Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

XIX. Yüzyıl Sonunda Makedonya Sorunu Ve Makedonya’da Kurulan Örgütler

0 17.208

Meltem Begüm SAATÇİ

Makedonya’da 19. yy. sonunda Balkan ülkelerinin başlattığı, Avrupa devletlerinin müdahale ettiği ve Osmanlı Devleti’nin çözmek için uğraştığı bir sorun yaşanmıştır. Avrupa Devletleri tarafından Doğu Sorunu’nun bir parçası olarak görülen Makedonya sorununun özü, bu bölgenin Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan tarafından kendi sınırları içine katılmaya çalışılma mücadelesidir. Bu mücadeledeki ana dinamikler milliyetçilik ve emperyalizm olmuştur. Sınırları ve etnik yapısı net belirlenemeyen Makedonya’da, sorunun tarafları olan Balkan, Avrupa ve Osmanlı Devletleri bu dinamikleri kullanarak Makedonya’yı ya kendi topraklarına katmaya ya da kontrolleri altında tutmaya çalışmışlardır. Bu amaçla 19. yy. sonunda Makedonya’da örgütlü bir mücadele dönemi başlamıştır.

A. Milliyetçilik ve Emperyalizm

Fransız Devrimi sonrası, politik açıdan önem kazanan milliyetçilik akımı, özellikle 1830’lardan sonra Avrupa’nın uluslar arası politikasını önemli ölçüde etkilemiştir. 1880’lerden itibaren Avrupa tarihinde milliyetçilik olgusu şu görüşlerle desteklenmiştir: 1. Kendisini millet sayan her halk topluluğu kendi topraklarında, bağımsız bir devlet kurma hakkına sahiptir. 2. Millet olmada etnik köken ve dil belirleyici unsurlardır. Bu dönemden sonra millet ve bayrak kavramları hızlı bir şekilde politik sağın kullanım malzemesi olmuştur.[1]

Milliyetçilik akımı yanı sıra, din olgusu da 19. yy. Avrupa, Osmanlı ve Balkan tarihini anlamak için göz önünde tutulması gerekmektedir. İnsanları bir arada tutma ideolojisi olan milliyetçilik, dinden sonra ortaya çıkmış, hatta onun yerini almış ve zaman zaman onunla çatışmıştır. Toplumu bir arada tutma aracı olarak kullanılan din olgusu feodalizm dönemine denk düşmekte ve sadakat noktasını Tanrı olarak belirlemektedir. Milliyetçilik ise kapitalist döneme denk düşmekte ve sadakat noktasını ulus olarak belirlemektedir.[2] Bu farklılığa rağmen, 19. yy.’da Balkanlar’da yaşanan gelişmelerde bu iki güç aracı birbirlerinden kopmamıştır.

Osmanlı Devleti’nde, millet sistemine bağlı olarak dini yapılanmalarından dolayı özellikle Balkanlarda yaşayan halklar, ileride kendilerine ulusal bilinç kazandıracak farklılıklarını, kendilerine ait kiliseler ve okullar aracılığıyla dinlerini ve dillerini koruyarak canlı tutmuşlardır.[3] İmparatorluk yönetiminin hoşgörü gösterdiği bu kiliseler, 19. yy.’da Balkanlar’da yaşanan çatışmalarda önemli bir rol oynamıştır.[4]

Bir devletin siyasi, ekonomik egemenliğini ve gücünü, sınırları dışındaki diğer topraklar üzerinde genişletmesi anlamına gelen emperyalizm,[5] 19. yy.’da Balkanlarda yaşanan gelişmeleri açıklayan bir diğer olgudur.19. yy.’ın ikinci yarısında büyük devletler kendileri için birer sömürge imparatorluğu kurarak hem anayurda endüstri için hammadde ve pazar sağlamayı ve hem de kendi ülkelerindeki nüfus fazlası için yeni yerleşim birimleri kurmayı amaçlamıştı. Bu amaçlarının stratejik önemi de olmuştur. Kıbrıs, Mısır ve Tunus bu amaçla Osmanlı Devleti’nden alındıktan sonra[6] 19. yy. sonunda sıra Balkanlar’a ve özellikle Makedonya’ya gelmişti.

18. yy. sonunda Balkanlar’da, sonucunu I. Dünya Savaşının belirleyeceği bir paylaşım savaşı yaşanmıştır. Avrupa’nın kapitalist devletleri bu bölgede ekonomik paylaşım savaşını şekillendirmiştir.

18. yy.’da İngiltere’de başlayan sanayileşme devriminin Avrupa’da yayılması ile ortaya çıkan üretim fazlası, bir sonraki yüzyılda Osmanlı Devleti üzerine uygulanan siyasi gelişmeleri de etkilemişti. Bu üretim fazlasını satmak için pazara ve sanayicinin yeni ürünlerini imal etmek için ise Avrupa’da sınırlı olan hammaddeye ihtiyaç doğmuştu. İşte bu nedenlerden dolayı devletler sömürge savaşına girmiştir. Osmanlı İmparatorluğu gibi iç ve dış politikada etkinliğini kaybetmiş, hammadde bakımından zengin, sanayileşmemiş, stratejik ve jeopolitik önemi olan bir bölgede bulunan bir devlet sömürge savaşı için uygun bir potansiyele sahiptir. Bu nedenle Osmanlı Devleti 19. yy.’da yaşanan sömürge savaşının önemli bir merkezi olmuştur.[7]

B. Makedonya

Coğrafi adını ilk çağda bu bölgede yaşayan Maked ya da Maketlerden alan Makedonya,[8] coğrafi bir terim olarak ancak Avrupa’daki Aydınlanma Çağı’nda, klasik yazının Yunan ve Roma yer adları geçerlilik kazanınca moda olmuştur.[9] Bundan önce ise ne Ortaçağda Bulgar ya da Sırp krallıkları, ne de Osmanlılar bu terimi kullanmışlardı. Politik-coğrafi anlamda Makedonya terimi ise Avrupalılar tarafından ancak 19. yy.’da kullanılmaya başlamıştır.[10]

Makedonya’nın sınırları tarih boyunca kesin çizgilerle belirlenememiş olsa da, 19. yy. sonuna gelindiğinde Osmanlı egemenliği altındaki bölge Selanik, Manastır ve Üsküp vilayetleri ile bu vilayetlere bağlı sancak, kaza ve köylerden meydana gelmiştir. İlk zamanlarda bir yönetim birimi ya da coğrafi birlik olmamış olan Makedonya bölgesi Osmanlı Devleti’nin son döneminde özellikle vilayet-i selase olarak adlandırılmıştır.

19. yy.’da Avrupa coğrafyacıları Makedonya sınırlarını kuzeyde Sar Planina, güneyde Olimpos ve Pindus, doğuda Rodop, batıda Ohrid gölü ile çizmişlerdi. Bu bölgede toplam 62,000 km. karelik bir arazide yaklaşık 2,000,000 kişi yaşamaktaydı. Bölge Selanik, Manastır (Bitola) eyaletleri ile 1877’de kurulan Kosova eyaletinin bir bölümü ile Selfice (Servia) özerk sancağından oluşmuştur.[11]

Geçilmesi zor dağlar, göller ve nehirler Makedonya’nın genel coğrafi özelliği olmuştur. Bunun yanı sıra Makedonya, farklı iklim özellikleri gösteren yüksek dağ sıraları ile ayrılmış ve bir çok havzadan oluşmuştur. Bu özellik Makedonya bölgesinin nüfus çeşitliliğinin çok olmasında da doğrudan etkili olmuştur.[12]

19. yy.’da Makedonya bölgesinin etnik yapısını ortaya koymak için farklı nüfus verileri ortaya çıkarılmıştır. Osmanlı Devleti’nin ve diğer unsurların verilerine bakıldığında, hepsinin kendi siyasal amaçlarına göre nüfus sonuçları ortaya koyduğu görülür. Bölgenin nüfus verilerinde tarafların farklı dayanak noktası seçmeleri siyasi amaçlarına hizmet etmiştir. Örneğin Osmanlı Devleti’nin yaptığı nüfus sayımlarında din farklılığı dayanak noktası olmuştur.[13] Balkan milliyetçilileri ise dil[14] ve din farklılıklarını dayanak noktası yapmışlardı. Farklı nüfus sonuçlarında asıl sorun, bölgede kimin olduğu değil, kimin ne kadar olduğu olmuştur. Elde olan farklı nüfus verilerine göre 19. yy. sonunda Makedonya’da yaşayanları şöyle sıralayabiliriz: Bulgarlar, Türkler, Eflaklar (Ulahlar), Yahudiler, Arnavutlar, Çingeneler,[15] Yunanlar, Sırplar ve bunlardan başka kendilerini ayrı bir Güney Slav grubu olarak kabul etmemizi sağlayacak lehçe ve kültürel özellikleri olan Makedonlar.[16]

Osmanlı yönetimi altında Makedonya’da yaşayan insanlar genel olarak gelirlerini üç yoldan sağlamıştır: Toprakla uğraşarak, ticaret yaparak ve devletten maaş alarak. 19. yy.’ın son yıllarında ise, yaşamlarını halktan zorla ya da gönüllü aldıkları yardımlarla sağlayan eşkıya çeteleri de bir geçim tarzı olarak görülmüştür. Din adamları ise, kendi konumları gereğince sağladıkları gelirlerle yaşamışlardı.[17]

Makedonya bölgesi coğrafya ve iklim özelliklerinden dolayı ekonomik olarak fakir ve tarımda verimlilik oranı düşük olmuştur. Osmanlı Devleti bu bölgede, 1858 yılında çıkardığı bir yasa ile pamuk, pirinç ve tütün üretimi yapılan çiftlikler oluşturmuştur. Çok sayıda çiftlik Selanik’in Yunan ve Musevi tüccarlarına geçmiştir. Bölgede bu çiftlikler kadar geniş alana sahip olmayan daha küçük, bir-iki hektarlık topraklarda da üretim yapılmıştır. Buralarda ise tahıl ve mısır üretimi yaygın olmuş fakat yine verimlilik oranı yüksek olamamıştır.[18]

19. yy.’ın son çeyreğinde, Osmanlı Devleti’nde genelde yaşanan fakirleşme sürecinden, Makedonya’daki halk da etkilenmiştir. Makedonya’da ticaretle uğraşan küçük bir grup dışında, halkın ekonomik durumu onların Müslüman, Hıristiyan ya da Yahudi olmalarına göre değişmemiştir. Hıristiyanların ekonomik yönden acımasızca sömürüldükleri, sosyal hayatta birçok sorumluluğu olan fakat hiçbir hakkı olmayan ikinci sınıf insanlar olarak kabul edildikleri yönündeki yaklaşımlar gerçeğe dayanmamaktadır.[19] Osmanlı Devleti’nde, millet sistemi esaslarına göre, Müslümanlar Hıristiyanlardan üstün kabul edilse de, İmparatorluğun son yıllarına yaklaştıkça bu özellik, Makedonya gibi Hıristiyanlar lehine dış müdahalenin olduğu bir bölgede, eski etkisini kaybetmiştir. Makedonya köylüsünün ekonomik yükünün ağır olduğu doğrudur fakat bu durum Osmanlı yönetimi sonrasında da değişmemiştir. Hatta durumlarının Osmanlı yönetimi altında daha iyi olduğu bile söylenebilir.[20]

C. Avrupa Devletleri

Osmanlı İmparatorluğu, 19. yy.’da Makedonya’da karşılaştığı sorunlarda, coğrafi konumları ve yönetim yapıları gereği en çok Avusturya-Macaristan ve Rusya ile muhatap olmuştur. Her iki devlet de imparatorluk yapısına sahipti ve gerek milliyetçilik gerekse de emperyalist gelişmelerden en az Osmanlı İmparatorluğu kadar etkilenmişlerdi.

Bu dönemde İngiltere ve Fransa deniz aşırı sömürge faaliyetleri ile meşgul oldukları için Balkanlar’da Avusturya-Macaristan ve Rusya kadar etkili olmamışlardır. 19. yy.’da İngiltere için öncelikli dış politika konularını Mısır, Süveyş Kanalı ve Hindistan oluşturmuştu. 1878’de Berlin Antlaşması’yla Osmanlı toprak bütünlüğünü koruma politikasını terk eden İngiltere, Doğudaki sömürgelerine en uygun şekilde ulaşmasını sağlayacak bölgenin kontrolünü elde etmeye çalışmıştır. Bununla birlikte özellikle Rusya’nın Balkanlar’da İngiltere’nin aleyhine güçlenmemesi için yapılacak reformları da takip etmiş ve yönlendirmiştir. Bunun yanı sıra İngiltere, Balkan politikasında en önemli rakibi olan Rusya ile arasında gelişen ticarete zarar vermemek için Rusya’ya karşı sert politika uygulamamaya çalışmıştır. Her iki ülkenin de Balkanlarda statükonun devamından yana olması, İngiltere ile Rusya arasındaki ilişkiyi yumuşatmıştır.

19. yy.’da Fransa’nın amacı Osmanlı topraklarını almaktan ziyade, bir Akdeniz ülkesi olarak bu bölgede İngiltere karşısında güçlü kalmak olmuştur. Bu nedenle Fransa Tunus’a yönelmiştir. Bu yüzyılda Fransa’nın diğer önemli dış politika konusunu Almanya ile arasında olan Alsaice-Lorraine sorunu oluşturmuştur. Fransa, Almanya karşısında bölgede güçlü kalabilmek amacıyla, Rusya ile yakınlaşmıştır. Bu amaçla 1894 yılında Rusya ile Fransa arasında yapılan antlaşmayla, Balkanlar’da statükonun korunmasına karar verilmiştir.[21] Fransa Balkanlar’da herhangi bir savaşa doğrudan dahil olmayı tercih etmemiştir. Ancak bununla birlikte, İngiltere gibi Fransa da Balkanlar’dan tamamen elini çekmemiştir.

Almanya ve İtalya, 19. yy. sonunda Makedonya sorununda diğer Avrupa devletleri kadar etkin rol oynayamamıştır. Her ikisi de diğer Avrupa devletleri karşısında güç dengesi olabilmek için özellikle Osmanlı Devleti topraklarından pay kapmaya çalışmışlardı. Almanya ve İtalya’nın Makedonya üzerindeki rolü daha ziyade 20. yy. başında etkinlik kazanmıştır.

Rusya, 19. yy. sonunda Balkanlar’da gücünü arttırmak için Panslavizm ve Panortodoks politikalarını kullanmıştır. Bunun için en uygun fırsat Bulgaristan olmuştur. Bulgaristan’a Ayastefanos ile sunulan Büyük Bulgaristan sınırları arasına Makedonya da katılmıştır. 1815 Viyana düzenine göre ayarlanmış olan statükonun 19. yy. sonunda Balkanlar’da Rusya lehine bozulmasına razı gelmeyen başta İngiltere ve diğer Avrupa devletleri 1878’de Berlin Antlaşmasıyla statükonun devamına ve Makedonya’nın Osmanlı Devleti’ne bırakılmasına karar vermiştir. Bu nedenle Rusya, Balkanlar’da kontrolü elinde tutarak Ege ve Akdeniz’e inme amacıyla kendi yarattığı Bulgaristan’dan istediği sonucu alamamıştır.[22] Buna rağmen Rusya, kontrolü tamamen kaybetmemek için Bulgaristan’da bulunan ve Makedonya’daki ayaklanmalara destek olan örgütlere yardım etmeye devam etmiştir. Rusya 1878’de Büyük Bulgaristan fikrini desteklerken, 1885’te Doğu Rumeli’nin Bulgaristan’a ilhakına sıcak bakmamıştır. Çünkü Rusya’ya göre bu ilhak Bulgaristan’ın kendi kontrolünden çıkması demekti.[23]

19. yy. sonunda Makedonya ile doğrudan ilgilenen diğer ülke Avusturya-Macaristan olmuştur. Bu ilgi, yalnızca Rusya’nın Panslavist ya da Panortodoks politikası karşısında bir tepkiden kaynaklanmamıştır. Avusturya’nın bölgedeki maddi yatırımları bu ilgiyi arttırmıştır. Bölgedeki demiryolları çoğunlukla Avusturya’ya ait işletmelerdi. Her ne kadar bölgedeki asayiş bozukluğu bu ticareti olumsuz yönde etkilemiş olsa da, Selanik ve Üsküp ticaretinin önemli bir bölümünü Avusturyalılar yürütmüştür. Ayrıca demiryolu ve buharlı gemi aracılığı ile Selanik, Avusturya için iyi bir pazar olmuştur. Bu nedenlerle, Avusturya için, ekonomisine önemli oranda katkıda bulunabilecek

Makedonya’yı ele geçirmek, dış politikasını Makedonya faktörüne göre belirlemeye yeter bir neden olmuştur.

Avusturya-Macaristan ile Rusya arasında, Mayıs 1897’de yapılan antlaşmayla, iki devlet Balkanlar konusunda bir uzlaşma noktasına varmıştır: statükoyu korumak. Böylece Avusturya kendi iç sorunlarıyla daha kolay uğraşabilecek, Rusya ise Uzak Doğu politikasıyla daha rahat ilgilenebilecek ortamı sağlamıştır.[24] Eğer Balkanlar’da statükonun korunması başarılamazsa Yanya ile İşkodra arasında bir Arnavut prensliğinin kurulmasına ve geriye kalan Makedonya topraklarının ise Balkan devletleri arasında paylaştırılmasına karar verilmiştir.[25]

D. Balkan Devletleri

19. yy.’ın sonunda Makedonya sorununda, Osmanlı Devleti ve Avrupa devletleriyle beraber üçüncü taraf olan Balkan devletleri arasında en çok Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan etkili olmuştur. Bu ülkelerin Makedonya bölgesine olan coğrafi yakınlığı, etnik, din ve dil yapıları, eğitim kurumları ve daha önemlisi tarihsel birliktelikleri Makedonya sorununda etkili iç unsurlar olmuştur.

Bulgaristan’ın Makedonya’daki durumunu iki gelişme etkilemiştir: Birincisi 1870’te Bulgar Kilisesi’nin (Ekzarhhane) kurulması, ikincisi ise 1878 Ayastefanos Antlaşması. 1870’te Ekzarhhane’nin kurulması ile Bulgaristan Makedonya bölgesinde Yunanistan’ın dini etki alanına ortak olmuştur. Böylece Makedonya olaylarında Bulgar ulusçuları önemli bir destek sağlamıştır. Çünkü 19. yy.’da Makedonya’da kiliseler ibadet merkezleri olmak yanında siyasi propaganda alanları da olmuştur.[26] Mart 1878 Ayastefanos Antlaşması ise, her ne kadar ancak üç ay geçerli olmuş olsa da, Büyük Bulgaristan politikasının dayanağı olmuştur.[27] Ayastefanos’un iptali anlamına gelen Berlin Antlaşması’na göre, Büyük Bulgaristan sınırları içinde olan Doğu Rumeli Osmanlı egemenliği altında özerkliğini kazanmış, Makedonya ise tamamen Osmanlı yönetimine bırakılmıştır. 18 Eylül 1885’te Doğu Rumeli’nin Bulgaristan’a ilhakından sonra sıra Makedonya’ya gelmiştir. Bu nedenle 1890’lardan itibaren Bulgaristan’da Makedonya’ya yönelik örgütsel çalışmalar hız kazanmıştır. Bu Büyük Bulgaristan ayağının üçüncüsü olmuştur.

Sırbistan Makedonya sorununda Bulgaristan’a göre ikincil bir rol oynamıştır. Avusturya- Macaristan’ın 1878’de Bosna-Hersek’in yönetimini üzerine almasıyla Sırbistan,[28] Adriyatik’e ve dolayısıyla Akdeniz’e Bosna-Hersek üzerinden inme şansı kalmayınca Makedonya’ya yönelmiştir. 1881’de yapılan antlaşmayla bu konuda Avusturya-Macaristan’ın da desteğini almıştır.[29] Sırbistan, Makedonya’ya yönelişini Büyük Sırbistan politikasına dayandırmıştır. 19. yy. Makedonya’sının sınırları içindeki Kosova, Duşan’ın krallığı zamanındaki Sırbistan’ın sınırları içinde bulunduğu için Sırbistan, bu bölgede etkinliğe başlamıştır.[30] Örgütsel çalışmalar, eğitim faaliyetleri, kiliseler aracılığıyla dini güç alanını genişletmek gibi yöntemler Sırbistan’ın Makedonya’daki etkinlikleri arasında olmuştur. Osmanlı Devleti’nin bu dönemde Balkanlar’da uyguladığı denge politikası gereği, Sırpların bu çalışmaları desteklenmiştir. Örneğin 1896’da Sırbistan Osmanlı Devleti’nden, Makedonya’da pek etkili olmasa da, bir Sırp piskoposluğu kurma hakkı elde etmiştir.[31] Bu şekilde Osmanlı Devleti, Makedonya’da güçlü bir tek unsur olmasındansa birbirlerinin güçlenmesini engelleyecek birden çok unsurun olmasını sağlamaya çalışmıştır.[32]

Megali İdea, yani Büyük Yunanistan fikri, Yunanistan dış politikasının önemli bir özelliği olmuştur. Büyük Yunanistan yaratma anlamına gelen Megali İdea, Ege’deki tüm adaları, Anadolu’nun Ege kıyılarını, Girit ve Kıbrıs’ı ve Ege denizini kapsayan ve İstanbul’un başkent olduğu eski Bizans’ın yeniden yaratılması politikasıdır. Bu yönüyle Yunanistan’ın kuzeyinde kalan Makedonya’yı da kapsamıştır.

Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu’nda Bulgaristan, Sırbistan ya da diğer Balkan devletlerinden farklı bir yeri olmuştur. Bu durumu Yunanistan’ın coğrafi konumu, stratejik önemi, Yunanların Osmanlı ekonomik hayatı ve devlet yönetimindeki konumları[33] ve dini özellikleri sağlamıştır. Yunanistan’ın Büyük Yunanistan fikri diğer iki örnekten (Büyük Bulgaristan ve Büyük Sırbistan) daha avantajlı olmuştur. Çünkü Balkanlar’da Hıristiyanlığın en yaygın olan mezhebinin ruhani lideri olan Fener Rum Patrikhanesi Yunanistan’ın kontrolünde olmuştur. 19. yy. Makedonya olaylarında dinin etkisi göz önünde tutulursa bu özelliğin değeri daha iyi anlaşılır. Osmanlı Devleti, 19. yy. sonunda Balkanlar’ın elinden çıktığını görünce, genel olarak uyguladığı denge politikası gereği, Yunanistan’ın bu gücüne ortak yaratmıştır. 1870’te Ekzarhhane’ye, 1896’da Sırp Piskoposluğu’na bu amaçla izin verilmiştir.

Yunan kilisesinin eğitim işlerine de el atmış olması diğer ulusların bu bölgede ulusal bilinçlerine geç varmasına ya da bu bilinçle eyleme daha geç başlamalarına neden olmuştur. Çünkü Balkanlar’da, okullarda Yunan eğitimi, kiliselerde Yunan dua usulü ve yüksek dini görevlerde Yunan piskoposlar yer almıştır. Bir başka deyişle Makedonyalılar tartışılmaz bir Yunanlaştırma sürecine maruz kalmıştır.[34]

E. Makedonya’daki Örgütlerin Yapılanmaları

19. yy. sonunda Makedonya’da, farklı uluslar ve dolayısıyla farklı çıkarların olması Makedonya sorununa farklı çözüm arayışlarını doğurmuştur. Bunun yanında aynı ulus içinde farklı çözüm önerileri veya farklı ulusların belli kesimlerinden benzer çözüm önerileri de ortaya çıkmıştır.

Makedonya sorununa sunulan belli başlı çözüm önerileri şunlar olmuştur: Varolan Osmanlı devlet yapısı içinde bölgenin politik, sosyal ve ekonomik durumunu ıslahat yolu ile iyileştirip, bölgede imparatorluk yapısının devamını sağlamak; Makedonya’nın özerkliği; bağımsızlığı;[35] Bulgaristan’a ilhakı; kurulacak bir Güney Slav Federasyonu’na bağlanması[36] ve Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan arasında paylaşılması.[37]

Makedonya’daki çözüm arayışları farklı örgütlerin doğmasına yol açmıştır. Bunların en etkili olanları Makedonya İç Devrim Örgütü (MİDÖ), Yüksek Makedon Komitesi (YMK), St. Sava ve Etniki Eterya. Bu farklı örgütler Makedonya’daki farklı grupların çıkarlarını korumak için çalışmıştır. MİDÖ Makedonyalıların, YMK Bulgarların, St. Sava Sırpların ve Etniki Eterya ise Yunanların Makedonya bölgesindeki çıkarlarını korumak için çalışmıştır. Bunlardan St. Sava ve Etniki Eterya, Makedonya’nın kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri bölümlerini, doğrudan Sırbistan ya da Yunanistan’a katmaya çalışmıştır. Fakat MİDÖ ve YMK içinde Makedonya konusunda bu kadar kesin bir çözüme ulaşılamamıştır. Her grup amaçlarının Makedonya’nın kurtuluşu olduğunu iddia etmiştir. Fakat her birinin kurtuluştan kastettiği aynı şey olmamıştır. Dolayısıyla bu amaç için doğru olduğunu savundukları yöntemler de aynı olmamıştır. Özerklikten bağımsızlığa ya da ilhaka kadar soruna farklı çözümler sunmuşlardır. Aynı şekilde bu amaç için yöntem birliği de sağlanamamıştır. Bu amaçlarına şiddet uygulayarak veya uygulamayarak, kısa veya uzun sürede, yasal yöntemler uygulayarak ya da yasadışı yollarla ulaşmayı amaçlayanlar olmuştur.[38]

1890’lardan sonra Makedonya’da görülen farklı ulusların Makedonya’nın geleceği konusunda verdikleri mücadelenin örgütlü bir yapısı olmuştur. Bölgede bir ulusal taban bulabilmiş olan ayrı ayrı örgütler dernek, topluluk, komita ya da çete şeklinde yapılanmışlardı. Dernekler ya da topluluklar daha çok olayların propaganda ya da söylem kısmında kalmıştır. Kültürel faaliyetlere ağırlık vermişlerdir. Dernek ya da toplulukların yaptıkları, Makedonya’da yaşayan ve kendilerinden saydıkları ya da kendilerinden olmasını istedikleri insanlara dil, din, etnik köken gibi konularda kendi dernek ya da topluluklarının fikirlerini aşılayarak, bu insanlara bir milliyetleri olduğunu anlatmak ve dolayısıyla Balkanlar’da milliyetçilik savaşında bu insanların yerlerini belirlemeye çalışmak olmuştur. Makedonya sorununa çözüm üretmede söylem aşamasından eylem aşamasına geçince komita ve çeteler devreye girmiştir. Komitalar eylemlerin planlayıcısı konumunda kalmıştır. Planlanan eylemi harekete geçirenler ise çeteler olmuştur. Bu komite ve çete faaliyetleri Balkanlar’daki ayaklanmalarda önemli bir yöntem hatta simge olmuştur.[39]

Dernek, topluluk, komita ve çete dışında Makedonya’da milliyetçi akımların amacına yönelik en uygun yerler okullar ve kiliseler olmuştur.[40] Bir Fransız konsolos birkaç milyon franga tüm Makedonya’yı Fransızlaştırabileceğini, okullar kurup çocuklara tüm Makedonyalıların 12. yy.’da Selanik’i alan Fransız haçlılarının torunları olduğunu öğretmesinin yeteceğini söylemiştir.[41] Bu nedenle, Makedonya’da hak iddia edenlerin yapacakları şey, kendi okullarını açarak oralarda kendi ulusal amaçlarına uygun insanlar örgütlemek olmuştur.[42] Makedonya’daki örgütlenmelerde kiliseler de en az okullar kadar etkili olmuştur. Çünkü bu çağda kiliseler insanların bir kimlik altında toplanmalarını sağlayan yerler olmuştur. Bu nedenle Makedonya olayları kiliseler ve okullar savaşı olarak da tanımlanabilir.[43]

Makedonya’da kiliseler ve okullar savaşı olarak da adlandırılan bu çatışmlarda Bulgar, Yunan ve Sırplar 19. yy. boyunca dernek, çete, okul ve ya kilise aracılığı ile ulusal amaçları için bir arada durmaya çalışmışlar ve ancak 1890-1897 yılları arasında örgütlü yapılanmalarına ağırlık vermeye başlamışlardır. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin zayıflığı, bu örgütler için uygun ortam hazırlamıştır.

Osmanlı Devleti’nin zayıflığı bölgede otorite boşluğuna, bu boşluk ise asayiş bozukluğuna neden olmuştur. Bu boşluğu kullanan ve Makedonya sorununu Doğu Sorununun parçası olarak kabul eden Avrupa devletleri, Osmanlı devlet otoritesinin sağlayamadığı asayişi reform bastırmasıyla sağlatmaya çalışmışlardı. Böylece Osmanlı Devleti’nin içişlerine müdahale etmişlerdi. Otorite boşluğunu kullanan ve bölge üzerinde hak iddia eden diğer taraf yani komşu Balkan devletleri ise genel olarak Avrupa’nın da dikkatini çekmek için çeteler kurarak ve silahlı eylemler yaparak kendi ulusal çıkarları için bu durumu kullanmışlardır. Bölgede çıkarı olan Avrupa ve Balkan devletlerinin ve çetelerin sayıca fazla olması da Makedonya sorununa üçüncü taraf Osmanlı Devleti’nin bölgede kontrolü sağlamasını zorlaştırmıştır.

Asayiş ve otorite sağlamada sıkıntı çekilen bu dönemde, Makedonya’da yapılanmalarını sağlamlaştırmaya çalışan bu örgütlerin lider kadrolarında da benzerlikler görülmüştür. Bu kişiler genellikle aydınlar, öğretmenler, askeri okul öğrencileri,[44] kentli küçük burjuvazi[45] arasından çıkmıştır. Bu örgütlerin eylemler sırasındaki destekçileri ise toplumun yalnızca sınırlı bir kesiminden olmamıştır. Ortak amaçlarını, yaşadıkları toprakların yabancı dedikleri Osmanlı Devleti’nin kontrolünden kurtarılması olarak tanımlamış olan bu insanlar ne eşkıya ne de asker idiler. Bu örgütlere yardım edenler arasında geniş oranda rahipler, çiftçiler, öğrenciler ve öğretmenler bulunmuştur.[46] Bunun yanı sıra, özellikle köylülerden oluşan haydut çeteleri kurulmuştur. Bunlar kanunlarla başı dertte olan, yasa dışı yaşayan, dağa çıkmış insanlardı. Genellikle kendilerinin veya yakınlarının yaşadıkları yerlerin yakınlarında eşkıyalık yapmışlardı. Bunlardan bazılarına zenginden alıp fakire veren Robin Hood benzetmesi bile yapılmıştır.[47]

19. yy.’da Makedonya olaylarında etkin rol oynamış olan örgütlerin genel yapıları şöyledir:

1. Makedonya İç Devrim Örgütü (MİDÖ)

Makedonya mücadelelerinde baskın olan örgütlerden Makedonya İç Devrim Örgütü[48] 1893 yılında bazı kaynaklara göre Resne’de[49] bazı kaynaklara göre ise Selanik’te[50] 3 Kasım 1893 tarihinde Hadzhinikolov’un Çelebi Bakkal Caddesi’ndeki evinde[51] kurulmuştur. Makedonya bölgesi içinde kurulduğu için buna İç Örgüt de denmiştir.[52] MİDÖ, 1897 yılındaki hükümlerine göre amacının Berlin Antlaşması’nın 23. maddesine dayanarak, Makedonya ve Edirne vilayetine tam bir politik özerklik sağlamak olarak açıklanmıştır.[53] Ayrıca Tanzimat lehinde yapılan savaşıma paralel olarak bütün Hıristiyanlara kişisel güvenlik ve yönetimde adalet garantisi sağlamayı da amaçlamışlardır.[54] Bu amaçlarına ulaşmak için seçtikleri yol ise hükümet korkusu yerine komita korkusu yerleştirmek olmuştur. Yani Makedonya’da devlet içinde devlet kurmaya çalışmışlardır.[55] MİDÖ Makedonya’nın paylaşılması fikrine karşı çıkmıştır. Bunun yerine Bulgarlar ve Sırpların da içinde olacağı bir Güney Slav Federasyonu fikrini desteklemiştir.[56] Örgütün sloganı “Makedonya Makedonyalılarındır”, yemini ise “Ya hürriyet ya ölüm” olmuştur.[57]

MİDÖ kadrolarında papazlar, öğretmenler ve subaylar önemli rol almışlardır.[58] Makedonya’da yaşanan mücadelelerin bir yanıyla kiliseler ve okullar savaşı[59] olarak da nitelendirildiği göz önünde tutulursa öğretmen, öğrenci ve papazların bu mücadelelerdeki önemli rolü daha iyi anlaşılır. Çetelerin etkinliği arttıkça, bu çetelere köylüler de katılmıştır. Aydemir’e göre bu köylüler bu mücadelelere ister istemez katılmıştır.[60] Fakat Adanır’a göre ise bu mücadeleler ister istemez bir katılımla değil aksine hür köylü kitlelerinin desteğiyle olmuştur.

