Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Baruthâneler Ve Barut İmalatı

0 16.131

Yrd. Doç. Dr. İbrahim SEZGİN

Ateşli silâhların kullanılmaya başlanması ve bunların muharebe ve muhasaralarda etkisinin görülmesi, bütün devletleri bu tür silâhlara sahip olmak için çaba göstermeye sevk etmiştir. Tabii olarak Osmanlılar da bu tür silahlara sahip olmuşlar ve bunları kullanmışlardır. Osmanlılarda ateşli silahlar ve özellikle topun ne zamandan beri kullanıldığı tartışmalıdır. İlk defa, 1-2 Mart 1354’te gerçekleşen Gelibolu Fethi’nde top kullanıldığı iddia edilmekle[1] beraber şimdilik bu durum diğer kaynaklarla desteklenememektedir.[2] Ancak XIV. asır sonlarından itibaren topun savaşlarda kullanıldığı ve “Topçu” sıfatı taşıyan kişilerin varlığı tespit edilmektedir.[3]

Topun kullanılmaya başlanması ile birlikte baruta olan ihtiyacın artması tabiidir. İlk devirlerde Osmanlıların barut ihtiyaçlarını nasıl karşıladıklarına dair elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Yıldırım Bayezid zamanında Gelibolu’da bir baruthâne tesis edildiği[4] iddiasını ihtiyatla karşılamak gerekir.[5] Ancak XV. asırdan itibaren İstanbul’da ve çeşitli şehirlerde barut üretim tesislerinin kurulduğu ve işletildiği bilinmektedir. Kaynaklarda ve arşiv belgelerinde haklarında bilgi bulunabilen baruthâneler şunlardır:

A. İstanbul’da Kurulmuş Baruthâneler

1. Atmeydanı Baruthânesi

Bugün elimizdeki bilgilere göre Osmanlılardaki ilk baruthâne, İstanbul’da kurulan Atmeydanı Baruthânesi’dir. Güngörmez Tekkesi denilen mahalde bulunan baruthânenin ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak II. Bayezid zamanında faal olduğuna göre kuruluşunu Fatih Sultan Mehmed zamanına kadar götürmek mümkündür.[6] Burasının barut imâl yeri olarak mı yoksa barut deposu olarak mı kullanıldığı kesin değildir. Baruthâne olarak kullanılan ve Güngörmez Kilisesi olarak bilinen eski bir Bizans yapısının H. 895 (M. 1489-90) yılında yıldırım düşmesi sonucu isâbet alması üzerine meydana gelen patlama ve yangında civardaki dört mahalle harabe haline gelmiş ve çok sayıda insan hayatını kaybetmiştir.[7]

2. Kâğıthane Baruthânesi

Kâğıthâne’de inşâ edilen baruthânenin II. Bâyezid tarafından inşa ettirildiği kabul edilmekle beraber,[8] Fatih zamanında yaptırıldığını belirten yazarlar da vardır.[9] İlk yapıldığında ahşap olarak inşâ ettirilen baruthâne Kanunî Sultan Süleyman zamanında kârgire çevrilmiş ve üzeri kurşunla kaplanmıştır. Barutçubaşı nezâretinde kethuda, çavuşlar ve 200 nefer çalışanı olan baruthânede her biri 10’ar kantar ağırlığında 100 tunç havan bulunuyordu. İmalât sırasında baruthânenin çarklarını döndürmek için su gücünden faydalanılmaktaydı.[10] XVI. asrın ikinci yarısında Kâğıthane Baruthânesi’nde ayda 300 kantar barut üretilmekteydi.[11] Baruthâne’nin Sultan İbrahim Devri sonlarına kadar faal olduğu belirtiliyorsa da[12] H. 1074 (1663-1664) yıllarında burada siyah barut ve tüfek barutu üretildiği arşiv kayıtlarından tespit edilmektedir. Nitekim 14 Rebiulahır 1074’te (15 Kasım 1663) Cebehâne’ye 81 meşin kese içerisinde 39 kantar barut teslim edilmişti. Yine 17 Ramazan1074- 14 Zilkade 1074 (13 Nisan 1064-8 Haziran 1064) tarihleri arasında Şehremini baruthânesi ile birlikte Kâğıthane Baruthânesi’nden 185 sandık içerisinde 336,5 kantar tüfek barutu Cebehâne’ye teslim edilmişti.[13]

3. Şehremini Baruthânesi

Şehremini Baruthânesi’nin ne zaman kurulduğu[14] tam olarak bilinmemekle beraber H. 1074’te (M. 1663) bu baruthâneden Cebehâne-i Âmire’ye barut teslim edilmiş olduğuna göre,[15] bu tarihten önce kurulmuş olmalıdır. Ancak H. 1110 (M. 1698) senesinde çarkların kızmasından meydana gelen kıvılcım, depolanmış barutlara sirâyet ederek büyük bir yangın ve patlamaya sebebiyet vermiştir. Yangın sonucu 310 kantar barut yanmış; baruthâne çalışanlarından 7 kişi hayatını kaybetmişti. Ayrıca çarkları döndüren beygirlerden 22 tânesi telef olmuştu. Patlamanın şiddetinden civarda bulunan Ördek Kassâb, Müneccim Sa’di, Deniz Abdâl ve Sarrâc Doğan mahallelerinde 425 ev yıkılmış, Aksaray, Fatih, Edirnekapı ve Silivrikapı gibi semtlerde bazı yüksek binaların ve câmilerin camları kırılmıştı.[16] Şehremini Baruthânesi’nin bu tarihten sonra tekrar tamir edilmeyerek şehir dışında yeni bir baruthâne inşası için teşebbüse geçilmişti.

4. Baruthâne-i Amire (İstanbul Baruthânesi)

Devletin içinde bulunduğu harp durumu, derhâl yeni bir baruthâne inşâsını zaruri kılmaktaydı. Ancak, Şehremini Baruthânesi’nde meydana gelen yangın ve patlamanın verdiği zarar, idarecileri şehir dışında yeni bir baruthâne inşasına sevk etti. Yapılan araştırmalar sonunda bugünkü Ataköy civarında İskender Çelebi Bahçesi denen yerde kurulmasına karar verildi. Araziden bir derenin geçmesi ve denize yakın olması, baruthâne için gerekli olan suyun temin edilmesini ve nakliye işlerini kolaylaştıracağı düşüncesi bu kararın alınmasında etkili olmuştu.[17] 1698 yılında keşfi yapılmış, ancak ilk keşifte bazı hususların unutulmuş olduğu fark edilerek ikinci defa keşfi yapılmış ve 2.906.841 akçelik masraf tahmin olunmuştu.[18] Zübde-i Vekayiât yazarı, baruthânenin 29 yük akçeye inşâ edildiğini belirtmektedir.[19] Baruthânenin inşaatı iki yılda tamamlanmıştı.[20]

Yılda ortalama 2500 kantar siyah barut üretilen İstanbul Baruthânesi,[21] faaliyetine devam ederken 1725 yılı sonlarında büyük bir yangına maruz kalmıştı. Baruthâne 7878 kuruş masrafla tamir edilerek tekrar faaliyete geçmiştir.[22] Baruthâne zamanla tamire ihtiyaç göstermiş ve 1785 yılında yapılan keşifte 5051 kuruşa ihtiyaç olduğu görülmüş ve 1000 kuruş avans verilerek çalışmalara başlanmıştır.[23] Baruthâne, 1203 (1788-89) senesinde yangın tehlikesiyle karşı karşıya kalmış, ancak ciddî bir hasara yol açmadan söndürülmüştür.[24]

İstanbul Baruthânesi’nin başlangıçta suyla çalışması düşünülmüştü. Ancak su kaynaklarının kifâyetsizliği sebebiyle çarkları döndürmek için katırlardan istifâde edilmek durumunda kalınmıştı.[25]

III. Selim zamanında barutun kalitesinin, savaşlardaki başarısızlıkların nedeni olarak görülmesi yeni barut yapımının denenmesine yol açtı ve bu amaçla İngiliz ve Felemenk Perdahtı barut üretiminin denenmesine başlandı. Bu amaçla 1793-94 ve 1799’da baruthâneye yeni çarklar ilave edilerek istenilen sonuç elde edildi.[26]

Azadlu Baruthânesi’nin yapılıp üretime başlamasından (1794) dört yıl sonra eski usulle üretim yapan Gelibolu ve Selanik Baruthâneleri, üretimlerine ihtiyaç kalmadığından kapatıldı (Nisan 1800).[27] Bu durumda Osmanlı ordusunun ihtiyaç duyduğu barutun büyük bir kısmı İstanbul ve Azadlu Baruthânelerinden karşılanmaya başlandı.

Baruthâne-i Âmire, Avrupa’da barut üretiminde meydana gelen gelişmelere paralel olarak modernize edildi. Önce 1881’de prizmatik barut üretmek için Almanya’dan tezgâh ve mengene getirtilmesine karar verildi. Dumansız barutun keşfinden sonra baruthânede bunu üretecek tesislerin yapımına karar verildi.[28]

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine kadar üretimini devam ettiren baruthâne, Cumhuriyet devrinde, önce askerî fabrikalara intikal etmiştir. Daha sonra Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na geçen baruthâne arazisi 1955’te Türkiye Emlâk ve Kredi Bankası’na satıldı.[29] Baruthâne’nin bazı kısımları bugün kültür merkezi olarak kullanılmaktadır.

5. Azadlu Baruthânesi

Pek çok alanda ıslahat teşebbüslerine girişen III. Selim, barut üretimini de arttırmak ve kalitesini yükseltmek için Küçükçekmece gölünün kuzeyinde Azadlu Baruthânesi’ni kurdurmuştur. Bu baruthâne hem kapasite olarak büyük hem de modern bir tesisti.[30]

Baruthâne Nâzırı olan Mehmed Şerif Paşa’dan su ile çalışacak çarklar yapması istenince, değirmen çevirebilecek miktarda su bulunmasından dolayı baruthânenin burada yapılmasına karar verilerek çalışmalara başlandı. Kısa zamanda inşaatı tamamlanarak barut üretimine başlanmıştı. Güherçile temin edildiği taktirde üretimde bir sıkıntı olmayacağı düşüncesiyle Gelibolu ve Selânik Baruthâneleri kapatılarak buralara hammadde sağlayan örüler, Azadlu’ya bağlandı.[31] Baruthânenin ihtiyaç duyduğu su Şamlar köyünün yakınında inşa edilen bir barajdan geti ri liyordu.[32]

H. 1233’te (1817-18) tamir edilen Azadlu Baruthânesi 1272’de (1836-37)’ tekrar tamir edilerek genişletilmiş ve İngiltere’den getirilen modern aletlerle donatılmıştır. 1848 yılında su bendinin yıkılan kısımları tamir edilmiştir.[33]

1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nde Rusların bölgeyi işgalleri sırasında baruthâne tahrip edilmiş ve bundan sonra bir daha tamir edilmemiştir. Bugün de baruthâneye ait bazı kalıntılar bulunmaktadır.

İstanbul’da faaliyette bulunan bu baruthânelerden başka Yeniçerilere ait Yeni Odalarda Okmeydanı yanında barut perdahtı için 1578 yılı başlarında bir baruthâne kurulmuştu. Yeniçerilerden bir bölükbaşı on bir nefer ve iki şâkird burada görevlendirilmişti.[34]

Bu baruthânede 24 Şevval 1004 (21 Haziran 1596) tarihinde, baruta ateş sıçramasından dolayı şiddetli bir patlama olmuştu. Patlamada baruthânenin çatısı çökmüş ve çalışanlardan birkaçı yaralanmıştı.[35]

B. İstanbul Dışında Kurulmuş Barutâneler

İstanbul’daki baruthânelerden başka taşrada da çok sayıda baruthâne mevcuttu. Bunların en önemlileri şunlardı:

1. Gelibolu Baruthânesi

Gelibolu şehrinin kuzeyinde Hamzabey koyuna hâkim bir mevkide kurulmuştur. Yukarıda belirtildiği gibi Gelibolu Baruthânesi’nin Yıldırım Bâyezid zamanında kurulduğu iddiasını ihtiyatla karşılamak gerekmektedir. XVI. asra ait arşiv belgeleri ve kroniklerde Gelibolu’da barut üretildiğine dair bir kayda rastlanmamıştır. Ancak 24 Şevval 986 (24 Aralık 1578) tarihli bir belgede, Gelibolu Kalesi dizdârı Mehmed, kule duvarının dibine ev yaptırdığı ve bunun baruthâneye zararı olduğu belirtilmiştir.[36] Buradaki “baruthâne” tabiri ile, barut imal edilen “kârhâne” değil, kalede barut depolanan mahzen kastedilmiş olmalıdır. Yine XVI. asra ait diğer bir belgede Boğaz hisarlarının ihtiyacı olan 500 kantar barutun gönderildiği belirtilmektedir.[37] Buradan da anlaşılacağı gibi eğer Gelibolu’da barut üretimi yapılsaydı, Boğazdaki kalelerin ihtiyacı buradan karşılanır, İstanbul’dan gönderilmesine gerek kalmazdı.

H. 1073 ve 1074 yıllarında (M. 1663-1664) yıllarında Cebehâne-i Âmire’ye barut gönderen yerler arasında Gelibolu Baruthânesi bulunmamaktadır.[38] Bu baruthâneye ait tespit edebildiğimiz en eski belge 1671 yılına aittir. Bu belgede Selânik’ten 20.000 vukıyye güherçilenin, Gelibolu Baruthânesi’ne gönderilmesi istenmektedir.[39] Bu durumda Gelibolu Baruthânesi’nin 1664’ten sonra ve 1671 yılından önce kurulmuş olması muhtemeldir.

İlk zamanlar yılda bin kantar barut üretilen[40] Gelibolu Baruthânesi’nde, kapasite, ihtiyaca göre iki bin kantara kadar çıkabiliyordu.[41] Baruthâne’nin kapasitesi 1206 (1791-92) senesinde üç bin kantara çıkartılmıştı.[42] Bu artışta, o yıllarda devletin Rusya ile savaş halinde olmasının da rolü olmalıdır. Baruthâne’nin ihtiyaç duyduğu güherçile Rumeli’deki Üsküp, Pazarcık, Uzuncaova vb. kazalar ile Biga, Karesi ve civardaki kazalardan temin edilmekteydi.

