Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Mudanya Mütarekesi ve Trakya’nın Kurtuluşu

0 18.037

Yrd. Doç. Dr. Veysi AKIN

Konferans Öncesi Askerî ve Siyasî Olaylar

Mllî Mücadele döneminde, Sakarya Savaşı sonrası gerçekleştirilen yoğun diplomasi girişimleri, İtilaf Devletlerinin izledikleri politika sebebi ile Türk Misâk-ı Millisi’ni temin etmeye yeterli olmamıştır. Nitekim, 1922 yazı geldiğinde son diplomatik çabaların da netice vermeyeceği anlaşılınca Türkiye askerî hazırlıklarını artırarak, meselenin cephede çözümlenmesini kararlaştırdı. Türk ordusu, 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz harekâtını başlatarak, 30 Ağustos Başkumandanlık Muharebesi ile Yunan kuvvetlerini Anadolu bozkırında büyük bir bozguna uğrattı ve 31 Ağustos’ta İzmir’e doğru yürüyüşe geçti. 1 Eylül’de, Yunan ordusunun cepheleri tamamen dağılmış, askerlerin morali çökmüş ve Yunan Hükümeti telaşa kapılmış durumda idi. Yunan Hükümeti, 2 Eylül 1922’de İngiltere’ye müracaat ederek, Anadolu’nun tamamen tahliyesi şartı ile mütareke isteğini bildirdi.[1] İngiltere, Yunanistan’ın bu isteğini gizli tutarak, İstanbul’daki generalleri ile yazışmalarda bulunarak durumu anlamaya çalıştı. Nihayet, 4 Eylül’de Yunan ordusunun içine düştüğü durumun vahametini anlayan İngiltere, Yunanistan’ın mütareke talebini diğer müttefiklere bildirdi. Müttefikler arası yazışmaların tamamlanması sonrasında Yunanistan’ın bu isteği, müttefikler tarafından 7 Eylül 1922’de Türk tarafına iletildi.[2] Müttefik generalleri tercümanlarınca yapılan bu teklif, TBMM Hükümeti tarafından pek ciddiye alınmamakla beraber, ihtiyatla karşılandı. Böylece Türk tarafı zaman kazanacak ve Anadolu’daki hedefine askerî yoldan ulaşmış olacaktı. Nitekim beklenen oldu ve Türk ordusu 9 Eylül’de İzmir’i, 10 Eylül’de Bursa’yı kurtararak Anadolu’yu Yunanlılardan temizledi. Şimdi şartlar değişmiş ve sıra Trakya’nın kurtarılmasına gelmişti. Türk ordusu yönünü Çanakkale ve İzmit üzerine çevirdi. Bu durum tarihte Çanakkale Olayı denilen bir buhrana sebep oldu.[3]

Müttefik devletler kendi aralarında yaptıkları 20-23 Eylül 1922 Paris Müzakereleri ile esasta Trakya’nın tahliyesini dikkate alacaklarını bildiren bir konferans toplanmasını kabul ettiklerine dair bir muhtıra hazırladılar. Türk tarafı, 23 Eylül tarihli bu muhtıraya 29 Eylül 1922 cevabî muhtırası ile karşılık verdi. Buna göre, Türkler Edirne dahil bütün Doğu Trakya’nın tahliyesi ve Türk idaresine teslimini istiyordu. Ayrıca, 3 Ekim’de Mudanya’da konferansın toplanacağı ve murahhas olarak İsmet (İnönü) Paşa’nın görevlendirildiği bildiriliyor, uygun görüldüğü takdirde kendi adına katılacak generallerin isimlerinin işârı isteniliyordu.

Müttefikler, kesin cevap vermeden evvel Türk ordusunun ileri harekatını durdurabilmek amacı ile Fransız devlet adamı Franklin Bouillon’u İzmir’e göndermişler ve Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek arabuluculuk talep etmişlerdi. Nitekim bu görüşmelerde, Trakya’nın Türklere verileceği Bouillon tarafından taahhüt edilmiş bulunuyordu. Bu durum Türk ordularının harekâtını kısmen durmasını sağlamıştı.[4]

A. Mudanya Mütarekesi

1. Konferansın İlk Dönemi

Karşılıklı muhtıralar döneminde taraflar, muhtemel ateşkes konferansı için hazırlık yapmaya başladılar. İtilaf Devletlerinin bu husustaki ilk çalışması, 27 Eylül 1922 tarihli Yüksek Komiserler toplantısıdır. Toplantıda Mudanya’da müzakerelere katılacak generallere verilecek talimatlar görüşüldü. Görüşmeler esnasında Yunan kuvvetlerinin Meriç nehri batısına çekilmesi ve Doğu Trakya’da Türk yönetimi kurulması kabul edildi.[5] Ancak bu konudaki esas kararı hükümetleri verecekti. Bu amaçla 29 Eylül 1922’de Londra’da Fransa Büyükelçisi ile İngiltere Dışişleri Bakanlığı görevlilerinden William Tyrell arasında bir görüşme yapıldı. Fransa yönetimi, Doğu Trakya’da Türk idaresi kurulmasını kabul ediyordu. İngiltere ise barış görüşmeleri esnasında manevra gücünü artırmak amacı ile bunun siyasî bir konu olduğunu ve daha sonraya bırakılmasını istiyordu. Nitekim bu hususta İstanbul’daki generallerine gerekli talimatı da vermiş bulunuyordu.[6] Konferansın açılmasına bir iki gün kalmış, fakat müttefikler kendi aralarında anlaşamamışlardı. Müttefikler 1-2 Ekim tarihlerinde de konu üzerinde görüşme ve yazışmalarını sürdürdüler. 2 Ekim’de yapılan Yüksek Komiserler toplantısında Fransa, Yunan askerlerinin Doğu Trakya’dan çekilmesi için Atina Hükümeti’ne baskı yapılmasını savunarak, Trakya sınırının da Meriç nehrinin batısından geçen demiryolu olmasını dile getirmişti. İngiltere ise görüşlerinde ısrar ediyordu. Bununla beraber İngiltere, Müttefiklerine resmî cevap vermekten de kaçınıyordu. Konferansa bir gün kala İngiltere hâlâ cevabını bildirmemişti. Fransa, aynı gün İngiltere’ye bir nota sunarak, resmî cevabını istedi.[7] İngiltere Müttefiklerine herhangi bir cevap vermemekle beraber, 1 Ekim’de General Harington’a konferansa katılma yetkisi vermiş bulunuyordu.[8]

