Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Avarların Dil Sorunu Ve Karpat Havzasında İki Avarca Kelime

2 12.431

Dr. Sandor SZATMARİ

Eğer Avarların dili hakkında konuşmak istiyorsak, bu dille ilgili hangi sorunların olduğunu ve cevaplarını nasıl bulabileceğimizi açığa kavuşturmalıyız. Burada, 568’den itibaren 9. yy. sonuna kadar Karpat havzasında yaşayan ‘Avar’ topluluklarının dil(ler)inden bahsedilecektir. Bunların kökeni ile ilgili fikirler çok değişiktir. Bizans tarihçisi Theophylaktos Simokattes’e göre, Avrupa’ya gelen Avarlar gerçek Avarlar değildir. Gerçekte bunlar Göktürklerin yendiği ve onların yönetiminden kaçan Oğurlardır. Bunların iki ulusu vardı: ‘Var’ ve Chunni. Bazı Hun ulusları (Barsiller, Onoğurlar, Sabirler, vb.) kaçanların Avarlar olduğunu sandılar ve korkuya kapıldılar. Çünkü Taugast (Tabgaç, Çin, Ç.N.) yakınında yaşayan Avarlar büyük ve savaşçı bir ulustu. Kaçaklar bunu fark ettiler ve Avar ismini benimsediler, bu yüzden bunlar sahte Avarlardır. Theophylaktos Simokattes’in bu haberi sahte Avar kuramının temel unsurudur. Ancak bu konuda araştırmacılar arasında mutabakat yoktur. Değişik kuramlar ve gerçekleri Pohl toplamıştır (Pohl, 1988: 3137).

Arkeologlar Avar dönemini üçe ayırır: Erken Avar dönemi, yani Bayan Kağan ve kabilesinin 568’den 670 civarına kadarki yönetimi, Orta Avar dönemi; 670 civarından 700 veya 720’ye kadar ve Geç Avar dönemi 700 veya 720 civarından 9. yy. sonuna kadar. Bu bölümleme arkeolojik bulgulara dayanır. Bazı araştırmacılar bu bulguların üç ayrı dönemde değil, aynı anda birlikte yaşamış ayrı kültürlerden üç göçmen topluluğuna işaret ettiğini düşünürler. Bu kültürler değişik zamanlarda birlikte yaşamış olabilir. Bazı tarih kaynakları Kuvrat Han’ın ölümünden sonra Panonya’ya Bulgar göçü olduğundan bahseder (Szâdeczky, 1992: 209, 218220). Bu OnoğurBulgarlar son Avarlar olabilir.

Avarca, bir dönem Karpat havzasında konuşulmuş, bilinmeyen bir dildir. Bu dili konuşanlar, diğer uluslarca Avar veya bu ismin değişik şekilleriyle adlandırıldılar. Avarların kendilerine ne dediklerini hiç bilmiyoruz. Dilleri ile ilgili pekçok görüş vardır. Bunlar temelde ikiye ayrılır: Bir grup araştırmacı, Avarca’nın bir çeşit Altay dili[1] olduğunu söyler. İkinci grup ise Avarca’nın kesinlikle bir Altay dili olmadığını iddia eder. Altay dili olduğuna inananlar, onun bir Türk veya Moğol dili olduğunu düşünenler olarak ikiye ayrılırlar. Küçük bir grup ise Avarcanın bir çeşit Tunguz dili olduğuna inanır. Altay dili olduğuna inanmayanların başlıca fikri, Avarcanın bir İran dili olduğudur. Bütün bu fikirler ve bunların tarihini RonaTas, “An ‘Avar’ word: terem” (RonaTas, 1996: 181) adlı makalesinde toplamıştır. Önemli bir soru da, geç Avarların erken Avarlarla aynı veya benzer bir dil konuşup konuşmadıkları veya geç Avarların, erken Avarların dilinin aynını veya benzerini konuşanlar da dahil, bir çok dilli kabileler birliği olup olmadığıdır. Bu sorular hâlâ cevaplanamıyor; bu ancak, bu ulus topluluklarının dilsel temeli hakkında daha tam bir bilgiye kavuştuğumuz zaman mümkün olacaktır.

Bir diğer önemli soru, Avar dilinde yazılı belge olup olmadığıdır. Eğer yazılı kayıtlar bulunuyorsa, bunlar ne tür kayıtlardır? İki tür yazılı kayıt vardır: Birincisi Avarların kendilerinin yazdığı şeyleri kapsar. O dönemden günümüze ulaşan birkaç metin ve kelime oyma yazıyla yazılmıştır ve henüz herkesçe kabul edilecek şekilde okunamamıştır. Bu metinlerdeki oyma harfler henüz bilinmiyor ve eski Göktürk abecesinden ve Sekel-Macar oyma yazısından farklıdırlar. Bu oyma yazılı kayıtlara topluca Karpat havzası yazılı kayıtları denir ve bunlar muhtemelen erken, orta ve geç Avar dönemlerini içerir. Diğer yazılı kayıt grubu, yabancı yazarların kaydettiği Avarca kelimelerdir. Bunlar Bizans ve Latin yazmalarıdır ve tam olarak sanları, boy ve şahıs isimlerini içerir. Ancak bu dil malzemesi çoğunlukla ödünçtür ve Avar dilinin bir Türk veya Moğol dili olduğunu, hatta Avar boy ve uluslarının hangi dilleri kullandığını kesin şekilde göstermez.

Sıradaki soru ise, eldeki belgelerden Avar dili hakkında hangi bilginin edinilebileceğidir. Avar kelimeleri bulma imkanı var mıdır? Avarlardan kelime ödünçleyen ve kayda geçiren bir dil var mıdır? Cevap evettir. Slavlar Avarlarla yakından ilgili idi. Öbür dillerin de Avarcadan ödünçlediğine şüphe yoktur, fakat bunların çoğu yazılı kaynak olmadığından kaybolmuştur. Eğer geç Avarca konuşan sakinler yeni gelen Macarlar arasında kaydadeğer sayıda eritildi ise, Avar dil izleri Macarcada da bulunmalıdır. Ancak, kesin delil yokluğunda, bunun bir ihtimal olduğunu söyleyebiliriz. Arkeolojinin doğruladığı gibi, Viyana havzasında çok sayıda Avar yaşamasına rağmen, Alman dilinin Avusturya lehçesindeki Avarca ödünçlemeler ihtimali üzerinde araştırma yapılmamıştır.

Her halukârda DalmaçHırvat lehçelerinde de Avar dilinin izlerini bulabiliriz, çünkü Dalmaçya Slavlarının ataları Avarlarla yakından alakalı idi. Uzun bir süre birlikte yaşamışlardır.

