Azerbaycan’da Türklerin izlerine hangi dönemden itibaren rastlandığı hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Görüşlere göre MÖ. III. binli yıllar ve daha ileri safhalarda Türklerin varlıkları bölgede görülmüştür[1]. Azerbaycan’ın güneyinde MÖ. III.-I. binyıllarda yaşayan Kutiler, Lullubiler, Kaslar, Subiler, Turukkiler gibi kavimlerin Türk kökenli oldukları düşüncesi vardır[2]. MÖ. III.-II. bin yıllarında Urmiye Gölü havzasında yaşayan Turukki kavminin Türk dilinde konuştukları söyleminin yanında “turukki” etnoniminin Türk isminin eski biçimi olduğu kabul görmüştür[3]. Azerbaycan topraklarına MÖ. II. bin yılında Ön Asya’dan göç eden Kasların da Türk soylu kavimlerden biri olduğu düşünülmektedir. MÖ. II. bin yılın ortalarından itibaren Güney Azerbaycan topraklarında yaşayan Kaslar, Kaspilerin ataları olarak değerlendirilmişlerdir. Kaynaklar Kaspilerin Kür ve Aras nehirlerinin kavşağından Hazar denizine kadar olan deniz kenarındaki alanlarda yaşadıklarından bahsederler. Hazar Denizi’nin eskiden “Kaspi” olarak isimlendirilmesi de bununla ilişkilendirilmiştir[4].
Azerbaycan’da MÖ. I. binyılın başlarında Mannalıların devlet kurdukları ve bunların Türk kökenli olduklarına dair görüşler vardır[5]. Mesela bazı Manna hükümdar isimlerinin Türkçe ile bağlantılı olduğu tespit edilmiştir[6]. Manna isminin ilk olarak “Maqtay” şeklinde söylenmesi bunun Türkçe bir ifade olduğunu göstermiştir. Burada Türk dilinde “nq” sesinin tek “n” şekline girerek “Manna”ya dönüştüğü ve bu durum Türk dillerinin özelliğini taşıdığından benzerlikler söz konusu olmaktadır[7]. Manna isminin Türk dili ile bağlantısı ve benzer örnekler Mehebbet Paşayeva tarafından örneklerle açıklanmıştır: “Altay’da Sibir’de, Orta Asya’da Manqut, Manqas, Manqol, Manqiş, Manquş gibi birçok Türk tayfalarının adlarında “manq” kompotentinin kalması Mannalıların etnik adlarının “manqa” etnoniminin fonetik bir tipi olarak Türk kökenli olduğuna ait fikrimizi onaylar. Eskiden İskitler, Kimmerler gibi Türk kabilelerin meskûn olduğu Kırım arazisinde de (Bahçesaray şehri yakınlarında) miladın başlarında (I. yy.) “Manqup” adlı devletin olduğu bilinmektedir. Görüldüğü gibi Manna adı mang etnonimi ile aynı kökendendir. Mannalıların Türk kökenli olmasına bağlı fikrimizi Manna toponimlerinin Türk dilleri ile izah olunması farktı da tasdik edir. Örneğin, Manna’nın en önemli şehirlerinden olan İzirta (MÖ. VIII. yüzyıl) Türkçe izir, izer- “dağ geçidi” ve tay- “taraf” kelimelerindendir. Matay ve Maday kavimleri ile de bağlı aynı fikri söylemek mümkündür; Altay ve Kazakistan’da Matay, Kapçaqay-Matay, Madı, Tuva’da daha XIII. yüzyılda Madı, Mat gibi birçok Türk kavimleri olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda Madayların toponimleri ve şahıs adları da Türk dilleriyle izah olunur. Mesala, Madayda çay ismi olan Kizilbuda (MÖ. 820 yılı) Türk dillerinde kizilkırmızı ve “bud-dağkolu” söz birleşmesinden ibaret olup “Qırmızı dağ kolu” anlamına gelir”[8].
