Konar-göçer bozkır kavimleri içerisinde varlığı yaşamlarının her alanında görülen kurt motifi, bozkır sosyal hayatının içerisine adeta sinmiştir. Sadece sosyal hayatın değil dini yaşamın içerisinde de başlı başına bir kültür olarak varlık göstermiştir. Kurdun Türk sosyo-kültürel yaşamına bu kadar tesir etmesindeki en önemli etken onun ecdat/ata olarak görülmesidir. Türk aile yaşamında baba/ata kavramının üstlenmiş olduğu büyük misyon, ataerkil toplum yapısının varlığı, bu önemi tetiklemiş, kurda karşı duyulan saygının en üst düzeylere çıkmasına sebep olmuştur.
Bu denli önemli olan kurt motifi Türklerin yazısız dönemlerinde mitolojilerine ve sanatlarına yansımıştır. Yazılı belgelerde ise onun Türk milleti için önemi tekrar tekrar vurgulanmıştır. Türk destan ve mitolojilerinde farklı özellikleri ile yer bulan kurt, bazen Türk milletine ata olmuş, bazen yol gösterici, kimi zaman da halaskar (kurtarıcı) olarak hayat bulmuştur. Türkler askeri yapılanmalarında da kurdun gücü, saldırganlığı ve düşmanlarını yenme becerisini örnek almışlardır.[1]
Bozkır topluluklarında kurt, Türkleri koruması için tanrının gönderdiği kutsal hayvan olarak görülmektedir.[2] Devlet sembolü olarak kullanılması siyasal güç unsuru oluşuna vurgu yapmaktadır. Hükümdarlar da bu sembolle kudretlerini ifade etmek isteyerek kurt ismini kendi unvanları içerisinde sıfat olarak kullanılmışlardır.[3] Göktürk, Karluk ve Halaçlarda bozkurt, bir eğitmen görevi üstlenmiştir.[4] Kağnılı boyların ve Göktürklerin ortak totemleri olmuş ve bu iki milletin kültürel ortak yanları olarak tarihte yerini almıştır.[5]
Bozkurt motifinin doğrudan bir Türk motifi olduğu kanaati onun bozkır yaşamının çobanlık ve besicilikle olan sıkı ilgisine dayandırılmaktadır. Bugün hala Türk kültürlü toplumlarda halk hikâyeleri ve masallarında kurt adı geçmektedir. Türklerce kutlu sayılan kurt Türklüğün milli sembolü olarak bilinmektedir.[6]
Bozkır Kültür Çevresinde Kurt
Bozkır yaşamının her yanında bir motif, figür, unsur olarak yer bulan kurt, bozkırın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Kurt sosyal yaşamın içinde hem fizikî gücü hem de tanrıdan insanlara kut aktardığına inandıkları manevi gücü ile kimi zaman lider olurken kimi zaman ise rehber görevi üstlenmiştir. Türk topluluklarında kurdun insanlara bozkırın zor şartlarında yaşayabilmeleri için, ateş yakmayı, silah yontmayı, çadır kurmayı öğreterek onlara rehber olduğuna inanılmaktadır.[7]
Konar-göçer Türk toplulukları evlerini ve ailelerini kötü ruhlardan korumak için çadırlarına kurt başı veya kurt dişi asmaktadırlar.[8] Türk bayraklarında yer alan kurt tasviri, tüyleri, yelesi ve kuyruğu onun yaşamı ile özdeşleşildiği anlamına gelmektedir.[9] Kurdun, aynı zamanda Tanrı ile Türk halkları arasında haberci olduğuna inanılmaktadır.[10] Türklerce kutsal sayılan kotuz, at, kurt ve bazı kuş tüyleri veya kuyrukları bayrağın temel malzemeler olarak yer bulmaktadır.[11]
Kurt, ekonomisi hayvancılığa dayalı olan kültürlerde daha çok görülmektedir.[12] Yüz binlerce baş hayvanın otladığı bu bozkırların korkutucu hayvanı da kurttur. O, korkutucu yanı dışında, toplayıcı, bir araya getirici özelliği ile de bilinmektedir.[13] Kurdun mübarek olması inancından dolayı en soğuk günlerde bile onun aç kalmayacağı, rızkının gökten yiyecek atılarak gönderileceğine inanılmaktadır.[14]
