Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Çarlık Döneminde Kırgızistan’da Kültürel Hayat

0 14.025

Dr. Askarbek BEDALBAYEV

9. yy.’ın ikinci yarısı-20. yy. başları Kırgız kültürü, eski dönemlerin kültürüne ve iyi geleneklerine sıkı sıkıya bağlıdır. Kırgız halkı maddî ve manevî kültürünün geleneksel şekillerini korumuş ve geliştirmiştir. Ayrıca yeni sosyal-ekonomik münasebetlerin, diğer Türk halkları ve Avrupalı göçmenlerle giderek artan ilişkilerin etkisiyle Kırgız kültürü içine diğer kültür unsurları da girmeye başlamış, bununla ilgili olarak da Kırgızların geleneksel zanaatleri değişmiş ve gelişmiştir. Asırlarca süren göçebe hayat tarzı ve feodal-kabile düzeni Kırgızların tüm hayatî faaliyet alanlarına damgasını vurmuştur. Maddî kültürün başlıca ögeleri olan konut, giyim ve yiyecek, eskiden olduğu gibi hayvan ürünlerinden ve doğadan elde edilmekteydi. Bu ürünler zamanın sınavından geçmiş ve her yönden güvenilir idiler. Coğrafî, tarihî şartlar ve komşu halklarla ekonomik, kültürel ilişkiler sonucu ortaya çıkan bazı yerel özellikler dışında, Kırgızların maddî kültürü tek tip ve özgün olmuştur.

Kırgızlarda temel konut tipi, olağanüstü nitelikleri bulunan yurt (çadır) idi. Ahşap yapı tarzı ve keçe örtüsü sayesinde kolaylıkla kurulabiliyordu. Ayrıca paravana şeklindeki duvarları çeşitli kombinasyonlarla kurarak çadırı büyütmek veya küçültmek mümkündü.

Çadırın iç düzeni kesin belirlenmiş geleneksel kurallara göre düzenleniyordu. Yalnız 20. yy. başlarında bazı zengin kişilerin çadırında fabrikada üretilmiş kap kacak, gaz lambaları, ahşap masa ve yataklar görülmeye başlar. Ülkenin güneyinde bu tip evler artık 19. yy.’ın ilk yarısında ortaya çıkar. Bunların içinde Özbek-Tacik köyleri için karakteristik olan düz damlı veya çift eğilimli çatısı olan kerpiç evler idi.

Ülkenin Rusya’ya birleştirilmesinden sonra Kırgızistan’ın kuzeyinde askerî ve sınır muhafaza mıntıkaları kurulmaya başlandı. Bunlar daha sonraları şehir ve ticaret kasabalarına dönüştüler. Örneğin, Tokmak, Pişpek, Karakol, Narın vd. şehirler böyle ortaya çıkmışlardır. 19. yy.’ın son çeyreğinde Rus, Ukrayna, Alman, Dungan vs. halkların Kırgızistan’a göç etmesiyle yeni tip köyler kurulmaya başlamıştır.

Yeni ortaya çıkan şehir ve köylerin etkisiyle 19. yy. sonlarına doğru Kırgız kışlaklarının (kışın kaldıkları bölge) yanıbaşında ikinci mesken olarak evler ve yardımcı yapılar yapılmaya başlanmıştır.

İlk Kırgız yerleşim birimi (Kıştak) olan Taş-Tube’nin temeli 1899 yılında atılmıştır. 20. yy. başlarında Issık Göl civarında Tepke, Çırak, Darhan, Temirovka, Taştak, Ak-Koçkor; Talaş ovasında Kara-Arça, Jayılgan, Üç-Korgon; Çu ovasında Çala-Kazak gibi Kırgız köyleri (Kıştak) kurulmuştur. Yeniyi kabul eden Kırgızlar geleneksel değerlerini de korumaya devam ederlerdi. Evi odalara bölmez, duvar veya çitle çevrelemez, evin yanına çadır kurarlardı. Evin iç düzeni de geleneksel çizgilerini korumakta devam etmiştir.

Diğer halklarla ilişkilerin kuvvetlenmesi, ticaret ve mübadelenin artması sonucu Kırgızların geleneksel giyimleri de belli değişimlere uğradı. Önce dışarıdan getirilen kumaşlar yaygınlaştı.

