Cumhuriyet Döneminde Sanat
Yirminci yüzyıl başında uluslaşma rüzgarlarıyla birer birer yıkılan Avrupa monarşilerinin ardından Osmanlı İmparatorluğu da yerini Anadolu’da kurulan Cumhuriyet Türkiyesi’ne bırakarak tarih sahnesinden çekilmiştir. Cumhuriyet devletinin kurucuları, yeni devletin kültür temellerini çağdaşlık ve millilik prensipleri üzerine oturtarak, çağdaş Batı uygarlığını hedef olarak gösterdiler. Bu hedefe ulaşmak için de art arda reformlar ve inkılâplar yaptılar. Aslında Türk insanının bu yenileşme ve çağdaşlaşma çabalarının başlangıcı Cumhuriyet’ten çok daha öncelere, 18. yüzyıla kadar geri gider. Ancak, yaklaşık ikiyüzyıllık bu yenileşme çabaları başlangıçta tüm toplum katlarını etkilememiş, Cumhuriyet inkılâplarıyla sonuçlanan süreçte hayata kazandırılabilmiştir.
Ümmet ideolojisini tasfiye ederek, tek devlet, tek millet kavramı çerçevesinde kurulan Cumhuriyet Türkiyesi, kültür ve sanat anlayışlarını da bu çerçeve içinde anlamlandırılabilecek temeller üzerine oturtmuştur. Bu amaçla kültür sanat ve fikir hayatına yön verecek kurumlar kurulmuş, uzun yıllar sürecek etkinliklere girişilmiştir. Atatürk, Cumhuriyet’in ilanından bir yıl önce, “Milletimizin dehasının gelişmesi ve bu sayede layık olduğu medeniyet seviyesine ulaşması şüphesizki yüksek meslek erbabını yetiştirmek ve milli kültürümüzü yükseltmekle mümkündür” diyerek, yeni kurulan Türk devletinin temellerinin kültüre dayalı olacağını işaret etmiştir. Yine, insan zekası ve yaratıcılığının ortaya koyduğu eserlerin gelecek kuşaklara bırakılmasını kültür olarak değerlendiren Atatürk, kültür ve medeniyetin birbirinden ayrılamaz iki yüksek değer olduğunun da altını çizmiştir. Sanata verdiği önemi de, 13 Şubat 1923’te İzmir’de bir okulun açılışında şeref defterine yazdığı; “…vasıl olmaya mecbur bulunduğumuz seviyeye, bugünkü kadar uzak kalışımızın mühim sebeplerinden birinin sanata ve sanatkarlığa layık olduğu derecede ehemmiyetin verilmemiş olmasıdır” sözleriyle ortaya koymuştur.
Sanatçıyı, “Cemiyette uzun ceht ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insan” olarak tanımlayan Atatürk, Cumhuriyet inkılâplarının başarısını da; “Güzel sanatlarda muvaffakiyet bütün inkılapların muvaffak olduğunun kat’i delilidir. Bunda muvaffak olmayan milletlere ne yazıktır ki onlar bütün muvaffakiyetlerine rağmen medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan daima mahrum kalacaklardır” diyerek güzel sanatlardaki gelişmeyle bağlantılandırmıştır.
Günümüz Türk insanının kültür ve sanat dağarcığında yer alan sanat türlerinin büyük bir kısmı, yukarıda da ifade edildiği üzere,son iki yüzyıllık yenileşme ve çağdaşlaşma diyalektiğinin bir sonucudur. Yani Cumhuriyet Türkiyesi’nde kökleşen, kurumlaşan ve aşağı yukarı tüm toplum katlarına malolan sanat dalları aslında imparatorluğun son dönemlerinde gösterilen gayretlerin mirasıdır. Tablo resminden, tiyatro, opera ve baleye, edebiyata değin kuram ve kavramlarıyla Batı’dan aldığımız sanat dallarının Cumhuriyet dönemindeki gelişme çizgilerinin başlangıcı son dönem Osmanlı sanatı içinde yer alır. Bu bakımdan Cumhuriyet dönemi sanatlarından sözedebilmek için bu sanat türlerinin analojik diyalektiğini değerlendirmek gerekmektedir. Bu noktada Cumhuriyet dönemi kültür ve sanat hayatını etkileyen kurum ve kavramların, inkılâplar yanı sıra ilk çeyrek yüzyılda oluşturulduğu belirtilmelidir. Bunu aşağıdaki kısa kronolojiden de açıkça anlamak mümkündür.
- 3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu
- 21 Nisan 1924 İstanbul Darülfünunu’na tüzel kişilik verilmesi.
- 1924 Anayasa’da ilköğretimin zorunlu ve parasız olduğunun yer alması,
- Nisan 1924 İstanbul’daki eski saray orkestrasının Ankara’ya taşınması,
- Ankara’da Musiki Muallim Mektebi’nin kurulmasının kararlaştırılması,
- 5 Kasım 1925 Ankara Hukuk Mektebi’nin açılması,
- 30 Kasım 1925 Tekke, türbe ve zaviyelerin kapatılıp tarikatların yasaklanması.
- 26 Aralık 1925 Uluslararası Takvim ve Saatin Kabulü
- Mart 1926 İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda (Darülelhan) Alaturka Musiki eğitiminin kaldırılması
- 1926 Her kademedeki eğitimin parasız olmasının kabul edilmesi
- 3 Ekim 1926 İstanbul Sarayburnu’nda Cumhuriyet’in ilk anıt heykeli olan Atatürk anıtının açılması
- 27 Kasım 1927 Ankara Ulus Meydanı’nda Zafer Anıtı’nın yaptırılması 3 Şubat 1927 Ankara Etnoğrafya Müzesi’nin açılması
- 27 Mayıs 1928 Latin harflerinin kabulü 1 Kasım 1928 Yeni alfabenin kabulü 1 Ocak 1929 Millet Mekteplerinin açılması 15 Nisan 1931 Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin kurulması 19 Şubat 1932 Halkevlerinin kurulması
- 12 Temmuz 1932 Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin kurulması
- 1 Ağustos 1933 İstanbul Üniversitesi’nin kurulması ve ilk üniversite yasasının çıkışı
- 1933 Topkapı Sarayı’nın Müze olarak halka açılması
- 1934 Ayasofya’nın müze olarak açılması
- Ağustos 1936 Ankara’da Devlet Konservatuvarı’nın açılması
- 1937 İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı Veliaht dairesinde Resim Heykel Müzesi’nin açılması
- 17 Nisan 1940 Köy Enstitülerinin kurulması
- 1946 Ankara’da Milli Kütüphane’nin açılması
- 1949 Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün kurulması
Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye