Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi ve TBMM’nin Açılışı

0 21.022

İksan KÖSE

Türkler tarih boyunca sürekli bağımsız devletler kurmuşlar, her zaman hür yaşamışlar, yıkılışlarında etkili olan unsur ise devlet otoritesinin zaafa uğratılması şeklinde olmuştur.[1] Tarihi süreçte, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş, Türk milletinin hür olarak yaşama isteğinin hayata geçirilmesidir.

Batı sömürgeciliğine karşı, Türk Milleti nihaî zaferle biten mücadeleyi kendi Meclisi ile birlikte[2] vermiştir.[3]

Modern anlamda olmasa da tarihimizde ilk parlâmento 1876 Kanun-î Esasi’ye dayanmakla birlikte, bu yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti içerisindeki farklı etnik grupların mutlak otoriteye karşı hak ve hürriyetlerle ilgili temayülleri bilinmektedir.[4]

Osmanlı Devleti’nin çöküş döneminde çeşitli sıkıntı ve imkansızlıklarla birlikte, henüz Birinci Dünya Savaşı’nın acısını ve yaralarını kapatmadan, Türkler Avrupa’dan sadece devlet olarak değil, millet olarak da sürülmek isteniyordu.

Cumhuriyet tarihimize, ebedi bağımsızlığımıza kıvanç verici bir başlangıç olan ilk Meclisin hangi ortam ve zor şartlar içinde açıldığını bilmek “Kuva-î Milliye ruhunu” hatırlatmak açısından önemi büyüktür.

Atatürk Millî Mücadele’yi, millet temsilcilerinden oluşan Büyük Millet Meclisi ile yürüttü. İstiklâl Savaşı’nın zaferlerini ve inkılâpların şerefini de o yüce Meclise mal etti.

Türklerin devleti kutsal görme anlayışı, onların sürekli hür olarak yaşamalarını sağlayacağı gibi, belirli sınırlar dahilinde sonsuza dek yaşayacak, Millî egemenliğe dayalı tam bağımsız yani Türk devletine hedefi de göstermiştir.[5]

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin yüksek yöneticilik kabiliyetleri ile bağımsız yaşama iradesinin birleştiği yüce organdır. Aynı zamanda bu Meclis, demokrasimize ilk kez Millî Egemenlik gibi çok anlamlı bir kavramı kazandırarak tarihe geçmiştir.[6]

A. Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi

Mustafa Kemal Paşa, Temsil Heyeti başkanı olarak komutanlarla yaptığı toplantı (16 Kasım 1919) sonrası varılan kararları, seçilen milletvekillerine ulaştırdı. İstanbul’da toplanacak olan Mebuslar Meclisi’nin güvenlik içinde toplanıp çalıştığı görülünceye kadar, Temsil Heyeti’nin Anadolu’da kalarak millî vazifesine devam etme kararı alındı.[7]

Genel durumun daha yakından takip edilmesi amacı ile bağlı bulunan Ankara’yı tercih etti. Ayrıca Ankara’nın coğrafi ve stratejik konumu İstiklal Savaşı’nın idare edilmesinde merkez olmaya uygundu. Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’da olması, idari bakımdan olduğu gibi, genel siyasetin takibi ve yönetimi açısından da önemli idi. Orta Anadolu’nun göbeğini teşkil eden Ankara, her türlü yabancı kültürden, Osmanlılık ruhundan ayrı kalmış, Türklüğün yüksek anane ve adetlerini saf olarak saklamıştı. Uzun yıllardan beri hür yaşamış ve yiğit ruhunu kaybetmemişti.[8]

Ankara, halkı ile İstanbul’a tavır koyan bir şehir olup, Mustafa Kemal Paşa’nın seçilen milletvekilleri ile görüşerek tasarladığı, İstanbul hükümeti ile henüz ilişkileri kesilmeden, İstanbul hükümetini tanımayan bir şehirdi.[9]

Ankara’da Damat Ferit Paşa yanlısı olan Vali Muhittin Paşa, Ankara’ya dönerken Keskin’de tutuklanıp, Sivas’a gönderildikten sonra halkın desteğini alan Defterdar Yahya Galip Bey, vali vekili olarak seçildi. Yahya Galip Bey, halkın tam temsilcisi durumunda idi.[10]

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Ankara şubesi açıldı. Ankara şubesinin başkanlığını milliyetçi ve Millî Mücadeleci olan Ankara müftüsü Rıfat (Börekçi) yapıyordu. 20. Kolordu Komutanı olan Ali Fuat (Cebesoy) Millî Mücadele’ye çok istekli olduğu gibi, Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya gelmesi için bütün hazırlıkları da tamamladı. Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’da beklendiğine dair bir telgrafı Sivas’a çekti.[11]

Heyet-i Temsiliye’nin Sivas’tan ayrılıp Ankara’ya gelişini Mustafa Kemal Paşa şöyle belirtmektedir: “Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da toplanmasını önleyememe zorunluluğu üzerine, İstanbul’da toplanacak Mecliste yurdun bütünlüğü, devletin ve milletin bağımsızlığını güven altına alma amacımızı korumak ve savunmak için birleştirici ve dayanışma içinde olan bir grup meydana getirmeyi tek çare olarak düşündük. Bunun sağlanması için bilindiği üzere 18 Kasım 1919 günlü yönerge ve genelgede milletvekillerinin belli yerlerde grup grup toplanarak görecekleri önemli noktalardan biri olarak bu konuyu ele almıştık. Aynı tarihte düşündük ki, bu grubun kurulmasını sağlamak için her sancaktan birer milletvekili Eskişehir’e çağıralım. Eskişehir üzerinden trenle İstanbul’a gidecek milletvekillerini de çağıracağımız milletvekilleri ile birleştirelim ve kendimiz de Eskişehir’e giderek genel bir toplantı yapıp, işleri enine boyuna görüşelim. Bu arada milletvekillerinin İstanbul’da güvenliğiyle ilgili önlemleri de söz konusu etmek istiyorduk. Fakat bundan sonra açıklayacağım izahatla bu toplantıyı Ankara’da kalarak yapmayı tercih ettik. Bir ay kadar Sivas’ta kaldıktan sonra Ankara yoluna çıktık.”[12] Bundan sonra anlaşıldığı gibi Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelişi, İstanbul’a gidecek olan milletvekillerine daha yakın olmak içindir. Bazı Temsil Heyeti üyeleri, Ankara’nın doğu illerine uzaklığını sebep göstererek taşınmayı uygun bulmuyordu. Mustafa Kemal Paşa, güney ve batı illerinin düşman işgalinde olduğunu, emir ve talimatları daha yakından vermenin zorunluluğunu ve Ankara’nın önemi konusunda arkadaşlarını ikna etti.[13]

Heyet-i Temsiliye’nin Anadolu’da kalması kararlaştırıldıktan sonra, Sivas’a göre daha merkezî olan Ankara’ya taşımaya karar verildi. Aylardır onları bağrına basan Sivas’tan ayrılmak kolay olmadığı gibi maddî kaynak sıkıntısı da had safhada idi. Ulaşım aracı ve para meselesinin çözümü öncelikli idi. Mustafa Kemal Paşa, bankalardan para alınmasına karşı çıkıyordu. Çünkü düşman propagandasına fırsat vereceği gibi Millî Mücadele’nin de zedelenmesini istemiyordu. Ancak Sivas’taki Osmanlı Bankası’nın Müdürü “Mösyö Oskar ile Sivas Amerikan Okulu’nun Müdürü, Mazhar Müfit Kansu’nun dostu idi. Bu dostluk kullanılarak bazı eksikliklerin giderilmesi düşünüldü.