Bizans İmparatoru Constantinus Porphyrogenitus’un[2] “De administrando imperio”[3] adlı çalışmasında şunlar geçer (30, 6773): “Avarlar bu toprağın (Dalmaçya ve bazı sahil kentleri dışında kalan) çok güzel olduğunu gördüler ve orada yerleştiler. O zamanlar Hırvatlar, Bavyera’nın ötesinde, şimdi Beyaz Hırvatların yaşadığı yerde yaşıyorlardı. Onlardan bir oymak, beş kardeş Klukas, Lobelos, Kosentzes, Muchlo ve Chrobatos ile iki kızkardeş Tuga ve Buga’nın oymağı ayrıldı. Bunlar oymaklarıyla birlikte Dalmaçya’ya geldiler ve orada toprağın sahipliğini almış olan Avarları buldular. Birkaç yıl birbirleriyle savaştılar ve Hırvatlar daha güçlü olduklarını gösterdiler. Kimi Avar topluluklarını öldürdüler ve kimilerine de baş eğdirdiler. O zamandan itibaren bu bölge Hırvat denetimine girdi ama Hırvatistan’da hâlâ Avar kalıntıları vardır ve onların Avar özellikleri fark edilir. Öbür Hırvatlar Frankların toprağına yakın bir yerde kaldılar. Bunlara Belochrobatos veya Beyaz Hırvatlar denir, bunların kendi knezi vardır.”[4]

Burada, Slav dillerindeki Tuna Bulgar Türkçesinden yapılmış olan ödünçlemeleri Avarca olanlardan nasıl ayırabiliriz, sorusu gündeme geliyor. Bunları ayırma imkanı var mı? Avarların Tuna Bulgarcasına yakın bir Türkçe konuşmuş olmaları mümkün mü? Kelimeleri iki şekilde sınıflayabiliriz: Birincisi onları coğrafi dağılımlarına göre sınıflamaktır. Erken Altay kökenli kelimeler grubundan, sadece Balkan yarımadasında yaygın olanları veya Doğu Slav bölgesinde olup Güney Slav kökenli olanları ayırdım. Bu kelimelerin çoğu büyük ihtimalle Tuna Bulgar Türkçesindendir. Bu kelimelerin ilave sınıflaması ses ölçütlerinin yardımıyla mümkündür. Bu kelimelerin hepsi Tuna Bulgar Türkçesi kökenli değildir. Muhtemelen Balkanlar’da konuşulan diğer Batı Türk veya Moğol dillerinden de kelimeler içerir. Bu kelimelerin bazıları bütün Slav dillerine yayılmıştır; bazıları ise ortadan kalkmış veya sadece Güney Slav dil ve lehçelerinde kalmıştır. Hemen bütün Slav dillerine yayılmış bazı doğu kökenli kelimeler de vardır, fakat bunların sayısı Balkan yarımadasındaki dil malzemesi grubundan olan kelimelerin sayısından çok azdır. Bu kelimelerden bazılarının kaynak dili ve kaynak ses biçimi şimdilik bizim için belirsizdir; bunların coğrafi dağılımının çok oluşunun muhtemelen bir kronolojik sebebi yoktur, fakat halen bilinmeyen, doğu kökenli kültürel terimlerin Slavca içi kopyaları bir nakil şeklini içermiştir. Bu malzeme içindeki Slavca kelimelerin Avar kökeni şüpheden uzaktır, çünkü Avarlar Karpat havzasına, Slavlar hâlâ birlikte yaşarken ve birbirlerinden ayrılmamışken gelmişlerdir. Avarca ödünçlemeler bu yüzden bütün Slavlar arasında yayılmış olmalıdır.

Slav dillerindeki Altayca ödünç kelime tabakasının tanımı için, öncelikle Slav dillerinin tasnifini gözönüne almalıyız. Sınıflama coğrafidir. Üç Slav topluluğu vardır: Doğu, batı ve güney. Doğu Slav dilleri; Eski Rusça, Rusça, Ukrayince ve Akrusça’dır. Batı Slav dilleri; Polabca; Pomerance, Lehçe, Çekçe, Slovakça ve Sorpça’dır. Güney Slav dilleri; Eski Slavca, Bulgarca, Makedonca, Sırpça, Hırvatça ve Slovence’dir. “Altay” ödünç kelimelerinin çoğu Doğu ve Güney Slav dillerinde ve daha az oranda Batı grubunda yer alır.

Rusça ve diğer Doğu Slav dillerindeki Türkçeden ödünç kelime tabakalarının yazını, araştırma tarihi ve temel sınıflaması Poppe Jr. (Poppe Jr., 1971: 170) tarafından yapılmıştır. Batı Slav dillerindeki Altayca ödünç kelime tabakaları sisteminin incelenmesi henüz bitmemiştir. Güney Slav dillerindeki Altayca ödünç kelime tabakaları ise şöyledir:

Güney Slav dillerindeki Altay dil unsurları:

  1. Osmanlı (yeni tabaka)
  2. Osmanlı dışı

Güney Slav dillerindeki Osmanlı dışı dil unsurları:

  1. Oğuz, Kıpçak ve Peflenek (orta tabaka)
  2. Erken Altay

Güney Slav dillerindeki Erken Altay dil unsurları:

  1. Tuna Bulgar Türkçesi (Batı Eski Türk dili) (erken tabaka)
  2. Avrupa Avarcası (Batı Eski Türkçe veya eski Moğol dilleri) (erken tabaka)
  3. Diğer bilinmeyen diller (erken tabaka)
  4. En erken Altayca

Güney Slav dillerindeki en erken Altay dil unsurları:

  1. Avrupa Huncası (tamamen bilinmeyen bir dil) (en erken tabaka)
  2. Diğer bilinmeyen diller (en erken tabaka)

Avarca ödünç kelimeleri ararken, ilk önce Güney Slav dillerindeki Altay kökenli dil malzemesinden Osmanlı tabakasını, sonra da Oğuz, Kıpçak ve Peçenek tabakalarını ayırdım. Kalan malzemeden (erken ve en erken tabaka) Arapça ve Farsça kökenli kelimeleri, ardından Altay kökenli olması ihtimali pek bulunmayan kökü belirsiz kelimeleri ayırdım. Bu araştırmada kişi ve boy adlarını ayıkladım. Kalan kelimeleri coğrafi dağılıma ve ses özelliklerine göre sınıfladım. Bu şekilde Tuna Bulgar Türkçesinden ödünç kelimeleri ayıklayarak, Avar kökenli bazı kelimeleri tespit ettim. Bu çalışmada, bunlardan ikisini tartışacağım: Eski Slavca teri ‘mahkeme’ve tr©mi ‘saray’. Bu iki kelimeyle ilgili olarak, cevapları hala bilinmeyen beş temel soru ortaya çıkmaktadır:

  1. Bunlar bir Moğol dilindeki özgün Moğolca kelimeler mi?
  2. Bunlar bir Moğol dilindeki Türkçe ödünçlemeler mi?
  3. Bunlar bir Türk dilindeki özgün Türkçe kelimeler mi?
  4. Bunlar bir Türk dilindeki Moğolca ödünçlemeler mi?
  5. Bunlar Türk veya Moğol dillerindeki kökü bilinmeyen kelimeler mi?

