Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Cumhuriyet Döneminde Türk Toplumu

0 16.768

Toplumsal değişim her zaman ve her an mevcut olan kaçınılamaz bir olgu. Bazı Batı Avrupa toplumları “kendiliğinden değişim ve dönüşüm”ü hızlı ve yoğunlukla 18. ve 19. yüzyıllarda yaşadılar. Aradaki farkın çok açıldığını gören Osmanlılar ile Japonlar kendiliğinden bir değişim veya çöküş beklemek yerine “uyarılmış değişim”i uygulama yolları aramışlardır. Osmanlı Devleti savaşlarla sarsılırken “programlı değişim” fikri Osmanlı aydınları arasında yaygınlaştı. Seçilecek programın yöntemi ve uygulamanın yönetimi tartışmalar yarattı.

20. yüzyılda çağın kudret simgelerine doğru hızlı değişme isteği, tüm ülkelerin gündemindeydi. En “zor” şartlar altındaki değişim tasarımı, yabancı devletlerce parçalanıp yutulma saldırısı altında bulunan Türkiye için yapılmıştır. Türkiye’de uygulamaya konulan toplumu muasırlaştırma amaçlı değişim programı türünün “ilk” örneğidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularının önünde böyle başka bir örnek bulunmuyordu. Hatta, böyle bir hamle için gerekli kavramlar ve araçlar da bulunmuyordu. Örneğin modernlik, bir kavram olarak tanımlanmamıştı. Eisenstadt ancak 1940’ta daha önce yaşanmış Batı dönüşümüne bu adı verdi. Kavram Weber’in tartışılması sırasında 1950’lerde oturdu. Plânlama modernleştirici bir kalkınma aracı olarak kullanılışı 1950’leri buldu. Örneğin, bugün dönüşümün veya hızlanmanın aracı olarak kullanılan plân fikrinin şekillenmesi de 1914-1918 arasında henüz askerî saha için başlamıştı.

Türk toplumunda hızlı değişim hareketinin sermayesi, Osmanlı Devleti’nden devralınan büyük devlet tecrübesi, fikrî hazırlık, deneme uygulamaları ve çağın bazı düşünürlerinin görüşleri olacaktı. Tüm belirsizlikleri ve sorumluluğu yüklenilerek girişilen bu değişim tasarımı, daha sonra üçüncü dünya ülkelerinin de kullanacakları modeli oluşturmuştur. En “cesur” program da Türkiye’de uygulanmıştır; çünkü toplumun her yönünü değişim konusu yapan, kültürünün her unsurunu bu kadar derin ameliyatlara sokan başka bir ülke yoktur. Onun için, Türkiye’nin yaşadığı sürece “değişimin hızlandırılması” adı yetersiz kalır: “tümden dönüştürme tasarımı”, denilmelidir.

Bir toplumda modernleşme, düşüncede veya teknik alanlarda meydana gelen güçlü bazı yeniliklerin iktisadî, siyasal ve kültürel alanlardaki çok boyutlu etkilerinin kesitinde yer alan insan ilişkilerinin toplumsal yapı değişmelerine yol açışıdır. Modernleşmenin düzeyi belli bir örneğe göre ölçülüyorsa, toplumların hedefli bazı dönüştürme projeleri uygulamak isteyecekleri açıktır. Bu yazının amacı, 1923-2002 arasında yer alan güdümlü, Türk modernleşmesini aşamaları itibarıyla ortaya koyarken, kısa bir metnin çerçevesi içinde okuyucuya, dönüşüm çabasının amaç ve felsefesini, hedeflerinin belirlilik düzeyini, çağının bilgi ve yöntembilimlerine nispetle araç kullanımı, yönetim ile halkın tutumlarını ve bu bağlamda dönüştürücü ögelerde elde edilen etkinliğin düzeyini izleme fırsatı vermektedir.

Dönüşüm aşağıdan yukarıya doğru da yer almış olsa, yukardan aşağıya doğru da sağlanmaya çalışılmış olsa, topluma açılım sunan dönüştürücü ögeler ekonomi, siyaset ve eğitim olduğu için, bu üç ögenin işlediği süreçlerin ve bağlantılarının niteliksel irdelenmesi önemli alt tema olarak devam etmektedir. Sonuçta çağın modernlik ölçeğine göre Türkiye’nin sistem değerlerinin sahipliğinde, sanayileşmede ve demokratikleşmede ne noktada bulunduğu Türk modernleşme tecrübesinin başarısının göstergelerini oluşturacaktır.

Doç. Dr. İlhan DÜLGER

Devlet Plânlama Teşkilâtı / Türkiye

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.