Azadlu Baruthânesi’nin faaliyete geçmesinden sonra 1800 yılında kapatılması ve ocaklıklarının Azadlu Baruthânesi’ne devri kararı alınmış[43] olmakla beraber bundan sonra birkaç yıl daha faaliyetine devam etmiş olmalıdır.[44]

2. Selânik Baruthânesi

1664 yılı başlarında Selânik’te Söğütlü Suyu denen yerde bir baruthâne kurulmasına teşebbüs edilmiş ve Selânik kadısı ile barut mübâşiri bu işi takip etmekle görevlendirilmişlerdir.[45] İnşaatın başlanmasından iki yıl sonra baruthânenin üretimde olduğu görülmektedir. Baruthânede üretim devam ederken bir taraftan da güherçile konulmak için bir anbar, barut mahzeni ve etrafına duvar yapılması emredilmiş ve bu iş için Baruthâne Nâzırı Mahmud, Müderris İsmail Efendi ve hâssa mimârlarından Duka tayin edilmişti.[46] Ancak birkaç ay sonra baruthânede meydana gelen yangında, güherçile anbarı ve baruthâneye ait bazı malzeme yanmıştı.[47] Baruthânenin ilk yıllarında yılda iki bin kantar barut imâl edilmekteydi.[48]

XVIII.  asır ortalarında ikinci bir yangın meydana gelmiş, kârhâne, mahzenler ve baruthânede kullanılan aletler bu yangından zarar görmüştür. Bunun üzerine tamir edilmesine teşebbüs edilmiş ve Baruthâne nâzırının vekîli Hasan Ağa bu işle görevlendirilmiştir. Ayrıca Selânik Kadısı Mehmed Esad Efendi’nin de yardımı sağlanmıştır. III. Selim Devri başlarında da baruthânenin su yolları tamir edilmiştir.[49]

1797 yılında Selânik Baruthânesi barut üretimini durdurmuş ve baruthâneye ait binâ, arazî ve müştemilâtının satılması veya mâlikâne suretiyle verilmesi gündeme gelmişti. Alınan karar üzerine Hâcegân-ı Divân-ı Hümâyûn’dan Ahmed Muhtar ile Müderris Ahmed Said’e mâlikâne usulüyle 4000 kuruşa devredilmiştir.[50]

3. Bağdat Baruthânesi

Bağdat’ta Şeyh Ömer Kapısı civarında Tembelhâne denilen yerde bulunan baruthânenin kuruluş tarihi hakkında bilgi yoktur. Ancak XVI. asrın ikinci yarısında faaliyette idi.[51] Baruthânenin çarkları hayvan gücü ile döndürülmekte ve söğüt kömürü yerine kavak çubuklarından elde edilen kömür kullanılmaktaydı.[52] Kıbrıs seferi esnasında Bağdat’tan Trablus İskelesi üzerinden bin kantar barut gönderilmesi tasarlanmıştı.[53] Ancak barutun gecikmesi üzerine gönderilen ikinci hükümde barutun gönderilmesi yanında mevcut kârhânelerin sayısının iki kat arttırılarak üretime ara verilmeden devam edilmesi emredilmekteydi.[54] Baruthânede tekrar barut imâline başlanacağı hakkındaki kayıtlardan, XIX. asır başlarında üretimine ara vermiş olduğu anlaşılmaktadır.[55]

XIX. asır ortalarında baruthânede işlenen güherçilenin ateşle kal yerine güneş ısısı ile kal edilmesinin hem masrafı azaltacağı ve hem de daha kaliteli olacağı tecrübe edilerek bunun için bir yer tayini ve inşaatı cihetine gidilmiştir.[56]

4. Mısır Baruthânesi

Kahire’de Paşa Sarayı’nın köşesinde her birinde kırk havan olan iki kubbeli bir binada bulunan baruthâne, hayvan gücüyle çalışmaktaydı. Güherçile yönünden oldukça zengin olan Mısır[57] barut üretimi için elverişli idi. Osmanlılar tarafından fethedilmeden önce de burada barut üretimi yapılmaktaydı.[58] Fetihten hemen sonra devlet merkezinin barut taleplerinin karşılanması[59] Mısır’da barut üretiminin Osmanlı öncesine dayandığının bir başka delilidir.

Mısır’da üretilen barut, ekseriyetle Mısır ve dolayısıyla Akdeniz sahillerini korumak üzere bölgeye giden Osmanlı donanmasına verilmekteydi. Bu şekilde her yıl yaklaşık üç bin kantar barut gemilere verilmekteydi.[60] Bunun yanında baruta olan ihtiyacın arttığı dönemlerde, donanma haricinde de barut talebinde bulunulmaktaydı.[61] Barut doğrudan sefer yerlerine gönderildiği gibi İstanbul’a geldiği de vaki idi.[62] Bu şekilde H. 1074 (M. 1663-64) yılında Cebehâne-i Âmire’ye Mısır’dan gelen barutun miktarı 2.750 kantardı.[63]

XVIII. asır sonlarında Mısır Baruthânesi bakıma ihtiyaç göstermişti. Kazan ve diğer malzemenin tedâriki ile kamış satın alınması için 5.000 kuruşa ihtiyaç olunca bu meblağın hazîneden karşılanması için emir verilmiştir.[64]

5. Bor Baruthânesi

Karaman Eyâleti’nde bulunan bu baruthânenin ne zaman kurulduğu tespit edilememiştir. H. 1084 (M. 1673) yılında eski ve yeni kârhânenin tamire muhtaç olduğu düşünülürse[65] kuruluşlarını bu tarihten oldukça geriye götürmek icap eder. Nitekim bu tarihten 10 yıl önce Bor Baruthânesi’nden üç defada 3045 kantar barut Cebehâne-i Âmire’ye teslim edilmişti.[66] Yine H. 1077 (M. 1666-67) yılına ait bir kayıtta, Bor Baruthânesi kitâbetine tâlib olan Abdurrahman, “Babasının 10 akçe yevmiye ile 16 seneden fazla görev yaptığını, babasından sonra kendisinin de 15 sene hizmet ettiğini” belirtmekte ve kitâbet görevini tekrar talep etmektedir.[67]

Bor Baruthânesi’nde yılda doksan bin vukıyye barut imâl edilmekte ve bu iş için altı yük on dört bin (614.000) akçe sarf edilmekte ve üretilen barut, develerle İstanbul’a nakledilmekteydi.[68] Nakliyat için gerekli olan çuval ve keçe masrafı için Koçhisar Memlahası mukataasından 96.000 akçe verilmişti.[69]

6. Budin Baruthânesi

Baruthâne’yi Budin Beylerbeyi Sokollu Mustafa Paşa’nın yaptırdığı[70] kaydedilmişse de Arslan Paşa tarafından yaptırıldığına dair kayıtlar da vardır.[71] Ancak bu paşaların beylerbeyiliklerinden önce Budin’e güherçile getirildiğine göre barut üretimi daha öncesine götürülmektedir.[72]

Budin’de üretilen barut daha ziyade civardaki kalelere verilmekteydi. Bunlar arasında Belgrad,[73] Semendire[74] gibi kaleler sayılabilir. Bunun yanında doğrudan beylerbeyilere de barut gönderilmekteydi.[75] Baruthâne’nin yıllık üretimi 1000-3000 kantar arasındaydı.[76]

19 Mayıs 1578’de barutun depolandığı saraya yıldırım isâbet etmesi sonucunda şiddetli bir patlama meydana geldi. Kalede ve civarda büyük zarar veren bu patlama, Tuna üzerindeki köprünün de birkaç yerden hasar görmesine neden oldu.[77]

Yukarıda saydığımız baruthânelerden başka, İzmir,[78] Tımışvar,[79] Haleb, Belgrad gibi şehirlerde de zaman zaman barut üretilmekteydi. Bunun yanında isimleri bilinmeyen küçük barut imalâthânelerinin olduğu dikkat çekmektedir.[80]

Görüldüğü gibi Osmanlı İmparatorluğu ihtiyaç duyduğu barutu elde edebilmek için öncelikle kendi imkânlarını kullanmayı düşünmüştür. Ancak özellikle uzun süren seferler dolayısıyla Cebehâne’nin barut sıkıntısına düştüğü görülmekteydi. Böyle durumlarda mevcut baruthânelerin kapasite arttırımına çalışılmakta veya barut ithali yoluna gidilerek ihtiyâcın karşılanmasına çalışılmaktaydı. İlk barut ithâline 1688 yılında rastlanmaktadır. Ancak, ithâl edilen barut, Osmanlı ordusunun ihtiyacının çok küçük bir kısmını karşılamaktaydı.[81]

Baruthâneler önceleri birer nâzır tarafından idâre edilmekteydi. III. Selim zamanında idarî yapıda değişikliğe gidilerek İstanbul Baruthânesi nâzırına bağlandılar. Bundan sonra diğer baruthâneler vekille idarî edilmeye başlandı. 1835 yılında Mühimmât-ı Harbiye Nezâreti’nin kurulmasıyla baruthâneler bu nezârete bağlandı ve idâreleri müdür tayini ile yürütüldü.[82]

Sonuç olarak; Osmanlı idârecileri, barutun harp malzemesi olarak önemini kavramışlar, bu maddenin üretimini devam ettirebilmek için ciddî tedbirler almışlardır. Gerek yeni baruthâneler ihdâsı gerek hammadde temininde karşılaşılan güçlüklerin ortadan kaldırılması ve malî yönden finansman çabaları, barut üretiminde ciddî krizlerin çıkmasını engellemiş ve çok küçük dönemler haricinde, barut temini için dışarıya bağımlı olunmamıştır.

