Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Türk İstanbul’un Simgesi: Fatih Camii

0 11.528

Şeyma ŞAHİN

Ele geçirilmesi çok zor ve hatta imkansız görülen dünyanın incisi İstanbul, fetihten hemen sonra şehrin yeni hakim gücü olan Müslüman Türklerin kültürel zenginliği ile süslenmeye başlanmıştır. Fethin mimarı Fatih Sultan Mehmet şehre yeni bir kimlik verebilmek için çalışmalara zaman kaybetmeden başlamış, bunun için de fetihten on yıl kadar sonra yedi tepe üzerinde kurulmuş şehrin en hakim tepelerinden birini (dördüncü tepe) kendi adına yaptırdığı büyük külliye için seçmiştir. Bu seçimi ile kendi gücünü ve şehre vurduğu Türk-İslam damgasını bütün dünyaya göstermiştir. Ayrıca külliyenin merkezi olan cami ile Türk-İslam mimarisinin gelişimindeki en önemli halkalardan birini gerçekleştirmiştir.

Bununla birlikte bu önemli yapı günümüze dek ulaşamamış 1766 İstanbul Depremi’nden büyük hasar üzerine yeni bir plan ile tekrar inşa edilmiştir. Bu nedenle mimarlık tarihinde Fatih Camii, Eski ve Yeni Fatih Camii olarak iki kısımda incelenmektedir.

İlk Fatih Camii’nin ve külliyenin yapıldığı mevkide daha önce Bizans’tan kalmış ve fetihten sonra Ortodoks Patrikliği’ne tahsis edilmiş olan Havariyyun Kilisesi bulunuyordu. Ancak patriğin isteği üzerine Fatih tarafından bu patrikhane Pammakaristos Manastırı’na nakledilmiştir. Taşınma isteğinin sebebi için kilisenin çok harap bir durumda olması,[1] çevrede Müslüman ahalinin hakim duruma gelmesi[2] ve Rum Patriği Gennadios’un burada bir gece öldürülmüş bir kimse görünce kendi şahsını da tehlikede hissetmesi ve esasen gayri meskun olan bu mahalli terk ederek makamını yeni manastıra nakletmesi[3] gibi sebepler gösterilmektedir. Fakat patriğin kendi isteği ile patrikhaneyi nakletmesi konusunda fikir birliği bulunduğundan taşınma sebebi fazla önem arz etmemektedir.

Fatih Camii’nin, Havariyyun Kilisesi’nin bulunduğu yerde inşa edilmesi bazı Avrupalı yazarların, caminin kilise temelleri üzerine inşa edildiği tezini ortaya atmalarına neden olmuştur. Fakat bu dayanaksız tez Halim Baki Kunter ve A. Saim Ülgen tarafından tamamiyle çürütülmüştür.[4] Eskiden caminin yerinde bulunan Havariler Kilisesi’nin yıkılıp, caminin onun temellerine oturduğu fikri kesinlikle yanlış olmakla birlikte, bu kilisenin eski taşlarından avlu döşemesi olarak faydalanıldığı da görülmüştür[5] (Bkz. ekler).

Evliya Çelebi ise Fatih Camii’nin yerinde olan mabedin zelzeleden yıkılmış olduğunu ve bu binanın yerin altına varıncaya kadar her şeyinin yıkılıp atılmış ve yerine yeni caminin yapılmış olduğu belirtilmektedir.[6] Caminin bulunduğu yer içinse vakfiyesinde “Yeni Cami Mahallesi demekle maruf mahal”[7] denmesine rağmen bu mevkiin eski isminin Karaman Mahallesi olarak da geçtiği sanılmaktadır.[8]

İlk Fatih Camii’nin inşasına 1463 (867) Cemaziyelahir (Şubat-Mart) ayında başlanmış,[9] inşaat yedi sene on ay kadar sürmüş ve M. 1470 yılında veya 1471 yılında tamamlanmıştır.[10]

Cami burada tek başına değil zamanın en büyük dini ve kültürel merkezi olacak bir külliye şeklinde inşa edilmiştir. Caminin kuzeyinde ve güneyindeki Fatih Medreselerini, sekiz adet Tetimme Medresesi ve yine sekiz tane olduğu için bu ismi alan Sahn-ı Seman Medreseleri oluşturmaktadır. Fakat bu medreselerden Tetimme Medreseleri bugün mevcut değildir. Külliyenin güneydoğusundaki imaret, hastane konumunda olan darüşşifa, nekahathane konumunda olan tabhane, kütüphane, ilkokul konumundaki mektep, kervansaray ve türbeler külliyenin diğer bölümlerini oluşturmaktadır.[11] 108.000 m2 lik bir alanı kaplayan külliye o zamanın üniversitesi ve Türk İstanbul’un Fatih tarafından yeniden kuruluşunun şehirle kaynaşan çekirdeğini meydana getiriyordu.[12]

Bu büyük külliyenin merkezi konumunda olan ve Türk-İslam mimarisinin en önemli basamaklarından birini oluşturan caminin mimarı hakkında hâlâ kesin deliller mevcut değildir. Buna rağmen araştırmacıların çoğu mimarın Atik Sinan yani Sinan el din Yusuf bin Abdullah el Atik[13] olduğunda ittifak etmişlerdir. 1471 yılında yani caminin yapımından bir yıl kadar sonra vefat eden[14] ve Fatih dönemi baş mimarı olduğu söylenen[15] bu mimar için, Mimar Koca Sinan’dan ayırabilmek için “atik” yani “eski” lakabının kullanıldığı belirtilmektedir.[16] Fakat İ. H. Konyalı tarafından, Mimar Koca Sinan doğmadan çok önce tanzim edilmiş Sinan-ı Atik’in vakfiyesinde “atik” sıfatının kullanıldığı, bunun sonucu olarak da bu kelimenin “eski” değil, Arapça “azatlı köle” anlamında kullanılmış olduğu ispatlanmıştır.[17]

Caminin mimarının Ayas adlı bir mimar ya da Christodulu adlı bir Rum olduğu da söylenmiştir. Mimar Ayas’ın Saraçhane başındaki camiini Fatih binasının kalıntıları ve izni ile inşa ettiğinin belirtilmesi dolayısıyla baş mimar olmasa da cami inşasında görev alan bir mimar olması muhtemeldir.[18] Fakat Christodulu ismine Boğdan beylerinden Demeter Kantimir’in Osmanlı Tarihi’nden başka bir eserde rastlanmaması bu görüşü zayıflatmaktadır.

