Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Altaylar Bir Bozkurt Bekliyor

0 13.942

Prof. Dr. Saadettin Yağmur GÖMEÇ

Türkler 16. asırdan beri bir dağınıklık içindeler. Bu sıralarda çöküşe geçen Osmanlı Devleti’nin durumu bir yana, Azerbaycan ve İran’daki Safevilerin hali de pek iç açıcı olmadığı gibi, kuzeydeki Türk toprakları Ruslarca işgale uğramış, Çin imparatorluğu da bir mızrak gibi Türk yurtlarının kalbine saplanmıştı. Dolayısıyla güçlü devlet yapılarını yitiren Türkler o çağdan bu güne değin bir türlü başını kaldıramadı.

Bir aralık Anadolu’da Mustafa Kemal’in hamlesi, sonra rahmetli Elçibey’in girişimleriyle Türk Dünyasında “Turan Ülküsü” yeniden canlandı ise de, bu iki büyük şahsiyetin hayatlarının kısa sürmesi ve devletlerini tam toparlayıp, çevreleriyle ilgilenmeye başladıkları esnada vefatları Türkler için bir talihsizlikti. Bu yüzden bütün Türklük âlemini beraber hareket ettirebilecek iki büyük insandan mahrum kalmak, Türkleri esen rüzgârların önünde sürükler hale getirdi.

Hâlbuki Türkler dünyanın en stratejik yerlerine sahip olup; siyasi, ekonomik ve askeri bütün politikalarda müracaat edilmesi gereken bir unsurken, peşlerine düştükleri birtakım güçlü ülkelerin dümen suyunda, ne yaptıklarını bilmez bir vaziyetteler.

Bir zamanlar, cihanın en kudretli devletlerini kuran bu milletin insanları elbette böylesi sıradan bir hayata layık değiller. Yeniden o güzel günlerin gelmesi hayali ile kendisini avutuyor. Esasında Türk Dünyasının her yerindeki insanların ortak görüşü; şu veya bu şekilde Türklerin birleşmesi yolunda iken, maalesef halkın gönlünden geçen bu muhteşem duygular, siyasetçiler veya Türk ülkelerini yönetenler tarafından dillendirilmiyor. Dünya Türkleri büyük bir özlemle ortaya çıkacak güçlü bir önderi bekliyor. Tıpkı Altaylar, Tuva, Hakas, Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin bir gün batıdan gelecek bir Türk beyinin başkanlığında muazzam bir kurultay yapmayı özledikleri gibi.

Evet, bu söylediklerimiz bir gerçektir. Doğu Türkleri bir gün, Türklerin içinden büyük bir kişinin çıkacağına ve bu önderin bütün Türkleri Altay’a çağıracağına, burada eski Türk usulüne göre yapılacak toplantıda hakan seçileceğine dair inanışlarını hala yaşatmaktadır. Dolayısıyla Türkler arasındaki bu birlik duygusunu fiiliyata geçirecek liderin öne çıkıp, insiyatifi eline alarak, onun-bunun uşaklığını yapmanın fayda vermediğini yüce Türk milletine göstermesinin zamanı gelmiştir.

İşte biz buna bağlı olarak diyoruz ki: Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazandıkları yıllarda pek çoğu Türkiye’de yapılan Türk Devletleri ve Toplulukları Kurultaylarına benzer bir toplantının, tabiî ki ilgili ülkelerin izni de alınarak, Altay Dağlarının eteğinde icra edilmesi gerekir.

Bu kurultayın Türk devletleri ve toplulukları arasındaki manevi bağı güçlendireceği gibi, ileriye dönük ciddi adımların atılmasının da yolunu açacağını sanıyoruz. Her şeyden önemlisi üç-beş milyonluk halkların bile Türk’e kafa tuttuğu şu günlerde bile, binüçyüz yıldır özlenen Türk Birliğinin gerçekleşmesi hususunda ciddi bir girişim olacaktır.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.