Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Atatürkçünün El Kitabı: Bilimcilik İlkesi-6 Bilimadamları Ve Uzmanlar

0 14.743

Prof. Dr. Cihan DURA

– Atatürkçülüğün on ilkesi Bilimcilik, Sosyal Ahlâk, Millî Egemenlik, Tam Bağımsızlık, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik ve Devrimcilik’tir.

– Bir Atatürkçü Bilimcilik İlkesi için, hayatında hangi ortam ve koşulda olursa olsun, burada verilen öğütleri uygular. Atatürkçüler bir araya geldikleri zaman birbirlerini bu öğütler bakımından bilgilendirir, aralarında bu öğütleri konuşur, tartışır, işler ve yayar.

– Bir Atatürkçü ancak bu öğütleri uyguladığı derecede Atatürkçüdür. Kim ki bu öğütlerin hepsini bilir, üzerinde düşünür, uygular, başkalarına anlatır, açıklar, ancak o “ben tam bir Atatürkçüyüm” diyebilir.

Okuduğunuz yazı Bilimcilik İlkesi’nin Bilim Adamları ve Uzmanlarbahsi üzerine bir çalışma denemesidir.

BİLİM ADAMLARI VE UZMANLAR

6.1 – Devlet işleri ehline verilmelidir. Kendisini ülkesine ve milletine adamış olanlar, aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman, birer bilgin olmadır. Ancak bu sayededir ki her türlü girişim mantıkî sonuçlarına ulaşabilir, bir iş en iyi şekilde sonuçlandırılabilir. Öyleyse ehline verin her işi, uygun nitelikli, üstün nitelikli insanlara verin.

6.2 – Bilimler zamanla her biri belli bir konu ve yönteme sahip birçok dala ayrıldı, bugün de ayrılıyor. Bir insanın her alanda bilgi sahibi olmasına, tek bir bilimi bile bütünüyle kavramasına imkân kalmadı artık. Kendini yetiştirmek, bilgi ve kültürünü artırmak için ne kadar uğraşırsa uğraşsın, daima eksik yönleri kalır; hatta kendi alanında bile yeterli bilgi sahibi olmayabilir. Bu sebepledir ki, ey doğruyu ve güzeli arayan, bilimsel olanı öğrenmek ve yapabilmek için bilim adamlarına başvur, uzmanlara başvur. Onlardan bilgi al, o bilgiye göre hareket et. Bunun dışında bir hareket tarzı kesinlikle yakışmaz bir Atatürkçü’ye.

6.3 – Devlet adamları, yöneticiler bilim adamlarından, uzmanlardan yararlanmalıdır. Ben, Devlet Kuran…, bilim insanlarına “siz bana yol gösterin, ben yapayım” demedim mi, şöyle konuşarak: Bilim ve özellikle sosyal bilim alanına giren işlerde ben emir vermem. Bu alanda isterim ki beni bilim insanları aydınlatıp uyarsınlar. Onun için siz ey bilim insanları, eğer kendi biliminize, kültürünüze güveniyorsanız, bana söyleyiniz, sosyal bilimlerin güzel yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.

6.4 – Evet, ben devlet yönetiminde bilime, uzmanlık bilgisine kesin olarak öncelik tanıdım. Bu prensibimi bir örnek vererek, mesela hükümet örneğini vererek anlatayım size: Bir hükümet üyesinin, bir bakanın uzman olmasını sağlamak her zaman mümkün değildir. Oysa yönetim alanında esaslı ve çok bilgili şekilde hareket etmek gerekir. Bunu bakan sağlayamaz. Uzman bir bakan bulunmuş olsa bile, bunlar hep aynı ve devamlı olmayıp değişebilecekleri için, onun yerine, uzmanların başladığı işi takip etmek üzere uzman olmayan bir bakan gelebilir. Bu bakımdan işlerde uzman olmalarını bakanlardan beklememek lazımdır. Her bakanlığın bünyesinde bir uzmanlar kurulu bulundurulmalıdır. Bu kurulun konumu, bakan kadar ve belki bakandan daha sağlam olmak gerekir. Bütün işlerin projeleri orada düşünülmelidir. Öyle bir projeyi, bakan, yetkisi dahilinde ise yapar; değilse bakanlar kuruluna getirilir. Onun da yetkisi dahilinde değilse, Meclis’e gelir. Bu proje ancak uzmanlar kurulunun projesi olabilir. Bakan değişiklik yapsa bile, asıl olan çalışmanın yönü değişmez.