Ankara yolculuğu için üç otomobil temin edildi. Bunlardan ikisi dolma lastikli olduğu için hızı düşüktü. Diğer bir otomobilin lastiği dolma olmadığı için hızlı idi. Bu otomobil Mustafa Kemal Paşa için düşünülüyordu. Sivas’ta Amerikan Okulu’nun Müdürüne benzin ve otomobil lastiği için müracaatta bulunuldu. Amerikan Okulu Müdiresi iki adet iç ve dış oto lastiği ile altı teneke benzin temin etti. Kendine para teklif edildiğinde parayı ısrarla geri çevirdi. Bunun kendileri için küçük bir hediye olduğunu beyan etti. Vatanın kurtarılması mücadelesine yardım etmekten mutlu olacağını bildirdi. Temsil Heyeti, yol için yanlarında bulunan bütün nakit paralarını harcayarak yirmi yumurta, bir okka (1282 gram) peynir ve on ekmek alabildiler. Osmanlı Bankası Müdürü Mösyö Oskar hasta olduğu için akşamdan para temini olmadı. Sabah saat sekizde banka müdürü geldi. Mazhar Müfit Kansu ve Yüzbaşı Bedri Beyler, senet vermek kaydı ile bin lira borç para aldılar.[14]

Yol hazırlığı için akşamdan Doktor Refik Bey, ecza sandıklarını itina ile yolda kırılmayacak bir şekilde koli etti. Hayati Bey, Heyet-i Temsiliye’nin evrakını tasnif edip, yolculuğa hazır hale getirdi. Cevat Abbas Bey de otomobillerin bakımını yaparak yolculuğa hazırladı. Yaver Muzaffer Bey ise Mustafa Kemal’in yol hakkındaki emirlerini alıyordu. Alınan bu emirleri Harekat Müdürü ve Temsil Heyeti’nin Kâtibi olan Hüsrev Gerede Bey’e iletiliyordu. Yolculuk esnasında kaç kilometre ile gidileceği, hangi köy ve kasabalarda durulacağı, geceleyin nerede konaklanacağı ayrıntılı olarak planlandı. Mustafa Kemal, Mucur’dan Hacıbektaş’a gidilmesini gerekli gördü. Ancak bu yolculuğun Mucur’a varıncaya kadar gizli tutulmasını istedi. Ankara yolunda lazım olacağı düşünülen özel eşyaları çanta ve torbalara doldurarak yanlarına aldılar. Sabah saat 9’a 10 dakika kala para temin edilmişti. Yola çıkma zamanı artık gelmişti. 18 Aralık 1919 Perşembe günü saat dokuzda Sivas Lisesi önünden yola çıkıldı. En önde Harekat Müdürü ve Temsil Heyeti Katibi olan Hüsrev Gerede Bey’in otomobili, arkada Mustafa Kemal Paşa’nın otomobili vardı. Daha arkada diğer otomobil vardı. Sivas Lisesi önünde binlerce atlı ve arabalı halk Temsil Heyeti’ni birkaç saatlik mesafeye kadar uğurladı.

Hava çok soğuk ve yerler karla kaplı olduğu halde üzeri açık olan otomobillerin içine kar yağıyordu. Sivas halkı ile Köprübaşı mevkiinde vedalaşıp, saatte yirmi-yirmi beş kilometre hızla Ankara yoluna çıkıldı. Mustafa Kemal Paşa Sivas il sınırından, Millî davaya emeği geçen Sivas Valisi Reşit Paşa’ya onur ve misafirperverliğini takdir eden bir telgraf çekti.[15] Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye üyeleri Kayseri, Mucur, Hacıbektaş ve Kırşehir’de halkın coşkun gösterileri ile karşılandı. Halk oyunları gösterileri ve kurbanlar kesilerek yol boyunca sevgi gösterileri içinde Gölbaşı-Dikmen üzerinden 27 Aralık 1919 Cumartesi öğleden sonra Ankara’ya girildi.

Onu, Ali Fuat Cebesoy, Vali Vekili Yahya Galip Beyler, Gölbaşı’nda, Dikmen tepelerinin karlı ama havanın güneşli olduğu bir günde karşıladılar. Dikmen’den Kızılyokuş etekleri üzerinden şimdiki Harp Okulu’nun bulunduğu yerden, Ulus yönüne ilerlediler. Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’ya gelişini Nutuk’ta şöyle izah etmektedir: “Sivas’tan Kayseri yoluyla Ankara’ya hareket eden Heyet-i Temsiliye bütün yol boyunca ve Ankara’da büyük milletimizin sıcak ve içten, samimi yurtseverlik gösterileri içinde bugün buraya geldik. Milletimizin gösterdiği birlik ve dayanışma, ülkemiz geleceğini güven altına alma konusundaki inancı sarsılmaz biçimde destekleyecek niteliktedir. Şimdilik Heyet-i Temsiliye merkezi Ankara’dır.”[16] Mustafa Kemal güvenlik ve stratejik açıdan Heyet-i Temsiliye merkezini Ankara yaptı. Çünkü Ankara’da 20. Kolordu Komutanı olan Ali Fuat (Cebesoy) harbiyeden en yakın arkadaşı olarak Amasya’dan beri yanında idi. Ankara Müftüsü Rıfat (Börekçi) Efendi Kuva-i Milliye’ye inanan mücadeleci bir kişi idi.[17] Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya gelişi tellallar tarafından sokak sokak dolaşılarak duyuruldu. Mustafa Kemal’in Ankara’ya geldiği gün evlerde yatalak, ihtiyar ve bebeklerden başka herkes karşılama alayına katılıp, sokaklara döküldü. Ankara yöresindeki atlı ve binlerce yaya, köylerinden gelerek sokakları doldurdu. 27 Aralık 1919 günü Ankara delikanlıları Seymen alayı tertip etti. Bu eski bir Oğuz ananesi idi. Eski Türklerde yeni bir devlet kurulacağı zaman Seymen dizilinirdi. Ankara delikanlıları Millî elbiselerini giyerek Ulucanlar’da Sarı Ahmet’in kahvehanesi önünde toplandılar. Başlarında Efeler olduğu halde zeybek kıyafetli delikanlılar alay teşkil ederek Ulucanlar’dan Hacıbayram Camii önüne geldiler. Burada âdet üzere kurban kesildi. Kayyum Dede’de dua edildi. O gün 700 yaya Seymen ile 3000 kişiden oluşan zeybek alayı kuruldu. Seymen alayının önünde davul ve zurnalar çalıyordu. Tüfekli, baltalı, eli pala bıçaklı omuzlarında deriden önlüklü ve 50 davulcu çok sayıda zurnacı olduğu halde yayalar iki sıra halinde yürümekte idi. Efeler Seymen alayının önünde zeybek oynamakta idi. Bunları da 3000 atlı efe takip etmekte idi.[18] Coşkulu insan seli Mustafa Kemal’e hoş geldin diyor ve Millî Mücadele’nin yanında olduklarını gösteriyorlardı. Mustafa Kemal, her kafilenin önünde otomobilden iniyor ve kalabalığı selamlıyordu.

Seymen alayının en önündeki bayraktarın bir elinde sancak, bir elinde kılıç vardı. Boynunda ise Kur’an-ı Kerim asılı idi. Eldeki sancak egemenliği, Kılıç savaşı, Kur’an-ı Kerim ise nizam ve kanunu ifade etmekte idi. Meşin önlük giymek, yapılan işin mücadelenin gururunu, balta ise disiplin ve azmi simgeliyordu. Mustafa Kemal, elinde bastonu, başında boz kalpağı, sırtında kemer spor pardüsesi ile sadeliği, alçak gönüllülüğü ve Millî Mücadele azmini simgeliyordu. Dikmen sırtlarından hükümet binasına giden yolun sağ yanında şimdiki opera binasının köşesinden istasyona yürüyen kafileyi din adamları oluşturuyordu. Başlarında Rıfat (Börekçi) bulunmakta idi. Onlar da büyük bir heyecanla Mustafa Kemal’i selamlıyorlardı. Ankara’daki işgal subayı bir at üzerinden Mustafa Kemal’i izledi. Mustafa Kemal, ona hiç aldırmadan Ulus Meydanı’na yürüdü. Onu Fransız askeri de bahçe duvarlarının ardından izlemekle yetindi. Kafile, Ankara vilayet konağına geldi. Valilik, Mustafa Kemal Paşa’ya hoşgeldin töreni düzenledi.[19]

Mustafa Kemal Paşa sonra, 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat (Cebesoy)’u makamında ziyaret etti. Sonradan misafir edileceği Keçiören yolu üzerindeki Ziraat Mektebi’ne götürüldü. Ali Fuat (Cebesoy), Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelişini şöyle anlatmaktadır: “Dikmen şosesini takiple İncesu Vadisi’ne iniyorduk. İstikbale gelenlerin bir ucu, bugünkü Harp Okulu’nun bulunduğu tepeden başlıyordu. Dolaşa dolaşa istasyona iniyor ve oradan kıvrılarak hükümet konağına doğru uzanıyordu. Karşılayanların adedi 30-40 bine çıkaranlar olmuştu. O zamanlar Ankara şehrinin nüfusun 22.000’i geçmediği hatırlanırsa bu muazzam kalabalığın etraftan ve uzaklardan geldiği anlaşılır. Millî müfrezelerimizin atlı miktarı 1000’i geçmişti. İlk defa Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Paşa, bu manzara karşısında fevkalade mütehassis olmuş, adeta gözleri dolmuştu.[20]

Ankara’nın önem kazanması ile İstanbul’dan gelen gazeteciler ve subaylar Ankara Taşhan Oteli’ne yerleşiyorlardı. Buradan başka otel ve lokanta olmadığından, Ankara’ya ilk gelen mebuslar Ankara öğretmen okulunda kalıyorlar ve ortaklaşa okulun yemekhanesini kullanıyorlardı.

Temsil Heyeti’nin Ankara’ya geldiği sırada, Ankara’da “selamet” ve “Mefkure” adlı iki gazete yayınlanmakta idi. Bunlardan başka vilayetin 1882’den beri çıkardığı “Ankara” adlı bir gazete daha vardı. Ankara adlı gazetenin 29 Aralık 1919 tarih ve 2209 sayılı baskısında Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya gelişi ile ilgili yazıda şöyle diyordu:

“Bu günümüzü yaratan güneşin fecri, Erzurum’da doğdu. Sivas’ta yükselerek bütün milleti aydınlattı. Her yer, her nokta, hakiki güneşine kalbini, ruhunu açtı. Türk askeri baştan başa tek parça bir nur kesildi. Biz Türkler ve İslâmlar bu birliği malımızla, canımızla, din ve namusumuzla kuvvetlendirmeye azmettik. Bu azmimiz asla sarsılmayacaktır. Hakkımız teslim edilmedikçe durmayacağız, harp ve darp zulüm ve kahrı iman dolu göğsümüzle karşılayacağız. Tuttuğumuz yol, hak yolu, millet yoludur. Ey halk yaşa, ey sevimli millet yaşa varol, bu azim ve imanla Ankara kurtuluşa erecektir. Heyet-i Temsiliye üyelerine en içten samimiyetimizle hoş geldiniz derim.”[21] Mustafa Kemal’in ikametgâhı Ziraat Mektebi idi. Buradaki çalışma odası odun sobası ile ısıtılıyordu. Mustafa Kemal bir ara istasyonda oturdu. Sonunda Ankaralılar ona Çankaya Köşkü’nü hediye etti. Ziraat Mektebi’nin bir odası zamanla müzeye dönüştürüldü. Mustafa Kemal Ankara’ya gelince Sivas’ta olduğu gibi Ankara’da Temsil Heyeti’nin sesini duyurmak için “Hakimiyet-i Milliye” gazetesini 10 Ocak 1920’de çıkarmaya başladı.[22]

Mustafa Kemal 29 Aralık 1919’da yaptığı bir açıklamada, İstanbul’a gidecek milletvekilleri ile görüşme yeri olarak Ankara’yı gösterdi. Ankara’da bazı mebuslarla tek tek, bazıları ile de gruplar halinde görüştü. Yurdun kurtarılması, bağımsızlığın korunması amacına yönelik kararlar alındı. Mustafa Kemal Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da saldırıya uğrayacağını bunun sonunda da Meclisin dağıtılacağını kesin olarak tahmin etmişti. Bunun için Meclisin Ankara’da toplanmasını istiyordu.

Kendisi de İstanbul’a kesinlikle gitmeyecekti. İstanbul’da toplanan Mecliste başkan seçilmek istiyordu. Eğer başkan seçilirse dağıtılan milletvekillerini başkan sıfatı ile Ankara’ya çağırma yetkisini kendinde bulacaktı. Sonunda Millî Mücadele’yi benimseyen bir grup oluşturma kararı alındı. Bu grubun adı “Müdafaa-i Hukuk Grubu” olacaktı. 12 Ocak 1920’de İstanbul’da Meclisi açan mebuslar “Müdafaa-i Hukuk Grubu”nu kuramadılar. Ancak bu amacı gerçekleştirmek için “Felah-ı Vatan Grubu”nu kurdular.[23] Felah-ı vatan Grubu “Misak-ı Millî (Ahd-ı Millî)”yi kabul etti. Meclis-i Mebusan ise Misak-ı Milli’yi 28 Ocak 1920’de kabul etti. 17 Şubat 1920 Meclis açık oturumunda basında yayınlanması ve yabancı parlâmentolara gönderme kararı alındı.[24] Mustafa Kemal, 22 Ocak 1920 günü yabancıların İstanbul’da saldırılarını yoğunlaştırması üzerine, Ankara, Konya, Sivas ve Erzurum Kolordu Komutanlarına, Anadolu’da bulunan yabancı subayların tutuklanma emrini verdi. İtilâf Devletleri kuvvetleri, 15 Mart 1920 günü İstanbul’da 150 kadar Türk aydınını tutuklatıp halkın gözünü yıldırmak istedi. 16 Mart 1920 günü İtilaf Devletleri İstanbul’u resmen ve fiilen işgal etti. Altı erimiz şehit edildi. Millî Mücadele’nin heyecanlı taraftarı olan mebuslardan Rauf (Orbay), Kara Vasıf, Faik (Kaltakkıran), Numan Beyler tutuklanıp zorla Malta adasına gönderildiler. Mustafa Kemal, Erzurum’da kalan İngiliz yarbayı Rawlinson’u tutuklatıp, Malta sürgünleri ile sonradan değiştirdi.[25] Mustafa Kemal İstanbul’un işgalini telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi’den öğrendi. Mustafa Kemal İstanbul’un haksız işgalini hemen protesto ederek dünyaya duyurdu. İstanbul mebuslarını Ankara’da açılacak olan Meclise 19 Mart 1920’de telgrafla çağırdı.

