Düşman Yatak Odamızın Kapısında mı ?..
11 Ağustos 2011
(Face’deki bir sayfada, bir tartışmanın ürettiği bu satırlar daha iyi değerlenmiş olsun diye buraya da yapıştırıyorum)
Konunun odak noktasını yakaladık (biraz zorlama ile olsa da)
Önce bir kabulü alenileştirelim;
“Yatak odamızın kapısına dayanmış düşman yoktur” girizgâhı, “var olsaydı Ali Baykan haklı olurdu” anlamındadır. (buna itiraz olmayacaktır umarım)
O halde irdeleyelim..
Yatak odamızın kapısına dayanmış düşman var mıdır, yok mudur ?
Hatırlanırsa; “1 mart Tezkeresi” Tayyip’in iradesi ile TBMM’ye sunulmuş bir başbakanlık tezkeresi idi ve netice almadı.
Ondan önce de Özal, Türk Ordusunu ABD emrinde Irak’a sokmak, “1 koyup 3 almak” heveslisi idi. (Enteresandır, o dönemde Tayyip belediye başkanı idi ve sonradan yolundan gittiğini, hayranı olduğunu söylediği Özal’a o zaman bu sebeple “ABD uşağı” diyordu)
Her iki dönemde de Türk Genelkurmayı ABD emrinde bir Irak operasyonuna dahil olmak istemedi. (Medyaya da intikal eden bu direnişleri internet arşivlerinde bulabilmek mümkündür)
Şimdi soruyorum..
Konuyu izleyen bütün arkadaşlar, bir dayanağa da ihtiyaç duymadan, sadece kişisel kanaatlerini söylesinler ;
Altına mertek konularak Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanı yapılmış olan bu Genelkurmay kadrosunun Tayyip’in SURİYE İŞGALİ iradesine itirazları olur mu ?
Olsaydı da bundan netice alabilecek bir kudretleri, var mı ?
Neymiş ?
Tayyip bu orduyu istediği zamanda (ABD projesi istikametinde) Suriye’ye sokabilecek durumda ve bu niyetini (bir meclis oylamasına gerek duymadan) ilan edecek küstahlıkta..
(Neden duysun ki ? Meclisteki iradesiz parmak sayısı emrinde, keza genelkurmaydaki iradesiz komuta kademesi de..)
Ayhan kardeşim, bu işgal sürecinin BOP’un bir parçası olduğunu ve ASLINDA ASIL HEDEFİN TÜRKİYE OLDUĞUNU hemen yukarıdaki yorumunda söylemişti.. Bazı arkadaşlar da bu yorum altına (ve Ayhan’ın diğer yorumları altına) “beğenme” işareti koymuşlardı..
Şimdi, benim de, izleyen arkadaşların da beğenerek katıldıkları bu yorumdaki mutabakatı bir açalım;
Türkiye Suriye politikasını ABD ve BOP istikametinde belirlemiş ise, ve BOP’un nihai hedefi -yine mutabık kaldığımız veçhile – Türkiye ise, bu niyet ve tasarruflar bir “işbirlikçi” karakter taşıyor mu, taşımıyor mu ? (bu soruya evet yada hayır cevabı isterim)
Biraz daha açalım;
Türk Ordusu enerjisini Suriye’ye teksif etmişken, bundan ne muradı olduğu belli olan ABD’nin de komut ve desteği ile, Güneydoğu’da KALKIŞMA HAREKETLERİ bu zaaf ortamını değerlendirir mi, -yoksa “ayıp olur, Ordunun Suriye’den geri dönmesini bekleyelim” diyerek, değerlendirmez mi ? (bu soruya da evet yada hayır cevabı isterim)
Akıllı insanlara bu kadar “açılım” yetecektir. Benim Suriye savaşına İran’ın da, hem de Kuzey Irak’ı da önüne katarak dahil olacağı, bölgede en az 10 yıl sürecek, kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir savaş sürecinin başlayacağı öngörümü buna ilave etmeme gerek yoktur..
Akıllı insanlara nihai sorum ;
Önümüzde -ABD projeleri doğrultusunda dahil olacağımız- uzun bir savaş süreci, bunun getirisi olarak, mühim miktarlarda can kayıpları, ekonomik kayıplar, nihayetinde de TOPRAK KAYBI olacak gibi görünüyorsa (halâ görünmüyorsa parmaklarınızın yardımı ile açın gözünüzü), bu durumda DÜŞMAN YATAK ODAMIZIN KAPISINA GELMİŞ MİDİR, GELMEMİŞ MİDİR ?