Makedonya’da bu örgütlere geniş bir katılım sağlanmış olsa da bunlar hem tüm halkın isteklerini karşılamamış hem de gizli kalmak zorunda kalmıştır. Çünkü her ne kadar Osmanlı Devleti yönetim gücünü elinde tutmakta sorunlar yaşasa da bu örgütler var olan bir devlet yapısı içinde ve bu devlete karşı çalışan yasadışı örgütler olmuştur.[61]

Bu yasadışılıktan dolayı yaşadığı sorunlar dışında, MİDÖ kurucularının deneyimsizliğinden dolayı daha kuruluşundan beri yapısal ve işlevsel sorunları olan bir örgüt olmuştur. Bu yüzden Bulgar devrimcilerinin yaptıklarını kendilerine örnek almışlardı.[62] Yönetim yapısı, üyelik, mali konular, iletişim gibi konularda eksiklerini gidermek amacıyla 1896 yılında Selanik Kongresi’ni toplamışlardı.[63] MİDÖ, Selanik Kongresi’nden önce daha 1894 Resen toplantısında, toprakları çete reislerine bağlı bölgelere ayırmış ve bu bölgelere ait gizli bir askeri ağ kurmuştu. Ayrıca vergi koyan bir mali birimi ve militanları izleyip hainleri cezalandıran bir polis birimi oluşturmuştu.[64] Fakat ancak 1896 Selanik Kongresi sonucunda oluşturulan 1897 Nizamnamesi ile, örgütün yapısı biraz daha sağlamlaştırılabilmiştir. Merkezi Selanik’te olan örgütün Merkez Komitesi en üst karar merkezi haline getirilmiş ve hiyerarşik bir yapılanma oluşturulmuştu. Yukarıdan aşağıya Merkez Komite, Bölge Komiteleri, Kaza Komiteleri, Yerel Komiteler ve hücre birimleri sıralanmıştır.[65] Bölge komitelerinin sınırları ve sayısı Merkez komite tarafından, kazalarınki bölge, yerellerinki kaza komiteleri tarafından belirlenmiştir.[66] Hücre esasına göre çalışan bu örgütte hücreler 10’ar kişiden oluşturulmuştu. Gizlilik kuralından dolayı hücrelerin birbirlerini tanımaması genel kural olmuştu.[67] Örgütün devamı için gizlilik şart koşulmuştu. Her komitenin iç ve dış düşmanlara karşı kendini korumak için gizli polis teşkilatı oluşturulmuştu.[68] Aynı amaçla liderler Merkez Komite tarafından takma ad ile anılmıştı.[69] Üyeler örgüt için çalışacakları zaman bir yemin törenine katılarak İncil, tabanca ve kama üzerine yemin etmişlerdi.[70]

Örgüte ait önemli belgeler üzerine yalnızca Merkez Komitenin kullanımına ait olan mühür basılmıştır.[71] Bu, örgütün yaptıklarının halk arasında tanınmasını sağlamıştır. Bir anlamda da örgüte bir kişilik kazandıran sembol olmuştur. Bu durum, Merkez Komitenin hiyerarşik düzende diğerleri üzerindeki üstünlüğünü de göstermiştir. Bu yapılanma içinde, birimler arasındaki kopukluğu engellemek amacıyla düzenli haberleşme kararı alınmıştır. Her komitenin, bir üstündeki komiteyi kendi bölgesi içindeki olaylardan haberdar ederek aylık olarak rapor vermesine[72] ve ayrıca her hücrenin düzenli haftalık toplantı yapmasına karar verilmişti.

Örgütün mali yükünü karşılamak için bağış ve üyelik aidatı uygulanmıştır. Her üye ekonomik durumuna göre belli bir aidat ödemekle yükümlü kabul edilmiştir.[73] Bu gelir kaynakları arasına ileride eylemlerden elde edilen gelirler de eklenmiştir. Örgüt giderlerini karşılamak için her birimin, gelirinin üçte birini Merkez Komite’ye göndermesine, her hücrenin üyelerini silahlandırmasına ve onlara devrimci basını yaymasına karar verilmiştir.[74] Örgütün amacına ters davranan bir kişi için cezanın, yerel komite tarafından kararlaştırılarak Merkez Komite tarafından onaylanmasına karar verilmiştir.[75]

MİDÖ’nün 1896 Selanik Kongresi’nde aldığı yapısal ve işlevsel iyileştirme kararlarından birisi de örgütün Sofya’da bir temsilciliğini kurmak olmuştur. Böylesi bir yapılanmadaki amaç MİDÖ’nün etki sahasını genişletmek ve örgüte maddi destek sağlamak olmuştur. Böylece Sofya’da MİDÖ’ne zarar verebilecek hareketlerin engellemesinde önemli başarı kazanılmıştır. Supremistlerin yani Dış Örgüttekilerin MİDÖ’nün Bulgaristan’daki yardımcıları olarak tanımlaması bu amaçla yapılmış bir hareket olarak kabul edilmiştir. Ayrıca Bulgar ordusundaki subaylardan oluşan ve MİDÖ’nü destekleyen Kardeşlik Grubu (Brotherhoods) ile de temas kurulmuştur.[76] Böylece MİDÖ’nün Bulgaristan’da zaten var olan destekleyicileri ile MİDÖ arasındaki bağlantı kurularak MİDÖ’nün etkinliği arttırılmıştır. MİDÖ tarafından daha önceden altı devrim bölgesine ayrılmış olan Makedonya bölgesi,[77] bu bölgeler arasına Sofya’nın da katılmasıyla, MİDÖ’nün etkinliğinin genişlediği bir bölge olmuştur.

2. Etniki Eterya

Etniki Eterya, 19. yy. başında Yunan bağımsızlık hareketinde kurulmuş olsa da 19. yy. boyunca Pan-Hellenizm’in Makedonya’da çalışan örgütü olmuştur. Büyük Yunanistan sınırları içine Makedonya da girdiğinden, 1890’lardan itibaren Makedonya olaylarında bu Yunan örgütü de yer almıştır.

1894 yılında Yunanların Makedonya’da Bulgaristan tehlikesine karşı yeniden yapılandırdığı Etniki Eteryanın amacı, Makedonya’da Hellenizmi yaymak olmuştur.[78] Atina’da kurulan bu örgüt Yunan ordusundaki subayların dörtte üçünü içinde barındırmış ve gerek Yunanistan’daki ve gerekse Yunanistan dışındaki zengin ve etkili Yunanlar tarafından desteklenmişti. Ayrıca Avrupalı bazı yazarlar da bu derneğin kamuoyunda tanınmasını sağlayarak örgüte yardımda bulunmuşlardı. Ortodoksluğun bu kadar etkin olduğu bu dönemde elbette İstanbul’daki Fener Patrikhanesi’nin de bu çalışmalarda önemli rolü olmuştur.

3. Yüksek Makedon Komitesi (YMK)

Makedonya olaylarında MİDÖ ile birlikte bir diğer önemli örgüt olan Yüksek Makedon Komitesi, Mayıs 1895’te Makedonya’nın kurtuluşu için, Makedonya sınırları dışında Sofya’da kurulmuştur.[79] Bu yüzden, YMK’ne Supremistler[80] ya da Dış Örgüt de denmiştir.[81] YMK kısa süre içinde Bulgar politik hayatında önemli bir baskı unsuru olmuştur. Bu komite, büyüyen Bulgar milliyetçiliğinin göstergesi olmuştur.[82] MİDÖ gibi YMK’de Makedonya’nın kurtuluşunu amaçlıyordu fakat bu iki grubun kurtuluştan kastettikleri farklı şeyler olmuştur. Her ne kadar ortak hareket alanları olmuşsa da farklı kurtuluş yolları amaçladıkları için araları açık olmuştur.[83] MİDÖ Makedonya’nın kurtuluşunu özerklikte ve federasyonda görürken, YMK kurtuluşu Bulgaristan’a ilhak olarak görmüştür.[84] Yöntem konusunda YMK içinde de ayrılıklar olmuştur. Örgüt içinde bir grup şiddet uygulayarak hemen ilhakı gerçekleştirmeyi savunurken, bir başka grup ise Makedonya için özerklikten sonra ilhakın gerçekleştirilmesini savunmuştur.[85]

YMK içindeki farklı fikirler örgütlenmenin daha en başında da kendini göstermiştir. Farklı fikirleri ortak noktada buluşturarak asıl hedeflerine ulaşabilmek için, 9 Ocak 1895 tarihinde 400 kişinin katıldığı bir kongre toplanmıştır. Kongrede amaç, Osmanlı Müslümanlarının Hıristiyan nüfusa yaptıklarını Avrupa kamuoyuna duyurup onların tepkisini Osmanlı Hükümeti üzerine çekmek olmuştur.[86] Avrupa devletlerinin yardımıyla Makedonya’ya özerklik sağlayabileceklerini düşünmüşlerdi. Fakat kongrede ortak noktada buluşulamamıştır. Kongre’ye katılan gruplardan, örneğin Kardeşlik Birliği bu fikre katılmamıştır. Çünkü Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti’nin statükosunu bozmak istemeyeceklerini düşünmüştür. Bu yüzden amaçlarına ancak devrimci yollarla ulaşabileceklerini savunmuşlardı.[87]

