Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Altay’daki Pazırık Kültürü (M.Ö. VI-IV. Yüzyıllar)

0 12.932

Prof. Dr. Leonid MARSADOLOV

Pazırık Kültürü Olgusu

Arkeolojik bir kültürün başka bir kültüre dönüşümünü açıklamakta karşılaşılan sorunlar, arkeolojik incelemelerin en kompleks olanıdır. Kesin tarihler ve arkeolojik materyaller, Altay bölgesinde çok büyük niceliksel ve niteliksel değişimler olduğunu gösteriyor. Bu değişimler, hayati nitelikteki sosyal faaliyetlerin bütün alanlarında ve kara sınırlarının doğuya ve kuzeye kadar genişlemesi de dahil siyaset alanında yaşanan “büyük Pazırık gelişmelerini” kapsıyor. Hatta bu değişiklikler, ölülerin büyük, orta ve küçük boyutlara sahip yığma tepe şeklindeki mezarlara (tümülüslere) gömülme biçiminde bile kendisini gösteriyor. Bölgede ekonomik ve demografik değişiklikler meydana geldi; büyük ölçekli göçebe ekonomisi, topluluğun nüfusunda dramatik bir artışa ve topluluğun dünya görüşünün değişmesine sebep oldu. Eskinin ritüel merkezlerinin fonsiyonları sona erdi ve geyik taşları” (“olenniye kamni”) dikme geleneği kayboldu; bundan dolayı taş sanatı önemini yitirdi.

Kültürel geleneklerin çözülüşü, Altay bölgesinde, M.Ö. 6’ncı ve 4’ncü yüzyıllar ila 8’nci ve 7’nci yüzyıllara ait anıtlar karşılaştırıldığında rahatlıkla gözlenebilir. M.Ö. 8’nci ve 7’nci yüzyıllarda kendi etnik yapıları içinde heterojen olan kabileler, genellikle ölülerini, antik zemin düzeyine veya daha ziyade derin olmayan mezarlara gömüyorlar ve cesedin başını da kuzeybatıya çeviriyorlardı. Onlar mezara ölüyle birlikte kilden yapılmış kaplar da koyuyorlardı. Atlar insandan ayrı olarak gömülüyordu. Bu dönemde Altay’daki kabilelerle Orta Asya ve Yakın Doğu halkları arasında istikrarlı ilişkiler kurulmuştu.

M.Ö. 6’ncı yüzyılın ilk yarısında, yeni bir ölü gömme biçimi, Bashadar Tuekta’nın büyük ve küçük tümülüslerinde de görüldüğü üzere, Altay bölgesinde benimsendi. Pazırık halkının ataları olan ve bölgeye dışardan gelen göçebeler, kendi geleneksel ritüellerini de Altay’a getirdiler. Bu gelenekler ve adetler, ölünün başının doğuya döndürülmesini; ölünün silahlarıyla birlikte gömülmesini; ölüyle birlikte atının da aynı mezara gömülmesini; tümülüs içindeki ahşap yapılar (çerçeve); yüksek boyunlu kaplar; her iki tarafın ucunda geniş yuvarlak parçayla ve iki deliğiyle atın ağzına tam olarak oturan gemleri; Yakın Doğu’nun hayvan motiflerini de (griffin denilen ve yarısı aslan, yarısı kartala benzeyen ejderha ve aslan) kapsıyordu. Antropologların, bu bölgede hem Yakın Doğu hem de Orta Asya tarzındaki Europoidlerin mevcudiyetine işaret ettikleri belirtilmelidir.

Yukarıda bahsedilen kültürel unsurların ve onların belirme biçimlerinin, erken döneme ait Altay anıtlarında veya Avrasya steplerinde herhangi bir kültürel veya genetik kökleri yoktur, buna karşılık benzer kültürel işaretlere ve kalıntılara, Türkiye’deki daha erken bir döneme tarihlenen Gordion tümülüslerinde rastlandı.

Yakın Doğu’daki Kimmerlerle İlgili Kısa Bilgi

M.Ö. 8 ila 7’nci yüzyıllarda Küçük Asya’da ve Yakın Doğu’da birçok bağımsız devlet kurulmuştu. Bunlar arasında Asurlar, Babiller, Urartu, Frigya, Lidya, Suriye, Filistin, Mana ve Media Devleti de bulunuyor. Bu devletler birbirleriyle sürekli savaşıyorlardı ve söz konusu devletler arasında o dönemin en kudretli süper devleti olan Asurlar, hakim bir konumda bulunuyordu.

Bu bölgenin yerli halkına ek olarak, M.Ö. 8’nci ve 7’nci yüzyıllarda bölgeye gelen ve sürekli hareket halinde bulunan Avrasya göçebelerinin nispeten küçük akıncı birlikleri de büyük bir rol oynadı: İlk olarak Kimmerler ve sonra da M.Ö. 7’nci yüzyılın 70’li yıllarında İskitler (Sakalar) ön plana çıktılar.[1] Bağımsız etnik bir grup olarak Kimmerler ve İskitlerin varlığı Asur[2] ve Yunan[3] yazılı kaynaklarınca da doğrulanıyor. Buna ek olarak Herodot, Kimmerlerle İskitlerin birbirleriyle savaştığını ve dönemsel olarak birinin diğerini bölgeden sürüp çıkarttığını yazıyor.

Daha sonra bu göçebeler, önce antik dönemin Yakın Doğu’daki egemenleri için ve daha sonra da Yunanlılar için çalışan zanaatkarlara ve cesur tüccarlara dönüştüler. Bu göçebelerin bir kısmı, çeşitli hükümdarların, hukuk ve düzeni sağlayan muhafız birliklerine katıldılar. Ayrıca onlar, küçük devletlerin müttefikleri olarak veya başka sebeplerle sınır muhafızı olarak da hizmet ettiler. Şüphesiz ki, Kimmerler ve İskitlerin tüccar olmalarının kendilerine özgü sebepleri vardı: Belki de onlar, doğudaki zengin egemenlerin aleyhine zenginleştirebilirlerdi.

