Atatürk’ten Sitem
10 Kasım günü sabah saat 9.05 de O’raya, güneşin doğduğu yere gidecekler.
Ama hepsi.
Birisinin çok yerinde söylediği gibi:
“Sap gibi” duracaklar.
İnanıyorum ki,
Onların yürekleri de “Sap gibi”
Sevgileri de sap gibi!
Saygıları da sap gibi!
Vicdanları da sap gibi!
Vefaları da sap gibi!
Keşke ne iktidarı, ne muhalefeti huzuruna hiç çıkmasalar.
Saygılarımla
S. Eriş ÜLGER
9 Kasım 2019
ATATÜRK
Atatürk’ün aramızdan ayrılışından bugüne kadar neredeyse bir asır geçecek.
Bu zaman parçası içinde, bu büyük insanın manevi varlığına sahip çıkmadık, çıkamadık.
Türk Milletine bıraktıklarının ve armağan ettiklerinin hiçbirinin kıymetini bilmedik.
Günün birinde elimizden alınacağını bile aklımıza getirmedik.
“İzindeyiz!”, “Yolundayız!” diyerek, önce bu yüce insanı, sonrada hiç sıkılmadan kendimizi kandırdık.
Bizler bu mucizevî varlığın sözde izindeyken, yolundayken, bizlere armağan ve emanet ettikleri ve de manevi varlığı, her gün birileri tarafından hayasızca parçalanır, hançerlenir, kırılıp dökülürken seyreden bizlerin, bugün bu viraneden şikâyetçi olmaya hakkımız var mı?
Hançerleyen ne kadar suçlu ise, seyredende o kadar suçlu değil mi?
Hayatı boyunca, Türk’e, Türk Milleti’ne elinde avucunda aklında ve yüreğin de ne varsa hep O verdi. Hem de bizden hiçbir şey beklemeden, istemeden.
İstediği şey sadece medeni olmamızdı!
Beceremedik!
Tarihte hiçbir lider, Atatürk’ün söylediği gibi, milletinin uygarlığa yakıştığını söylememiştir. Ve bu yolda hiçbir lider Atatürk kadar emek vermemiştir.
Bu büyük insanın, hakkımızdaki düşünceleri nedeni ile onu yanıltmak için elimizden ne geldiyse yapmadık mı?
Atatürk bizler için ne dedi?
“Zeki” dedi. Yanılttık.
Gerçekte “Zeki olun” demek istedi, “Olmayız” dedik.
“Çalışkan” dedi. Yanılttık.
Gerçekte “Çalışkan olun” demek istedi, “Olmayız” dedik.
“Efendi” dedi. Yanılttık.
Gerçekte “Efendi olun” demek istedi, “Olmayız” dedik.
“Uygar” dedi. Yanılttık.
“Uygar olun” demek istedi, “Olmayız” dedik.
Oysa sayesinde:
Vatanımız oldu.
Dilimiz oldu
Bayrağımız oldu
Başımız dik, alnımız açık oldu.
Her şeyden öte adımız oldu:
Türk!
Atatürk, 15 yılda bizlere taşıyamayacağımız kadar uygarlık, yükledi.
Bizler, onun bize armağan ettiklerini dün ondan istemedik. Bugün de reddediyoruz.
O’nun bizlere armağan ettiklerini istemeyişimizin ve emanet ettiklerine sahip çıkmayışı mızın gerçek nedeni, ne O’na ne de Medeniyete layık olmadığımızdandır.
Biz mi uygar olmak istedik?
Biz mi adam olmak istedik?
Biz mi yollara dökülüp, “Paşam Lâtin Alfabesi isteriz” dedik?
Bugün neden hâlâ, Padişah’ın peşinde, Halife’nin peşindeyiz?
Biz mi, Osmanlıyı kovduk. Yoksa bize rağmen O’mu kovdu?
Biz mi, “Anadolu Kadını yerde sürüklenmeye değil, omuzlarda yükselmeye lâyıktır” dedik? Yoksa O’mu?
Biz mi, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” dedik? Yoksa O’mu?
Biz mi, Türklüğümüzle iftihar ettik? Yoksa O’mu
“Ne Mutlu Türküm Diyene” dedi?
O’nun bize armağan ettiği güzelliklerin dışında, biz ona hangi güzelliği armağan ettik?
Bırakın armağan etmeyi, ebedi uykusunu uyuduğu yeri elimizden gelse yer ile yeksan edeceğiz!
İnanın biz Atatürkçülerin de, O’nun huzuruna çıkacak yüzümüz yok.
Gene sayesinde:
Asırlık düşmanlarla dost olduk.
Avrupa, Ankara’nın sözünü dinler oldu.
Birleşmiş Milletlere davet edilerek giren ilk ve son devlet olduk.
Avrupalı ile eşit olduk.
Oldukta, dost olmayı, sözümüzün dinlenir olmasını, saygı duyulan bir toplum olmayı ve insanlık âlemi ile eş değer de olmayı biz mi istedik?
Hayır.
Milleti ile beraber yaşadığı 10/15 sene içinde, aklı başında üç beş yazarın, kültür adamının, vatanperverin dışında kim Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’e “İyi ki varsın” dedi?
Atatürk hayatta iken lügatimizde bu iki kelime yok muydu?
