Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Duha Türkleri

0 18.214

TURAN CAN – TİKA-Araştırmacı

Giriş

Duha Türkleri, Moğolistan’ın Hövsgöl İlinin Kuzeyinde, Tsagaannuur (Duhaca Akköl-Ak-Göl) Aymağında ve Taygalarla çevrelenmiş bir bölgede yaşamaktadırlar. Duhaların toplam nüfusu 60 hanede 600 kişi civarında olup, üç farklı bölgede toplanmışlardır.

Batı ile Doğu Tayga olarak ayrılmış yüksek taygalarda, Nehir bölgelerinde ve Tsagaannuur aymağında. yaşayan Duha Türkleri Ren Geyiği besler, avcı ve toplayıcı tarzı bir yaşam sürerler. Tsagaannuur aymağında ve nehir bölgelerinde yerleşmiş olanlar ise, Moğol tarzı hayvancılık yaparak sığır, at, deve, keçi ve koyun beslerler.

Duha Türkleri, Moğolistan’a 1940’lı yıllarda Tuva Cumhuriyeti’ndeki komşu bölgelerden gelmeye başlamıştır. Doğu Taygasındaki Duhalar çoğunlukla Toca’dan, Batı Taygasındakiler ise Tere-Höl bölgesinden göç etmişlerdir. Tuva ile (Dış) Moğolistan’ın aynı yönetime tabii olduğu Mançu (1757-1911) döneminde Duhalar, çok daha geniş bir bölgede konup göçüyorlardı. Bugünkü Tuva ve Moğolistan’ın Hövsgöl bölgesini kapsayan bu geniş sahaya Uriyanhay denirdi.

Duhalar, animistiktir; yani doğaüstü güçlere inanırlar. Şamanlar gerçek dünya ile ruhani dünya arasında aracı olarak kabul edilir ve büyük önem verilir.

Duha Türkleri kendilerini Tu’ha Ules Duha halkı olarak tanımlarlar. Tu’ha kelimesi ise Sibirya’da yaygın olan Tuva/Tuba kelimelerinin fonetik bir varyantıdır. (Tuva, Ti’va ve Tofa, To’fa) karşılığı, Ancak Moğolistan’da genellikle tsaatan “Ren geyiği sahipleri”, (tsaa’ren geyiği ve addan ad yapan+tan eki) adı ile bilinirler. Bu adlandırma yalnızca Duha Türklerinin sürdürdüğü geleneksel hayvancılığa atfen verilmiştir. 20. yüzyıl Moğol kaynakları Duhaları; Uranhay, Tayga Uranhay, Taigin Irged, “tayga halkı”, Oin Irged “Orman Halkı” ve Soyot olarak adlandırmaktadır. Moğollar resmi olarak Duhaları ve Moğolistan’daki Müslüman olmayan diğer Türk halklarını tanımlamada “Uygar” terimini kullanırlar. Günümüzdeki soy adlarına gelince, en yaygın soyları (Duhaca söök), Soyan, Palekse ve Urat’tır.

Duha Dili

Duha dili (Tu’ha Sös), Türk dillerinin Sibirya grubuna dahil olan Sayan Türk dillerinin tayga alt grubuna mensuptur. Diğer Tayga Sayan Türk dilleri ise İrkutsk Oblastı’nda yaşayan Tofaların dili Tofaca, Tuva Özerk Cumhuriyetinin doğusundaki Toca ve Tere-Höl bölgelerinin dilleri Toca-Tuvacası ve Tere-Höl-Tuvacası ile Buryat Özerk Cumhuriyetinin Oka bölgesinde yaşayan Soyotların dili Soyotça’dır.

Sayan Türk diline ait olan tüm dil özelliklerini barındırmakla birlikte Tayga Sayan Türk dilleri fonetik, morfolojik, ve leksik düzeyde farklı ortak yapılara sahiptir. Aynı zamanda, Ren geyiği avcılığı ve ormanda bitki toplamaya dayalı yaşam tarzı Tayga Sayan Türkleri’ne özgüdür.

