Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Divriği Ulu Camii

0 18.795

Abdulkadir DÜNDAR

Külliyenin sadece batı cephesinde, portallerin iki tarafına simetrik olarak gelişigüzel açılmış, dört köşeli küçük pencereler vardır. Caminin batı cephesine, portalin her iki tarafında simetrik ikişer pencere olmak üzere toplam dört pencere yerleştirilmiştir. Caminin kuzey ve doğu cephesinde ise pencere yoktur.

Külliyenin düz duvarlı dış cepheleri, her biri ayrı özellikte olan zengin süslemeli dört portalle canlandırılmak istenmiştir. Bu dört portalden üçü camiye birisi ise darüşşifaya aittir. Portaller, üzerlerindeki süslemelere göre Barok, Tekstil, Selçuklu ve Gotik Kapısı şeklinde isimlendirilmiştir. Barok Kapı caminin kuzey cephesinde, Selçuklu Kapısı caminin doğu cephesinde, Tekstil Kapısı ise yine caminin batı cephesindedir. Gotik Kapı darüşşifaya ait olup, kapalı avlulu medrese olarak da kabul edilen darüşşifa yapısının batı cephesindedir. Külliyedeki bu portaller arasında bir üslup birliği yoktur. Her bir portal sanki birbiriyle yarışırcasına tezyinatlıdır ve her biri ayrı bir şah eserdir. Caminin kuzey ve batı taç kapıları cepheden bir metre, darüşşifanın portali ise iki metre kadar dışarı taşan kütleler halindedir. Caminin sadece batı portali cephe hizasındadır. Diğer üç portal de cephe yüksekliğini aşmaktadır.

Caminin Barok Kapı adıyla anılan ve asıl giriş kapısı yani cümle kapısı olan kuzey cephedeki taç kapı, birbiriyle çok gevşek bağlantılı, oldukça irileşmiş çifte yapraklar, palmet, lotus, yuvarlak ayna gibi fışkıran kuvvetli plastik ve tezatlı motiflerle çevrilmiş, nispeten dar, hafif şişkin, sivri kemerli derin bir niş şeklindedir. İrileşmiş taşkın barok motiflerinin yüzeyleri de, ince işlenmiş küçük çiçekler, rumiler ve yıldız şekilleri ile doldurulmuştur.

Caminin batı cephesindeki Tekstil Kapısı olarak adlandırılan batı portali, geometrik yıldız motif1erinden oluşan geniş bir bordürle çevrilmiştir. Portal, iki tarafında süs sütuncukları bulunan derin bir nişe sahiptir. Nişin üst tarafı, üçlü yonca yaprağı biçiminde nihayetlenen ve içi ağaç süslemelerini hatırlatan zengin işlenmiş prizmatik mukarnaslarla doldurulmuştur. Taşın adeta bir dantel gibi işlendiği bu portal, ince desenli ve oldukça zarif kompozisyonlarıyla, daha sakin ve daha huzur verici bir ifadeyi yansıtmaktadır. Batı cephedeki bu portalin duvara bitişen kuzey kenarında çift başlı stilize bir kartal figürü, portalin diğer tarafında ise tek ayak üstünde, başı eğik olarak yerleştirilmiş turna veya doğan kuşuna benzeyen bir kuş figürü vardır. Kartal figürü Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad’ın arması olarak caminin batı dış cephesine yerleştirilirken, diğer kuş figürü ise belki de caminin banisi Mengücek Beyi Ahmet Şah’ın arması olduğu için konmuştur.

Caminin doğu cephesindeki Selçuklu Kapısı olarak bilinen portal, aynı genişlikte bir bitkisel bir de geometrik yıldız işlemeli iki bordürle çevrilmiştir. Mukarnas dolgulu nişin etrafı, Zengi mimarisine dayanan düğümlü geçmeler halinde, kabartma silmelerle kavranmıştır. Bu kapı caminin içerisindeki hünkar mahfiline yakın olan kapıdır. Dolayısıyla camiye gelen beyler muhtemelen bu kapıdan içeri girmekteydiler. Ayrıca bu kapıda “el-Mülkü Lillah” yazısı vardır. Camiye gelen beyler muhtemelen bu yazıyı görerek, mülkün Allah’a ait olduğunu hatırlamaktaydılar.