Slav Dillerindeki İki ‘Avarca’ Kelime

teri (Eski İslv.)  ‘mahkeme’

O.Sl. teri, Gen.Sg. tera ‘soudni budova, prétorium; zdanie suda; Gerichtsgebäude; praetorium’(Nicod.) (Hauptovâ 43: 449)

Slav çalışmaları ve Türkbilim yazınında henüz hiç kimse ‘mahkeme salonu’manasındaki Eski Slavca teri sözünün kökeni üzerinde yazmadı. Bu Eski Slavca sözcük bir dilbilim kaydında sadece bir kez geçer, bu yüzden bir hapax legomenon’dur. Diğer Eski Slav metinleri mahkeme için öbür kelimeleri kullanır: Latince praetorium’dan alınan pretori ve Eski Slavca s®di ‘mahkeme’sözünden mahalli eklerle türetilen kelimeler: s®diOte (< s®diOte), s®diliOte (< s®diliOte); Hauptovâ, kendisinin Eski Slavca sözlüğünde ternica olarak yazılan, teri ile aynı anlamdaki kelimeyi de almış, ama bunun hakkında bir dilbilim kaydını ihmal etmiştir; hatta ternica bir sözlük maddesi olarak bile bulunmaz.

Biçim açısından ternica kelimesi Eski Slavca karmaşık +inica[5] ekini taşıyan teri sözü ile aynıdır. Bu yüzden ternica (asıl haliyle * terinica) adaletin yürütüldüğü yer, yani mahkeme salonu anlamına gelir. Ternica kelimesinin anlam temelinde, teri ismi ‘kanun’veya ‘yargılama’olabilir. Ancak teri kelimesi şu metinde geçer: onæeni[6] is[u]sa predi pretoriju eæe jesti skazajai se teri. Buradaki onæe’ni sözü doğru olarak belki şu şekilde ayrılabilir: on[i]æe’ni. Cümlenin bu kısmının çevirisi şöyledir: “teri de denilen yargı makamının önünde, İsa kendisi…” Buna uygun olarak, terfin anlamı ancak mahkeme olabilir.

Eski Slavca terfi hem biçim hem de ses açısından Eski Doğu Türkçesindenki törö ‘töre, kanun’sözüne bağlayabiliriz. Eski Doğu Türkçesi törö’nün anlamı ‘geleneksel, ananevi, yazılmamış yasa’dır (ED 531b).[7] Bu kelime Klasik Moğolcada da aynı ses biçimiyle (törö) yer alır. Uygurca yazılı Moğolca twyrw’un (çevriyazı şekli) törö olarak okunmasını, bu kelimenin Batı Moğolcada ses şeklinde geçen töra[8] şekli haklı gösterir.

Eğer Doğu Moğolca yuvarlak seslisi yerine Batı Moğolcası’nda, ilk hece olmayan yerlerde a veya a okunuyorsa, Orta Moğolca döneminde bizim seslimiz o veya ö şeklinde idi.[9]

Moğolca törö ‘(milli, geleneksel veya konmuş) yasa’dan başka ‘iktidar, düzen, rejim, yönetim, hükümet, devlet’ ve ‘toy, şölen, düğün’ anlamına da gelir.[10] Slavca teri ‘mahkeme’nin alındığı kaynak dilde Eski Doğu Türkçesi ‘geleneksel, ananevi, yazılmamış kanun’dan başka anlamlar da varsaymalıyız. Bu aynı zamanda yargılamanın yapıldığı yer anlamına da geliyordu.

Bilinen Türkçe, Moğolca ve Slavca kaynak ses biçimlerine istinaden, Eski Slavca terfin aslı büyük ihtimalle *törö’dür. Eski Slavca’da yabancı ‘ö’yerine düzenli olarak ‘e’geçer (Örn. Esk. İs. veriga ‘zincirler’< Tuna Bulg. Türk. *wö: rüga:). Sondaki i kelimenin cinsiyetini gösteren bir sonlamadır. Eski Slavların bu kelimeyi i ile biten bir eril isim olarak sınıfladıklarını gösterir.

Anlam açısından teri, bir siyasi düzen tabiridir. Eski Slavlar bu kelimeyi, kendilerini yöneten, kanunları onların üzerinde yürürlükte olan bir ulusun dilinden alıntılamış olabilirler. Bu kelime sadece bir Bohemya Slav yazılı kaydında geçer, bu yüzden aslının Tuna Bulgar Türkçesi olması ihtimalini silebiliriz. Batı Slav toplumunu etkileyen göçebe devlet örgütlenmesi Avar devleti idi. Avar yönetiminin yıkılışına kadar pekçok Slav birliği Avar ordusunda ileri muhafız olarak görev yapmıştır. Bunlar Avar askeri kanunlarına tabi olan Avar ordusu içinde yaşamış olmalıydılar.

Özetlersek, Eski Slavca teri Avar kökenlidir ve Avarcadaki ses biçimi büyük ihtimalle *törö’dür. Bu kelimenin Türkçe veya Moğolca olduğuna karar vermek için dilbilimsel deliller yoktur.

tr©mi (O.Ch.Sl.) ‘kule’

Slavca Kelimeler

Güney Slav topluluğu: O.Ch.Sl. tr©mi, Gen.Sg. tr©ma, m (Lob., Par.) ‘baOanya; Turm; turris’(GL); Blg. trém, Nom.Plur. tremove 1. ‘salon, büyük oda, oda’; 2. ‘revak, veranda, sundurma’. (Bödey); Srb., Cr. trêm, Gen.Sg. tréma, m, Nom.Plur. trémovi 1. veranda; 2. ‘salon, büyük oda, oda; giriş salonu hall’(KK); trijem, Gen.Sg. trijèma ‘zal’(Fasm.4: 47); szln. trêm ‘naves’(Fasm.4: 47)

Batı Slav topluluğu: Pol. from 16th century trzem ‘sala, sien’(TMEN)

Doğu Slav topluluğu: O.Russ. teremi ‘vysokiy dom, dvorec; sen’, baldahin; kupol; riznitsa’(Srezn); teromi aynısı teremi (Srezn.); Russ. terem hist., «enskiy ~ ‘(Ortaçağ’da); Ukr. terem (Fasm.4: 47); terem ‘grosses, schönes Gemach’(Knie.771)

Balkan yarımadasından Arnavutça treme ‘giriş salonu’ (Tamas)

Eski Kilise Slavcası tr©mi’in kökünü arayan Slavistler bu kelimenin HintAvrupa paralellerini bulmaya çalışırlar. En iyi bilinen görüşe göre tr©mi, Yunanca t«remnon, fcramnon ‘ev’kelimesinin eski bir kopyasıdır.[11] Diğerleri[12] bunu aşağıdaki kelimelere bağlarlar: Yunanca *t«rabnon, Latince trabs, trab©s ‘kiriş, direk’, Old Cymric treb ‘ev’, Gotça zaurp ‘arazi’, Eski Yüksek Almanca dorf ‘yerleşim’.

Bunun Türkçeden türevini ilk Miklosich önermiştir. Aşağıdakini Tel’de bulabiliriz.[13]: “Türk. tarım, tarum ‘Kuppel, rundes Zelt, Obdach, Himmel’. Vergl. rum. terîm ‘Boden, Erde, Umzäunung’und aslov. tr©mi aus termi. magy. terem, griech. t«remnon.”