M.Ö. 714 yılında Urartu Kralı I. Rusa, Trans Kafkasya’da bulunan Gamir(ra) ülkesinde Kimmerler tarafından bozguna uğratıldı. Kimmerler Urartu Devleti’ni yıkmadılar, fakat kısa bir süre için de olsa, Kimmerler Küçük Asya’nın doğusunda etrafa korku saçan bir güç haline geldiler. Yazılı kaynaklardan ve arkeolojik kalıntılardan, Kimmerlerin Frigya Krallığı’na karşı verilen savaşların aktif bir katılımcısı olduğu biliniyor. Gordion tümülüsündeki NN, W, Q, KIII adı verilenler ve diğer tümülüslerin en eski tarihli olanları, M.Ö. 750 ila 710 yılları arasında yapılmıştır.[4] Ölü gömme biçimi ve bu tümülüslerdeki ahşap yapılar, M.Ö. 7’nci yüzyıl olarak tarihlenen bu tarzdaki anıtmezarlara benziyor ve bu tümülüsler, Amerikalı arkeologların Kimmerler dönemi olarak tarihledikleri bir mezarlıkta bulunuyor. Kimmerlerin Gordion yakınlarını mekan tuttuklarını destekleyen kanıtları gözden ırak tutmamak kaydıyla, bu bölgenin göçebe kabilelerin birçok neslince de mekan tutulmuş olmasının mümkün olduğu söylenebilir. Bütün ihtimaller göz önünde bulundurularak, Gordion altkıtasına yerleştikten sonra Kimmerlerin, Frigya krallarıyla eşit bir statüde olduklarını göstermek için, kendi hükümdarlarının ölülerini tümülüs denilen büyük yığma tepelere gömmeye başladıkları ve tümülüslerin içine Friglere, İyonlara ve Asurlulara ait çanak çömlek koydukları söylenebilir. Hatta onlar usta Frig mimarlarıyla, tümülüslerin inşası için anlaşmış bile olabilirler (KY, B, Z ve J Tümülü).

Lidya tarihine dair öğrendiğimiz ilk olay, M.Ö. 7’nci yüzyılın başında, buraların Kimmerler ve Thracian kabilelerinin istilasıdır. Muhtemelen bu istila sebebiyle Lidya Devleti’nde yeni bir hanedanlık kuruldu. Yeni hanedanlığın ilk kralı olan Gygges (Guggu), krallığını, M.Ö. 692 yıllarında, Kimmerlere karşı inatçı ve şiddetli bir mücadeleden sonra ve Asur Kralı Asurbanipal’ın yardımıyla geri aldı. Lidyalılar Asur kralına, Kimmerlerden esir alınmış olan iki kişiyi hediye olarak gönderdi.

M.Ö. 7’nci yüzyılın ortalarında Kimmerler ve İskitler Küçük Asya’nın farklı bölgelerini işgal ettiler, fakat bu iki kavmin kendi arasındaki mücadele de devam etti. Kimmerler ağırlıklı olarak, Frigya’nın batı bölgelerinde (yani modern Türkiye’de) yaşadılar. M.Ö. 679 yılında Kimmerler düşmanlarına yani doğuda Asurlulara ve batıda da Lidyalılara karşı savaştılar: İskitler Kimmerlerden daha doğuda, Urmiya gölünün bulunduğu bölgede (modern İran) yaşıyorlardı ve Mana ve Media gibi Yakın Doğu’daki diğer devletlerle sık sık anlaşmalar yapıyordu. Bazen Asurlulara de destek veriyorlardı.

M.Ö. 650 ila 640 yılları arasında Kimmerler Lidya’yı iki kez işgal etti. Kral Gigges savaş meydanında öldürüldü ve zamanla Kimmerler Efes ve Lidya’nın başkenti Sard da dahil ülkenin büyük bir kısmını hakimiyeti altına aldı. Lidya’nın yeni kralı olan, Gigges’in oğlu Ardis’in hükümdarlık döneminde, göçebeler, şehri kuşatan surlar hariç Sard’ı tekrar ele geçirdiler. Muhtemelen bölgedeki Kimmer etkisinden dolayı, Sard ve Efes’te göçebe sanat üslubunu yansıtan objeler bulundu.

M.Ö. 615’de Kral Kiaxar’ın öncülüğündeki Medler Asur sınırı yakınlarına geldiler ve M.Ö. 614 yılında Asur illerine girdiler. M.Ö. 605 yılında Asur askerleri nihayet Karkamış yakınlarında, yukarı Fırat bölgesinde bozguna uğratıldı ve Asurlular yıllarca bozgun durumunundan kurtulamadılar.

M.Ö. 7’nci yüzyılın sonundan 4’ncü yüzyılın başına kadar olan dönemde tarih, Küçük Asya ve Yakın Doğu’da yeni süper devletlerin ortaya çıkışına tanık oldu. Bu yeni güçler, yani Medler ve Lidyalılar, yeni düzeni muhafaza edecek kadar kendilerini güçlü hissettiler ve bir zamanlar müttefikleri veya düşmanları olan kavimleri (militan Kimmerleri veya İskitleri) rahatsız etmemek için özel bir gayret gösterdiler. Medler Kimmerlere karşı İskitlerle ve Lidyalılarla ittifak kurdu.

M.Ö. 7’nci yüzyılın sonunda veya 6’ncı yüzyılın başında Lidya Kralı Alyattes, “Kimmerleri Asya’dan kovdu.”[5] “Kovmak” kelimesi, Kimmerlerin yok edildiğini göstermiyor, daha ziyade onların Küçük Asya’dan başka topraklara sürüldüğü anlamına geliyor.

Daha önce sözü edilmiş olan kültürel unsurların, Altay’ın en eski anıtlarında veya Avrasya steplerinde herhangi bir kültürel veya genetik kökü yoktur, fakat bu unsurlara, Türkiye’deki daha erken döneme ait Gordion tümülüslerinde rastlandı.

Altay ve Gordion Tümülüslerinin Karşılaştırılması

1950 ila 1969 yılları arasında, Gordion’da bulunan farklı boyutlarda, farklı yapılış tarzında ve farklı ölü gömme biçimine sahip 21 tümülüsde kazı çalışmaları yapıldı.[6] Ölülerin başlarının batıya çevrilmesi eğilimi, M.Ö. 750 ila 710 olarak tarihlenen en eski tümülüsler arasında (NNW, Q, KIII, vs.) hakim bir karakterdir. Ölülerin başlarının, kuzeye hafif bir sapmayla doğuya doğru çevrilmesi (ki bu durum, ölülerin başlarının, MM olarak adlandırılan en büyük tümülüse doğru çevrilmesiyle açıklanıyor), bir başka tümülüs grubunun (M.Ö. 696 olarak tarihlenmiş olan NNMM, KY; M.Ö. 680-650 olarak tarihlenmiş olan N; M.Ö. 650 olarak tarihlenmiş olan H; M.Ö. 630 olarak tarihlenmiş olan B ve M.Ö. 620-600 olarak tarihlenmiş olan J) hakim bir karakteridir. Bu son tümülüs grubu ile, M.Ö. 6’ncı yüzyıla ait Altay tümülüsleri arasında bir çok paralellikler vardır. NN, KY, B ve Z olarak adlandırılan tümülüslerin çapı 60 metre ve yüksekliği de yaklaşık 3.5 ila 7.5 metre arasındadır. Bu boyutlar Bashadar2 ve Tuektal’deki tümülüslerin boyutlarıyla benzeşiyor. Gordion tümülüsünde ölünün hangi tarafa döndürüldüğü bilinmiyor çünkü tümülüs feci bir şekilde yağmalanmış. Son tümülüs grubu M.Ö. 600 ila 540 olarak tarihlenmiştir (NN, S3, S2, KII, C) ve ötekilerden tümülüslerin daha küçük boyutta olmasıyla ayrılıyor.

