Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Rus İmparatorluğu’nun Avrupa Yakasında Yaşayan Türklerin Demografik Dağılımı Ve Çarlık Rusyası’nın Türklere Yönelik Politikaları

0 13.606

Çarlık hükümetlerinin ‘böl ve yönet’ politikaları, etkisini XX. yüzyıl başlarında gösteriyordu. Türkler arasında, Türk birliği anlayışının güçlenmesi için çalışan aydınlar olmakla birlikte, özellikle Tatar ve Başkurt Türkleri arasında etnik olarak “Tatar” ve “Başkurt” kimliğini öne çıkararak, bir üst kimlik olarak lanse edenlerin sayısı hiç de az değildi. Tatar aydınlarından Camaleddin Validov, Türk birliğini gerçekleştirmenin mümkün olamayacağını ve milliyet olarak “Tatar” kimliğinin öne çıkarılmasının zaruri olduğunu belirtiyordu. Başkurt milliyetçilerinden bazıları ise, Başkurt kimliğinin Tatar dili ve kültürü karşısında asimile olarak yok olacağı gerekçesiyle, Ruslardan daha çok Tatarlardan çekiniyorlardı. Neticede, alt kimliğin üst kimlik olarak benimsenmesini iddia edenlerin fikirleri ağırlık kazanarak, boy özelliklerini korumak isteyen Tatar ve Başkurt Türkleri “kendi boy adlarını kendi milli adları olarak benimsemişlerdir ve yöresel milli benliğe kavuşmuşlardır.”

Bu dönemde ayrıca, Türk aydınları arasında, sınıflara ayrılma ve bölünmenin felaket getireceği söylenirken, Marksistlerin söylemlerine kanarak Bolşevik saflarına katılanların sayısı hiç de az değildi. Türkler arasında, siyasi ve milli kimlik arayışları sürerken, Rusya’da Lenin önderliğindeki proleter güçler, Çarlık rejimini 1917 Ekim Devrimi’yle devirerek Rus İmparatorluğu’na son verdiler.

Sonuç olarak, Moskova Kınezliği, Kazan ve Astrahan Hanlıkları hakimiyetine son verdikten sonra, İdil-Ural sahasındaki demografik yapıyı bozacak şekilde, bu bölgeye Rus nüfus yerleştirerek, sömürge politikasının temelini atmıştır. Bu bölgedeki hanlıkların düşmesinden itibaren, yalnızca demografik bakımdan değil, aynı zamanda sosyo-kültürel ve iktisadi olarak da, burada yaşayan Türklerin geri bırakılarak gelişmelerinin önüne geçilmesine yönelik politikalar uygulanmıştır. Çarlık hükümetlerinin, Türkleri asimile etmek için uygulamış olduğu en bariz politikası, önce Hıristiyanlaştırma ve ardından Ruslaştırmaya yönelik izlenen siyaset olmuştur. Ancak bütün gayretlere, cebren veya teşvik politikalarına rağmen, Çarlık idaresi istediği neticeye ulaşamamıştır. Türkler büyük bir çoğunluk itibariyle, dini kimliklerini, milli kimliklerinin önüne çıkararak, benliklerini din aracılığıyla korumaya çalışmışlardır. Fakat, XX. yüzyıla girildiğinde Rusların yüzyıllardır uygulamış oldukları böl ve yönet siyasetine uygun olarak, İdil-Ural sahasında yaşayan Türkler, alt (boy) kimliklerinin üst kimlik olarak benimsemişlerdir.

Dr. Seyit SERTÇELİK

Atatürk Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi / Türkiye

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.