Giderek erkek ve kadın giysileri daha çok farklılaşmaya başladı. Bazı giyim türleri ortadan kalktı, diğerlerinin kesimi değişti, elbiselerde alıntı unsurlar kullanılmaya başladı. Kırgızların geleneksel mutfağında hamur ve et yemekleri ağırlıktaydı. Darı, arpa, buğday gibi tahıllar ve doğa ürünleri de geniş bir şekilde kullanılmaktaydı.

Kırgız mutfağının fakir ve tek tip olması hakkında oluşan fikirlere rağmen, Kırgızlara yararlı oldukları zamanla kanıtlanmış et ve süt ürünlerinden çok sayıda nefis yemekler hazırlanıyordu.

20. yy. başlarında yerleşik hayata geçen Kırgızlar, çeşitli sebzeler de yetiştirmeye başladılar ve mutfaklarına komşu halkların millî yemekleri girmeye başladı (mantı, lagman, yahni vs.). Farklı halklarla temaslar, diğer maddî kültür değerlerini de etkiledi, önemini kaybeden veya eskiyen unsurlar pratik ve estetik şartlara uygun olan yenileri ile değiştirildi.

Bu dönemde Kırgız halkının zengin ve özgün manevî kültürü de gelişmesini hızlandırdı. Bu süreci etkileyen hususlar, yeni tip okulların açılması, yetenekli sanatçıların varlığı, ilerici fikirli Avrupa aydınlarının faaliyetleri, çeşitli kitap ve matbuatın yayılması idi.

Diğer halkların tarih kitaplarında, edebiyatta, resimde, heykel sanatında, tiyatro oyunlarında yansıttıklarını, Kırgızlar, manevî kültürlerinde önemli yeri olan sözlü halk edebiyatı aracılığı ile yansıtmışlardır.

Bu dönemde de her zaman olduğu gibi kahramanlık destanları, özellikle büyük “Manas” destanı halk arasında çok yaygın idi ve seviliyordu. Bunun dışında “Er Töştük”, “Janış ve Bayış” gibi masalsı- mitolojik; “Kurmanbek”, “Er Tabıldı”, “Janıl-Mırza” gibi kahramanlık; “Sarınjı Bököy”, “Oljobay ve Kişimjan” gibi konusu günlük hayattan alınmış “Küçük” destanlar da bilinmekteydi.

Destan geleneğinin korunması ve gelişmesinde önemli rolü halk hikâyecileri (akınlar) oynamışlar. İfa sırasında bunlardan her biri tarihî şartlar ve o anki ortamla ilgili olarak hikâyeye yeni bir şeyler eklemişler. Bu dönemin en meşhur hikâyecileri Tanıbek (1846-1902), Naymanbay Bekmuratov (1853-1911), Togolok Moldo (1860-1942), Şapak Rısmendeyev (1863-1956), Sagımbay Ororbakov (1867-1930), Çoyüke Omurov (1886-1928); güneyde ise Çal Sadıkov (1850-1911), Isak Şaybekov (1880-1957) ve diğerleri idi.

Şunu da kaydedelim ki birçok yetenekli akınlar, belli tarihî olayları ve çağdaşlarını konu alan yeni destanlar da yaratmışlardır. Örnek olarak “Balbay” ve “Osmon Batır” destanlarında Kırgız halkının Rus işgalcilere karşı mücadelesi; “Kırgız Batırları”nda ise Şabdan, Baytik gibi tarihî kişiliklerin kahramanlıkları ve faziletleri terennüm edilmektedir. “Ak Möör”, “Kaptagay’ın Kızının Şikayeti” (Kaptagaydın Kızının Armanı) destanları ise kendi hakları ve Kırgız kadınının hakları için mücadele eden 19. yy. insanları hakkındadır.

Genelde Kırgız folkloru çok çeşitliliği ile dikkati çekmektedir. Destanların yanı sıra didaktik, mitolojik konularda, ritüel ve günlük hayatla ilgili şarkılar, efsaneler, masallar, bilmece ve ata sözleri de gelişmiştir. Bu türlerin korunarak geliştirilmesi büyük ölçüde Jenijok Kokouulu (1860-1918), Toktokul Satılganov (1883-1953), Barpı Alıkalov (1884-1949), Kalık Akiyev (1183-1953) gibi akınların, Moldo Niyaz (1820-1896), Moldo Kılıç (1866-1917), Togolok Moldo (1860-1942), Toktoralı Talkanbayev (1869-1943), Aldaş Moldo (1876-1930), Isak Şaybekov (1880-1957) gibi akın-yazarların faaliyetleri ile ilgilidir.