Makedonya’nın özerkliği amacı zaman zaman MİDÖ ve YMK’ni yakınlaştıran fikir olmuştur. Bu iki örgütün amaçlarına ulaşmak için seçtikleri yollar birbirinden farklı olmuştur. MİDÖ şiddete karşı iken YMK amacına şiddet eylemleriyle varabileceğini savunmuştur. Yani MİDÖ daha yavaş ve kesin adımlarla -okul, kilise, eğitim olanaklarını kullanıp evrimci yol ile- gitmeyi yeğlerken, YMK daha sert yollarla sonuca daha kısa sürede ulaşma fikrini savunmuştur. MİDÖ uzun sürede hazırlanmış büyük bir halk ayaklanması taraftarıyken YMK çeteciliği yeğlemiştir. MİDÖ bu çete eylemlerinin Türklerin tepkisini çekeceğinden, uzun vadede yapılmak istenen devrime zarar vereceğini savunmuştur. Bu yüzden YMK’nin eylemlerinin, Makedonya’dan çok Bulgaristan’ın politik amaçları için yapıldığını düşünmüştür.[88] YMK, Makedonya Slavları ile Bulgarlar arasındaki kültürel bağı Makedonya’nın Bulgaristan’a ilhakı için önemli ve yeterli neden görürken MİDÖ bunu kabul etmemiştir.

YMK’nin taraftarları arasında MİDÖ’nde olduğu gibi subaylar, papazlar ve öğretmenler ağırlıkta olmuştur.[89] Bunlardan başka öğrenciler, gazeteciler ve diplomatlar da örgütte bulunmuştur.[90] Bunlar ya Makedonya göçmeni ya da onların Bulgaristan’daki taraftarlarıydı.[91] Bu Makedonya göçmenleri, Bulgaristan’a ya eğitim amacıyla, ya Makedonya’da çalışacak uygun ortam bulamadıklarından ya da göçmen işçi olarak gelmişlerdi.

YMK’nde en üstte Yüksek Makedonya Komitesi ve ona bağlı iki kol yer almıştır: Şehir Komiteleri ve Bölgesel Komiteler. Bu ikisi arasında doğrudan bağ kurulmamış, ikisi de YMK merkeziyle ayrı ayrı bağlantı kurmuştur.[92] YMK, MİDÖ’ne göre şubeler konusunda daha iyi durumda, 40’ın üzerinde şubeyle çalışmıştır. Federatif bir yapı oluşturmuştur.[93] YMK’nde liderlik de MİDÖ’ndekinden farklı olmuştur. YMK liderleri, seçimden sonra üyelerinin isteklerini gözetmeyip daha çok kendi başlarına kararlar almışlardır. YMK kendisini tüm Makedonya örgütleri içerisinde eşitler arasında birinci ilan etmiş olsa da bu yalnızca bu örgütün fikri olarak kalmıştır. Anlatılan özelliklerinden dolayı da yönetim açısından, hiç olmazsa MİDÖ kadar, demokrat olamamıştır.

4. St. Sava Örgütü

Sırplar Balkan yarımadasında bağımsızlıkları için örgüt kuran ilk uluslardan olmuştur.[94] Sırpların amacı Ortaçağ’daki Sırbistan Krallığı’nın toprak genişliğine sahip olmak[95] ve Büyük Sırbistan’ı yaratmak olmuştur.[96] 19. yy.’da Makedonya’da çalışmış olan St. Sava örgütü, Sırplar’ın bu amaçları için kurulmuştu. Örgüt 1886 yılından sonra Sırp milliyetçilik propagandasını Makedonya’da yaymak için çalışmıştır.[97] Bulgarların Makedonya’da etkilerini arttırma çabaları doğal olarak

Yunanistan ve Sırbistan’ı bu çabalara karşı bir şeyler yapmaya zorlamıştır. Makedonya’nın da Doğu Rumeli ile aynı akıbete uğrama olasılığından korkan Sırplar, Makedonya’daki propaganda çalışmalarını daha ciddiye alarak St. Sava örgütünü düzenlemişlerdir.[98] 1886 yılında Makedonya konusunda çalışmalarına başlayan bu örgütün Sırp hükümeti ile doğrudan bir bağlantısı yok görünse de özellikle 1889-1891 yılları arasında Sırp hükümeti bu örgütü desteklemiştir. 1891 yılında ise Sırbistan başbakanı örgüte sunulan mali desteği kesince örgüt dağılmıştır.[99] Bu durum, hükümetin Sırp propagandasından vazgeçtiği anlamına gelmemektedir. Bu, hükümet ile örgüt arasındaki bir sorundan dolayı olmalı çünkü bundan sonra Sırp propagandasını yürütmek için hükümet içinde bir bölüm kurulmuştur: Politika ve Eğitim Bölümü.[100] Böylece başlangıçta hükümet ile doğrudan bir ilişkisi yok gibi görünen örgüt, pek etkili olmasa da, artık hükümetin içine alınmıştır.

Sırbistan’ın Makedonya’da güçlü bir kilise örgütlenmesi olmamıştır. 1830’lu yıllardan beri kendi kendini yöneten bir Ortodoks kilisesi olan Sırbistan ilk zamanlar Bulgar kilisesi ile pek sorun yaşamamıştır. Fakat 1880’lerde Sırplar’ın Bulgar kilisesine olan tutumları değişmiştir.[101] Bunun en önemli nedeni, Bulgarların 1870 yılında elde ettikleri kilise kurma hakkı sayesinde güçlerini arttırmaları, diğeri ise 1878 Berlin Antlaşması sonucu -her ne kadar Ayastefanos’tan daha az kazançlı olsa da- politik durumlarını sağlamlaştırmış olmalarıdır. Böylece Bulgarlar, dini ve politik güçlerini sağlamlaştırdıklarından dolayı artık Makedonya’da daha etkili olabilecek konuma gelmişlerdi. Osmanlı Devleti’nin, Sırpları Bulgar etkinliğinin artması karşısında denge unsuru olarak kullanma yönündeki politikasına da uygun olarak, Sırplar’ın isteği olan Makedonya’da bir Sırp Piskoposluğu kurma fikri hayata geçirilmiştir.[102] Böylece Makedonya’da kilise savaşlarında Sırplar da etkili olmaya başlamıştır. Ayrıca Belgrat-Selanik arasındaki demiryolu inşaatı da 1880’lerden sonra Sırpların bölgedeki etkinliğini arttırmıştır.[103]

Sırpların kurduğu bu örgütte emekliye ayrılmış subaylar, profesörler, banker ve hatta kralın yeğeni bile yer almıştır. Zenginler, banker ve tüccarlar örgüte mali yardımda bulunmuşlardı.[104] Ayrıca St. Sava örgütü açılan Sırp okullarında propagandalarını yayacak öğretmenlerin yetiştirilmesine de önem vermiştir.[105]

Sonuç olarak, Makedonya sorunu Doğu sorununun bir parçası olarak Osmanlı Devleti’nin çöküşünün net göstergesi olsa da, bu sorundan en çok Makedonya halkı etkilenmiştir. Makedonya halkının ise sadece Hıristiyan kesimi kendilerine taraf olacak bir Balkan devleti ve Avrupa devletlerinin desteğini bulduğu için örgütlerin etkili olanları da bu kesim arasından çıkmıştır. Osmanlı Devleti ise siyasi ve ekonomik güçsüzlük içinde olduğundan, Müslüman halkına destek olamadığı gibi Hıristiyan halkının da kontrolünü kaybetmiştir. Böylece 19. yy. sonunda Makedonya’da ayrılıkçı örgütlenmeler artmıştır.