Kniezsa, Eski Kilise Slavcası tr©mi’in Yunanca t«remnon’dan türediğine dair şunları yazar:[14] “Slavların Yunanca kelime fcremnon’yu bir sıfat olarak gördüklerini ve sıfata ait sandıkları ‘n’yi elediklerini kabul etsek bile, Yunanca terem ses biçimi üstesinden gelinemez bir zorluk oluşturuyor: tr©mi kelimesi hiçbir şekilde Güney Slav dillerindeki bu biçime dönüşemez. Bu ancak *term’den gelişebilir.”

Paralel olduğundan bahsedilen Avrupalı kelimelerden sadece benzer şekilde *term temel biçimine dayananlar Eski Kilise Slavcası tr©mi ile ilgili olabilir.

Kniezsa’ya göre, tr©mi büyük ihtimalle Yunan kökenli değil, bir doğu kelimesidir ve Osmanlı kelimesi tarım ile ilgilidir. O, Redhouse’un bu kelimeyi Türkçedeki bir Farsça olarak gördüğüne işaret eder.

Ramstedt, Kalmukça kelime terme, term’i (Wand, Wandgitter) KWb’deki aşağıdaki kelimelerle ilişkilendirmiştir: Kuman tärmä ‘Frauengemach’,[15] Sagay tärbä ‘Jurte’,[16] Samoyed ve Ostyak tereme ‘Dorf’, Rus. terem’.[17]

Kökenbilim (etymology) sözlüğünde Vasmer, Eski Kilise Slavcası tr©mi’in izlerini Yunancada aramış, ama Ramstedt’in bunu “lyubopıtno”, yani ‘ilginç’olarak açıklama fikrinden de bahsetmiştir.

Doerfer de Osmanlıca tarım kelimesini Fars dilinden bir alıntı görür.[18] O, aynı zamanda sadece Osmanlı’da da görülen därim’m muhtemelen bir dil reformu kelimesi olduğunu, yabancı tarım yerine där ‘sammeln, ‘zusammenstellen’ fiilinden geldiğini düşünür. Türk dillerindeki tärmä biçiminin Moğolca kökenli olduğunu düşünür, çünkü ilk geçişi çok geç zamandadır: İlk kez Codex Cumanicus’ta bulunur. Doerfer Eski Kilise Slavcası tr©mi’in muhtemel bir Türk ödünç kelimesi olamayacağını, çünkü Slavca verinin Türkçe olandan daha eski olduğunu söyler. O, Slavca biçimleri şu şekilde Yunanca’ya götürür: Yunan t«remnon>Slav *terem^.

Macarca terem’in [tarem] (salon, oda veya dölyatağı, rahim) kökeni ile ilgili olarak Ligeti de[19] Miklosich ve Kniezsa’nın alıntıladığı tarım kelimesine değinir. O, ı ile okumanın doğru olmayabileceğini, kelimenin doğru okunuşunun tarim olacağını söyler. Onun okuyuşunu, bu kelimenin Redhouse’da da geçen bir başka biçimi destekler: tarem. Bu biçimlerin Fars dilinden olduğu sonucuna varır ve bu kelimelerin günlük dilde geçmediğini ekler. Arapça’daki biçimler de Farsça’dan alıntıdır. Farsça kökenli gözükmeyen Farsça °|rum, °|ram kelimelerinin kökeniyle ilgili, Köprülü[20] ve Nemeth[21] ile her halukârda bu kelimelerin Türkçe kökenli olduğu üzerinde hemfikirdir. Doerfer’in açıklamasının doğru olmadığından emindir. Ligeti, bu Farsça kelimelerin Türkçe kaynak biçimini ta:rim veya ta:ram olarak görür. O, tarim, tarem biçimlerinin aksine olarak, Türkçe darim’in halk dilinin değişik türlerinde sıkça geçtiğini ve bunu eski dilde bile bulabileceğimizi, bunun için 15. yy.’dan yazılı veri bulunduğunu göstermiştir. Buna ilaveten, bu kelime ta:rim biçiminde Türkmence’de de geçer. Ligeti Türkçe tarma ve Moğolca terme’nin değişik biçimlerini toplamıştır ve Moğolca biçimlerin Türkçe olduğunu savunur. Kumanca terma’nın ‘dölyatağı, rahim’anlamı ile ilgili olarak, bu anlamın muhtemelen Macar dilinden olduğunu belirtir.[22] Hangi Türkçe kelimelerin Moğolcadan tekrar alıntı olduğunu da kaydeder. Nihayet, Eski Kilise Slavcası tr©mfin Türkçe’den türemesinde zorluk olmadığı sonucuna varır.

RonaTas’a göre (1996), Türkçe terim / derim biçimleri Yunanca kökenlidir. Türkler, *teram veya *terem biçimini, Homer’in eserinde ‘bina’ manasıyla teremna şeklinde geçen Yunanca kelimeden almışlardır. Bu kelime Türkçede, Yunancadaki gibi ilk hecenin vurgulu olduğu ter©m şekline girer. Daha sonra bu kelime, te:r ‘toplamak’ fiilinden (X)m eki ile türetilmiş olante:rim ‘toplama’ile karışmıştır. Burada terme biçimindeki son e’nin açıklamaya ihtiyacı vardır, ama yazar bunu makalesinde tartışmaz. RonaTas, Moğolca terme’yi Liao shi’den bir Hıtayca sanda bulmuştur: Bu sanın o zamanki Çince okunuşu dilie mâdu idi; yani Hıtayca’da *dirematü veya *derematü’dür. Sondaki +tü birşeyin sahipliğine işaret eden bir ektir. Hıtayca *direma / *derema bu kelimenin en erken Moğolca biçimidir. RonaTas’a göre, Moğolca terme, Türkçe terem veya terme’nin bir kopyasıdır ama Hıtayca *direma veya *derema’nın Türkçe *terme < *terem < *ter©m < Yunanca *teram / *terem’dan gelmesi için gerekli olağandışı ses değişikliklerini açıklamaz.

Özetlersek, iki grup Türkçe veri olduğunu belirtebiliriz. Birinci grupta, göçebe çadırının ağaç iskeletinin alt kısmı, göçebe çadırı anlamındaki ta:rim / darim tipi kelimeler vardır; bu ses biçimi sadece Türk dillerinin Oğuz grubunda görülür. Diğer grupta, çoğunlukla Türk dillerinin Kıpçak grubunda görülen tarma tipi kelimeler vardır. Bu kelimeyi bir Moğolca ödünçleme olarak Türk dillerinin Sibirya ve Türki gruplarında bulabiliriz. Her iki kelimenin de ta:r/tar fiilinden türediği açıktır. Moğol dillerinde buna kök olabilecek bir kelime yoktur.

Türk dillerinde geçen te: r fiili, ta:rim (te: rXm) ve ta: rma (te: rmA) biçimlerinin ikisinin de kökü olabilir ve bu fiilin anlamı bu kelimeler için doğru olabilir. İlk hecedeki seslinin niteliği ile ilgili bir sorun vardır: Bu a mı, yoksa e midir? Eğer bu Türkmence’deki te:r fiilinden türediyse, ta:rim yerine ti:rim olmalıdır. Eğer bu kelimelerin kök fiili te:r ise, tarma ve ta: rim’in birincil anlamı, çökebilen bir ağaç gıcırtı olan ‘göçebe çadırının ağaç iskeletinin aşağı kısmı olmalıdır. Bu, bazı Moğol dil ve lehçelerindeki anlam olabilir. Öbür anlamı ise ‘göçebe çadırı’dır. Bu anlam tarma ab (derme ev) bileşeninin bir geri oluşumundan doğmuş olabilir. Bazı Türk dillerinde tarma kelimesi sadece ev ile birlikte kullanılır ve sadece bu bileşimde ‘göçebe çadırı’ anlamı vardır. MNT’de, terme ger terkibinin ‘yurt tipi göçebe çadırı’anlamında geçtiği bir Moğolca paralel vardır.

Burada, Kıpçak biçimlerin te:r fiilinin iç Kıpçak türevleri mi, yoksa Cengiz Han dönemi Moğolca terimi terme’nin bir kopyası mı olduğu sorusu doğmaktadır. Eğer Türkçe ve Moğolca kelimeler için bir Hıtayca *terema/*derema biçimi farz edilirse, Eski Türkçede bu muhtemelen *terim ve Eski Oğuzcada *darim olacaktır. Bu biçimin paralelleri Türk dillerinin sadece Oğuz topluluğunda ve Macar dilinde geçer. Eski son sesliler o derece kısalmıştır ki, pekçok eski Türk belgesinde bunlar yazılmamıştır.

Eski Türk dillerinin birçoğu bunları yitirmişken, Moğolca bünyesinde barındırılmıştır. Örn. Klas.Moğ. aba ~ D.E.T. aw ‘av’, Klas. Moğ. dagari~D.E.T. ya^ir ‘safra, öd’, Klas.Moğ. köke~D.E.T. kö: k ‘gök, mavi’, Klas. Moğ. uraqa (<*huraqa)~Türkçe uruq/quruq (< *huroq) ‘tuzak, kapan’, Klas. Moğ. tura~D.E.T. tur ‘zayıflamak, sıskalaşmak’, vb. Bu durumda, Kıpçakça kelimeler Cengiz Han dönemi, Sibir grubu ve Türkçe kelimeler ise daha sonraki Moğolcadan alıntılardır. Eğer bu çözüm ise, buradaki iki biçim iki ayrı türev tipi değil, değişik dönemlerden dahili Moğolca ve Türkçe kopyalardır.

İlk Moğolca veya İlk Türkçe

*terema / *derema ^ B.E.T. ve Eski Oğuz *t/derim (>ÖnMacarca *term© > Çağdaş Macarca terem [tarem] / şive teröm [taröm])

Æ Moğolca terme > Orta £ıpçak, Sibirya Türkçesi ve Türkçe tarma / terma

Æ Avarca *terme / *termi > Slavca *termi > tr©mi

Eski Kilise Slavca tr©mi kelime *term gibi bir biçimde açıklanabilir; öbür türlü, bunun Eski Rusçadaki ses biçimi teremi olmazdı. *term’deki e kısadır ve sesin metatezine paralel olarak bu seslinin uzaması sadece Güney Slav dillerinde gerekleşmiştir. Bu, tek bir yerde geçen Lehçe trzem biçiminin bağımsız bir ödünçleme olarak görülebilmesi için bir kıstastır. Eğer bu Güney Slav dilleri aracılığıyla gelmiş bir kültürel terim olsaydı, ünlüsü uzun olurdu. Eski Rusça teremi olayında da benzer şekilde bir doğrudan alma ile karşı karşıyayız.

Slavlar *terme kelimesini ödünçledikten sonra, er isimler arasına koydular ve bu yüzden sondaki e’yi i ile değiştirdiler (Avar *terme > Slav *termi > Es.İsl. termi). Bu çok erken Slavca biçim termi bir yer isminde Termperhc olarak geçer. Bunu bulabileceğimiz tarihi kaynak ise 871’de yazılan Conversio Bagoariorum et Carantanorum adlı eserdir. 866 yılında Salzburg başpiskoposu Aldwin, aralarında Termperhc’dekinin de olduğu değişik kiliseleri kutsamıştır. RonaTas bu yer adını 1332 yılında geçen bir yer adı olan Macarca Teremheg [taremhed’] ile özdeşleştirir. Burası muhtemelen Balaton gölünün güneybatısında bulunan Palotabozsok köyünün bulunduğu yer veya yakını idi (RonaTas 1996).

RonaTas, bu yer isminin ikinci kısmını (perhc) şüphesiz ‘dağ, tepe’anlamındaki bir Bavyera kelimesi olarak görür. Ancak bu doğru olamaz, çünkü Eski Slavca br©gi’in Güney Slav dillerindeki paralelleri (e topluluğunda breg, je topluluğunda brijeg ve i topluluğunda brig) ‘tepe’manasına gelir; diğer Slav dillerindeki gibi ‘sahil, kıyı; plaj’ değil. Bkz: Cr. /ul. 1874 brieg geogr. ‘brdo, gora, hreb; Berg, tal. monte; Ufer (eines Flusses), frc. bord, egl. shore, tal. riva’, Cr. /am.1929 brijeg m ‘Berg; (mora) Gestade; (rijeke) Ufer; odron ~ a ‘Bergabrutschung, Bergsturz’, Srb. KK breg 1. ‘hill, little mountain, hillock, mound’; 2. kıyı, sahil; 3. l. peO^ani ~ ‘kumsal, sığlık, sığlık. Sırp dilindeki ‘kıyı, sahil’anlamı geç Rusçadan gelmedir. Almanca asıllı Güney Slavca *bergi ‘tepe’kelimesinin ilk yazılı geçişi Termperhc yer ismindedir. RonaTas doğru olarak, bu yer isminin anlamını ‘saraytepe’olarak belirtir. Bu yer isminin asıl şekli *Termibergi idi. Bu yüzden, bunun ilk kısmı Avar kökenli Slavca kelime termi ‘saray’, ikinci kısmı ise Bavyera kökenli Slav kelimesi bergi ‘tepe’dir.

Eski Kilise Slavcası ve Eski Rusça anlamlarda, Avarca kelime *terme ‘saray’ demekti. Bu Avar sözünün ses biçiminin incelenmesi Moğolca kökenli olduğu önerisine götürür. Doğal olarak, bu tek kelime Avarlarca ne çeşit bir dil konuşulduğunu belirlemek için hiçbir şekilde yeterli değildir. Eğer bu bir kültürel kelime ise, muhtemelen Avarcadaki Moğol dilinden bir ödünçlemedir. Kelimenin Slav dilleri arasındaki yaygınlığı, hemen hemen kesinlikle Avarca olduğunu gösterir.

