğinin/taptığının açık göstergesidir), hiç şüphesiz daha yüksek mertebeli ayrıcalığa sahip varlığa insanın tapma tablosu aktarılmaktadır, buysa Kudırgan sapkın kayasında bulunanlarda izlenen sahne ile tamamen aynı olduğu, tamamen uyuştuğu şüphesizdir (aynı tacı takan ve aynı elbiseleri olan büyükçe bir kadın tasviri ve bu kadına tapan oldukça küçük insanlar, bunların içinden, Türklere özgü uzun örgülü saçı olan bir erkek tasviri bulunmaktadır) (Bkz.: 5. resim). Bu her iki durumda biz insanların yüce bir varlığa tapınmalarının yorumu olabilecek kurallaştırılan bir durum karşındayız. Her ne kadar bu iki durumda, Umay’ın İlahe gibi tasvir karakterlerinin yeterince yorumlanması için işaretlerin yanında tasvir edilen kadının rolü devreye girmektedir, yukarıda adı geçen yazarların Kudırginsk sapkın kayalarında elde edilen tasvirler hakkında daha fazla kanıtları eklenmektedir. Bu karakterin ikonografi alanına ait olan parçaları hakkında yukarıda belirtilen tahminlere istinaden orta çağ döneminde Türklerin yaşam arazilerinde benzeri üç boynuzlu (üç şualı) taç giymiş kadın tasvirleri daha fazla geçerli kanıt olarak gözükmektedir.

Sayano Altaydaki Çağdaş Türk dilli halkların etnografik bulguları Umay’ın eski Türklerde bazen kanatsız bir kadın şeklinde de tasvir edilebildiğini dolaylı olarak göstermektedir. Ve şu an onlarda Umay tanrıçası hem antropomorfik biçimde, hem kuş şeklinde, hem de bunların ikisinin karışımı, yani kanatlı kadın, kadınkuş şeklinde tasavvur edilmektedir. Böyle ki Hakaslarda o dolgun, beyaz saçlı bir kocakarıdır; aynı zamanda insanlar tarafından gözle görülemeyen ve sürekli gök yüzünde beyaz bulutlar arasında bulunan, oradan yeni doğan çocukları takip eden ve onları hastalıklardan koruyan biridir. O altın kanatlı da olabilir. Teleütler Mayene’yi (yani Anne Umay) genç, güzel, dalgalı gümüş saçları olan gök yüzünden gök kuşağıyla inen bir kadın (bazen ise bir genç kız) gibi tasavvur etmekteler. M.İ. Borgoyakov Sayano Altay Türklerinin tamamında Anne Umay’ın gök yüzünden inen güzel bir kadın şeklinde tasvir ettiklerini belirtmektedir.

Umay’ın kendisinin antropomorfik şekilde tasviri bu Türk dilli halklarda farklı farklı biçimlerde görülmektedir: Mesela, Sagaylarda akağaç kabuğu kullanılarak beyaz at tüyünden örgüleri olan kukla şeklinde (bu kukla kenevirden yapılmıştır) Kaçlarda, küçük bir ok ve yay kullanılarak bez parçalarıyla yapılmış kukla şeklinde, Teleütlerde ve Şorların bir kısmında beyaz bez parçalarından yapılmış kukla veya akağaç kabuğundan yapılmış beşikteki bebek kukla şeklinde, Hakasların büyük kısmında iki tilki derisinin dikilmesi veya çeşitli boncuklarla bağlanması şeklinde, Altayların Kıpçak soyunda Dayık Umay, beyaz tavşan derisi şeklinde, bazen ise (örneğin Şorların bir kısmında, Hakas topraklarında yaşayanlar da buna dahil olmakla) sadece yaylı ok şeklinde veya (Şorların diğer kısmında olduğu gibi) sadece yay şeklinde tasvir edilmiştir.