Amerikalı araştırmacılar Gordion’daki tümülüs yapma tarzını, özellikle de Z tümülüsünün yapılış biçimini, Pazırık tümülüsleriyle karşılaştırıyorlar. Şu noktayı belirtmek gerekir ki, M.Ö. 455 ile 406 tarihleri arasında yapılan beş büyük Pazırık tümülüsünde görülen mimari ayrıntılar, M.Ö. 585 ile 570 yılları arasında Bashadar ve Tuekta’da yapılan büyük tümülüslerde de bulunuyor.[7] Gordion’daki (M.Ö. 750-600) paralel tümülüs geleneğinin, Altay’daki büyük tümülüslerde de (M.Ö. 585-500) bulunduğu burada belirtilmelidir (Şekil 2).

  1. Mezar Odalarının Mimari Özellikler; Genellikle tümülüsün ortasında, derin kazılmış dikdörtgen biçiminde geniş bir mezar çukuru açılır (mezar odası) ve bu çukurun tabanı ve tavanı ahşaptan bir çerçeve ile kaplanır. Mezar odasının tabanına ve odanın duvarlarıyla ahşap çerçeve arasına taşlar konur. Bazen bu mezar odasının köşelerine ve ortasına, ahşap çerçevenin tavanını desteklemek için düşey olarak dikmeler konur. Ölünün konduğu bu odanın üzerine kilden ve taştan bir tepe yığılır.
  2. Gömme Biçimi: Erkek cesedi, ahşaptan bir lahit içinde, odanın güneye bakan duvarı boyunca uzanan ahşap çerçevenin yanına konur; veya ölü lahitsiz olarak kuzey duvarı boyunca uzanan ahşap çerçevenin yanına konur. En temel özelliklerden birisi, ölünün başının doğuya doğru döndürülmesidir (Şekil 2: 10,11,13,14).
  3. Atlar: Atlar, ölüyle birlikte aynı mezar odasına konur ve odanın üzeri taşlarla örtülür.
  4. Kilden Çanak Çömlekler: Gordion tümülüsünde (W, G, H, B, J, S2) ve Bashadar tümülüsünde (NN 10,1; Şekil 2: 15; 7 ve Şekil 6) uzun boyunlu ve yuvarlak gövdeli kilden çanakçömlekler bulundu. Vysokaya mezarlığında[8] ve öteki mezarlıklarda bulunan Kimmerlere ait çanakçömlekler de bu üsluba sahiptir.
  5. X ve öteki tümülüslerde bronz at nalları ve yular ve gemler bulundu (Şekil 2: 8, 17). M.Ö. 620-600 olarak tarihlenen J tümülüsünde demir ve bronzdan yapılmış yuvarlak gem uçlarının kalıntıları bulundu. Bashadar2,10; Tuekta 1 ve Aragol’da (Şekil 2: 9,18) M.Ö. 6 yüzyıl olarak tarihlenen Altay tümülüslerinde de benzer gemler bulundu.
  6. Hayvan Motifleri: Ahşap nesneler hayvan üslubunda yapılmıştı, örneğin Gordion ve Altay’da geyik, aslan, griffin ve geometrik figür motifleri bulundu.[9]
  7. Küçük tahta tabletler: Altay’da bulunan ve M.Ö. 6’ncı ve 4’ncü yüzyıl olarak tarihlenen küçük tahta tabletlerin, Altay’daki daha erken dönemlere ait tümülüslerde bir örneği daha yoktur, fakat bunlara Gordion tümülüslerinde de rastlandı.[10] (Şekil 2: 7,16)

Bu paralellikler Altay ile Gordion halkı arasında derin bağlantılar olduğunu gösteriyor.

Gordium’dakiler gibi bu tarzda yapılmış Kimmer tümülüsleriyle Ukrayna’daki 5 numaralı Vysokaya Mogila mezarı Altay’dakiler arasında şu benzerlikler vardır: Ölünün başının doğuya döndürülmesi; mezarlıklarda ahşap yapıların mevcudiyeti; kilden çanakçömleklerin biçimi ve üzerindeki süsleme tarzı; ölünün hançer, içinde okların bulunduğu sadak veya kemikten yapılmış ok uçlarıyla birlikte gömülmesi; ölünün başında bir tacın bulunması; duvarların kille kaplanması ve mezarlıkların diğer önemli görünümleri (Bashadar’da 9 numaralı tümülüs; mezar odasının duvarları pişirilmiş kille kaplanmıştır; Bashadar1’deki ok uçları).[11]

Bundan dolayı, bazı araştırmacılar, göçebe kavimlerin zorla ve hileyle yavaş yavaş Küçük Asya’dan çıkartıldıktan sonra, bu kavimlerin TransKafkasya’ya, Karadeniz’in kuzeyindeki bölgelere ve Doğu Avrupa steplerine dağıldıklarına inanıyorlar. M.Ö. 4’ncü yüzyılın ilk çeyreği, bu döneme ait arkeolojik anıtmezarların sayısında azalmanın da gösterdiği üzere, İskit tarihi bakımından “karanlık zamanlar”dır.[12]

Kimmer savaşçılarının temel özelliklerinden birisi, bazen hafifçe alna düşürülen uzun ve sivri savaş başlıklarıdır. Yunanlılara ait ünlü bir çömleğin üzerinde “KiMerios” (Şekil 3: 3) yazısı vardır ve bir Etrüsk vazosu üzerinde de at sırtında iki savaşçı, gerilmiş yay ve okla birbirlerine dönmüş bir halde görülüyor (Şekil 3: 1). Her iki vazo M.Ö. 4’ncü yüzyıl olarak tarihlenmiştir, fakat bunların daha erken döneme ait motiflerin kopyaları olma ihtimali de mevcuttur.