Göçebe bozkır kavimlerinin doğa ile mücadele eden göçebe yaşam şekli kurdun yaşam şeklini andırmaktadır.[15] Bozkır yaşayışı ile yerleşik kavimlerin yaşayışı arasındaki fark, kurt sembolünde tezahür etmektedir.[16]
Kurt, başka kavimlerde görülmeyen Türklere özgü etnografik bir motiftir. Çin kaynaklarında Türk asıllı olmayan kavimler için “kurttan türeyenlerden değildir” şeklinde bir tabirle ayrım yapılmaktadır.[17]
Doğrudan iktisadî yaşamda kullanılıyor olması söz konusu değilse de kurt, iktisadî hayata dolaylı yollardan katkıda bulunmuştur. Devletlerarası antlaşmalarda Türk devletlerinin Çin ile etnik anlamda karışmamak için onları vergiye bağladıkları bilinmektedir. İki taraf arasındaki bu çeşit siyasi ilişki ve antlaşmalarda “beyaz kurt” vergi olarak bir değer ve hukukî bir anlam kazanmıştır. İktisadi açıdan bir timsal olarak tarihte yerini almıştır. Çin kaynaklarından edinilen bilgilere göre Çinlilere yenik düştükleri zaman Türkler ‘beyaz kurdu’ haraç veya vergi olarak galip devletlere savaş tazminatı vermişlerdir.[18]
Savaş ve savaş eğitimi Bozkır Türkünün yaşamının vazgeçilmez parçasıdır. Türkler her an savaşa hazır olmak, hep zinde kalmak için gittiği avı dahi savaş eğitimi olarak gören bir anlayışla yaşamaktadırlar. Çocuklarını asker olarak yetiştirme konusuna çok ciddi yaklaşan bozkır halkları küçük yaşlardan itibaren av eğitime başlamaktadır.
Çin kaynaklarında Göktürklerin askeri özellikleri ve ileri düzey askeri yöneticileri hakkında çeşitli bilgiler bulunmaktadır. Bu askeri yöneticilerin bayrak direklerinin ucuna altından yapılmış bir kurt başı taktıkları, kaynaklardan öğrenilen bilgiler arasındadır. Yine Çin yıllıklarında kurdun Türkler için bir egemenlik, yiğitlik sembolü olduğu aktarılmaktadır. Bu bilgilere dair ifadeler; “Sancaklarının başına altından kurt başı takarlar. Muhafızlarına, savaşçılarına fu-li (böri) derler. Çin dilinde anlamı kurt demektir. Yani kurttan doğmuşlardır” şeklinde geçmektedir.[19]
Bu ifadelere “Batı Türkleri bayraklarının tepesine dişi kurt başı asarlar.” şeklinde de yer almaktadır.[20] Bu adlandırma özellikle ordunun ön saflarında yürüyen askeri birlikler için kullanılırdı.[21] Kurt başlı bayrağın ordunun önünde taşınması uygulamasına Altay Türklerinde de rastlanmaktadır. Kurdun ordunun önünde askeri ve dini lider olarak yürüdüğüne inanmaktadırlar.[22] Tuğlar üzerinde de Kurt gibi Türkler tarafından kutsal kabul edilen (töz/totem) hayvanların resimleri işlenmekteydi.[23] Bazı Türk bayrakları üzerinde ise kurt başı figürü kızıl renkli olarak görülmektedir.[24] Bayrak ise ordunun başında yer almakta, hükümdar kapısı önüne asılmaktadır. Bir sembol olarak bile hep önde yer alması onun rehber, öncü olması temasına vurgu yapmaktadır.[25] Önde yer almasının en önemli özelliği kurdu ata, kılavuz olarak gören Türk ordusunun kurt başından güç alması, maneviyatını güçlü tutması, tanrının postuna bürünen bir varlığın öncülüğünde hareket ettiklerini yani mücadele ederken aslında bunu tanrı için yaptıklarını her an akıllarında tutmaktadırlar.
