Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Türk-Rum Nüfus Mübadelesi

0 19.651

Doç. Dr. Ramazan TOSUN

A. Türk-Rum Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi

Kaynaklarda böyle bir sözleşmenin imzalanması teklifinin Norveçli diplomat Nansen’den geldiği kaydedilmektedir.[1]

Ancak, yabancı bir kaynakta, Türk ve Yunan ahalisinin karşılıklı mübadelesi, dış görünüşle İsveçli Nansen’in teklifi idi. Fakat genel kanaat, bu teklifin Lord Curzon’un ilhamıyla yapıldığıydı denilmektedir.[2]

Teklif kimden gelirse gelsin, bu mübadele Türkiye’nin gerçeklerinden doğmuştur. Sonuç itibariyle, Yunanistan’la ahali mübadelesinden sonra, Türkiye, halkının büyük bir çoğunluğunu Türkler teşkil eden mütecanis bir devlet haline gelmiştir.[3]

İki ülke arasında bir halk değişimi yapılması gereği, I. Dünya Savaşı sırasında hissedilmişti. Balkan Savaşlarından sonra iki ülke arasındaki sorunların büyük boyutlar kazanması, araya giren yabancı ülkelerin tahriklerinde başarılı olmaları, iki toplumun artık bir arada yaşayamıyacağını meydana çıkarmış, anavatanlarına dönmek kaçınılmaz bir durum almıştı.[4]

Nüfus mübadelesi konusunun ilk gündeme gelmesinde Yunanistan’ın yayılmacı ve hayalci politikalarının rol oynadığını görüyoruz. Daha Balkan Savaşları sırasında Megali İdea’yı gerçekleştirebilmek, Ege’yi Yunan gölü haline getirebilmek için Türk topraklarına göz diken Venizelos, bir yandan bu ülküsünü gerçekleştirmeye çalışırken, bir yandan da Yunanistan’ı yalnız Yunanlılara özgü bir devlet haline getirmeyi amaçlıyordu. Bu düşüncesinin gerçekleşmesi halinde Yunanistan’ın Türk nüfustan arınmasıyla olasılık kazanacağı görüşü, Türk-Yunan nüfus mübadelesinin (değişiminin) ilk teorisyeni olarak savını Balkan Savaşlarından sonra duyurmaya başladı.[5]

Balkan Savaşlarını müteakip İzmir ve Balıkesir sahillerinde oturan Rumlar, bu savaşlarda topraklarını daha da genişleten Yunanistan’a göç etmeye başlamışlardır. Yunanistan, bu olayı her defasında olduğu gibi, Türkiye’nin aleyhine kullanmak için propagandaya girişmiştir. Bunun üzerine yapılan milletlerarası mahiyetteki bir araştırmada, Rumların kendi istekleri ile Yunanistan’a gittikleri anlaşılmıştır. Bunun üzerine İngiltere’nin araya girmesiyle görüşmeler başlamış ve taraflar arasında; Yunanistan’a giden Rumların bir daha avdet etmemelerini, mallarının tasfiyesini ve hicret mıntıkasının şarkî Trakya ile İzmir Vilâyeti sahillerinin 30 kilometre dahiline kadar olmak üzere köylerde oturan Rumlarla Makedonya’daki Türk köylerine hasrını, mübadelenin bunlar arasında yapılmasını esas itibariyle kararlaştırmıştı.[6]

Ancak, I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine bu mübadele anlaşması uygulanamamıştır. Yukarda da ifade edildiği gibi, I. Dünya Savaşı sonucunda Yunanistan Türk topraklarını işgal etmiş ve buralardaki Türkleri yok etmek için binbir türlü haksızlığa başvurmuştur, hem de Türkiye’ye daha fazla Rum gelmesi ve yerleşmesi için çalışmıştır. Ancak, hem Yunanistan’ın, hem de en büyük destekçisi İngiltere başta olmak üzere Müttefiklerin plânları Türk Millî Mücadelesi ile alt üst olmuştur. 1922 yılı Ekimi’nde Mudanya silah bırakışmasından sonra Doğu Trakya ve İstanbul’dan da Anadolu’dan olduğu gibi çok sayıda Rum, kendiliklerinden Yunanistan’a göçmüşlerdi. Türklerin İstanbul’u işgalden kurtarmalarından önce 100.000 Rumun şehirde kalmasına karşın, yaklaşık 50.000 Rum, kenti terk etmişlerdi. Bu göçmenler Yunanistan için büyük sorundu, çünkü ülkesinde yer bulması gereken yalnız Türkiye’den gelen göçmenler değildi. Aynı yıllarda Bulgaristan’dan ve Rus ihtilali üzerine Rusya’dan da yaklaşık 1.200.000 göçmen Yunanistan’a sığınmış; hepsi birleşerek devlete ekonomik, sosyal, yönetsel sorunlar getirmişti.[7] Dolayısıyla, Yunanistan bu problemi çözmek mecburiyetinde idi.

Ayrıca, bu yer değiştirmeler, aynı zamanda Türkiye’de de ekonomik sıkıntılara sebep olmuştur. Meselâ; bu göçler sebebiyle bir kısım tarım alanları işlenememektedir.[8]

Kısacası, bir yandan savaş sırasındaki göçler ve yakıp-yıkmalar, öte yandan halkların içiçe girmişlikten kurtarılmasının barışın korunmasını sağlayabileceğine olan inanç, mübadeleyi gerekli kılmaktaydı. Mübadele, aynı zamanda etnik yer değiştirmeler sonucu ortaya çıkan ekonomik sorunların çözümlenebilmesinin yolu olarak da görülmekteydi.[9]

Mübadele konusunda hem Türkiye, hem de Yunanistan genelde hemfikirdirler. Ancak, kimlerin ve hangi şartlarda mübadeleye tabi tutulacakları konusunda birtakım fikir ayrılıkları vardır:

Türkiye, mübadelenin mecburî olmasını isterken, Yunanistan, bunun isteğe bağlı olması için ısrar etmektedir.

Yıllardır, ülkemizdeki azınlıklar bahane edilerek içişlerimize karışılmıştır. İşte Türkiye, mecburî olarak yapılacak bir mübadelenin sonucunda bu problemden kurtulmuş olacaktır.

Yunanistan’a savaş sırasında göç eden Rumların yanında, bir de mübadele anlaşması ile göç olacaktır. Bu ise, Yunanistan’a altından kalkamayacağı yeni yükler getirecektir. İşte, Yunanistan bundan kurtulmak için mübadelenin isteğe bağlı olmasını istemektedir.

Yine, Türkiye İstanbul’daki Rumlar’ın da mübadeleye tabi olmasını savunmuştur. Ancak, buna İngiltere ve Yunanistan itiraz etmişlerdir. Lord Curzon’a göre; İstanbul’daki Rumlar’ın mübadeleye tabi tutulmaları Türkiye’nin ekonomik bakımdan kaybına sebep olacaktır.[10]

Lozan Konferansı’nda, Türk tarafının ısrarla üzerinde durduğu bir husus da Patrikhanenin Türkiye’nin sınırları dışına çıkarılmasıdır. Çünkü, Yunan-Rum ikilisinin bu memlekette Türk milletine yaptığı her türlü kötülüğe Patrikhane de ortaktır. Mustafa Kemal Paşa, Hakimiyet-i Milliye gazetesinde 20 Ocak 1923 tarihinde yayınlanan beyanatında şunları söylemektedir:

Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir?

Türkiye’nin, Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeğe ne mecburiyeti var?

Bu fesat ocağının hakiki yeri, Yunanistan değil midir. Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye Bab-ı âli’nin idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir.

Yeni Türkiye şeref ve haysiyet kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmağa hazır ve amadedir.[11]

Ancak, Patrikhane, Lozan’da ülke dışına çıkarılamamış, sadece dinî işlerle meşgul olmak şartiyle İstanbul’da kalmıştır. Lozan Konferansı’nda ortaya konulan kurallar çerçevesinde, Fener Rum Patrikhanesi, sadece İstanbul’daki Rumların kilisesidir. Orada çalışanlar Türkiye Cumhuriyeti’nin kanun ve kurallarına uymak mecburiyetindedirler.[12]

İşte özetlediğimiz bu sebepler ve gelişmeler sonucunda, Lozan’da 30 Ocak 1923 tarihinde Türk ve Rum Nüfus Mübadelesine dair sözleşme ve protokol imzalanmıştır. Bu sözleşme 23 Ağustos 1923 tarih ve 340 Nolu kanun ile tasdik edilmiştir.

Söz konusu sözleşme şöyledir.[13]

  1. 1 Mayıs 1923 tarihinden itibaren Türkiye arazisinde mütemekkin Rum ortodoks dininde bulunan Türkiye tebaası ile Yunan arazisinde mütemekkin Müslüman dininde bulunan Yunan tebaasının mecburî mübadelesine iptidar edilecektir.

Eşhası mezkûre Türkiye ve Yunan hükümetlerinin kendi memleketleri hakkında müsaadesi olmadıkça ne Türkiye’de, ne de Yunanistan’da gelip tekrar yerleşemeyeceklerdir.

  1. Birinci maddede musarrah olan mübadele atideki ahaliye şamil değildir:
  • Dersaadet Rum ahalisi;
  • Garbî Trakya’nın Müslüman ahalisi.

Dersaadet’in Rum ahalisi addedilecekler 1912 kanunu mucibince tahdit edilmiş bulunan Dersaadet şehremaneti havzasında 30 Teşrinievvel/Ekim 1918 tarihinden mukaddem sakin bulunmuş olan bilcümle Rumlardır.

Garbî Trakya’nın Müslüman ahalisi addedilecekler, Bükreş Muahedesiyle 1913’te tayin edilen hattı hududun şarkındaki havalide mütemekkin bilcümle Müslümanlardır.