Meltem Begüm SAATÇİ

Akdeniz Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi Uygulama Merkezi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 13 Sayfa: 108-117


Kaynaklar:
♦ ADANIR, Fikret, “Macedonian Question: The Socio-economic Reality and Problems of its Historiographic Interpretation”, International Journalof Turkish Studies, 1984-1985, cilt 3, ss. 43-64.
♦ ADANIR, Fikret, “Makedonya Sorunu ve Dimitar Vlahof’un Anılarında II. Meşrutiyet”, Birikim, cilt 2, sayı 9, Kasım 1995, ss. 14-26.
♦ ADANIR, Fikret, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ulusal Sorun ile Sosyalizmin Oluşması ve Gelişmesi: Makedonya”, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyalizm ve Milliyetçilik (1876-1923), der. Mete TUNÇAY, Eric Jan ZÜRCHER, İSTANBUL: İletişim yay., 1995.
♦ ANDERSON, M. S., The Eastern Question 1774-1923, NEW YORK: Mc. Millan, 1966.
♦ ADIYEKE, Ayşe Nükhet, Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı (1896-1908), İZMİR: Dokuz Eylül Üniv. Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü (Doktora tezi), 1994.
♦ AYBARS, Ergün, “Orta-Doğu, Emperyalizm, Petrol ve Türkiye” Beşinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri I Beşinci Dünya Dengeleri İçinde Askeri ve Stratejik Açıdan Türkiye, (İSTANBUL, 23-25 Ekim 1995), ss. 509-543, ANKARA: Genelkurmay Basım evi, 1996.
♦ AYDEMİR, Ş. Süreyya, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa (1860-1908), İSTANBUL: Remzi Kitabevi, 1992.
♦ BOZBORA, Nuray, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk ve Arnavut Ulusçuluğu’nun Gelişimi, İSTANBUL: Boyut Kitapları, 1997.
♦ BRAILSFORD, H. N., Macedonia Its Races and Their Future, NEW YORK: Arno Press, 1971.
♦ CASTELLAN, Georges, Balkanların Tarihi 14. -20. yy., çev. Ayşegül YARAMAN BAŞBUĞU, İSTANBUL: Milliyet yayınları, 1995.
♦ ÇETİK, Mete, “Osmanlı Solundan Bir Portre: Yane Sandanski” Tarih ve Toplum, Ağustos 1994, c. 22, S. 128, s. 13-17.
♦ ÇUKALAS, Konstantin, Yunanistan Tarihi, çev. Şeyla, İSTANBUL: Ant yay., 1970.
♦ DAKIN, Douglas, The Greek Struggle in Macedonia 1897-1913, LONDON: Institute for Balkan Studies, 1966.
♦ ERCAN, Yavuz, “Bloklararası Çatışmalarda Osmanlı Toprakları’nın Stratejik Önemi”, Beşinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri I Beşinci Dünya Dengeleri İçinde Askeri ve Stratejik Açıdan Türkiye, (İSTANBUL, 23-25 Ekim 1995), ss. 116-123, ANKARA: Genelkurmay Basım evi, 1996.
♦ FORBES, Nevill vd., The Balkans A History of Bulgaria, Serbia, Greece, Rumania and Turkey, NEW YORK: AMS Press Inc., 1970.
♦ GÖRGÜLÜ, İsmet, Veli YILMAZ, Ali ERDİNÇ, Makedonya, İSTANBUL: Harp Akademileri Basımevi, 1993.
♦ HOBSBAWM, Eric J., 1780’den Günümüze Milletlerve Milliyetçilik Program, Mit, Gerçeklik, çev. Osman AKINBAY, İSTANBUL: Ayrıntı, Nisan 1995.
♦ JELAVICH, Barbara, The Establishment of the Balkan National States 1804-1920, SEATTLE: University of Washington Press, 1986.
♦ KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, cilt VIII, ANKARA: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1988.
♦ Macedonia Documents and Material, SOFIA: Bulgarian Academy of Sciences, 1978.
♦ MILLAS, Herkül, “Jön Türkler ve Makedonya (1908-1912)” (kitap tanıtımı), Tarih ve Toplum, Mayıs 1994, cilt XXI, sayı 123, ss. 62-63.
♦ MURRAY, William Smith, The Making of The Balkan States, NEW YORK, ?, 1967.
♦ ORAN, Baskın, “Balkan Müslümanlarında Dinsel ve Ulusal Kimlik (Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya ve Kosova Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme)” Ank. Ü. S. B. F. Dergisi, cilt 48, sayı 1¬4, Ocak-Aralık 1993.
♦ PERRY, Duncan Mc. Vicer, The Macedonian Cause: A Critical History of the Macedonian Revolutionary Organization, 1893-1903, LONDON: Duke University Press, 1988.
♦ SCHEVILL, Ferdinand, History of The Balkan Peninsula, From Earliest Times to The Present Day, NEW YORK: F. Ungar Pub. Co., 1966.
♦ SLOANE, William Milligan, Bir Tarih Laboratuarı: Balkanlar, İSTANBUL: Süreç yay. 1987.
♦ STAVRIANOS, Leften Stavros, The Balkans, 1815-1914, NEW YORK: Hold Rinehart and Winston, 1963.
♦ STAVRIANOS, Leften Stavros, The Balkans Since 1453, NEW YORK: Hold Rinehart and Winston, 1961.
♦ STEPHENSON, Graham, Russia From 1812 to 1945, NEW YORK: Praeger publishers, 1969.
♦ SVORONOS, Nikos, Çağdaş Hellen Tarihine Bakış (çev. Panayot Abacı), İSTANBUL: Belge yay., 1988.
♦ ŞENTÜRK, M. Hüdai, Osmanlı Devleti’nde Bulgar Meselesi 1850-1875, ANKARA: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1992.
♦ TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasal Partiler, cilt 1, İSTANBUL: Hürriyet Vakfı yay., 1988.
♦ TURAN, Ömer, The Turkish Minority In Bulgaria (1878-1908), LEUVEN: Katholieke Universiteit Leuven, doktora tezi, 1993.
♦ ULUBELEN, Erol, “İngiliz Dış Politika Dökümanlarında Türkiye”, Yön, 6 Ocak 1967-5 Mayıs 1967, yıl 6, sayı 197-214.
♦ ÜÇOK, Coşkun, Siyasal Tarih, ANKARA: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Basımevi, 1961.
♦ WATSON, Hugh Seton, Britain in Europe, 1789-1914, A Survey of Foreign Policy, NEW YORK: The Nac Millan Company, 1937.
♦ YERASIMOS, Stefanos, Milliyetler ve Sınırlar Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu, İSTANBUL: İletişim yay., 1995.
Dipnotlar :
[1] Eric J. Hobsbawm, 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik (İstanbul, 1995), s. 126.
[2] Baskın Oran, “Balkan Müslümanlarında Dinsel ve Ulusal Kimlik” Ankara Üniv. SBF Derg., c. 48, no1-4 (Ocak-Aralık 1993), s. 109.
[3] Nuray Bozbora, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk ve Arnavut Ulusçuluğunun Gelişimi (İstanbul, 1997), s. 169-170.
[4] Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar (İstanbul, 1995), s. 19.
[5] Coşkun Üçok, Siyasal Tarih (Ankara, 1961), s. 230.
[6] M. S. Anderson, The Eastern Question 1774-1923 (New York, 1966), s. 173-274; Ergün Aybars, “Orta-Doğu, Emperyalizm, Petrol ve Türkiye” Beşinci askeri Tarih Semineri Bildirileri (İstanbul, 1995), s. 540.
[7] Yavuz Ercan, “Bloklararası Çatışmalarda Osmanlı Topraklarının Stratejik Önemi” Beşinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri (İstanbul, 1995), s. 118.
[8] Şevket Süreyya Aydemir, Enver Paşa (1860-1908) (İstanbul, 1992), s. 409.
[9] Fikret Adanır, “Osmanlı İmparatorluğunda Ulusal Sorun İle Sosyalizmin Oluşması ve Gelişmesi: Makedonya” Osmanlı İmparatorluğunda Sosyalizm ve Milliyetçilik (1876-1923) (İstanbul, 1995), s. 35.
[10] Fikret Adanır, “Macedonian Question: The Socio-economic reality and Problems of Historiographic Interpretation” International Journal of Turkish Studies, 1984-1985, c. 3, s. 44.
