Bir Gecelik Annelik
Evvel Zaman İçinde, zalim bir hükümdar varmış. Devrin güzel kadınlarından dilediğini saraya davet eder, bir gece sarayında alıkoyar, ertesi gün de isterse serbest bırakır, istemezse cellada teslim edermiş.
Böyle bir emir alan kimsesiz dul bir kadın, beş yaşındaki kızını da yanına alıp yollara düşmüş. Gün boyu yürüyüp de yorulduğunda bir kavak ağacının dibine oturmuşlar. Başı göklere değen kavak ağacı gölgesine sığınan bu ana kıza sevgiyle bakarak:
“Ah ne yazık!” demiş. “Meyvem olmadığı gibi gölgem de çok kuvvetli değil.”
Kadın içli bir sesle:
“Madem bize acıyorsun hiç olmazsa kızımı bir geceliğine yüksek dallarının arasına al da vahşi hayvanlardan ve karanlıktan sakla” demiş.
“İnşaallah yarın gelir alırım.”
Kavak ağacı bu teklifi memnuniyetle kabul edince kadın bir an düşünüp:
“Ama sen hiç meyve vermediğine göre anne olmanın ne demek olduğunu da bilemezsin” demiş. “Onun için iyisi mi ben kalbimi de bir geceliğine sana bırakayım da öyle gideyim. Zaten anaların kalbi evlatlarının yanında atar.”
Kavak ağacı bu teklifi de kabul etmiş.
Böylece kızını ve kalbini kavak ağacına emanet bırakan kadın zalim hükümdarın sarayına yollanmış ve olacak ya hükümdarın onu serbest bırakacağı tutmuş. Kadın ertesi gün ağacın yanına gelmiş, ona teşekkürler ederek yavrusunu alıp evine dönmüş.
Kavak ağacı ise bir geceliğine anne kalbini taşımakla öyle değişmiş, öyle değişmiş ki; yapraklarının sapları incecik kalmış.
Derler ki kavak ağacının yaprakları işte bu olaydan beri günün her saatinde ana yüreği gibi titrer durur.