Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Türkmen Edebiyatından Çağdaş Türk Dünyası Edebiyatına Doğru

0 15.020

Dr. Salim ÇONOĞLU

Çağdaş Türk Dünyası Edebiyatı, Türk soylu toplulukların bağımsızlığını kazanmasıyla ortaya çıkan bir kavramdır. Türk Dünyasının Edebiyatı denildiğinde her şey apaçık ortadadır. Bu, bizim geçmiş edebiyatımızı da bugünkü edebiyatımızı da kendi bünyesine alan büyük bir mirastır. Artık edebiyatta yeni bir dönem başlamıştır. Ortak kültür zenginliğinin çağdaşlık yönü doğrultusunda çeşitli fikirler ortaya konulmaktadır.[1] Bu fikirlere dikkat edildiğinde bir gerçeği açık seçik görmek mümkündür. O da Çağdaş Türk Dünyası Edebiyatı’nın tanımıdır. Acaba bu edebiyat nasıl bir edebiyattır? Bu konuda büyük yazarların kendileri nasıl düşünmektedir. Cengiz Aytmatov, Türk dünyasının, müzikten felsefeye, edebiyattan sinemaya kadar ortak bir kültürel düzlem oluşturması gerektiğini söyleyerek, gençleri çağdaş edebiyata yönlendirebilecek ortak bir edebiyat akademisi kurulmasını teklif etmektedir.[2] ‘Ortak gönül ortak yaşamdan doğar’ diyen Cengiz Bektaş ise Türk Dilleri Yazarlar Birliği gibi bir gönüllü kuruluşun çok daha verimli olacağı[3] düşüncesini savunmaktadır. Azerî romancı Anar da, ortak bir kültürel konseptin oluşturulmasında nazarî çalışmaların önemi üzerinde durmaktadır.[4] Türkmen yazar Annaguli Nurmemmet de, her bir Türk soylu edebiyatın, -kendi bünyesinde millî kültürüyle beraber- Anadolu’nun zengin kültürüyle bütünleşip, Batı veya Rus edebiyatını da -üstatlık yönünden elde ettiği inceliklerden vazgeçmeden- benimseyebildiği taktirde, ortaya dünya edebiyatının parlak yıldızı olabilecek Çağdaş Türk Dünyası Edebiyatı’nın çıkacağından bahsetmektedir.[5] Bu meseleye çağdaş yazarların ifade ettikleri gibi geniş ve zengin açıdan bakmak gerekmektedir. Biz de aynı yolu takip etmek durumundayız, çünkü Türkmen edebiyatının üzerinden çağdaş Türk dünyasının edebiyatına geçiş yolunu değerlendirmek lazımdır. Bunun için ilk önce Türkmen edebiyatını kökünden irdeleyerek bugüne kadar takip etmek, sonra, Türk-Türkmen edebî münasebetlerine göz gezdirmek, en son olarak da çağdaş Türk Dünyası edebiyatına geçiş yolları aramak bize bu kat edilen mesafelerde ne tür eserlerin gün ışığına çıktığını gösterecektir.

Türkmen Edebiyatına Genel Bir Bakış

Türk dünyası dediğimiz büyük coğrafyanın çok zengin bir halk kültürü ve edebiyat geleneği bulunmaktadır. Ortaya konulan edebî eserlerde zaten bunu ispatlamaktadır. Bunun yanı sıra sözlü edebiyat ürünlerinin fazlalığı hem onun çok eski dönemlere kadar uzandığını hem de edebiyat ve kültür zenginliğine/derinliğine sahip olduğunu göstermektedir. Zaman içerisinde sahip olunan bu zenginlik farklı coğrafyalara taşınmış ve bu coğrafyalarda da kendi içerisinde gelişimini sürdürmüştür. Her ne kadar bu farklı coğrafyalarda farklı kültürlerle münasebet; sosyal hayat, dil ve edebiyatta birtakım farklılıklara yol açmış olsa da bu farklılık çok da önemli değildir:

“Bugün Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile “Bağımsız Türk Devletleri” olarak tarih sahnesine çıkan Azeri, Türkmen, Kazak, Kırgız ve Özbek Türkleri ve diğer Türk soylu topluluklar da aynı kökten doğmuş, aynı tarihi paylaşmış ve aynı kaynaktan beslenmişlerdir. Ortaya koydukları eserlere baktığımızda gerek Anadolu’da ve gerekse dünyanın bir başka yöresinde yaşayan Türk soylu toplulukların ortaya koyduğu ürünlerde, bugün dahi aynı ortaklığı veya ortaklığın izlerini bulmak mümkündür.”[6]

Türk boylarının bir kısmı çeşitli nedenlerle farklı coğrafyalara göç ederken, bir kısmı da ata topraklarında kalmıştır. Bu boylardan en çok dikkati çeken de XI. Asırda Oğuzların batıya giderken geride bıraktıkları Türkmenlerdir. Anadolu’ya geçen Türklerin yerleşik hayata geçişle birlikte yazılı edebiyatlarını oluşturmalarına karşın, ata yurtta kalan Türkmenler, sürekli göç etmekten kaynaklanan şartların sonucunda sözlü edebiyat geleneğinin daha fazla tesirinde kalmışlardır. Bu sebeple böylesine köklü bir geçmişe ve zengin bir kültür birikimine sahip Türkmenlerin zengin sözlü kaynaklara dayanan bir edebiyat geçmişinin olması doğaldır:

“XI. Asırda Oğuzların batıya doğru giderken geride bıraktıkları boylardan oluşan Türkmenler, yazılı edebiyatlarının ortaya çıkışı (XVIII. yüzyıl) dan önce zengin halk edebiyatı mahsullerine sahiptirler. Bunlar destanlar, masallar, atasözleri, bilmeceler ve türkülerdir. Hepsinde halkın hayat tarzı, işleri, örf ve adetleri gibi konular işlenmiştir.”[7]

Böylesine köklü bir edebiyat geleneğine/geçmişine sahip olan Türkmenlerin dil ve edebiyatına yönelik ilk çalışmalar XIX. yüzyıldaki şarkiyatçıların çalışmalarıyla başlamıştır. Bunun öncesinde sistemli çalışmaların olmayışı, bu konuyla ilgili çalışmaları olumsuz etkilemektedir. Türkmen Edebiyatı Tarihi ile ilgili yayınlanmış olan tek kaynak 1975-1984 yılları arasında Türkmenistan İlimler Akademisi’nce yayınlanan Türkmen Edebiyatının Tarihi adlı altı ciltlik eserdir. Ancak eserde de, edebî eserler ve şahıslar Marksist ideolojinin çizdiği çerçeve içerisinde değerlendirilmiştir.[8]

Türkmen Edebiyatı’nın tarihî gelişimi yakın dönemlere kadar birkaç ana başlık altında incelenegelmiştir. Burada özellikle “birkaç” denilmesinin önemli bir sebebi vardır. Geçmişte yani Sovyetler Birliği döneminde diğer halklarda olduğu gibi Türkmenlerin de zengin edebiyat tarihlerinin derinliklerine gidilmemiş ya da gidilmek istenmemiştir. Bu yüzden Sovyet döneminde Türkmen edebiyatının ana başlıklara bölünmesi daha da fazlalaşmıştır. Hatta her on senelik dönem edebiyatın büyük bölümünü oluşturmuştur. Ama ne yazık ki geçmişin bin senesi hatıralardan silinmeye çalışılmıştır. Türkmen edebiyatının bölümlere ayrılışı ile ilgili doğru bilgiler ancak yeni yeni ortaya çıkmaktadır. Geçen yüzyılla vedalaşırken Türkmenistan’da yapılan, Yaşlıların Büyük Kurultayı’nda Türkmen tarihinin dönemleri, birinci dönem, Oğuz Han’ın zamanından Korkut Ata’ya kadar; ikinci dönem Korkut Ata’nın dönemi, yani İslâm’a geçiş devri; üçüncü dönem Selçuklular ve Türkmen beyliklerinin dönemi; dördüncü dönem XVIII. yüzyılı da kendi bünyesine kalarak, Sovyetler Birliği’ndeki yılları da içine alan parçalanma dönemi; beşinci dönem ise bağımsızlık dönemi olarak belirlenmiştir. Edebiyat da bu genel çerçevede değerlendirilmeye başlanmıştır.[9]

Böylece sadece Türkmen tarihinin değil, Türkmen edebiyatının da beş bölüme bölünmesi doğaldır. O halde biz Türkmen edebiyatının dönemlerini şöyle sıralayabiliriz:

1. Oğuz Han’dan Başlayan En Eski Oğuznameler, Destanlar

Bu dönem, Türkmen Edebiyatı için yeni keşfedilmiş olarak algılansa da, halk arasında eski destancılık geleneklerinin ozanlar tarafından yaşatılması sözlü edebiyatın zengin kaynağı olarak gösterilebilir. Bu bakımdan Türkmen Edebiyatı oldukça zengindir. Ergenekon, Oğuz Kağan, Türeyiş, Gılgamış gibi eski destanların -çeşitli şekillerde- Türkmen halkının arasında yapılacak araştırmalar sonucu gün ışığına çıkabileceği gerçeği kaçınılmazdır.