Ukok Platosu’ndaki tümülüslerin kazıları sırasında keçeden başlıklar bulundu (Şekil 3: 68).[13] Bu başlıklar, üste doğru hafifçe genişleyen bir görünümdedir ve başlıkların üstü, kuş başları, dağ yılanları veya karaca motifleriyle süslenmiştir. Yazılı kaynaklarda, Kimmerlerle Amazonların adı birlikte anılmaktadır. AkAlakha 1’in N1 adı verilen tümülüsünde bulunan bir levha üzerinde silahlı adamlar ve bir kadın, belki de bir Amazon’un (?), benzer sivri uçlu başlık giymiş olarak resmedilmiştir. Muhtemelen Ukok başlıkları, yukarıda bahsedilen başlıklara şekil olarak en yakın olanıdır. Sakaların giydiği sivri uçlu başlıklar, M.Ö. 6’ncı yüzyıla ait olan Behistun taş kabartmalarında (Şekil 3: 4) ve M.Ö. 5’nci yüzyıla ait olan Persepolis kabartmalarında (Şekil 3: 2) resmedilmiştir.

Issık tümülüsünde bulunan sivri uçlu külahlar[14] görünüm olarak, Ukok ve Kimmer başlıklarına benziyor ve bu başlık, yaprak biçimindeki ok uçları ve dört sembolik okun semantik olarak kompleks kompozisyonu, Kimmerlerin erken İskit döneminin özelliğidir (Şekil 3: 5). “Issık’ın Altın Adamının” aslında bir kadın amazon olması oldukça güçlü bir ihtimaldir.[15]

Türkiye’deki ve Altay’daki anıt mezarlar arasında yaklaşık 4.000 kilometrelik uzun mesafe, akıl erdirilemez bir engel olarak düşünülmemelidir ve bu durum söz konusu dönemde bu iki bölge arasında halihazırda aktif bir ticaret bulunduğuna delil oluşturabilir. Göçebeler bu mesafeyi bir ile iki yılda katediyor olabilirler. Tarihi olarak, 5.000 veya 6.000 kilometreye ulaşan daha uzun mesafelerin yürüyerek aşıldığı vakalar biliniyor. M.Ö. 4. yüzyılda Makedonya Kralı Büyük İskender Yunanistan’dan Hindistan’a kadar uzanan büyük bir mesafeyi yürüyerek katetti. M.S. 13’ncü yüzyılda Rus tarihinde tespit edildiği üzere Moğollar veya Tatarların, Moğolistan’dan Macaristan’a kadar uzanan büyük mesafeyi katettikleri de biliniyor.

Benim görüşüme göre, yukarıda bahsedilen paralellikler Altay’la Gordion nüfusu arasında derin bir ilişkinin mevcudiyetini göstermektedir. Göçebe kavimlerin liderleri, Orta Asya’ya muhtemelen Gordion’dan veya Küçük Asya’daki Gordion’a yakın bölgelerden geldiler ve Altay’ın Tuekta ve Bashadar’da bulunan en verimli vadilerini işgal ettiler. Tuekta’nın en erken döneme ait tümülüsleri, Altay’ı doğudan batıya ve kuzeyden güneye kesen ana Altay kavşağı (Chuyskaya Yolu) boyunca yer alıyor. Orta Asya ve Küçük Asya’nın getirdiği yenilikler; uzun boyunlu çömlekler, taştan tütsü fincanları, bağlantı noktaları düz miller ve büyük halkalardan oluşan gemler, Asur tarzında dikdörtgen biçiminde altın kalkanlarla birlikte farklı biçimlerdeki demir silahlar, hayvan motifleri (yani, arslanlar, griffinler, fantastik hayvanlar ve diğerleri) ve nilüfer motifleri. Bunların hiç biri, daha önce Altay Dağları’nda görülmemişti. M.Ö. 6’ncı yüzyılın ilk yarısında, çok sayıda demir obje aniden Altay anıt mezarlarında görünmeye başladı (Tuekta 1).[16] Bashadar 2’de (M.Ö. 6’ncı yüzyılın ilk yarısı olarak tarihlendi), Yakın Doğu’ya ait bir yün halının parçalarıyla birlikte bir eyer kaşı bulundu.[17]

Savaşçı özelliğe sahip yeni bir kavmin ortaya çıkışı, Altay’ın farklı bölgelerinde M.Ö. 6. ve 5. yüzyıllarda farklı kökenden çok sayıda topluluğa sahip bir toplumun ortaya çıkmasına sebep oldu.[18] Etnogenetik tablo kesinlikle yukarıda tanımlanandan daha kompleksdi ve Orta Asya ve Çin’in daha uzak bölgeleriyle ve Kazakistan’ın güneydoğusuyla da belli bir ilişki biçimi geliştirildi.

Altay bölgesinde “İskitler” döneminde, ölünün gömülmesi bakımından tümülüs içindeki mezar odasının güney tarafının önemi, birçok durumda kuzey tarafına nazaran daha karakteristiktir. Hem büyük hem de sıradan tümülüslerde ölüler, mezarlık odasının güney tarafına, atlar ise kuzey tarafa gömülmüşlerdir. Muhtemelen, KuzeyGüney hattı boyunca yeralan tümülüsler zinciri, birçok durumda (Tuekta, Pazırık, YustydXII vs. tümülüsleri) güneyden şekillenmeye başladı. Bu iddiaya, en erken döneme ait tümülüslerin, mezarlık alanının güney kesiminde bulunması (veya büyük bir mezarlık alanının güney kesiminde küçük bir tümülüs zincirinin oluşması) gerçeği de bir kanıt oluşturuyor. Mezarlıkların topografyasının analizi, bir başka sonuca ulaşmaya da imkan tanıyor: En eski tümülüsler, mahal olarak hakim bir konumu işgal ediyordu ve eğer kabartmalar imkan tanırsa, tümülüsler, en üst basamağın güney köşesine yapılıyordu (Pazırık, Berel vs.). Büyük tümülüsler, muhtemelen, yalnızca ölünün gömüldüğü yer değildi, aynı zamanda ticaret güzergahları boyunca topografik dönüm noktalarını ve tümülüsün ait olduğu kavmin işaretlerini de taşıyordu.