Vardı. Hemde kalın harflerle vardı.
Ama bunu düşünüp de söyleyecek kimse yoktu.
Bugün bunu söyleyecekler var ama Atatürk yok!
İç düşmanları, dış düşmanları, Mustafa Kemâl için ne dediler?
İsyancı dediler, düşmanı ezdi.
Şeyhülislâmı “Kâfir” dedi, oysa “kâfirleri” O yok etti.
Tanımayanlar “Diktatör” dedi, “Demokrat” çıktı.
En yakınları “Padişah olacak” dediler, “Cumhuriyetçi” çıktı.
Düşmanları “Korkak” dedi, “Kahraman” çıktı.
Karşıtları, “Türk değil!” dediler, “Ne Mutlu Türküm!” dedi.
Dinciler, “Dinsiz” dediler, “Dini kutsal” hale getirdi”
“Zengin” dediler, her şeyini “Milletine” bağışladı.
Ama “Çok parası var” dediler, aramızdan ayrıldığı sabah cebinden “95 kuruş” çıktı.
En yakın arkadaşları “Bu savaştan mağlup çıkacak” dediler, “Zafer ile” çıktı.
Bir insan, tanıyanı tanımayanı, seveni sevmeyeni, takdir edeni etmeyeni, inananı inanmayanı, yerlisi yabancısı, dostu düşmanı ile bütün bir insanlık âlemini böylesine yanıltabilir mi?
Evet! Bir defa daha soruyorum Saygın Okurlarım, bizler de dahil, bir insan nasıl olur da zaferi ve yapıtlarıyla bir bütün dünyayı nasıl yanıltır?
Huzurunda “Sap gibi” duran herkes bu soruyu kendisine sorma ve cevabını verme durumundadır.
Aramızdan ayrıldığı gün “Haykırdık”
“Atam İzindeyiz” dedik. ,
Kafası bilim, yüreği sevgi dolu genç bir nesil mi yarattık?
Evet demek için insanın ar damarının çatlamış olması lâzım. Bugün bile ona sahip çıkanlar yetmişli yıllarını geride bırakmış olan “Atatürk Gençleri”dir.
Diktiği fidana bir avuç su mu verdik?
Yoksa su vermek şöyle dursun, kazma kürek o fidanın belini kırmak için sıraya mı girdik?
Ülkenin birlik ve beraberliğini koruyup kollamak için bir yumruk mu olduk?
Anadolu’nun Türkü’yle, Kürt’üyle, Çerkez’iyle, Laz’ıyla, Rum’u, Yahudi’si, Ermeni’siyle, Süryani’si, Alevi’si ile mozaiğini oluşturan bu insanların birbirleri ile barış ve kardeşlik içinde yaşamaları için çaba mı sarf ettik, emek mi verdik?
Bin bir emekle yapmış olduğu devrimlerini baş tacı edip, medeni dünyaya örnek mi olduk?
Zaferin kazanılmasında en büyük payı olan Anadolu Kadını’nı, uygarlığın abidesi haline mi getirdik?
Eserlerine eser mi kattık?
Zaferlerine zafer mi kattık?
Anadolu’yu sulhun, sükunun, huzurun, mutluluğun beşiği mi yaptık?
Yoksa “Anadolu Yiğidi” ne mezar mı?
İzinde oldukta ne yaptık?
Dört tarafımızı saran komşularımızla huzuru, mutluluğu,
güzellikleri, barışı, ortak değerleri, dostluğu paylaşır mı olduk?
Atam!
İzinde oldukta ne yaptık?
Şimdiler de,
Canımız, bağrımız yanmış. Ümit yok.
Işıksa şairin dediği gibi hiç yok.
“Her yer karanlık”
Tek ışık:
“Yattığın yer.”
Yüce Atatürk!
Senin önderliğinde kazanılan, Kurtuluş Savaşı sadece bir millete hürriyet ve bağımsızlığını armağan etmedi. O zafer ki bu milleti, aşağılık duygusundan ve 600 küsur sene onun, bunun kulu olmaktan kurtarıp, ülkesinin saygın bireyi haline getirdi.
600 küsur senelik safsata ve hurafeyi, çok değil 3 yılda yerle bir ettin.
Tarih boyu medeniyete isyan etmiş hainlerle, sözde Gardırop Atatürkçüleri el ele vererek, senin bizlere 19 yılda verdiklerini 19 günde elimizden aldılar.
Atam!
Şimdi senin için:
Diyoruz ki, özlüyoruz! İnanma.
Diyoruz ki, bekliyoruz! Gelme.
Diyoruz ki, arıyoruz! Aradığımız, sen değilsin.
Diyoruz ki, unutmadık! Hatırlamıyoruz ki, unutalım.
Diyoruz ki, sana ihtiyacımız var! Yalan söylüyoruz.
Atam!
İzindeyiz, yolundayız dedik,
Seni aldattık.
Utanmadan, Lozan’ı silip, Sevr’i tanıdık.
İlimsiz, bilimsiz bir gençlik yarattık.
Gel de kurtar demeye yüzümüz kalmadı.
Atatürkçüler!
“Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter.
Nietzsche” (*)
Atatürk’e Saygılar
S. Eriş ÜLGER9 Kasım 2019
(*) Alman filozof, şair ve besteci