Duhacanın söz varlığı ile ilgili olarak temel sözlerin Türkçe kökenli olduğu söylenebilir; ör, siltes, yıldız, gis, kız, hün, gün, put, bacak, but, ute, uyu, je, ye, jore, hareket, et, per, ver, vb. Duhaca sayılar ise şunlardır: pir ve piree-bir, i’xe-iki, üs-üç, tört-töört,dört, pes, pees, beş, al’te,-altı, jete-jeete, yedi, ses-sekiz, t’os-dokuz, on-on. Duhaca, yakın çevredeki Moğol dilinden çok sayıda söz almıştır. Bilindiği gibi, Sayan Türk Dilleri veya Lena Türk Dilleri adı da verilen Sahaca ve Dolganca ile birlikte Moğolca unsurların en yoğun bulunduğu Türk dilidir.

Günümüzde bütün Duhalar iki dillidir. Duhacanın yanı sıra Darhat Moğolcası da konuşulur. Duhaca aile içi konuşma dilidir; yazı dili değildir. Darhat Moğolcası ise Duha Türkleri dışındaki çevrelerde, özellikle eğitim ve yönetim gibi resmi alanlarda kullanılan iletişim aracıdır. Duhalar konuya yada konuşulan kişiye göre rahatça bir dilden ötekine geçebilirler. İki dillilik son yıllarda önemli oranda artmıştır. 1950’li yıllara kadar Duhaların Moğolca konuşmadıkları belirtiliyor. Şimdi ise, 30 yaş üzeri olan bütün Duhalar, Duhaca ile  Darhat Moğolcası bilmekteler.

Moğol-Tuva eğitim projesi çerçevesinde, özellikle ses özellikleri bakımından Duhacadan farklı olan standart Tuvaca, yerel yatılı okullarda seçmeli yabancı dil dersi olarak haftada üç saat olmak üzere sadece birkaç yıl (1990-1993 ve 2002-2005 yılları arasında), öğretilmiştir. Tuvaca gazete, radyo ve televizyon programı yoktur. Taygada da izlenebilen televizyon ise Halha Moğolcasında yayın yapmaktadır.

Duha Türkleri, yıllar önce komünist dönemde başlayan ve artık durdurulması güç olan Moğollaşma sürecine girmişlerdir. Ancak, Duha Türklerinin Moğolistan ve dışına Moğolistan’ın tek Ren geyiği yetiştiricileri biçiminde yayılan ünleri, dillerini koruma konusunda kısa vadede belki yarar sağlayabilir. Uzun vadede ise dillerini ve kültürlerini korumaları imkansız gibi görünmektedir. Dünyada dilleri ve kültürleri yok olma tehlikesinde olan Türk topluluklarından biri belki de en başta gelen Türk topluluklarından bir de Duha Türkleridir.

Bütün Tuva dillerinde bulunan eski Moğolca katman dışında, Duha dili son altmış yılda güçlü biçimde Moğolcanın etkisi altına girmiştir. Günümüzde Duha Türkleri iki dillidir ve Duhacanın yanında Darhat Moğolcasını da konuşurlar. Duhaca, bir aile içi iletişim dilidir, yazı dili değildir. Yazı dili olmadığından, Duha dili ve kültürü yok olma tehlikesine maruzdur.

Duhaca Birkaç Cümle

Ekke                                   “Selam, merhaba, iyi günler, iyi akşamlar

Ekke sen be?                      “İyi misin?

Ekke men                           “İyiyim.

Aal polgansen be?              “Evli misin? Evlendin mi?