Yrd. Doç. Dr. İbrahim SEZGİN

Trakya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 10 Sayfa: 145-150


Dipnotlar:
[1] Mücteba İlgürel, “Osmanlı Topçuluğunun İlk Devirleri”, Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Armağanı, İstanbul 1995, s. 287.
[2] Gabor Agoston, XV. asır sonu ve XVI. asırda yazılan eserlerde, müellifler, kendi zamanlarının terminolojisini yansıtmış olabileceklerini belirtmektedir. Bkz. Gabor Agoston, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Harp Endüstrisi ve Barut Teknolojisi (1450-1700)”, Yeni Türkiye Osmanlı Özel Sayısı I, Sayı 31, Ankara 2000, s. 631.
[3] Halil İnalcık, David Ayalon, “Gunpowder and Firearms in the Mamluk Kingdom, a Challenge to a Medieval Society”, London 1956, XVII-154 sahife, Belleten, XXI/83, Ankara 1957, s. 509. (Tanıtma Yazısı)
[4] Fevzi Kurtoğlu, Gelibolu ve Yöresi Tarihi, İstanbul 1938, s. 67.
[5] Bu hususta ileride Gelibolu Baruthânesi bahsine bakınız.
[6] Muzaffer Erdoğan, “Arşiv Vesikalarına Göre İstanbul Baruthâneleri”, İstanbul Enstitüsü Dergisi, Sayı II, İstanbul 1956, s. 120.
[7] Semavi Eyice, “Baruthâne” mad., Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (=DİA), Cilt 5, İstanbul 1992, s. 95.
[8] Erdoğan, “İstanbul Baruthâneleri”, s. 120; S. Eyice, “Baruthâne”, s. 95; M. Münir Aktepe, “Kâğıdhâne’ye Dâir Bâzı Bilgiler”, Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya Armağan, Ankara 1976, s. 338; Birol Çetin, Osmanlı İmparatorluğu’nda Barut Sanayi 1700-1900, İst. Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1997, s. 20; M. Ali Özütopçu, “Osmanlı Devleti’nde Barut Sanayii”, Askeri Tarih Bülteni, Sayı 19, Ankara 1985, s. 74.
[9] Mehmed Ziya, İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul 1928, C. II, s. 103’ten naklen Aktepe, “Kâğıdhâne’ye Dâir”, s. 339 n.
[10] Erdoğan, “İstanbul Baruthâneleri”, s. 120.
[11] İstanbul Hassa Harc Emînine gönderilen 18 Receb 979 (6 Aralık 1571) tarihli hüküm: Ahmed Refik, Onuncu Asr-ı Hicrî’de İstanbul Hayatı (1495-1591), İstanbul 1998, s. 109.
[12] M. Erdoğan, “İstanbul Baruthâneleri”, s. 120. Baruthânelerle ilgili yukarıda belirtilen çalışmalarda Erdoğan’ın kullandığı 9 Safer 1057 (16 Mart 1647) tarihli bir vesika, son belge olarak kabul edilmektedir.
[13] BA, MAD, nr. 3279, s. 169-170.
[14] Tarih-i Râşid’i kaynak olarak kullanan Erdoğan baruthânenin inşâsını 1099 (1688)’dan sonra vermektedir. Daha sonra yapılan çalışmalarda da bu bilgi Erdoğan’a atfen verilmektedir. Ancak Râşid Tarihi’nin kaynaklarından Zübde-i Vekayiât’ta bu olay şu şekilde kayıtlıdır: “1099 senesinde kalyonlar binâsına mübâşeret olundukda, seferlerin dahi zuhûru vakti olmağla, Gelibolu ve İzmir ve Selânik bârûthânelerinde tabh olunan bârût kifâyet itmeyüp, ziyâde bârût tabhı içün bir kâr-hâne binâsı muktazî olmağla, İstanbul’da Şehr-emâneti Çârşûsu kurbünde olan bârûthânenin binâsını münâsib görmeleriyle binâ olunmuş…” (Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekayiât Tahlil ve Metin, haz. Abdülkadir Özcan, Ankara 1995, s. 647). Bu ifâdeden de anlaşılacağı üzere Şehremini semtinde 1099’dan önce bir baruthâne binası mevcuttu. Muhtemelen baruta ihtiyaç duyulmadığından üretim yapılmamaktaydı. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun Avusturya-Macaristan, Rusya ve Venedik ile uzun süren harpleri, barut ihtiyacını arttırmış ve bu yüzden tekrar faaliyete geçirilmiş olmalıdır.