1924’te Rusya Müzesi’nin (şimdi Devlet Etnografya MüzesiSt. Petersburg) Etnografya bölümünün Altay’da S. I. Rudenko’nun başkanlığında yaptığı kazılarda, Altay’ın kuzeydoğu bölgesinde, YanUlagan nehrinin 1.5 kilometre kuzeyinde, Pazırık’ın doğal sınırları içinde bir grup büyük taş tümülüsler bulundu. Tümülüslerden birisinde, Pazırık’ın birinci tümülüsünde 1929’da, Altay kazı heyetinin başkanı S. I. Rudenko’nun talimatıyla, M. P. Griaznov’un ekibince kazı çalışmaları yapıldı. 1947 ila 1949 yılları arasında IIMK’nın ve Devlet Hermitage Müzesi’nin Altay Dağı arkeoloji kazı ekibi S. I. Rudenko’nun başkanlığında, Pazırık’taki geriye kalan 4 büyük tümülüsü gün ışığına çıkarma çalışmalarına devam ettiler ve araştırmalarını tamamladılar. 1947 ila 1948 yılları arasında ikinci tümülüste, 1948’de üçüncü ve dördüncü, 1949’da beşinci tümülüste ve 6, 7 ve 8 sayılarıyla adlandırılan üç küçük tümülüste kazı çalışmaları yapıldı.[19] İkinci tümülüs, Pazırık’ta dağlar arasındaki dar alanda, taraçanın güney köşesinin yakınlarındaki en yüksek basamakta bulunuyor. Bu tümülüs, Pazırık’ın doğal sınırlarının hem güney hem de kuzey ucundan çok rahat görülebiliyor. Bu tümülüs, morenin en üst bölgesine yapılmış, birinci tümülüs ise daha kuzeye ve daha aşağıda bulunan bir bölgeye yapılmıştır. Ve daha da aşağıda ve 120 metre kuzeyde dördüncü ve üçüncü tümülüs bulunuyor. 5’nci tümülüs doğal sınırın güney girişinin yakınlarında küçük ayrı bir bölgeye inşa edilmiştir. Bu tümülüs, ikinci tümülüsten 30 metre daha aşağıda ve 460 metre güney doğudadır.

Tümülüsler yığma taştan yapılmıştır (Şekil 8). Taştan oluşturulmuş tepeler, ısıyı çok az iletirler ve bu da havadaki ve yağışlardan kaynaklanan nemin yoğunlaşmasına neden olur. Tümülüs zemininden sızan su daha sonra mezarlık odasının içine de sızar. Suyun donması, yığma taş tepenin altında cam gibi buzdan bir permafrost tabakasının oluşmasını sağlar. Tümülüslerin eski devirlerde soyulduğu (yağmalandığı) gerçeği de mezarlık odasının donma sürecini etkilemiştir. İşte bu yüzden, buzlanmanın oluşumunu iki aşamaya ayırmak gereklidir: doğal olan (buz temiz ve şeffaftır) ve yağmadan sonra oluşan, yapay olan (buz sarı ve bulanıktır). Bütün bu faktörler, bulundukları mekanda atların ve insanların mumyalarının ve çeşitli nesnelerin korunması için benzersiz koşullar oluşturmuşlardır.

1950’de Bashadar’daki iki büyük tümülüste ve 1954’te Tuekta’daki iki büyük tümülüste Rudenko’nun başkanlığındaki bir ekip tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır. Keçeyle kaplanmış ahşap bölmeler, kurban edilmiş atlar, ahşap devasa tabutlar, aralarında dövmelerle kaplı bir erkek cesedinin de bulunduğu yapay olarak mumyalanmış ölülerin kalıntıları ve kenevir içmekte kullanılan aletlerin kalıntıları, sayısız arkeoloji kitabını süslemiştir. Mezarlık odalarında bulunan organik kalıntılar; zengin motiflerle süslü deri, tekstil ve tahta levhaların kalıntılarını da içeriyor.[20]

Hermitaj Müzesi ekibinin 1980 ila 1995 yılları arasında Altay’da yaptığı arkeolojik araştırmalardan sonra, bu iki tümülüs alanını karşılaştırmak mümkünmüş gibi görünüyor. 1985 ila 1986 yılları arasında iki tümülüs (NN 9 ve 10, Şekil 45), bir mezarlık odası ve bir taş anıtta kazı çalışmaları yapıldı.[21] Mezarlıkların çapı yaklaşık 14 metre ve yüksekliği de yaklaşık 0.5 metredir. Her tümülüste, mezarlık odasına bir erkek cesedi, başı doğuya dönük olarak ve ceset sağ tarafına döndürülerek bırakılmıştır. Bashadar’daki tümülüslere ilişkin araştırmalar, Pazırık kültürünün en eski dönemine ait tümülüslerin kimliğini saptamak ve tanımlamak amacıyla yapıldı. Bunlar M.Ö. 6’ncı yüzyıl olarak tarihlendi.

Şimdi bu arkeolojik site, yüzlerce kurgan ve çok sayıda yerleşim yerinin kazısından öğrendiğimiz Pazırık kültürüne adını veren site vazifesini görüyor.

Beş büyük tümülüsün (çoğunun kazısı yapıldı) dendrokoronolojik analizi, bunların birbirlerinden yaklaşık 50 yıl arayla yapıldığını gösteriyor. Buna karşılık bu mezarlıkların kesin tarihi, neredeyse bunlara dair ilk verilerin yayımlanmasından bu yana sürekli tartışma konusudur.[22]

Pazırık ve Yedi Kardeş (Sem’ Bratiev) Tümülüsleri

Altay bölgesindeki Pazırık tümülüslerinden elde edilen materyallerle, Kuban nehir bölgesinde bulunan ve V. G. Tizengauzen tarafından 1875, 1876 ve 1878 yıllarında kazısı yapılan Yedi Kardeş tümülüslerinden elde edilen materyallerin karşılaştırılması, daha umut vaad ediciymiş gibi görünüyor. Bir çok araştırmacı (S. V. Kiselev, S. I. Rudenko, M. I. Artamonov, G. Azarpai, L. S. Marsadolov vs.) bu arkeolojik sitelerden elde edilen bazı nesneler arasındaki benzerliğe dikkat çekiyorlar. Pazırık ve Yedi Kardeş tümülüsleri arasındaki benzerlik, herşeyden önce kendisini, koşum takımları, araçgereç gibi nesneler üzerindeki motiflerin üslubunda ve kompozisyonunda gösteriyor.