Sonsöz

Bu malzeme Avar dili ile ilgili kesin sonuçlara ulaşmak için çok azdır. Ancak malzememiz sürekli artıyor ve günden güne daha çok kelime tetkik altına alınıyor. Bu makalede amaç, Güney dillerindeki bilinen bütün Avarca unsurları sunmak değil, sadece belli kökenleri araştırmaktı. Bu yazıdaki maddi betimleme, Avar yönetici tabakasının hangi dille konuştuğu sorusuna cevap veremez. Güney Slav dillerindeki erken Altayca unsurların geniş kapsamlı bir incelemesi gelecekteki görevler arasında bulunuyor.

Kısaltmalar Listesi

Bu Çalışmaya Alınan Dil, Ağızlar ve Onların Sözlükleri

Blg.=Bulgar dili. Çoğunlukla Bulgaristan’da konuşulan bir Güney Slav dili; Bödey J., (1956) Bolgârmagyar szotar. Budapest

Buri.=Moğolistan’ın kuzeyinde bulunan Rusya Federasyonu’nun Buryat Cumhuriyeti’nde ve Sibirya’nın diğer kısımlarında konuşulan BuryatMoğol dili; $er.=$eremisov, K. M. (1951) Buryatmongolskorusskij slovar’. Moskva Klas. Moğ.=Klasik Moğol dili; Kow.=Kovalevskiy, O. (18441849) Mongolskorusskofrantsuzskiy slovar’. 13. Cazan’; Less.=Lessing, D.F. (1973) MongolianEnglish Dictionary. Bloomington.

Hr.=Hırvat dili. Çoğunlukla Hırvatistan ve Bosna’da konuşulan bir Güney Slav dili; Ver.=Verantius, F. (1595) Dictionarium quinque nobilissimarum Europae linguarum. Latinae, Italicae, Germanicae, Dalmati (c)ae et Vngaricae. Venetiis; (Recudi curavit: Thewrewk de Ponor, J. (1834) Dictionarum pentaglottum. Posonii); Bell.=Joanni B¥llosztenecz Gazophylacium, seu latino illyricorum onomatum aerarium… Zagrabiae, 1740.; RHS=(Dictionary of the Croatian Academy of Sciences): Rjeflnik hrvatskoga ili srpskoga jezika. Zagreb, 11880tol XII / 21937

T.B.T.=Tuna Bulgar Türkçesi, 679680 civarında şimdiki Bulgaristan’a göçen Asparuh Han’ın halkı tarafından konuşulan dil.

ED=Clauson, G. Sir (1972) An Etymological Dictionary of PreThirteenthCentury Turkish. Oxford

D. Moğ.=Doğu Moğol dil ve ağızları.
D.E.T=Doğu Eski Türk dil (ler)i; cf. ED

Kalm.=KalmukMoğol dili, çoğunlukla Rusya Federasyonu’nun, Hazar Denizi ve Karadeniz arasındaki düzlüklerde bulunan Kalmuk Cumhuriyeti’nde konuşulur; KWb=Ramstedt, G.J. (1935) Kalmückisches Wörterbuch. Helsinki

Mgr.=Mongur dili. Çin’in Gansu eyaletinde konuşulan bir Moğol dili. Smedt, A., De, C.I.C.M. Mostaert, A., C.I.C.M. (1933) Le dialecte monguor parlé par les Mongols du Kansou occidental. III partie. Dictionnaire monguorfrançais. Peip’ing

Es. Ki. İsl.=Eski Kilise Slav dili.

Ord.=Ordos dili. Çin’in Ordos bölgesinde konuşulan bir Moğol dili; Mostaert, A. (19421944) Dictionnaire ordos. IIII. Peking

E. Rus.=Eski Rus dili; Srezn.=Sreznevskiy, I. (1893, 1902, 1912) Materiyalı dlya slovarya drevnerusskago yazyka po pis’mennım pamyatnikam. 1.3. Sanktpeterburg

E. İsl.=Eski Slav dili; Hauptovâ, Z. (Hl.red.) (1992) Slovnik jazyka staroslovenského. Lexicon linguae palaeoslovenicae. 44 (trevinioubhaæiti). Praha

Leh=Polonya dili. Çoğunlukla Polonya’da konuşulan bir Batı Slav dili.

R=Radloff, W. (18931911) Versuch eines Wörterbuches der TürkDialecte. 14. St.Petersburg

Rudn.=Rudnev, A.D. (1911) Materialı po govoram Vostoçnoy Mongolii. S.Peterburg

Rus.=Rus dili. Çoğunlukla Rusya Federasyonu ve eski Sovyet Cumhuriyetlerinde konuşulan bir Doğu Slav dili; Dal’=Dal’, V. (1912) Tolkovıy slovar’ ¡ivogo velikorusskago yazyka. $etvertoye… izdaniye pod redaksiyu I. A. Baudouin de Courtenay. I.IV. SPeterburgMoskva

Sln.=Sloven dili. Çoğunlukla Slovenya’da konuşulan bir Güney Slav dili.

Srb.=Sırp dili. Çoğunlukla Yugoslavya ve Bosna’da konuşulan bir Güney Slav dili.

Vuk=Karadæifl, Vuk, S. (1935) Lexicon SerbicoGermanicoLatinum. Editio quarta. Belgradi; KK=Kovâcs, K. (chief editor) (19681975) Szerbhorvâtmagyar szötâr. 1.3. Üjvidék; Lev.Sur.=Levasics, E. Surânyi, M. (1982) Szerbhorvâtmagyar kéziszôtâr. Budapest; BoO.=BoOnjakovic, /. (1985) Pastirska terminologija Srema. Novi Sad.

Tamâs, L. (1953) Albânmagyar szötâr. Budapest

Ukr.=Ukrayna dili. Çoğunlukla Ukrayna’da konuşulan bir Doğu Slav dili.

Katona L. (1963) Ukrânmagyar szötâr. Budapest

B. Moğ.=Batı Moğol dil ve ağızları.

B.E.T.=Batı Eski Türk dilleri.

Kaynaklar, Dilbilimsel Kayıtlar

Bur.=Arban qoyar d~okiyanggui üiles. Moğol dil kaydı. Bunun kelime listesinin yayını: Ligeti, L. (1974) Les douze actes du Bouddha. Arban qoyar dæokiyang±ui üiles de $hosKyi ‘OdZer. Traduction de ‘esRab /enGe. Budapest

CC=Codex Cumanicus; Kuman dilinin 14. yy.’dan Latin yazılı kaydı; Drimba, V. (2000) Codex Cumanicus. Édition diplomatique avec facsimilés. Bucarest; Gr0nbech, (1942) Komanisches Wôrterbuch. Kopenhagen

DocT.=Türkistan’dan 1314. yy.’lara ait, klasik öncesi Moğolca belgeler. Bu belgelerin kelime listesi: Ligeti, L. (1972) Monuments Préclassiques 1. XlIIe et XlVe siècles. Budapest

FrB.=1314. yy.’dan klasik öncesi Moğol dilinden Budist metinleri. Bu belgelerin kelime listesi: Ligeti, L. (1972) Monuments Préclassiques 1. XIIle et XlVe siècles. Budapest

(GL)=Glagol yazısı ile yazılmış dil kayıtları.