  1. Rum ve Türk ahalisi mütekabilen mübadeleye tabi tutulan araziyi 18 Teşrinievvel/Ekim 1912 tarihinden itibaren terketmiş olan Rum ve Müslümanlar birinci maddede musarrah olan mübadeleye dahil addolunacaklardır.

İşbu mukavelenamede zikri geçen (muhacir) tabiri muhaceret edecek veya 18 Teşrinievvel/Ekim 1912 tarihinden beri muhaceret etmiş bulunan bilcümle eşhası maddiye ve maneviyeyi kasteder.

  1. Aileleri Türkiye arazisini terketmiş olupta kendileri elyevm Türkiye’de alıkonulmuş bulunan Rum ahalisine mensup bilcümle gayrimalûl eşhas işbu muahedename ahkâmı mucibince Yunanistan’a sevkedilecek ilk Rum kafilesini teşkil edeceklerdir.
  2. İşbu mukavelename mucibince icra edilecek mübadele dolayısiyle, işbu mukavelenamenin dokuzuncu ve onuncu maddeleri ahkâmı mer’i olmak üzere ve Türkiye’deki Rumların ve ne de Yunanistan’daki Türklerin hukuku tasarrufiyesine ve matlubatına hiç bir halel iras edilmeyecektir.
  3. Mübadeleye tabi ahaliden bir şahsın herne sebebe mebni olursa olsun azimetine birgûna hail vaz’edilemeyecektir. Bir muhacir aleyhine bir cezayi terhibi ile mahkûmiyeti kat’iye lâhik olduğu veya henüz kat’iyet kesbetmemiş mahkûmiyet veya takibatı cezaiye bulunduğu takdirde o muhacir, aleyhinde takibat icra eden memleket memurini tarafından cezasını çekmek veyahut muhakeme edilmek üzere azimet edeceği memleket memurinine teslim edilecektir.
  4. Muhacirler terkettikleri memleketin tabiiyetini kaybedecekler ve azimet ettikleri memleketin arazisine vusülleri anında o memleketin tabiiyetini iktisap eyleyeceklerdir. İki memleketten bir veya diğerini akdemce terketmiş ve henüz yeni tabiiyetlerini iktisap etmemiş olan muhacirler işbu mukavelenamenin imzası tarihinde işbu tabiiyeti cedideyi iktisap eyleyeceklerdir.
  5. Muhacirler her cinsten menkul mallarını beraberlerinde götürmek veya naklettirmekte serbest olacaklar ve bu yüzden ne ihraç, ne ithal resmine, ne de başka hiçbir resim vermeğe tabi tutulmayacaklardır.

Kezalik işbu itilâfname ahkâmı mucibince Hükûmeteyni Akideynden birinin arazisini terkedecek olan cemaat azası (cevami, tekkeler, medreseler, kiliseler, manastırlar, mektepler, hastahaneler, şirketler, cemiyetler ve eşhası maneviye ve herhangi mahiyette olursa olsun diğer tesisat memurin ve mensubini dahil dahil olduğu halde) kendi cemaatlerine ait emvali menkuleyi serbestçe beraberlerinde götürmek veya naklettirmek hakkına maliktirler.

Her iki memleket memurini 11. maddede muharrer muhtelit komisyonun tavsiyesi üzerine bunların nakli hususunda azamî teslihât ibraz edeceklerdir.

Emvali menkullerinin tamamını veya bir kısmını beraberlerinde götüremeyecek olan muhacirin bunları mahallerinde bırakabileceklerdir.

Bu takdirde memurini mahalliye bırakılan emvali menkulenin müfredat defterine ve kıymetini muhaceret eden şahsın muvacehesinde tesbit edeceklerdir. Muhacir tarafından bırakılan emvali menkulenin müfredat ve kıymetini mübeyyin olan zabıt varakaları dört nüsha üzerine tanzim edilecek ve bunlardan biri memurini mahalliye nezdinde kalacak, İkincisi dokuzuncu maddede muharrer tasfiye muamelesine esas teşkil etmek üzere 11. maddede zikredilen Muhtelit Komisyona, üçüncüsü muhacirin hicret ettiği memleketin hükümetine tevdi edilecek. dördüncüsü de muhacire ita olunacaktır.

  1. Muhacirine ve sekizinci maddede musarrah cemaate ait şehir dahilinde veya kuradaki emvali gayrimenkule ve mezkûr muhacirin veya cemaat tarafından bırakılmış olan mecburî mübadeleye tabi havalide bulunup mübadeleye gayritabi havalide mütemekkin cemaatlerin müessessatı diniye veya hayriyesine ait olan emval dahi kezalik aynı şerait dahilinde tasfiye edilecektir.
  2. Tarafeyni Âliyeyni Âkidenin arazisini akdemce terketmiş olan ve işbu mukavelenamenin üçüncü maddesi ahkâmı mucibince mübadelei ahalide dahil addedilen eşhasa ait emvali menkule ve gayrimenmulenin tasfiyesi 9. maddeye tevfikan ve 18 Teşrinievvel 1922 tarihindenberi Türkiye’de, Yunanistan’da musadere veya mecburî bey’i ve saire gibi işbu emval üzerindeki hakkı mülkiyete herhangi bir tahdit ve kayıt iras edici bir surette tesisedilmiş bilcümle kavanin ve nizamattan münbais, herne mahiyette olursa olsun bilcümle tedabire tabi tutulmaksızın icra edilecektir.

İşbu maddede ve 9. maddede muharrer emval bu cinsten bir tedbire maruz kalmış oldukları takdirde kıymetleri on birinci maddede musarrah komisyon tarafından işbu tedabir tatbik edilmemiş gibi tayin ve tesbit olunur.

İstimlâk edilmiş olan emvale gelince, Muhtelit Komisyon her iki memlekette mübadeleye tabi eşhasa ait ve mübadeleye tabi arazide kâin olup 18 Teşrinievvel/Ekim 1912’den beri istimlâk edilmiş olan işbu emvale yeniden kıymet takdir edecektir. Komisyon, tebyin edeceği zararları mal sahipleri lehinde tamir edilecek bir taviz tayin edecektir.

Bu tavizin miktarı mezkûr mal sahiplerinin matlubuna ve istimlâk edilmiş olan emvali gayrimenkulenin bulunduğu arazideki hükümetin zimmetine geçirilecektir.

Sekizinci ve dokuzuncu maddelerde mezkûr eşhas intifaından şu veya bu suretle mahrum edilmiş oldukları mallarının varidatını ahzeylememiş oldukları takdirde işbu varidat kıymetlerinin kendilerine iadesi harpten evvelki iradı vasatî esası üzerine ve Muhtelit Komisyon tarafından tesbit edilecek eşkâle tevfikan temin olunacaktır.

11.maddede zikrolunan muhtelit komisyon Yunanistan’daki evkafa ait emvalin ve bundan mütevellit hukuk ve menafiinin ve Türkiye’de Rumlara ait mümasili tesisatın tasfiyesine başlarken mütekaddim muahedenamelerde işbu tesisatın ve bunlarla alâkadar eşhasın hukuk ve menafiini tamamiyle ihkak etmek maksadiyle tesbit edilmiş bulunan esasattan mülhem olacaktır.
11. maddede zikrolunan Muhtelit Komisyon işbu ahkâmı tatbike memur olacaktır.

  1. İşbu mukavelenamenin mevkii mer’iyete vaz’ından itibaren bir aylık bir mühlet zarfında Tarafeyni Âliyeyni Âkideynden herbiri için dört ve 1914-1918 harbine iştirak etmemiş olan hükûmet tebaası arasından Cemiyeti Akvam meclisince intihap edilmiş üç azadan mürekkep ve Türkiye’de veya Yunanistan’da mün’akit olacak muhtelit bir komisyon teşkil olunacaktır. Komisyonun riyaseti işbu üç bitaraf azanın herbiri tarafından münavebeten deruhde edilecektir.

Muhtelit Komisyon kendisine lâzım görülecek mahallerde her biri bir Türk, bir Yunanlı aza ile kendi tarafından tayin edilecek bitaraf bir reisten mürekkep ve kendi emri altında çalışacak tâli komisyonlar teşkil etmek hakkına malik olacaktır. Muhtelit Komisyon, tâli komisyonlara verilecek salâhiyetleri tayin edecektir.

  1. Muhtelit Komisyon işbu mukavelede mezkûr muhacerete nezaret ve onu teshil etmek ve dokuzuncu ve onuncu maddelerde mezkûr emvali menkule ve gayrimenkulenin tasfiyesine tevessül eylemek vazifesiyle mükellef olacaktır.

Mezkûr komisyon muhaceretin ve maruzzikir tasfiyenin suver ve eşkâlini tesbit edecektir.

Umumî bir surette Muhtelit Komisyon işbu mukavelenamenin icrasının istilzam edeceği tedabiri ittihaz etmek ve işbu mukavelenamenin mahal verebileceği bilcümle mesailde karar vermek hususlarında bütün salâhiyetleri haiz olacaktır.

Muhtelit Komisyonun mukarreratı ekseriyeti ara ile ittihaz olunacaktır.

Tasfiye edilecek emval, hukuk ve menafiye müteallik bilcümle itirazat komisyon tarafından sureti kat’iyede halledilecektir.

  1. Muhtelit Komisyon, alâkadaran dinlendikten veyahut berayı istima usulüne tevfikan davet edildikten sonra işbu mukavelenameye tevfikan tasfiye edilecek olan emvali menkule ve gayrimenkulenin takdiri kıymetine başlattırılmak için bütün salâhiyetleri haiz olacaktır.

Tasfiye edilecek emvalin takdiri kıymetine işbu emvalin altın kıymeti esas olacaktır.