Türkmen bilim adamları da eski dönemlerde yazılı edebiyatın olduğuna dair özellikle Sümerlerin Güney Türkmenistan’dan Mezopotamya’ya gitmeden önce Sümer yazısının ilk örneklerinin kullanıldığı, ve yine Abulgazi’nin, Andalıp ve fieydayı’nın verdiği bilgilere göre ise, 4700-4800 yıl evvel Oğuz Han zamanında oluşan 25 harften ibaret alfabeden de, edebiyatta geniş ölçüde yararlanıldığı düşüncesindeler.[10]

Türkmenlerin yazılı edebiyatının çok eskilere dayanmasına/çok çeşitli olmasına rağmen maalesef Türk boylarının en eskilerinden biri sayılan, sanat kültürü çok yaygın Oğuzların günümüz Türkmenlerinin ecdatlarının tarihî ve edebî mirası hakkında bilinen sebeplerle, bugüne kadar doğru bir ilmî fikir, görüş belirtilmemiştir.[11] Ancak diğer Türk soylu halklarda olduğu gibi, Türkmenlerde de kuvvetli bir şekilde eski edebî mirasına sahip çıkmak onların bağımsızlıklarına kavuşmasıyla başlamıştır. Bu alanda bizzat Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Türkmenbaşı’nın millî politikalarının temeli olarak Ruhnâme kitabını kaleme alması ve halkına ulaştırması, Türkmenlerin edebî miraslarına, kültürlerine derinden bağlı kalmalarına yol açmıştır. Ruhnâme’de Oğuz Kağan destanından ve halk dilinin vasıtasıyla günümüze ulaşan Oğuz Han’ın deyimleri ve sözlerinden pek çok yerde örnekler verilmektedir.[12]

2600-2700 yıl önce oluştuğu tahmin edilen Avesta yazısı ile 2200 yıl evvel ki Parfiya yazısının ve daha sonra da Orhun yazılarının kullanıldığı yine Gullayev tarafından ifade edilmektedir. Bu alanda Türkmen edebiyatının tarihinde milattan önceki 7-6. yüzyıllara ait 12 sığırın derisine yazılmış toplam 21 kitaptan ibaret olan Avesta kitabının önemi büyüktür. Bu kitabın yurdu Marguş ülkesi, yani eski Merv olarak bilinmektedir ve Türkmen edebiyatının tarihi incelenirken bu kitabın 2 nüshasının olduğundan bahsedilmektedir. Birinci bölüm çeşitli kitaplardan alınmış dua ve dilek parçalarının toplamıdır. İkincisi ise beş ayrı bölümden oluşan, ateşperestliğin kutsal kahramanlarına adanmış marş ve dualardan ibaret ‘küçük’ Avestadır.[13] Bu eseri takiben “Tumar” destanı, “Odatida ve Zeriadr’ destanı (milattan önce 5. yüzyıl), “Rüstem” destanı (milattan önce 5-4. yüzyıllar), “Zerinay ve Striangey” destanı (milattan önce 4. yüzyıl) gibi eserlerin de Türkmen edebiyatının tarihinde önemli yerinin olduğunu belirtmeliyiz. Hatta eski “Rüstem” destanının Mervli şair Mesgudi Mervezi’nin 963 senesinde tamamladığı “fiahname” adlı eserine zemin hazırladığı ve daha sonra da büyük Fars şairi Firdevsi’nin “fiehname” eserini teşkil etmesinde etkili olduğu hakkında görüşler de ortaya koyulmaktadır.[14]

2. Türkmen Edebiyatının Korkut Ata Dönemi ve İslâma Geçiş

Bu dönem Türkmen edebiyatının eserleri olarak Göroğlu destanını, Korkut Ata destanını göstermek mümkündür. Göroğlu Türkmen Halk destanında geçen olaylar Sovyetler dönemindeki edebiyatçıların çoğu tarafından 16. yüzyıl olarak gösterilse de, oradaki olayların Oğuz Beylerinin Sasanilerle olan savaşlarından kaynaklandığını, yani 5. yüzyıla doğru gittiğini,[15] destandaki adet ve törelerin de çok eskilere dayandığını görmekteyiz. Göroğlu Türkmen Halk Destanı eskiliği ve bölümlerinin çokluğu ile, zengin halk diliyle, değer biçilmez, abide bir eserdir. Destanın 30 bölümünün her biri ayrı bir eser görünümü sergilemekle birlikte, hepsi bir bütünlük halindedir. 30 destanın hepsi tüm elyazma ayrıntıları ve araştırma metinleriyle ilk defa 1996’da yayınlanmıştır.[16] Göroğlu Türkmen Halk Destanı aşağıdaki bölümleri içermektedir:

1. Göroğlu’nun Türeyişi; 2. Göroğlu’nun Evlenişi; 3. Arap’tan İntikam; 4. Övez’in Getirilişi; 5. Övez’in Dara Çekilişi; 6. Hoşgeldi; 7. Övez Evlenen; 8. Ayçemen; 9. Servican; 10. Övez ve Kırat; 11. Arap Bağlayan; 12. Kırk Binler; 13. Övez Küsen; 14.Moruk Kadın; 15. Göroğlu ve Balı Bey; 16. Telli Hanım; 17. Erhasan; 18. Peri Küsen; 19. Merdivenli; 20. Harmandeli; 21. Sapar Mehrem; 22. Handan Bahatır; 23. Bezirgan; 24. Göroğlu Bey ve Davut Serdar; 25. Tebli Bahadır; 26. Belagerdan; 27. Gencim Bey ve Hıdrali Zengin; 28. Övez’in Oğlu Nurali; 29. Ahmet Bey’in Evlenişi; 30. Göroğlu’nun Ölümü.

Korkut Ata Destanı’nın Türkmen Halk nüshasının da Türk Dünyası edebiyatında ayrı bir yeri vardır. Bu, önceden var olan yazılı destanı, halk arasındaki tamamen farklı bölümleriyle zenginleştirmektedir. Bu destanı 1950’li yıllarda yayınlamaya kalkışan Türkmen alimleri Prof. Dr. Meti Köseyev’in, Prof. Dr. Baymuhammet Garrıyev’in ve yayıncı Orazmehmed Abdalov’un başına gelenler artık sadece Sovyetlerin dehşet ideolojisi olarak hatırlanmaktadır.[17]

Edebiyatçı Ata Rahmanov’un 1940’lı yıllarda topladığı Gorkut Ata destanının Türkmen Halk Nüshası’nın günümüzde ilk defa kitap halinde yayınlanma imkânını bulması da çok şeyi ifade etmektedir.[18] Destanın Türkmen halk nüshasında şu bölümler bulunmaktadır:

1. Giriş; 2. Iza Berlediren Nesilsiz; 3. Töreli Beg; 4. Bamsım Birek; 5. İmre İgdir; 6. Dışoğuzların Gaver Hanlıkına Karşı Köreşi; 7. Oğuzların Melallamakı; 8. Gorkut’un Gabrı Kazılgı 1; 9. Gorkut’un Gabrı Kazılgı 2.

3. Türkmen Edebiyatında Selçuklular ve Türkmen Beylikleri Dönemi

Bu dönem Büyük Selçuklu Devleti “saray” şairlerinden başlayarak Türkmen beylikleri dönemindeki eserleri, Mahmut Kaşgari’nin eserlerini, şairler Mevlana’yı, Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı, Hindistan’daki komutan şair Bayram Han Türkmen’i de kapsayarak XVIII. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Aslında Türkmen Edebiyatı’nın tarihinde Selçuklu döneminin edebiyatına çok geniş bir yelpazede dikkat çekildiğini vurgulamamız yerinde olacaktır. Bunun önemli nedenlerinin biri tarihten de belli oluşuna göre, Selçuklu liderleri Tuğrul Bey’le Çağrı Bey’in 1040 senesinde Gaznelilere karşı Dandanakan savaşında zafer kazanmaları ile ilgilidir. Bu tarihten itibaren büyük devlete erişen Selçuklu Türkmenleri geniş bir coğrafyaya kültürlerini yaymışlardır. Bu dönemde veya ondan biraz önce yaşamış ve eser bırakmış Gazneli şairlerinin de Türkmen edebiyatının içinde Selçuklularla aynı terazide değerlendirildiğini, onların arasında da Türki Kişi Ilaki (veya Türki Kişi Aylaki-10. yüzyıl), zamanının ‘fiairlerin fiahı’ unvanını alan Abulkasım Hasan ibn Ahmet Unsurı Belhi (960-70-1039) gibi şairlerin olduğunu öğrenmekteyiz. Abulkasım Hasan İbn Ahmet Unsurı Belhi’nin bugüne kadar sadece sekiz satır şiirinin Türkmen edebiyatında bilindiği yazılmaktadır.[19]

XI-XII. yüzyıllarda Türkistan’da yaşamış ve eserlerini Türk dilinde yazan Yusuf Has Hacip Balasagunlu ile Hoca Ahmet Yesevi’nin Türkmen edebiyatındaki önemi çok büyüktür.[20] Hoca Ahmet Yesevi Türkmenlerin arasında ‘Medine’de Muhammed, Türkistan’da Hoca Ahmet’ olarak bilinmekte ve onun hikmetleri de bu ismi taşıyan kitapta yer almaktadır.[21]

Selçukluların ilme, edebiyata, sanata çok önem verdiği bilinmektedir. Edebiyatın yazı dili olarak genellikle Farsça kullanılmıştır. Selçuklu saray şairlerinden Fahrettin Eset Güngeni’nin 1148-1154 yıllarında eski Farfiya Destanı esnasında yazdığı Vis ve Ramin eseri bütünüyle günümüze kadar gelmiştir.[22] Ayrıca, Türkmen edebiyatında Selçuklular döneminin büyük şairleri ve bilgeleri olarak Ömer Heyyam’ (1048-1131), Abu Abdulla Muhammet İbn Abdulmelik Emir Muezzi Nusayı (1058-1148), Abulkasım Mahmut İbn Ömer İbn Ahmet az-Zamahşarı (1074-1144), Oğuzların kendi hükümdarları Sultan Sancar’ı esir alışlarına üzülerek yazdığı meşhur “Horasan’ın Göz Yaşları” adlı eserin sahibi Ovhaneddin Ali İbn Muhammet İbn İshak Enveri Abiverdi (1110-1191) ve başka pek çok şair bilinmektedir.[23]