Ülkede baş gösteren sosyal-ekonomik değişimler ve zor hayat şartları, onları yeni manevî arayışlara itmiştir. Kırgız halkının toplumsal şuur düzeyinin gelişiminin yollarını aksettiren fikirlerine göre akınlar iki fikir akımına ayrılırlar: Zamancılar ve demokratlar. Bu iki fikir akımına mensup kişilerin eserlerinin incelenmesi, bunların arasında zıtlıkların değil, ilgi ve gelenek bağlantısının bulunduğunu göstermektedir. Oysa son dönemlere kadar, toplumun aşırı ideolojikleşmesi sonucu, zamancı akınların dünya görüşü ve fikirleri tutucu, irticacı olarak görülüyor, bunların değerli eserleri ancak olumsuz açıdan takdim ediliyordu. Gerçekte ise onların eserlerinde gerçek tarihî motiflerle dinî-mistik motifler iç içe geçmiş durumdadır. Ayrıca kötümser fikirler çok az yer işgal etmekte ve sadece bazı zamancılar için karakteristik olmaktadır.

Bu dönemin önde gelen zamancısı, sözlü edebiyattan yazılı edebiyata geçişte önemli katkıları olan Moldo Kılıç’tır. Küçük yaştan eğitime başlayan akın, Firdevsî, Nevaî, Bedil, Rabguzî vd. gibi Doğu klâsiklerinin eserlerini okumuş, kendi dönemi için çok zengin sayılan bir kütüphaneye sahip olmuştur. O, hayatı boyunca halkını zor durumdan kurtarmanın yollarını aramıştır. Moldo Kılıç, tarihî ilişkilerin yok olduğu, boy-kabile bağlarının ortadan kalktığı, insanlarda iktidar ve para hırsının, çıkarcılık, açgözlülük gibi olumsuz özelliklerin ortaya çıktığı dağılan bir dünyada yaşadığını düşünüyordu. O, geçmişe dönüş yapma yanlısı değildi, sadece olarak insanlara atalarındaki iyi özellikleri aşılamak istiyordu. Akın, İslâm’ın hümanist fikirlerinin yardımıyla soydaşlarının ahlakî-etik yönlerini etkilemeye çalışıyordu. Kendi halefleriden farklı olarak Moldo Kılıç toplumdaki ilerici gelişmeleri fark etmiş ve kendi eserlerinde halkı, bunları, özellikle yeni çalışma metotlarını kullanmaya davet etmiştir. Ama o, aynı zamanda, Çarlık Rusyası’nın ve yönetiminin sömürgeci politikasını da acımasızca eleştirmiştir.

Moldo Kılıç’ın eserleri farklı yollardan yayılıyordu. Onun “Deprem Masalı”, “Kız ve Erkek”, “Kerme-Too”, “Çu Ovası Destanı”, “Kuşlar”, “Kartalın Ziyafeti”, “Acı Çekme Dönemi” vs. gibi eserleri halk arasında çok sevilmekteydi. 1911 yılında Kazan’da onun “Kıssa-i Zilzala” (Deprem Masalı) adlı eseri yayımlanmıştır. Bu, Kırgızca ilk yayımlanmış eser idi.

Yazar-akınlardan en meşhuru Moldo Niyaz idi. O, Kaşkar’da medrese eğitimi almış, tüm Türkistan’ı dolaşmış ve 19. yy.’ın ikinci yarısında Fergana ovasında baş gösteren çok önemli olaylara tanık olmuştur. Onun 7 eser yazarak bunları elyazma kitap haline getirdiği bilinmektedir. Bunlardan günümüze sadece 3’ü ulaşmıştır. Bunlarda Moldo Niyaz didaktik bir şekilde toplumun ağır hayatından bahsetmektedir. Tüm belâların sebebini o, ahlâk değerlerinin yok olmasında ve İslâmî kurallara uyulmamasında görmektedir. Bu eserlerde Kırgızların Hokandlıların zorbalıklarına karşı mücadelesi ve Doğu Türkistan’a kaçmaları, Çarlık Rusyası’nın Güney Kırgızistan’ı işgali gibi tarihî olaylar konu edilmektedir.