Göktürklerde kağanın muhafız birliğini (hassa ordusu) oluşturan Türk bahadırlar “böri” olarak adlandırılmaktaydı. Askeri araçları için de kurttan faydalanan Türk askeri, yayının kirişini kurt sinirinden imal etmekteydi.[26] Bazı Türk devletlerinde ise devlete tabi olan boyların başındaki görevlilere İlteber ismi verilmekte olup bu isim kurt manasında kullanılmaktaydı.[27] Yenisey yazıtlarında “kanım kağan süsi böri tek” (kağanımın ordusu kurt gibidir) şeklinde geçmektedir. Devamında ise “Tanrı güç verdiği için babam kağanın askeri börü gibi, düşman koyun gibi idi ” denmektedir.[28] Kurdun sahip olduğu güç, saldırganlık ve düşmanlarını yenmedeki ustalığı Türk askeri teşkilatlanmasına bir model olmuştur.[29]
Kırgız destanlarında geçen “Kök Cal” veya “Kök Cal Kaskır” yani “Gök yeleli kurt” en büyük Kırgız bahadırlarına verilen unvanlardır. İhtiyar kurtlar, kurt sürülerinin önünde giden, onlara yol gösteren tecrübeli hayvanlardır. Bu sürülerin özelliği ihtiyar kurtların istek ve iradelerine göre hareket etmeleri onları her zaman takip etmeleridir. Bu sebeple, böyle tecrübeli fakat korkunç kurtlara “Gök yeleli kurt” da denmiştir.[30]
Türklere has bir savaş kurgusu olan ‘Turan taktiği’ veya diğer adıyla ‘Kurt Oyunu’, büyük çoğunluğu okçu süvarilerden kurulu bir sistemdir. Ordu bu taktiği uygulayabilmek için daima taarruz esasına göre düzenlenirdi. Amaç düşman cephesinde şaşkınlık yaratmak ve bu şaşkınlıktan yararlanarak onlara ağır bir darbe indirmekti. Taktiğin en belirgin özelliği “baskın” şeklindeki taarruzlardı. Bozkır savaş taktiğini anlayamayan Batılı ve Doğulu yazarlar bu düzeni “nizamsız ve telaşlı” olarak yorumlamışlardır. Oysa bu özellik Türk birliklerinin başarısını sağlayan en önemli vasıf idi. Bu muharebe usulünün iki mühim hususiyeti vardı: Sahte ricat ve pusu. Yani kaçıyor gibi görünerek düşmanı çembere almak ve kurulan pusuya kadar çekerek onları bir anda mağlup etmek.[31]
Türk askerinin savaşlarda kullandığı “kurt oyunu” taktiği kurdun savaşçı özelliklerinden birinin model olarak kullanılmasıdır. Kurdun istediği yerde düşmanına saldırması Türk ordusu için bir savaş taktiği olmuştur.[32] “Kurt kapanı taktiği” askerin çevik, vurucu, kurnaz, atik davranışlarından dolayı bu ismi almıştır.[33] Bu isimleri kullanmaları ise kurdu iyi tanıyıp onun yol gösterici özelliklerine duydukları güvenden kaynaklanmaktadır.[34] Taktiğin uygulama aşamasında, savaştan önce Türkler, askeri kuvvetlerinin bir kısmının savaş meydanının sağında ve solunda siperde bırakırdı. Savaş esnasında ise geri çekilerek düşmanın bu askeri kapanın içine düşmesi sağlanır böylece düşman dört taraftan sarılarak yok edilirdi.[35] Arap Seyyahı Mesudi Türklerin Bizans ile yaşadığı mücadele esnasında Türk ordusunda sağ ve sol kanadın sıra ile öne çıkarak düşmanı ok yağmuruna tuttuğunu bunu aralıksız tekrarladıklarını, bu durumun düşmanda Türk ordusunun bozulduğunu sanmasına yol açtığını ve saldırdıklarında ise Türk ordusunun bozulmadığını fark ettiklerini anlatmaktadır. Bu taktik ile Türk birlikleri düşmanı büyük bir bozguna uğratmıştır. Görülen o ki yazar bunun Türklerin geleneksel savaş yöntemi olan Turan taktiği olduğunu bilmemektedir. (Bu Tür birlikleri Peçenek boyuna aittir ve miladi 943/44 yıllarında yaşanan bir olay olduğu tahmin edilmektedir.)[36]