Aslında Büyük Selçukludan sonraki dönem de çok zengin bir edebiyata sahiptir. Bu başlı başına bir konudur. Fakat Türkmen edebiyatında bu mevzuda hangi şairlere dikkat edildiğini bilmek açısından bazı bilgilerin ortaya konulması yararlı olacaktır. N. Gullayev adı geçen makalesinde XIII-XVII. yüzyıllarda çeşitli coğrafyada yaşamış Türkmen edebiyatının önemli isimlerini şöyle saymaktadır: Sultan Tuğrul Selcuki, Husamaddin Çelebi, Celaleddin Rumi, onun oğlu Sultan Velet, Yunus Emre, Hoca Dehhani, Emir Emineddin Tuğra, Seheri, Cemili, Ahmet Nezri, Abulhasan Ali Behremi, Muhammet Mümün Gürgeni, Süleyman İbn Yadigar Gürgeni, Muhammet İbn Hasan Amuli, Ahmet Burhaneddin Sivaslı, Seyit İshak Astrabadi, Seyit Nesimi, Cahanşah Karakoyunlu Hakiki, Sultan Yakup Türkmen, Carubi, Sultan Esen Paşa Türkmenoğlu, Sultan Hüseyin Mürze Mansuroğlu Gürgeni, Alişir Nevayi, Fesiheddin Sahipdara Astrabadi, Sayılı, fiah İsmayıl Hatayi, Ali Akkoyunlu, Arayış Begim Türkmen (İskender Türkmen’in kızı), Abbas Beg Türkmen, Ali Türkmen, Arşı Türkmen, Itabı (veya Atabı) Tekeli, Muhammet Bayram Han Baharmı, Yolgulu Enisi (veya Insı), Gayratı, Derviş Serahsi, Cedidi, Kemaleddin Hüseyin Bağban Zamırı Akkoyunlu, Zovkı Türkmen, Kalbalı (bazı kaynakta Kelbalı) Beg Baharlı, Gambarı Abiverdi, Kılıçhan Beg Mayıl, Meyli Türkmen, Talıp Amulı, Molla Miri Mervezi, Rehayı Mervezi, Hılalı Astrabadi, Meşrebi Tekeli, Mevalı Türkmen, Mehri Hatun, fianı Tekeli, fieyda Tekeli, Mürtezagulu Beg Mücrüm fiamlı, Mahmut Beg Salım (veya Selim) Türkmeni, Peri Türkmen, Yusup Beg Üstaçlı, Piri Türkmen, Salih Türkmen, Sadık Beg Avşar (Kitapdar), Salih Munşi Türkmen, Sovsanı Türkmen, Edhem Beg Türkmen, Abdı Beg Nüvidi fiirazı, Nurcahan Begim Mahfı (Taç Mahal Köşkünde yatan Türkmen hanımı, Mirhım’ın kızı), Hakırı Tevrizi, Gadımı, Muhammet Fizuli Bayatı (Bagdatı), Nizami Karamanlı, İsmail İbn Ahmet Cürcani, Ali, Karacaoğlan, Barhurdar Türkmen, Durdı Avşar, Abdurahman Gerami, Seyit Carberdi, Mümün Türkmen, Futfalı Beg Agahanoğlu, Azer Bekdili, Muhammet Cavat, Subhi Türkmen, Han Türkmen (Muhammet Beg Türkmen’in kızı), Ballı Tekeli, Emiri Avşar vs.[24]

4. Türkmen Edebiyatında 18. Yüzyıl ve Parçalanma Dönemi

Bu dönem birkaç bölüm halinde incelenirse parçalanmanın nedenleri de kesin olarak ortaya çıkacaktır.

A. XVIII. ve XIX. Yüzyıl Türkmen Klasik Edebiyatı

XVIII. yüzyıl Türkmen halkının tarihinde büyük değişimlerin gözlendiği bir yüzyıl olarak göze çarpar. Bu dönemde Ruslarla ilişkiler sınırlı da olsa başlamıştır. Bu, aynı zamanda Rus kültürü/edebiyatı ile de tanışma dönemidir.

Bu yüzyıl aynı zamanda Türkmenler arasında yazılı edebiyat geleneğinin yerleştiği yüzyıl olarak da öne çıkmaktadır. Bu dönemde yazılan eserler klasik edebiyat özelliği gösterir. Özellikle Fars ve Arap edebiyatlarından alınan konularda kahramanların üst tabakadan seçilmesi ön plandadır.[25]

XVIII. yüzyılın Türkmen edebiyatında Nurmuhammet Andalıp (1660-1740), Dövletmemmet Azadı (1700-1760), fieydayı, fiabende (1720-1800), Magtımgulı (Mahtumkulu, 1733-1783), Gayıbı, Magrupı (1735-1810) gibi edebiyatın direği olan sanatçıların ortaya çıkmasıyla, bu yüzyıl, edebiyatın “altın asrı” sayılmıştır.[26]

Parçalanma döneminde Türkmenlerin birliği, bütünlüğü için ölümsüz eserler yaratan Mahtumkulu’nun bu güzel geleneğini XIX. yüzyılda Seyitnazar Seydi (1768-1830), Memmetveli Kemine (1770-1840), Gurbandurdı Zelili (1800-1852), Mollanepes (1810-1862), Talıbı (1766-1848), Dosmemmet (1815-1865), Meteci (1824-1884), Zınharı (1791-1880), Baylı fiair (1810-1890), Misgingılıç (1845-1905) gibi Türkmen edebiyatının ana omurgasını meydana getiren şairler devam ettirmişlerdir.[27]

Himmet Biray, Mahtumkulu Divanı[28] adlı kitabının giriş bölümünde, Ahmet Bekmıradov’un, “Andelip (Andalıp) ve Oğuznamecilik Geleneği” isimli eserinde, XVIII. yüzyıl Türkmen edebiyatının komşu edebiyatlardan stil, tür ve tema bakımından farklılık gösterdiğini belirterek, bu asırdaki Türkmen edebiyatını üç ana başlık altında değerlendirdiğinin altını çizmektedir. Bu başlıklar sırasıyla şöyledir:

  1. Önceden Gelen Kitabî Stil

Klasik edebiyat da denilecek bu stile, Azadî örnek verilmektedir. Azadî, Vagzı Azat adlı didaktik eseriyle dikkati çeker. Eserinde hükümdar olacak kişinin özellikleri ve devleti idare etmenin yollarını anlatır.

  1. Eski Oğuzların Fiairane Geleneği

Bu geleneğin temsilcisi olarak da Mahtumkulu gösterilir. Türkmen edebiyatının en büyük şairi olan Mahtumkulu aynı zamanda Türkmen edebiyatında realizmin de kurucusu sayılmaktadır. fiiirlerinde halk şiiri geleneklerine ve Türkmen halk kültürüne büyük yer ayırmış, Türkmen mertliğini ve yiğitliğini tasvir etmiş, sözü veciz bir şekilde anlatma, atasözlerine yer verme hususunda büyük başarı göstermiştir. fiiirlerinde içerik olarak, iyi ile kötü insanın, mertle namerdin, güzelle çirkinin mukayesesi geniş yer tutar.[29]

  1. Destancılığın Yazılı Geleneği

Bu geleneğin temsilcisi olarak da Andelip sayılmaktadır. Andelip, Leyla ile Mecnun, Yusuf ve Züleyha isimli destanları ve Oğuzname tarihi, Oğuzlar hakkında anlatılan halk rivayetlerini ihtiva eden Oğuzname isimli eseriyle tanınmaktadır.

Bu üç şahsın yanı sıra bu dönemde, birbirleriyle dost Özbek ve Türkmenlerin ortak düşmanlarına karşı verdikleri mücadeleleri anlatan Dövletyar destanıyla Magrubi, lirik ve didaktik şiirleriyle tanınan fiabende, Gül-Senuber destanı Divanı ile tanınan fieydayi ve Otuz İki Tohum Kıssası adlı eseriyle Gayıbı, öne çıkan isimlerdir.

XVIII. yüzyıl Türkmen edebiyatında vatan, kahramanlık, birlik, dostluk, adaletsizlik, sevgi, dinî konular, tarihî vakalar ve şahsiyetler, halkın problemleri vb. gibi konular ele alınmıştır. Ama en çok öne çıkanlar vatanî kahramanlık, sevgi, sosyal hayatı eleştiren şiirler ve toplumsallıktır.[30]

XIX. yüzyıl ise, Türkmen boylarının birbirine yakınlaştığı ve düşmanlarına karşı ortak bir tavır aldıkları bir dönem olarak da göze çarpar. Bu dönemde toplum fikri öne çıkmış ve toplumsal konular ele alınmıştır. Konuların hayatın içinden alınması, olayların anlatımında realist bir üslûbun da kullanılmasına yol açmıştır. Yine XVIII. yüzyıldaki gibi vatan sevgisi, eserlerde işlenen en önemli temadır. Bunun yanı sıra barış, kardeşlik, hümanizm, ahlâk, insanın toplumdaki yeri, vefa ve aşk gibi konular da işlenmeye devam etmiştir.

XIX. yüzyılın en belirgin özelliği, edebiyatçıların Türkmen halkının tarihini ve onun edebî mirasını kullanma yolundaki çabalarıdır. Bu dönemde satirik şiirleri, sosyal olayları, adaletsizlikleri, aşk ve sevgi gibi konuları işlemesiyle Kemine; Mahtumkulu’nun “Vatancılık” geleneğini devam ettiren ve zenginleştiren Seydi; vatan ve halk sevgisi temalarını işleyen, bağımsız bir vatanın olabilmesi için önce güçlü bir devletin olması gerektiğinin altını çizen Zelili; destan yaratma geleneğinin tesirinin en fazla göründüğü ve Mahtumkulu’dan sonra aşk temasının en usta şairi olan Mollanepes öne çıkmaktadır.

B. XIX. Yüzyılın Sonu ve İkinci Dünya Savaşına Kadar Türkmen Edebiyatı

XX. yüzyıl, Türkmen edebiyatında ve toplumunda büyük değişimlerin olduğu bir yüzyıl olarak da kendisini gösterir. 1917 yılındaki rejim değişikliği beraberinde Rus edebiyatı ile etkileşimi de getirmiştir. Bu dönemde Rus klasiklerinin Türkmence’ye tercümesi, bu eserlerin Türkmen halkı tarafından tanınmasına ve Türkmen edebiyatının genişlemesine/derinleşmesine sebep olur. XX. yüzyılda Türkmen edebiyatı iki farklı kaynaktan beslenmektedir:

  • Sözlü ve yazılı döneme kadar uzanan ve XVII. ve XIX. yüzyıldaki Türkmen şairlerinin oluşturdukları ve geliştirdikleri geleneğe dayalı edebi miras ve birikimi
  • Tercümeler yoluyla yeni yeni tanınmaya başlayan Türk edebiyatı.[31]

Yirmili yılların edebiyatı büyük ölçüde ozanlarla/şiirle başlamış bir edebiyattır. Mollamurt, Durdıkılıç gibi. Ayrıca bu dönem; yeni öykülerin, romanların, tiyatro eserlerinin ilk müjdelerini verdiği yıllardır. Berdi Kerbabayev, Garaca Burunov gibi yazarlar bu dönemde ortaya çıkmışlardır. Bu dönemde gazete ve dergi sayısındaki artış dikkat çekicidir. Yeni oluşturulan sistemin, halkı sistemin içine çekmek için seçtiği bu yol, düz yazı ve düz yazıya bağlı türlerin gelişmesini sağlamıştır.