Buna “hayır gelmemiştir” diyecek olanların “yatak odası” neresidir ?
Saygılara bilmukabele..
Önce bir kabulü alenileştirelim;
“Yatak odamızın kapısına dayanmış düşman yoktur” girizgâhı, “var olsaydı Ali Baykan haklı olurdu” anlamındadır. (buna itiraz olmayacaktır umarım)
O halde irdeleyelim..
Yatak odamızın kapısına dayanmış düşman var mıdır, yok mudur ?
Hatırlanırsa; “1 mart Tezkeresi” Tayyip’in iradesi ile TBMM’ye sunulmuş bir başbakanlık tezkeresi idi ve netice almadı.
Ondan önce de Özal, Türk Ordusunu ABD emrinde Irak’a sokmak, “1 koyup 3 almak” heveslisi idi. (Enteresandır, o dönemde Tayyip belediye başkanı idi ve sonradan yolundan gittiğini, hayranı olduğunu söylediği Özal’a o zaman bu sebeple “ABD uşağı” diyordu)
Her iki dönemde de Türk Genelkurmayı ABD emrinde bir Irak operasyonuna dahil olmak istemedi. (Medyaya da intikal eden bu direnişleri internet arşivlerinde bulabilmek mümkündür)
Şimdi soruyorum..
Konuyu izleyen bütün arkadaşlar, bir dayanağa da ihtiyaç duymadan, sadece kişisel kanaatlerini söylesinler ;
Altına mertek konularak Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanı yapılmış olan bu Genelkurmay kadrosunun Tayyip’in SURİYE İŞGALİ iradesine itirazları olur mu ?
Olsaydı da bundan netice alabilecek bir kudretleri, var mı ?
Neymiş ?
Tayyip bu orduyu istediği zamanda (ABD projesi istikametinde) Suriye’ye sokabilecek durumda ve bu niyetini (bir meclis oylamasına gerek duymadan) ilan edecek küstahlıkta..
(Neden duysun ki ? Meclisteki iradesiz parmak sayısı emrinde, keza genelkurmaydaki iradesiz komuta kademesi de..)
Ayhan kardeşim, bu işgal sürecinin BOP’un bir parçası olduğunu ve ASLINDA ASIL HEDEFİN TÜRKİYE OLDUĞUNU hemen yukarıdaki yorumunda söylemişti.. Bazı arkadaşlar da bu yorum altına (ve Ayhan’ın diğer yorumları altına) “beğenme” işareti koymuşlardı..
Şimdi, benim de, izleyen arkadaşların da beğenerek katıldıkları bu yorumdaki mutabakatı bir açalım;
Türkiye Suriye politikasını ABD ve BOP istikametinde belirlemiş ise, ve BOP’un nihai hedefi -yine mutabık kaldığımız veçhile – Türkiye ise, bu niyet ve tasarruflar bir “işbirlikçi” karakter taşıyor mu, taşımıyor mu ? (bu soruya evet yada hayır cevabı isterim)
Biraz daha açalım;
Türk Ordusu enerjisini Suriye’ye teksif etmişken, bundan ne muradı olduğu belli olan ABD’nin de komut ve desteği ile, Güneydoğu’da KALKIŞMA HAREKETLERİ bu zaaf ortamını değerlendirir mi, -yoksa “ayıp olur, Ordunun Suriye’den geri dönmesini bekleyelim” diyerek, değerlendirmez mi ? (bu soruya da evet yada hayır cevabı isterim)
Akıllı insanlara bu kadar “açılım” yetecektir. Benim Suriye savaşına İran’ın da, hem de Kuzey Irak’ı da önüne katarak dahil olacağı, bölgede en az 10 yıl sürecek, kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir savaş sürecinin başlayacağı öngörümü buna ilave etmeme gerek yoktur..
Akıllı insanlara nihai sorum ;
Önümüzde -ABD projeleri doğrultusunda dahil olacağımız- uzun bir savaş süreci, bunun getirisi olarak, mühim miktarlarda can kayıpları, ekonomik kayıplar, nihayetinde de TOPRAK KAYBI olacak gibi görünüyorsa (halâ görünmüyorsa parmaklarınızın yardımı ile açın gözünüzü), bu durumda DÜŞMAN YATAK ODAMIZIN KAPISINA GELMİŞ MİDİR, GELMEMİŞ MİDİR ?
Buna “hayır gelmemiştir” diyecek olanların “yatak odası” neresidir ?
Saygılara bilmukabele..