Mustafa Kemal’in Ankara’da toplanacak Meclis için illere, sancakların kolordu komutanlıklarına 19 Mart 1920 günü gönderdiği telgrafın özeti şöyle idi:

  1. Ankara’da olağanüstü yetkilerle bir Meclis, yürütme ve denetleme için toplanacak.
  2. Bu Meclise seçilenler, mebuslarla ilgili yasaya uyacaklar.
  3. Seçimlerde her sancak bir seçim bölgesi olacak.
  4. Her sancaktan beş mebus seçilecek.
  5. Her sancakta ilçelerden gelen ikinci seçmenlerle, sancak idare ve belediye Meclisleriyle müdafaa Hukuk grubu yönetim kurullarından il merkez yönetim kurulları oluşacak, kurulca aynı gün ve oturumda seçim yapılacak.
  6. Bu Meclise her parti, dernek, grup, bağımsız aday istediği yerden aday olabilecek.
  7. Seçimler her yerin en büyük sivil yöneticisinin idaresinde yapılacak.
  8. Seçimler gizli oy, salt çoğunluk esasına göre kurul önünde yapılacak.
  9. Seçim sonucu üç nüsha olacak, biri yerinde asılı olacak, ikinci kişiye verilecek, üçüncüsü Ankara Meclisine gönderilecek.
  10. Üyelerin yolluğu Meclisçe karşılanacak, ancak geliş yolluğu yerin hükümetince ödenecek.
  11. Seçimler on beş gün içinde bitirilerek, adları Ankara’ya bildirilecek.
  12. Bu telin varış saati bildirilecek.[26]

Mustafa Kemal Paşa 2 Şubat 1920 günü Erzurum mebusu seçildi ve mebusluğu 9 Şubat 1920 günü onaylanmıştı. İstanbul mebusluk yolu açılmıştı. O, güvenlik nedeni ile İstanbul Meclisi’ne katılamamıştı. 19 Mart 1920 genelgesine uyarak Ankara merkez mebusluğuna aday oldu. 30 Mart 1920 Salı günü yapılan seçimlere katıldı. Seçim sonuçlarına göre beş mebusun oy dağılımı şöyledir: Mustafa Kemal Paşa 140, Ali Fuat Paşa 132, Kınalızade Şakir Efendi 122, Beynanlı Hacı Mustafa Efendi 80, Şeyhzade Şemsettin Efendi 79 oy alarak mebus seçildiler. 9 Nisan 1920 günü milletvekili mazbatalarını aldılar.[27] Türk milleti Nisan ayı başında mebus seçimlerini yaparak milletvekili isimlerini Ankara’ya bildirdi. Seçimlerin tamamlanması ile, Türk milleti Kurtuluş Savaşı’na yeni bir boyut kazandırdı. Millet hakimiyetinin yolu açıldı.

B. TBMM’nin Açılışı (23 Nisan 1920)

Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Felah-ı Vatan Grubu’nun kurulması ve bu grubun çalışması ile Misak-ı Millî (And-ı Millî) 28 Ocak 1920 günü kabul edildi. Bunun anlamı, “Türk yurdunun bölünmesini, sosyal, siyasî, ekonomik baskıları kabul etmiyorum” demekti. Edirne mebusu Şerif Bey’in önerisi ile açık oturumda oylanıp, 17 Şubat 1920 günü basın ve yabancı parlâmentolara gönderildi. Bu gelişme üzerine İtilâf Devletleri kuvvetleri, İstanbul’u 16 Mart 1920 günü resmen ve fiilen işgal etti. Daha önce de belirtildiği gibi 150 kadar Türk aydını ile vatansever mebuslardan Rauf (Orbay), Kara Vasıf, Faik (Kaltakıran), Numan Beyler tutuklanarak Malta adasına sürüldü. Mustafa Kemal, Heyet-i Temsiliye başkanı olarak Meclisin İstanbul’da çalışmayacağını görerek 19 Mart 1920’de seçimlerin yenilenip; Meclisin Ankara’da toplanmasını istedi. Mustafa Kemal, birinci kez Erzurum mebusu, ikinci kez de Ankara mebusluğuna 30 Mart 1920 Salı günü seçilmişti. Osmanlı Meclis-i Mebusanı son kez 18 Mart 1920’de toplandı. Sinop mebusu Dr. Rıza Nur, Meclisin güvenlik nedeni ile çalışamayacağını ve güvenlik gelinceye kadar Meclisin tatil edilmesini istedi. Mevcut mebusların oy birliği ile Meclis kendini süresiz tatil etti. Padişah İstanbul Meclis-i Mebusanı’nı 11 Nisan 1920’de feshetti.[28] Bu olay, Ankara’da açılacak olan Meclisin yolunu kesin olarak açmıştır. Bilindiği gibi İstanbul’un her yerine el konuluyordu. Hatta Osmanlı Harp Bakanı Fevzi Çakmak Paşa, çalışma odasından süngü zoru ile dışarı atıldı. Protestolara rağmen Meclis içinde İngiliz polisi mebusları mahkum muamelesiyle tutukladılar. Hatta mebusların ellerine kelepçe vuruldu.[29] İstanbul’dan Ankara’ya gelişler başladı. İsmet (İnönü) Paşa 3 Nisan, Fevzi Çakmak Paşa 27 Nisan 1920’de Ankara’ya geldiler. Diğer mebuslar da Ankara’ya geliyordu.[30] İstanbul Meclis-i Mebusanı başkanı olan Celalettin Arif Bey Mustafa Kemal’in çağrısına uyarak Düzce üzerinden Ankara’ya geldi. Celalettin Arif ve arkadaşları, Ankara’da 9 Nisan 1920 günü parlak bir törenle karşılandı.[31] Ankara’da Meclis binasının hazırlanmasına başlandı. Osmanlı Harbiye Bakanı ve Başkomutan Enver Paşa “İttihat ve Terakki Kulüp Binası” olarak Ankara’da Türk mimarî tarzına göre mimar Salim Bey (1916) binayı inşa etti. Binanın yapılmasını Alman Generali Fonder Golç da istiyordu. Çünkü Ankara’ya yatırım yapılmasını ve başkentliğe hazırlanmasını istiyordu. I. Dünya Savaşı çıkınca kapı ve pencereleri takılmış, çatı da yapılmıştı. Ancak çatının üzerine kiremitler örtülmemişti. Ulucanlar’da bir ilkokul yapılmakta idi. Bu okul için hazırlanan kiremitler alınarak, toplantı salonunun üzeri örtüldü. Hızlı bir şekilde bitirilen bina, pek sade bir suretle döşendi ve toplantılar için uygun hale getirildi.[32] Meclis çatısının iki yüzünün açık olduğunu gören Ankaralılar, evlerine koşarak damlarında yosun tutmuş eski kiremitleri söküp aldılar. Kiremitleri kucaklarında Meclisin önüne getirip yığdılar. Başı peştemallı kadınlar, ak sakallı ihtiyarlar kucak kucak kiremit taşıyorlardı. Onlar, Orta Anadolu’da kurulmakta olan yeni devlet binasının temellerini atıyorlardı. Halk, Mustafa Kemal’in ulvî eserine yardım ediyordu. Bu azim ve kararla Meclis binasının damının tamamı kiremitle örtülmüş oldu. Damın tam ortasına Türk bayrağının dalgalanması için bayrak direği dikildi.[33] İkinci Mahmut’un kabul ettiği bayrakta küçük bir değişiklik yapılarak bayrak meselesi çözüldü, küçük değişiklik ise ayın içindeki bir yıldızın aşağıya olan ucu yukarı çekildi. Bundan sonra Meclisin 23 Nisan 1920’de açılması kararı alındı. Mustafa Kemal 21 Nisan 1920’de Valilere ve Kolordu Komutanlıklarına Meclisin açılma duyurusunu yaptı. “Nisan’ın yirmi üçü cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır. Büyük Millet Meclisinin açılış günü cumaya getirilmekte, çünkü bütün milletvekilleri Hacı Bayram Camiinde cuma namazını kılarak dualar okunup, kurban kesilecektir. Meclis toplantı yerinde dua edilerek mevlit okunacaktır. Meclisin açılacağı, en küçük köylere kadar yazılı olarak duyrulacaktır.”[34] İstanbul Meclisi’ne seçilen mebuslar 10 Nisan 1920 günü Ankara’ya gelerek toplandılar. Toplantının, konusu Meclise verilecek ad idi. Önce kurultay, kurucu Meclis olsun dediler, fakat Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi adından söz edince bütün mebuslar hep bir ağızdan bu ismi kabul ettiler. Mustafa Kemal 22 Nisan 1920 günü çok kısa bir açıklama yaptı. 23 Nisan Cuma günü Meclis çalışmaya başlayacaktır. “Bundan sonra sivil ve askeri makamların başvuracağı en yüce makam Meclistir” dedi.