Bu ilk Fatih Camii, Osmanlı tarihinde Edirne Üç Şerefeli Camii ile başlatılabilecek mimari gelişmenin en önemli halkalarından biridir. Caminin bazı Batılı yazarlar tarafından Ayasofya’nın taklidi şeklinde düşünülüp Bizans kubbeli binaları üslubunda olduğunun söylenmesi kesinlikle yanlış ve taraflı bir ifadedir.[19] Bunun aksine Fatih Camii Selçuklularla başlayıp Beylikler ve Osmanlı devirlerinde devam eden gelişmenin tabii bir sonucudur.

Cami yaklaşık 26 m. çapındaki büyük kubbesi ile Edirne Üç Şerefeli Camii’nin bir üst aşamasını oluşturmuş, ve İstanbul’daki büyük merkezi kubbeli selatin camilerinin yolunu açmıştır. Ayasofya’nın çöken kubbesinin yapıldığı 562 yılından sonra Bizans mimarisinde dokuz yüzyıl boyunca bir tek Aya Eirene’nin sekizinci yüzyılda yapılan 15,14 m. çapındaki kubbesi dışında, bütün kiliselerin kubbeleri 10 m.’den daha küçük çaptadır.[20] Bu, Bizans mimarisinin merkezî büyük kubbe ile büyük ve toplu mekan yaratma endişesinde olmadığının ve kubbe mimarisi açısından da pek istikrarlı bir gelişmenin bulunmadığının göstergesidir. Osmanlı camilerinde ise bunun tersine, büyük-toplu mekan yaratma endişesi ile doğru orantılı olarak merkezî kubbenin istikrarlı bir gelişme gösterdiği görülmektedir.

Caminin büyük kubbesinin İstanbul’daki camiler içinde Ayasofya ve Süleymaniye’den sonra en büyük kubbelerden olmasının yanı sıra[21] yarım kubbenin de çok büyük çapta ele alınması bu cami ile başlamıştır.[22] Bu gelişme Bayezid Camii, Şehzade Camii -Süleymaniye’de bir geri adım- ile devam etmiş, Selimiye Camii’nde de en üstün noktasına yükselerek mükemmele ulaşmıştır. Cami planının ortada her iki yandan uzun sütunlar üzerinde revaklara oturan muazzam bir kubbe ve mihrap tarafında önde bir yarım kubbe ile yanlarda sırayla üç küçük kubbe şeklinde olduğu hemen hemen bütün yazarlar tarafından kabul edilmiştir.[23] Yalnız bazı noktalar ve ölçüler konusunda fikir birliği mevcut değildir (Bkz. ekler).

Mart 1463’te başlayıp, Aralık 1470’te[24] (ya da 1471 başında tamamlanan cami, yaklaşık üç yüz yıl ayakta durduktan sonra 1766 depremi ile onarılamayacak derecede hasara uğramıştır. Sonuçta yıkılıp tekrar inşa edilen caminin eski cami ile bir ilgisi kalmamıştır. Tamamen farklı bir plan ve üslup ile inşa edildiğinden ve eski cami hakkında da elde yeterli belge bulunmadığından cami hakkında peşin hüküm veren yazarlar için bir fırsat doğmuştur. Özellikle Avrupalı yazarların bu ilk Fatih Camii’nin Bizans eserlerinin ya da bizzat Ayasofya’nın taklidi şeklinde ele aldıkları görülmüştür.[25] Fakat bu cami hiç bir eserin taklidi ya da benzeri şeklinde yapılmayıp Bizans eserleri veya Ayasofya’dan mülhem bir eser de olmamıştır. Fatih döneminde sadece İstanbul’da, Fatih veya bu dönemde yetişen kişiler tarafından yaptırılmış 95 adet caminin isimleri zikredilmiştir.[26] E. H. Ayverdi’nin tesbitine göre ise yalnız İstanbul’da 184 kadar cami ve mescit, 24 medrese, 32 hamam, 12 bedesten ve han, ayrıca birçok saraylar ve evler yapılmıştır.[27]

Bu, Tüklerin mimariye verdiği önemin ve bir Türk-İslam mimari geleneğinin bulunduğunun en açık kanıtı olmalıdır. Ayrıca Fatih Camii’nin Türk-İslam mimarisinin istikrarlı ve doğal gelişimi içinde en önemli halkalardan birini oluşturduğu da araştırmacıların çoğunluğu tarafından kabul edilen bir gerçektir.