[11] George Castellan, Balkanların Tarihi 14-20. yy (İstanbul, 1995), s. 364.
[12] F. Adanır, “Macedonian Question…”, s. 43-44.
[13] Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi c. 8 (Ankara, 1988), s. 148.
[14] F. Adanır, “Osmanlı İmparatorluğunda Ulusal.”, s. 36.
[15] Macedonia Documents and Material (Sofia, 1978), s. 418.
[16] Leften Stavros Stavrianos, Tha Balkans 1815-1914 (New York, 1963), s. 96-97.
[17] 1856 Paris Antlaşmasından önce dini vergilere dayanan bu gelir daha sonra tüm kilise görevlilerine düzenli aylık ödeme haline getirilmiştir. Bkz. William Smith Murray, Tha Making Of The Balkan States (New York, 1967), s. 99.
[18] Castellan, a.g.e., s. 365.
[19] Adanır, “Macedonian Question.”, s. 43.
[20] Adanır, “Macedonian Question…”, s. 52.
[21] Nükhet Adıyeke, Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı (1896-1908) (basılmamış doktora tezi), s. 263-264.
[22] Graham Stephenson, Russia From 1812 To 1945 (New York, 1969), s. 261-262.
[23] H. N. Brailsford, Macedonia Its Races And Their Future (New York, 1971), s. 298.
[24] Stavrianos, a.g.e., s. 102; Anderson, a.g.e., s. 261.
[25] Aydemir, a.g.e., s. 426-427.
[26] 1870’te Ekzarhhane’nin kurulmasında Bulgarların isteği yanısıra Rusya’nın Panslavist politikası da etkili olmuştur. Bkz. M. Hüdai Şentürk, Osmanlı Devleti’nde Bulgar Meselesi 1850-1875 (Ankara, 1922), s. 221; Brailsford, a.g.e., s. 298.
[27] F. Adanır, “Makedonya Sorunu ve Dimitar Vlahof’un Anılarında II. Meşrutiyet” Birikim, c. 2, S. 9, Kasım 1995, s. 15; Macedonia Documents and Material, s. 416.
[28] Stavrianos, a.g.e., s. 416; Murray, a.g.e., s. 192; Castellan, a.g.e., s. 367.
[29] Hugh-Seton Watson, The Decline of Imperial Russia 1855-1914 (Boulder, 1985), s. 170; Anderson, a.g.e., s. 269-270; Murray, a.g.e., s. 192-193.
[30] Murray, a.g.e., s. 192; F. Adanır, “…Dimitar Vlahof’un…”s. 15.
[31] Anderson, a.g.e., s. 269-270.
[32] Stavrianos, a.g.e., s. 99-100.
[33] Nikos Svoros, Çağdaş Hellen.s. 28; Konstantin Çukalas, Yunanistan Tarihi (İstanbul, 1970), s. 13; Adanır, “Macedonian Question…”s. 53.
[34] Stavrianos, a.g.e., s. 97-98.
[35] Adanır, “Osmanlı İmparatorluğunda Ulusal…”s. 42-43, 46-47.
[36] Adanır, agm, s. 43, 47, Stavrianos, a.g.e., s. 98-99.
[37] Macedonia Documents anad Material, s. 456.
[38] Duncan Mc Vicer Perry, The Macedonian Cause: A Critical History Of Macedonian Revolutionary Organization 1893-1903 (London, 1988), s. 63; Ömer Turan, The Turkih Minority In Bulgaria (1878-1908) (Ankara, …) s. ? 87; Anderson, a.g.e., s. 270-271; Stavrianos, a.g.e., s. 99.
[39] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, c. 1, (İstanbul, 1988), s. 509.
[40] Ferdinand Schevill, History Of The Balkan Peninsula (New York, 1966), s. 172-173.
[41] William Milligan Sloane, Bir Tarih Labaratuarı Balkanlar (İstanbul, 1987), s. 172-173.
[42] Osmanlı Devleti’nde her milletin kendi dini ve eğitim kurumu olmasına yasal izin verilmiştir. Ancak elbette devletin devamlılığına zarar verecek yöntemlere izin verilmemiştir. Bu tür yapılanmanın nedeni, Osmanlı Devleti’nin zayıflamış olmasıdır.
[43] Herkül Millas, “Jön Türkler ve Makedonya (1908-1912)” Tarih ve Toplum, c. 21, S. 123, Mayıs 1994, s. 62-63.
[44] Perry, a.g.e., s. 35-37.
[45] Adanır, “…Dimitar Vlhaof’un…”, s. 15.
[46] Perry, a.g.e., s. 49.
[47] Perry, a.g.e., s. 48.
[48] Tunaya, a.g.e., s. 511.
[49] Mete Çetik, “Osmanlı Solundan Bir Portre: Yane Sandanski” Tarih ve Toplum, Ağustos 1994, c. 22, S. 128, s. 13; Castellan, a.g.e., s. 369; Brailsford, a.g.e., s. 120.
[50] Anderson, a.g.e., s. 270.
[51] Perry, a.g.e., s. 38.
[52] Stavrianos, a.g.e., s. 98.
[53] Perry, a.g.e., s. 65; Macedonia Documents and Material, s. 419.
[54] Castellan, a.g.e., s. 369; Turan, a.g.e., s. 87; Watson, a.g.e., s. 195.
[55] Aydemir, a.g.e., s. 423-424; Tunaya, a.g.e., s. 512; Brailsford, a.g.e., s. 119.
[56] Stavrianos, a.g.e., s. 98-99.
[57] Douglas Dakin, The Greek Struggle In Macedonia 1897-1913 (London, 1966), s. 47.
[58] Aydemir, a.g.e., s. 423-424.
[59] Schevill, a.g.e., s. 434; Adanır, agm, s. 15.
[60] Aydemir, a.g.e., s. 419-422.
[61] Adanır, agm, s. 15.
[62] Perry, a.g.e., s. 40.
[63] Perry, a.g.e., s. 40.
[64] Castellan, a.g.e., s. 370-371.
[65] Perry, a.g.e., s. 65.
[66] Macedonia Documents and Material, s. 419.
[67] İsmet Görgülü, Veli Yılmaz, Ali Erdinç, Makedonya (İstanbul, 1993), s. 79.
[68] Macedonia Documents and Material, s. 420.
[69] Perry, a.g.e., s. 65-66.
[70] Tunaya, a.g.e., s. 529; Görgülü…, a.g.e., s. 79; Macedonia Documents and Material, s. 420, 422.
[71] Perry, a.g.e., s. 66; Macedonia Documents and Material, s. 420.
[72] Macedonia Documents and Material, s. 420.
[73] Perry, a.g.e., s. 66-67; Macedonia Documents and Material, s. 420.
[74] Perry, a.g.e., s. 66.
[75] Macedonia Documents and Material, s. 422.
[76] Perry, a.g.e., s. 68.
[77] Bu altı devrim bölgesi Selanik, Manastır, Üsküp, Shitip, Strumitsa-Gorna Dzhumaia ve Veles-Tikvesh idi. 1895 yılında Edirne vilayeti de eklenmiştir. Bkz. Perry, a.g.e., s. 66-67.
[78] Leften Stavros Stavrianos, The Balkans Since 1453 (New York, 1961), s. 520-521; Perry, a.g.e., s. 16.
[79] 894 yılında Bulgaristan’da Makedonyalı mülteciler tarafından Makedonya Komitesi kurulmuş, daha sonra Yüksek Makedon Komitesi adını almıştır. Bkz. Adanır, “…Dimitar Vlahof’un…”s. 16.
[80] Barabara Jelavich, The Establishment Of Balkan National States 1804-1920 (Seattle, 1986), s. 211.
[81] Turan, a.g.t, s. 87.
[82] Turan, a.g.t, s. 87.
[83] Anderson, a.g.e., s. 270-271.
[84] Stavrianos, The Balkans 1815-1914, s. 99.
[85] Aydemir, a.g.e., s. 419-422.
[86] Perry, a.g.e., s. 43.
[87] Perry, a.g.e., s. 44.
[88] Stavrianos, The Balkans 1815-1914, s. 99; Turan, a.g.t, s. 87-88.
[89] Aydemir, a.g.e., s. 419-422.
[90] Brailsford, a.g.e., s. 118.
[91] Perry, a.g.e., s. 50.
[92] Perry, a.g.e., s. 53.
[93] Perry, a.g.e., s. 52.
[94] Murray, a.g.e., s. 192.
[95] Perry, a.g.e., s. 16.
[96] Tunaya, a.g.e., s. 544-545.
[97] Stavrianos, The Balkans Since 1453, s. 520; Görgülü, a.g.e., s. 80-81.
[98] Stavrianos, The Balkans 1815-1914, s. 100; Stavrianos, The Balkans Since 1453, s. 520.
[99] Perry, a.g.e., s. 16.
[100] Perry, a.g.e., s. 17.
[101] Nevil Forbes, The Balkans (New York, 1970), s. 119; Perry, a.g.e., s. 16.
[102] Anderson, a.g.e., s. 269-270; Görgülü, a.g.e., s. 75-76.
[103] Castellan, a.g.e., s. 367-368.
[104] Erol Ulubelen, “İngiliz Dış Politika Dökümanlarında Türkiye” Yön, 6 Ocak 1967-5 Mayıs 1967, yıl 6, S. 197-214, s. 8.
[105] Stavrianos, The Balkans 1815-1914, s. 99-100.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.