Azerbaycan’da Kimmerler – İskitler
Kimmerler, Prototürkler olarak tanımlanmış ve MÖ. II. binyılın başlarından MÖ. VIII. yüzyıla kadar Karadeniz’in kuzeyinde, Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya bölgesinde yaşamışlardır[9]. Kimmerler, Kafkasya’da Kuban kültürünü etkisi altına almışlar (MÖ. 1400-1250) ve Gence-Karabağ’daki buluntular arasında geometrik hayvan motifli bronz küpeler ile Taliş bronz eserlerinde tesirleri görülmüştür[10].
İskitlerin vatanının Asya olduğu ve buradan göç ederek Kimmerlerin yurtlarına geldikleri Heredot’un kayıtlarında anlatılmıştır: “Göçebe Skyt[11]hler Asya’daydılar; Massagetlerle yaptıkları bir savaştan yenik çıktılar, Araxes ırmağını geçtiler, Kimmerlerin yanına göç ettiler. (Skythlerin oturdukları yerler eskiden Kimmerlerinmiş, öyle derler)”[12]. Böylelikle Kimmerler savaşmayarak yurtlarını terk edip[13] İskitlerin takibinde Yakındoğu’ya kadar gitmişlerdir[14]. İskitlerin Kimmerleri takip etmeleri[15] Azerbaycan topraklarına akmalarını sağlamış ve bölgeye geçişler Kafkas dağ silsilesindeki yolları kullanmaları ile gerçekleşmiştir. Kavimler Azerbaycan’a Derbent geçidinden sonra dağlık ve engebeli setleri aşarak geçmişlerdir. “Alban Kalesi” olarak isimlendirilen Çuhur- Gabala ile diğer geçitler merkezi ve Batı Azerbaycan’ı kuzeyle birleştirmektedirler[16]. Kuzey Kafkasya ile Zakafkasya arasında eski çağlarda tespit edilen çok sayıda geçitler İskitlerin Güney Kafkasya’daki bölgelerde yayıldıklarını göstermektedir[17]. Başka bir söyleniş şekli ile MÖ. VII. yüzyılda Karadeniz’in kuzeyinden güneye doğru hareket eden İskitler Manna ve Medya devletlerinin topraklarına yerleşerek burada 150 yıl varlık göstermişlerdir. Bölgede kurulan devlet için Sakasena ismi kullanılmıştır[18].
Azerbaycan bölgesinde İskitlere ait arkeolojik bazı buluntular tespit edilmiştir. Güney Kafkasya’da İskit sanatını temsil eden maral motifli taşlar[19], Mingeçevir bölgesinde İskit tipi ok uçları ve tunç aynalar ortaya çıkarılmıştır. Yüzük mühürlerinden birinin üstündeki başında şiş külah giyim tarzını gösteren özelliklerin varlığı İskitlerin Güney Kafkasya’nın merkezi kısmında yerleştiklerini göstermektedir[20].