[15] BA, MAD, nr. 3279, s. 170.
[16] Defterdâr Sarı Mehmed Paşa, a.g.e., s. 647-648; Râşid, Târih-i Râşid, İstanbul 1282, II.
[17] Mübahat S. Kütükoğlu, “Baruthâne-i Âmire” mad., DİA, V, İstanbul 1992, s. 96.
[18] M. Erdoğan, “İstanbul Baruthâneleri”, s. 123.
[19] Defterdâr Sarı Mehmed Paşa, a.g.e., s. 648.
[20] M. Kütükoğlu, “Baruthâne-i Âmire”, s. 96.
[21] BA, MAD, nr. 10149, s. 292.
[22] Ahmet Erdal, Baruthâne-i Âmire (İstanbul Baruthânesi), Mezuniyet Tezi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Osmanlı Müeseseleri ve Medeniyeti Tarihi Kürsüsü, İstanbul 1982, s. 10.
[23] A. Erdal, a.g.t., s. 11.
[24] Aynı yer.
[25] Birol Çetin, a.g.t., s. 24.
[26] M. Kütükoğlu, “Baruthâne-i Âmire”, s. 96.
[27] M. Kütükoğlu, “Baruthâne-i Âmire”, s. 96.
[28] M. Kütükoğlu, “Baruthâne-i Âmire”, s. 97; Çetin, a.g.t., s. 24-25.
[29] M. Kütükoğlu, “Baruthâne-i Âmire”, s. 97; M. Erdoğan, “İstanbul Baruthâneleri”, s. 126.
[30] S. Eyice, “Baruthâne”, s. 95-96.
[31] BA, Cevdet-Askeriye, nr. 45774.
[32] S. Eyice, “Baruthâne”, s. 96.
[33] S. Eyice, “Baruthâne”, s. 96.
[34] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilâtından Kapukulu Ocakları I, Ankara 1988, s. 5-6.
[35] Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, Haz. Mehmet İpşirli, İstanbul 1989, II, 614-615.
[36] Cezâyir Beylerbeyisi Kapudan Ali Paşa’ya gönderilen hüküm: BA, MD, nr. XXXV, 411/1054.
[37] Boğaz Hisarları dizdârına gönderilen 18 Zilhicce 979 (30 Nisan 1572) tarihli hüküm: BA, MD, nr. XVI, 166/323.
[38] “Defter-i vâridât ve masârifât-ı mühimmât-ı Cebehâne-i Âmire, fî 15 Ş. sene 1073 ilâ fî Zâ sene 1074”. Bkz. BA, MAD, nr. 3279, s. 169 vd.
[39] Selânik Gümrüğü emîni Mehmed’e gönderilen 5 Rebiulevvel 1082 (12 Temmuz 1671) tarihli ferman: BA, İbnülemin-Maliye, nr. 508.
[40] BA, MAD, nr. 10149, s. 293.
[41] BA, D. MKF, nr. 27894, s. 2.
[42] BA, Cevdet-Askeriye, nr. 39181.
[43] BA, Cevdet-Askeriye, nr. 11555.
[44] M. Erdoğan, “İstanbul Baruthâneleri”, s. 118 n. 11.
[45] M. Erdoğan, “İstanbul Baruthâneleri”, s. 116.
[46] Selânik Kadısı ve Selânik Baruthânesi Nâzırı Mahmud’a gönderilen 4 S. 1076 (16 Ağustos 1665) tarihli hüküm: BA, MAD, nr. 2742, s. 17.
[47] Selânik Kadısı ve Selânik Baruthânesi Nâzırı Mahmud’a gönderilen 8 Ca. 1076 (16 Kasım 1665) tarihli hüküm: BA, MAD, nr. 2742, s. 40.
[48] Selânik Kadısı ve Selânik Baruthânesi Nâzırı Mahmud’a gönderilen 20 Ra. 1077 (20 Eylül 1666) tarihli hüküm: BA, MAD, nr. 2742, s. 149.
[49] M. Erdoğan, “İstanbul Baruthâneleri”, s. 116.
[50] BA, Cevdet-Askeriye, nr. 45774.
[51] 18 Mayıs 1560 tarihli bir hükümle Bağdat’tan Lahsa’ya yüz kese barut gönderilmişti. Bkz. 3 Numaralı Mühimme Defteri Özet ve Transkripsiyon, Ankara 1993, s. 506, hük. 1147.
[52] M. Erdoğan, “İstanbul Baruthâneleri”, s. 118.
[53] Bağdat Beylerbeyisine gönderilen 5 Şevval 978 (2 Mart 1571) tarihli hüküm: 12 Numaralı Mühimme Defteri Özet-Transkripsiyon ve İndeks, Ankara 1996, I, s. 103, hük. 119.
[54] Bağdat Beylerbeyisine gönderilen 10 Zilkade 978 (5 Nisan 1571) tarihli hüküm: 12 Numaralı Mühimme Defteri, s. 280, hük. 432. 22 Numaralı Mühimme Defteri’ne göre Bağdat’ta 14 baruthâne mevcuttu: Bkz. V. J. Parry, “Osmanlı İmparatorluğunda Kullanılan Harb Malzemesinin Kaynakları”, (terc. Salih Özbaran), Tarih Enstitüsü Dergisi, sayı 3, İstanbul 1973, s. 39.