Rus istilâsının başladığı bu dönemde vatansever Türkmen şair ve yazarları kalemleriyle mücadele etmişlerdir. Bunların içinde en önemlileri Göktepe’deki Rus katliamını dile getiren Gayıpberdi, Misginkılıç, Berdi Kerbabayev, Garaca Burunov, Abdülhalim Gulmuhammedov’dur. Bu büyük mücadele 1930’lu yıllara kadar sürmüş ancak bu tarihten sonra rejimin acımasızlığı yüzünü iyice göstermiş ve vatansever şair ve yazarlar birer birer yok edilmiştir.

Yirminci yılların ilk nesir eserleri olarak, B. Kerbabayev’in “Garşa Guda”, “Açlık”, “1916. Yıl”, “Obada Bolan Vaka”, Y. Nasırlı’nın “Yigrimi Beş Yıldan Sonra”, A. Gürgenli’nin “Gul Oğlu Murat”, A. Durdıyev’in “Annagözel”, “Hayal Deryasında”, “Bagtlı Gız Bagdatda”, “Bürgüt Pencesinde Bir Gözel” gibi hikâyeleriyle, öyküleri, dramlardan ise A. Govşudov’un “Zakaspi Frontı”, “Kanlı Orman”, B. Kerbabayev’in “Tiryekkeş ve Tebipler”, Ayıtcan Haldurdıyev’in “Galınsız”, fiemsettin Kerimi’nin “Aycemal” gibi piyeslerini örnek vermek mümkündür. Ancak burada özellikle bir şeyi belirtmek gerekir ki, bu tür eserler ideolojik silah olarak yazılmıştır ve sanat değeri düşüktür. Yirminci yılların sonunda ve otuzuncu yıllarda Stalin rejiminin daha da sertleşmesi yüzünden “burjuva milliyetçilerini” aramak, hemen hemen herkesi “halk düşmanı” olarak ilan etmek, onları bulup öldürme işi de güçlenmektedir ve bu edebiyata da yansımıştır. Yazarlardan A. Gulmuhammedov’a iftira atılmış, H. Deryayev Sibirya’ya sürgün edilmiştir, B. Kerbabayev göz hapsi altındadır, N. Sarıhanov partiden atılmıştır.[32]

Bu dönemde tiyatro türünde de ilk eserler verilir. Zaten zengin bir geçmişe sahip olan şiir de gelişimini devam ettirir. Otuzlu yıllar ise Türkmen hikayesinin çiçek açan zamanlarıdır. Nurmurat Sarıhasanov (Sonuncu Ev ve Arzu adlı hikâyeleriyle) ve Hacı İsmayilov, hikâyede gerçek üstatlardır. Yine Berdi Kerbabayev, Ata Govşudov, Beki Seytekov, Hıdır Deryayev, Çarı Aşırov gibi büyük roman üstatları da ortaya çıkmıştır. Bu devirde Türkmen edebiyatı, A. Durdıyev’in Meret, Ata Govşudov’un Cuma, Vatan Oğlu, Berdi Kerbabayev’in Kararlı Adım adlı romanının birinci kitabıyla zenginleşir.

Puşkin, Tolstoy, Mayakovski, Gorki, Shakespeare, Cervantes gibi Rus ve Batılı şair ve yazarların eserleri Türkmence’ye tercüme edilir. XIX. yüzyılda önem kazanan edebî mirasın öğrenilmesi ve korunması bu yüzyılda da önemini korumuş ve Mahtumkulu, Kemine, Mollanepes ve Zelili hakkında makaleler neşredilmiştir.

C. İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkmen Edebiyatı

İkinci Dünya Savaşı, Sovyetler Birliği içinde yaşayan tüm toplumların edebiyatına yansıyacak bir dönemin başlangıcıdır. Bu savaştan Sovyetler Birliği’nin galip olarak çıkmış ama bu sürede pek çok sanatçı da cephede hayatını kaybetmiştir. Bu durum Türkmen edebiyatı için büyük şanssızlıktır.

Bu dönemin ağırlıklı temaları vatan ve kahramanlıktır. Bunun yanı sıra cephede savaşan sanatçılar, cephe hayatını ayrıntılı bir şekilde anlatırlar. Yine bu dönemde klasik dönem Türkmen şairlerinden Mahtumkulu ve Seydi’’in vatan temalı şiirleri yeniden basılır.[33]

Roman türü gelişimini sürdürür. Ata Govşudov’un savaş yıllarında kaleme aldığı Mehr-i Vepfa isimli romanı, Türkmen edebiyatında realist romanın ilk örneği olarak edebiyat tarihlerine girmiştir. Yine Berdi Kerbabayev, Aylar isimli eserini ortaya koyar. Ayrıca D. Haldurdı, R. Seyidov, fi. Kekilov, Ç. Aşırov gibi şair ve yazarlar da ortaya koydukları eserlerde düşmanın yenilmesi gerektiği tezini işlerler. Berdi Kerbabayev’in Babasının Oğlu, Hacı İsmayilov’un Yarışçılar hikâyelerinde savaşın izleri iyice belirgindir. Bunun yanı sıra bazı yazarlar da savaşta kocalarını, eşlerini, nişanlılarını, babalarını yitiren insanları eserlerinde işlemeye çalışırlar.

Tercüme bu devirde de önemini korur. Tolstoy, fiolohov, İlya Ehrenburg’un eserleri Türkmence’ye tercüme edilir. Tiyatroda da vatan, cephe gerisi, kahramanlık konularını işleyen oyunlar sahnelenmiştir. Berdi Kerbabayev’in Vatana Sevgi, Kim Kimi Seviyor, Kardeşler ve Anne piyesleri anılmaya değer.

Bu dönem, edebiyatın her sahasında pek çok sanatçının ortaya çıktığı bir dönemdir. Rejimin dikkatinin savaşa yönelmesi, sanatçılar üzerindeki konu sınırlamasının kalkmasını da sağlamıştır. Bu dönem şiirinde vatan/kahramanlık temalarına bir de lirizm katılarak yeni eserler ortaya konur. Gara Seyitliev, Halkım; Aman Kekilov, Günbatara; Beki Seytekov, Türkmen Askeri; Çarı Aşır, Kılıç Al Ele vb. Gibi II. Dünya Savaşı yıllarında edebî eleştiri de güçlenmiş, tercüme gelişmeye devam etmiştir. Aman Kekilov, Meti Köseyev, G. Ahundov’un edebiyat öğretimi ile ilgili makaleleri yayınlanmış, Molla Nepes’in, Zöhre ile Tahir, Berdi Kerbabayev’in Kararlı Adım ve Ata Govşudov’un Mehr-i Vepfa gibi eserleri Rusça’ya tercüme edilmiştir.

D. II. Dünya Savaşı Sonrası Türkmen Edebiyatı

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte toplumsal hayatta olduğu gibi edebiyatta da yeni bir döneme girilmiştir. Bu dönem eserlerinde savaşın kötülüğü, barış ve huzur gibi temalar ön plana çıkar. Yine edebî mirası öğrenme ve ondan yararlanma eskiden olduğu gibi önemini korumuştur.

Tiyatro türü savaş sonrası gelişmesini sürdürür. Konular ise daha çok savaş ve savaş sonrası hayatı, köy hayatı, Türkmen kadın ve kızlarının hayatını anlatan temalardan seçilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çok daha zengin bir edebiyat ortaya çıkmıştır. Özellikle şiirde, Türkmen şiirinin Kara Seyitli, Rahmet Seyit, Aman Kekil gibi devleri ortaya çıkar:

“Savaş sonrasında fikirlerini öne çıkaran Berdi Kerbabayev, G. Seyitliev’in yanı sıra, A. Salih, N. Annagılıç, Ata Köpek Mergen, hayatı lirik bir şekilde ele alan R. Seyidov, okuyucuların yüreklerine hitap ederler. P. Nurberdiyev, A. Atacanov ise Türkmen toprağını ve onun çilekeş insanını; R. Alıyev, A. Kovusov da diğer ülkelerde yaşayan insanların geleceği, arzu ve istekleri hakkında şiirler kaleme alırlar. B. Seytekov, D. Haldurdı, A. Çarıguliyev gibi şairler ise, insanın ruhunu ve duygularını ele alan şiirler yazmaya devam ederler. Türkmen şiirine savaş sonrasında H. Gurbanov, K. Gurbannepesov, M. Seyidov, A. Hayıdov, fi. Borcakov, C. İlmıradov, D. Baymıradov, Berdinazar Hudaynazarov gibi genç ve yetenekli şairler de katılırlar.”[34]

Ata Govşudov’un, Köpetdağın Eteği’nde adlı romanı, Beki Seytekov’un Oba Hikâyeleri ve Kitabın Dostları; Hacı İsmayilov’un, Muallimim Kızı isimli hikâye kitapları savaş sonrası dönemde Türkmen nesrinin gösterdiği gelişmelere örnektir. Çocuk edebiyatında ise Berdi Kerbabayev savaş etkisiyle yazdığı hikâyelerle öne çıkar. K. İşanov ve H. İsmayilov da hikâyeleriyle bu edebiyatı zenginleştirirler.

E. 1950-1960’lı Yıllar Türkmen Edebiyatı

Bu dönemde barış propagandası yazarların omzuna yüklendiği için, eserlerde kuruluk ve yapmacıklık görülür. Ancak bu olumsuz duruma rağmen ellili yılların ortalarında şair ve yazarlar, olaylara cesaretle yaklaşır, sanatçıların yok yere suçlanması eleştirilir ve siyasî çizgiler netleşir.[35]

Bu on yıllık süre Türkmen edebiyatında gelişme ve yenileşmenin hız kazandığı bir dönemdir. Komünist partinin 20-23. Kurultayları ile sanatta yeni idealler ve prensipler oluşturulur. Bunların başında da Lenin ideallerinin sanata yerleştirilmesi yer alır.