  1. Komisyon alâkadar mal sahibine elinden alınan ve kain olduğu arazi hükûmetinin emrine kalacak olan emvalden dolayı kendisine borçlu kalınan meblâğı mübeyyin bir beyanname tevdi edecektir.

İşbu beyannamelerdeki esas üzerine zimmet olacak mebaliğ tasfiyenin vukubulacağı memleket hükûmetinin muhacirin mensup olduğu hükûmete karşı bir borcunu teşkil edecektir. Bu muhacir esas itibariyle hicret ettiği memlekette alacağı olan mebaliğe mukabil terkettiği emvale kıymet ve mahiyetçe müsavi emval alacaktır.

Her altı ayda bir hükûmetler tarafından berveçhi balâ zikrolunan beyannameler esası mütekabilen vacibüttediye mebaliğin bir hesabı tanzim edilecektir.

Tasfiyei nihaiyede eğer düyunu mütekabile arasında muadelet mevcut ise buna müteallik hesabat yekdiğerine mahsup edilerek kapatılacaktır.

Eğer işbu mahsup muamelesinden sonra hükümetlerden biri diğerine karşı borçlu kalır ise işbu borç bakiyesi berveçhi peşin tediye edilecektir. Eğer borçlu hükûmet bu tediye için mühlet talep ederse, meblâğı medyununbih azamî üç taksiti senevî ile tediye edilmek şartiyle, komisyon bu mühleti bahşedebilecek ve işbu mühlet esnasında tediye edilecek faizi tayin edecektir.

Eğer tediye edilecek meblağ oldukça mühim olur ve daha mühletleri istilzam ederse medyun hükûmet borçlu olduğu miktarın yüzde yirmisine kadar Muhtelit Komisyonca tayin edilecek bir meblâğı peşin olarak tediye edecek ve bakisi için muhtelit komisyon tarafından tayin edilecek miktar faizli ve azamî yirmi senelik bir mühlette kabili itfa istikraz tahvilâtı ihraç edecektir. Medyun hükûmet bu istikrazın tasfiyesine karşılık olarak komisyon tarafından kabul edilmiş rehinler tahsis edecektir. Bu rehinler Yunanistan’da Beynelmilel Komisyon ve İstanbul’da Düyunu umumiye meclisi tarafından idare ve varidatı kabzedilecektir.

Bu rehinler için ademi itilâf halinde bunları tayin etmek Cemiyeti Akvam meclisine ait olacaktır.

  1. Muhacereti teshil maksadiyle alâkadar devletler tarafından Muhtelit Komisyona mezkûr komisyonca tayin edilen şerait dahilinde avans olarak mebaliğ tahsis edilecektir.
  2. Türkiye ve Yunanistan hükûmetleri işbu mukavelename mucibince arazileri terk mecburiyetinde bulunan eşhasa ve muhacirinin azimet edecekleri memleketlere nakilleri zımnında sevkedilecekleri limanlara yapılacak tebliğata müteallik bilcümle mesailde on birinci maddede mezkûr Muhtelit Komisyonla itilâf edeceklerdir.

Tarafeyni Âliyeyni Âkideyn mübadele edilecek ahaliye azimetleri için tayin edilen tarihten evvel memleketlerine veya mallarını terkettirmek için ne doğrudan doğruya ve ne de dolayısiyle hiçbir tazyik icra edilmeyeceğini mütekabilen taahhüt ederler. Kezalik memleketi terk eden veya terkedecek olan muhacirini hiçbir vergi veya fevkalâde resme tabi tutmayacaklarını dahi taahhüt ederler. İkinci madde mucibince mübadeleden istisna edilen menatık sekenesinin, menatıkı mezkûrede kalmak veya oraya duhul etmek haklarına Türkiye veya Yunanistan’da hürriyetlerinden ve hakkı tasarruflarından serbestçe istifade etmelerine hiçbir mani ika edilmeyecektir. Bu hüküm mübadeleden istisna edilmiş menatıkı mezkûr sekenesine ait emvalin serbestii ferağını ve işbu sekene meyanında Türkiye’yi ve Yunanistan’ı terketmek arzusunda bulunanların ihtiyarile azimetini men için bir sebep olarak ileri sürülmeyecektir.

  1. Muhtelit Komisyonun ve uzuvlarının idarelerine ve ifayı vazifelerine muktezi masarif komisyon tarafından tayin edilecek nisbetlerde alâkadar hükûmetler tarafından deruhde olunacaktır.
  2. Tarafeyni Âliyeyni Âkideyn kavanini mevzualarında işbu mukavelenamenin icrasını temin için lâzım olacak tadilâtı mütekabilen icra eylemeği taahhüt ederler.
  3. İşbu mukavelename Tarafeyni Âliyei Âkideyn nazarında Türkiye ile akdolunacak sulh muahedenamesinde münderiç imiş gibi aynı hüküm ve kuvveti haiz olacaktır. Mezkûr muahedenamenin İki Tarafı Âlii müteakit tarafından tasdikini müteakip derhal mer’i olacaktır.

E.K. Venizelos                                M. İsmet

D. Caclamanos                               Dr. Rıza Nur Hasan

Ayrıca, Lozan’da, Yunanistan’da Müslümanlara ait emlâkin durumu ile ilgili olarak da beyannâme yayınlanmıştır. Bu beyannâme 24 Temmuz 1923’te imzalanmış, 6 Ağustos 1924 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Beyannâme ana hatlarıyla şöyledir:

Mübadele mukavelenamesile istihdaf edilmemiş olan ve 18 Teşrinievvel/Ekim 1912 tarihinden mukaddem Girit adası da dahil olduğu halde Yunanistan’ı terketmiş ve yahut minelkadim Yunanistan haricinde mukim bulunmuş olan Müslümanların mülkiyet haklarına hiç bir halel iras edilemiyeceğini Yunan hükûmeti taahhüt eder. Bunlar, mülklerine serbestçe tasarruf ve istifade hakkını muhafaza edeceklerdir. Bunların malları hakkında istisnaî surette ittihaz ve tatbik edilmiş olan bilcümle ahkâm ve tedabir refolunarak varidatı sahiplerine iade edilecektir.[14]

B. Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun Kuruluşu ve Çalışmaları

Türk ve Rum ahalinin mübadelesine dair sözleşmenin 11. maddesi mübadele işlemlerini yürütmek üzere bir komisyonun kurulmasını öngörmekteydi. Söz konusu madde; komisyonun, sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra bir ay içerisinde, Türkiye ve Yunanistan’dan dörder, I. Dünya Savaşı’na girmemiş ülkelerin vatandaşları arasından Milletler Cemiyeti’nce seçilecek üç üyeden teşekkül edeceğini karar altına almıştır.[15]

İcra Vekilleri Heyeti Başkanı imzası ile 26.8.1923 tarihinde konuyla ilgili hükûmet tezkiresi TBMM Başkanlığı’na sunulmuştur. Karar şöyledir:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine

Mübadele-i ahali ve emval hakkında Lozan’da mütekaid mukavelenâmenin suver-i tatbikiyesini mübeyyin talimatnâmenin ikinci maddesi mucibince Muhtelit Komisyon’a Dahiliye Vekâleti namına reis kastiyle İzmir Mebusu Dr. Tevfik Rüştü ve Sıhhıye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti nâmına delege kasdiyle Erzincan Mebusu Hamdi Bey Efendiler’in tayinleri Sıhhıye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti’nin 8. 8. 39/1923 tarih ve İskân şubesi 41165/3879 numaralı tezkiresi üzerine İcra Vekilleri Heyeti’nin 8. 8. 39/1923 tarihli içtimaında takarrür etmekle müşarünileyhaya icab eden mezuniyetin itasınamüsaade-i devletlerini istirham eylerim efendim.

İcra Vekilleri Heyeti Reisi [16]

Hükümetin bu tezkiresi TBMM’nin 29. 8. 1923 tarihindeki oturumunda kabul edilmiştir.[17]

Muhtelit Komisyon, sözleşmenin öngördüğü şekilde kurulmuş ve Ekim 1923’te çalışmalarına başlamıştır. Komisyon, bir süre herhangi bir engelle karşılaşmadan çalışmalarını yürütmüştür.

Komisyonda ilk anlaşmazlık, sözleşmenin ikinci maddesinin uygulanmasında çıkmıştır. Sözleşmenin ikinci maddesi; İstanbul’daki Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkleri mübadeleden muaf tutmaktadır.

Ayrıca, İstanbul’daki Rumların durumuna da açıklık getirmektedir. 1912 yılında çıkarılan kanun ile İstanbul Belediyesi’nin sınırları çizilmiştir. Sözleşmenin ikinci maddesi, işte bu sınırlar içerisinde 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerleşmiş olan Rumları, İstanbul’da oturan ve mübadeleden muaf olan Rumlar olarak kabul etmektedir.