1766 Depremi Sonrası Fatih Camii (Yeni Fatih Camii)

Osmanlı devrindeki İstanbul zelzelelerinin en şiddetlilerinden sayılan ve muhtemelen İkinci Bayezid zamanındaki küçük kıyamete benzetilen depremle[28] hemen hemen aynı dereceyi bulduğu belirtilen bu zelzelede yalnız İstanbul değil civarı da sarsılmıştır.[29] Hicri 12 Zilhicce 1179, Miladi 22 Mayıs 1766 tarihi, Kurban Bayramı’nın üçüncü günü olan Perşembe’de vuku bulan bu büyük deprem gün doğduktan yarım saat sonra, iki dakikadan az sürerek İstanbul ve civarında büyük hasara sebep olmuştur.[30] Kaynaklarda depremin tarihi 12 Zilhicce Perşembe olarak gösterilmişse de[31] İ. H. Danişmend, Perşembe gününün ayın 12’sine değil 13’üne tesadüf ettiğini belirterek doğru tarihin 13 Zilhicce Perşembe olduğunu ifade etmiştir.[32] Depremin tarihî abidelerdeki tahribatının da hayli korkunç derecede olduğu, Sultan Selim, Şehzade, Süleymaniye, Nuruosmaniye, Laleli, Valide ve Ayasofya Camileri hariç diğer camilerin bazılarının minarelerinin, bazılarının ise kubbelerinin çöktüğü kaydedilmektedir. İstanbul surlarının bazı yerleri de yıkılarak, ahşap saraylardan Beşiktaş Sarayı epeyce zarar görmüş, Topkapı Sarayı ve Eski Saray’da da bir hayli hasar meydana gelmiştir. Fatih Camii’indeki hasar ise yeniden inşa etme gereği duyulacak kadar fazladır.

Depremde caminin büyük kubbesi tamamen çökerek harap hale gelmiş,[33] küçük kubbeler ve duvarlar da oldukça hasar görmüştür.[34] Ayrıca imaret, hastane ve medrese yıkılmış, yüzden fazla öğrenci medrese yıkıntıları altında kalmıştır.[35] Bunun üzerine cami Sultan III. Mustafa’nın emri ile tamamen yıkılarak yeniden inşa edilmiştir.

III. Mustafa Osmanlı padişahları içinde imarcı sultanlardan sayılmakta ve Barok üslupta inşa ettirdiği Üsküdar Ayazma Camii ve külliyesi, Laleli Camii ve Külliyesi, Kadıköy’de yaptırdığı cami ve Fatih Camii’nin yeniden inşasının yanında, yaptırdığı eserler Kahire ve Rodos’a kadar uzanmaktadır. Buna rağmen yaptırdığı eserlerin hiç birinin kendi adı ile anılmamasına sitem ederek “Üç cami yaptırdım; birini su aldı (Ayazma Camii), birini dede aldı (Laleli Camii), birini de ceddim (Fatih Camii) aldı” dediği rivayet olunur.

Zelzelede Fatih Camii’nin en büyük zararı görmesi birkaç şekilde açıklanabilir. Deprem, bilimsel kaynaklarda, tarihî kaynaklarda zikredildiği gibi çok yüksek şiddette bir deprem olarak gösterilmemektedir. 1752’den sonra ikişer-üçer yıl ara ile 1766’ya kadar bundan sonra da birer yıl ara ile 1770’e kadar İstanbul’da muhtelif aralarla depremler olmuştur. 1766 depremi ise bu depremler içinde çok da şiddetli olarak kaydedilmiş bir deprem değildir.[36] Fakat merkezin daha fazla sarsılacağını düşünürsek deprem merkezinin İstanbul sur içi olduğu düşünülebilir. Hatta diğer yapılar yanında en büyük zararı Fatih Camii’nin görmesi, bu yapının depremin merkezine en yakın bölgede bulunduğunu akla getirebilir. Buna yapının İstanbul’a yapılan ilk camilerden olması sebebiyle, yıpranma payını da katarsak caminin hasarını biraz daha anlaşılır kılabiliriz. Ayrıca cami daha önceki deprem veya afetlerden zarar görmüş, bu zararların bir kısmı büyük veya görülebilir olduğundan tamir edilmiş, fakat bu civarda sadece kaydedilmiş olan birçok yangın, deprem veya patlamalar sırasında aldığı bazı hasarların fark edilmeme yahut dikkate alınmaması ile bu hasarlar için tamir görmemiş olma ihtimali de büyüktür. Çeşitli tamirler ve görülemeyecek hasarların sarstığı camide bu son deprem yıkıcı bir etki göstermiştir denilebilir.

Caminin daha önce geçirdiği sarsıntılardan gördüğü hasarlardan bir kısmı kaydedilmiştir. Mesela ilk olarak daha önce de “küçük kıyamet” diye bahsedilmiş olan ve II. Bayezid zamanında 1509 yılında vuku bulan depremde Fatih Camii’nin kubbeleri hasara uğramış, büyük sütunlarından dört tanesinin başlığı düşerek kubbe bir tarafa eğilmiştir. Külliyesinden bimarhanenin, imaretin, Sahn-ı Seman Medreselerinin ve daha bazı yerlerin kubbesi çökmüştür.[37] Bunun dışında 1633 yangınında caminin minare külahları yanmış,[38] 1698’de baruthanenin infilakı ile Aksaray, Fatih Camii ve Silivrikapı semtlerindeki yüksek bina ve camilerin üst kısımları zarar görmüştür.[39] Ayrıca 1754 depreminde Bayezid Camii ile birlikte Fatih Camii’nin de kubbesinde hasarlar meydana geldiği ve padişah emri ile derhal tamir edildiği belirtilmiştir.[40] Bunların dışında 10 Mayıs 1556, 1592, 25 Mayıs 1719 ve 1763 depremlerinde de Fatih Camii’nin hasar gördüğü kaydedilmiştir.[41]

Sebebi ne olursa olsun caminin gördüğü hasar derecesi oldukça büyüktür. Bu büyük hasar artık yeni bir tamirle kapanamayacak durumdadır ve caminin tamamen yıkılması ile yerine yeni bir üslupla, fakat klasik unsurlar da gözetilerek yeni bir caminin yapılmasına 1180 senesinde başlanmıştır.