Eski Türklerin ulus/halk olarak hiçbir zaman kapalı, izole edilmiş şekilde olmadığı yaygın şekilde bilinmektedir. Onlar sürekli komşu medeniyetler, ülkeler ve halklarla, muhtelif türde ilişkilerde bulunmuşlardı. Bunun sayesinde de kendi kültürlerinin gelişim süreci hızlı bir şekilde ilerlemiştir. Böyle hareketli ve benimsemeye açık bir ortamda Umay tanrıçasının yalnızca dinsel görünümde ciddi bir örnek olarak tasvir edilme yönündeki taleplerle ortaya çıkması mümkün değildi. Eski Türk kültüründe Umay karakterinin ikonografi alanındaki çok yönlü var olma olanağını yukarıda belirtilen ve incelenmesi yapılan bulgular belirli bir ölçüde desteklemektedir. Böylece Eski ve Çağdaş Türklerde Umay tanrıçasına tapma ile ilgili durum ve onun tasvirinin çok yönlü tarz ve yöntemleri hiç kuşkusuz ki o zamanın temel dünya dinlerinin (Hıristiyanlık, Budizm ve onların farklı türlerinin) temel gelenekleri tasvirindeki belirli etkilerle bağlantıydı. Bu ise sadece başlangıç aşamasındaki bir inceleme safhasında olan Eski Türk kültür fenomeninin özünün parlak bir resminin canlandırılmasını göstermektedir.