Azerbaycan’da MÖ. VI. yüzyıldan itibaren yerleşmiş Kimmer-İskit-Sak[21] boyları ile ilişkili yer isimleri günümüzde mevcutturlar. Kimmerlerle bağlantılı toponimler, Azerbaycan’ın Zakatala ilinin Kımır- Kımırlı, Kazak ilinin Kemerli- Gemerli köylerinin isimlerine yansımıştır[22]. MÖ. VII. yüzyıla ait Assur kaynağında Manna bölgesinde Saka isimli bir halktan bahsedilmiştir[23]. Azerbaycan’daki Zagatala şehri Saka isminin devamıdır ve Zakatala “Saka düzengahı” anlamındadır. Yine “Şakasen”[24] ve “Şaki” de bu grup yer isimlerinden sayılmıştır. Albanya[25]’nın şehirlerinden biri olan Balasakan[26] da Sakalar ile ilişkilendirilmiştir[27]. Kuzey Azerbaycan’ın güney bölgelerinden Astarada’da Sakaşon isimli köy ve Sekşan çayı da Saka-İskit izlerini taşıyan bir yer ismidir.[28] Saka ismiyle bağlantılı olarak Azerbaycan’daki toponimleri şöyle özetleyebiliriz: Kuzey Azerbaycan’da Şeki-Şakaşon, Sisasakan, Artsak; Kuzey Azerbaycan’ın kuzey batısında Şeki, Zakatala, Sakandere, Sakantala, Saqa-Tör; Güney Azerbaycan’da “Sakan”, “Sakani”, “Sakene”, “Şaqali”, “Şakabad” gibi.[29]
Azerbaycan arazisine gelen İskit kavimlerden biri Şamaklar olup, Şamahı yer isminin kökü Sakalarla beraber Azerbaycan’a gelen Şamak kavimleriyle ilişkilendirilerek MÖ. VII. yüzyıla dayandırılmıştır. Güney Azerbaycan arazisinde de Şamaki yer ismi vardır. Şamak etnonimi diğer Türk soylu kavimler arasında da yer bulmuştur: Orta Asya ve Kazakistan’da Şamakey, Karakalpaklar’da Şamaki, Türkmenler’de Şamak, Kırgızlar’da Şamaka isimli Türk kavimleri vardır. Harezm ve Türkmenistan’da iki eski Şamaka kalesi, Tataristan’da Şamaki toponimleri vardır.[30] Büyük Kafkas dağlarında, Samur nehri havzasında yerleşen kadim Sahra[31] köyünün ismi de Saklarla ilişkilendirilebilir. Sahurlar bu köyü Sah olarak isimlendirmişlerdir. Sahur ise bu köye komşu halklar tarafından verilen isimdir (yani sak(h)lar köyü). Azerbaycan’ın Gah ilinin yakınlarında XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar “Sakan” isimli yerleşim biriminin olması önceki bilgileri desteklemektedir.[32]
Azerbaycan’da Hunlar
Kuzey Kafkasya’nın etnografik ve siyasi tarihinde MS. II. yüzyılın ikinci yarısında “Hunlar” ismine Dionisi Periaget’in ve Klavdi Ptolemey’in manzum tasvirlerinde değinilmiştir.[33] Dionisi Periaget’in yazılarında: “160. yıla doğru “Hunlar” adı ile meşhur bir çeşit kabile grubu, artık Volga nehrini geçmiş ve Hazar Denizi’nin kuzey batısındaki bozkırlarda yaşamıştır”[34] ifadeleri kullanılmıştır. Hunların Kafkasya’da varlıkları, buradaki Hun yerleşmeleri Hun ülkesi ifadesi ile karşılık bulmuş ve Kalankatlı Moses bu tabiri kullanmıştır.[35] Atilla döneminde (Batı Hunları), 445 yılında Dağıstan’dan gelen bir “Hun” kolu, Kür ırmağı boylarına yayılıp, Gence’nin batısındaki “Khalkhal”da kışlamıştır.[36] Bu sebeple Ermenice ve Süryanice kaynaklarda, Kafkas sıradağlarının kuzeyindeki Türk kabileleri (Ermenice) “Hisus-azk’er” (Kuzeyli Kavimler), “Hun-Agur” (Hun-Ogur), “Hun” ismiyle anılmışlardır.[37]
Kavimler Göçü döneminde Altay ve Çin sınırlarından hareket eden Hun, Avar ve diğer Türk boyları da Kafkasya’dan geçerek Avrupa’ya yönelmişlerdir. Kaynaklarda 395 yılında Tuna kıyılarından Güney Kafkasya’ya gelen, oradan da Ön Asya’ya hareket eden Hun boylarından bahsedilmiştir. Bu dönemde Kafkasya’da yaşayan Hunların bir kısmı, sonraları bölgenin siyasi olaylarında önemli rol oynamışlardır.[38] Hunlar ve onlarla akraba kavimlerin batıya ilerlemeleri neticesinde MS. IV. yüzyılın ikinci yarısında Kafkas ülkelerinde önemli siyasi değişimler yaşanmıştır. Hunların bu topraklara girişi,[39] özellikle de Alanlar[40] ve Asların bir kısmının Kafkasların kuzey eteklerinde uzanan bölgeye geri çekilmelerine yol açmıştır. Hun kavimleri, Kafkasya’da özellikle doğuda ve Albanya bölgesinde yayılmışlardır.[41] MS. V. Yüzyılda Kafkasya’daki Hun birlikleri zaman zaman bölgedeki kavimlerin birbirleri ile mücadeleleri sırasında ordularında destek olarak kullanılmışlardır. Çoğu zaman İran’a karşı kullanılan Hun birlikleri bazen de bunun tersine vazife yüklenmişlerdir. Mesela 457 yılında Alban hükümdarı Vaçe’nin isyanı sırasında İran ordusunda Hunlara yer vermiştir[42].