Depremden sonra yeniden inşa edilen Fatih Camii’nde eski camiden kalan kısımlar; şadırvan avlusu, caminin avludan girilen giriş kapısı üstündeki kitabe, minarelerin birinci şerefesine kadar olan gövdesi, zamanında kabristan değil, bir nevi gül ve çiçeklerle süslü iç bahçenin açık pencere ve parmaklıkları, tabhane önünden külliye meydanına girilen süslü kapı, şadırvan avlusunda camiye bitişik baş ve son pencereleri üzerinde içte caminin dış süsleri meyanında Edirne ekolünden gelen çini ve yazılı iki panodur.[42] Ayrıca bunlara mihrabı da eklemek mümkündür.[43]

Bugünkü Fatih Camii, 19 m. çapındaki kubbe, dört yarım kubbe ve köşe kubbeleri ile dört paye üzerine oturmaktadır. Merkezi plan şeması uygulanan camide, yanlardaki yarım kubbeler üçer eksedralı, giriş ve mihrap yanındakiler ise ikişer eksedralıdır. Caminin üç tarafındaki mahfiller ve yanlardaki dış mahfiller Sultanahmet Camii’’e benzer. Hünkar mahfili ise mihrabın solundadır.[44]

Caminin inşası tarihi kaynaklara göre H. 4 Rebiülevvel 1181 (M. 31 Temmuz 1767) tarihinden H. 10 Muharrem 1185’e (M. 25 Nisan 1771) dek sürmüştür.[45] Caminin yeniden inşasına 1180 Cemaziyelahir gurresinde (4.11.1766) başlandığı ve dokuz ayda eski duvarların yıkılarak yeni temelin atıldığı, ayrıca inşaatın bundan sonraki yirmi yedi buçuk aylık döneminde [1183 senesi Cemaziyelahiri’nin 15. gününe (16.10.1769) kadar] yarım kubbe camlarının zemine kadar tamamlandığı anlaşılmaktadır.[46] 10 Muharrem 1185 (25 Nisan 1771) tarihinde tamamlanan cami, günümüze bu hali ile ulaşmıştır.

Caminin tamiri için bina eminliğine Haşim Ali Bey depremden hemen sonra atanmış, 1180 yılında ise bina eminliğinden Haşim Ali Bey azlolunarak yerine Sarim İbrahim Efendi getirilmiştir. Gerek türbe inşaatının bitirilmesi gerekse medreselerin tamiri Sarim İbrahim Efendi’nin bina eminliği zamanında olmuş, 1183’de Sarim İbrahim Efendi’nin vezirlikle orduya iltihakı emredildiğinden onun yerine tayin olunan İzzet Mehmet Bey’in zamanında inşaat tamamlanmıştır.[47]

Fatih Camii’nin yeniden inşası sırasında başmimar olarak ise karşımıza öncelikle Mehmet Tahir Ağa çıkmaktadır. Cami inşasına başlandığı sırada kendisine 1768’de (H. 1181) cami Kürsi Şeyhi Abdülkadir Efendi tarafından sof ferace giydirildiği rivayet olunur.[48] Fakat aynı tarihte İbrahim Ağa ve Abdi Ağa’nın isimleri başmimar olarak geçmektedir.[49] Bu nedenle Fatih Camii inşasında başmimarın kim olduğunu ya da hangi dönemlerde kimlerin başmimarlık yaptığını kesin olarak söylemek mümkün olmamaktadır. Mehmet Tahir Ağa’nın kalfa Kör Yani ile birlikte bugünkü Fatih Camii’ni inşa ettiği belirtilmesine rağmen[50] Mehmet Tahir Ağa’nın bütün inşa süresince başmimar olup olmadığı bilinmemektedir. Fakat Kör Yani olarak geçen kişi Fatih Camii inşaat defterinde Yani Kalfa şeklinde karşımıza çıkmaktadır.[51] Bazı yazarların Fatih Camii inşası sırasında başmimar olarak gösterdiği Hacı Halife[52] ise, 1182 Recep (1769) sonların da hassa başmimarı olarak gösterilen Ahmet Ağa[53] olabilir.

Caminin yeniden inşası sırasında plan gibi iç mekan büyüklüğünün de değiştirildiği iddia edilmiştir. Fakat bu iddialar iki grupta toplanmaktadır. Bir kısım araştırıcılar caminin mihrap kısmının değiştirilmeyerek yan duvarların biraz daha daraltılmasıyla yeniden inşa edildiğini kabul ederlerken,[54] diğer bir kısım araştırıcılar ise caminin eskisinden daha büyük olarak yapıldığını kabul etmektedirler.[55]

Nuruosmaniye Camii ile en büyük eserini veren Barok üslup III. Mustafa döneminde devam etmiş olmasına rağmen araştırmacılar Fatih Camii’ni bu üslubun tam olarak içinde saymamaktadır.[56] Fatih Camii de bu dönemin bir eseri olmasına           rağmen, eski caminin yerine inşa edildiğinden olsa gerek, Klasik Osmanlı mimarisine uygun bir şekilde inşa edilmeye çalışılmıştır. Ekrem Hakkı Ayverdi’ye göre cami; “Nuruosmaniye, Laleli ve Ayazma Camilerinin Rokoko üslubuna hiç uymamakta, kıvrım kıvrım mühani silmeler, kepçe gibi saçaklar, acayip üstlük pencereler bulunmamaktadır. Laleli’nin, hele hele Ayazma’nın sivri nispetine de rastlanmamakta, oturaklı, ahenkli, ağırbaşlı bir tenasüp her tarafa hakim olmaktadır. Hatta üst kulelerin dişli yuvarlak köşelerini, bir-iki pek tali noktadaki sivrice ahengi kaldırırsak, aşağı yukarı karşımızda Sultanahmet’in bir eşi kalır”.[57] Yine de İtalyan işi olduğu kabul edilen iç kısımlardaki kalem işleri[58] dıştan bakıldığında edinilen bu izlenimi zedelemektedir. Fakat yakın zamanda klasik örneklerle değiştirilen bazı bölümlerle birlikte yenilenen camide minarelerin barok taş külahları da klasik üsluba göre yenilenmiştir.[59]

