Elveda, Aziz Ülkem…
Bu yıl, 12 Kasım 2018 günü, 12 Kasım 1944 tarihinde kurulan Şarki Türkistan Cumhuriyeti’ne yaşasaydı 74 yaş olacaktı… Fakat Rus-Çin İşbirliği ile bu cumhuriyetin ömrüne, Eylül 1949’da “Uçak Kazası” süsü ile son verildi. Ben bu cumhuriyeti iyi hatırlıyorum, Onun doğumuna da, ölümüne de şahit oldum. Bu cumhuriyet beni “OĞLUM” diye bağrına basmıştı. Elveda bahtı kara devletim Şarki Türkistan Cumhuriyeti…
Vatan ve devlet birbirini tamamlayan eş değer kavramlardır. Doğa beni vatansız yaratmadığına göre, nerde benim doğup büyüdüğüm vatanım? Her vatan onu koruyan devletsiz olmadığına göre, nerde benim devletim? Bir zamanlar vatanım da, devletim de vardı, şimdi yok, onları ejderha Çin yutmuştur.
Şarki Türkistan bu, benim doğup büyüdüğüm vatanımın adıdır. Her karış toprağını, sesi duyulan her akarsuyunu bildiğim-tanıdığım bu aziz ülke-dünyada benzeri olmayan benim ülkemdir. Bundan 42 yıl önce-1980 yılında ayrılmak zorunda kaldığım-ana yurdum olan bu kutsal toprağımı çok özlüyorum ve er geç döneceğime de inanarak yaşıyorum. Uluslardan oluşan insanlık-doğanın en yüce ürünüdür. Bu yüce yaradılış gereği, ulus olarak, vatan-devlet sahibi olarak yaşamak, doğanın insanlığa verdiği dokunulmaz-kutsal hakkıdır-benim de hakkımdır. Bir ulusun ulusal varlığı ancak ulusal devletiyle temin edilebilir. Devleti yok ulus, er geç yok olmaya mahkûm ulustur. Vatanım-ulusum senin için uğraştım, bunun için Çin’in hapishane ve çalışma kamplarında 24 yıl yaşam mücadelesi verdim. Fakat seni kurtaramadım bağışla beni.
Şarki Türkistan, bulut ile boy ölçüşen zirvesi ebedî karlı Tanrı Dağı gibi, Afrika’nın Sahra Çölünü andıran Teklamakan Çölü gibi, işgalcilere kolay kolay yaşama olanağı tanımayan engin ve olağanüstü koşullarıyla ta ezelden ta ebediyete kadar benim toprağım – Türk’ün toprağı olarak var olmaya-tanınmaya devam ede gelmiş müstesna bir topraktır. Şarki Türkistan’ın kuzeyini sulayan Tanrı Dağı’nın ebedi karla kaplanmış Han Tanrı Zirvesi 8000 metre yüksekliktedir. Şarki Türkistan’ın güneyini sulamış Himalaya Dağı’nın dünyanın doruğu olarak bilinen Everest Zirvesi 8878 metredir. Evet, bunların hepsi benim vatanımın doğa harikalarıdır.
SİMGESİ AY YILDIZ, ADI ŞARKİ TÜRKİSTAN CUMHURİYETİ OLAN BU TÜRK DEVLETİ, Eylül ayının 1949 günü Rus-Çin işbirliği ile hazırlanmış facialar-yalanlar sonucu olarak yaşamını yitirdi. Bu yıl, 12 Kasım 2018 günü, 12 Kasım 1944 tarihinde kurulan Şarkı Türkistan Cumhuriyeti’ne yaşasaydı 74 yaş olacaktı. Bu, Rus-Çin İşbirliği ile hazırlanmış Şarki Türkistan düşmanlığının ilki değildi. Yakup Beg’in (1820-1878) olağanüstü girişimleriyle kurulan 13 yıllık Kaşgar Devleti’nin (1865-1878) de sonunu hazırlayan düşmanlık-bu düşmanlık idi.