Kurdun Adlandırması
Türkler eskiden beri Kurda “böri” veya “börü” demişlerdir. Oğuzların “Kurt” dedikleri hayvana, diğer Türk toplulukları “böri” ismini vermişlerdir.[37] Kurttan türeyiş mitolojisinin tarihi coğrafyasını çizen araştırmacı Eliyarov, Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar kurt ile ilgili adlandırmaların “böri” kelimesi ile ilgisine dikkat çekmiştir. “Bozkurt” ismindeki “boz” kelimesinin de aslında “böri” kelimesine dayandığına işaret etmektedir.[38] Türk kültür çevresinde “Böri” kelimesinin şahıs isimleri üzerinde de kullanıldığı görülmektedir. Karahanlılar, Çağataylılar, Büyük Selçuklular ve Türkiye Selçuklularında yaygın olarak kullanılan “böri” özellikle hükümdar ve önemli komutanların isimlerine yansımıştır. Mesela “Börü Tekin” isminin, Göktürk ve Karahanlı prenslere verildiği görülmektedir.[39]
Oset halk bilimcisi Abayev’e göre “Kurdalagon”, Kurd (demirci)-ala (alanlı), uarh Kurdun Osetince eski adı olup yeni adı “birag” (Türkçe börüden türetilmiştir) olduğu ve bu adın ünlü bir İskit boya ait olduğunu belirtir.[40] Özbeklerde ise “böri” isimli bir boyun varlığı tespit edilmiştir.[41] Farsça da ise gurk, kurk şeklinde ifadeleri görülür.[42]
Kurt, “Kur/Gur/Kür” kökünden türemiştir. Güç, kuvvet, dayanıklılık anlamlarına gelir. Kurtarmak fiili ile de bağlantılıdır.[43] Kurt tarafından beslenen ilk Türke “Böri Tekin”, yani “Kurt Prens” adı verilmiştir.[44] Kırgızlarda cins ve güzel atlar için de “Gök Kurt” (Kök -Börü) ismi kullanılmıştır.[45] Oğuzların Bozkurdu, Türkistan, Altay, Sibirya Türkleri arasında “kök börü” şeklinde isimlendirilir. Başkurtlarda bu isim “ak börü”ye dönüşmüş, Hunlarda ise “ak tugan” olmuştur. Kaşgarlı Mahmud’un Diva-ü Lûgati’t Türk eserinde, Türklerde yalnız Oğuzlar “börü”ye kurt derler. Sadece Çuvaş Türkleri “kaşgar” veya “turmak” derler şeklinde ifadeler bulunmaktadır.[46]
Yine Kaşgarlıda “bay” kelimesi boy, kabile, toplum olarak anlamlandırmıştır. Bu manada düşünüldüğünde, Bayböri’nin “böri kabilesi” yani “kurt kabilesi” ve “böri topluluğu” yani “kurtlar topluluğu” anlamında kullanıldığı sonucuna varılır. Bu bağlamda Bayböri kelimesi ise, eski Türk halklarının kurt hakkındaki totemistik efsaneleri temelinde gelişen etnik bir terim olarak görülebilir. Kelime daha sonraları destan kahramanlarına isim olmuştur. Birçok Türk topluluğunda kurdun etnik isimler haline geldiği de görülmektedir.[47]
Kırım Tatarları, Volga Tatarları ve Kırgızlar kurda “Kaşıkır/kaşkır” demektedir.[48] Kırım Türklerinde “Kurtnezir”, Romanya Tatar Türklerinde “Kurt Seyit” şeklinde adlandırıldığı görülür. Kırım Karay Türkleri kurttan türediklerine inanmaktadır. Kurt burada kararlılık, güç ve aklın sembolüdür.[49] Yine bir hayvana ait isim olan Bars kelimesi ise kurt, at, it gibi hayvanları kapsamaktadır. Bar kökünden türeyen “çabukluk, hızlılık, sertlik, tüylü, kıllı” gibi kavramlarla bütünleşmiştir. Bu durum totemle özdeşleşme çabalarının sonucu olarak insanın yaşamına yansımıştır.[50] Barak kelimesinin kökeni de kurt ile örtüşmektedir.[51] Barak kelimesi için “hızlı at, soylu kurt” da denilmektedir.[52] Çuvaşça Kurt adı bazı bölgelerde Kaşkır/ Kaskir veya “kaşı kır” olarak kullanılmaktadır.[53] Ayrıca “vurum chure” yani “uzun kuyruklu”, “tokmak chüre” yani “vuran/döven kuyruk”, ironik manada “pigambar jittı”, yani “çobanların koruyucu ruhu(köpeği)” denilmektedir.[54]