İşte bu madde, Komisyonun Türk ve Yunan temsilcileri tarafından farklı yorumlanmıştır. İstanbul’da mümkün olduğu kadar fazla sayıda Rum bırakmak isteyen Yunanistan, bu maddeyi, her ne suretle olursa olsun, 30 Ekim 1918’den önce İstanbul’da bulunan her Rumun ‘yerleşmiş’ sayılması gerektiğini ileri sürdü.[18]

Komisyonun Türk üyelerine göre; İstanbul’da 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerleşmiş bulunan kimselerin Türk kanunlarına göre tesbit edilmesi gerekiyordu.[19]

Bu ihtilâf Muhtelit Komisyon’da çözülememiştir. Bunun üzerine, Milletler Cemiyeti’nin kararı ile konu Milletlerarası Daimî Adalet Divanı’na götürülmüştür. Divan, 21 Şubat 1925 tarihinde şu mütalâayı vermiştir:

  1. Sakin bulunmuş (établis) deyimi daimîlik vasfını taşımakta ve bir oturma ile beliren fiilî bir durum ifade etmektedir;
  2. İstanbul’un Rum ahalisi deyimi ile kastedilen şahısların Antlaşma gereğince ‘sakin bulunmuş’ sayılmaları ve mübadele dışında bırakılmaları için, İstanbul şehrinin 1912 kanunu ile tesbit edilen belediye sınırları içinde bulunmaları, ayrıca oraya her ne şekilde olursa olsun 30 Ekim 1918 tarihinden önce gelmeleri ve orada daimî olarak oturmak niyetinde bulunmaları gerekmektedir.[20]

Ancak, ihtilâfı bu mütalâa da çözememiştir. Bunun üzerine, Yunanistan, Batı Trakya’daki Türklerin mallarını gasbederek, buralara Türkiye’den giden Rumları yerleştirmeye başlamıştır. Ayrıca, buradaki Türkleri sindirmek, korkutmak ve böylece göçlerini sağlamak için her zaman yaptığı gibi zulmetmeye başlamıştır.

Bunun üzerine, Türkiye de İstanbul’daki Rumlar’ın mallarına el koymuştur. Böylece, bütün politikalarını gerginlik ve entrika üzerine kuran Yunanistan’ın uzlaşmaz tutumu yüzünden Türkiye ile Yunanistan arasında yeni bir gerginlik ortaya çıkmıştır.

İşte bu gelişmeler üzerine 1 Aralık 1926 tarihinde taraflarca imzalanan Atina Antlaşması ile problem çözülmeye çalışılmıştır. Antlaşmanın başlıca hükümleri şöyledir:

  1. Yunanistan’ın mübadeleye tabi olan bölgelerinde ikamet etmekte olup, 18 Ekim 1912 tarihinden önce buraları terk etmiş veya ötedenberi Yunanistan dışında oturan Türklere ait gayrimenkuller 5. ve 6. maddelerde gösterilen şartlar dahilinde Yunan hükûmetince kamulaştırılacaktır.
  2. Türkiye’nin Rum ahalisi mübadele edilmiş bölgelerinde ikamet etmekte olup, 18 Ekim 1912 tarihinden önce Türkiye’yi terk etmiş olan Rumların gayrimenkullerinin, Türk gayrimenkullerinden Yunan hükûmetinin uhdesine intikal edenine tekabül eden kısmı kadarı Türk hükûmetince kamulaştırılacaktır.[21]

Bu anlaşma gereğince devlete intikal eden gayrimenkulleri İcra Vekilleri Heyeti’nce belirlenecek şartlar çerçevesinde hak sahiplerine vermeye hükûmeti yetkili kılan 1 Nisan 1928 tarih ve 1217 nolu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, mübadil Türklere verilecek gayrimenkullerle ilgili olarak 6 Haziran 1928 tarihinde şu kararnâme yayınlanmıştır:

  1. Gayri mübadil oldukları mevcut ahkâma göre taayyün edenlere Muhtelit Mübadele Komisyonu Türk heyeti murahhasası tarafından hususî gayri mübadil vesikası verilir. şimdiye kadar müracaatla sıfatlarını tesbit ettirmemiş olanlar talimatnâmenin neşir ve ilânı tarihinden itibaren iki ay zarfında Muhtelit Mübadele Komisyonu Türk heyeti murahhasasına müracaat edeceklerdir. Bunların evrak ve vesaiki heyetçe iki ay zarfında tetkik ve intaç olunarak alâkadarlara vesikaları verilir. Bu müddetin hitamından azamî bir ay sonra Türk heyeti murahhasası gayri mübadillerin esamini natık bir defter tanzim ederek Maliye Vekâleti’ne tevdi edecektir.
  2. Atina İtilâfnâmesi mucibince hükûmete intikal edip gayri mübadil Türklere tevzii lâzım gelen emval ve emlâkın takribî kıymeti hazıralariyle mukayyet kıymetleri iki ay zarfında Maliye Vekâletince tayin ve telfik ettirilir.
  3. Kendilerine mal verilecek gayri mübadillerin, istihkaklarının tayininde itilâfname mucibince muhtelit takdiri kıymet heyetleri tarafından verilecek mazbatalar esas ittihaz olunur.
  4. Altın para ile kıymet tayin olunan mal sahiplerine istihkaklarına esas teşkil edecek hali hazır kıymetleri bunların vaziyeti hukukiyelerine ve bulundukları mahallere göre bu kıymetlerin 1 misline kadar iblâğile bulunacak miktarlardır.
  5. Bidayeten kıymet tayini muamelesi azasından ikisi Maliye Vekâletince münasip görülenlerden, ikisi ait olduğu mıntıkaya mensup gayri mübadillerden yine Maliye Vekâleti tarafından tayin ve tefrik olunacak dört kişilik bir heyet marifetiyle yapılır. Bu kıymetlere itiraz vukuunda Maliye Vekâletinden bir reis ve iki azadan mürekkep teşkil edilecek heyet tarafından temyizen tetkik ve takrir ettirilir.

Maliye Vekâleti, heyetlerce tayin olunacak kıymetleri fazla gördüğü takdirde başkaca tahkikat yaptırmak hakkını haiz olduğu gibi alâkadarlar razı olmazlarsa peşinen masrafı kendilerine ait olmak üzere mahallinde tetkikini talep edebilirler.

  1. Gerek muhtelit takdiri kıymet heyetlerince ve gerek gösterilen şekilde tesbit olunacak kıymetlerin yekûnu Yunan emvalinin kıymetleriyle karşılaştırılarak verilmesi mümkün olan miktar yüzde nisbeti hesabiyle tesbit ve buna tekabül edecek mebaliği muhtevi bonolar verilir. Bu bonolar, itilâfname mucibince hükûmete intikal edip bilmüzayede satılacak emvalin satış bedellerinde nakit gibi kabul ve mahsup edilir.

Müzayedelere iştirak etmiyen veya edip de uhdelerine mal ihale olunmıyan gayri mübadiller, satışların arkası alındıktan sonra tahsil edilecek satış hasılatından bonolarının muhteviyatı nisbetinde nakten istifayı hak edebilirler.

  1. Yunan hükûmetinin vaziyet ettiği emvalin icar bedelâtı başkaca tesbit olunarak muavazada nazarı dikkate alınmak üzere ayrıca tutulacak deftere kaydolunur.
  2. Gayri mübadillerin tahakkuk edecek istihkakları tamamen tesviye edilmemiş olduğu takdirde bakiyesi, Yunanlılardın alınacak mebaliğ ile temin edilir.
  3. Muavazaya dahil olmayıp Atina İtilâfnamesi mucibince sahiplerine iadesi lâzım geldiği halde Yunan hükümetince iade edilmemiş olan emval ve emlâk eshabına Muhtelit Mübadele Komisyonu Türk heyeti murahhasasının göstereceği lüzum üzerine muavazadan istisna edilen Yunan emlâkinden seyanen ve istihkakları istihsal olununcaya kadar istifade hakkı verilir.[22]

Ancak, bütün bu gelişmelere ve Türk tarafının gayretlerine rağmen, mübadele konusundaki bütün problemler çözülememiş, Türk-Yunan ilişkileri tekrar gerginleşmiştir. Tarafların sağduyulu davranışları sonucunda 10 Haziran 1930 tarihinde yeni antlaşma imzalanmıştır.

İki taraf arasındaki buzları kıran ve Türk-Yunan ilişkilerinde yeni bir dönem başlatan[23] bu antlaşmada yer alan esaslar şunlardır:

  1. Mübadil Türklerin Yunanistan’da kalan tüm mallarının mülkiyeti Yunan hükümetine geçecektir. Aynı zaman da mübadil Rumların Türkiye’de bıraktıkları bütün mallarının mülkiyeti de Türk hükümetine geçecektir.
  2. Halen bankalarda bulunan mevduat üzerine taraflarca konulmuş olan ipotekler kaldırılarak, bunlar hak sahiplerine iade edilecektir.
  3. Türk tebaası Müslümanlara ait ve Yunanistan’da bulunan gayrimenkul malların mülkiyeti Yunan hükümetine geçecektir. Türk tebaasının, Lozan Antlaşması yürürlüğe girdikten sonra tasfiye edilmiş ve elkonmuş olan menkul malları da Yunan hükûmetinin mülkiyetine geçecektir.

Diğer taraftan, Yunan tebaasına ait olup, mübadeleden istisna edilmiş olan İstanbul’dakilerin dışındaki gayrimenkullerin mülkiyeti de Türk hükûmetine geçecektir. Tıpkı Yunanistan’da olduğu gibi, Türkiye’de de, Lozan Antlaşması’nın imzalanması üzerine el konulan ve tasfiye edilen menkuller Türk hükûmetinin olacaktır.

  1. Bu konularla ilgili bütün ihtilâflar Muhtelit Mübadele Komisyonu tarafsız üyesinin kararı ile kat’î şekilde halledilecektir.
  2. Türkiye, İstanbul’a geldikleri tarih ve doğdukları yeri dikkate almadan, mübadeleden istisna tutulmuş olan İstanbul’daki Türk vatandaşı olan bütün Ortodoks Rumları etabli olarak kabul etmiştir.
  3. Mübadeleden istisna tutulan İstanbul’u Türkiye Cumhuriyeti pasaportu olmadan terk eden, Türk vatandaşı Ortodoks Rumlara ait mallar Türk Hükûmeti’ne intikal edecektir.
  4. Yunanistan, Batı Trakya’ya geldikleri tarih ve doğdukları yeri dikkate almadan mübadeleden istisna tutulmuş olan Batı Trakya Türklerini etabli olarak kabul etmiştir.
  5. Mübadeleden istisna tutulmuş olan Batı Trakya’yı Yunan pasaportu olmadan terk eden Türklere ait malların mülkiyeti Yunanistan’a geçecektir.
  6. Bu mukavelenâmenin uygulanması iki hükûmet tarafından, Muhtelit Mübadele Komisyonu’na tevdi edilmiştir.[24]

Bu ve önceki antlaşmaların hükümleri çerçevesinde Nüfus Mübadelesi’ni bu amaçla kurulmuş olan Muhtelit Komisyon sonuçlandırmıştır.

