AKP’den Kurtulmanın Kalan Tek Yolu !
18 Kasım 2009
Yargı’da tasfiye süreci hızlı bir şekilde devam ediyor…
Yargı çevrelerinin canhıraş feryatlarına rağmen bu süreç AKP ve ABD lehine işlemeye devam etmekte…
Halkın bu suskunluğu ve durgunluğu devam ederse, korkarız ki bu istikamette de sona erecek…
Sonra sıra bu gün bloke edilmiş olan “Türk Silahlı Kuvvetleri”ne gelecek..
Son tasfiye süreci orduda yapılacak ve “dönüşüm” tamamlanmış olacak..
Neyin dönüşümü?.. Ne yana dönüşüm?..
Öyle çokça yazıldığı gibi “İslam devletine” dönüşüm filan da değil, “Tam bağımlı KUKLA DEVLET” olma dönüşümü bu..
Atatürk’ten hemen sonraki dönemde -1940’lı yıllarda Marshall Planı ile- başlayan yarı bağımlılık süreci, “12 Mart” ve “12 Eylül” gibi operasyonlarla olgunlaştırılmış, son kalelerin zapt edilmesi için de AKP iktidarı yoktan var edilmiştir.
Yunanistan’daki ‘Cunta Yönetimi’ni kendilerinin işbaşına getirdiklerini darbeden 10 yıl sonra açıklayan CIA başkanı ; “ABD bir ülkedeki yönetimin liberal mi, sosyalist mi, monarşi mi, oligarşi mi olduğuna bakmaz, o yönetimin kendisine ne kadar UYDU olduğuna bakar..” demiştir.
Dönüşüm işte bu yanadır, “Kukla Devlet” olmaktan yana..
Ve bu süreci durduracak tek bir kuvvet kalmıştır bu günde, “Halkın Kuvveti”..
“Ne yapacak halk ! Ne yapabilir ki ?..”
Sanırız ki zaten ne yapacağını bilemediğinden bu durgunluğu, bilse yapacak zaten..
İşte biz burada zihinlerin kapılarını aralamaya çalışacağız biraz !..
Halk “o” yada “şu” değil bir kere..
Halk “biz”iz, bizzat kendimiziz !..
İşe bunu fark ederek, idrak ederek başlayacağız.
O bir şeyler yapsın diye beklediğimiz halk aslında biziz, aslında kendimizi bekliyoruz..
“Bismillah” deyip işe koyulması gereken biziz !..
Erkene alınması da kuvvetle muhtemel ama.. Erkene alınmasa da seçime hazırlık yapmaya erken değil bu gün..
Bilmemiz gereken ve herkese söylememiz gereken ilk şey ;
“SANDIĞA GİTMEYEN HER OY AKP’YE YAZAR !..”
Seçmenin %33’ü ile Meclisin % 66’sını aldı bu AKP..
Sizin hatırladığınız rakam başkadır elbet, medyada yüzlerce kere tırnak içinde ve kalın kalın yazılmış olan %47’dir..
Ama bu %47 seçime katılmış olan seçmenin %47’sidir !..
Nedir seçime katılma oranı ?.. % 67 !..
Yani, seçime katılan seçmen toplam seçmenin üçte ikisi, o üçte ikinin yarısı AKP’ye oy verirken diğer yarısı oy vermemiş..
Yani seçmenin sadece üçte biri ( yani %33’ü) AKP’ye oy vermiş..
(Onun da üçte birinin AKP ideolojisiyle zerre ilgisi ve bilgisi yoktur, maişet ile bağlıdır AKP’ye, geçim kaygısıyla.. Çalıştığı iş sebebiyle, aldığı gıda ve para yardımı sebebiyle vs.)
Sandığa gitmeyen seçmeni de eşit oranda dağılacak varsayarlar ve bu dağılımı da ondan böyle “iki kişinin biri AKP’ye oy vermiş” diye telaffuz ederler. Ama yanılırlar.
Size soralım; Yurt dışından uçakla seçmen getiren, varoşlarda otobüslerle sandığa seçmen taşıyan, yaşlı ve hastalarını dahi sandığa götürmeyi başaran AKP’nin, sandığa gitmeyen bu seçmen içinde oyu var mıdır?
Demek ki; “BİRİNCİ HEDEF SANDIĞA GİTMEYEN SEÇMENİ SANDIĞA GÖTÜRMEKTİR !”
Bu birinci hedef olduğuna göre bir de ikinci hedef olmalı elbet..
Tıpkı sandığa gitmeyen seçmen gibi;
“KÜÇÜK PARTİLERE VERİLEN OYLAR DA AKP’YE YAZAR ! ”
Baraj sistemi var, %1, %3, %5 hatta %9 oy alsa da bir parti, meclise milletvekili sokamaz..
Bu partilere verilen oylar, her seçim çevresinde orada en çok oyu alan partiye avantaj sağlar.