Hin.=lnscription de Hindu 1362. Klasik öncesi Moğol dilinden dil kayıtları. Bu belgelerin kelime listesi: Ligeti, L. (1972) Monuments Préclassiques 1. Xllle et XlVe siècles. Budapest

Hk.=Hiaoking. Klasik öncesi Moğol dilinden dil kayıtları. Bu belgelerin kelime listesi: Ligeti, L. (1972) Monuments Préclassiques 1. Xllle et XlVe siècles. Budapest

Hy=Huayi yiyü. 14. yy.’dan; Haenisch, E. (1957) Sinomongolische Glossare. l. Das Hual ihyü. Berlin); Lewicki, M. (1959) La langue Mongole des transcriptions Chinoises du XlVe siècle. Le Houayi yiyu de 1389. II. Vocabulaireindex. Wroclaw; Mostaert, A. (1977) Le Matériel Mongol du Houa I I Iu de Houngou (1389). Bruxelles

Lob.=Psalterium e codice LobkowiczianoPragensi (Cyr.Meth., Croatia, XIV, glag.). Psalterium croaticoglagoliticum e codice principis Lobkowicz, a. 1359 Segniae (Senj) in Croatia scripto, qui nunc Pragae in Bibliotheca Universitatis asservatur (sign. Ms XXIII G 67).

MNT=Mong±olun nigufla tob2a’an (=The Secret History of the Mongols). Klasik öncesi Moğol dilinden dil kayıtları; Haenisch, E. (1939) Wörterbuch zu Manghol un niuca tobca’an (Yüanch’ao pishi) Geheime Geschichte der Mongolen. Leipzig; Rachewiltz, I. de (1972) Index to the Secret History of the Mongols. Bloomington; Ligeti L. (1962) A mongolok titkos tôrténete. Budapest

Nicod.=Pseudoevangelium Nicodemi (bohemoslavon., Serbia, XV, cyr.). Evangelium Nicodemi, narratio de passione Christi et eius descensu ad inferos e latino translata, quae ad numerum textuum ecclesiasticoslavonicorum originis bohemicae pertinet. Textum pseudoevangelii secundum apographum serbicoslavonicum e codice Damiani saec. XV, qui in Bibliotheca Nationali Vindobonensi asservatur.

Par.=Psalterium e codice Parisiensi, (Cyr.Meth., Croatia, XIV, glag.). Psalterium croaticoglagoliticum e codice Bibliothecae Nationalis Parisiensis, qui exeunte saeculo XIV scriptus est.

Srn.=Subhasitaratnanidhi. Moğol dilinden dil kayıtları. Bu belgelerin kelime listesi: Ligeti, L. (1973) Trésor des sentences Subhasitaratnanidhi de SaSkya pandita traduction de Sonom Gara. Budapest.