Jok, aal polbaan men          “yok, evli değilim, evlenmedim

Hoy e’tenge tura jok men   “Koyun etini sevmiyorum

Duha Diline Ren Geyiği Etkisi

Tuva dillerinin Tayga alt grubuna mensup olan her dil gibi Duhaca da Ren geyikçiliği ile ilgili terminoloji hayli zengindir; örneğin, Sulen Ren geyiğinin yediği bir bitki, eeremees, Ren geyiğindeki çocuk eyeri, anhay, hokkas, yeni doğmuş Ren geyiği yavrusu, taspan, bir yaşındaki Ren geyiği, tonger, iki yaşından küçük Ren geyiği, e’ter, erkek Ren geyiği, vb.

Öte yandan, Ren geyiği yetiştiriciliği Türk halkları arasında tipik bir hayvancılık geleneği değildir.

Tayga Sayan Türk halklarını oluşturan grupların hepsi olmasa bile bazılarının zamanla Türkleşmiş yerli diğer boylardan geldiği düşünülmektedir. Türkologlar ve tarihçiler arasında yaygın olan görüşe göre de Tuva/tuba etnonimine sahip halklar aslen Samoyed ve Yeniseyli olup, tarihin çeşitli dönemlerinde Türkleşmişlerdir. Du-bo – Tu-po etnonimi ilk olarak 7. yüzyıl başlarında (581-618 yıllarını kapsayan) Çin Sui-Şu yıllığında kaydedilmiştir. Çin T’ang-Shu (618-906) yıllığında aynı halk, Uygurlar ve bir kısım Oğuz boylarının da mensup olduğu T’ieh-le boylar birliğine dahil olduğu gösterilmiştir. Bu kayıtlara göre Tu-po halkı Birinci ile İkinci Göktürk Kağanlıkları (551-744) ve Uygur Kağanlığı (744-840) dönemlerinde Kırgızların ve “küçük göl”‘ün (büyük olasılıkla Baykal Gölü) güneyinde, Uygurların ise kuzeyinde yaşıyorlardı. Bu coğrafya bugünkü Tuva ve Kuzey Hövsgöl’ü içine alan komşu bölgeleri kapsamaktadır. Aslen Samoyed ve Yeniseyli yada diğer Türk dilli olmayan halkların, özellikle söz konusu bölgenin Uygur Kağanlığına (744-840) bağlandığı dönemde, Türkleştikleri kabul edilir. Birçok arkeolojik buluntu ve runik harfli Uygurca anıtlar bu düşünceyi destekler. 13. yüzyılda aynı bölge Moğol İmparatorluğu’nun nüfuzu altına girmiştir. Moğolların Gizli Tarihi’nde Tubas ve Tugas (-s Moğolca çoğul ekidir) adlı halklardan bahsedilir. 13. yüzyılda Tuga ile Tuba halklarının ayrı halklar oldukları söylenebilir. Bazı boyların Moğollaşması ve bazılarının da belki Moğolaştıktan sonra Türkleşmelerinin bu dönem veya bu dönemden kısa bir süre önce başlamış olduğu varsayılabilir. Aslen Türk kökenli olan gruplar dışında aynı bölgelerde yaşayan Samoyed ve Yeniseyli halkların ikinci Türkleşme dalgasının ise Sibirya’nın Ruslar tarafından işgal edildiği döneme denk geldiği düşünülmektedir.

19’uncu yüzyılda sayan bölgesini ziyaret eden Fin dilci Castren (1857. Ö.?) Türkleşmiş olan bazı yerli Samoyed boylarının eski dillerini tamamen unutmadıklarını bildirmiştir. Avrupa, Moğol ve Çin tarihi kaynaklarında ise Ren geyiği güden, avcı ve toplayıcı bir yaşam tarzı süren orman halklarının konuştukları dillere ait herhangi bir bilgi bulunmadığı gözden uzak tutulmamalıdır.