Bu dönemde şiirin temaları genişler. Bunların başında da Karakum çölüne su getirme projesine destek vardır. Özellikle 1960’lı yılların edebiyatında daha doğrusu nesirde, şiirsel üslûp belirgin hale gelir, nesre şiir üslûbu sinmeye başlar. Bu tür edebiyatın başını çekenlere Berdinazar Hudaynazarov’u örnek verebiliriz. Özellikle onun Sıcak Çöl, Yerbent ve Gençlik Bizimledir manzumeleri buna iyi birer örnektir. fiiir dünyasında ise gerçekçi düşünceleri ve müthiş halk dili ile herkesi kucaklayan bir isim vardır: Kerim Gurbannepesov. O, halkın gönlünü kendisiyle kucaklaştırmıştır.

Nesir de bu dönemde gelişmesini sürdürmüş ve makale, deneme gibi türlerde artış olmuştur. Hikâye türünde ise fazla bir gelişme olmaz. Ancak asıl atılım roman türünde olur. 1957’ye kadar sadece Kararlı Adım, Mehr-i Vefa, Köpetdağın Eteği’nde romanları varken, bu tarihten sonra yazılanların sayısı yirmiyi bulur. Bunlara Berdi Kerbabayev’in Nebitdağı, Beki Seytekov’un Kardeşler, Berdinazar Hudaynazarov’un Kumlular (Yörükler) vb… eserleri örnek olarak verilebilir. Bunların içinde özellikle Berdinazar Hudaynazarov’un Kumlular romanı sosyalist realizm denilen istikametin ürününe benzemez. Hayat neyse, onun derinliğine siyah, beyaz renkle gitmeden, olduğu gibi yaklaşmıştır. Romanlarda sayısal olduğu kadar nitelik yönünden de değişim gözlenir ve romandaki kişilerle çeşitli insan tipleri canlandırılır.

Bu dönemde yazarlar uzun hikâyeye yöneldikleri için kısa hikâye gelişmemiş ama önceleri Türkmen edebiyatının gelişmesi için çaba gösteren Beki Seytekov, N. Pomma, N. Cumayev ve G. Gurbansahedov gibi tanınmış hikâyeciler değişik konularda hikâye yazmaya devam etmişlerdir.[36]

F. 1960’lı Yılların Sonu ve 1970’li Yıllarda Türkmen Edebiyatı

Bu dönemde bilimde ve teknikteki ilerleme, edebiyatı da etkiler. Bu konulara dikkat çeken eserler meydana getirilir. Edebiyat alanında yazarlar, gelenekten yararlanarak günün hayat şartlarını eserlerinde işlemeye devam etmişlerdir. Bu yıllarda parti kurultaylarında alınan kararlar çerçevesinde bir çok eser verilir.

Kerim Gurbannepesov’un Kırk ve Berdinazar, Hudaynazarov’un Dövrün Tepesi’ndeki Adam adlı poem türleri, bu türün daha da gelişmesini sağlar. Bu dönemde lirik şiirde bir atılım göze çarpar. Kerim Gurbannepesov’un Toprak, Berdinazar Hudaynazarov’un, Anne Sütü, Ata Atacanov’un, Ben Size Gitmekteyim, M. Seyidov’un Durun Makamı, Bahar Gündeliği vb. gibi kitapları dikkati çeker. Yine yukarıda bahsettiğimiz Halil Kulu, Seher Selamı, Kurbannazar Eziz, Serpay, Annaberdi Agabay, Günlerin Bir Günü, K. İlyasov, Gözbaş adlı eserlerini bastırırlar.

Bu yıllarda nesir de gelişmesini sürdürür. Beki Seytekov, Kardeşler eserinin devamı sayılan Bedirkent romanını yazar. Ayrıca II. Dünya Savaşı ile ilgili romanlar yine ön plandadır. N. Cumayev’in Aydoğdı Tahırov, S. Atayev’in Gazap, A. Orazmıradov’un Yerden Ateş Çıkıyor eserleri gibi. Bu romanların bir başka özelliği de belgelere dayanmasıdır.

Tabiatta bu dönemde ele alınan konuların başında gelir. Berdi Kerbabayev’in Su Damlası Altın Tanesi, Hıdır Deryayev’in Kasırga, Berdinazar Hudaynazarov’un Akarsuyun Türküsü, Allaberdi Hayıdov’un Milyon Adım eserlerinde bu mesele etraflıca işlenmiştir.

Devrin romanında birbirine benzeyen vakalar yerine her romanda farklılık gösteren tahlillere de yer verilmiştir. Berdinazar Hudaynazarov’un Akarsuyun Türküsü ve H. Hocageldiyev’in Güle Değen Sümbüller romanlarında kahramanların iç dünyası ile ruhî durumları irdelenmiş ve psikolojik vakalar ön plana çıkartılmıştır.[37]

Devrin devamında hikâye ve deneme dalları da gelişme göstermiştir. Hikayenin gelişmesi ve etkili olmasında kardeş yazarlar Teşli ve Arap Gurbanovların; R. Allanazorov’un ve A. Atdayev’in rolü büyük olmuştur. Beki Seytekov, Sancı, İnatçı, Bilmece, Kibirli Kız, Aydınlık Dünya gibi hikâyelerini yazmıştır.[38]

Bu dönemde şairler nesir vadisinde de eserler ortaya koyarlar. Çarı Aşırov, Berdinazar Hudaynazarov, Allaberdi Hayıdov gibi meşhur şairler hem nesir hem de şiir vadisinde eser vermişlerdir. fiairler ellerinden geldiği kadar kahramanların iç dünyasını vermeye çalışırlar. fiiirde duygu yönünden zenginleşme görülür. Bunda şair Kerim Gurbannepesov’un da ayrı bir yeri vardır. Tiyatro da ise yeni ve orijinal eserler tiyatro repertuarını genişletir. Tarihî temaların yanı sıra içinde yaşanılan dönem de tiyatronun konusu haline gelir. G. Muhtarov, Kim Cani, Son Kurşun, Güzel, T. Esenova, Gelin Geliyor, G. Gurbansahedov, Benli, Dökülmemiş Kan, Hıdır Deryayev’in Mehri, Hocanepes gibi eserleri bu dönemde kaleme alınır ve sahnelenir.

Edebî tenkit de bu dönemde gelişme göstermiştir. Özellikle Edebiyat ve Sanat gazetesi ve Sovyet Edebiyatı dergisinin etrafında polemik ve tartışmalar hızlanır.

Bu yıllarda Türkmen edebiyatı gelişimine devam eder. Edebiyatın her alanında yeni açılımlar olur. Bu açılımda özellikle yetenekli ve genç bir neslin katkısı olduğu muhakkaktır.

Kitap basımına önem verilmesiyle kitap sayısının artışı, eserlerin daha geniş bir kitleye ulaşmasına yardımcı olmuştur. Yine 1960’lı yıllarda başlayan özgürleşme ortamı daha da genişlemiştir. Bu yılların da kendine özgü renkleri ortadadır. Edebiyat, ideolojinin ağır baskısına rağmen yeni ve büyük şairlere tanık olmaktadır. Kurbannazar Eziz, Halil Kulu, İtalmaz Nuri, Bayram Cütdi, Annaberdi Agabay, Atamurat Atabay, Nobatgulu Recep, Ahmet Gurbannepesov Türkmen şiirini gönül zirvesine ulaştıranlardandır. Anılan şairlerin bu dönem Türkmen şiirinin gelişmesinde büyük rolleri ve katkıları olmuştur. Onlar şiir derinliğini, duygu ve anlam yüklülüğüyle okurlarına sunarlar.

G. 1980’li Yılların Edebiyatı ve Yeni Nesil

Prof. Dr. A.Orazov seksenli yıllarda Türkmen edebiyatına Nurmemmedov (A.Nurmemmet), M. Babanazarov, A. Bayrıyev, K. Kuluyev, O. Ödeyev, A. Allanazarov, C. Hudayguluyev, G. Danatarov, fi. Geldimemmedova gibi birçok genç yeteneğin güçlü bir şekilde gelmesinden bahsederken,[39] de Türkmen Edebiyatı Antolojisinde eserleri yer alan bu genç nesle dikkatleri çekmektedir. Antolojide sırasıyla, yaş sıralamasına göre ve adı bir dönemde beraber geçenler olarak bu yazarların eserlerinden örnekler görebiliyoruz: Govşutgeldi Danatarov (1953), Memmetnazar Babanazarov (1954), Osman Öde (1954), Kömek Kuliyev (1955), Annaguli Nurmemmedov (1959) ve fiehribossan Geldimemmedova (1971).[40] fiehribossan Geldimemmedova hariç diğer yazarlarımız seksenli yıllarda 20’li, 30’lu yaşları temsil etmişlerdir. Bu genç neslin misyonu nedir? Eleştirmenler/edebiyatçılar onlar için neden ‘güçlü bir şekilde edebiyata gelen’ifadesini kullanmışlardır? Burada biz gerçekten de parçalanmış edebiyatın tamiri, daha doğrusu bütünlüğü için insanı ön plana çıkaran yazarlarla muhatap olabilir miyiz? Bu hususta Türkmenlerin büyük yazarlarından Berdinazar Hudaynazarov’un söyledikleri önem arz etmektedir:

“Annaguli’nin nesli… Onun birkaç kalem arkadaşı var, onlar da akla geldiği için söylüyorum ben nesli diye. Onlar yeni nesil ve eğitimli, Dünya edebiyatından haberi olan nesil. Sovyet zamanında edebiyat “ürün edebiyatı”, “sanayi edebiyatı”, “çiftçi edebiyatı”, “işçi edebiyatı”, “aydın edebiyatı” gibi parçalara bölünürdü. Annaguli ve arkadaşları edebiyatı bütün insanlık kaderiyle inceleme yoluna düştüler. Hayatı, dünyayı geniş bir aynada göstermeye gayret ettiler, bu ise onların bundan sonraki bütün geçeceği yolu belirledi.”[41]

Bu, prestroyka gibi yeniden bir yapılanmadır, edebiyatın yeniden yapılanmasıdır. Yeni nesil, 1980 ve 1990 arasındaki geçiş döneminde yeni fikirlerin ortaya çıkmasıdır. Bu, kendine dönme, kendi düşüncelerini ifade etme, kişinin kendi benliğine dönmesi için bir edebiyat meydana getirmektir. Onun için insanlar ne hissediyorlarsa olduğu gibi yazmak ve anlatmak zorundadırlar.