Ankaralı marangozlar, omuzlarında tahtalar ve kalaslarla Meclise geldiler, kürsü ile katiplerin oturacağı yerleri yaptılar. İşçilik ücretleri verilmek istendiği zaman biz buraya Meclisimizi kurmaya geldik diyerek parayı reddettiler. Kürsüye oturum için bir çan koyuldu. Zafer kazanılıncaya kadar kalmak şartı ile kürsüye siyah bir örtü örtüldü. Mebusların oturmaları için Ankara Öğretmen Okulu’ndan kara sıralar getirilip dizildi. Ankara’da elektrik olmadığından kahvehanelerin birinden petrol lambası alınarak Meclise asıldı. Meclis salonuna saç soba kuruldu. Meclis salonunun koridoruna mebusların su içmesi için üç küp kondu. Kapıdan girince ilk küçük oda mescit, sokağa bakan ilk oda da başkanlık odası yapıldı. Hulusi Efendi’nin yazdığı “Hakimiyet Milletindir” levhası kürsünün arkasına kondu. Ankara Öğretmen Okulu’nun ilkokul öğretmenleri, memur, polis lisesi hocaları zabıt katibi olarak atandılar. Meclis muhafız tabur komutanlığına da İsmail Hakkı Tekke atandı. 23 Nisan 1920 günü mebuslar Cuma namazını Hacı Bayram Camii’nde kıldı. Dualarla Hacı Bayram Veli’nin sancağını çektiler ve tekbir sesleri ile Meclise yüründü. Meclisin önünde durularak üç kurban kesildi. Mustafa Kemal, Meclis kapısındaki kurdelayı keserek içeri girdi. Hacı Bayram sancağı kürsüye dikildi. Dualarla Meclis açıldı.[35] Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 Cuma günü saat 13.45’te açıldı. Mecliste toplam 337 milletvekili bulunması gerekirken ilk toplantıya 115 milletvekili katılabildi.[36]

Meclisin en yaşlı üyesi olan Sinop mebusu Şerif Bey (Alkan) kürsüye gelerek şu konuşmayı yaptı: “Saygıdeğer dinleyiciler. İstanbul işgal edilince Halifelik makamı ile hükümetin bağımsızlığı alındı. Bu boyun eğmek, yabancı esirliğini kabul etmek demektir. Tam bağımsızlık yaşama arzusu olan milletimiz, esirliğini şiddetle reddederek bu Meclisi meydana getirmiştir.” dedi.[37] Bu konuşmadan sonra seçimlere geçildi. Mustafa Kemal’in önerisi ile Bursa mebusu Muhittin Baha Bey, genel kurulun önerisi ile de Kütahya mebusu Cevdet Bey Divan katipliklerine seçildiler ve kürsüdeki yerlerini aldılar. Daha sonra milletvekillerinin mazbatalarını incelemek üzere on beş kişilik iki encümen seçimi kura ile yapıldı. 24 Nisan 1920 günü saat 10’da toplanmak üzere Şerif Bey Meclisi 1430’da tatil etti. 24 Nisan 1920 ikinci birleşim saat 10.00 da en yaşlı üye olan Şerif Beyin başkanlığında açıldı. Komisyon mebus mazbatalarını inceledi ve üyelerin uygun seçildiği görüldü. Bundan sonra Mustafa Kemal, kürsüye geldi. Mütarekeden kongrelere kadar gelişen olaylara değindi. Birinci oturuma 11.30’da ara verildi. Saat 13.00’te ikinci oturuma ara verildi. Üçüncü oturumda Meclise nasıl kavuşulduğu izah edildi. Dördüncü oturum gizli olarak yapıldı. Beşinci oturum 17.30’da başladı. Bu oturumda Meclis Başkanlığı seçimi yapıldı. Mustafa Kemal Paşa 120 oydan 110 oy alarak Meclis Başkanlığı’na seçildi. İstanbul Meclisi Mebusan Başkanı Celalettin Arif Bey ikinci başkanlığa seçildi. Abdulhalim Çelebi de birinci başkan vekaletine seçildi.[38] Celalettin Arif Bey 10 Ocak 1921 Anayasası’na muhalefet ettiği için çalışamaz oldu ve 24 Ocak 1921’de görevinden istifa etti. İstanbul mebusu hayvan vergisini 8 katına çıkarma kararı almıştı fakat uygulamamıştı. Ankara TBMM hayvan vergisini eskiden olduğu gibi dört katında kalmasına karar verdi.[39]