Duhalarda Yaşam

Batı Tayga ve Doğu Tayga olmak üzere iki ayrı bölgede yaşayan Duha Türkleri Ren geyiği hayvancılığı, avcılık ve ormanda bitki toplamaya dayalı bir yaşam sürmektedirler. Duhalar, Duhaca alaje öy “direk evi” denen özel konik çadırlarda yaşarlar. Bu tip çadırlar bir zamanlar bütün Tayga Sayan halklarında ortak kullanılırdı. Geçmişte Ren geyiği derisi ve huş ağacı kabuğundan yapılan çadırın dış kaplaması günümüzde su geçirmez sentetik maddeden yapılmaktadır. Çadırın küçük kapısı Moğol (ger) çadırı gibi güneydoğuya bakar Alaje öy’ün iç düzenlemesi Moğol çadırını andırır: Çadırın ortasında ocak, sağda yemek ve mutfak eşyalarının olduğu kişisel bölümler bulunur. Duhaların söylediğine göre geçmişte ocak dışarıda olurmuş (dışarıdan bakıldığında) kapının solunda dış fırçaları ve sabun gibi hijyenik eşyalar asılıdır. onların yanında yerde üç çeşit eyer bulundurulur. Yetişkin eyerleri (eser), yük eyerleri (ingersak) ve küçük çocuklar için özel bir eyer (eeremees). Ailede bebek varsa, ga’hay, asılı beşik. Eski Yenisey, (runik) Türkçesi “kabay” beşik, denen tahtadan yapılmış bir beşik çadırın direklerine takılarak sallanır. Şeref köşesi sayılan alaje öy’ün girişinin karşısındaki bölgede, eeren denilen hayvan şeklinde, ailenin koruyucu ruhlarını temsil eden kutsal bir nesne vardır. İç duvarlara asılan çeşitli çantalar arasında parba “Ren geyiği heybesi” de yer alır. Bunlardan başka çeşitli eşyalarla birlikte genellikle giysi ile battaniyeler bulunur.

Duhaların hazırladığı geleneksel yemekler, Nisan ile Kasım ayları arasında mevcut olan Ren geyiği sütü oldukça yağlıdır ve öncellikli olarak sütten say, tuzlu, sütlü çay hazırlamada ve iki tür peynir yapımında kullanılır, pi’stak ve huret, taze sütün bir kaç dakika kaynatılması ile birlikte Duhaların hööretken süt, yükselmiş süt dedikleri kalın bir kaymak elde edilir. Bundan başka, sütten ajey süt, acı süt diye adlandırılan ekşi kaymak yapılır. Kışın Ren geyiklerinin verimsiz olduğu dönemde donmuş ajey süt, sütlü çay yapmak için kullanılır. külde pişirilen halka biçimindeki höngen adlı geleneksel ekmek ile demir kapta yapılan hileep yemeği ise undan yapılır.

Un ayrıca poose, büyük mantı, halha Moğollarda buuz, tsuyvan-suyvan et, sebze ve kızarmış makarnalı yemek, Moğolcası bans gibi Moğol yemeklerinin de önemli bir malzemesidir. Eski Türkçe bün, çorba, et suyu, bu çorbaya ayrıca erişte veya pirinç ile zambak soğanı da katılır. Etin bol olduğu kış mevsiminde Duhalar eti orta büyüklükte çubuklar halinde kesip tahta şişe geçirerek kısık ateşte pişirirler. bizim döner, kebaba oldukça benzeyen bu yönteme pi’skennap je yemek diyorlar. Özel günlerde hiyma, bir tür sosis, Eski Türkçe kıyma, eğri kesilmiş ve Türkçe kıyma hazırlarlar.

Duhaların beslenmelerinde önemli bir yer tutan Ormanda topladıkları gök hat, yaban mersini, inek garaa, kuş üzümü, ay zambak soğanı, mangen, yaban sarımsağı ve gusek, çam fıstığı gibi bitkileri de sayabiliriz.

Duha Türkleri, Ren geyiği boynuzundan yapılmış çeşitli küçük hediyelik eşyaları satarak geçimlerini sağlarlar. Son yıllarda ise Ren geyiği boynuzundan küçük çaplı da olsa özellikle kozmetik ürünleri üretmeye başlamışlardır. Bu ürettikleri kozmetik ürünlerden hayli memnun oldukları gözlemlenmiştir.