Osmanlı Devleti’nin Gerileme dönemine rastlamasına rağmen, yapılan yeni Fatih Camii’nin eski dönemlerin ihtişamını ve gücünü yansıtmaya devam etmiş olması, Osmanlı devlet yapısı ve kültürünün ne kadar köklü ve yerleşmiş olduğunun bir kanıtıdır. Ayrıca Türklerde dini mimaride kopya veya taklit yoluna gidilmeyip, doğal gelişmesi içinde ilerleyerek orijinal eserler verildiğinin en anlamlı örneklerinden biri de bu sayede ortaya konulmuştur.

Şeyma ŞAHİN

Araştırmacı / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 12 Sayfa: 133-138


Kaynaklar:
♦ AFYONCU, Erhan-METE, Zekai, “1766 İstanbul Depremi ve Toplum Yaşantısına Tesirleri.” Tarih Boyunca Anadolu’da Doğal Afetler ve Deprem Semineri (22-23 Mayıs 2000). İst. Ü. Edb. F. Tarih Arş. M. İst. 2001.
♦ AHMET VASIF, Vasıf Tarihi, İstanbul, 1219.
♦ AĞAOĞLU, Mehmet, “Fatih Camii’nin Eski Şekli ve Türk Mimarlık Sanatındaki Yeri”, Arkitekt, sayı: 359, s.116-119, İstanbul, 1975.
♦ AĞAOĞLU, Mehmet, “Fatih Camii’nin Eski Şekli ve Türk Mimarlık Sanatındaki Yeri”, Arkitekt, sayı: 360, s. 181-183, İstanbul, 1975.
♦ AHMET REFİK, On ikinci Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı (1689-1785), İstanbul, 1988.
♦ AHMET REFİK, “Mimari Eserlerimiz ve Mimarlarımız”, Arkitekt, sayı: 5/6, 7, 12, İstanbul.
♦ AMBRASEYS, N. N. -FİNKEL, C. F., The Seismicity of Turkey And Adjacent Areas. (A Historical Review, 1500-1800). Eren Yay. İstanbul 1995.
♦ ANHEGGER, Robert, “Eski Fatih Camii Meselesi”, Tarih Dergisi, cilt VI., sayı: IX., s. 145-160, İstanbul, 1954.
♦ ANONİM, Tevarih-i Al-i Osman, F. Giese neşri, haz. Nihat Azamat. Ede. Fak. Bas. İstanbul, 1992.
♦ AREL, A., Onsekizinci Yüzyıl İstanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, İ. T. Ü. Mimarlık Fak. İstanbul, 1975.
♦ ARSEVEN, Celal Esat, Türk Sanatı, Cem Yay., 1984.
♦ ASLANAPA, Oktay, “Fatih Sultan Mehmet Zamanındaki Mimari Eserler”, İstanbul Armağanı, Fetih ve Fatih, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Bşk. Yay., Yayına Hazırlayan:. Mustafa Armağan, sf. 141-149, İstanbul, 1995.
♦ ASLANAPA, Oktay, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul, 1986.
♦ AYVANSARAYLI HAFIZ HÜSEYİN, Camilerimiz Ansiklopedisi (Hadikat’ül-Cevami) cilt: 1, açıklama ve ilavelerle yay. haz. İ. Erzi, İstanbul, 1987.
♦ AYVERDİ, Ekrem Hakkı, Fatih Devri Mimarisi, İstanbul Fetih Derneği Neşriyatı, No:11, İstanbul, 1953.
♦ AYVERDİ, Ekrem Hakkı, Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, (855-886, 1451-1481) III. İstanbul, 1973.
♦ AYVERDİ, Ekrem Hakkı, Fatih Devri Mimari Eserleri, İstanbul Fetih Derneği Neşriyatı, No: 53 İstanbul, 1953.
♦ AYVERDİ, Ekrem Hakkı, “Prof. Babinger’in Fatih Devri Mimarisi Hakkında Mütalaaları”, İstanbul Enstitüsü Dergisi I’den ayrı basım, s. 145-151, İstanbul, 1955.
♦ AYVERDİ, Ekrem Hakkı, “Yine Fatih Camii”, Tarih Dergisi, Sayı:10, s. 103-117, İstanbul, 1954.
♦ AYVERDİ, Ekrem Hakkı, “İlk Fatih Camii Hakkında Yeni Bir Vesika”, Vakıflar Dergisi VI’dan ayrı basım, s. 63-68+2 belge, İstanbul, 1965.
♦ CEZAR, M. “Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve Tabi Afetler”, GSA. Türk Sanatı Tarihi Arş. ve İncelemeleri, I, 1963 İstanbul.
♦ CEZAR, M., Mufassal Osmanlı Tarihi, cilt 1, İstanbul, 1971.
♦ ÇEŞMİZADE MUSTAFA REŞİT, Çeşmizade Tarihi, haz: Bekir Kütükoğlu, İstanbul, 1993.
♦ ÇETİNTAŞ, Sedat, “Fatih Devri Mimarisi”, Türk Düşüncesi, C: 5, Sayı:29, s. 267-277, Nisan 1956.
♦ ÇOKDAŞ, Ramazan ve diğr., Fatih Camileri ve Diğer Tarihi Eserler, T. D. V., İstanbul, 1991.
♦ DANİŞMEND, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, cilt:1-4, İstanbul, 1972.