Mübadele Komisyonu; hem Türkiye’de, hem de Yunanistan’da bulunan ipotekli gayrimenkullerle ilgili şikayetleri antlaşmalar ve sözleşmeler çerçevesinde karara bağlamıştır.

Komisyon, 9 Mayıs 1924 tarih ve 22 nolu toplantısında; yabancı ülkelerde ikamet etmekte olan mübadiller üzerinde durmuştur:

Mübadeleye tabi olup da Lozan Antlaşması ile kendilerine gösterilen ülkelerden başka bir ülkeye göç eden kimseler terk ettikleri ülkenin vatandaşlığını kaybetmişlerdir.[25]

Komisyon, 31 Mart 1927 tarih ve 35 nolu toplantısında; Lozan Antlaşması’nda zikredilen Rum Ortodoks dini ifadesine de açıklık getirmiştir. Bu karara göre; Rum Ortodoks dini tabiri, bütün doğu Ortodoks kiliselerine şamil değildir.[26]

Yani, Fener Rum Patrikhanesi’nin dışında kalan Antakya, Kudüs ve İskenderiye Patrikhaneleri’nin Lozan Antlaşması’nda geçen ifadeye dahil olmadığına karar vermiştir.

Ayrıca, 12 Eylül 1928 tarih ve 49 nolu kararı ile veraset konusuna da açıklık getirmiştir. Bu karara göre; mübadiller ile gayrimübadiller arasındaki veraset ilişkileri şöyle düzenlenmektedir:

Mübadele yapıldığı sırada henüz göç etmeden ölen bir mübadile, mübadele edilmiş olan mirasçıları tevarüs ederler.

Komisyon, 2 şubat 1931 tarih ve 75 nolu toplantısında da mübadillere intikal eden gayrimübadillerin mirası konusunda şu kararı vermiştir:

Lozan Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden sonra 23 Temmuz 1930 tarihine kadar ölen bir gayrimübadilden, mübadele edilmiş mirasçılarına intikal eden mallar, 10 Haziran 1930 tarihli Ankara mukavelenâmesinin hükümlerine tabi olacaklardır.[27]

Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun tarafsız üyeleri, 30 Mart 1933 tarihinde şu hakem kararını da alarak, 49 ve 75 nolu kararlara açıklık getirmişlerdir:

Türkiye’den Yunanistan’a mübadeleten sevkedilen ve mübadele sebebiyle Yunan tabiiyetini iktisap eyliyen Rumlar, bu mirasçıların mübadelesi ile 4 teşrinievvel/Ekim 1926 tarihli Türk Medenî Kanunu’nun neşri arasındaki müddet zarfında ölen Türk tebaası gayrimübadil bir murisin verasetini almaya ehil değildirler. Zira bu tarihten evvel Türkiye’de cari kanunî hükümler ecnebi tabiiyetinde bulunan kimseleri, bir Türk vatandaşının mirasından mahrum ediyordu ve bu hususta cari Türk kanununun tatbikini tahdit için Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun 49 ve 75 numaralı kararlarına dayanılamaz.[28]

Mübadele Komisyonu, 20 Mayıs 1931 tarihindeki toplantısında aldığı 79 nolu kararı ile; kendisinin işleri bitince, verdiği kararların tekrar muhakeme edilemeyeceğini belirtmiştir.[29]

Komisyon, hem Türkiye’de, hem de Yunanistan’da mübadillerle ilgili konuları karara bağladıktan sonra, Ankara’da 9 Aralık 1934 tarihinde imzalanan ve 19 Şubat 1934 tarihinde yürürlüğe giren Türk- Rum Ahali Mübadelesi Muhtelit Komisyonu’nun İlgasına Mütedair Mukavelenâme[30] ile lağvedilmiştir.

C. Mübadele ve Sonuçları

Lozan’da imzalanan Türk ve Rum ahalinin mübadelesine dair sözleşmenin 11. maddesi gereğince kurulan Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun yanında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, Mübadele İmar ve İskân Vekaleti’ni de ihdas etmiştir. Hükûmet, bu kararı alırken; mübadele suretiyle getirileceklerin nakil ve iskânlarını, bunlardan muhtaç olanların iaşelerinin bir süre teminini, iskân mıntıkalarının tesbitini ve ülkenin harap olan yerlerinin imar edilmesini amaçlamıştır.

Mübadele İmar İskân Vekâleti kurulur kurulmaz, taşradaki örgüt birimlerine gönderilen yazılarla, ilgili bölgede gelecek göçmenlerden ne kadarını yerleştirebilecek olanaklar olduğu; bölgenin coğrafi, iktisadi, sosyal durumlarının yanında, nerelerden gelecek göçmenlerin ne gibi uğraşı türü ve yeteneklerine göre, yurdun değişik bölgelerinde bulunan emvâl-i metrûkeye dengeli ve gerçekçi olarak dağıtılabilmesi için, vilayet sınırları içinde, ne kadar sayıda ve nitelikte terkedilmiş taşınır-taşınmaz mal bulunduğu; hâlâ fuzûli işgâlden arındırılamayan terkedilmiş malların ne kadarlık süre içinde boşaltılabileceği; terkedilmiş bağların, bahçelerin, tarlaların miktarının ne kadar olduğu sorulmuş; vilayetlerden gelen bilgilere göre, ayrıntılı iskân cetvelleri hazırlanmıştı.[31]

Hükûmet, 17 Temmuz 1923 tarihinde yayınladığı kararnâme ile; mübadil olarak gelecek halkın iskân bölgelerine nasıl gidecekleri, muhtaç olanların iaşelerinin nasıl karşılanacağı üzerinde durmuş ve ülkeyi 8 iskân bölgesine ayırmıştır.[32]

Ayrıca, bu durum İcra Vekilleri Heyeti Başkanı imzası ile 23. 8. 1923 tarihinde Müdafaa-i Milliye, Adliye, Dahiliye, Maliye, İktisat Vekâletlerine şu ek tezkire ile uygulamada dikkate alınmak üzere duyurulmuştur:

Müdafaa-i Milliye, Adliye, Dahiliye, Maliye, İktisat Vekâletlerine 17. 7. 39/1923 tarihli ve 662038 numaralı tezkireye zeyldir

17.7.39/1923 tarihli ve 2600 numaralı kararnâmenin otuzuncu maddesinin suret-i umumiyede iskân mıntıkası olmak üzere tefrik ve tahdid edilmiş menatıka muvazzahen irae eder surette tanzim ve Sıhhıye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti’nde 22. 8. 39/1923 tarihli ve İskân şubesi 42084/4142 numaralı tezkiresine rapten mevrud cetvel sureti mukaddime emvâl-i metrukenin idare ve tevzii esnasında nazar-ı itibara alınmak üzere leffen irsal kılınmıştır efendim.[33]

Kararnâmenin ekindeki tabloda, iskân bölgeleri ve buralara nerelerden gelen mübadillerin yerleştirilecekleri de belirtilmiştir. Söz konusu tablo şöyledir:

Türkiye’ye Geleceklerin Yerleştirilecekleri Yerler[34]

Geleceklerin                                            Yekûn          İskân olunacak yerler
Memleketleri

Dırama ve Kavala                                   30.000          Samsun ve havalisi

Serez Livası                                           40.000           Adana ve havalisi Kozana, Girebene,

Nasliç ve Kesriye                                   22.500           Malatya ve havalisi Kayalar, Karaferye, Vodine,

Katerin, Ala-sonya, Langaza,                43.000            Amasya,Tokat, Sivas Demirhisar, Gevgilin Yenice Vardar, Karacaabat

Zeytüncü, Dırama, Kavala, Selânik       64.000        Manisa, İzmir, Menteşe, Denizli ve havalisi

Kesendire, Poliroz, Sarışaban,

Avrethisar, Nevrekop ve havalisi            90.000           Çatalca,Tekirdağ, Karaman, Niğde

Preveze, Yanya                                     55.000           Antalya, Silifke

Midilli, Girit ve sair adalar                      50.000             Ayvalık, Edremit, Mersin ve havalisi

Yekûn                                                  395.000        

Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, Yunanistan’da faydalanamadıkları malları bulunan mübadillerin problemleri ile ilgilenmek üzere Maliye Vekâleti bünyesinde Gayr-i Mübadiller Komisyonu’nu kurmuştur. Hükûmetin 11 Teşrinisanî 341/11 Kasım 1925 tarihli kararına göre; Eshâb-ı istihkak, Muhtelit Mübadele Komisyonu veya bu komisyondaki Türk Heyeti tarafından verilen vesikalarıyla beraber Gayr-i Mübadiller Komisyonu’na müracaat ve Yunanistan’da bulunup istifade edemedikleri emvâl ve emlâk hakkındaki taleplerini dermeyân edeceklerdir.