1980’li yılların ikinci yarısında ise, yani yeniden yapılanma devrinde, edebî değeri olan sosyo- politik yazılar bütün dönemlerden farklı olarak ön plana çıkar ve bağımsızlık hareketleri hız kazanır.

5. Bağımsızlık Devri Edebiyatı

1990’lı yılların başında ise SSCB.’nin dağılmasıyla şair ve yazarlar üzerindeki baskı sona ermiş ve bunun sonucu olarak millî tarih, millî gurur ve istiklâl eserlerde işlenmeye başlamıştır.[42] Bu değişim rüzgârı ve yeniden yapılanma/özgürlük ortamı, edebiyata da yansır. Nesirde ele alınan ahlâkî meseleler, ideolojik kuşatmaya alınmadan işlenir. Övezdurdı Nepesov’un, Ziyaret ve Kıyamete Kadar romanları gibi. Tiyatroda millî tarihe yönelinir. Kakacan Aşırov’un Deli Dumrul, Oğuz Oyunu ve Oğuz Han oyunları gibi.[43]

fiiirde bu rüzgârdan nasibini alır. fiairler bu özgürlük ortamını şiirlere yansıtırlar. Allaberdi Hayıdov, Atamurat Atabayev, Nuri Bayramov, Annaberdi Agabay, Amanmurat Bugayev, Kakabay İlyas, Bayram Cütdi, Atacan Annaberdi gibi şairler değişik temalarda şiirler yazmaya devam ederler. Bu dönemde çocuk edebiyatı da gelişimini sürdürür. Kasım Nurbadov, Hemra fiirov gibi edebiyatçılar çocuk psikolojisinden yararlanarak yazdıkları eserlerle tanınırlar.[44] Yeni nesil yazarlarından Annaguli Nurmemmet, bağımsızlık devri edebiyatı ile ilgili olarak şunları söylemektedir:

“…Bağımsızlık edebiyatı dönemi bambaşka bir olaydır. Sonrası tamamen yeni bir dönem ve kendine ait olma, kendi benliğine, kendi ulusuna, kendi milletine dönme ve bağımsızlık edebiyatı. O edebiyat da beraberinde Oğuznameleri, Korkut Ata’yı, Köroğlu’nu, Sovyetler Birliği’nde neyi yasaklamışlarsa onların hepsini geri getirdi. Üstelik sadece Türkmenistan’ın topraklarında yaşamış olanlardan başka geçmişte dünyanın çeşitli yerlerine yayılmış şairlerimize, yazarlarımıza sahip çıkma dönemi oldu. Örnek getireyim, Sovyetler Birliği döneminde Karacaoğlan’ı biliyorduk. Bir ara kitabı yayınlandı ve hemen yasaklanıp, kitapları geri toplandı. Yunus Emre’yi, Mevlana’yı da duyuyorduk, ama derinden tanımak veya kitaplarını elde etmek mümkün değildi. Hindistan’daki Bayram Han Türkmen hakkında da böyleydi. Bağımsızlık dönemiyle bu yazarların hepsi geri geldi. Mahtumkulu’nun yasaklanmış şiirleri de yayınlandı. Öylece kültür bütünlüğüne doğru yükseliş zamanı geldi. Dün yazar sadece kendi benliğini arıyorken, bugün millet kendi benliğine kavuşmaya kadar geldi o edebiyatta ve o edebiyatın arayışı halen sürüyor ve o edebiyatın arayışında halkın ruhu aranıyor. İşte o edebiyatın amacı da odur. Kendi kimliğini, kendi benliğini ve gururunu arayıp onu bulmaktır ve sonsuza kadar da devam ettirmektir.”[45]

Sonuç olarak bugün Türkmen edebiyatı her yönüyle bir gelişme içerisindedir. Türkmen şair ve yazarlar bu özgürlük ortamı içerisinde pek çok kültürle tanışma fırsatı bulmuşlardır. Bu gelişim ve değişim artarak devam edecek ve edebiyat, geçmiş mirası çağdaş bir elekten geçirerek zenginliğe ve derinliğe doğru yol alacaktır.

Çağdaş Türk Dünyası Edebiyatı Müjdesi

Bu zengin edebiyat mutlaka dünya edebiyatı içerisinde layık olduğu yeri alacaktır, bu coşkulu nehir mutlaka ve mutlaka denize, üstelik Çağdaş Türk Dünyası’nın edebiyat denizine ulaşarak onun kökünü besleyen bir kaynağa dönüşecektir, Dünya edebiyatının okyanusunu ise bu denizler besleyecektir. İşte bizim, Türkmen Edebiyatı ve özellikle çağdaş temsilcileri diye araştırma yoluna koyulmamızın temel gayesi de buradadır. Çağdaş Türkmen edebiyatı kuşkusuz çağdaş Türk Dünyası edebiyatının temel köklerinden biridir.

Türkmen edebiyatı ile Türk edebiyatı arasındaki münasebetleri gözden geçirmenin, Çağdaş Türk Dünyası edebiyatının oluşması yolundaki çabalar açısından arz ettiği önem ortadadır. Aslında diğer Türk Cumhuriyetleriyle edebî ilişkileri de aynı şekilde değerlendirmenin ve belirli sonuçları ortaya koymanın zamanı gelmiştir. Çünkü artık geçen on sene süresinde temelli araştırma eserleriyle beraber edebî eserlerin de ortaya konulduğu açıkça görülmektedir.

Bu konuda bazı bilimsel makalelerin kaleme alınması da buna iyi bir örnektir. Ahmet Memmet’le Yener Kazak’ın Türkmenistan yazarlarının her ay bir defa yayınlanmakta olan Karakum edebî mecmuasının 1998/3. sayısındaki “Türkmen-Türk Edebî Adımlarına Bir Bakış” adlı makalesi bu alanda yapılan bazı işleri gözler önüne sermektedir.

Türk-Türkmen edebî ilişkilerinin tarihî kökünün çok eskilere, bizzat Oğuznamelere dayandığı bilinmektedir. Üstelik Sovyetler Birliği zamanında bu değerlerimizin arasına “demir parmaklıkların” girerek aynı kökten olan insanların kendi kültürlerinin kökünün bir olma hevesinden men edilmesine yol açan kötülüklerden de haberdar olmuştuk. Tüm bu olumsuz durumlara rağmen, Sovyetler Birliği zamanında da Türk-Türkmen edebî adımları az çok atılmıştı. Türkmen edebiyatının büyük yazarı Berdi Kerbabayev 1970’li yıllarda Türkiye’yi ziyaret etmiş ve bu ziyaretin sonucunda ilk olarak 1971 senesinde “Edebiyat ve Sungat” gazetesinde yol yazıları, hemen ardından ise “Türkiye’yi Ziyaret” isimli kitabı yayımlanmıştır.[46] Bu kitap, Türkmen okurlarına kendilerine dili, kültürü yakın olan Türkiye yurdunun ve Karacaoğlan isminde de bir şairlerinin olduğunu ulaştırarak Türk-Türkmen edebî adımlarının ilkini başlatmıştır. Artık 1971 yılında Türkmenistan’da Karacaoğlan’dan örnekler de yayınlanmaktadır. 1960’da ise büyük Türkmen klasik şairi Mahtumkulu’nun doğum gününün 225. yıl dönümü Aşgabat törenlerine Moskova’dan katılan Nazım Hikmet’in Köroğlu’nun ömür sürdüğü yerlere gelmesinden ve Mahtumkulu’nun dilinin kendi diline çok yakın olduğundan bahsetmesi Türkmen okurlarında[47] Türk edebiyatı ile ilgilenmek açısından merak uyandırmıştır.

Ama diğer taraftan Türkmenlerin tarihi ve destanları ile ilgili araştırmalar yapan ve büyük eserler ortaya koyan Prof. Dr. Faruk Sümer uluslararası bir sempozyum için 1970’li yıllarda Aşgabat’a gelse bile, ‘yasak olayların ağır taşının altında bükülerek’ geri dönmüştür.[48] Ve daha sonra, 1988’de Türkmenler, edebiyat araştırmacısı Ahmet Bekmuradov’un Baku’daki 1. Türk Kolokyumuna katılmasının sonucunda İzmir Ege Üniversitesi’nden edebiyatçı Prof. Dr. Fikret Türkmen’in adını duymuşlardır.[49]

Bağımsızlık dönemi her açıdan olduğu gibi edebî ilişkilerin de artmasını sağlamıştır. Ahmet Memmet ile Yener Kazak, adı geçen makalelerinde, Ekim 1992’de Ankara’da Türk Dünyası Yazarlarının I. Kurultayına Türkmenistan Yazarları adına yazar Annaguli Nurmemmet’in katıldığını ve bundan sonra Türkmen-Türk edebiyat dünyasında tamamen yeni dönemin başladığını vurgulamaktadırlar.[50]

İki yurdun basınında kardeş edebiyat münasebetlerine dair makaleler devamlı olarak yayınlanmaya başlanmıştır. A. Memmet ile Y. Kazak yine aynı makalede, Türkmen basınında yayınlanan H. Mavıyev’in “Ağaç Kökünden Su İçer” (Edebiyat ve Sungat Gazetesi, 3 Ağustos 1990),

Y. Memmet’in “Üstattan Öğrenmek Ayıp Olmaz” (Edebiyat ve Sungat, 27 Kasım 1992), B. Garabayev’in “Türkiye Türkmenleri” (Edebiyat ve Sungat Gazetesi, 5 Kasım 1993) ve “Kardeşliğin Dostluğun Aydın Yolunda” (Karakum Dergisi, 1996, sayı 7), A. Aşırov’un “Türk-Türkmen Edebî Köprüsünün Askeri” (Edebiyat ve Sungat Gazetesi) Temmuz 1991), A. Durdıyeva’nın “Türk-Türkmen İlişkilerinden” (Türkmenistan Gazetesi, 25 Mart 1993), K. Omadov’un “Türklerin Türkmen Oğlu” (Edebiyat ve Sungat Gazetesi, 27 Haziran 1997) makalelerini edebî alandaki iyi örnekler olarak değerlendirmektedirler.[51]

Aslında doğru olan gerçek de budur: Sovyetler Birliği zamanında Anadolu’ya Türkmenistan’dan B. Kerbabayev, Türkmenistan’a ise Anadolu’dan Karacaoğlan gitmiş, Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanacağı sıralarda da, Türkmenistan dahil tüm Türk Cumhuriyetlerinde Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı tarafından Yunus Emre günleri düzenlenmiştir. Türkiye’ye ise Türkmenistan’dan Mahtumkulu gelmiş, ilk olarak Türk okuru bu büyük şairin şiirleriyle tanışma imkânını bulmuştur. Mahtumkulu şiir kitabı Himmet Biray tarafından yayına hazırlanmıştır…[52] Daha sonra ise, Türkiye’de Türkçe olarak Türkmen fiiir Antolojisi[53] ve Çağdaş Türkmen fiiirlerinden Örnekler[54] yayınlanmıştır.