Miladın ilk yüzyıllarından itibaren Kafkasya’ya gelen ve MS. IV. yüzyılın ilk çeyreğinde Hazar Denizi’nin batı sahillerinde yerleştikleri bilinen Hunlar Azerbaycan’a akınlar yaparak Mil Düzü’ne kadar ilerlemişlerdir[43]. Hunlardan sonra Türk soyundan kavimlerden Bulgar, Hazar[44], Sabir, Çul, Gorus, Terter, Çırak kabileleri, Kengerler, Aranlar, Kataklar, Peçenekler[45] gelmişlerdir. Azerbaycan topraklarında Kıpçakların MS. IV.-V. yüzyıllardan itibaren yaşadıkları bilinmektedir. Gürcü kaynaklarında Kıpçakların Kafkasya’ya ilk akınları MÖ. VIII.-MS. IV. yüzyıllarına tarihlenir[46].
Güney Kafkasya’da Hunlara ait arkeolojik materyal MS. IV-VII. yüzyıllarda bulunmuştur. Üç tepe kurganında (Akcabedi bölgesi-Azerbaycan) bulunmuş altın ayak ve kol bilezikleri, kolye, yirmi altı bezetilmiş kemer unsurundan oluşmuş pilakadan ibaret kemer, altın unsurlu demir kılıç araştırmacılara göre kuzey göçebelerine aittir. Hınıslı abidesinde (Şamahı bölgesi) taş kutu tipi mezarlarda Hun kültürünü yansıtan altın küpe ve taç bulunmuştur. Hınıslı – Hucbala mezarlarında bulunan altın eşyalar Hunlara ait olan karışık renkli üslupta hazırlanmıştır. Bu eşyaların yanı sıra göçebeler için karakteristik olan kafanın yapay deformasyona uğramış iskeletleri ve defin ayinlerini temsil eden izlere de rastlanılmıştır. Pala-sırt mezar abidesi Hun kavimlerine aittir[47]. Azerbaycan’ın kuzeydoğu topraklarında elde edilen buluntularda silahlar ve at malzemeleri daha fazla dikkat çekmektedir. Hunlar için kamanlar, iki ve üç kanatlı ok uçları, demir mızrak uçları, iki ağızlı kılıçlar, eğik kılıçlar, zırhlar, ata ait malzemeler -ağaç esaslı eyerler, sekizvari üzengi, dizgin pilekleri ve zilleri, kaytarkanlar vs. bulunmaktadır[48].
Hunlar Azerbaycan’a Kuşanlar ismi ile gelmişlerdir. Bu isim onların tapındıkları 5 kutsal totemden biri olan kuşla ilgilidir. Kuşan Hunlarının Azerbaycan’ın Gah ilinin Ilısu köyüne yerleştiklerine, burada korunan Kuş uşağı veya Kuşlar soy ismi de işaret etmektedir. Ayrıca Kuşanlarla ilişkili yer isimlerine Azerbaycan’ın Ağdaş, Gebele, Kürdemir, Şamahı, Kuba ve Kazak illerinde de karşılaşılmaktadır[49].