Doç. Dr. Sergei G. SKOBELEV

Novosibirsk Devlet Üniversitesi / Rusya

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 3 Sayfa: 922-926


Kaynaklar:
♦ Abramzon S. M., Kirgizı i ih etnogenetiçeskiye i istorikokul’turnıye svyazi, Frunze, “Kırgızistan”, 1990.
♦ Alekseyev N. A., Ranniye formı religii tyurkoyazıçnıh narodov Sibiri, Novosibirsk, Nauka, 1980.
♦ Alekseyev N. A., Şamanizm tyurkoyazıçnıh narodov Sibiri, Novosibirsk, Nauka, 1984.
♦ Alehin Yu. P., Mirovıye religii i mirovozzreniye narodov Yujnoy Sibiri v VIIIX vv. //Sibir’ v panorame tısyaçiletiy, Novosibirsk, 1998.
♦ Anohin A. V., Materialı po şamanstvu u altayçev, sobrannıye vo vremya puteşestviy po Altayu v 19101912 gg. po poruçeniyu Russkogo komiteta dlya izuçeniya Sredney i Vostoçnoy Azii//Sbornik muzeya antropologii i etnografii AN SSSR, T. IV, vıp. 2. L., 1924.
♦ Anohin A. V., Duşa i yeyo svoystva po predstavleniyam teleutov//Sbornik muzeya antropologii i etnografii AN SSSR, T. VIII, L., 1929.
♦ Baskakov N. A., Duşa v drevnih verovaniyah tyurkov Altaya (terminı, ih znaçeniye i etimologiya)//Sovetskaya etnografiya, 1973, No 5.
♦ Borgoyakov M. İ., Ob odnom drevneyşem mifologiçeskom syujete, yego evolyutsii i otrajenii v fol’klore narodov Yevrazii//Voprosı drevney istorii Yujnoy Sibiri, Abakan, 1984.
♦ Burov G. M., Bronzovıye kul’tovıye plaketki zapadnosibirskogo stilya na yevropeyskom SeveroVostoke//Zapadnaya Sibir’ v epohu srednevekov’ya, Tomsk, 1984.
♦ Butanayev V. Ya., Kul’t bogini Umay u hakasov//Etnografiya narodov Sibiri, Novosibirsk, 1984.
♦ Butanayev V. Ya., Hakasskaya narodnaya meditsina//Genezis i evolyutsiya etniçeskih kul’tur Sibiri, Novosibirsk, 1986.
♦ Butanayev V. Ya., Vospitaniye detey u hakasov//Traditsionnoye vospitaniye detey u narodov Sibiri, L., 1988.
♦ Valeyev F. T., Zapadnosibirskiye tatarı vo vtoroy polovine XIX naçale XX v., Kazan’, 1980. Dırenkova N. P., Umay v kul’te turetskih plemen//Kul’tura i pis’mennost’ Vostoka, Kn. III, Baku, 1928.
♦ İvanov V. V., Toporov V. N., Ptitsa//Mifı narodov mira, M., 1982.
♦ Karunovskaya L. E., İz altayskih verovaniy i obryadov, svyazannıh s rebenkom//Sbornik muzeya antropologii i etnografii AN SSSR, Vıp. VI, L., 1927.
♦ Karunovskaya L. E., Predstavleniya altaytsev o Vselennoy//Sovetskaya etnografiya, 1935, No 45.
♦ Kızlasov L. R., İstoriya Tuvı v sredniye veka, M., İzd, vo MGU, 1969.
♦ L’vova E. L., Oktyabr’skaya İ. V., Sagalayev A. M., Usmanova M. S., Traditsionnoye mirovizzreniye tyurkov Yujnoy Sibiri. Prostranstvo i vremya. Veşçnıy mir. Novosibirsk, Nauka, 1988.
♦ Melioranskiy P., Pamyatnik v çest’ Kyul’Tegina//Zapiski Vostoçnogo otdeleniya Russkogo arheologiçeskogo obşçestva, SPb., 1899, T. XII, Vıp. IIIII.
♦ Mit’ko O. A., Srednevekovıye igol’niki//Problemı srednevekovoy arheologii Yujnoy Sibiri i sopredel’nıh territoriy, Novosibirsk, 1991.
♦ Novik Ye. S., Obryad i fol’klor v sibirskom şamanizme, M., Nauka, 1984.
♦ Pavlinskaya L. R., İgruşka i mir rebenka v traditsionnıh kul’turah Sibiri//Traditsionnoye vospitaniye detey u narodov Sibiri, L., 1988.
♦ Potapov L. P., Umaybojestvo drevnih tyurkov v svete etnografiçeskih dannıh//Tyurkologiçeskiy sbornik, 1972, M., 1973.
♦ Skobelev S. G., Podveski s izobrajeniyem drevnetyurkskoy bogini Umay//Sovetskaya arheologiya, M., 1990, No 2.
♦ Skobelev S. G., Variatsiya prinadlejnostey ponyatiya “kut” u tyurkov Sibiri i Sredney Azii v epohu srednevekov’ya//Sibir’ v panorame tısyaçiletiy, Novosibirsk, 1998.
♦ Skobelev S. G., Kurgan No İ mogilnika Koybalı unikal’nıy pamyatnik drevnetyurkskoy kul’turı s territprii Zapadnogo Prisayan’ya//Pamyatniki kul’turı drevnih tyurok v Yujnoy Sibiri i Tsentral’noy Azii, Novosibirsk, 1999.
♦ Surazakov A. S., K semantike izobrajeniy na Kudırginskom valune//Etnokul’turnıye protsessı v Yujnoy Sibiri i Tsentral’noy Azii v III tısyaçeletii n. e. Kemerovo, 1994.
♦ Trever K. V., Lukonin V. G., Sasanidskoye serebro. Hudojestvennaya kul’tura İrana IIIVIII vekov, M., “İskusstvo”, 1981.
♦ Hudyakov Yu. S., Şamanizm i mirovıye religii u kırgızov v epohu srednevekov’ya//Traditsionniye verovaniya i bıt narodov Sibiri, Novosibirsk, 1981.
♦ Anke B., Moskalev M. I., Soltobaev O. A., Tabaldiev K. S. Ausgrabungen auf dem Graberfeld von SuttuBulak, Raj. Kockorka, Kyrgyzstan//Eurasia Antiqua. Zeitschrift fur Archaologie Eurasiens. Band 3. 1997.
♦ Barthold W. Die historische Bedeutung der altturkischen Inschriften. Eki olarak: Radloff W. Die altturkischen Inschriften der Mongolei. Neue Folge. St. Pbg., 1897.
♦ Gabain A. Buddhistische Turkenmission//Asiatica. Festschrift F. Weller. Leipzig, 1954.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.