Yalnızca başka başka motifler değil, Pazırık ve Yedi Kardeş tümülüslerinde bulunan levhalarda hayvanların birbiriyle kavgasının resmedilme tarzı da benzeşiyor. Bazen, hayvanların birbirlerine uyguladığı işkenceyi veya birbirlerine karşı geliştirdikleri savunmayı resmeden kompozisyonlar arasında farklılıklar var, fakat aynı motife sık sık rastlanabilir: Kanatlı bir kaplan, arkaya kıvrık uzun boynuzları olan bir dağ keçisine veya uzun boynuzlu bir geyiğe işkence yapıyor; “kedi” bir karacaya ya da geyiğe saldırıyor. Hayvanların çoğu, otçul hayvanların sırtından sıçrarken ve onların boyunlarına, kürek kemiklerinin ortasına saldırırken resmediliyor. Hayvan motiflerinin dış hatlarının ortak oluşu ve daha küçük ayrıntıların resmedilmesi başın, bacakların, kolların durumu gibi bakımından da benzerlikler var (Şekil 9).[23]

Bu bölgelerin; ki, bu iki bölgenin arasındaki mesafeye hemen hemen eşdeğer bir mesafede bulunan İran’ınAchaemenid dönemiyle doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı olduğu su götürmez bir gerçektir. Yağma edilmiş olmalarına rağmen Altay ve Kuban’daki tümülüslerde, İran’da veya eski Yakın Doğu’nun İran’a komşu olan bölgelerinde bulunan ve Achaemenid kültürünün büyük etkisi altında olan esnaf ocaklarında üretilmiş bazı nesneler bulundu: 1) Yedi Kardeş Tümülüslerinin dördüncüsünde, ucunda kanatlı bir keçi motifinin bulunduğu büyük gümüş bir rhyton (hayvan, kadın ya da mitolojik bir karakterin başıyla süslü, içki kabı olarak kullanılan boynuz); 2) üzerinde altın boynuzlu tepeli bir Asya karacası motifi olan bir çömlek kulpu, Altay bölgesinde Bukhtarma nehrinde bulundu; benzer çömlek kulpları İran’da oldukça geniş bir sahaya yayılmıştır ve öteki şeylerle beraber benzer bir çömlek kulpu Amuderya deltasında bulundu; 3) Pazırık2 tümülüsünde üzerinde bir keçi ve bir aslan motifinin bulunduğu gümüş bir kemer tokası 4) Pazırık2 tümülüsünde kilim tarzında rengarenk yünden elbise (panço); 5) Pazırık5 tümülüsünde, dizi dizi yürüyen aslan ve buhurdan yakınında duran avcı görünümlü soylu kadın figürlerinin bulunduğu “kareli” yün elbise, vs.

Pazırık5 tümülüsünde bulunmuş dokumalar üzerinde “üçgenlerden” oluşturulmuş bir çerçeve içinde resmedilmiş aslan motifleri, M.Ö. 5’nci yüzyıla ait Susa’daki bir saray duvarında (Şekil 10) bulunan renkli sırla kaplanmış levhalar üzerine resmedilmiş aslan motifine çok benziyor. Yalnızca hayvan şekilleri bakımından, yani başın, gövdenin, kuyrukların konumu değil, aynı zamanda küçük ayrıntılar yani tüylerin, gövdeye ait kasların, yuvarlakların, kavislerin çizimi bakımından da oldukça büyük benzerlikler vardır (güneşe veya aya ait işaretler mi?). Muhtemelen Altay ve Kuban’daki arkeolojik sitelerde bulunan levhalarda resmedilen hayvanlar arası kavgalara ilişkin bazı enstantenelerin kökeni, İran’daki prototiplerde, özellikle de eski Persepolis’de bulunan rölyeflerindeki figürlerde bulunabilir.

Pazırık tümülüsleriyle Yedi Kardeş tümülüsleri arasındaki bazı benzerlikler, mezar odalarının inşa biçimi, ölülerin ve atların gömülmesinde takip edilen metotta da gözlenebilir. Altay ve Kuban nehri civarındaki bölgelerde atlar, ölülerden demir ya da tahta çubuklarla ayrılıyordu, fakat genellikle her ikisi de aynı mezar odasına konulmuşlardır. Ölen kişi sırt üstü uzatılıyor, ölenin başı da doğuya döndürülüyordu. Mezar odaları ağaçtan kirişler veya kütüklerle kaplanmıştı. Mezarlık tepesinin altında, büyük taşlar vs. den oluşmuş ve tepeyi ayakta tutma amacına yönelik yapılar da vardı. Ne yazık ki, çok fazla yerel özellikler de var. Yedi Kardeş tümülüslerinde görülen yapı tarzının kökeni, kısmen daha erken dönemdeki Kuban tümülüslerinde, Pazırık tümülüslerinde ve erken dönemdeki Tuekta tümülüslerinde bulunabilir.

Objeler, motifler ve tümülüslerin yapı tarzı arasındaki benzerlikler, yalnızca bütün Pazırık ve Yedi Kardeş tümülüslerinde değil, aynı zamanda esas olarak, her iki gruba ikinci ve birinci Pazırık tümülüsleriyle dördüncü ve ikinci Yedi Kardeş tümülüsleri ait en erken dönemdeki eşyalar arasında da gözlenebilir. Yalnızca üçüncü ve altıncı Yedi Kardeş tümülüslerinde bulunmuş bazı ithal objeler üzerindeki motifler (bir Yunan kılıcının kabzası, İyonya’dan bir altın yüzük) Pazırık’ta bulunmuş objeler üzerindeki figürlere benziyor. Bu tür objeler çok değerlidir ve bir kişiden diğerine el değiştirebilir.

Yedi Kardeş tümülüslerinde bulunan nesneler ve bunların tarihini belirleme sorunu, İskit ve Yunan kültürü üzerine çalışmalarıyla ün kazanmış araştırmacıların birçok çalışmasında ilgiyle üzerinde durulmuş konulardır. Kabaca, bu tümülüsler geçici olarak iki grupta toplanabilir: erken dönem (Dördüncü, Beşinci ve İkinci tümülüsler) ve geç dönem (Altıncı, Yedinci, Birinci ve Üçüncü tümülüsler). Yedi Kardeş tümülüslerinde bulunan materyallerin en eksiksiz analizi A. K. Korovina tarafından gerçekleştirilmiştir.