Evvelemirde Maliyece idare edilen Yunan tebaasına ait emvâlden mutahassıl mebâliğ, eshâb-ı müracaata istihkakları nisbetinde tevzi olunacaktır. Eshâb-ı müracaatın derece-i istihkakı hakkında şüphe vukuunda, bu babda gayr-i mübadillerin içinden muteber heyet ve zevatın malumatına müracaat olunabileceği gibi, vesait-i saire ile de tahkik-i keyfiyyet edilebilirler.[35]

Hükûmet, mübadillerin muhtelif ihtiyaçlarının karşılanması için de birtakım tedbirler almıştır:

Göçmenlerin sevki, hemen hemen tamamıyla Seyr-i Sefain İdaresi’ne ait vapurlarla yapılmıştır. Türkiye’den hareket eden bu vapurlar Selanik, Hanya, Kandiye, Girit vb. yerlerden göçmenleri alıyorlar, İzmir, İstanbul, Samsun, Trabzon gibi büyük iskeleleri olan yerleşim birimlerine indiriyorlardı.[36]

Hükûmet, bir talimatnâme ile mübadiller için misafirhanelerin düzenlenmesini istemiştir. Buna göre; mevcut kullanılan binaların yanında, metruk binalardan da faydalanılacaktır. Gerekirse askeriyeden yatak, yorgan tedarik edilecek, kimsenin dışarıda açıkta kalmasına meydan verilmeyecektir. Ayrıca, ihraç iskelelerindeki misafirhanelerde Hilâliahmer 10’ar yataklı revirler açacak ve buralarda gerekli tıbbî malzemeyi de bulunduracaktır. Bu misafirhanelerde, mübadiller üç gün kalabileceklerdir ve bu süre içerisindeki iaşeleri mümkünse Hilâliahmer, bu mümkün değilse Hükûmetçe karşılanacaktır.[37]

Bunun yanında, Hükûmet 9 Kanunuevvel 1339/1923 tarihinde yayınladığı diğer bir talimatnâme ile de muhacirlerin; muhtelit mübadele komisyonundan ellerine verilmiş olan hüviyet varakaları tetkik edilerek anarşist, cani, casus olanların ve harekâtı milliyede Yunanlılarla teşriki mesai edip Yunanistan’a firar etmiş bulunanların ırkan ve hissen Türkiye’de tavattunlarına imkân görülemeyenlerin berayı iade hükûmeti mahalliyeye teslim olunacakları, kabul edileceklerin san’at, meslek ve mevkii coğrafilerine göre vekâletçe tayin olunacak iskân mıntıkalarındaki şehir kasaba ve köylere tevzi ve iskân edilecekleri, hastalarının tedavi altına alınıp muhtaçlarının iaşeye tâbi tutulacağı tesbit edilmişti.[38]

Hükûmet, mübadillerin üretim vasıtalarına sahip olabilmeleri için de tedbirler almıştır. Alınan kararlara göre; çift hayvanı bulunmayan her haneye bir veya iki hayvan, haneye tahsis edilen araziye göre tarım aletleri ve tohumluk verilecektir.[39] Bunları satmayacaklarına veya başka bir amaçla kullanmayacaklarına dair söz konusu kişilerin bağlı bulundukları muhtarlıklardan birer kefaletnâme alınması da öngörülmüştür. şayet, bunları vermek mümkün olmazsa her aileye tohumluk için 75, bir çift hayvan için 100 ve ihtiyaç duyulan tarım aletleri için 50 liraya kadar para verileceği kararlaştırılmıştır.[40]

Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, iskân faaliyetlerinin cereyan ettiği yıllarda bütçeden gerekli tahsisatı da ayırmıştır. Yıllara göre ayrılan tahsisat ve harcanan miktarlar şöyledir.[41]

Tahsis edilen          Yıl                   Harcanan

6.095.083                  339                 5.228.415

10.022.535                340                 5.199.390

5.957.636                  341                 2.808.695

1.446.116                  926                 889.930

2.060.859                  927                 1.008.713

1.018.433                  928                 725.949

1.417.690                  929                 970.784

28.018.352                                       16.871.876

Bu çalışmalar sonucunda; 499.239 mübadil, 172.029 gayr-i mübadil, 14.312 harikzede, 35.936 mülteci, 18.430 yerli ahali ve 2.774 doğudan batıya nakledilenler olmak üzere toplam 742.720 kişi iskân edilmiştir.[42]

Hükûmet, Yunanistan’dan Türkiye’ye gelecek Türk mübadillerle ilgili olarak bu çalışmaların yanında, Türkiye’den Yunanistan’a gidecek Rum mübadillerle ilgili düzenlemeleri de yapmıştır. Bu düzenlemelerin başlıcaları üzerinde duralım:

Mübadele mukavelenâmesinin tarih-i imzasından evvel Müslümanlarla izdivaç etmiş bulunan Rum Ortodoks kadınların mübadeleden istisnaları 27. 7. 340/1924 tarihli Heyet-i Vekile-i Celile kararı ile tesbit edilmiştir.[43]

Bu karar üzerine Dahiliye Vekili’nin önerisi üzerine Hükûmet, mübadeleye tabi olmayan gayr-i müslim erkeklerle mübadele kararnâmesinin tarih-i akdinden evvel izdivaç eden ve nikahlarını mevzubahs tarihten evvel sicill-i nüfusa kayd ettiren Rum Ortodoks kadınların da mübadeleden istisnasını, kararlaştırmıştır.[44]

Yine, Hükûmet 27. 7. 340 /1924 tarih ve 732 nolu kararı ile; mübadele sözleşmesinin imzalanmasından önce ihtida ederek evlenmiş olan kadınlar ile sözkonusu tarihten önce ihtida etmeyerek müslümanlarla evlenmiş kadınların mübadeleye tabi olmadıklarına karar vermiştir.[45]

Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, o anda sıhhatleri göç etmeye müsait olmayanlarla ilgili olarak da birtakım tedbirler almıştır. Dahiliye Nezareti, 5 Nisan 341/1925 tarihinde Başvekâlet’e müracaat ederek şu teklifte bulunmuştur:

Bikes, alil ve mariz ve mikdarı az bazı mübadil eşhasın muvakkat bir müddet için Türkiye ve Yunan Hükûmetleri tarafından mübadelelerinin tecili istirhamını mütezammın bir kararın her iki hükûmete arz ve iblağı Muhtelit Mübadele Komisyonu’nda taht-ı karara alındığı mezkûr komisyon reisi Mösyö Viding’ten varid olan tahriratta bildirildiğine ve işbu istirhamın kabulünde faide olduğuna dair Hariciye Vekâlet-i Celilesi’nden varid olan tezkire ile salifü’l-arz tahrirâtın suretleri leffen takdim kılınmıştır.

Keyfiyetin İcra Vekilleri Celilesi’nce bir karara rabtı ile neticenin inba buyurulmasına müsaade-i devletleri arz olunur efendim.[46]

Bu müracaat, Bakanlar Kurulu’nda 11. 5. 341/1925 tarihinde görüşülmüş ve komisyon tarafından ittihaz ve iblağ olunan karar Yunan hükûmeti tarafından da tatbik edilmek şartiyle miktarı mahdud olan bazı mübadil eşhasın muvakkat bir müddete maksur olmak üzere mübadeleden tecilleri tasvip edilmiştir.[47]

Bu insanî düzenlemeler yapılırken, bir taraftan da suiistimalleri önlemek için tedbirler alınmıştır. Hükûmet, 20. 1. 340/1924 tarihli toplantısında; mübadeleye tabi olanların izdivacına müsaade edilmemesi yolunda bir karar almıştır.[48]

Yine bu konudan olmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelen ihbar ve şikayetler Meclis Başkanlığı’nca Başbakanlığa iletilmiştir. İşte bunlardan biri 24/25. 1. 339/1923 tarihli ve Adnan Bey imzalı şifredir:

İcra Vekilleri Riyasetine

Anadolu’daki emvâl-i metrûkeden birçoklarının füruht veya uzak müddetle icara verilmekte olduğunu istihbar eden Makedonya ahalisinden birçokları müracaât ederek mübadele vukuunda kendilerine verilecek hiçbir şey kalmayacağı endişesini izhâr ile olmazsa icarların kısa müddetle yapılmasını istirham eylemişlerdir. Adnan[49]

Bu şifreye Hükûmet, 27. 1. 339/1923 tarihinde; Emvâl-i metrûke icârları kısa müddetledir ve gelecek dindaşlarımız düşünülüyor şeklinde cevap vermiştir.[50]

Mübadillerin taşınması ile ilgili olarak da tedbirler düşünülmüştür. 25. 3. 340/1924 tarihinde Mübadele, İmar ve İskan Vekâleti tarafından Hükûmete, mübadillerin taşınmasında tenzilât yapılıp yapılamayacağı hususunda müracaatta bulunulmuştur.[51] Bunun üzerine Hükûmet 17. 4. 340/1924 tarihinde şu kararı almıştır:

Mübadeleye tabi müslüman ahalinin istifade edebilmesi için Türk şimendüfer Kumpanyalarının mübadeleye tabi Rumlara tenzilâtlı bir tarife tatbik edüp etmediklerini veya böyle bir tarifenin tatbikine mütemayil olup olmadıklarını bilmek arzusunda bulunduğu Yunan Maslahatgüzârlığı’nın işârına atfen Hariciye Vekâleti Celilesi’nden izbar olunmuş ve Türkiye şimendüfer İdareleri müstakil olup meccanen ve nısıf ücretle nakliyat icrası mümkün bulunmadığı cihetle mütekabilen kabul ve tatbik edilmek şartiyle Yunanistan’daki muhacirin-i müslime ile memleketimizdeki Rumlar’dan cidden muhtaç olanların şimendüfer İdarelerince meccanen nakledilmeleri ve diğerleri için %30 veya 50 tensilâtlı bir tarife tatbiki muvafık olacağı mütalâa olunarak keyfiyet Vekâlet-i müşarünileyhaya işâr kılınmış ve Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun Türk Heyet-i Murahhasası Riyaseti’nden alınan şifre telgrafnâmede ve Kozan havalisinden nakledilecek olan muhacirinden 8300 nüfusun fevkalâde fakir bir halde olduklarından Karakarye İstasyonu’na kadar nakilleri için Kozana tali komisyonu emrine ve Muhtelit Komisyon’daki meblâğdan Türkiye hesabına 165.000 Drahmi gönderildiği beyan ve bunların Karakarye İstasyonu’na kadar nakilleri içinde şimendüfer ücreti olarak Muhtelit Komisyon emrine otuzbin lira irsali talep edilmiş ve Yunan Hükûmeti’nin bu hususa mütemayil olduğu istidlâl edilmekte idiğüne nazaran Yunanistan dahilinde şimendüferle ve muavenet-i hükûmetle nakli zaruri olan müslümanların Türkiye’den şimendüferle gönderilecek muhtaç Rumlardan fazla olduğu nazar-ı itibara alınırsa mütekabiliyet esasından müslümanların daha ziyade müstefit olacağı derkâr bulunmuş olmakla keyfiyetin Heyet-i Vekilece tezekkürü ve bir karar ittihazını mutazammin Mübadele, İmar ve İskân Vekâlet-i Celilesi’nin 25. 3. 3401924 tarih ve İskân şubesi 11856 numaralı tezkeresi ile vukubulan teklifi İcra Vekilleri Heyeti’nce bi’t-tetkik teklif-i vaki esas itibari ile muvafık görülmüş ve Anadolu-Bağdad demiryolları ile harice sevk olunacak mübadeleye tabi Rumlar’ın %35 tenzilâtla nakilleri hususu Nafia Vekâlet-i Celilesi’nce temin olunduğuna nazaran bundan başka yapılacak tenzilât için muktezi tahsisatın Mübadele Vekâlet-i Celilesi’nden itâsı karargir olmuştur.[52]

Alınan bu tedbirler çerçevesinde yapılan çalışmaların sonucunda, Türkiye’den Yunanistan’a 149.851 Türk vatandaşı Rum göç etmiştir.[53]

Bunun yanında, bu dönemde, daha önce Anadolu’ya gelen Rumlar da Türkiye’yi terk etmişlerdir. Bunlar, son dönemlerde Yunanistan’ın gözünün olduğu bölgelere, oralarda Rum nüfus çoğunluğunu sağlamak üzere yerleştirilmişlerdir.

Ayrıca, bunların bir kısmı da yakın geçmişte, komprador burjuvazi kimliğiyle Rum burjuvazisinin filizlendiği, geliştiği Batı Anadolu’ya Yunanistan’dan yahut Ege Adalarından göçmüş Rumlardı.[54]

Sonuç olarak; bu değişimin uygulanması, Anadolu üzerinde uzun süreden beri sürdürülen, gerçekleşmesi olanaksız bir düşü sona erdirmişti.[55]

Bilindiği üzere, Yunanlılar, ülkemizdeki Rum azınlığı Megalo İdea’yı gerçekleştirme yolunda bir koz olarak kullanmışlardır. Bütün istilâ müddetince Yunanlılar Rumeli ve Anadolu’daki canavarlıklarını topraklarımızdaki hıristiyanları kurtarmak için yapılmış bir halâs harbi şeklinde gösteriyorlardı…

Elenizm hülyası etrafında toplanan bu caniyane ve hainane maksadları tahakkuk ettirmek için, Venizelos başta olduğu halde bütün Yunan ricali ve Yunan milleti, milletimiz ve memleketimiz aleyhinde cidden zalimane ve hainane plânlar vaz’ etmişler ve alçakça, namuzsuzca siyasetler takip etmişlerdi. Bu plânların ve siyasetlerin esası bir taraftan Türkiye topraklarında sakin Rumları, kilise ve mektepler vasıtasiyle hükümetimiz aleyhine tahrik ve isyan ettirmek ve diğer taraftan da siyasî hadiselerden ve vaziyetlerden istifade ederek memleketimizi istilâ etmek ve bütün bu hareketler sırasında göz diktiği muazzez ülkelerimizde Türk ve Müslüman nüfusunu imha etmek şeklinde hülasa edilebilir.[56]

Mübadele ile Türkiye, Yunanistan’ın işte bu ve benzeri gerekçelerini ortadan kaldırmıştır.

Bir diğer önemli sonuç da, Türkiye, son iki yüzyıldır Batı’nın içişlerimize müdahalesine gerekçe oluşturan azınlıklardan büyük çapta kurtulmuştur. Bir araştırmacı bu durumu şöyle izah etmektedir:

TBMM Hükümeti’nin mübadele isteğinin başlıca iki nedeni vardır: Öncelikli amaç, Batı’nın müdahalesine gerekçe oluşturan azınlıklardan kurtulmaktır. İkinci neden de, Müslüman unsurların kolayca uyum sağlayabileceği düşüncesiyle, Misakı Milli sınırları içinde “ulus devlet”e giden yolu açabilmektir. Çünkü Misakı Milli sınırları, Araplar dışında, Osmanlı İmparatorluğu içinde kalan son Müslüman yerleşim bölgelerini kapsamaktadır.[57]

Tabi ki yukarda da ifade edildiği gibi, homojen yapıya sahip “milli devlet” oluşturmayı esas almış olan Türkiye için mübadele önemli bir gelişme olmuştur.

Bütün bunların yanında, mübadele birtakım sıkıntıları da beraberinde getirmiştir. Ülke uzun yıllar devam eden savaşlar ve Yunan istilâsı sırasında yakılıp yıkılmıştır. Zaten yetersiz olan maddî imkânlar daha da yetersiz hale gelmiştir. Yeni Türk Devleti, işte hem bu sıkıntıları bertaraf etmek, hem de mübadil olarak gelen Türklerin her türlü ihtiyacını karşılamak durumunda kalmıştır. Ancak, bütün sıkıntılara rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, iktisadî bakımdan en sıkıntılı döneminde böyle büyük bir projeyi yüzünün akıyla tamamlamıştır.

1923-1929 seneleri bütçelerinden iskâna toplam 28.018.352 lira tahsis edilmiş olup bunun 16.871.876 lirası sarf edilmiştir. Bu tarihler arasında Türkiye’de 499.239 mübadil, 172.029 gayr-i mübadil, 14.312 harikzede, 35.936 mülteci, 18.430 yerli ahali, 2.774 doğudan batıya naklolunanlar adî iskâna tâbi tutulmuşlardır. Aynı dönemde adiyen iskân olunanlara 88.700 hane, 5.000.000 dönüm arazi, bağ ve bahçe, 4.300.000 adet zeytin, incir ve sair meyve ağacı, 7.618.000 kilo tohumluk zahire, 27.501 adet pulluk, 41.253 adet muhtelif türden ziraî alet, 12 adet traktör, 19.070 kilo kükürt ve göz taşı, 22.994 res çift hayvanı ile 15.238 lira sermaye dağıtılmıştır. Yine, bu dönemde 19.279 metrûk hane tamir görmüş, 4.567 iktisadîhane inşa edilmiş, Antalya, Samsun, İzmir, Bilecik, Cebel-i Bereket, Mersin, Ankara ve Manisa’da 1.786.684 lira mukabilinde numune köyleri inşa edilmiştir.[58]

Sonuç

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren tebaası olan toplumların başında Rumlar gelmektedirler. Rumlar, Türk topraklarında gözü olan devletlerin ve onların Türkiye’deki uzantısı haline gelen Patrikhanenin kışkırtmaları sonucunda isyan edinceye kadar huzur ve refah içerisinde yaşamışlardır. Osmanlı Devleti, idaresi altına aldığı bütün gayrimüslim unsurlar gibi Rumlara da, Roma ve Bizans dönemlerinde dahi görmedikleri toleransı göstermiştir. O kadar ki Rumların dinî merkezleri olan Patrikhane tarihi boyunca gerçek hürriyetine Fatih Sultan Mehmet’ten itibaren, yani Türk idaresinde kavuşmuştur. Patrik, bu tarihlerden itibaren millet başı unvanını almış ve böylece ruhanî yetkilerinin yanında bir de cismanî yetkilere sahip olmuştur.

Ancak, kilise bu toleransa hiçbir zaman layık olamamıştır. Daima Türklüğün aleyhinde olmuştur.

Rumlar, sadece dinî bakımdan haklara sahip olmamışlardır. Yaşadıkları bütün bölgelerde Türk toplumundan daha fazla ekonomik ve ticarî imkânlara sahip olmuşlardır. Osmanlı ülkesinin birçok yerine dağılan Rumlar, daha ziyade büyük şehirlerde ve sahil bölgelerinde yaşamayı tercih etmişlerdir. Rum köylüsüne, toprak mülkiyeti hakkı da tanınmıştır. Avrupalı tarihçilerin de belirttikleri gibi XIX. yüzyıl başlarında, Osmanlı tebaası olan Rum köylüsü, Batı Avrupa köylüsünden daha fazla imkânlara sahiptir.

Rumlar sadece ticaret ile uğraşmıyorlardı. Bilhassa Fenerli Rumlar muhtelif memurluklarda, bilhassa da dışişlerinde görev almışlardır. Bunun sonucunda Rumlar, ekonomik sahanın yanında diplomasi alanında da güç kazanmışlardır. Ancak, bu güçlenme ileride Osmanlı Devleti’nin aleyhine olacaktır.

Sanayi İnkılâb’ından sonra hızlı bir tempo ile ortaya çıkan ve yayılan sömürgecilik faaliyetlerini yürüten devletlerin Osmanlı ülkesindeki gayrimüslim unsurları bir koz olarak kullanma gayretleri başarılı olmuş, Yakınçağların başında Osmanlı Devleti milliyetçilik isyanlarıyla sarsılmaya başlamıştır. İşte, bu gayrimüslim unsurların başında da maalesef bu ülkede her türlü hürriyet ve imkâna sahip olan, Rumlar yer almışlardır. Rumlar, bir taraftan sıcak denizlere inmeye çalışan Rusya’nın, diğer taraftan Avrupa’da İngiltere’nin gerisinde kalmaktan dolayı aşağılık kompleksine kapılan Fransa’nın kışkırtmaları sonucunda isyan etmişlerdir. Rum isyanlarını başından sonuna kadar, fahrî başkanlığını Rus Çarının, fikir babalığını da Patrikhane’nin yaptığı Etnik-i Eterya tezgahlamış ve yürütmüştür. Ayrıca, bu dönemlerde Avrupa kamuoyunda ve aydınında başlayan Yunan hayranlığı da Rum isyanlarında etkili olmuştur.