♦ DIEZ, Ernst, Türk Sanatı, İstanbul. Üniv. Ede. Fak. Yay., Sanat Tarihi Ens. No: I, İstanbul, 1946.
♦ DIEZ, E., ASLANAPA, O., Türk Sanatı, İstanbul. Üniv. Ede. Fak. Yay. No: 627, İstanbul, 1955.
♦ EBÜSSÜUDOĞLU, Nuri, “İstanbul’da Fatih Devri Hayır Eserlerinden Camiler”, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, No:76, s. 11-14, Mayıs 1948.
♦ (ELDEM), Halil Ethem, Camilerimiz, İstanbul, 1933.
♦ ERDOĞAN, Muzaffer, “Son İncelemelere Göre Fatih Camii’nin Yeniden İnşaatı Meselesi”, Vakıflar Dergisi, sayı: V, s. 161-192, Ankara, 1962.
♦ ERDOĞAN, Muzaffer, Muzaffer, Mehmet Tahir Ağa, İstanbul. Üniv. Ede. Fak. Tarih Dergisi, sayı: 10-11-12-13-15 İstanbul, 1954.
♦ ERGİN K., GÜÇLÜ U., UZ Z., Türkiye ve Civarının Deprem Kataloğu (M.S. 11 Yılından 1964 Sonuna Kadar), İ. T. Ü. Maden Fak. Arz Fiziği Ens. Yay. No:24, İstanbul, 1967.
♦ EVLİYA ÇELEBİ, Seyahatname, Cilt 1-2. Üçdal Yay. İstanbul, 1985.
♦ EYİCE, Semavi, “Fatih Devri Mimarisi”, Bilgi, C:11 Sayı:122, s. 23-25, İstanbul, 1957.
♦ EYİCE, Semavi, “Fatih Camii ve Külliyesi”, T. D. V İslam Ansiklopedisi, Fasikül 80, s. 244-249 Haziran 1995.
♦ EYİCE, Semavi, “18. Yüzyıl Türk Sanatı ve Türk Mimarisinde Avrupa Neo-Klasik Üslubu”, Sanat Tarihi Yıllığı, IX-X, İstanbul Üniv. Ede. Fak. Sanat Tar. Enst., 1981, s. 163-189.
♦ EYİCE, Semavi , “Fatih Külliyesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, cilt 3, s. 265-275, İstanbul, 1994.
♦ GÖKYAY, O. Ş., “Risale-i Mimariye Mimar Mehmet Ağa Eserleri”, İ. H. Uzunçarşılıya Armağan, T. T. K. Bas. s. 113-215, Ankara, 1976.
♦ KİNROS, Lord, Osmanlı Tarihi, Güneş Yay., İstanbul.
♦ KONYALI, İbrahim Hakkı, Fatih’in Mimarlarından Azadlı Sinan (Sinan-ı atik) Vakfiyeleri, Eserleri, Hayatı, Mezarı, İstanbul Fetih Derneği Neşr. Sayı: 4, İstanbul, 1953.
♦ KOS, Karoly, İstanbul Şehir Tarihi ve Mimarisi, T. C. Kültür Bak. Yay. 1748, Sanat-Sanat Tarihi Dizisi 108-7, Ankara, 1995.
♦ KÖMÜRCİYAN, Eremya Çelebi, İstanbul Tarihi (XVII. Asırda İstanbul), Tercüme ve Tahşiye: Hrand D. Andreasyan, Yeni Notlarla Yayına Hazırlayan:Kevork Pamukciyan İstanbul, 1988.
♦ KUMBARACILAR, İzzet, “Türk Mimarları”, Arkitekt, sayı: 2, s. 59-60 İstanbul, 1937.
♦ KUNTER, H. Baki, ÜLGEN, A. Saim, Fatih Camii ve Bizans Sarnıcı, İstanbul, 1939.
♦ KUNTER, H. Baki, “Fatih Camii”, Vakıflar Dergisi, sayı:I, s. 91-101 + resim ve planlar, Ankara, 1938.
♦ MEHMET SÜREYYA, Sicill-i Osmani, Yay. Haz: Nuri Akbayar, Eski yazıdan aktaran: S. A. Kahraman, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul, 1996.
♦ MÜLAYİM, Selçuk, “Fatih Devri Kültür ve Sanat Hayatı Bibliyografyası”, İstanbul Armağanı, Fetih ve Fatih, İst. Büyükşehir Belediyesi Kültür İşl. Daire Bşk. Yay., Yayına Hazırlayan: Mustafa Armağan, s. 273-282, İstanbul, 1995.
♦ OGAN, Aziz, “Fatih Camii”, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, No: 142, s. 11-12, İstanbul, 1953.
♦ ÖZ, Tahsin, İstanbul Camileri, T. T. K. Basımevi, Ankara, 1987.
♦ PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Milli. Eğt. Bak. cilt: 1-2-3, İstanbul, 1971.
♦ SEREZLİ, Esat, “Yeni ve Eski Fatih Camileri”, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, No: 125, s. 14-15, İstanbul, 1952.
♦ SEREZLİ, Esat, “Fatih ve Müesseseleri”, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, sayı: 124, s. 12-13, İstanbul, 1952.
♦ SEZER, İ. Hakkı, Sanat Tarihi Bakımından İstanbul’un Önemli Yapıları, Fetih, Fatih ve İstanbul, Milli Türk Talebe Birliği Neşriyatı, İstanbul, 1974.
♦ ŞAHİN, Şeyma, Fatih Camii’nin Yeniden İnşası (B. O. A. D. B. Ş. M. B. N. E. 15963 Numaralı Deftere Göre), M. Ü. Türkiyat Araşt. Ens., Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1997.