Korovina, ikinci ve dördüncü tümülüslerin M.Ö. beşinci yüzyılın ikinci yarısına ait olduğunu belirtmiştir. Hermitaj Müzesi’nin İlkçağ Tarihi Bölümü çalışanlarınca, tümülüslerde bulunan farklı kategorilerdeki materyallerin, özellikle de Yunan dünyasından bölgeye getirilenlerin kompleks bir incelemesi yapılmış ve bu inceleme F. F. Silantieva’nın Yedi Kardeş tümülüslerinin tarihini daha kesin tanımlamasına imkan hazırlamıştır. Silantieva, dördüncü tümülüsün tarihini, M.Ö. beşinci yüzyılın ortaları ve ikinci tümülüsün de M.Ö. beşinci yüzyılın üçüncü çeyreği olarak belirlemiştir.[24]

Şu noktayı da vurgulamak gerekir ki, yalnızca yukarıda behsedilen Pazırık tümülüsleriyle Yedi Kardeş tümülüslerinde bulunan nesneler ve ölü gömme biçimleri arasında benzerlik yoktur, aynı zamanda Kera yarımadasında Nymphey (NN 17,32 vs.), Ukrayna’da Zhurovka (NN 400 ve 4001) ve diğer arkeolojik sitelerdeki daha erken döneme veya hemen hemen aynı dönemlere ait tümülüsler arasında da bu bakımdan büyük benzerlikler vardır (ölüyü atlarla birlikte gömme biçimi, tarz bakımından aralarında büyük benzerlikler bulunan motifler; yırtıcı kuşlar, horozlar, karaca, “kedi” cinsinden hayvanlar, aslan, karaca ve geyik başları, kuyruğunun ucunda yırtıcı bir kuşun kafası bulunan kanatlı bir kaplan, vs.). Materyallerin eklektik karakterde olmalarına rağmen, yukarıda bahsettiğimiz gerçekler, M.Ö. beşinci yüzyılda Avrasya topraklarında birleşik bir etnokültürel sürecin yaşandığına tanıklık ediyor.[25]

Hyppoloji

Pazırık tümülüslerinde bulunan at kalıntılarının özenle incelenmesinden sonra O. V. Vitt, bütün Pazırık atlarını dört grupta topladı: Ksanf’daki rölyeflerde gördüğümüz atlar, ilk gruptakilere benziyor, ikinci grup iri atlar grubudur ve Chertomlyk amforasında gördüğümüz türdeki küçük cüsseli atlar da üçüncü ve dördüncü gruptakilere benziyor.[26]

Pazırık atları, hem gruplar hem de bulundukları tümülüsler itibarıyla, benim görüşüme göre, şu şekilde sınıflandırılabilir. En erken döneme ait ikinci tümülüste bulunan atların hakim karakteri, bunların iri oluşlarıdır ve hayvan yavruları yoktur. Birinci ve dördüncü tümülüslerde daha küçük cüsseli atlar vardır ve ayrıca bunların yavrularına da rastlarız. Üçüncü ve beşinci tümülüslerde ilk ve ikinci gruptaki atların sayısında yeni bir artış olduğuna dikkat çekilmiştir. Bütün tümülüslerde en iyi atların başına farklı hayvan maskeleri takılmıştır.

Ortalama olarak bir atın ömrü 21 ila 23 yıl arasında değişir. V. O. Vitt, Pazırık tümülüslerindeki atların çoğunluğunun, hadım edilmiş aygırlardan oluştuğunu belirledi. İlk grubun en iyi atları, hem ikinci hem de beşinci tümülüste bulundu, beşinci tümülüs ikinciden 50 yıl sonra yapılmış. Muhtemelen bu cins atların bir neslinin beş tümülüse de gömülmesi mümkün değildi (atların ömür süresi buna yetmezdi).

En azından bu olguyu açıklamak için neredeyse birbirini tamamlayan iki varsayım öne sürmek mümkündür. Dördüncü ve üçüncü tümülüsün yapılışı arasındaki dönemde, Pazırık bölgesinin atları yeni bir at nesli dünyaya getirmeden önce bölgeye ya ilk gruba ait yeni atlar ya da safkan kısraklar getirildi. V. O. Vitt, hem Altay’ın daha güney bölgelerinden iri ve safkan atların bölgeye getirildiğine ilişkin görüşü benimsemekte, hem de bu cinsteki atların yüksek dağ koşullarında da doğurabildikleri, fakat yeni nesil atların daha fazla uzamadıkları ve daha kaliteli olmadıkları, atların sayısında artış bile olabilmesine rağmen boylarının kısa kaldığını ve kalite olarak da bozulduğu görüşünü desteklemektedir.

Pazırık tümülüslerindeki iri atların sayısı, muhtemelen, koşum takımlarındaki bronz ve demir gem sayısıyla doğru orantılıdır. İkinci tümülüsteki atlar, birinci tümülüsteki atlara nazaran daha fazla bronz gem taşıyor. Bronz gem, dördüncü tümülüste bulunan atlar arasında hemen hemen hiç yoktur. Fakat onlar, yukarıda da bahsedildiği üzere, daha kaliteli kısraklardan oluşan atların sayısındaki artışın görünür bir hale geldiği üçüncü mezarlıkta, hem de çok sayıda olmak üzere yeniden ortaya çıkıyor. Beşinci tümülüste bütün gemler demirden yapılmıştır. Bu gerçekler, hâlâ açıklanmayı bekliyor ve yalnızca daha derin incelemeler, Pazırık’a iki veya daha fazla iri at girişi olduğuna ilişkin ortaya atılan hipotezi çürütecek veya kanıtlayacaktır.[27]

M.Ö. 5’nci yüzyılda Çin, iç savaş olarak bilinen bir döneme girdi. Devletlerin gücünü tüketen savaşlar, Altay ile Çin arasındaki ilişkilerin zayıflamasına yol açmış olabilir. Altay’da Çin’e ait eşyaların nadiren bulunuyor hale gelmesi, (Pazırık’ta M.Ö. beşinci yüzyılın sonlarıyla dördüncü yüzyılın başlarına ait olan altıncı küçük kurganda bulunan ayna parçası) bu bakımdan dikkate değer.[28] Bu dönemde bölgede ihtişamlı kurgan yapımı sona erdi; Pazırık Dönemi kapandı ve bir istikrarsızlık çağı, yalnızca Çin’de değil, aynı zamanda Achaemenid İranı’nda ve öteki yerlerde de kendisini göstermeye başladı. Avrasya tarihinde yeni bir dönem başladı, bu dönem de yine, büyük mesafeleri kapsayan bir hareketlilikle kendisini göstedi: Büyük İskender ve ordusu bütün Asya’yı katetti.