Zamancıların geleneğini yazar-akın, maarifçi Aldaş Moldo devam ettirmiştir. İlk eğitimini bir molla yanında alan Aldaş, daha sonra karakol şehrindeki yeni usullü Tatar okuluna devam etmiştir. 1904 yılından başlayarak kendini eğitime adamıştır. Öğretmenlik ve yazarlık faaliyetleriyle uğraşan akın, toplumu uyandırmayı amaçlıyordu. O, “Seçimler” ve “Hal-Zaman” eserlerinde Çar memurları ve yerel memurların rüşvete satıldıklarını; yeni oluşan tüccar ve tefecilerin kurnazlığı ve açgözlülüğünü eleştirmektedir. “Urku” adlı destan ise 1916 yılında Rus ordu birliklerinin acımasız operasyonları sonucu Çin’e kaçmak zorunda kalan isyancı Kırgızların trajik hayatına ithaf edilmiştir.

Osmonalı Sadıkov (1875-1940) meşhur maarifçi ve tarihçidir. O, Buhara, Afganistan ve Üç- Turfan’da eğitim görmüş, daha sonra hem çocukların eğitimi ile meşgul olmuş hem de Kırgız halkının tarihi ile ilgilenmiştir. Sadıkov 15 yıl boyunca şecereleri, folklor ve tarih materyalleri toplamış ve bu dağınık malzemeyi biraraya getirerek ve inceleyerek 1913 yılında Ufa’da “Kırgızistan’ın Kısa Tarihi” (Muhtasar Tarih Kırgıziya) eserini yayımlamıştır. Bir sene sonra aynı eser biraz daha genişletilerek ve düzeltilerek “Tarih Kırgız Şadmaniya” adıyla yayımlanmıştır. Kitabın ilk sayfalarında yazar, tarih “insan toplumu, onların ne yeyip ne içtikleri, ne ile uğraştıkları, hangi devletlerin olduğu ve ne işin düştükleri hakkında en doğru bilgileri verir” diyerek kendi eserinin önemini vurgulamak istemiştir.

O. Sadıkov’un tarihe yaklaşımı oldukça özgündür. O, tarihi konulara ayrı ayrı kişilerin faaliyetleri prizmasından ışık tutuyor. Ayrıca o, komşu halklar ve önemli tarihi olaylar hakkında da ilginç bilgiler aktarmaktadır. 20. yy. başlarında O. Sadıkov’un eserleri Müslüman okullarında ders kitabı olarak kullanılıyor ve böylece Kırgız halkının toplum şuurunun yükselmesini etkiliyordu.

Belek Soltonoyev (1878-1937) de uzun yıllar Türk halklarının tarihi ile uğraşmıştır. Medrese eğitimi aldıktan sonra bir süre Sazanovsk’daki Rus Tatar okulunda, sonra ise Pişpek’teki ziraat meslek okulunda eğitim gören B. Soltonoyev 1895 yılından tarihle ilgilenmeye başlamıştır. Notlarının birisinde o, şöyle yazmaktadır: “Kırgız halkının ne zaman ve nerede ortaya çıktığı konusuna ışık tutabilmek için Rusça ve Arapça kitaplar biriktirmeye başladım. Bu konuda ihtiyarlara ve tarih bilicilerine sorular soruyor, cevapları olduğu gibi deftere not ediyordum.” Yazar maarifçilik faaliyetinin yanı sıra, Çar Rusyası’nın iskan politikasına da karşı çıkıyordu. B. Soltonoyev’in sıkıştırılan ve toprakları elinden alınan köylüler adına çeşitli mercilere yazdığı şikâyet dilekçeleri arşivlerde korunmaktadır.

Kırgız sözlü ve yazılı edebiyatında önemli yeri olan kişilerden birisi de Togolok Moldo mahlası ile tanınan meşhur akın-yazar ve maarifçi Bayımbet Abdrahmanov’dur. Genç Togolok Moldo’nun sanatına en büyük etkiyi Moldo Kılıç göstermiştir. Muhtemelen “Kartalın Ziyafeti” eserinin etkisiyle o, “Karada ve suda yaşayan Kuşlar” adlı eserini yazmıştır. Bu eserde şair istismarcıları çeşitli kuşlara benzetmiş ve halkın mahrumiyetlerini dile getirmiştir. Togolok Moldo Kırgız edebiyatında didaktik manzum masal türünün temelini atan kişidir. Onun eserlerinde halkı aydınlatıcı ve demokratik fikirler ağır basmakta ve Kırgız toplumunu etkilemektedir. O, halklar arasında dostluk ilişkileri kurulmasını istiyor, soydaşlarına diğer halklardan öncül ekonomik metotları öğrenmelerini, yeni bilgilere ve meslekler edinmelerini tavsiye ederdi.

Kırgız sözlü edebiyatında demokratik cereyanın en tanınmış akını Toktogul Satılganov’dur. Sanat hayatının ilk günlerinden o, emekçi halkın çıkarlarını koruyan halk akını olarak çıkış etmiştir. 1898 yılında Andican isyanına katıldı diye yalan bir ittihamla Toktogul yedi yıllığına Sibirya’ya sürülür. Sürgünde geçirdiği yıllar akının manevî açıdan güçlenmesine ve demokratik fikirlerinin olgunlaşmasına yardım eder. Diğer halkların yetenekli temsilcileri ile yakın temas onun şairlik yeteneklerini de geliştirmiştir.

Toktogul “aytış”ın, yani seyirci önünde atışmanın büyük üstadı idi. Ayrıca lirik ve didaktik eserleri de mükemmeldi. Onun çok sayılı şarkılarında halklar arasında dostluk, sıradan insanların emeği, aşkı, doğruluğu, bağımsızlık duyguları terennüm edilmektedir. O, hem de Çar idaresinin yerel uşaklarının tebelliğini, açgözlülüğünü, cimriliğini, riyakarlığını ve kötü hareketlerini acımasızca eleştiriyordu. Düşünür-akın Jenijok Kokovulu Kırgızların manevî hayatında derin izler bırakmıştır. Tabiat ona büyük bir edebî-felsefî yetenek ve önsezi vermişti. Çağdaşlarının eserlerindeki demokratik fikirleri özümseyen Jenijok, bunları kendi eserlerinde daha da geliştirmiştir. O, toplumsal gelişmeyi emekçi halkla bağlıyor ve sosyal-ekonomik değişimlerde ona büyük rol veriyordu.

Jenijok’un derin içerikli, düşündürücü şiirleri ve didaktik eserleri çeşitli toplumsal ve doğa olayları üzerine yazılmıştır. Örneğin, şairin “On segiz min Aalam” adlı şiiri evrendeki olayları, anlama sürecinin sürekliliğine değiniyor, doğanın ve güneş sisteminin sırlı güçlerini anlamaya çalışıyor ve okuyucuyu da bu konuda düşünmeye davet ediyor.

Edebî faaliyetlerinin zirvesi en yeni döneme denk gelen Barpı Alıkulov, Kalık Akiyev, Eşmambet Toltoyev, Korgol Dosuyev, Alımkul Usenbayev vs. gibi birçok şair halk akınlarının demokratik gelenekleri ile yetişmişler.

19. yy.’ın ikinci yarısı 20. yy. başları Kırgız halk müziğinin de gelişmesini sürdürdüğü dönemdir. Hayatın tüm alanlarında, sevinçte ve kedere de Kırgız müziği ve şiirinin tek temsilcileri olan akınlar, âşıklar ve hikâyeciler halkın yanında bulunmuşlar.Aynı zamanda iki-üç müzik aletini kullanmasını bilen halk müzisyenleri kendi eserlerini millî müzik ritmine uygun olarak besteliyorlardı. Müzik bilimcilerin vokal ve enstrümental diye ikiye ayırdıkları türler, Kırgız müziğinde çoğu zaman iç içe giriyor, birbirini tamamlıyordu. İki yüzyılın eşiğinde yaşayan ve üreten Kurenkey Belekov (1826-1907), Burulça Osmonbekova (1836-1916), Toykojo Buçukov (1810-1912), Niyazalı Boroşov (1856-1944), Muratalı Kurenkeyev (1860-1949), Karamoldo Orozov (1883-1960), Musulmankal Moldobasanov (1883-1961), İbray Tumanov (1885-1967) vd. gibi halk akınları ve müzisyenleri Kırgız müziğinin gelişimine büyük katkıda bulunmuşlar. Bunların müzik ve ezgilerinde (küü) sosyal protesto motifleri, Çar sömürgecileri ve onların yerlerdeki uşaklarının zorbalığı ve adaletsiz yasalara karşı mücadele çağrıları duyulmaktadır.

Halk müzisyenleri diğer halkların müzik kültürüne saygıyla yaklaşıyor, en iyiyi alarak bunu millî müzik temelinde yeniden işliyor ve ona yeni bir anlam kazandırıyorlardı. Böylece Kırgız müzisyenlerinin repertuvarında Özbek, Kazak, Tatar ve Rus melodi ve ezgileri yer almıştır. 19. yy. sonlarına doğru yerli halkların müzik yaşantısına fabrika ürünü olan balalayka, mandolin, mızıka, armonika gibi müzik aletleri girmeye başlar. Örneğin, Toktogul balalayka ve mandolin, M. Moldobasanov ise mızıka çalabiliyordu.

Ayrıca Kırgız melodileri de değiştirilerek komşu halkların kültürüne giriyordu. Bu dönemde Kırgızların halk oyun ve eğlenceleri de eski çağların izlerini taşıyordu. Müzik ve destan sanatı gibi bunlar da tüm halk şenliklerinde ve törenlerinde bulunuyordu. 19. yy. ikinci yarısı 20. yy. başlarında millî eğitim gelişmeye başlar. Halkın eğitime ilgisi büyüktü ve her Kırgız köyünde mektepler kuruluyordu. Burada aydın kişiler çocuklara dinî bilgileri, Arapçayı ve temel ilimleri öğretiyordu. Göçebe anlarında eğitim çadırda, kasabalarda ise camilerde yapılıyordu.

Daha yüksek dereceli okullar olan medreselerdeki eğitim sistemli ve çok yönlü idi. Bu tür okullar ancak şehirlerde ve büyük il merkezlerinde bulunuyordu. Medrese dinî ve medenî hukuk, matematik, tıp ve Doğu edebiyatları öğretiliyordu. İlmî temelleri başarılı bir şekilde öğrenmiş bir mezun, daha sonra ilgilendiği alanlarda kendi çalışıp araştırıyor, eğitim alanında faaliyet gösteriyordu. Kırgızistan’da mekteplerin ve dolayısıyla okuma yazma bilenlerin oranı giderek artmaktaydı. Kesin olmamakla birlikte 1913-1914 yılları arasında Bişpek kazasında 59, Prejevalsk kazasında 128, Oş kazasında 229 okul var idi. Göçebe hayat tarzı medreselerin fazla yaygınlaşmasını engellemiştir. 1914 yılında sadece Oş kazasında, yerleşik nüfus çoğunlukta olduğu için, 88 medrese faaliyet gösteriyordu.

1901-1902 yıllarında yeni oluşmakta olan yerli burjuvazi temsilcilerinin etkisiyle Bişpek, Tokmak ve Prejevalsk şehirlerinde yeni tipli okullar açıldı. Kırgızistan’da 1903 yılından başlayarak Çon-Kemin şehrinde (Şabdaniye medresesi), 1911 yılından Cumkale’de (Kurmandın Mektebi), 1912 yılından Koçkor ovasında, 1914 yılında Kurtka kasabasında bu tür okullar faaliyete geçmiştir. Yeni tip okullarda eğitim çağın taleplerine cevap vermekteydi. Burada dinî ve dünyevî konular öğretiliyor, çağdaş araç-gereç (sıra, masa, harita vs.) kullanılıyordu. Bu okulların mezunları daha sonra Kırgız halkının aydınlanmasına büyük katkıda bulunmuşlar. Çar hükümeti bu yeni tipli okullara karşıydı ve onları sıkı kontrol ediyordu. Rusya’ya birleştirildikten sonra ise ülkede yeni Rus okulları açılmaya başladı. Eğitimin esas amacını belirlerken Çar hükûmeti “ülkede halk eğitiminin en önemli görevi” buradaki gelişimi “Rus çıkarları doğrultusunda yönlendirmesidir”, diye vurguluyordu.