Duha Türkleri, Moğolistan’ın tek Ren geyiği yetiştiricileri olarak turistik ün ve öneme sahip olmuşlardır. Hem Moğol hem de uluslararası seyahat acenteleri turistik amaçlı seyahat programları düzenlemektedirler.

Duha Türkleri, TİKA’nın Ren Geyiği Projesi

Duha Türkleri, Moğolistan’ın Hövsgöl Vilayeti’nde yer alan Tsagaannuur İlçesi sınırları içerisinde yaşamakta olup, 60 hanede 600 civarında Duha Türkü bulunmaktadır. Bunlardan 50 hane taygada, Ren geyiği besleyerek geçimlerini sağlamaktadır. Koordinatörlüğümüzce yapılan araştırmalarda, bahse konu projenin yürütülmesi, Moğolistan’ın en küçük etnik gruplarından biri olan Duha Türklerinin yaşamlarına katkı sağlayacağı mütalaa edilmiştir. Söz konusu proje Moğolistan Cumhurbaşkanı Ts. Elbegdorj’un 29 Mart 2013 tarihli Moğolistan’daki bütün kurum ve kuruluşlara verilen, ülkenin en küçük etnik grubu olan Duha Türklerinin yaşam kalitesinin arttırılması, sağlık ve sosyal sorunlarının giderilmesine ilişkin talimatına binaen hayata geçirilen bir proje olmuştur.

Şubat 2013 tarihinde TİKA’nın Moğolistan nüfusu içinde azınlık teşkil eden Duha Türkleri’ne yönelik gerçekleştirmiş olduğumuz insanı yardım projesi esnasında Duha Türkleri’yle ilk defa temasa geçilmiştir. Bu bağlamda yapılan görüşmelerde, özellikle bu bölgede bulunan geyiklerin kan yakınlaşmasından dolayı genetik bir bozulmaya uğradığı ifade edilmiştir. Söz konusu geyiklerin son birkaç yıl içinde boyları kısalıp 130 cm’den 100 cm’ye kadar düştüğü belirtilmiştir. Bu noktadan hareketle TİKA olarak Moğolistan Hafif Sanayi, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile yapmış olduğumuz görüşmelerde bu sorunun nasıl aşılabileceği konusunda fikir alışverişinde bulunarak, başka bir türle melezleştirme yöntemi ile geyik yetiştiriciliğinde karşılaşılan genetik bozulma sorununun önüne geçilebileceği hususunda fikir birliğine varılmıştır. Bu aşamadan sonra karar verilmesi gereken husus, temin edilecek olan damızlık geyiklerin nereden getirileceği, hangi ırka mensup olacağının tespitiydi. Moğolistan’daki geyik uzmanlarının tavsiyeleri doğrultusunda Rusya Federasyonu Yakutistan veya Tuva Özerk Cumhuriyeti’nde bulunan geyiklerin Moğolistan’a damızlık geyik olarak getirilmesi uygun bulunmuştur.