Türklerde yalnız dolaşan vahşi kurtlara da “yalınsak” denilmektedir. Eski Türk ailelerinde, saygıdan dolayı büyüklere adı ile hitap etmek yasak ve tabu idi. Bu yüzden kurda ismi ile değil de farklı sıfatlar yüklenerek çağırılmış olabilir.[55] “Böri/Börü” adına kutsiyet atfedilmesi ve saygıyla anılmasından dolayı Anadolu Türkleri arasında bu isim terk edilerek küçük ve zararsız bir hayvana da ad olan Kurt kelimesi kullanımı tercih edilmiştir.[56] Kurt kelimesinin bir “yırtıcı, korkunç hayvan” bir de “küçük böcek” manasında kullanılması konusunda B. Ögel, “bunun gerçek sebebini bilmemekteyiz, Türk düşünde tarihinin karanlık kalan bir bölümüdür” şeklinde açıklamaktadır.[57] Böri sözcüğünün yerine solucana ad olan kurt sözcüğünün kullanılması sadece Oğuzlarda rastlanan bir durumdur ve günümüze kadar devam etmiştir.[58]
Türklerin kurt efsaneleri, bazı İslam ve Süryani kaynaklarına yansımış, hatta Avrupa Hunları için “Kuzey Kurtları” denilmiştir. Hun-Kurt gibi isimler görüldüğü gibi Bulgar Türklerinde “kurt” şahıs adı olarak kullanılmıştır. Ünlü Tabgaç hükümdarı Tai-wu’nun lakabı Fu-li veya Fo-h yani Böridir.[59] Eski Türklerde kullanılan “bekçem” kelimesi hem bayrak, hem kurt, hem de bir Türkmen boyunun adı olarak kullanılmıştır.[60] Kurt Ana, Türk, Moğol ve Altay mitolojisinde Kurt Tanrıça Kort (Kord, Kurd, Gurt) Ana olarak da bilinmektedir. Börü (Börö, Böri) Ana ve Moğolca Çına (Şono, Şına) Ece sözcükleri de eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.[61]
Türkmenlerde “gurt” şeklinde olan bu teriminin eski Oğuz boylarından geldiği tahmin edilmektedir. “Başkurt” etnik adının (baş+kurt) “baş kurt” anlamını bildirdiği çoktan ispatlanmıştır. Bazı efsanelerde Başkurt boylarının Güney Ural’a göç ettikleri zaman yola ilk çıkanın kurt olduğu anlatılmaktadır.[62]
‘Kurtlar’ ifadesiyle Açina kabilesi tiginleri ve onların silah arkadaşları kastedilmektedir. Açina kelimesi Türkçe değildir, kelime Moğolcadan Türkçeye geçmiştir. Açina (a-shih-na) “vefakâr, saygıdeğer kurt” anlamını almaktadır. Pelliot, Çincedeki “Tu-kiu”nun Türk değil, “Türk-üt” şeklinde Moğolca çoğul ekiyle yani “Türkler” anlamında kullanıldığını belirtir.[63] A-shuh-na kelimesi de “asil kurt” anlamına gelmektedir.[64] Çin kaynaklarında Türk hanı ve kurt eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.[65] Göktürklerdeki Kurt-Aşına adı Asen, Zena, Aşina gibi okunuşlarda görülmekte olup Türkçede “aşan” şeklinde de açıklanmaktadır.[66] Bu kelimeler Hiung-nu dilinden geçen sözcükler olarak tespit edilmiştir.[67] Kurt kelimesi Türkçede Böri/börü, kaşgir/kasgir, Moğolcada şono/çino, olarak ifade edilir. “A” öneki Çincede saygı için kullanılan bir takıdır. A öneki ile kelime “asil kurt” anlamı kazanmaktadır. Bu Çince ifadenin Arap kaynaklarına geçerken fazla değişikliğe uğramadığı ve “şane” olarak geçtiği görülmektedir.