Dr. Sandor SZATMARİ

Budapeşte Üniversitesi Türkoloji Bölümü / Macaristan

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 3 Sayfa: 684-691


Kaynaklar :
♦ AOH = Acta Orientalia Hungarica
♦ = Fasmer, M. (19641973) Etimologifleskiy slovar’ russkogo yazyka. Perevod s nemetsogo dopolneniya O.N.Trubafleva. 14. Moskva. Nemet eredetije: Vasmer, M. (19501958) Russisches etymologisches Wörterbuch. Heidelberg
♦ Fasmer, Gr.sl.et. = Fasmer, M. (1909) Grekoslavyanskiye etyudy. Sanktpeterburg
♦ Hofmann, Gr.Wb. = Hofmann, J.B. (1950) Etymologisches Wörterbuch der greichischen Sprache. München
♦ = Kniezsa I. (1955) A magyar nyelv szlav jövevenyszavai. 1. kötet 2. resz. Budapest.
♦ Köprülü, F. (1942) Yeni Farisîde Türk Unsurları. Türkiyat Mecmuası. 78. İstanbul
♦ Kristo, Gy. ed. (1995) A honfoglalas koranak irott forrasai. Szegedi Közepkortörteneti Könyvtar. Szeged
♦ Ligeti L. (1967) Turkologiai megjegyzesek szlav jövevenyszavainkhoz. MNy 63:427441
♦ MEW = Miklosich, F. (1886) Etymologisches Wörterbuch der slavischen Sprachen. Wien
♦ Meyer, Alb.Wb. = Meyer, G. (1891) Etymologisches Wörterbuch der albanischen Sprache. Straßburg
♦ TEl. = Miklosich, F., Die türkischen Elemente in den südost und osteuropäischen Sprachen. 12., Nachtrag 1, 2. DWA, No 34 (1884), No 35 (1885), Abhandlung No 38 (1887).
♦ Moravcsik Gy. (1988) Az Ärpädkori magyar törtenet bizänci forrasai. Fontes byzantini historiae hungaricae aevo ducum et regum ex stirpe Ärpäd descendentium. Budapest
♦ Pohl, W. (1988) Die Awaren. Ein Steppenvolk in Mitteleuropa. München
♦ Poppe, N. Jr. (1971) Studies of Turkic Loan Words in Russian. Asiatische Forschungen 34, p. 170. Wiesbaden
♦ RonaTas, A. (1996) An “Avar” word: terem. in: Symbolae Turcologicae, eds. Berta, Ä. Brendemoen, B. Schönig, C.; Swedish Research Institute in Istanbul, Transactions, Vol. 6, Uppsala, p.181.
♦ Kritik. = Schmidt, J. (1895) Kritik der Sonantentheorie. Weimar
♦ Vok. = Schmidt, J. (18711875) Zur Geschichte des indogermanischen Vokalismus. 2 Bde. Weimar
♦ SeliOflev, A.M. (1951, 1952) Staroslavyanskij yazyk. 1.2. Moskva
♦ SzädeczkyKardoss Samu (1992) Az avar törtenelem forräsai I. Szeged.
♦ TMEN = Doerfer, G. (19631975) Türkische und mongolische Elemente im neupersischen. IIV. Wiesbaden.
Dipnotlar :
[1] Buradaki ‘Altay’, Türk, Moğol ve Tunguz dillerini içeren toplayıcı bir isimdir. Bu dil toplulukları arasındaki ilişki de henüz belirsizdir. Bu diller tarih boyunca birçok kez birbiriyle karışmıştır. Bazı araştırmacılar bu diller arasındaki ilişkinin genetik olduğunu düşünür. Başka bir gurup bunların arasında bir ilgi olmadığını söyler. Tartışmalar hep sıkı gerçeklere dayanmamaktadır. Üçüncü bir topluluk, bunların arasındaki ilişkiyi, bunların akraba olup olmadıklarını veya bu akrabalığın genetik olup olmadığını bilmediğimizi savunur. Buna uygun olarak, Altay tabirini sadece toplayıcı bir isim olarak kullanıyorum ve belirsizliğini göstermek için de tırnak işareti içine alıyorum.
[2] Bizanslı ismi KwnstantinoV Porjurog«nnhtoV idi. Hayatı için bkz. Moravcsik 1988: 3034., Kristo 1995: 110, 111.
[3] Bu çalışmanın özgün ismi Kwnstantino en Cristw basilei aiwniw basihwV Rwmaiwwn proV ton idion Rwmanon ton qeostejh kai porjurog«nnhton basiha; 10. yy. ortalarında yazılmıştır.
[4] Bu metin Orta Yunancadan Macarcaya yapılan bir çeviriden alınmıştır. Bkz. Szâdeczky 1992: 213, 214.
[5] Sıfat sonlaması ¡n ile birlikte iko, ika > ica sonlamaları çok olur; yani sonlama ‘birine’ ‘birşeye’ ilişkiyi vurgular. Örn. greO¡n ‘günahkar’ (<greh¡ ‘günah, haddi aşma’), ver¡n ‘inanma’ (< vera ‘inanç’), dl^¡n ‘borçlanma’ (< dl¡g¡ ‘borç, verecek’), vb. Sonlaması ¡nik¡, ¡nica olan isimler değişik anlamlarda olabilir: 1. Bu sonlamalar kişileri şart ve eylemleri temelinde sınıflama görevi yapar. Örn. dl^¡nik¡ ‘borçlu’ (< dl¡g¡ ‘borç’), greO¡nik¡ ‘günahkar erkek’, grea{nica ‘günahkar kadın’ (< greh¡ ‘günah’), vb.; vrat¡nik¡ ‘kapıcı’ (<vrata ‘kapı’), peneæ^ik= ‘sarraf’ (< penez¡ ‘denarius, Roma gümüş parası’), k¡n’^¡nik¡ ‘katip’ (< k¡n’iga ‘kitap’), vb.; 2. Bu şekilde yapılan kimi isimler maddi bir mana taşır ve somut bir nesneyi anlatır. Örn. s¡rebr¡nik¡, s¡rebr¡nica ‘gümüş para’ (< s¡rebro ‘gümüş’), d¡n¡nica ‘akşam yıldızı’ (< d¡n¡ ‘güneş’), koles¡nica ‘vagon, araba’ (<kolo (Gen.Sg. kolese) ‘tekerlek’), vb.; 3. Sonlaması ¡nica olan kelimeler bir oda veya birisinin veya birşeyin yeri olabilir. Örn. æi^nica ‘ambar’ (< æito ‘tahıl’), m¡zd¡nica ‘gümrük, gümrük yeri’ (< m¡zda ‘vergi, verecek, fiyat, maliyet; kar, kazanç’), k¡n^¡nica ‘kitaplık’ (< k¡niga ‘kitap’), vb. (Sonlamaların tartışması SeliO^ev’e göredir, 2: 62).
[6] onæeni (? ot¡) (Hauptovâ id.)
[7] Tarihi Türkçe verinin toplandığı yer: ED 531b, 532a.
[8] Moğolca veri: DocT. 5: 16; 8: 12 törö; FrB. 2: 19; 2: 20 törö; Hk. I 1b1; I 2b2; VII 10b7; VII 11a2; VII 12a2; VII 12b4; IX 17a3; IX 19a3; IX 20b4; IX 21ab; XII 24b7; XII 25a5; XII 25b7; XVI 31a1; XVI 31b7; XVI 32a2; XVIII 36b5; XVIII 38a5, etc. törö; Hin. 20; 22 törö; MNT 121,39v; 178; 208,46r; 208,47r; 216; 220,28v; 263 tore (= dore) (Ligeti bunu kendi eliyle törö diye düzeltmiştir) (Haenisch); Hy 25r,5, IIa 11r,3 töre, IIb 12v,2, IIa 8v,4, 11 b 6r,1 törö ‘régle’ (Mos. (1977); Bur. VI 2a; VI 7a; VI 8b; VI 10b; VI 22b; VII 35b; VII 40b; IX 63a törö; Srn. 03; 27oa; 45od; 185d; 186c; 229d; 257d; 286d; 323b törö; Class.Mong. törö ‘zakon; estestvennıy.. korennoy zakon, osnovnıya pravila; obıknoveniye, obıçay, obryad; pravleniye, upravleniye’ (Kow.3: 1939ab); törü 1. ‘Law (national, traditional, or established); power; order, regime; rule, government, state’. 2. ‘Feast, banquet; wedding’ (Less.) Kalm. törö ‘Gesetzliche, Ordnung, Obrigkeit’ (KWb); Gorlos, Aruhor^in tjrj ‘pravitel’stvo, pravleniye’ (Rudn.); Ord. t‘örö ‘pravite’stvo, pravleniye’ (Rudn.), Tümüt tjr ’zakon, pravleniye’ (Rudn.), t‘örö ‘gouvernement, domination, empire’ (Mostaert 675a); Mgr. t‘urö ’loi, règlement, usage, coutume, bienséance, politesse, convenance, présent offert par politesse’ (p.434); Buri. türe (redko) ‘pravleniye’ ($er.); vb.
[9] B. Moğ. nökar ‘dost’ ~ D. Moğ. nökör; B. Moğ. nogta ‘yular’ ~D. Moğ. nogto; B. Moğ. bödene ‘bıldırcın’ ~D. Moğ. bödöne; vb.
[10] Çağdaş Türk dilleri hem Moğolca ses biçimini, hem de Moğolca anlamı gösterirler. Bunlar şüphesiz Moğolcadan kopyadır.
[11] Schmidt, Vok.2: 66; Kritik 142; MEW 345; Pedersen, KZ 38: 353; Fasmer, IORJaS 12,2,283; Gr.sl.et 200 vd.; RS 4: 164; Sobolevskiy, }MNP (1914, aug.) p. 365; Meyer, Alb.Wb. 436; Murko, WuS 2: 131.
[12] Kretschmer, Glotta 24: 9 vd.; Hofmann, Gr.Wb. 359; Fick, BB 1: 171; Il.’inskiy, Sb. Sumcovu 371 vd.; IORJaS 23, I, 141 vd.
[13] Mikl.TEl.2, DWA, No 35 (1885) 47.
[14] Knie.771.
[15] CC 138,2 terma [terma] ‘tabemacula’.
[16] Sagai ta: rba ‘die Jurte; jurta’ (R3: 1078).
[17] Eski yazıda teremi; Şimdi terem.
[18] TMEN 3: 337339 (§1340).
[19] Ligeti, MNy 63: 437439.
[20] Köprülü, F., Türkiyat Mecmuası 78: 6.
[21] AOH 3: 16.
[22] otör.K. te: r ‘to bring together, collect, assemble’ (ED 329ab)
2 Yorumlar
  1. Turgut diyor

    Moğolların Dedeleri Türk Anaları Çin’lidir.
    (M)Oğol M harfini çıkar ve gör Oğul olduğunu
    Çinliler Tarihte hep Çinli Kızları bazen grup grup Türklerin İçine göndermişlerdir bunlardan olan Çocuklar Moğollardır daha çok bilgiyi paylaşabilirim doğru Tarih bilgileri kanıtları ve kalıntılarıyla

    1. Altayli diyor

      Turgut Bey,
      Gece gece çok güldürdün beni. Biz boşuna okumuşuz yahu.
      Bahsettiğin kanıtların nelerdir. Hele bir deyiver de biz de okuyalım.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.