Şarki Türkistan Cumhuriyeti kurulduğunda ben henüz 9 yaşındaki çocuktum. Fakat Tatar İlk Orta Okulu’nun eğitimi ve daha yeni kurulan Ulusal Cumhuriyetin gayesi gereği bana çocuk gözüyle bakmıyordu. Çünkü yapılacak işler o kadar çok ki, ömür kısa, istikbal uzaktı. Ben de çocuk olmama rağmen bu gidişatın farkındaydım. Çünkü düşmanımız büyük, tek değil çiftti.
Yıl 1947-48 öğretim yılı, Şarki Türkistan Cumhuriyeti’nin kurucusu Ahmetcan Kasimi (1914-1949) bizim okulda idi. O, kısa süren açık hava toplantısında öğretmen ve öğrencilere şöyle sesleniyordu:
“Dünyadaki mesleklerin en şereflisi öğretmenliktir. Çünkü gelmiş geçmiş büyük zatlar, bilginler, yazarlar, doktorlar, generaller, mühendisler ve bunlar gibi meslek sahiplerinin hepsi öğretmenlerin emeğinin meyvesidir” diyordu. Biz öğrencilere hitaben: “Bir binayı-gökdeleni kurmak için önce onun temelini iyi işlemek lazım. Temeli iyi işlenmemiş bina, gökdelen yıkılır. Aynı onun gibi sizler de bugün gelecekteki yüksek bilimlerinizin temelini işlemektesiniz. İlk ve ortaokulu iyi neticeler ile bitirebilseniz gelecekte bilim sahasında daha çok başarılı olursunuz. İyi okuyun, size başarılar dilerim” diyordu. Bu ulu zat da, Rus-Çin işbirliğiyle öldürülmüştü.
Tanımı geçen bahtı kara devletimin: “ULUSUMUZ TÜRK-VATANIMIZ TÜRKİSTAN-ECDADIMIZ CENGİZ ve TİMUR” diye seslenerek, beni “OĞLUM” diye bağrına bastığı günler, ömrüm süresince beni yönlendiren anılar olarak kalbimin en derinliklerinde saklana gelmiştir. Beni “PANTÜRKİST” yapan kutsal sesleniş, bu sesleniştir.
1990’lı yıllar, bu benim 50’li yaşlarım, bundan 50 yıl önceki Tatar Okulu’nda geçirdiğim 1940’lı yılları nasıl bir özlem duygularımla anımsasam, bu 1990’lı yılları da öyle anımsıyorum. Artık Türklük bilimi, Türk Birliği uğruna çalışmanın; Rus-Çin İşbirliğine karşı savaşmanın ortamı doğmuştu. Tüm Türk dünyasını gezdim, ünlü Türk şehirlerinde bulundum, Taşkent’te 2 yıl kadar kaldım, Enstitülerde Türklük dersi verdim. Gazetelere “Bizim İstikbalimiz” uğruna yazılar yazdım. İleride dünyamız Türk Birliğine doğru yol alırken, Taşkent şehrini Türk dünyasının başkenti yapacağız. 1865 yılındaki Rus işgaline karşı direnişin destansı örneğini yaratmış olan-Hokant Hanlığı’nın ünlü komutanı Alimkul’un (1831-1865) şehit düştüğü bu Taşkent Savaşı uğruna-Taşkent’i başkent yapacağız. Türk’ün bu şanlı şehrinde, Cengiz Han’ın (1155-1227), Büyük Timur’un (1336-1405), Ulug Bey’in (1394-1449) bıraktığı ayak izleri vardır. Aziz ülkem Şarki Türkistan’ı ve sadece Türkistan’a özgü olan “KIMIZ” denilen şu içkini çok çok özledim. Türkistan uğruna oraya gitmeyi düşünüyorum. Bu benim vatan kaygısından kaynaklanmış kutsal hakkımdır. Eğer bu isteğime ezelî ve ebedî düşmanım olan Rus-Çin ve onların işbirliği engel olacaksa, Birleşmiş Milletlere müracaat edeceğim. Şu evrensel “KURAM” gereği Birleşmiş Milletler diyor ki: “EGEMENLİK, KENDİ YURTTAŞLARININ İNSAN HAKLARINI KİTLESEL BİR BİÇİMDE İHLAL EDEN HÜKÜMETLER (DEVLETLER) İÇİN ARTIK BİR KORUYUCU KALKAN OLAMAZ !!!”