Çin kaynaklarında kurt kelimesi Hun hakanı ile eşanlamlı olarak kullanılmıştır. Siyenpi asıllı bir prenses kocasından bahsederken “kurt karakterli bir insan” demektedir. Çinliler Türklere saldıracaklarında “yapılması gereken, göçmenleri kovmak ve kurtlara saldırmaktır” ifadeleri yer almaktadır.[68] Çince “kurt” manasına gelen “Khan Çına” kelimesi Çin kaynaklarında Açına soyunun adı olarak görülmektedir.[69] Türkler bu soya verdikleri önemi yöneticilerini bu soydan bir kişiden seçmekle göstermişlerdir. Bu gelenek Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar devam etmiştir. Farklı bir yorum olmakla birlikte Açına adlı dişi kurdun, Hz. İbrahim’in hanımı “kantura” olduğu da düşünülebilir.[70] Bahsi geçen isim Qangçınga, Ançına, Açına, Açına, Aşına, Asena gibi biçimler almıştır. Bu isimler doğuda ve batıda azize kadınlara verilen isimler olmuştur. Batı, ismi kutsal kabul ederken Türkler ondan türedikleri dişi kurdun ismi olduğunu savunmuşlardır.[71]
Vusun kavimlerinin ortaya çıkışı, kurt hakkındaki totemistik inanışları bir dişi kurt tarafından emzirilen Vusun hükümdarı ile ilgili mitolojik hikâyeye bağlanmaktadır.[72] M.Ö. I. ve II. binyıllarda oluşan mitolojik hikâye diğer Türk mitlerinden farklı yorumlanmıştır. ‘Vusun’ sözcüğü ‘kurt’ anlamına gelen ‘aşina’ kelimesi ile bağlantılıdır. Kelime zamanla bazı ses değişikliklerine uğramıştır. Vusunlarda “kurt” kültüne tapınma inancının varlığı, kurt mitosları ile ilgilidir.[73] “Baysın” kelimesi ise aslında “Bay-usun” kelimelerinden oluşmuş ve “usun boyu” anlamında kullanılmıştır. Zamanla bu anlamından uzaklaşan kelime bir yer adı olarak destanlarda varlığını korumuştur. “Baysın” kelimesine etimolojik açıdan bakıldığında “Aşian-Usun-(bay), Usun-Baysın” şekline dönüştüğü görülmektedir. Özbeklerin bir kolu olan Uysunlar da Usun kabilesinin bir devamıdır. Köken olarak ise kurt totemi olan Aşina kabileleri ile akraba bir koldur.[74]
Kurt ismi özel isim olarak kullanımı fazla değildir. İlhanlılar ve Timurlularda; Kök Böri, Memlüklerde; Kurt, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında Anadolu’da Kurd, Ak Böri,[75] şeklinde isimlendirilirken yanı sıra, Kurtalan, Kara Kurt, Kurt Kale, Kurt Dere gibi yer adı;[76] Börü bek, Hacı kurt, Kurtman, Kurtça, Kurt veli, Kurt seyit, Kurtçepe gibi insan ismi; [77] Kurt oyunu, Kurt ebe oyunu gibi oyun ve Kurtpençesi gibi bazı ilaç isimlerinde kurt ismine rastlanmaktadır.[78] Kırım’da halen köy, mahalle ve nehirlere Kurti ismi verilmektedir. Tatar-Türk düşüncesine göre “kara oğuz nerede var ise, kurt da orada vardır.”[79] Altay dağlarında Kurt ismi taşıyan dağlar bulunmaktadır. Mesela Ch’e-pi Kağan, Kurt Dağı eyaletinin valisi olmuştur.[80] Yine kurdu ifade etmek için kullanılan “canavar” tabiri ise Anadolu’ya özgü bir kelimedir.[81]
Yenisey yazıtlarında geçen “(Ben) General Çoçı Böri(‘yim)” satırlarından böri’nin isim olarak verildiğine dair yazılı belgedir.[82] “Kök” sözcüğü Moğolca “Köke” dir ve bu “büyük tanrı- kök tengri” anlamına gelmektedir. Türkler kendilerine “Kök Türük” derken Moğollar “Köke Moğol” demişlerdir.[83] Eski Çin kaynaklarında geçen “Töles” ifadesi ise bütün Orta Asya’ya yayılmış kalabalık Türk topluluklarının ortak ismi olmuştur. Sui-shu hanedanı yıllıklarında Töleslere bağlı elli kadar Türk topluluğu ismi geçmektedir.[84]