1994’de II. Türk Dünyası Yazarlar Kurultayı yazar Annaguli Nurmemmet’in Nuh Tufanı romanını Türk okurlarına tanıtmıştır. Bu gelmiş geçmiş çağdaş Türkmen edebiyatından Türkiye Türkçesine aktarılarak Türk okuruna sunulan ilk romandır. Türkiye’de verimli bir şekilde çalışarak kendini zirveye taşıyan yazarın buradaki eserleri büyük bir hizmetin, yeni bir dönemin başıdır.[55] Türkiye’de Nuh Tufanı romanını, 1997’de Cüzam Vadisi, 1999’da Oğuz Yurdu, 2001’de Alem-Cihan, 2002’de ise Büyük Göç romanları takip etmiştir. Önde Deniz Var, Sönmeyen Kıvılcım ve Altın Yay romanları ise yayına hazırlanmaktadır. Yazar, 30 destanı içeren 8 Ciltlik Türkmen Göroğlusu’nu tarihinde ilk defa bir bütün halinde orijinal nüshasıyla Türkiye Türkçesi’nde yayına hazırlamış, Dede Korkut Destanı’nın Türkmen Halk nüshasını Türk dünyasının okurlarına sunmuştur. Büyük Mahtumkulu’nun çeşitli yönlerinin geniş çapta Türk okurlarına tanıtılmasında,[56] Cezeri’nin mekanik Robotlar kitabının Türkmen okurlarına ulaştırılmasında,[57] ünlü Türkmen şairi Berdinazar Hudaynazarov’un şiir kitabının[58] Türk okurlarına sunulmasında onun imzası vardır. Yazar Annaguli Nurmemmet’in romanlarını Türk okurları, bilim adamları ve aydınları yeni bir edebiyat çağının, yani “Çağdaş Türk dünyası edebiyatı döneminin müjdesi” olarak karşılamışlar, onun eserlerini okuyanlar Cengiz Dağcı gibi, Cengiz Aytmatov gibi yeni bir Türk yazarıyla karşı karşıya kaldığını anlamışlardır.[59] Çağdaş Türk dünyası edebiyatında çığır açmayı başaran yazar,[60] Türk okurunun da yakından tanıdığı üç addan (Aytmatov, Anar ve Annaguli) biri[61] olarak yeni dönemde tarihî romanın yeni bir örneğini ortaya koymuş,[62] ayrıca Nuh Tufanı gibi çağdaş Türk romanına derinlik ve yenilik kazandıran bu tarz eserleriyle Türk romanının dünya çapında bir seviyeye ulaşmasını sağlayacağını[63] göstermiştir.

Gerçekten de Türkiye’nin her yerinde zengin kültürümüzün derinliğini Orta Asya kültürü ile kaynaştırma fırsatını oluşturacak bilgili, çağdaş, zengin, çok renkli ve aydın bir edebiyatın müjdesi verilmiştir. Kerbabayevlerin yapmaya gayret edip, zamanlarının imkânları dahilinde aciz kaldığı fırsat artık Nurmemmetler tarafından çok iyi değerlendirilmektedir. Ortaya yeni eserler konulmaya başlanmıştır. Oğuz Yurdu, Büyük Göç nehir romanları tüm Türk dünyasının romanlarıdır, hepimizin, atalarımızın hayatları hakkındaki romanlardır, ortak tarihimizdir ve geçmişte nasıl aynı karaktere sahip olduğumuzu çağdaş romancının ifadeleri bir kere daha göstermektedir. Türk soylu kardeşlerimizin her birinin millî edebiyatı bir nehir gibi Türk dünyasının denizlerine akmaktadır. Bu denizlerin beslendiği nehirlerin çok derin ve zengin olduğunu unutulmamalıdır. Artık Azerî Edebiyatı da, Kazak Edebiyatı da, Kırgız Edebiyatı da, Özbek Edebiyatı da, Türk Edebiyatı da, Türkmen edebiyatı da ne kadar kendi içinde büyürse o kadar coşkuyla Türk dünyasının Edebiyat denizine akacak ve Türk dünyasının edebiyatı, dünya edebiyatının okyanusuna deniz olarak kavuşacaktır.

Dr. Salim ÇONOĞLU

Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi /Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 19 Sayfa: 860-871