Gotik Kapı olarak anılan kapı yukarıda da belirttiğimiz gibi darüşşifanın giriş kapısıdır. Bu kapı, çok geniş ve büyük sivri kemeri, yüksekliği, seyrek yerleştirilmiş iri plastik aynalar ve palmet motifli süslemeleriyle cepheye gerçekten hakimdir. Bu portalin iki tarafında iri kaval silmeler üzerine biri kazınmış ve silinmiş halde iki insan başı tasvir edilmiştir. Örgülü uzun saçları ile bunlardan biri ayı, diğeri güneşi temsil etmektedir. Ayrıca bu portalin sol iç kenarında silmeler arasında iki insan başı daha tasvir edilmiştir. Bunlardan birinin caminin banisi Ahmet Şah’a, diğerinin ise darüşşifanın banisi ve Ahmet Şah’ın hanımı Melike Turan Şah’a ait olabileceği ileri sürülmektedir.  

Divriği Ulu Camii’ni, batı portalindeki üç satırlık sülüs kitabede Ahmed Şah’ın 1228-1229 yılında yaptırdığı belirtilmektedir. Kuzey portalindeki kitabeden ise Ahmet Şah’ın Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad’ı Sultan olarak tanıdığı anlaşılmaktadır. Caminin güneyine bitişik olarak inşa edilen darüşşifayı ise Melike Turan Şah aynı tarihte yaptırmıştır. Ahmet Şah bir Mengücek Beyidir. Hanımı Melike Turan Şah ise Mengüceklerin Erzincan ve Kemah kolundan Fahrettin Behram Şah’ın kızıdır.

Divriği Ulu Camii kıbleye dikey olarak uzanan beş sahından oluşan dikdörtgen planlıdır. Her bir sahında beş bölüm vardır. Mihrap mihverindeki orta sahın yanlardaki ikişer sahından daha geniştir. Böylece mihrap mihveri vurgulanmıştır. Bu orta sahnın,  orta mekanı ve mihrap önü kubbeyle örtülürken, caminin diğer bölümleri 25 değişik tonozla örtülmüştür. Caminin bu üst örtüsünü 16 serbest sütun taşımaktadır. Bu sütunlar aslında daha önceleri sekizgen oldukları halde sonradan kesme taştan kalın kaplamalarla takviye edilerek, kaba sekizgen ayaklar haline getirilmiştir. Tonozlardan dokuzunun özgünlüğü bozulmuş, diğer 16 tonoz ise orijinal biçimleriyle günümüze ulaşmıştır. Caminin içi çok etkili ve zengin bir ifadeye sahiptir. Çok ince işlenmiş taş tonozlarda, yıldızlı mukarnaslar, ayna ve kaburgalar, iri kabartma palmetler, geometrik örgüler ve gamalı haçlar gibi motiflerden meydana gelen siyah renkli taşlardan oluşan tezyini kompozisyonlar vardır. Bazı tonozlarda ise yine siyah renkle belirtilmiş rumilerden oluşan süslemeler de bulunmaktadır.

İçten çok fazla belirtilmeyen mihrap önü kubbesi tromplu ve on dilimlidir. Dıştan kümbet biçiminde, kıvrımlı pramidal bir çatı ile örtülmüş olup bütün yapıya hakim bir vaziyettedir. Kuzeydeki portal ile batıdaki portal eksenlerinin birleştiği orta sahnın ortası, ortası açık olan yatık oval bir kubbe ile örtülmüş, kubbenin altına ise bir kar kuyusu açılmıştır.