Kurdun sahip olduğu tüylerin rengi ve kutsiyetinin isimlerine yansıdığı görülmektedir. Kurdun “gökbörü” olarak ifade edilmesi onun tanrısal olduğuna vurgu yapmaktadır. İsminde yer alan gök ve boz renkleri kurdu doğrudan Tanrı oğlu statüsüne getirir.[85] Türkler inançlarına göre bazı renkleri Tanrının rengi olarak görmüşlerdir. Kutsamak istedikleri şeyleri bu renklerle birlikte anmışlardır. Kurt bunlardan biridir ve ona mavi anlamında gök kurt demişlerdir. Türk halkları mavinin gök yani tanrı rengi olduğuna inanmaktaydı. Gök kelimesi genel olarak, yaşamak, yenilenmek, gençleşmek, yeşermek gibi bir anlama sahiptir ve göyermek bu anlamda kullanılan ile ifadedir.[86]
Kurtların renkleri yaşadıkları bölgeye göre çok büyük değişiklik gösterir. Açık gri- kahverenginden koyu nefti renge kadar değişir; her zaman belirli bir siyah karışımı görülür. Genel olarak kuyruk daha koyu renkte ve uç kısmı genellikle siyahtır. Omuz başında sıklıkla “V” şeklinde koyu bir desen vardır. Burun kısmı koyu renkte ve ucu siyahtır. Ön bacakların ön kısmında siyah bir çizgi bulunur. Mevsimlere göre renk değişimi azdır; genel olarak kışın renkleri açılır. Kuzey yarım kürenin kuzey kısmında yaşayanlar beyaza yakın renklenme gösterir.[87]
Göktürklerde de kurt, ata ve kurtarıcı olarak devlet sembolleri içerisinde yerini alır.[88] Kelime sadece “böri” olarak kullanıldığı gibi, Ak Böri, Al Böri, Börü Bars, Böri Tigin, Çocuk Böri Şenun, Gök Böri Kökey, İl Böri, Kök Böri vb. başka bir ismin yanında yer aldığı şekilleri de vardır.[89]
Porolot/Paralat kelimesinin Türkçesi “Bor”/”börü” /“gri-boz “kurt” anlamına gelir, “olot”/ “elet” ise kabile anlamındadır ve “kurt kabilesi” şeklinde ifade edilmektedir.[90] Yine bu anlamlarda kullanılan bir başka kelime ise “Budin” dir. Türkçe “Bud”/ kurt”, “in” ise “ruh” yani “kurt ruhu” sözcüklerinden oluşmaktadır. “Budin” muhtemelen “kabile”, “halk”, “nüfus” anlamına da gelmektedir.[91]
Bozkurda “aktugan” ismi de verilir. Çuvaşlar kurda “kaşgar” veya “tukmak” derler. Mücmelü’t-Tevarih ve’l-Kıssa adlı eserde Ak tugan, Oğuzname’deki rehber ve savaşçılığı öğreten bozkurdun aynısı olduğu belirtilir.[92]
Kurt adını karşılamak için kullanılan “börü” kelimesi de “boz” anlamına gelmektedir. Boz ise göğü temsilen kullanılan bir isimdir.[93]
Tuba Türklerinin Şaman dualarında ise; “Kök Pörü (gök kurt) ve kuu Pörü (gri kurt)” olarak iki farklı isimlendirme ile karşılaşılır.[94] Türkiye’nin batı bölgelerinde de gri kurt alışılmış kurt rengidir.[95]
“Gök yele” köken olarak Özbek Türklerine ait bir tanımlamadır. Özbekçede methetme olarak “kök yal/gök yele” sıfatı kullanılmaktadır. Başkurtların destanında yer alan kurdun peşine takılıp kendilerine yurt bulmaları, “bizler kurdun izine geldik, bizlere Kurt başçı oldu” sözleriyle ifade bulmaktadır.[96]
Kızıl Kurt, Tüktüü Kurt (Kırmızı Kurt, Tüylü Kurt), Kırmızı Kurt-Saruu, Tüyla Kurt-Döölös kavimlerinin içindeki boy isimleridir.[97] A.M. Sçerbak kurdun farklı isimlerle adlandırılmasını (Mis, börü, maçak, gurt/kurt, kızıl karek, agız kara, v.s.) kurda tapınma geleneği ile ilgili olarak yorumlamaktadır.[98]