6.5 – Aydınlara, bilim insanlarına düşen çok yüksek bir görev vardır. Bu görev halkın içine girmek, onlara önderlik etmek, yol göstermek, onları aydınlatmak ve başarılı kılmaktır. Öyle sanıyorum ki her ülkede bilim insanlarının en insancıl, ulusal ve vatanî görevi yalnız ve ancak bu olabilir.

6.6 – Ey Atatürkçü! Bilgini paylaş, halkını bilgilerinle aydınlat. Öğrendiklerini başkalarına aktar, görev bil bunu kendine. Bir Atatürkçü şöyle düşünür: Nasıl ben başkalarından faydalanıyorsam, ben kendim de başkalarına faydalı olmalı, bildiklerimi onlara aktarmalıyım. Bir Atatürkçü bir eliyle alırken, öbür eliyle verir. Bu amaçla her ânı, her mekânı, her aracı, her fırsatı değerlendirir. Bir Atatürkçü boş durmaz, boş konuşmaz. O bilgi aktarıcıdır; o her yerde bu niteliğiyle belli eder kendini. Bulunduğu ortamda, konuşmayı, sohbeti bilimsel konu ve gerçeklere çekmek için fırsat kollar. Diğer bilgi sahiplerini de bu aktarıcılık görevine özendirir.

UYGULAMA

A) Konu ve Altbaşlıklar

Bilimcilik İlkesi’nin Bilim Adamları ve Uzmanlar” bahsini dikkatle okuduk. Atatürk burada bilimin ve uzmanlık bilgisinin, toplum yapısındaki yeri ve dolaşımı hakkında öğütler veriyor. Alt konular sırasıyla şöyledir:

– Devlet işleri ehline verilmeli,

– Doğru, iyi ve güzeli bulmak için bilim adamlarına, uzmanlara başvurmalıdır.

– Devlet adamları bilim adamlarından ve uzmanlardan yararlanmalıdır.

– Bakanlıklarda uzmanlar yol gösterici olmalıdır.

– Aydınlar ve bilim adamları halkla kaynaşmalı, halka önderlik etmelidir.

– Bir Atatürkçü bir eliyle alır, öbür eliyle verir.

B) Temel Kavramlar

Bilimcilik İlkesi’nin Bilim Adamları ve Uzmanlar” bahsinde karşımıza çıkan temel kavramlar şunlardır:

uzman, bilim adamı, sosyal bilimler

Aşağıda tanımlamaya, açıklamaya çalıştığım bu kavramları ne kadar iyi öğrenirsek, öğrendiklerimizi de unutmazsak, Atatürkçülüğü bir düşünce sistemi olarak o kadar kolay öğrenir, o kadar kolay anlatır, ondan o kadar fazla istifade eder, onu o kadar verimli işler ve geliştiririz. Başkalarına o derecede kolay anlaşılır şekilde anlatırız.

1) UZMAN

Belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan kimse. Eğer biri belirli bir alanda kendisine sorulan her soruya yeterli yanıtlar veriyorsa, o kişinin söz konusu alanın uzmanı olduğunu söyleyebiliriz. Çağımızda uzmanlık genellikle üniversitelerde lisansüstü eğitim görülerek elde edilmektedir. Ancak bu tür bir eğitim görmeden, pratik hayatta belli bir alanda uzun yıllara yayılan tecrübeler edinerek de insan uzmanlıkla kıyaslanabilir bilgi sahibi olabilir.

2) BİLİM ADAMI

Çok kısa bir tanımla “bilimsel çalışmalar yapan, bu işle uğraşan kimse”dir. Çalışmaları herhangi bir bilim alanıyla örneğin matematikle, fizikle, biyoloji ile, sosyoloji veya bir başkasıyla ilgili olabilir.

Bilim adamının kim olduğunu daha iyi öğrenmek için şu iki yazımı okumanızı tavsiye ederim:

BİLİM ADAMI KİMDİR, NASIL DAVRANIR, NASIL BİR YOL İZLER?

http://www.cihandura.com/index.php?option=com_content&task=view&id=581&Itemid=62

http://www.cihandura.com/index.php?option=com_content&task=view&id=681&Itemid=62

3) SOSYAL BİLİMLER

Konusu toplum ve toplumsal yönüyle insan olan bilimlerdir. “Sosyal” toplumla ilgili olan demektir. “Toplum” aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve ihtiyaçlarını sağlamak için işbirliği yapan insanların tümüdür. Örneğin Türkiye’de yaşayan yetmiş milyon insan bir toplumdur. Sosyal bilimlere şu örnekler verilebilir: Sosyoloji, tarih, ekonomi, siyaset bilimi, hukuk,antropoloji,…