Rusya Federasyonu Yakutistan Özerk Cumhuriyeti’ne TİKA Ulanbator Koordinasyon Ofisi, yetkilileri bir ziyaret gerçekleştirerek, söz konusu ülkede bulunan geyiklerle ilgili genetik yapıları ve ayrıca Rusya Federasyonu Yakutistan Özerk Cumhuriyeti’nden Moğolistan’a ulaştırma konularında fizibilite çalışmaları gerçekleştirildi. Yapılan çalışmalarının sonuçları ulaşım vasıtalarının projenin yapılabilirliğine engel teşkil ettiğini göstermiştir. Üstelik Rusya Federasyonu Yakutistan Özerk Cumhuriyeti’ndeki geyik türünün Moğolistan’daki Duha Türkleri’nin yetiştirdiği geyiklerin genetik yapısının iyileştirmesi konusunda büyük katkı yapamayacağı görülmüştür. Bunun üzerine damızlık geyik temini projesi çerçevesinde yapılan çalışmalar ikinci seçenek olan Rusya Federasyonu Tuva Özerk Cumhuriyeti’ne yöneldi. Söz konusu bölgede yaşayan geyik türünün dünyada bulunan en iri ve en dayanaklı geyikler olması da projemizin amacına en iyi şekilde hizmet etmektedir. Ancak Rusya Federasyonu Tuva Özerk Cumhuriyeti’nde bulunan yetkililerle yapılan görüşmeler 2013 yılı için olumsuz sonuçlanmış, 2013 yılı için Rusya Federasyonu makamlarınca Moğolistan’a geyik ihracı izni verilmemiştir. Bu sebepten dolayı proje, 2014 yılına devretmiştir.

2014 yılında Rusya Federasyonu Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan Moğolistan’a yönelik 20 baş damızlık geyiğin ithal edilebileceğine dair izin alınmıştır. Bu kapsamda yapılan çalışmalar olumlu sonuçlanmış ve 2014 yılının Ekim ayında geyikler Tuva’da bulunduğu tayga ormanlarından 200 baş Ren geyiği içinden seçilerek 20 baş Ren geyiği ormandan ve dağlık bölgeden indirilerek, Rusya Federasyonu Tuva Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Kızıl’a ulaştırıldı. Kızıl’da 20 gün karantinada tutulan geyiklerin sağlıklı olduğu tespit edilmiş, Moskova’ya gönderilen kan tahlilleri sonucu ihracata uygun olarak çıkmıştır. Bu aşamadan sonra gerekli yasal düzenlemeler ve hazırlıklar tamamlandıktan sonra geyikler Moğolistan’a doğru hareket etmiştir. Bu geyiklerden bir uzun ve yorucu yolculuğa daha fazla dayanamayarak telef olmuştur.

Moğolistan’da azınlık teşkil eden Duha Türkleri’ne yönelik yapılan Damızlık Geyik Temini projesi çerçevesinde getirilen 19 baş geyik 06.12.2014 tarihinde Moğolistan’ın Hövsgöl Vilayeti’nin merkezi Mörön’e ulaşmıştır. Söz konusu geyikler, Duha Türkleri’nin temsilcilerine ve ailelere, Ulanbator Koordinatör yardımcısı olan bu makalenin yazarı ile birlikte 14.12.2014 tarihinde yapılan törenle Mörön’de teslim edilmiştir.

Proje kapsamında temin edilen geyiklerin 3 tanesi erkek, kalan 16 tanesi dişidir. Tuva Özerk Cumhuriyeti’nden temin edilen geyiklerden 14’ü Rusya’dan hamile olarak gelmiş olup, ilk yavrularının Mayıs 2015 tarihinde dünyaya gelmesi beklenmektedir.

Sonuç

Bozkırın hamlelerini anlamak zordur çünkü onun hayranlık uyandıran muhteşem tarihi daima bütünlükten yoksun bir halde sunulmuştur. Sadece yıldızın parladığı anlar, bir birinden kopuk yükselişler, dünyanın gözünü kamaştıran ani parlayışlar ve miras bırakmayan yok oluşlar.

Türk ve Moğol milletleri arasındaki tarihî ve kültürel bağlar, bilinen tarihin en eski dönemlerine kadar uzanmaktadır.

Duha Türkleri, Moğolistan’ın Hövsgöl İlinin Kuzeyinde, Tsagaannuur (Duhaca Akköl-Ak Göl) Aymağının ve Taygalarla çevrelenmiş bir bölgede yaşamaktadırlar.

Batı Tayga ve Doğu Tayga olmak üzere iki ayrı bölgede yaşayan Duha Türkleri Ren geyiği hayvancılığı, avcılık ve ormanda bitki toplamaya dayalı bir yaşam sürmektedirler.

