Edebî Şerh Geleneğimiz İçerisinde “Tasavvufî Şiir Şerhleri”
Şiir ağırlıklı bir karakter gösteren klâsik edebiyatımızın geçmişten günümüze intikâl eden mîrâsı içerisinde, akademisyenlerin ve ilgililerin iltifâtına mazhar olmak bakımından en şanslı metinler -tabîî olarak- manzûm edebî nev’ilerde kaleme alınmış olan eserlerdir. Bunda Şark-İslâm dünyasının köklü bir an’anesi olan, manzûmeleri toplayarak bir divan oluşturma yânî tedvîn geleneğine bağlı çalışma kolaylığının etkisinden söz edilebilirse de, gerçekte asıl sebep, Anadolu’da şekillenen Türk edebiyatında, nazmın nesir karşısındaki tereddütsüz üstünlüğü ve bu üstünlüğün hem sebebi, hem de sonucu olan câzibesidir. Nitekim bugün dünyanın pek az edebiyatında görülebilecek olan manzûm lûgat, biyografik eser ve emsâli diğerlerini bu câzibeye borçluyuz.
Fakat kütüphânelerin daha az mürâcaat edilen raflarını oluşturan mensûr eserlerin büyük çoğunluğu ilmî veya dînî muhtevâ taşımakla birlikte, edebî kıymeti hâiz olanlarının sayısı da az değildir. Bunlar içerisinde özellikle şiir şerhlerinin ayrı bir yeri vardır. Zîrâ şiir şerhleri, herkesçe bilinen ve bugün bizim için pek kıymetli olan muhtevâ zenginliklerinin yanı sıra, eski metinlerimize nüfûz ve onları tedkik etme metot ve gayretlerimize zemin/gelenek oluşturmaları bakımından da hayâtî öneme sâhiptirler. Şiir şerhleri bahsine geçmeden önce şerhin ıstılâhî mânâsını kazanma sürecini kısaca hatırlamak faydalı olacaktır.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye