Çağatay Dili ve Edebiyatı
Çağatay adı, Cengiz Han’ın ikinci oğlunun adından gelmektedir. Cengiz Han, 1227’de ölümünden önce Türk-Moğol İmparatorluğu’nun topraklarını dört oğlu arasında paylaştırmış ve ikinci oğlu Çağatay’a mirastan Isık Göl bölgesi, Balkaş Gölü’nün güneydoğusundaki İli Irmağı havzası ile Çu ve Talas Bozkırları kalmıştı. Çağatay kelimesinin Moğol devletine ve ulusuna ad olarak kullanılması ise Çağatay’ın ölümünden (1242) sonra gerçekleşmiştir. Çağatay ölmeden önce tahtını torunu Kara Hülegü’ye bırakmış ve onun 1242-1246 yılları arasındaki saltanatı döneminde Çağatay Hanlığı kurulmuştur. Kara Hülegü’den sonra kağanlığın başına geçme mücadelelerinden dolayı Çağatay ulusu tam olarak bağımsızlığını sürdürememiştir. 1252’de Kara Hülegü’nün tekrar kendisine geçen idareyi ele almaya giderken yolda ölmesi üzerine bu mücadeleler daha da hız kazanmıştır. 1274?- 1306 yılları arasında Çağatay soyundan Barak’ın oğlu Duva Han zamanında Hanlık eski sınırları içerisinde önceki refahına kavuşmuştur. 1326’ya kadar hükümdarlık yapan Kebek zamanında ise, şehir hayatına önem verilmesinden dolayı özellikle Maveraünnehir eski “medenî” sıfatını tekrar kazanmıştır. Tarmaşirin zamanında (1326-1333?) Çağatay Hanlığı idare bakımından, bir tarafta Maveraünnehir diğer tarafta ise Talas ve Manas Irmakları arasındaki Isık Göl çevresinde yer alan Moğolistan olmak üzere ikiye bölünmüştür. Bu bölünmeye Tuğluk Timur zamanında son verilmiş (1360) ve Çağatay birliği yeniden kurulmuştur. Ancak bu dönem uzun sürmemiş, 1363’te Tugluk Timur’un ölümünden birkaç yıl sonra Çağatay ulusu Timur’un eline geçmiştir.
Çağatay adı, hanlığın yeniden örgütlenmesini sağlayan Duva Han zamanında devletin resmî adı olarak kullanılmış, aynı zamanda Maveraünnehir’in Türk ve Türkleşmiş göçebelerine de bu ad verilmiştir. Hanlığın doğusundaki göçebelere ise “Moğol” denilmiştir. Batı Türkistan Türk halkı için, XIII. XIV. yüzyıllara ait olan Bizans kaynaklarında aynı ad geçmektedir. Timur hakimiyeti zamanında da imparatorluğun bütün ahalisi için Çağatay adı kullanılmıştır. Çağatayların Timur’dan sonra Özbeklerle kaynaşmalarına rağmen adlarını koruduklarını bugün Kazak, Özbek ve Karakalpaklar arasındaki kabile ve yer adlarından anlamak mümkündür.
Çağatay Türkçesi veya Çağatayca ile XI – XIX. yüzyıllar arasında yer alan Orta Türkçe dönemi yani Orta Asya Türk-İslâm yazı dilinin Karahanlı ve Harezm-Altın Ordu Türkçelerinin devamındaki yazı dili kasdedilmektedir. Çağatay Hanlığı döneminde göçebe Türklerin dili olduğu tahmin edilen ve Timurlular zamanında şekillenen bu yazı dili klâsik şeklini Nevaî ile almıştır.
Çağatay Türkçesi, XIX. yüzyılın sonuna kadar Orta Asya Türk devletlerinde yazı dili, edebî dil ve diplomasi dili olarak kullanılmıştır. Örneğin, Güneybatı Oğuz grubunun doğu kanadında yer alan Türkmen sahasında XVIII. yüzyıla kadar Doğu Türkçesinin Türkmenceye etkisinden değil hakimiyetinden söz edilebilir. Şiirlerini gezip dolaştığı yerlerde halk dili ile söyleyen Türkmen halk şairi Mahdum Kulı’nın babası Molla Âzâdî de bir şairdir ve Va’z-ı Âzâdî başlığıyla aruz vezninde Çağatayca bir mesnevi yazmıştır. Yine Sam Mirza Tezkiresi ve Sadıkî’nin Çağatayca olan Mecma’u’l- Havas tezkirelerinde XVI. yüzyıla ait Türkmen şairlerinden bahsedilmekte ve şiirlerinden örnekler verilmektedir. Çağatayca sadece Orta Asya Türk devletlerinde değil Osmanlı sahasında ve Avrupa Rusyasında Oğuz grubu dışında kalan müslüman Türkler tarafından da birçok şairin özendiği ve bu dilde eser verdiği klâsik bir dildir.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi / Türkiye