Prof. Dr. Leonid MARSADOLOV

Hermitage Devlet Müzesi Sibirya Arkeoloji Bölümü / Rusya

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 3 Sayfa: 895-902


Kaynaklar:
♦ Akishev, K. A., 1978. Kurgan Issyk, Moskova (The Barrow Issyk), s. 132.
♦ Alekseev, A. Yu., 1992. Skifskaya khronika (Skify v VII IV vv. do n. e. ), St. Petersburg, The Scythian Chronicle (The Scythians in the VII IV centuries BC), s. 206.
♦ Chochorowski, J., 1993. Ekspansja kimmeryjska na tereny Europy srodkowej, Krakov (The Cimmerian’s expansion on territory of Central Europe), s. 327.
♦ Davis Kimball, J., 1997/98. “Amazons, Priestesses and Other Women of Status: Females in Eurasian Nomadic Societies”, Silk Road Art and Archaeology 5, s. 1 50.
♦ Elnitsky, L. A., 1977. Skifiia Evrazieiskikh Stepeei. Istoriko arkheologicheskiei ocherk, Novosibirsk (Scythia of the Eurasian Steppes). An Historical Archaeological Essay), s. 256.
♦ Griaznov, M. P., 1950. Pervyei Pazyrykskiei kurgan, Leningrad (The First Pazyryk barrow), 85 s.
♦ Herodotus, 1993. İstoriia, Moskova (The history), s. 600.
♦ Ivanchik, A. İ. 1996. Kimmerieitsy, Moskova (The Kimmerians), s. 322.
♦ Kohler, E. L., 1995. The Lesser Phrygian Tumuli, Part I The Inhumations. The Gordion Excavations Final Reports cilt. II (University Museum Monograph 88), Pennsylvania: Pennsylvania University Press. s. 262.
♦ Marsadolov, L. S., 1984. “O posledovatelnosti sooruzheniia piati bolshikh kurganov v Pazyryke na Altae”, Arkheologicheskiei Sbornik Gosudarstvennogo Ermitazha, Vip. 25, Leningrad (The Chronological Sequence of the Consruction of the Five main Pazyryk Barrows in the Altai Region //Archaeological Journal of the State Hermitage Museum. Vol. 25), s. 90 98.
♦ Marsadolov, L.S. 1987. “Khronologichieskoie sootnoshieniie Pazyrykskikh i Siemibratnikh kurganov”, Arkheologicheskiei Sbornik Gosudarstvennogo Ermitazha, Vip. 28. Leningrad (Chronological correlation of Pazyryk and Semibratni barrows //Archaeological Journal of the State Hermitage Museum. Vol. 28), s. 30 37.
♦ Marsadolov, L. S., 1996. istoriia i itogi izucheniia arkheologicheskikh pamiatnikov Altaia VIII IV vekov do nasheei iery (ot istokov do nachala 80 ch godov XX veka), St. Petersburg (The History and Results of the Study of the Archaeological Monuments of the Altai during the VIII IV centuries BC (from the beginning to the early 80 s of the 20 th century), s. 100.
♦ Marsadolov, L. S., 1997. issledovaniia v Tsentralnom Altae (Bashadar, Talda), St. Petersburg [Research in the Central Altai Region (Bashadar, Talda)], s. 56.
♦ Polosmak, N. V., 1994. Stereguschiie zoloto grify, Novosibirsk (Griffins Watching Over Gold), s. 125.
♦ Rudenko, S. i., 1953. Kultura Naselenija Gornogo Altaia v Skifskoe Vremia, Moskva Leningrad (The Culture of the Population of Mountain Altai during the Scythian Period), s. 403.
♦ Rudenko, S. i., 1960. Kultura Naselenija Tsentralnogo Altaia v Skifskoe Vremia, Moskva Leningrad (The Culture of the Population of Central Altai during the Scythian Period), s. 360.
♦ Silantieva, L. F., 1967. “Siemibratniie kurgany i ikh znachieniie dlia izuchieniia kul’tury Sindov”, Tiezisy dokladov nauchnoei siesii Gosudarstvennogo Armitazha, Lieningrad (Semibratni barrows and their importance for study of culture of Sinds //Thesis of reports of scientific session of State Hermitage, November 1967), s. 46 48.
♦ Simpson, E., 1995. Furniture in Ancient Western Asiain Civilizations of the Ancient Near East, cilt III, New York, s. 1647 1671.
♦ Terenozhkin, A. i., 1976. Kimmerieitsy, Kiev (The Kimmerians), s. 223.
♦ Vitt, V. O., 1952. “Loshadi Pazyrykskikh kurganov”, Sovetskaya arkheologia, no. XVI, Moskova (Horses of Pazyryk barrows //Soviet archaeology, 1952, N XVI), s. 163 205.
♦ Young, R. S., 1981. Three Great Early Tumuli. The Gordion Excavations Final Reports Vol. I (University Museum Monograph 43). Pennsylvania: Pennsylvania University Press. s. 326.
Dipnotlar :
[1] Elnitsky, 1977; Alekseev, 1992; Chochorowski, 1993; Ivanchik, 1996.
[2] Ivanchik, 1996: 92.
[3] Herodotus, IV, ss. 11, 12.
[4] Kohler, 1995.
[5] Herodotus, I, s. 16.
[6] Young, 1981; Kohler, 1995.
[7] Marsadolov, 1984, 1996.
[8] Terenozhkin, 1976.
[9] Young, 1981; Rudenko, 1960.
[10] Rudenko, 1960, tab. LV; Young, 1981, s. 68, Şek. 38; 182, Şek. 108; Simpson, 1995, s. 669.
[11] Bkz.: Terenozhkin, 1976, s. 3133, 187, 200; Marsadolov, 1997, s. 5; Rudenko, 1960, s. 37, Şek. 17.
[12] Alekseev, 1992.
[13] Polosmak, 1994.
[14] Akishev, 1978, s. 47, Şek. 63.
[15] DavisKimball, 1997/98.
[16] Marsadolov, 1996.
[17] Rudenko, 1960, s. 91.
[18] Marsadolov, 1996.
[19] Griaznov, 1950; Rudenko, 1953, 1960.
[20] Rudenko, 1960.
[21] Marsadolov, 1996, s. 42.
[22] Rudenko, 1960; Marsadolov, 1996, 1997.
[23] Marsadolov, 1987.
[24] Silantieva, 1967.
[25] Marsadolov, 1987.
[26] Vitt, 1952.
[27] Marsadolov.
[28] Bkz.: Rudenko, 1953, Şek. 55.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.