♦ ŞAPOLYO, Enver Behnan, “Fatih Mehmet ve İstanbul’un İmarı”, Mimarlık, yıl: X, sayı: 1-6, s. 63-68, Ankara, 1954.
♦ ÜLGEN, A. Saim, “Fatih Çağında Türk Mimarisi”, Mesleki ve Teknik Öğretim, c:I, sayı: 3, s. 4-7, İstanbul, Mayıs 1953.
♦ ÜNVER, Süheyl, “Fatih Külliyesine Ait Diğer Mühim Bir Vakfiye”, Vakıflar Dergisi, sayı. 1, s. 39-45, Ankara, 1938.
♦ ÜNVER, Süheyl, “Fatih Külliyesi’nin Eski Camii (1470-1765)” TEGE Labaratuarı Yay. 5, s. 5-9, İstanbul, 1953.
♦ YÜKSEL, Orhan Şevket, “Fatih Camii”, Hayat Tarih Mecmuası, sayı: 8, s. 54-59, İstanbul, Eylül 1966.
Dipnotlar :
[1] Aziz Ogan, Fatih Camii. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni No: 142, 1953, s. 11.
[2] İ. Hakkı Sezer, Sanat Tarihi Bakımından İstanbul’un Önemli Yapıları, Fetih, Fatih ve İstanbul, Mil. Türk Talebe Brl. Nşr. İstanbul 1974, s. 56.
[3] Eremya Çelebi Kömürciyan, İstanbul Tarihi (XVII. Asırda İstanbul). Tercüme ve Tahşiye: Hrand D. Andreasyan, Yeni notlarla Yay. Haz: Kevork Pamukciyan, İstanbul, 1988, s. 207.
[4] H. B. Kunter-A. Saim Ülgen, Fatih Camii, Vakıflar Dergisi, sayı: 1, Ankara, 1938. sh: 97-98.
[5] S. Eyice, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, a.g.m., s. 245.
[6] Evliya Çelebi, Seyahatname, Cilt 1-2 Üçdal Yay. İstanbul, 1985, s. 99.
[7] Orhan Şevket Yüksel, Fatih Camii, Hayat Tarih Mecmuası, sayı: 8, İstanbul, Eylül 1966. s. 54.
[8] E. Ç. Kömürciyan, a.g.e., s. 206.
[9] İ. H. Danişment, a.g.e., cilt I, s. 300.
[10] İ. H. Danişment, a.g.e., cilt I, s. 315.
[11] M. Cezar-M. Sertoğlu, Mufassal Osmanlı Tarihi, cilt: 1, İstanbul 1971, s. 534-535.
[12] Oktay Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul, 1986. s.107.
[13] Ernst Diez, Türk Sanatı, İst. Üniv. Ede. Fak. Yay. Sanat Tar. Enst. No: I, İstanbul 1955, s. 139.
[14] Kemal Altan, Mimari Eserlerimiz ve Mimarlarımız. Arkitekt, sayı 5/6, İstanbul. s. 151.
[15] K. Altan, a.g.m., sayı: 12, s. 346.
[16] Celal Esat Arseven, Türk Sanatı, Cem Yay. İstanbul 1984, s. 151; A. Ogan, a.g.m., s. 11; O. Ş. Yüksel, a.g.m., s. 56; H. Ethem, Camilerimiz, İstanbul 1933, s. 36; Ramazan Çokdaş, ve diğr., Fatih Camileri ve Diğer Tarihi Eserler, T. D. V. Yay. İstanbul, 1991 s. 39; vb.
[17] İbrahim Hakkı Konyalı, Fatih’in Mimarlarından Azadlı Sinan (Sinan-ı Atik) Vakfiyeleri, Eserleri, Hayatı, Mezarı, İstanbul Fetih Dern. Neşr. Sayı: 4, İstanbul, 1953, s. 82.
[18] Ekrem Hakkı Ayverdi, Yine Fatih Camii, Tarih Dergisi, sayı: 10, İstanbul, 1954, s. 113.
[19] E. H. Ayverdi, Prof. Babinger’in Fatih Devri Mimarisi Hakkında Mütalaaları, İstanbul Enstitüsü Dergisi, I’den ayrı basım, İstanbul, 1955, s. 146.
[20] Oktay Aslanapa, Fatih Sultan Mehmet Zamanındaki Mimari Eserler, İstanbul Armağanı, Fetih ve Fatih, İstanbul Büyük Şehir Bel. Kül. İşl. Yay. Yay. Haz. M. Armağan, İstanbul, 1995, s. 144.
[21] E. H. Ayverdi, İlk Fatih Camii Hakkında Yeni Bir Vesika, Vakıflar Dergisi VI’dan ayrı basım, İstanbul, 1965, s. 67-68.
[22] Fatih Camii’nden önce Edirne Beylerbeyi Camii ve Ankara Karacabey Camii eski planında yarım kubbe denemeleri görülür. İlk başarılı deneme ise Yeşil imaret Camii kabul edilir. Yarım kubbenin büyük ölçüde ele alınması ancak Fatih Camii ile başlatılır (Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul, 1986)
[23] Süheyl Ünver, Fatih Külliyesine Ait Dier Mühim Bir Vakfiye, Vakıflar Dergisi, sayı: I, İstanbul, 1938, s 7.
[24] Semavi Eyice, Fatih Camii ve Külliyesi, T. D. V. İ. A., fask. 80, Haziran 1995, s. 244.
[25] Lord Kinros, Osmanlı Tarihi, Güneş Yay. İstanbul, s. 128.
[26] Nuri Ebussuudoğlu, İstanbul’da Fatih Devri Hayır Eserlerinden Camiler, Türkiye Turing ve Oto. Kurumu Belleteni, No: 76, İstanbul, Mayıs 1948, s. 11-14.