30.000 seçmeni olan ve -diyelim ki- 3 milletvekili çıkarma hakkı bulunan bir seçim çevresinde oyların 9.000’ini yarışta olan partilerden biri, 10.000’ini diğeri almış olsun, 11.000’i de diğer partilere azar azar dağılmış olsun, 9.000 oy almış parti 1 milletvekili çıkarır, 10.000 oy almış olan parti 2 milletvekili çıkarır, toplamı hepsinden fazla olsa da azar azar küçük partilere dağılan oylar da bu en çok oyu alan parti lehine boşa çıkar.
Demek ki; “İKİNCİ HEDEF KÜÇÜK PARTİLERE OY VERMEMEK, VERDİRMEMEKTİR !“
Bir defa AKP’den kurtulalım, bu “DÖNÜŞÜM”ü durduralım, sonraki zamanlarda herkes oyunu yine istediği yere versin..
Bitmedi.. “ÜÇÜNCÜ HEDEF SANDIKLARA SAHİP ÇIKMAKTIR !”
Her ne kadar ABD’den getirilmiş bilgisayar yazılımı ile son saatlerde oyların AKP’ye kaydırılmış olduğu çokça söylenmiş ise de, daha somut olan, elle tutulur gerçek olan, çöplüklerden bulunmuş ve gazetelerde resimleri çıkmış olan, tutanaklarla da tespit edilmiş olan o mühürlü oy pusulalarıdır.
Bunların ne kadar pervasız olduğu bu hukuksuz tasfiye süreçlerinde de ortaya çıkmadı mı ?!
Herkesin telefonunu kanun nizam gözetmeden dinleyip AKP aleyhine konuşanları uyduruk gerekçelerle gözaltına alıp hapislerde çürütmediler mi ?!
Bunlar her şeyi yapar.
Şimdi sıra bizde..
Biz halkız, milletiz.. Ve geriye kalan tek kuvvetiz!
“İLK HEDEF ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMDE AKP’Yİ TASFİYE ETMEKTİR.. İLERİ !.. ”
Bu, “İLK HEDEF AKDENİZDİR.. İLERİ !..” kadar “KURTULUŞUN BAŞLANGIÇ KOMUTU” dur..
AKP’DEN KURTULMAK ABD’DEN KURTULMAKTIR !
“TAM BAĞIMSIZ TÜRK DEVLETİ”Nİ YENİDEN KURMAK VE YAŞATMAKTIR !
Şimdi sıra bizde !..
Yazı Tarihi: 18 Kasım 2009
www.ucuncuyol.com
Yargı çevrelerinin canhıraş feryatlarına rağmen bu süreç AKP ve ABD lehine işlemeye devam etmekte…
Halkın bu suskunluğu ve durgunluğu devam ederse, korkarız ki bu istikamette de sona erecek…
Sonra sıra bu gün bloke edilmiş olan “Türk Silahlı Kuvvetleri”ne gelecek..
Son tasfiye süreci orduda yapılacak ve “dönüşüm” tamamlanmış olacak..
Neyin dönüşümü?.. Ne yana dönüşüm?..
Öyle çokça yazıldığı gibi “İslam devletine” dönüşüm filan da değil, “Tam bağımlı KUKLA DEVLET” olma dönüşümü bu..
Atatürk’ten hemen sonraki dönemde -1940’lı yıllarda Marshall Planı ile- başlayan yarı bağımlılık süreci, “12 Mart” ve “12 Eylül” gibi operasyonlarla olgunlaştırılmış, son kalelerin zapt edilmesi için de AKP iktidarı yoktan var edilmiştir.
Yunanistan’daki ‘Cunta Yönetimi’ni kendilerinin işbaşına getirdiklerini darbeden 10 yıl sonra açıklayan CIA başkanı ; “ABD bir ülkedeki yönetimin liberal mi, sosyalist mi, monarşi mi, oligarşi mi olduğuna bakmaz, o yönetimin kendisine ne kadar UYDU olduğuna bakar..” demiştir.
Dönüşüm işte bu yanadır, “Kukla Devlet” olmaktan yana..
Ve bu süreci durduracak tek bir kuvvet kalmıştır bu günde, “Halkın Kuvveti”..
“Ne yapacak halk ! Ne yapabilir ki ?..”
Sanırız ki zaten ne yapacağını bilemediğinden bu durgunluğu, bilse yapacak zaten..
İşte biz burada zihinlerin kapılarını aralamaya çalışacağız biraz !..
Halk “o” yada “şu” değil bir kere..
Halk “biz”iz, bizzat kendimiziz !..
İşe bunu fark ederek, idrak ederek başlayacağız.
O bir şeyler yapsın diye beklediğimiz halk aslında biziz, aslında kendimizi bekliyoruz..
“Bismillah” deyip işe koyulması gereken biziz !..
Erkene alınması da kuvvetle muhtemel ama.. Erkene alınmasa da seçime hazırlık yapmaya erken değil bu gün..