C) Yardımcı Kavramlar

Atatürkçü düşünce sistemi insanın bireysel hayatıyla ilgili bazı esaslar koymakla birlikte, toplum hayatı ile çok daha fazla ilgilidir. Gerçekten, Atatürkçülüğün On İlkesi esas itibariyle toplum ve devlet hakkındadır. Bu sebepledir ki toplumsal yaşamla ilgili bazı kavramları, uzmanlık alanımız ne olursa olsun, genel anlamlarıyla öğrenmek zorundayız. Yoksa, Atatürkçü Düşünce’yi anlamakta zorlanırız, tam olarak anlayamayız; bu yüzden de gerçek bir Atatürkçü olamayız. Bilimcilik ilkesinin Bilim Adamları ve Uzmanlar” kesimi kapsamında bilmemiz gereken başlıca yardımcı kavramlar şunlardır:

ehil, kültür, proje

Bu kavramların anlamlarını ilgili sözlüklere bakarak, halk için yazılmış kitaplara, ansiklopedilere başvurarak öğrenebiliriz, uzmanlara sorabiliriz. Birkaç arkadaş bir araya gelerek, “imece” yoluyla araştırır, birbirimizi bilgilendirebiliriz.

C) Sorular

Bir Atatürkçü merak eder, sürekli sorar ve sorusuna yanıt arar. Öyleyse, siz de aşağıdaki sorular üzerinde kafa yorunuz. Siz kendiniz de, metnimizi okuyarak başka sorular oluşturabilirsiniz.

Her soruyu yanıtlamaya çalışınız. Size yol gösterecek, bilgi sağlayacak kaynaklara başvurunuz. Arkadaşlarınıza sorunuz, ortaklaşa yanıt arayınız, tartışınız. Bazı sorular için verdiğim ipuçlarını kullanınız. Çabalarınızı zamana yayınız, örneğin bugün, 2 soru üzerinde, yarın diğer 2 soru üzerinde durunuz, kalan sorular için de böyle yapınız.

Soruları, yanıtları çok iyi öğreniniz. Bunu sağlamak için geri dönüşler yapınız. Özet çıkarınız. Sorular ve yanıtların içerdiği bilgileri birbirinize anlatınız, başkalarına aktarınız.

1) Bir işi ehline vermemenin sakıncalarını maddeler halinde sıralayınız.

Bir iş ehline verilmezse pek çok sakıncalar ortaya çıkar, bunları genel olarak şöyle sıralayabiliriz:

– Devlet zarar görür. -O hizmetten faydalanan yurttaşlar zarar görür. -Bizzat ehil olmayan kişi zarar görür. Kötü isim yapar. Kötü örnek olur. Asıl yetenekli olduğu alanda çalışmadığı için zarara uğrar. -Ehil olmayan şahısla birlikte çalışanlar zarar görür. Üstleri iyi iş çıkaramaz, hizmet kalitesini artıramaz. Astları iyi iş yapamaz, iyi yetişmez.

Unutmayalım İsmet İnönü’nün şu güzel özdeyişini:

Bir toplumda en zararlı adam, ehliyetsiz olduğu halde yetki sahibi olandır.

2) Bilim adamlarına, uzmanlara başvurma dışında bir hareket bir Atatürkçü’ye neden dolayı yakışmaz?

3) Atatürk bilim adamlarından “sosyal bilimlerin güzel yönlerini kendisine göstermelerini” istemiştir. Bu davranışına dair hayatından örnek veriniz. 

4) Bugünkü Türkiye’de bakanlıkların bünyesinde uzmanlar kurulu var mıdır? Eğer varsa bunlar yeteri derecede etkin midir? 

5) Atatürk “aydınlara düşen bir görev halkın içine girmek, onlara yol göstermek, onları aydınlatmaktır” diyor. Size göre aydınlarımız onun bu öğüdüne ne derecede yerine getiriyor?

*6) Şu sözü somut örnek vererek açıklayınız: Bir Atatürkçü bir eliyle alırken, öbür eliyle verir.

Bir Atatürkçünün başta gelen niteliklerinden biri faydalı olmaktır: Hem kendine, hem başkalarına, hem milletine, hem de insanlığa… Bunun için çok iyi yetişmesi, kendini sürekli geliştirmesi gerekir.

O insanı, kendini, toplumu, insanlığı iyi tanır. Sorunlarını öğrenir, çözüm yolları bulur. İnsanın mutluluğu için çalışır. Böyle bir hayatı yalnız kendisi için değil, bütün yurttaşları için, herkes için ister, bu yolda çaba gösterir. Böyle bir hayat, örnek alınacak bir hayattır ve onu biz “Bir Atatürkçü bir eliyle alırken, öbür eliyle verir” benzetmesiyle ifade etmeye çalışıyoruz.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.