[55] M. Erdoğan, “İstanbul Baruthâneleri”, s. 118.
[56] BA, Cevdet-Askeriye, nr. 38573.
[57] V. J. Parry, “a.g.m. “, s. 38. Zaman zaman Mısır’dan İstanbul’a da güherçile gönderilmekteydi. Bkz. Mısır Beylerbeyisine gönderilen 25 Rebiulahır 972 (30 Kasım 1564) tarihli hüküm: 6 Numaralı Mühimme Defteri Özet-Transkripsiyon ve İndeks, Ankara 1995, I, s. 234, hük. 430.
[58] Ömer Lûtfi Barkan, Osmanlı İmparatorluğunda Ziraî Ekonominin Hukukî ve Malî Esasları Kanunlar I, İstanbul 1943, s. 356.
[59] Seyyid Muhammed es-Seyyid Mahmud, XVI. Asırda Mısır Eyâleti, İstanbul 1990, s. 62.
[60] Mısır Beylerbeyisine gönderilen 25 Rebiulahır 972 (30 Kasım 1564) tarihli hüküm: 6 Numaralı Mühimme Defteri I, s. 235-236, hük. 433.
[61] Kıbrıs seferi sırasında Mısır beylerbeyisine gönderilen 17 Şevval 978 (14 Mart 1571) tarihli hükümde, Mısır’da üretilen barutun Kıbrıs’a gönderilmesi emredilmişti. Bkz. 12 Numaralı Mühimme Defteri I, s. 373, hük. 600.
[62] Selânikî, Tarih-i Silânikî, II, 627.
[63] BA, MAD, nr. 3279, s. 170.
[64] Defterdara gönderilen 4 Cemaziyelahır 1216 (13 Eylül 1801) tarihli beyaz üzerine buyruldu: BA, Cevdet-Askeriye, nr. 26117.
[65] Ragıp Önen, “Osmanlılar Devrinde Bor’da Barut Fabrikaları”, Türk Etnografya Dergisi, Sayı V (1962), Ankara 1963, s. 23.
[66] BA, MAD, nr. 3279, s. 169-170.
[67] BA, MAD, nr. 2742, s. 120.
[68] R. Önen, “Osmanlılar Devrinde Bor’da Barut Fabrikaları”, s. 21-22.
[69] Koçhisar Memlahası Kadısı ve Emînine gönderilen 28 Ca. 1076 (4 Aralık 1665) tarihli hüküm: BA, MAD, nr. 2742, s. 47.
[70] Peçevî İbrahim, Tarîh-i Peçevî, Önsöz ve indeks F. Ç. Derin-V. Çabuk, İstanbul 1980, II, 27.
[71] B. Çetin, a.g.t., s. 18.
[72] Gabor Agoston, “Ottoman Gunpowder production in Hungary in the Sixteenth Century: The Baruthane of Buda”, Hungarian-Ottoman Military and Diplomatic Relations in the a.g.e. of Süleyman the Magnificent, Ed. Géza Dávid-Pál Fodor, Budapest 1994, s. 153.
[73] 12 Numaralı Mühimme Defteri, s. 248, hük. 279.
[74] 12 Numaralı Mühimme Defteri, s. 278, hük. 430.
[75] Rumeli beylerbeyisine gönderilen 2 Zilkade 978 (28 Mart 1571) tarihli hüküm: 12 Numaralı Mühimme Defteri, s. 248, hük. 380.
[76] Gabor Agoston, “Ottoman Gunpowder production in Hungary…”, s. 155-156.
[77] Agoston, “aynı makale”, s. 158, 159; M. Tayyib Gökbilgin, “Türk İdaresinde Budin”, Atatürk Konferansları V 1971-1972, Ankara 1975, s. 173.
[78] Meselâ 1098 (1687) yılında İzmir baruthânesinden 487 kantar siyah barut Cebehâne’ye teslim edilmişti. Bkz. BA, İbnülemin-Bahriye, nr. 198.
[79] Tımışvar’da XVI. asrın ikinci yarısında bir baruthâne inşâ edilmiş ve baruthânenin korunması için bir de palanka bina edilmişti. Palanka’da muhafaza görevinde bulunmak üzere Tımışvar Kalesi’nin iç ve dış hisarlarından birer bölük ayrılmıştı: Tımışvar beylerbeyisine gönderilen 7 Şevval 978 (4 Mart 1571) tarihli hüküm: 12 Numaralı Mühimme Defteri, s. 168, hük. 235.
[80] 12 Numaralı Mühimme Defteri, s. 127, h. 170 (18 Şevval 978/15 Mart 1571).
[81] G. Agoston, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Harp Endüstrisi”, s. 634-638.
[82] M. Kütükoğlu, “Baruthâne-i Âmire”, s. 97.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.