TBMM’nin açılması ile yeni bir devletin temelleri atıldı. Ferdi saltanat yerine Millî iradeye dayanan demokratik bir devlet doğmuştur. İşgalci, İtilaf Devletlerinin gözü kulağı Ankara Meclisi’ne yöneldi. TBMM’nin açılışını Kazım Karabekir şöyle değerlendirmektedir: “20 Nisan günü Erzurum’da parlak bir ağaç bayramı yaptık. Aydın ve Maraş ismini verdiğimiz bahçelere binlerce halk ve bütün okulların iştiraki ile yüzlerce ağaç diktik. Muhtelif oyunlarla bugünü kutladık.[40] 25 Nisan günü Erzurum mebusu Celalettin Arif Bey’in teklifi ile Meclis, işlerini düzenlemek ve Meclisin etkinliğini sağlamak üzere 15 kişiden oluşan icra heyeti seçilerek, hükümet gibi çalışmaya başladı.[41] TBMM bir numaralı kararı ile Meclisin üzerinde bir gücün olmadığını ve vatanın kurtarılması için genel duruma el koyduğunu açıklamıştır. Yasama ve yürütme yetkisini kendinde toplayıp, Mustafa Kemal’i başkan seçmekle hükümet gibi çalışmaya başlamıştır. Yürütme yetkisini ilk günden eline almış, Millî Mücadele ve Millî egemenliği birlikte gerçekleştirmiştir.

C. TBMM’nin Fonksiyonu

TBMM, kendini Türk milletinin tek temsilcisi sayarak üzerinde oluşacak hiçbir kuvveti kabul etmemiştir. İstiklâl Savaşı’nı ve Millî egemenliği yürüten Meclis, hükümet sistemi kurmuştur. Meclis başkanı olan Mustafa Kemal Hükümet ve Devlet Başkanı yetkilerini kullanıp öyle davranmıştır. Hükümeti temsil eden mebuslar nazır değil vekil olarak yetki kullanıyorlardı. Bakanlık görevini yürüten vekiller, Meclis tarafından kendi aralarında seçilmiş ve yetkili kılınmıştır.[42] Meclis bu özelliği ile tam yetkili bir Meclistir. Ankara Meclisi İstanbul hükümetinin 16 Mart 1920’den sonra imzaladığı bütün antlaşma ve alınan kararları hükümsüz saydı. 29 Nisan 1920’de Ankara Meclisi “Hiyanet-i Vataniye” Kanunu çıkardı. TBMM bu kanunla Meclisin hukukî olarak meşruluğunu, isyan ve ayaklanma yapanları vatan haini saydı. Hıyanet-i Vataniye Kanunu, vatana ihanet edenleri idam cezası ile cezalandırma kararı verdi.[43] Ankara Meclisi kurucu Meclis olarak İstiklal Savaşı’nı sevk ve idare etmektedir. Mustafa Kemal’i başkan seçen Meclis, Millî davaya güç kazandırarak, organize olmuştur. TBMM, 25 Nisan 1920 günü Mustafa Kemal’in başkanlığında yedi kişilik geçici icra heyeti yani Bakanlar Kurulu kurulmuştur. Bu kurul, hükümet işlerini doğrudan yürütmektedir. TBMM’nin önemli fonksiyonlarından biri de Millî Savunma Bakanı Fevzi Çakmak Paşa’nın isteği üzerine 11 Eylül 1920’de “İstiklâl Mahkemeleri”nin kurulmasıdır. Bu mahkemenin kuruluşu Hıyanet-i Vataniye Kanunu’ndan esinlendi. Mahkemenin kuruluşu memlekette firar ve kıtalardan kaçma, askere gitmemelerin çoğalması üzerine olmuştur. Asker kaçaklarının malına el koyma yasal hale geldi. İstiklâl Mahkemesi’ne üye seçimine geçildi. Oylama sonunda en çok oy alan 15 milletvekili mahkeme üyeliğine seçildi.[44]

TBMM’nin Ankara’da toplanıp işe başlamasıyla Anadolu’da resmen yeni bir hükümet 2 Mayıs 1920’de 11 bakanla kuruldu. Bu hükümet bir taraftan iç isyanlarla uğraşıyor, diğer taraftan da düşmanla savaşıp iç ve dış güvenliği sağlamaya çalışıyordu.[45] Meclisin üç numaralı kanunu kabul etmesi ile ilk icra vekilleri seçilip hükümet kesin olarak kuruldu. Mustafa Kemal, Meclis Başkanı olarak 11 kişiden oluşan Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmeye başladı. TBMM ilk kabine toplantısını 5 Mayıs 1920 günü Mustafa Kemal’in başkanlığında yaptı. 2 Mayıs 1920 günü seçilen bakanlar kurulu isim ve görev dağılımı şöyle idi:

  1. Mustafa Fehmi Efendi, (Din İşleri)
  2. Cemil Bey, (İçişleri)
  3. Celalettin Arif Bey, (Adliye)
  4. İsmail Fazıl Paşa, (Bayındırlık)
  5. Bekir Sami Bey, (Dış İşleri)
  6. Adnan Bey, (Yardım)
  7. Vusut Kemal Bey, (İktisat)
  8. Fevzi Paşa, (Millî Savunma)
  9. İsmet Bey, (Genel Kurmay Başkanlığı)
  10. Rıza Nur Bey, (Millî Eğitim) Bakanlıklarına seçilmişlerdi.[46]

Birinci TBMM üyeleri yetkilerle donatılmıştır. Meclisin millet ve devletimiz üzerine veremeyeceği karar yoktur. Birinci Meclis kendini iki temel prensibe adamıştı. Bunlar; halkın menfaati ve Millî Mücadele’nin çıkarıdır. İlk bakışta Mecliste birbirinden farklı beş grup vardı. Bunlar Tesanüt, İstiklâl, Halk Zümresi, Islah Grubu, Müdafaa-i Hukuk Grubu’dur. Mebusları iki gruba ayırmak daha mantıklıdır. Çünkü birinci grup yenilik isteyenler, ikinci grup ise muhafazakârlardan oluşmaktadır.[47] Mustafa Kemal bu grupları Müdafaa-i Hukuk adı altında toplayarak başlangıçta ayrılık kabul etmedi. TBMM hukukî olarak iç ve dış işlerinde yaptırım gücüne sahipti. İngiltere ve müttefikleri 22 Nisan 1920’de Osmanlı Devleti temsilcisini barış konferansına çağırdı. Ankara hükümeti devreye girerek Osmanlı Devleti adına Tevfik Paşa’dan başkasını kabul etmedi. Tevfik Paşa Paris’e gitti. Kendine sunulan barış şartlarını ağır bularak kabul etmedi ve İstanbul’a döndü.[48] Meclis Osmanlı Devleti’nin 10 Ağustos 1920’de Sevr’i imzalamasını tanımadı. Ankara Meclisi yaptırım gücünü kullandı. TBMM 20 Ocak 1921 tarihli Anayasası’nı (Teşkilat-ı Esasi) kabul ederek egemenliği en açık bir şekilde ifade etmiştir.