Bilmemiz gereken ve herkese söylememiz gereken ilk şey ;
“SANDIĞA GİTMEYEN HER OY AKP’YE YAZAR !..”
Seçmenin %33’ü ile Meclisin % 66’sını aldı bu AKP..
Sizin hatırladığınız rakam başkadır elbet, medyada yüzlerce kere tırnak içinde ve kalın kalın yazılmış olan %47’dir..
Ama bu %47 seçime katılmış olan seçmenin %47’sidir !..
Nedir seçime katılma oranı ?.. % 67 !..
Yani, seçime katılan seçmen toplam seçmenin üçte ikisi, o üçte ikinin yarısı AKP’ye oy verirken diğer yarısı oy vermemiş..
Yani seçmenin sadece üçte biri ( yani %33’ü) AKP’ye oy vermiş..
(Onun da üçte birinin AKP ideolojisiyle zerre ilgisi ve bilgisi yoktur, maişet ile bağlıdır AKP’ye, geçim kaygısıyla.. Çalıştığı iş sebebiyle, aldığı gıda ve para yardımı sebebiyle vs.)
Sandığa gitmeyen seçmeni de eşit oranda dağılacak varsayarlar ve bu dağılımı da ondan böyle “iki kişinin biri AKP’ye oy vermiş” diye telaffuz ederler. Ama yanılırlar.
Size soralım; Yurt dışından uçakla seçmen getiren, varoşlarda otobüslerle sandığa seçmen taşıyan, yaşlı ve hastalarını dahi sandığa götürmeyi başaran AKP’nin, sandığa gitmeyen bu seçmen içinde oyu var mıdır?
Demek ki; “BİRİNCİ HEDEF SANDIĞA GİTMEYEN SEÇMENİ SANDIĞA GÖTÜRMEKTİR !”
Bu birinci hedef olduğuna göre bir de ikinci hedef olmalı elbet..
Tıpkı sandığa gitmeyen seçmen gibi;
“KÜÇÜK PARTİLERE VERİLEN OYLAR DA AKP’YE YAZAR ! ”
Baraj sistemi var, %1, %3, %5 hatta %9 oy alsa da bir parti, meclise milletvekili sokamaz..
Bu partilere verilen oylar, her seçim çevresinde orada en çok oyu alan partiye avantaj sağlar.
30.000 seçmeni olan ve -diyelim ki- 3 milletvekili çıkarma hakkı bulunan bir seçim çevresinde oyların 9.000’ini yarışta olan partilerden biri, 10.000’ini diğeri almış olsun, 11.000’i de diğer partilere azar azar dağılmış olsun, 9.000 oy almış parti 1 milletvekili çıkarır, 10.000 oy almış olan parti 2 milletvekili çıkarır, toplamı hepsinden fazla olsa da azar azar küçük partilere dağılan oylar da bu en çok oyu alan parti lehine boşa çıkar.
Demek ki; “İKİNCİ HEDEF KÜÇÜK PARTİLERE OY VERMEMEK, VERDİRMEMEKTİR !“
Bir defa AKP’den kurtulalım, bu “DÖNÜŞÜM”ü durduralım, sonraki zamanlarda herkes oyunu yine istediği yere versin..
Bitmedi.. “ÜÇÜNCÜ HEDEF SANDIKLARA SAHİP ÇIKMAKTIR !”
Her ne kadar ABD’den getirilmiş bilgisayar yazılımı ile son saatlerde oyların AKP’ye kaydırılmış olduğu çokça söylenmiş ise de, daha somut olan, elle tutulur gerçek olan, çöplüklerden bulunmuş ve gazetelerde resimleri çıkmış olan, tutanaklarla da tespit edilmiş olan o mühürlü oy pusulalarıdır.
Bunların ne kadar pervasız olduğu bu hukuksuz tasfiye süreçlerinde de ortaya çıkmadı mı ?!
Herkesin telefonunu kanun nizam gözetmeden dinleyip AKP aleyhine konuşanları uyduruk gerekçelerle gözaltına alıp hapislerde çürütmediler mi ?!
Bunlar her şeyi yapar.
Şimdi sıra bizde..
Biz halkız, milletiz.. Ve geriye kalan tek kuvvetiz!
“İLK HEDEF ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMDE AKP’Yİ TASFİYE ETMEKTİR.. İLERİ !.. ”
Bu, “İLK HEDEF AKDENİZDİR.. İLERİ !..” kadar “KURTULUŞUN BAŞLANGIÇ KOMUTU” dur..
AKP’DEN KURTULMAK ABD’DEN KURTULMAKTIR !
“TAM BAĞIMSIZ TÜRK DEVLETİ”Nİ YENİDEN KURMAK VE YAŞATMAKTIR !
Şimdi sıra bizde !..
Yazı Tarihi: 18 Kasım 2009
www.ucuncuyol.com