Nihayet, Rumları kendi emellerinin tahakkuku için isyana sürükleyen devletlerin gayretleri sonucunda Edirne Barış Antlaşması ile Yunanistan bağımsızlığına kavuşmuştur. Ancak, Rumların Türk Devleti ve milleti aleyhindeki faaliyetleri bununla sona ermemiştir. Tam tersine, bu gelişme Rumlara Megalo İdea yolunda bir ümit kaynağı olmuştur. Şimdi Yunanistan yeni bir rolü daha üstlenmiştir. Kendisinin bağımsız olmasını sağlayan devletlere diyet borcunu ödemeye çalışmıştır. Bu devletler, dün de, bugün de Türkiye’ye söylemek isteyip de söyleyemediklerini, yapmak isteyip de yapamadıklarını Yunanistan gibi kendilerine diyet borcu olan devletçiklere yaptırmaya, söyletmeye çalışmışlardır, hala bu politikalarına devam etmektedirler.

Yunanistan, kendisine destek veren devletlerin de yardımı ile bağımsız olduğu günden itibaren devamlı olarak Türkiye’nin aleyhine olmak üzere topraklarını genişletmiştir. Bunu yaparken de işgal ettiği bölgelerdeki milyonlarca Türkü ya katletmiştir, ya da Avrupa toplumlarının tarihlerinin her döneminde sık sık gördüğümüz insanlık dışı uygulamalar ile yerlerinden yurtlarından etmiştir. Aynı insanlık dışı uygulamaları I. Dünya Savaşı sonunda İtilâf Devletleri sayesinde işgal ettiği Anadolu topraklarında devam ettirmiştir.

Yunanistan, bir taraftan işgal ettiği yerlerdeki Türklere bu vahşet derecesine varan uygulamaları yaparken, diğer taraftan Anadolu’nun belli bölgelerine devamlı olarak dışardan Rum göçünü teşvik etmiştir.

İşte, Türk milletinin ölüm-kalım savaşı olan Millî Mücadele ile bu duruma son verildiği gibi, Lozan Konferansı’nda imzalanan Mübadele Sözleşmesi ile İstanbul’un dışındaki Türkiye’deki Rumlar ile Batı Trakya’nın dışındaki Yunanistan’daki Türkler yer değiştirmişlerdir.

Bu uygulamaya iki taraf açısından bakacak olursak, Türkiye’nin ne kadar önemli bir işi gerçekleştirdiğini görmekteyiz. Mübadeleden önce, zaten Yunanistan’da Türklerin can güvenliği olmadığı için, buralardaki soydaşlarımız Yunan vahşeti karşısında şayet sağ kalabilmişler ise Türkiye’ye göç etmişlerdir veya etmeye başlamışlardır. Üstelik de bu insanlar sadece canlarını kurtarabilmenin telaşı içerisinde hiçbir eşyalarını veya mallarını yanlarına alamamışlar veya orada satarak değerlendirememişlerdir.

Oysa, Türkiye’deki Rumlar, sanki hiçbir şey olmamış gibi faaliyetlerine devam etmişlerdir.

Ayrıca, Mübadele ile Türkiye, yüzyıllardır emperyalist devletlerin içişlerimize karışmak için kullandığı bir kozu da onların elinden almıştır. Bu devletler, kendi ülkelerindeki azınlıklardan ve hatta kendi insanının birçok sosyal tabakasından daha iyi imkânlara sahip olan gayrimüslim unsuru Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışabilmek için bir koz olarak kullanmışlardır. Bunda başarılı da olmuşlardır. Devlet, hem içerde Batı devletlerinin kışkırttığı problemlerle, hem de aslında kendilerinin çıkarttığı bu problemleri dillerine dolayıp Osmanlı Devleti’nin içişlerine yön vermeye kalkışan devletlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. İşte Türkiye Cumhuriyeti Devleti aynı olayları yaşamak istememiştir. Mübadele uygulaması da bu manada önemli bir adımdır.

Doç. Dr. Ramazan TOSUN

Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi /Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 16 Sayfa: 597-608


Dipnotlar :
[1] Gönlübol (ve diğerleri), Olaylarla Türk Dış Politikası, C. I (1919-1973), 5. bas. Ankara 1982, s. 65.
[2] Charles Sherrill, Bir Elçiden Gazi Mustafa Kemal, Çev. Alp Ilgaz, Tercüman 1001 Temel Eser, No. 23, s. 171.
[3] Gönlübol (ve diğerleri), a.g.e, s. 59.
[4] Mahmut H. Şakiroğlu, “Lozan Konferansı Sırasında Kabul Edilen Türk-Yunan Ahali Değişimine Ait Tarihi Notlar”, Ord. Prof. Yusuf Hikmet Bayur’a Armağan, TTK, Ankara 1985, s. 228.
[5] Seçil Akgün, “Birkaç Amerikan Kaynağından Türk-Yunan Mübadelesi Sorunu”, Türk- Yunan İlişkileri, ATASE, Ankara 1986, s. 242.
[6] İskân Tarihçesi, Hamit Matbaası, İstanbul 1932, s. 7.
[7] Akgün, a.g.m, s. 247.
[8] Seha L. Meray, Lozan Barış Konferansı Tutanaklar-Belgeler, Takım I, C. I, Ankara 1973, s. 117.
[9] H. Cevahir Kayam, “Lozan Barış Andlaşmasına Göre Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Konunun TBMM’de Görüşülmesi”, AAMD, C. IX, S. 27, Temmuz-Kasım 1993, s. 586.
[10] Meray, a.g.e, s. 124.
[11] Adnan Sofuoğlu, Fener Rum Patrikhanesi ve Siyasi Faaliyetleri, İstanbul 1996, s. 130.
[12] Sofuoğlu, a.g.e, s. 141.
[13] Mübadeleye Dair Türkiye ve Yunanistan Arasında İmza Olunan Mukavelenameler, Muhtelit Mübadele Komisyonu Kararları, Bitaraf Azaların Hakem Kararları, Türkçeye Çeviri: Mehmed Esad Atuner, Damga Matbaası, İstanbul 1932, s. 2-7.
[14] İskân Tarihçesi, s. 11.
[15] MMKK, s. 5.
[16] Cumhuriyet Arşivi, 18. 102. 5. 1923.
[17] Cumhuriyet Arşivi, 18. 102. 5. 1923.
[18] Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1980, 3. bas. Ankara 1986, s. 326.
[19] Gönlübol (ve diğerleri), a.g.e, s. 66.
[20] Mehmet Gönlübol; Cem Sar, Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1918-1938), AAM, Ankara 1997, s. 66.
[21] MMKK, s. 12.
[22] İskân Tarihçesi, s. 91.
[23] Armaoğlu, a.g.e, s. 326.
[24] MMKK, s. 25-32.
[25] MMKK, s. 138.
[26] MMKK, s. 140.
[27] MMKK, 141.
[28] MMKK, s. 157.
[29] MMKK, s. 160.
[30] MMKK, s. 34.
[31] Kemal Arı, AAMD, C. VI, S. 18, Temmuz 1990 s. 635.
[32] İskân bölgeleri daha sonra 10’a çıkarılmıştır. Bkz: Nedim İpek, Mübadele Ve Samsun, TTK, Ankara 2000, s. 43.
[33] Cumhuriyet Arşivi, 18. 102. 5. 1923.
[34] İskan Tarihçesi, s. 18.
[35] Cumhuriyet Arşivi, 2738. 16. 70. 13.
[36] Arı, a.g.m, s. 638.
[37] İskân Tarihçesi, s. 19.
[38] İskân Tarihçesi, s. 21.
[39] Cumhuriyet Arşivi, 030. 18. 1. 1. 8. 41. 10.
[40] İskân Tarihçesi, s. 27.
[41] İskân Tarihçesi, s. 135.
[42] İskân Tarihçesi, s. 137.
[43] Cumhuriyet Arşivi, 18. 102. 62. 1925.
[44] Cumhuriyet Arşivi, 18. 102. 62. 1925.
[45] Cumhuriyet Arşivi, 18. 102. 62. 1925; 732. 10. 36. 9; 2407. 15. 54. 1.
[46] Cumhuriyet Arşivi, 18. 102. 59. 1925.
[47] Cumhuriyet Arşivi, 18. 102. 59. 1925; 1916. 13. 29. 9.
[48] Cumhuriyet Arşivi, 18. 102. 62. 1925; 213. 8. 49. 16.
[49] Cumhuriyet Arşivi, 18. 135. 55. 1923.
[50] Cumhuriyet Arşivi, 18. 135. 55. 1923.
[51] Cumhuriyet Arşivi, 18. 154. 2. 1924.
[52] Cumhuriyet Arşivi, 474. 9. 23. 10.
[53] Türk Ansiklopedisi, Göç, mad., C. XVII, s. 460.
[54] Bilge Umar, Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi, İstanbul 1998, s. 211.
[55] Şakiroğlu, a.g.m, s. 227.
[56] Matbuat Müdüriyet-i Umumiyesi, Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahşeti, Matbuat ve İstihbarat Matbaası, Ankara 1337, s. 1.
[57] Kayam, a.g.m, s. 606.
[58] İpek, a.g.e, s. 171.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.