Meclis hakimiyeti, padişah taraftarı olan milletvekillerine rağmen kurulmuştur. TBMM yürütme ve yasama yetkisini kendinde toplayarak millet hakimiyetini gerçekleştirmiştir. Meclis bu özelliği ile Cumhuriyet ilan edilmeden, Cumhuriyet olduğunu ispat etmiştir.[49] Anayasanın kabulü ile Osmanlı Devleti kalmamıştır. Egemenlik de parlâmenter rejime geçmiştir. TBMM modern parlâmento özelliğinde olup, genel kuruldan ibaret değildir. Meclisin içinde başkanlık divanı, çeşitli komisyonlar, siyasi parti grupları, araştırma ve soruşturma birimlerinden ibarettir. Meclis içinde kendi sahalarında olgunlaşmış ve deneyimli milletvekilleri vardır. Bunların eli ile hem hükümet denetlenir, hem de sağlıklı yönetim yapılır.

Birinci TBMM, Türk milletinin siyasî hayatında ileri bir safha olup; bu Meclis Türk milleti tarafından kurulmuş, Türk milleti için siyasi olgunluğu, tam ve parlak bir şekilde ortaya konmuştur.[50] Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet iradesine dayalı Millî egemenlik ilkesini esas aldığından demokratik nitelik ve yapıda idi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mili irade çerçevesinde seçilen milletvekillerinden oluşmakta olup, bunda sultan ve halifenin rolü yoktur. Zor şartlar altında toplanarak faaliyetini sürdüren Meclis, kendinden üstün hiçbir güç ve kuvvet tanımayarak millet iradesinin egemenliğini tam anlamıyla sağlamıştır.[51] Meclis bünyesinde bulunan farklı fikrî cereyanların etkisinden gerektiği anda kurtulmayı başarmıştır. Aynı Meclis, savaşın sevk ve idaresini, ülkeyi vatan ve istiklâl savunmasına yöneltmiştir.[52] TBMM sürekli ve düzenli çalışarak, hızlı kararlar alarak, olağanüstü şartlar icabı vatan ve milletin kurtarılmasını en önde tutarak, idealistlerin toplandığı bir Meclis olmuştur.

Sonuç

Ankara’da 23 Nisan 1920’de toplanan ilk TBMM, Millî güçlerin bütün milletçe benimsenip, kabul gören ruh demek olan “Kuva-i Milliye Ruhu” temsil eden bir Meclistir.

Batı emperyalizmi ve sömürgeciliğinin Türk milletini tedirgin etmesi ile vatanın değişik yerlerinde “Müdafaa-i Hukuk” adı altında türlü dernekler kurulmuştu. Millî direniş odaklarının dağınık ve güçsüz olduğu bir dönemde Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktı. Parolası ise “Kuva-i Milliye’yi amil, irade-i milliyeyi hakim kılmak”tı. Bu parola; Amasya, Erzurum ve Sivas Kongresi’ne ulaşarak “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirildi. Bu parolanın Sivas’tan Ankara’ya ulaşması ve Ankara’yı karargah edinmesi; Ankara’nın coğrafi ve stratejik önemi, tren hattı ile cephelere ve İstanbul’a bağlı olması, Mustafa Kemal’in İstanbul ile ilişkileri kesmesinden önce, saray ve onun hükümetini tanımayan ilk şehir olması gibi sebeplerle alakalı idi. Ankara’da toplanan ilk Büyük Millet Meclisi’nin de parolası bu oldu.

Ankara’da TBMM’nin açılması ile Türk milletinin tarihinde yeni bir dönem açılarak yeni demokratik devletin temelleri atılmıştır. Bu devletin kuruluşu, İstanbul hükümetine rağmen işgal güçlerine karşı Millî kuvvetlerin Millî iradeye dayalı başardığı bir netice idi. Sınırlı, belirli toprak parçası üzerinde yaşayan topluluğun bir güce sahip olarak ortaya çıkması, devlet hüviyeti şeklinde olmuş, siyasî güç ve otorite olarak devam etmiştir. Bu Meclis, Mustafa Kemal Paşa’nın Heyet-i Temsiliye Reisi sıfatıyla açıkladığı esaslara uygun olarak seçim yolu ile belirlenen bir Meclistir. Millî Mücadele, sadece ordularla değil, Millî İstiklâl Savaşı’nı millet temsilcilerinden meydana gelen TBMM ile yürütülmüş, İstiklal Savaşı ve inkılaplar ve devlet müesseseleri yüce Meclisin eseridir. Millî egemenliğe dayalı tam bağımsız yeni Türk Devleti’nin özü, Milletin egemen iradesi ile millet olmuş, buna aracılığı TBMM yapmıştır.

İksan KÖSE

Karadeniz Teknik Üniversitesi Giresun Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 16 Sayfa: 28-36


