Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Bengütaş

0 23.791

Prof. Dr. Mustafa SEVER

VIII. yüzyılda dikilen ve günümüz ötesine yolculuğunu sürdüren Göktürk Abideleri, dikenler tarafından “Bengütaş” olarak nitelenmiştir. Bilge Kağan, diktirdiği anıt hususunda “Neng neng sabım erser benggü taşka urtum./Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum.” (KT G11) demektedir. Benggü taş, ebedî, ölümsüz taş demektir ve üzerinde milletin sonsuza kadar kendisine yol gösterecek sözleri ihtiva eder. Göktürk çağında başlayan ve daha sonra da diğer Türk boylarınca devam ettirilen bir geleneğin ürünü olan bengü taşlar, Bilge Kagan’ın dilinden söylersek yönetenlerin “köngülteki sab”(KT G12)larıdır. Gönüldeki söz, Tanrı ilhamıdır, Tanrı’ya uyan sözdür. Çünkü erk, Tanrı hediyesidir, Tanrı tarafından takdir edilen kişiye yetki verilir.

Tanrı vergisi iktidar erki, Tanrı adına, milletin huzuru ve mutluluğu yönünde kullanılır. Kullanılma özellikleri, iktidardaki gücün nasıllığını belirtir. Tanrı tarafından kendisine kut verilen kağan, görevlendirilmiş kişidir. Kut sahibi kağan kutun özelliğini ve gereklerini bilmelidir; adaletli, alçakgönüllü, milletini düşünen ve yaptıklarının Tanrı tarafından denetlendiğinin bilincinde olmalıdır; yoksa kut elinden alınır.

Her şeyden önce kut, ilahî kaynaklıdır. Kutun gerekleri yerine getirildiği müddetçe kut kişide kalır, yani kişiye verildiği gibi geri alınabilir özelliktedir. Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig’de kutun bu özelliği ile ilgili şöyle der:

Küvenme kıvı kutka kutlug kişi/ Ey kut sahibi, sen bu kuta güvenme
İnanma özüng kutka atlıg kişi/Ey namlı kişi bu kuta inanma                     (668)

İnançsız turu kut vefâsız yayıg/ Kuta inanılmaz, o vefâsız ve dönektir
Yorırda uçar terk adakı yayıg/Yürürken hemen uçar, ayağı kaygandır      (670)

Her nesil, kendisinden sonra gelen neslin geleceğinden mesuldür. İktidarın devamı, dolayısıyla milletin varlığının ve canlılığının devamı, gelecek neslin maddî-manevî milli değerlerle donatılmasına, geleceğin tesîsine bağlıdır. Bu da o milletin nesilden nesile aktara geldiği töreyle/yasayla olur. Yasa, milletin bin yıllarca yaşadığı tecrübelerin özü şeklindeki kuralların toplamıdır. Dolayısıyla burada geleneksel oluşu unutulmamalıdır. Yasa, şahsî değil, ortak hafızanın tezahürüdür. Bu yönüyle bütünü kucaklayan ve himaye eden doğru ve âdil hükümler şeklinde olup toplumsal hayatı düzenleyici ve devamını sağlayıcı özelliklerdedir. Milletin huzur ve mutluluğunu esas aldığı için milletin genel geçer doğrularının hayata geçirilmesini, dolayısıyla adaleti tesîs etme amacını güder. Bu muhtevadaki yasalar, abidelerde yazıya geçirilerek sabit, değişmez yasa, anayasa haline getirilmiş, bengütaş olarak sürekli halkın gündeminde tutulması amacıyla dikilmişlerdir. Çünkü bu abide taşlara yazılan sözlerin ebedî olarak kalacağı ve Türk milletinin bu sözlerden sonsuza kadar faydalanacağı düşünülmüştür. Bu haliyle bengü taşlar, “Ötüken” sözünün iç, derin anlamının, Türk milletinin bekâsını sağlayıcı derin anlamın belge niteliği kazanmış hâlidir. Devlet teşkilatının nasıl yapılandırılacağını, milletin nasıl yönetileceğini, yöneten ile yönetilenler arası ilişkileri, yöneten ve yönetilenlerin karşılıklı görev ve sorumluluklarını düzenleyen ilkeler şeklinde belirtilen bilgi bütününün yazılı halidir.

Göktürklerde ve ardından gelen diğer Türk devletlerinde il ve töre/devlet ve yasa, devamlı bir arada düşünülen, biri diğerini gerektiren iki temel unsurdur. İktidarı elinde bulunduran her devlet adamı, atalarından miras aldığı töreyi/yasayı düzenlemek; ona hayatiyet kazandırmak, “kanun hakimiyetini sağlamakla icraatına başla[r]. (Koca 2002: 835) Divân-ı Lügati’t-Türk’te “İl gider, törü kalır” (III/221) sözünün anlamı, devletin yıkılabileceğini, yok olabileceğini ancak töre/yasa milletin beyninde var oldukça devletin yeniden kurulabileceğini belirtmesi açısından önemlidir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, kağanın en önemli görevlerinden biri törenin düzenlenmesi, ve ona işlerlik kazandırılmasıdır:

Üze kök tengri asra yagız yir kılındukda ikin ara kişi oglı kılınmış. Kişi oglında üze eçüm apam Bumın Kagan İstemi Kagan olurmış. Olurupan Türk budunung ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş./Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insanoğlu kılınmış. İnsanoğlunun üzerine ecdâdım Bumın Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş.” (KT D1).