Divriği Ulu Camii’nin örtü sistemindeki bu zenginlik mihrapta daha da yoğunlaşmaktadır. Mihrap, kuzey portalindeki barok palmetlerin daha da irileşmiş ve âdeta fışkırıyormuş gibi sıralanan plastik tarzdaki motifleriyle, çok kuvvetli silmelerin çevrelediği sivri kemerli bir niştir. Mihrap biraz mübalağalı bir biçimde çok kuvvetli olarak vurgulanmıştır. En dış kenarda muazzam şamdanları hatırlatan plastik şekiller yukarı doğru genişleyerek gelişmiştir. Anadolu’da bu ölçüde ve zenginlikte tek başına kalan bu mihrabın bir benzeri daha yoktur.

Mihrabın sağında yer alan minber abanoz ağacından yapılmıştır. Doğu yan aynalığının ortasındaki yıldız madalyon içinde yer alan “Ameli Ahmed bin İbrahim el-Tiflisi” şeklindeki kitabeden minberin ustasının Tiflisli Ahmet olduğu anlaşılmaktadır. Korkuluğun alt kenarındaki kitabede ise Ahmed Şah bin Süleyman Şah bin Şehinşah’ın adı ve 638(1241) tarihi yazılıdır. Böylece minberin camiden 11 yıl sonra 1241 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Minber, ince rumiler ve kıvrık dallarla işlenmiş panoların geometrik yıldız örneğine göre sıralanmasından oluşmuş bir tezyini kompozisyona sahiptir. Minberin korkuluklarında ise aynı şekilde işlenmiş altıgen levhalar, kalın parmaklıklarla köşelerden ve yanlarından birbirlerine bağlanarak şebekeler oluşturmaktadır. Bu şaheser minberde ayrıca nesih yazılı 20 kadar kitabe bulunmaktadır. Çeşitli istiflerle yazılmış olan bu kitabeler minberde âdeta bir yazı koleksiyonu gibidir. Bu kitabelerde “Hattat Mehmed”in ismi zikredilmekte olup kimliği hakkında herhangi bir bilgi mevcut değildir.

Doğu kapısından girilen ahşap hünkar mahfilinden günümüze sadece döşeme kirişleri kalmıştır.

Caminin kuzey batı köşesindeki minare, kapısındaki kitabeye göre Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmıştır. Kaba silindirik payanda duvarı üzerindeki kalın gövdeli minare caminin üslubuna uymayan ahenksiz bir unsur olarak görülmektedir.

Divriği Ulu Camii ve Külliyesi Türk İslam sanatları ve mimarisinde, birbirine bitişik olarak inşa edilmiş yapıların oluşturduğu külliye planıyla, kıbleye dikey olarak uzanan beş sahınlı cami planıyla, mihrap önü kubbesiyle, harimin orta mekanındaki sembolik avlu formuyla (kar kuyusuyla ve şadırvanıyla),  her biri ayrı bir şaheser olan dört muhteşem portaliyle, Anadolu mihraplarında başka bir örneği bulunmayan mihrabıyla, abanoz ağacından hakiki kündekari tekniğiyle yapılmış olan minberiyle, çok çeşitli tonozlarıyla, batı portalinin iki yanındaki çift başlı kartal ve turna veya doğan kuşu figürüyle, minber ve portallerindeki kitabeleriyle, özellikle de dört portaller ve mihrabındaki zengin taş süslemeleri bakımından oldukça önemlidir.

Abdulkadir DÜNDAR


Alıntı Kaynağı: Türk Ocakları Genel Merkezi

Kaynaklar:

  • Oktay Aslanapa, Türk Sanatı I-II, İstanbul 1984;
  • Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Yapılışının 750 Yılı Hatıra Kitabı’ndaki Makaleler, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1978;
  • Doğan Kuban, Divriği Mucizesi, İstanbul 1999;
  • Doğan Kuban, Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı, İstanbul 2002

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.