Kaynaklar:
♦ AĞAOĞLU Samet; Kuvayı Milliye Ruhu, Ankara, 1981.
♦ AKSUN, Vehbi Cem; Sivas Kongresi II. Baskı, İstanbul, 1963.
♦ ALTUĞ, Yılmaz; Türk İnkılap Tarihi, İstanbul, 1985.
♦ ATATÜRK, Mustafa Kemal; Nutuk, C. I, TTK Basımevi, Ankara 1981.
♦ AYDEMİR, Şevket Süreyya, Tek Adam, Mustafa Kemal, C. II, Remzi Kitabevi 10. Baskı, İstanbul 1986.
♦ BALTA, Tahsin Bekir; Türkiye’de Yasama Yürütme Münasebeti İncelemeler, Ankara, 1960. BARDAKÇI, İlhan; Taşhan’dan Kadife Kale’ye, Millet Yay. İstanbul 1975.
♦ BAYKARA, Tuncer; Millî Mücadele, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1985.
♦ BERKES, Niyazi; Türkiye’de Çağdaşlaşma, İstanbul 1978.
♦ YAVUZ, Ünsal; Atatürk, İmparatorluktan Millî Devlete, Ankara 1990.
♦ BIYIKLIOĞLU, Tevfik, Atatürk Anadolu’da (1919-1921) I, 2. Baskı Ankara, 1981.
♦ CEBESOY, Ali Fuat; Millî Mücadele Hatıraları, İstanbul 1953.
♦ ÇAPA Mesut, Çiçek Rahmi; Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Trabzon 2000.
♦ EROĞLU Hamza; Türk İnkılâp Tarihi, M. E. B. Basımevi, İstanbul 1982.
♦ EZHERLİ İhsan; TBMM (1920-1922), TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No: 54, Ank. 1992.
♦ EZHERLİ İhsan; TBMM (1920-1986) TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No: 10 Ankara 1986.
♦ İNAN, Afet; Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi, Ankara.
♦ KANSU, Mazhar Müfit; Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk ile Beraber, C. II, TTK Basımevi, Ankara, 1968.
♦ KARABEKİR, Kazım; İstiklal Harbimiz, İstanbul 1988.
♦ KOCA, Salim; Türk Kültürünün Temelleri II, Trabzon, 2000.
♦ LEWIS Bernard; Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev. Metin Kıratlı II. Baskı, Ankara 1984.
♦ MUMCU Ahmet; Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İstanbul, 1922.
♦ ÖZALP, Kazım; Millî Mücadele (1919-1922), 1985. Ankara.
♦ ÖZBUDUN Ergun; Atatürk ve Devlet Hayatı, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Ankara, 1986. SARIHAN, Zeki; Kurtuluş Savaşı Günlüğü 3, TBMM’den Sakarya Savaşı’na, Ankara 1986. ŞAPOLYO Enver Behnan; Mustafa Kemal Birinci TBMM Tarihçesi, Ankara, 1969.
♦ ŞAPOLYO, Enver Behnan; Kemal Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, İstanbul 1958.
♦ TANSEL, Selahattin; Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. III, Ankara 1973.
♦ VELİDEDEOĞLU, Hıfzı Veldat; İlk Meclisçe Millî Mücadele’de Anadolu, İstanbul 1990.
Dipnotlar :
[1] Koca, Salim; Türk Kültürünün Temelleri II, Trabzon, 2000, s. 72.
[2] Demokrasinin temel kurumlarından olan Meclis, hemen hemen bütün Türk devletlerinde vardır. Türklerin bu kurumu Batı toplumu gibi gelişip bir sisteme bağlayarak parlamentoya dönüştürememişlerdir. Dolayısıyla bu kurumu Batı’dan almak zorunda kalmışlardır. Koca, Salim; g.e., s. 81.
[3] Ezherli İhsan; Türkiye Büyük Millet Meclisi (1920-1922) ve Osmanlı Meclis-i Mebusanı (1877-1920), TBMM Kültürü, Sanat ve Yayın Kurulu Yay. No: 54, s. 1. Ankara 1992.
[4] Berkes, Niyazi; Türkiye’de Çağdaşlaşma, İstanbul 1978, s. 147-148. Yavuz, Ünsal; Atatürk, İmparatorluktan Millî Devlete. Ankara 1990, s. 4-6. Türk Parlamento Tarihi, Millî Mücadele ve TBMM I. Dönem 1919-1923, C. I, TBMM Vakıf Yay. s. III; İnan, Afet; Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi, Ankara 1973, s. 25-26.
[5] Ezherli, İhsan; a.g.e., s. 1-2, Eroğlu, Hamza; “Millî Egemenlik İlkesi ve Anayasalarımız”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, s. I, (Kasım 1984), s. 157-163; Eroğlu, Hamza; Atatürk ve Cumhuriyet, Ankara 1980, s. 28.
[6] Devletimizi Kuranlar; Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, 65. Yıl, Ajans-Türk Matbaacılık Sanayi, Ankara 1985, s. VI.
[7] Atatürk, Mustafa Kemal; Nutuk, C. I, TTK Basımevi, Ankara 1981, s. 445.
[8] Şapolyo, Enver Behnan; Kemal Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, İstanbul 1958, s. 357-360.
[9] Bardakçı, İlhan; Taşhan’dan Kadife Kale’ye, Millet Yay. İstanbul 1975, s. 56.
[10] Bardakçı, İlhan; a.g.e., s. 56-57, Atatürk, a.g.e., s. 445.
[11] Cebesoy, Ali Fuat; Millî Mücadele Hatıraları, İstanbul 1953, s. 265.
[12] Atatürk; a.g.e., s. 445.
[13] Atatürk; a.g.e., s. 445.
[14] Kansu Mazhar Müfit; Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk ile Beraber, C. II, TTK Basımevi, Ankara, 1968. s. 484-487.
[15] Aksun Vehbi Cem; Sivas Kongresi II. Baskı, İstanbul, 1963, s. 177.
[16] Atatürk, a.g.e., s. 60.
[17] Baykara Tuncer; Millî Mücadele, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1985, s. 60.
[18] Şapolyo Enver Behnan; Mustafa Kemal ve Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarihi Ankara 1969, s. 10.
[19] Aydemir, Şevket Süreyya, Tek Adam, Mustafa Kemal, C. II, Remzi Kitabevi 10. Baskı, İstanbul 1986, s. 193.
[20] Cebesoy, Ali Fuat; a.g.e., s. 265-266.
[21] Çapa Mesut, Çiçek Rahmi; Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Trabzon 2000, s. 216.
[22] Altuğ Yılmaz; Türk İnkılap Tarihi, İstanbul, 1985, s. 67.
[23] Atatürk, a.g.e., s. 483.
[24] Eroğlu; Türk İnkılap Tarihi M. E. B. Basımevi, İstanbul 1982, s. 200.
[25] Bıyıkoğlu, Tevfik; Atatürk Anadolu’da 1919-1921, II. Baskı, Ankara, 1981, s. 45.
[26] Velidedeoğlu Hıfzı Veldet; İlk Meclisçe Millî Mücadele’de Anadolu, İstanbul 1990. s. 14.
[27] Ezherli İhsan; a.g.e., s. 28.
[28] Lewis Bernard; Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev. Metin Kıratlı II. Baskı, Ankara 1984, s. 251.
[29] Özalp Kazım; Millî Mücadele (1919-1922), 1985. Ankara, s. 123.
[30] Mumcu Ahmet; Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişi, İstanbul, 1922, s. 49.
[31] Aydemir Şevket Süreyya; Tek Adam, Mustafa Kemal, İstanbul, 1986. s. 224.
[32] Tansel, Selahattin; Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. III, Ankara 1973, s. 85.
[33] Şapolyo Enver Behnan; a.g.e., s. 20.
[34] Atatürk, a.g.e., s. 577.
[35] Şapolyo Enver Behnan; a.g.e., s. 25.
[36] Ezherli İhsan, a.g.e., s. 33.
[37] Sarıhan Zeki; Kurtuluş Savaşı Günlüğü 3, TBMM’den Sakarya Savaşı’na, Ankara 1986, s. 9.
[38] Ezherli İhsan; a.g.e., s. 36.
[39] Sarıhan Zeki; a.g.e., s. 13.
[40] Karabekir, Kazım; İstiklal Harbimiz, İstanbul 1988, s. 617.
[41] Ezherli İhsan, a.g.e., s. 37.
[42] Balta Tahsin Bekir; Türkiye’de Yasama Yürütme Münasebeti İncelemeler, Ankara, 1960, s. 2.
[43] Bıyıklıoğlu Tevfik, a.g.e., s. 136.
[44] Velidedeoğlu Hıfzı Veldet; a.g.e., s. 62.
[45] İnan Afet; a.g.e., s. 69.
[46] Ağaoğlu Samet; Kuvayı Milliye Ruhu, Ankara, 1981, s. 49.
[47] Ağaoğlu Samet; a.g.e., s. 16.
[48] Baykara, Tuncer; a.g.e., 1985, s. 71.
[49] Özbudun Ergun; Atatürk ve Devlet Hayatı, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Ankara, 1986, s. 41.
[50] Ağaoğlu, a.g.e., s. 48.
[51] Tansel; a.g.e., s. 98.
[52] Ağaoğlu, a.g.e., s. 152-153.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.