Moğollara gelindiğinde “Boz-kurt veya Kır” olarak kullanılan kelime “Börte” halini almıştır. Börte kelimesi eski Moğolca’da “mavi” anlamında “gök rengi” kelimeleri ile karşılık bulunmuştur.[99] Türkleri, Cücen Tatarlarının baskısından kurtaran kahramanın adı “Şane”dir. Şane, Moğolca “kudret” manasında olup, “Börte Çino/Şane” ise Bozkurt demektir. Şane, Türkleri Ergenekon’dan kurtarmıştır. İslam sonrası bile Karluk Hakanları Şane’nin soyundan geldikleri için iftihar etmişlerdir.[100] Moğolcada kurt ataya Börte-Çinu denmekte ve Börte/Berte(boz) ise bir renk adı olarak bilinmektedir.[101]
Mavi kurt’un (kök böri) yanı sıra, Kaşgarlı Mahmud bizim henüz bir anlam veremediğimiz kızıl ve kara bir kurt’tan (kara kızıl böri) bahseder.[102] Wambery mavi kurt için yeşil kurt demiştir hatta kendi fantastik hikâyelerinden örnekle “bizde de Mavi Sakal gibi fantastik bir isim vardır” demektedir.[103]
Sonuç
Bozkır kültürü Çin Seddinden Tuna nehrine kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Bu geniş coğrafyada iklim şartları ve doğa koşullarının kendilerine sunduğu yaşam şekli olan göçebe yaşam tarzını benimseyen bozkır kavimleri burada zorlu yaşam koşullarında kendilerine farklı objeleri totem edinmişlerdir. Bozkır Türk kavimleri ise kurdu kendilerine ata, kurtarıcı ve rehber edinerek asil bir kurt gibi yaşamayı tercih etmişlerdir. Kurdun kendine özgü yaşam tarzı, sürüsünü koruyup kollaması onlara yol gösterip kılavuz olması Türk halklarına örnek oluşturmuş ve kurt karakterli insanlar, kurt cesaretinde bahadırlar, Alpler, yiğitler yetiştirmişlerdir. Kurdun bu kadar saygın olduğu Türk kavimlerinde sosyal, siyasi, iktisadi özellikle de askeri hayata kurt ve kurdun özellikleri yansımıştır.
Bozkır kültür çevresinde kurt motifi özellikle destan ve mitolojilere konu olmuş, günlük hayata etki eden bir unsur olarak görülmüştür. Bozkır yaşamına bu kadar tesir eden kurt öncelikle böri olarak isimlendirilirken zamanla ona duyulan saygı ve atfedilen kutsiyete binaen isminde değişmeler olmuştur. Kurt bozkırın farklı bölgelerinde farklı isimlendirmeler alırken şahıs isimlerine, yer isimlerine, dağ ve nehir isimlerinde de kullanılmıştır. Kurda verilen farklı isimlere Türk, Çin ve Moğol kaynaklarında rastlanmaktadır. Verilen isimlerle bir yandan kurdun rehber, kurtarıcı, kutsal yönleri vurgulanmaya çalışılırken, böri kelimesini kendine isim yapan toplumlarda ise liderlerin ya da askerlerin bu ismin içerdiği saygı, yüklendiği güçlü anlamdan kendilerine pay çıkarmaya çalıştıkları görülmektedir. Soyundan türenildiğine inanılan kutlu varlığın ismiyle anılmak bu isimle saygı ve yücelik bulmak için de kullanılmıştır.
Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Araştırma Görevlisi, asli.kahraman@bozok.edu.tr.
Not: Bu çalışma, Aslı Kahraman Çinar, Bozkır Kavimlerinin Kültür ve Mitolojilerinde Geyik, Kurt ve Kartal (Göktürk Dönemi Sonuna Kadar) , (Doktora Tezi), Ankara, 2016, temel alınarak hazırlanmıştır.
Alıntı Kaynak: Cappadocıa Journal Of Hıstory And Socıal Scıences Yıl: 2016 Sayı: 6