İlk Rus kaza mektebi (ilkokul) 1870 yılında Tokmak’ta açıldı. Bundan sonra 1874-1900 yılları arasında Kırgızistan’ın tüm şehir ve kasabalarında bu tür okullar açıldı. Rus yönetiminin alt düzey mercileri için yerli kadro hazırlamak amacı ile ilkokullar bünyesinde öğrenci daireleri (yatılı okullar) oluşturuldu ve bunlar Kırgız cemiyetlerinin imkanları ile maliyeleştirildi. 1874 yılında Karakol, 11876 yılında Bişpek’te yılda yerli halktan yalnız 30 öğrenci kabul eden “Asya Pansiyonu” adlı yatılı okullar açıldı. Rus ortaokulları daha sonraki yıllarda açılmıştır: 1911’de Prijevalsk, 1916’da Bişpek ortaokulları ve yine aynı yılda Pişpek kız gimnasyumu açılmıştır. 1914 yılında Kırgızistan’da 7041 öğrencinin eğitim gördüğü 107 Rus okulunun faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Bu dağlık ülkede Rus ilerici kültürünün ilk tohumlarını eken Rus okullarında az sayıda bile olsa Kırgızlar da çalışmaktaydı. Dinî (Müslüman okullara rakip olarak çare hükümeti Rus okulları ile yerel mekteplerin eğitim sistemlerinin karışımını kullanan Rus-Tatar okulları açmaya başladı. İlki 1884 yılında Tokmak kazasının karakonuz köyünde açılan bu okullar, 1886 yılında Oş’ta, 1897’de Tokmak’ta, 1899’da Tınayev ve Cumgal kazalarında, 1900’de Ketmen-Tübe’de, 1904’te Aleksandrovsk köyünde (şimdi Kirovsk köyü) e Dmitriyevsk köyünde (şimdi Talas ş.), 1905’te At-başi’de, 1906’da Prijevalsk’ta, 1911’de Pamir’de faaliyet göstermeye başlamışlar.

Birinci Dünya Harbi öncesi Kırgızistan’da 800 çocuğun eğitim gördüğü 20 Rus-Tatar okulu ve 2 yatılı okul var idi. Kırgız halkını insanlığın manevî değerleri ile tanıştıran bu okullar ülkenin kültürel hayatında önemli rol oynamışlar. 1888 yılında Prijevalsk ve 1898 yılında Bişpek’te açılan ziraat meslek okulları yerli halkın ziraatla ilgili bilgilerinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. Bu okullarda öğrenciler genel eğitim bilgilerinin yanı sıra ziraat mühendisliği ve teknikerliğinin temellerini öğreniyor, pratik çalışmalara katılıyor ve farklı meslekler ediniyorlardı.

19. yy. ortalarında Kırgızistan’da çağdaş anlamda bir tıp sistemi mevcut değildi. Ama Kırgız toplumunda 20. yy.’ın 20’li yıllarına kadar başarıyla faaliyet gösteren halk tıbbı vardı. Göçebe halkın hayat tecrübesi ile sürekli gelişen ve zenginleşen bu alana halk tabipleri, kırıkçı-çıkıkçılar, otacılar ve ebe kadınlar da az hizmet etmemişlerdir. Halk tabipleri yılların tecrübesini korumak ve yeni nesillere aktarmak için genelde kendi akrabaları arasından yetenekli bir öğrenci yetiştiriyorlardı. Bu ampirist pratisyenler bitki, hayvan ve mineral menşeli ilâçları başarıyla kullanıyorlardı. Usta tabipler halk arasıda büyük saygı görüyordu. Bunlar hatta cerrahî ameliyatlar da yapıyor, yabancı maddeleri yaradan çıkarıyor, sezeryan yapıyor, kırıkları ve çıkıkları tedavi ediyorlardı. Tabipler nabza göre teşhis koyuyor, diyet veriyor, ilâç yazıyor ve gerektiğinde de ısı ve masaj tedavisi yapıyorlardı.

Halk tabiplerinin bazı yöntemleri bilimsel tıpla örtüşmektedir. Kırgızlar büyük hekim Avisena’yı (Ulukman-ake adıyla) biliyordu. Bugün bile halk tıbbının bazı akıl yöntemlerinden vazgeçmemek gerekmektedir. Kırgızistan’ın Rusya’ya birleştirilmesinden sonra şehir ve sınır bölgelerinde ilk tıp kurumları olan askerî revirler ortaya çıktı. Şehir ve göçmen kasabalarının imarı döneminde ise gerektiğince polikilinikler, sağlık ocakları, hastane ve eczaneler açılmaya başladı.