Azerbaycan’ın kuzeybatı bölgesini Kuzey Kafkasya’ya bağlayan dağ geçidinin Hun beli olarak isimlendirilmesi ve toponimin Hun ismini taşıması, Hunların Azerbaycan’ın kuzeybatısında yerleştiklerini göstermektedir[50]. T.M. Memmedov’un “Kafkaz Albaniyası İlk Orta Asırlarda” isimli eserinde Hunların Azerbaycan’da yerleştikleri yerler şu şekilde belirtilmiştir: “İlk orta asır kaynakları Lazar Parpesi’nin, Sebeos’un, Gevond’un, Asogik’in verdikleri bilgiler ışığında Hunlar Albanya’da yaşamışlardır. Gevond ve Asogik’in bilgilerinde ise Hun kavimleri Derbent ve onun etrafında yaşıyorlardı. Yine Hunların burada ordu kurdukları malumatı vardır. Yegişe ve Sebeos Kaspi kapılarını “Hun Kapıları” adlandırırlar. Fakat Yegişe ve M. Horenasi aynı zamanda, Kaspi kapılarını “Alan kapıları olarak” adlandırırlar. İlk orta asır yazılı kaynağı Yegişe Beşparmaq Seddini “Hunlara karşı müdafaa” istehkamı olarak adlandırır. L.Parpesi bu müdafaa istehkamının duvarlarını “…Albanlar ve Hunlar arasında salınmış istehkam…” olduğunu kaydeder.
İlk orta asırların yazılı kaynakları gibi, Bizans yazılı kaynakları da Kafkas Albanyası arazisinde Hun kavimlerini V. yüzyılda Muğan’da ve VI. yüzyılda ise Şakaşena vilayetinde (şimdiki Gence)’de kayda almışlar. Hun tayfalarının IV.-VII. yüzyıllarda Albanya arazisinde mecvut olmalarını, aynı zamanda, eski Suriye yazılı kaynaklarında da olduğu söylenir. Kafkas Albanyası’nın arazisinde, V- IX. yüzyıllarda Hun kavimlerinin mevcut olmasını eski Gürcü yazılı kaynakları da kendi eserlerinde bahsetmiştir. Kaynakların verilerine göre Hunlar Kafkas Albanyası’nda farklı yerlerde meskûnlaştırılmışlardır. Ermeni coğrafyacısı Ananiya Şirakasi Hun kavimlerini Derbent geçidinden kuzeye doğru olan bölgede yerleştirir. Eski Suriye yazılı kaynağı ise VI. yüzyılda Hun kavimlerini Derbent’in arka hissesine yerleştirir. Bazı araştırmacılar ise Hun kavimlerini Albanya arazisinde yerleştirme meselesine öz eserlerinde dokunarak, muhtelif fikirler ileri sürmüşler. Dağıstan araştırmacıları R.M. Maqomedov, A.R. Şihsaidov ve Dağıstan Tarihinin Oçerkleri’nin müellifleri Hun kavimlerini Dağıstan’ın kuzey kısmında ve deniz sahillerinde yerleştirirler. Dağıstan araştırmacılarının bu fikirlerini arkeologlar Dağıstan’ın Hazar sahili kısmında elde ettikleri maddi medeniyet kalıntıları ve aynı zamanda toponimik ve onomastik materiallarla onaylarlar. Bazı araştırmacılar ise M. Melikset-Bek, M.A. Artmanov, R.A. Hüseynov, Z.M. Bünyadov kendi eserlerinde Hun tayfalarının Kür ve Aras çayları arasında yerleştirdiklerini kaydederler[51]”.
Tarihi kaynaklara göre, MS. VI. yüzyıldan itibaren Albanya’nın Hazar sahili topraklarında Derbent’ten Beşparmak dağlarına kadar, eski Hunların Masqut (Maskut) ve daha sonraki söylenişi ile Mazqut (Mazkut) isminde devletleri olmuştur. Ayrı ayrı zamanlarda doğudan batıya Sarmat, İskit, Massaget, Hun ismi altında birleşip Kafkaslara gelerek birçok yeri yurt edinmişlerdir. Yerleşim yerlerinin isimleri bozulmuş olsa da Azerbaycan topraklarında, özellikle kuzeydoğu illerinde günümüze kadar izleri gelmiştir[52].