ELVEDA, KURTULUŞU BEKLEYEN-VATANIM ŞARKİ TÜRKİSTAN!…
Kurguyum Uşti Kolumdin,
Nerde Mihmandur Bugün.
Dehli Bermenglar Yarimga
Köngli Perişandur Bugün!
(Şahinim Uçtu Elimden,
Nerde Konaklar Bugün.
Üzmeyin Nazlı Yarı,
Gönlü Kırıktır Bugün)
Sayın
1. Bu yazının yazarı kimdir?
2. Bu yazıyı biraz kısaltarak MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ adlı kitabıma kaynak göstererek almak istiyorum. Bu nedenle izninizi rica ediyorum.
3.Bir yabancı kaynakta (Beş Bin Yıllık Sümer Türkmen Bağları, Begmyrat Gerey, Münhe/Almanya 1987, Tercüme Dr. Dursun Ayan, GünTürk Yayınları) Sümerler ile Türkler veya Türkmenler arasında bir bağlantı kuruluyor.
4. Ayrıca yine Türkmenistan’da Anu şehrine izafeten Anu medeniyetinden söz edilmekle başka şehirlerde de yapılan kazılarda çeşitli buluntular elde edilmiştir. Anu olarak adlandırılmış olan medeniyeti, kanaatimce genelde Orta Asya Türk medeniyeti , özelde Orta Asya Türk medeniyeti başka bir ifade şekli ile de Tarih Çağlarından önceki ilk medeniyet olarak vasıflandırmak istiyorum.
Ayrıca Sümerler ile Etrüskler arasında bağlantı kuran yazılar da var.
Ben, tarihçi değilim ama yapmak istediğim iş, uzman kalemlerden medeniyete ve pedagojiye ilişkin çalışmaları herhangi bir tarih skolastiğine takılmadan genç nesillere ulaştırmak istediğim bir çalışmadır.
Bugüne kadar yaptığım çalışmalarda -ki yaklaşık 16 cilt kadar oldu- aşağıdaki görüşlere vardım:
a. Medeniyet dediğimiz bugünkü anlayışımıza kadar olan zamanda, insanlık âlemini bu noktaya getirmenin başlangıcı ve ana gövdesini oluşturan temel keşifler, buluşlar ve icatlar, yaşama tarzı aşamalı olarak Türkler tarafından ortaya konulmuştur. Tükler bu yolda dört temel aşamadan geçirtmiştir medeniyeti: Anav (Anau) veya Türkistan Medeniyeti, bağlantılı olarak Sümer Medeniyeti ve buna bağlantılı olarak da Etrüsk medeniyeti ki Roma İmparatorluğunun temel kurucu unsuru olmuştur, dördüncüsü ise bunlardan bağımsız Uygur medeniyetinden söz edebiliriz.
Bu yazıyı Türkçülük, Irkçılık veya şovenist duygularla değil, elde ettiğim bilgilere dayanarak ve aklımın süzgecinden geçirmiş olarak yazıyorum. Yanılmak ise insana mahsustur.
Sayın yazar, eğer Orta Asya Türk Medeniyetini ki bu medeniyete ilk giriş basamağında hayvanların ve bitkilerin evcilleştirilmesi, toprağın kullanılması, madenlerin işlenmeye başlaması gibi önemli nirengi noktalardan başlayarak Sümerler ve Etrüsklerle ve Uygurlarla ilgili “benim kanaatim doğru ve isabetli ise- yahut bunlara ilave edebileceği başka medeniyet çerçeveleri varsa bunları da 10-15 sayfalık bir makale hâline getirirse daha yetkin bir çalışmayı başlatmış olur diye düşünüyorum.
Not: Doğu Türkistan ile ilgili yazıyı, “Medeniyetin Temel Kavramları” başlıklı Birinci Cilde, “Hürriyet ve Kölelik” başlığı altında 21. yüzyılda devam eden köleliğe ve bir milletin topluca esaretine örnek olarak yazmak istiyorum.
Bu gayretime birinin destek olmasını arzu ediyorum ve saygılarımla bu yazıyı kitabıma almak istediğime dair iznininiz rica ediyorum. Saygılarımla.
Dr. Nusret Alperen
Not: Daha önce de bazı yazılar için izin verilmişti. Teşekkürler.