Kaynaklar:
♦ Ahmet Bican ERCİLASUN, Usareyle Yazılan Roman, Oğuz Yurdu, İpek Yolu Yayınları, Ankara 1999.
♦ Ahmet MEMMET, Yener KAZAK, Türk-Türkmen Edebi Edimlerine Nazar, Karakum Dergisi, Sayı: 3, 1998.
♦ Annaguli NURMEMMET, Ortak Edebiyata Doğru, Yeni fiafak, 28 fiubat 2001.
♦ Annaguli NURMEMMET, Faruk Sümer’i Hatırlayıp, Nesil Gazetesi, Aşgabat, 4 Kasım 1997.
♦ Annaguli NURMEMMET, Göroğlu Türkmen Halk Destanı, Bilig Yayınları, Ahmet Yesevi Üniversitesine Yardım Vakfı, Ankara 1996.
♦ Annaguli NURMEMMET, Cezeri’nin Robotlar Kitabı, “Adattan Daşarı Mehanik Guralların Maglumatı Hakda Kitap”, Türkmenistan Büyükelçiliği Yayınları, Devran Matbaası, Ankara 2000.
♦ ORAZOV, Halkın Ruhi Hazinesi, Türkmen Edebiyatı Antolojisi, I. Cilt, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1998.
♦ Anna ÖVEZOV, Medine’de Muhammet, Türkistan’da Hoca Ahmet, Moskova, 1992.
♦ GURBANNEPESOV, A. ATABAYEV, Çağdaş Türkmen fiiirinden Örnekler, (Akt: Himmet Biray-Nergis Biray) Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1995.
♦ Bekir ERDEM, Annaguli Nurmemmet’in Türkiye’de Yayınlanan Eserleri Hakkında Söylenenlerden, Türk Dünyası Gençleri Mahtumkulu Yayın Birliği, Ankara 1997.
♦ Berdinazar HUDAYNAZAROV, Yazar Annaguli Nurmemmet’in Türkiye’de Yayınlanan Eserleri Hakkında Söylenenlerden, Türk Dünyası Gençleri Mahtumkulu Yayın Birliği, Ankara 1997.
♦ Berdinazar HUDAYNAZAROV, Harikulade Sözler Dünyasına Davet, fiiirler Demeti, Yayına Hazırlayan ve Türkiye Türkçesine Aktaran: Annaguli Nurmemmet, Afşar Matbaası, Ankara 1997.
♦ Bilge ERCİLASUN, Çağdaş Bir Türkmen Romanı: Nuh Tufanı, Türk Bilig Dergisi, Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yayını, 2000/1, Ankara.
♦ Cengiz BEKTAfi, Okullar Kurulmalı, Hürriyet Gazetesi, 28 fiubat 2001/I. Türk Dünyası Çağdaş Edebiyat Günleri toplantısının ilk oturumundaki konuşmasından.
♦ Doğan HIZLAN, Ortak Türk Dili ve Kültürü İçin Akademi Kurulmalı, Hürriyet Gazetesi, 25 Şubat 2001.
♦ Fikret TÜRKMEN, Türkmen fiiiri Antolojisi, Türksoy Yayınları, Ankara 1995.
♦ Hıfzı TOZ, Kerim Gurbannepesov, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1999.
♦ Himmet BİRAY, Mahtumkulu Divanı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1992.
♦ Kakacan DURDIYEV, Mehmet KARA, Yirminci Yüzyıl Türkmen Edebiyatı, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 3, Bahar 1997.
♦ Mehmet KARA, Türkmen Türkleri Edebiyatı, Türk Dünyası El Kitabı, IV. Cilt, (Türkiye Dışı Türk Edebiyatları), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1998.
♦ POLAT, Ortak Türk Dünyasında Çığır Açan Yazar, Yeni Avrasya Dergisi, Sayı: 5, Mayıs 2001.
♦ GULLAYEV, Eski ve Orta Asırlar Türkmen Edebiyatı, Karakum Dergisi, 1997, I. Sayı.
♦ HİKMET, Magtımgulu, Beyik Türkmen fiahiri Magtımgulu’nun Doglan Gününün 225. Yıllıgına Bagışlanan Yubiley Yıgındısı, Türkmenistan İlimler Akademisi Neşri, Aşgabat 1961.
♦ RECEBOV, Gadim Türkmen Edebiyatı, Aşgabat1991.
♦ Sadık Kemal TURAL, Tarihten Destana Akan Duyarlık, A. K. M. Yayınları, Ankara 1998, II. Baskı.
♦ Sadık Kemal TURAL-Annaguli NURMEMMET, Gorkut Ata Türkmen Halk Nüshası, Türkmenistan Kolyazmaları Enstitüsü yayınları, Ankara 1999.
♦ Sadık Kemal TURAL, Tarihi Romanın Yeni Örneği, Oğuz Yurdu, İpek Yolu yayınları, Ankara 1999.
♦ Salim ÇONOĞLU, Çağdaş Türkmen Edebiyatının Öncü Yazarlarından Annaguli Nurmemmet’in Romanları, Devran Yayınları, Ankara 2001. Saparmurat Türkmenbaşı, Ruhname, Aşgabat 2001.
♦ fiuayıp KARAKAfi, 20. Yüzyıl Türk Dünyası Üzerine Bir Deneme, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 2, Güz 1996.
♦ Yavuz Bülent BAKİLER, Annaguli Nurmemmet ve Tufan, Türkiye Gazetesi, 29 Ekim 1994.
♦ Türk Dünyasının İngilizce’si Anadolu Türkçe’si Olsun, Hürriyet Gazetesi, 25 fiubat 2001.
♦ Ankara Üniversitesi, Tömer, Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Dergisi, Mahtumkulu Özel Sayısı, Ankara Nisan 1998.
Dipnotlar :
[1] Türk Dünyasının İngilizcesi Anadolu Türkçesi Olsun. Hürriyet Gazetesi, 25 fiubat 2001, s. 23.
[2] Ortak Edebiyata Doğru. Yeni fiafak, 28 fiubat 2001, s. 16.
[3] Okullar Kurulmalı. Hürriyet Gazetesi, 25 fiubat 2001, s. 23/ve I. Türk Dünyası Çağdaş Edebiyat Günleri toplantısının ilk oturumundaki konuşmasından.
[4] Ortak Edebiyata Doğru. Yeni fiafak, 28 fiubat 2001, s. 16.
[5] Ortak Edebiyata Doğru. Yeni fiafak, 28 fiubat 2001, s. 16/ve I. Türk Dünyası Çağdaş Edebiyat Günleri toplantısının ilk oturumundaki konuşmasından.
[6] TOZ, Hıfzı, Kerim Gurbannepesov, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1999, s. 1.
[7] KARA, Mehmet, Türkmen Türkleri Edebiyatı, Türk Dünyası El kitabı, IV. Cilt (Türkiye Dışı Türk Edebiyatları), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1998, s. 159.
[8] TOZ, Hıfzı, Kerim Gurbannepesov, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1999, s. 2.
[9] ÇONOĞLU, Salim, Çağdaş Türkmen Edebiyatının Öncü Yazarlarından Annaguli Nurmemmet’in Romanları, Ankara 2001, Devran Yayınları, s. 9-10.
[10] Gullayev N., Eski ve Orta Asırlar Türkmen Edebiyatı, Karakum Dergisi. 1997. 1 sayı, s. 146.
[11] Orazov A., Halkın Ruhi Hazinesi, Türkmen Edebiyatı   Antolojisi. 1. Cilt. T. C. Kültür Bakanlığı. Ankara, 1998, s. 22.
[12] Türkmenbaşı S., Ruhnama. Aşgabat 2001. s. 405 (Türkçe neşri).
[13] Gullayev N., a.g.e.
[14] Gullayev N., a.g.e.
[15] Nurmemmet A., Dünyada ve Türkmenlerde Göroğlu, Göroğlu Türkmen Halk Destanı, 1. Cilt, Bilig Yayınları Ahmet Yesevi Üniversitesine Yardım Vakfı, Ankara 1996, s. XLVIII-VLIX.
[16] Göroğlu Türkmen Halk Destanı. VIII Cilt. Yayına hazırlayan ve aktaran A. Nurmemmet, Bilig Yayınları Ahmet Yesevi Üniversitesine Yardım Vakfı, Ankara 1996.
[17] Tural, S., Tarihten Destana Akan Duyarlılık, AKM Yayınları, Ankara, 1998. 2. baskı, s. 17-19 ve 24-26.
[18] Gorkut Ata, Türkmen Halk Nüshası, Türkmenistan Kolyazmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara 1999, Yayına hazırlayanlar Prof. Dr. Sadık Tural, Annaguli Nurmemmet.
[19] Gullayev N., a.g.e. s. 151.
[20] Gullayev N., a.g.e. s. 155.
[21] Medinede Muhammet, Türkistanda Hoca Ahmet. Yayına hazırlayan Anna Övezov., Moskova 1992.
[22] Gullayev N., a.g.e. 156 s.
[23] Gullayev N., a.g.e. 157-160 s.
[24] Gullayev N., s. 167-168.
[25] TOZ, Hıfzı, Kerim Gurbannepesov, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ank. 1999, s. 9.
[26] Orazov A., a.g.e. 24 s.
[27] Orazov A., a.g.e. 24 s.
[28] BİRAY, Himmet, Mahtumkulu Divanı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1992, s. 4.
[29] BİRAY, Himmet, a.g.e., s. 14-15-16.
[30] TOZ, Hıfzı, Kerim Gurbannepesov, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1999, s. 9.
[31] TOZ, Hıfzı, a.g.e., s. 15-16.
[32] Orazov A., a.g.e. 26 s.
[33] TOZ, Hıfzı, a.g.e., s. 22.
[34] TOZ, Hıfzı, a.g.e., s. 25.
[35] DURDIYEV, Kakacan-KARA Mehmet, Yirminci Yüzyıl Türkmen Edebiyatı, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 3, Bahar 1997, s. 6.
[36] KARA, Mehmet, Türkmen Türkleri Edebiyatı, Türk Dünyası El kitabı, IV. Cilt (Türkiye Dışı Türk Edebiyatları), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1998, s. 171.
[37] TOZ, Hıfzı, Kerim Gurbannepesov, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1999, s. 30.
[38] KARA, Mehmet, Türkmen Türkleri Edebiyatı, Türk Dünyası El kitabı, IV. Cilt (Türkiye Dışı Türk Edebiyatları), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1998, s. 176.
[39] Orazov A., a.g.e. s. 31-32.
[40] Türkmen Edebiyatı Antolojisi. 2. Cilt, T. C. Kültür Bakanlığı. Ankara 1998, s. 519-552.
[41] Hudaynazarov B., Yazar Annaguli Nurmemmet’in Türkiye’de Yayınlanan Eserleri Hakkında Söylenenlerden, Cüzzam Vadisi, MYB., Ankara 1997, s. 110.
[42] KARAKAfi, fiuayıp, 20. Yüzyıl Türk Dünyası Üzerine Bir Deneme, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 2, Güz 1996, s. 300.
[43] DURDIYEV, Kakacan, KARA, Mehmet, Yirminci Yüzyıl Türkmen Edebiyatı, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 3, Bahar 19997, s. 8.
[44] DURDIYEV, Kakacan, KARA, Mehmet, Yirminci Yüzyıl Türkmen Edebiyatı, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 3, Bahar 19997, s. 9.
[45] Nurmemmet A., “Gönlünden Ne Geçiyorsa Yaz. ”, ÇONOĞLU, S., Çağdaş Türkmen Edebiyatının Öncü Yazarı Annaguli Nurmemmet’in Romanları., Devran Yayınları, Ankara 2001, s. 514-515.
[46] Memmet A., Kazak Y., Türkmen Türk Edebî Edimlerine Nazar. 160 s., Karagum Dergisi. 1998, sayı 3.
[47] Hikmet N., Magtımgulı. Beyik Türkmen fiahiri Magtımgulının Doglan Gününün 225 Yıllıgına Bagışlanan Yubiley Yıgındısı. Türkmenistan İlimler Akademisi neşiri, Aşgabat 1961. 35 s.
[48] Nurmemmet A., Faruk Sümer’i Hatırlayıp., 4 Kasım 1997, Nesil Gazetesi.
[49] Memmet A., Kazak Y., Türkmen Türk Edebî Edimlerine Nazar, Karakum Dergisi. 1998, sayı 3, s. 160-164.
[50] Memmet A., Kazak Y., Türkmen Türk Edebi Edimlerine Nazar, Karakum Dergisi. 1998, sayı 3, s. 160-169.
[51] Memmet A., Kazak Y., Türkmen Türk Edebi Edimlerine Nazar, Karakum Dergisi. 1998, sayı 3, s. 160-169.
[52] Biray H., Mahtumkulu Divanı., Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1992.
[53] Türkmen fiiir Antolojisi., Hazırlayanlar Prof. Dr. F. Türkmen ve Prof. Dr. G. Geldiyev, TÜRKSOY Yayınları, Ankara 1995.
[54] Çağdaş Türkmen fiiirlerinden Örnekler. Hazırlayanlar A. Gurbannepesov ve A. Atabayev, (Akt: Himmet Biray-Nergis Biray), Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1995.
[55] Erdem B., Yazar Annaguli Nurmemmet’in Türkiye’de Yayınlanan Eserleri Hakkında Söylenenlerden, Cüzzam Vadisi. MYB, Ankara 1997, s. 105-125/Edebiyat İkliminin İkrarnamesi, 12 Ağustos 1997, Türkmenistan Nesil Gazetesi.
[56] Ankara Üniversitesi Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Dergisi. Mahtumkulu Özel Sayısı. Sayı 18, Nisan 1998, s. 1-280.
[57] Bedi üz-Zaman Ebül-İz İsmail b. Ar-Razzaz el Jezeri. Adatdan Daşary Mehanik Gurallaryn Maglumaty Hakda Kitap. Yayına hazırlayan Annaguli Nurmemmet. Türkmenistan Büyükelçiliği. Ankara 2000.
[58] Hudaynazarov B., Harikulade Sözler Dünyasına Davet, fiiirler Demeti. Yayına hazırlayan ve Türkçeye Aktaran A. Nurmemmet. Ankara 1997.
[59] Bakiler, Y. B, Annaguli Nurmemmet ve Tufan. 29 Ekim 1994, Türkiye Gazetesi.
[60] Polat M., Ortak Türk Edebiyatında Çığır Açan Yazar. Yeni Avrasya Dergisi. Mayıs 2001 . Sayı 5.
[61] Hızlan D., Ortak Türk Dili ve Kültürü İçin Akademi Kurulmalı. 25 fiubat 2001. Hürriyet Gazetesi.
[62] Tural S, Tarihi Romanın Yeni Örneği, Oğuz Yurdu. Ankara 1999, s. 553.
[63] Ercilasun B., Çağdaş Bir Türkmen Romanı: Nuh Tufanı. Türkbilig Dergisi. 2000/1., s. 4.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.