1917 yılına doğru Kırgızistan’da 70 yataklı 4 şehir hastanesi (Bişpek, Tokmak, Karakol, Oş şehirlerinde), 30 yataklı 5 köy hastanesi, 9 sağlık ocağı (4’ü şehirlerde ve 5’i köyde), 21 sağlık memurluğu ve eczane faaliyet gösteriyordu. 144 bin kişiye bir hastane, 57600 kişiye ise bir doktor düşmekteydi. Gönüllü hekimlerin yardımıyla yerli halk arasından çiçek hastalığına karşı aşı yapacak uzmanlar hazırlanıyor, hıfzıssıhha konusunda aydınlatma işleri yürütülüyor, doğal maden suyu kaynaklarının tedavî özellikleri araştırılıyordu. Bazı bilim adamı doktorlar Kırgızistan’da sağlık işlerinin durumunu araştırıyorlardı.

Kırgızistan’ın tarihi, demografisi, ekonomisi ve doğasıyla ilgili bilimsel araştırmalar ülkenin Rusya’ya birleştirilmesiyle yeni devreye girer. Merkezî Asya’yı kendi askerî-politik ve ekonomik çıkar alanına sokmaya çalışan Çar hükümetinin, bu “bilinmeyen” ülkenin politik, ekonomik durumu, doğal ve güç kaynakları, ulaşım yolları hakkında doğru bilgiler ve buraların hammadde kaynağı ve pazar olarak değerlendirilmesine ihtiyacı var idi. Ülkenin öğrenilmesine bu kadar büyük ilgi bununla bağlantılıydı. Coğrafyacı P. P. Semyonov-Tyanşanskiy, zoolog N. A. Severtsov, botanikçi A. P. Fedçenko, jeolog İ. V. Muşketov, tarihçi-doğubilimci V. V. Bartold, dilci V. V. Radlov, maarifçi-âlim Ç. Valihanov ve diğer dünya çapında bilinen bilim adamları, Kırgızistan’ın öğrenilmesine çok önemli katkılarda bulunmuşlar. Onların sayesinde birçok dünya halkı Kırgızların tarihi ve kültürü hakkında bilgi edinmiştir.

Seyyah ve araştırmacılara yerli halk çok büyük yardımlarda bulunmuştur. Bölgeyi iyi bilen ve usta avcı olan Kırgız kılavuzlar tüm araştırmacıların yanında bulunmuş, onları ıssız yerlerden geçirmiş, soydaşlarının hayatı ve kültürü ile tanıştırmış, buradaki tarihî ve kültürel abideleri göstermişlerdir.

Dr. Askarbek BEDALBAYEV

KırgızistanBilimler Akademisi Tarih Bölümü /Kırgızistan

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 19 Sayfa: 560-565


Kaynaklar:
♦ Abramzon S. M., Kırgızlar ve Onların Milli ve Tarihi-Kültürel İlişkileri, Leningrad, 1971.
♦ Aytmambtov D. D., 19. yy.’ın İkinci Yarısı ile 20. yy. Başlarında Kırgız Halkının Kültürü, Frunze, 1967.
♦ Akayev A. A., İpek Yolu Diplomasisi, Kırgız Cumhurbaşkanının Doktrini, Bişkek, 1999.
♦ Auezov M., Yılların Düşündürdükleri, Almatı, 1961.
♦ Bartold V. V., Türkistan Kültür Hayatının Tarihi, Eserleri, c. 2, Moskova, 1963.
♦ Vinogradov V. S., Kırgız Halk Müziği, Frunze, 1958.
♦ Kırgızistan S. S. C. Tarihi, c. 2, Frunze, 1986.
♦ Merkezî Asya Halklarının Tarihi-Kültürel İlişkileri, Vlan-Ude, 1983.
♦ Radlov V. V., Türk Halk Edebiyatı Örnekleri, c. 5, St. Petersburg, 1883.
♦ Kırgız Respublikası Tarihi, Okuukuralı, Bişkek, 2000.
♦ Koomduk İlimder Jurnalı, Kırgız Türk Manas Üniversitesi, 2001, sayı: 1.
♦ Türkistan Dergisi, St. Petersburg, 1870.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.