[27] O. Aslanapa, a.g.e., s. 83.
[28] Osmanlı devrinde tarihi kaynaklara göre İstanbul’un maruz kaldığı en şiddetli zelzele olduğu söylenir. 1509’daki bu zelzelede İstanbul’da 109 cami ve mescit, 1070 ev Eğrikapı’dan Yedikule’ye kadar uzanan sahada İstanbul surları, Topkapı Sarayı’nın deniz tarafındaki duvarları, Kızkulesi, Galata surlarının ekseri yerleri ve Yedikule yıkılmıştır (M. Cezar, Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve Tabii Afetler, G. S. A., Türk Sanatı Tarihi Arş. ve İnc., İstanbul, 1963, s. 382).
[29] M. Cezar, a.g.m., s. 390.
[30] İ. H. Danişment, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1972, cilt: 1, s.316.
[31] Ahmet Vasıf, Vasıf Tarihi, İstanbul 1219, cilt: 1, s. 275; Mustafa Cezar, a.g.m., s.
[32] İ. H. Danişment, a.g.e., cilt: 4, s. 42.
[33] İ. H. Danişment, a.g.e., cilt: 1, s. 316.
[34] M. Cezar, a.g.m., s. 390.
[35] E. Afyoncu-Z. Mete, 1766 İstanbul Depremi ve Toplum Yaşantısına Tesirleri Tarih Boyunca Anadolu’da Doğal Afetler ve Deprem Semineri (22-23 Mayıs 2000). İst. Ü. Edb. F. Tarih Arş. M. İst. 2001.
[36] K. Ergin-U. Güçlü-Z. Uz, Türkiye ve Civarının Deprem Kataloğu (M.S. 11 Yılından 1964 Sonuna Kadar), İ. T. Ü. Maden Fak. Arz Fiziği Enst. Yay. No: 24, İstanbul, 1967.
[37] Depremin şiddetini göstermesi açısından bu depremde Bayezit Camii kubbesinin de hasara uğradığı, Bayezit Camii Medresesi’nin ise tamamen yıkılarak bir enkaz yığını haline geldiği söylenebilir. M. Cezar, a.g.m., s. 382.
[38] M. Cezar, a.g.m., s. 335.
[39] M. Cezar, a.g.m., s. 345.
[40] M. Cezar, a.g.m., s.: 389.
[41] N. N. Ambraseys-C. F. Finkel, The Seismicity of Turkey and Adcacent Areas (A Historical Rewiew 1500-1800), Eren Yay. İstanbul, 1995. s. 48, 57, 106, 135.
[42] S. Ünver, Fatih Külliyesinin Eski Camii, TEGE. Labaratuvarı Yay. 5, İstanbul, 1953, s. 6-7.
[43] E. H. Ayverdi, Vakıflar Dergisi VI a.g.m., s. 65.
[44] O. Aslanapa, a.g.e., s. 399.
[45] İ. H. Danişment, a.g.e., cilt 1, s. 316.
[46] Ş. Şahin, B. O. A. D. B. Ş. M. B. N. E. 15963 Numaralı Deftere Göre Fatih Camii’nin Yeniden İnşası, M. Ü. Türkiyat Araşt. Ens., Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1997. (Kaynaklarda yeni Fatih Camii inşasına 4 Rebiülevvel 1181 senesinde başlandığının belirtilmesi temelin atılmasının başlangıç kabul edilmesinden ileri gelmektedir).
[47] M. Cezar, a.g.m., s. 390.
[48] İ. Kumbaracılar, Türk Mimarları, Arkitekt, sayı: 2, İstanbul, 1937, s. 60.
[49] M. Erdoğan, Mehmet Tahir Ağa, İstanbul Üniv. Ede. Fak. Tarih Dergisi, sayı: 10, İstanbul, 1954 s.: 160.
[50] İ. Kumbaraçılar, a.g.m., s.: 60.
[51] B. O. A. D. B. Ş. M. B. N. E. 15963.
[52] A. S. Ülgen, Fatih Çağında Türk Mimarisi, Mesleki ve Teknik Öğretim, cilt: 1, sayı: 3, İstanbul 1953 s. 5, H. Ethem, a.g.e., s. 32.
[53] M. Erdoğan, İstanbul Üniv. Ede. Fak. Tarih Derg. a.g.m., s. 160.
[54] E. H. Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri (855-886, 1451-1481) III, İstanbul 1973, s. 365; O. Aslanapa, İstanbul Armağanı, a.g.m., s. 144; E. Diez-0. Aslanapa, a.g.e., s. 141.
[55] R. Anhegger, Eski Fatih Camii Meselesi, Tarih Dergisi cilt:VI, sayı: IX, İstanbul 1954; A. S. Ülgen, a.g.m., s. 5.
[56] Ayla Arel, Onsekizinci Yüzyıl İstanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, İ. T. Ü. Mim. Fak. İstanbul 1975 s. 70, 71.
[57] E. H. Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, s. 366.
[58] E. Diez-O. Aslanapa, a.g.e., s. 162; D. Kuban, Türk Barok Mimarisi Hakkında Bir Deneme, İstanbul 1954 s. 32.
[59] O. Aslanapa, a.g.e., s. 402.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.