Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Eski Türk Hukuk Vesikaları

0 11.772

Her büyük keşifte olduğu gibi, Türk Milletinin eski kültür merkezlerinin keşfi ve buralarda muhafaza edilmiş bulunan Türk Kültür Eserleri’nin meydana çıkarılması da bir tesadüf eseri olmuştur. İngiliz zabitlerinden Bower, 1890 yılında Kuça şehrinde bulunduğu sırada, iki yerli Türk köylüsünden kayın ağacı kabuğuna yazılı bir yazma eser satın almış ve bunu Kalküta’daki Asya Tetkik Cemiyetine vermiştir. Ertesi yıl cemiyetin katibi tarafından yazılan makalede bu eserin IV. asrın sonlarına doğru kaleme alınan ve o güne kadar bilinen Hintçe yazılı eserlerin en eskisini teşkil ettiği açıklanmıştır. Bilindiği gibi, Hindistan’ın havası çok rutubetli olduğundan, orada muhafaza edilen yazma eserlerin tarihi nispeten yeni olup, bunların en eskileri XI. asra ait bulunmakta idi. 609 yılına ait bir yazma eser Japonya’da muhafaza edilmiştir.

Türkistan’da bu kadar eski bir devire ait bir eserin bulunması âlimlerin dikkatlerini bu taraflara yöneltmelerine sebep olmuştur. 1892 yılında buralara gelen Fransız seyyahı Dutreuil de Rhins’in Hotan şehrinde satın aldığı bir eserin 1897 yılında tetkik ve neşrinden sonra, Türkistan en mühim araştırma sahası haline gelmiştir. Bu sonuncu eser II. asra ait olup, Hintçenin prakrit şivesinde yazılmış, burkan mezhebi çerçevesi içinde, manzum parçalar ihtiva etmekte idi. Eserin yazıldığı alfabe de, o güne kadar yalnız Hindistan’ın şimalinde bulunan taş-kitabelerde kullanıldığı zannedilen, kharoşthO alfabesi idi.

Türkistan’ın asıl ahalisini teşkil eden Türklerin memleketlerinde bu gibi eserlerin bulunduğundan haberleri vardı; fakat bunların mahiyeti ve bu eserlerin Türk milli tarihi için olduğu kadar, cihan kültür tarihi içinde taşıdıkları ehemmiyet hakkında malumatları yok idi. Bilindiği gibi, yapı malzemesinin kıtlığından dolayı, şarki Türkistan’daki binalar umumiyetle kerpiçten yapılmış olup, zamanla harabe haline gelmiş olan bu yapıların enkazı ziraatle uğraşan yerli köylüler için mükemmel bir gübre hazinesi teşkil etmiştir. Bu gübre tarlalara nakledilirken, bunlar arasında bulunan yazma eserlerin de bir kısmı gübre vazifesi görmüş ve birkaçı da böylece seyyahların eline geçmiştir.

Prof. Dr. Reşit Rahmetî ARAT

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.