Türk devletinin varlığı ve devamı, törenin doğru, adaletli icrâsıyla mümkün olacaktır. Aksi takdirde törenin uygulanamaması, töreyi uygulayacak bir erkin yokluğunu veya zayıflığını gösterir; ki bu da devlet düzenin olmadığına, dağınıklığa işarettir. Bu yönüyle törenin icrâsı, düzenin ve huzurun tesîsi demektir. Töre, belli özelliklerde icrâ edilmelidir. Kişi hak ve hürriyetlerini güvence altına alan bu özellikler; Kutadgu Bilig’te belirtildiği gibi könilik (adalet), tüzlük (eşitlik), uzluk (iyilik, faydalılık), kişilik (insanlık, üniversellik)tir (Kafesoğlu 1980: 20). Töreyi/yasayı icra etmekle, yürürlüğe koymakla görevli kağan, aynı zamanda adalet teşkilatının da başıdır. “[O]nlar kara budun/halk üzerinde zor ve baskı kurma yetkisinde olan birer ceberut değillerdir.” (Divitçioğlu 1987: 271), tam tersine adaleti, huzuru, yasa önünde herkesin eşit haklara sahipliğini ve âdil bölüşmeyi, toplumsal hayatta üretkenliği, verimliliği tesîs etmede Tanrı tarafından görevlendirilmişlerdir ve her eylemlerini budun için gerçekleştirirler; çünkü “esas vazife[ler]i halkın iktisadî refahını temindir.” (Arsal 1947: 75). Bu durum anıtlarda şu sözlerle belirtilir:

“…Tengri yarlıkazu kutum bar üçün ülügüm bar üçün ölteçi budunug tirgürü igit[t]im. Yalıng budunug tonlug çıgany budunug bay kıltım. Az budunug öküş kıltım/Tanrı bağışladığından kutum var olduğu için, kısmetim (ülügüm) var olduğu için ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli, fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım” (KT D29).

Bilge Kağan’ın milletine karşı görev ve sorumluluğunu yerine getirdiğini belirttiği bu sözleri, Göktürk kağanının millet sevgisinden kaynaklanan koruyuculuk, adalet ve eşitlik anlayışını gösterir.

Yasa/töre, abidelerde olduğu gibi, kağanın öncülüğü ve özneliği, yani kağanın aldığı kararları, devlet meclisinin/kurultayın onayı ve milletin de ilahî kaynaktan kut bulmuş kağanına itaati ile hayatiyet kazanır ve nesilden nesile geçerken zamana ve zemine uygun değişimlere uğrar, güncellenir. Yaklaşık olarak 1300 yıl öncesinde bir yasalar bütünü/anayasa şeklinde Türk milletine sunulan ve günümüzde de güncelliğini, geçerliliğini koruyan abideler, günümüz insanınca defeatle okunması gereken belgelerdir. Çünkü töreli bir millet olan Türk milleti, töresine/yasasına, yani Türk’ü başkasından farklı kılan değerlere sahip çıktığı surette varlığını sürdürecektir. Bilge Kağan’ın dilinden söylersek “Üze tengri basmasar asra yir telinmeser Türk budun ilingin törügün kim artatı udaçı erti?” (BK D18). Yani, “Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti ilini, töreni kim bozabilir?” Devletin elden gitmesi, hürriyetin, bağımsızlığın kaybedilişi, ancak yasanın bozulmasıyla mümkündür. Değerlerini koruyan, bu değerleri nesiller arası doğru ve sağlıklı aktaran hiçbir millet benliğini kaybetmeyecektir. Abidelerde dikkat çekilen hususlar, bugün güncelliğini korumaktadır. Değişen sadece zamandır, yerdir, kişilerdir. Değişmeyen ise, Türk milletinin aynı tehlikelerle karşı karşıya olduğu ve ökünmesinin (KT D23), aklını başına devşirmesinin gerektiğidir.

Prof. Dr. Mustafa SEVER


KAYNAKÇA
♦ ARAT, R. R.1999, Kutadgu Bilig I Metin (4.b), TDK Yay., Ank.
♦ ARAT, R. R. 1991, Kutadgu Bilig II, Çeviri (5.b), TDK Yay., Ank.
♦ ARSAL, S.M. 1947, Türk Tarihi ve Hukuk, İst. Ün. Hukuk Fak. Yay., İst.
♦ ATALAY, B. 1985, Divânü Lûgat-it-Türk Tercümesi III, TDK Yay. Ank.
♦ DİVİTÇİOĞLU, S. 1987, Kök Türkler-Kut, Küç, Ülüg, Ada Yay., İst.
♦ ERGİN, M. 1984, Orhun Abideleri, Boğaziçi Yay. (10.b), İst.
♦ KAFESOĞLU, İ. 1980, Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri, Kültür Bak. Yay, İst.
♦ KOCA, S. 2002, “Eski Türklerde Devlet Geleneği ve Teşkilatı”, Türkler Ans. c.2, Yeni Türkiye Yay., Ank. s.823-844.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.