Azerbaycan’da Sabirler
Kafkasya’da yerleşen Türk kavimlerinden biri olan Sabirler [53], kaynaklarda Sabir, Savar, Suvar isimlerini alıp[54], 515 yılında Kafkasya’nın kuzeyinde yerleştikleri net olarak bilinmektedir[55]. MS. I. yüzyıldan 560’lı yıllara kadar Sabirlerin Kuma-Terek nehirleri arasında yaşadıkları dönem olarak bilinmektedir[56]. Güney Kafkasya’ya yönelik seferleri 515-516 yıllarında [57] olan Sabirler, MS. VI. yüzyılın başlarından itibaren ise Güney Kafkasya ve Önasya’nın askeri-siyasi tarihinde önemli yer edinmişlerdir[58].
Göktürklerin Kafkasya’ya gelmesini izleyen süreçte Sabirlerin yerini Hazarların aldığı ve Sabir olarak tanıtıldığı bilinmektedir. Mesudî’nin Hazarlara Türkçe Sabir, Farsça ise Hazarân demesi, Belâzuri’nin halkı Sabir olarak bilinen Azerbaycan’daki Kabala kentinden Hazar yerleşim yeri diye bahsetmesi yukarıdaki fikri açıklamaktadır. Bu sebeple Kafkasların kuzeyindeki Sabirlerin yıkılışı ile Hazarların yükselişi arasında bağlantı vardır ve Sabirler Hazarların temelini oluşturur, diyebiliyoruz[59]. İran Şah’ı Hüsrev Anuşirvan’ın (531-578) Dağıstan’a seferinde Sabirlerin bir kısmını Derbent’in güneyine şimdiki Azerbaycan topraklarına yerleştirdiği anlaşılmaktadır[60]. Sabirler, Azerbaycan’ın eski yerleri olarak geçen Şabran, Bilesuvar, Suvarlı, Sabirkent toponimlerinde varlıklarını sürdürmüşlerdir.[61]
Sonuç
Azerbaycan tarih boyunca birden fazla kavmin uğrak yeri olmuş ve bu coğrafyada büyük devletlerde kurulmuştur. Eski çağlardan itibaren Azerbaycan’da varlıkları tespit edilen Türkler bölgenin tarihinde önem arz etmişlerdir. Arkeolojik ve lengüistik veriler Türk medeniyetinin Azerbaycan’daki geçmişini kanıtlar.
Azerbaycan’a Kimmerler-İskitler ve sonrasında diğer Türk kavimlerinin gelmesi genellikle bir kavmin diğerine saldırıp göç ettirmesi sonucunda gerçekleşmiştir. Türk kavimlerinin Azerbaycan’a akınları giderek artınca bölge zamanla Türk yurdu olmuş ve bu durum günümüzde de devam etmektedir.
Sinop Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.
Ekler:
Harita 1. M.Ö. III.-II. binlerde Kafkasya’da kavimler: Kutiler, Lullubiler, Turukkiler (Kabil Eliyev, Kafkaz Tarihi, Bakü, 2009, s.70).
Harita 2: İskitlerin Azerbaycan’a Geçişi (Kabil Eliyev, Kafkaz Tarihi, Bakü, 2009, s.82).
Harita 3. MS. VIII-IX. yüzyılda Azerbaycan’ı gösteren bir haritada Türk kavimlerinin toponimleri
mevcuttur: Sakasena-Şeki-Balasakan- (İskit toponimleri ); Şabran- (Sabir toponimi)
(İsmail Mehmetov, Türk Kafkasında Siyasi ve Etnik Yapı, İstanbul, 2009, s.181).