Moğolistan’da bulunan Türk topluluklarından dilleri ve kültürleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan, UNESCO tarafından da tescillenen Duha Türkleri ile ilgili proje ve çalışmalarımız devam etmektedir. Duha Türkleri, Moğolistan’ın tek Ren geyiği yetiştiricileri olarak turistik ün ve öneme sahip olmuşlardır. Duhalar, animistiktir; yani doğaüstü güçlere inanırlar. Şamanlar gerçek dünya ile ruhani dünya arasında aracı olarak kabul edilir ve büyük önem verilir.

Moğolistan, Türk tarihi, Türk dili, Türk kültür ve medeniyeti açısından büyük önem taşımaktadır. Bu topraklar, tarihte pek çok Türk boyunun ortaya çıktığı, kader birliği yaptığı, zamanla millet olup devletler kurduğu ve gök kadar engin ülkelere sahip olduğu “büyük geçmiş”’in eşsiz mirasını üzerinde barındırmaktadır. Aslında araştırılması gereken konuların başında “Türkleşmiş Moğollar”, “Moğollaşmış Türkler” ve Moğolistan’da bulunan Türk toplulukları araştırılmayı ve tanıtılmayı beklemektedir. Bu konuda Türk Araştırmacılara büyük iş düşmektedir.

Ayrıca Moğolistan, Türk tarihi ve kültürü açısından çok önemli ülkelerden biridir. Tarihte kurulan Türk İmparatorlukları ve Türk devletlerinin bu coğrafyada kurulmuş olması; Türk dili ve kültürüne ait eserlerinin ve kültürel unsurların burada bulunuyor olması gibi sebepler, Moğolistan’ı Türkiye için çok önemli kılmaktadır. Ayrıca, bugün yine bu topraklarda yaşayan Türk kökenli toplulukların da hâlâ eski kültürel yaşamlarını sürdürüyor olmaları, eski Türk yaşamını araştırmaya çalışanlar için büyük bir nimet, Moğolistan coğrafyası ise günümüze kadar muhafaza ettiği eserlerle Türklük ve Türkler için araştırılmaya değer büyük bir fırsattır.

TURAN CAN – TİKA-Araştırmacı


Kaynakça

1 – Elisabetta Ragagnin, Moğolistan Duhaları “Kayıp Olmayan” Bir Türkofon Halk,   The Dukhas Of Mongolıa, A’Not Lost Turcophone People, Tehlikedeki Diller Dergisi, TDD/ JofEL 2002 Kış/Winter.
2 – Seren Polina, “Tsagaan-Nuur Tuvalarında” Tuvaca, Çev:Hayat Aras, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, sayı. 14, 2003 İstanbul
3 – Lars Johanson, Türk Dili Haritası Üzeinde Keşifler, Türkçeye aktaran: N. Demir, E.Yılmaz, Duha Dili ve Kültür, İstanbul
4 – Bülent Gül, Ankhbayar Danuu, VIII. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, Erimekte Olan Türk Boyu: Moğolistan Duhalarının (Tsaatanlar) Kültürüne Dair adlı bildiri. Bu Bildiri 2012 Yılında Prof. Dr. Tuncer Gülensoy Armağanında Yayınlanmıştır. Türk Kültürü araştırma Enstitüsü Yayını, 2012 Ankara
5 – Yaşar Kalafat, Turan Can, Hoton Türkleri, Dilleri ve Kültürleri Yok Olma Tehlikesine Maruz Türk Toplulukları, 4. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Bildirileri, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayını 2013 Ankara
6 – Sahada yapmış olduğumuz gözlem ve incelemeler ile birlikte, E. Ragagnin, Makalesinden çokça istifade edilmiştir.

Yazarımız Turan CAN Orhun Nehri kıyısında H. Nihâl ATSIZ’a Fatiha okuyor.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.