Müttefikler, mütareke teklifini Yunanistan adına yapmışlardı. Ancak o güne kadar konferansa katılıp katılmayacaklarına dair Yunanistan’dan herhangi bir açıklama gelmedi. Muharip taraflardan birisi olarak, Yunanistan’ın müzakerelere doğrudan katılması gerekirdi. Bu mesele, İngiltere ile Fransa arasında gerçekleşen görüşmelerden sonra, Yunan generalinin de müzakerelere iştiraki yolunda bir karar alınarak çözüldü.[9]

Türk tarafı da konferans öncesinde gerekli hazırlıklarını tamamlamıştı. Murahhas olarak tayin olunan İsmet (İnönü) Paşa’ya yardımcı olacak heyette, askeri danışman olarak Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım (Gündüz), Harekât Şubesi Müdürü Tevfik (Bıyıklıoğlu), Basın danışmanı olarak Galip, Tahsin (Alagöz), Seyfettin (Akkoç) Beyler görev alacaklardı. Ayrıca TBMM Hükümeti İstanbul Mümessili Hamid (Kızılaycı) ve emekli büyükelçilerden Galip Kemali (Söylemezoğlu) Beyler de gerektiğinde İsmet Paşa’ya bilgi vereceklerdi.[10]

Türk tarafınca konferansın çerçevesi şu şekilde tespit olunmuştu:[11]

  1. Edirne ve Meriç dahil olmak üzere Yunan ordusu ve idaresinin Trakya’dan çıkarılması.
  2. Trakya’nın 20 gün zarfında TBMM Hükümetine kâmilen teslim edilmiş bulunulması.
  3. Şimdilik Trakya’ya Türk ordularının geçmemesi kabul olunduğundan, Trakya’daki Türk idaresinin Yunan tecavüzâtından korunması için gerekli tedbirin alınması.
  4. Türk ordularının ileri harekâtının durduğu hatların tespiti ve harekâtın tatili esnasında, tarafların tahkimatta bulunmaması ve Türk ahali üzerinde harp tedbirleri ve tazyiki uygulanmaması.

İsmet Paşa, hazırlıkların tamamlanmasını müteakip Mudanya’ya gitti. Konferansta, İngiltere’yi Genl. Harington, Fransa’yı Genl. Charpy, İtalya’yı Genl. Mombelli ve Yunanistan’ı da Genl. Mazarakis ve Albay Sarıyannis temsil edeceklerdi. İtilaf Devletleri generalleri, 3 Ekim’de birer harp gemisi ile Mudanya limanına geldiler. Yunanistan delegeleri ise ancak 4/5 Ekim gecesi gelebildiler. Bununla beraber doğrudan müzakerelere katılmadılar.[12]

Konferans, 3 Ekim 1922 Salı günü saat 15.00’te Rus Tüccarı Alexander Ganyanof’un ahşap yalısında İsmet Paşa’nın açış konuşması ile başladı. Binada murahhas generallerin yanı sıra kendilerine yardımcı olacak uzmanlar ve çeşitli ülkelerden gelen gazeteciler bulunuyordu.[13] Konuşma sonrasında müzakerelere geçildi. Görüşmelerin zabıtları tutulmuyordu. İtilaf Devletleri generalleri, aralarında hazırladıkları 8 maddelik taslak metni İsmet Paşa’ya sundular. Bunun üzerine projenin tetkiki için müzakerelere bir saat ara verildi.[14] İtilaf Devletleri teklifi incelendiğinde dört önemli nokta göze çarpar.

  1. Doğu Trakya’nın TBMM Hükümeti idaresine iadesi değil, Yunan kuvvetlerinden tahliyesi esas alınmıştı.
  2. Yunanlıların tahliyesi sonrasında[15] Doğu Trakya’daki en mühim merkezler İtilaf Devletleri askerleri tarafından işgal edilecektir.
  3. Yunanlıların çekilecekleri hat olarak Meriç nehri zikrolunmakla beraber, Karaağaç‟ın durumu belirtilmemiŞti.
  4. Metinde Doğu Trakya‟dan bahisle Yunan Helene Trakyası tabiri kullanılmaktaydı.

Türk heyetinin taslak üzerindeki görüşmeleri tamamlamasından sonra müzakerelere geçildi. İsmet Paşa, taslak üzerindeki çekincelerini belirtti ve Türklerin mukabil teklifi için konferans ertesi güne bırakıldı. O gece Franklin Bouillon, İsmet Paşa ile görüşerek Müttefik isteklerini kabul etmesini istedi. Ertesi sabah yine önce Bouillon-İsmet Paşa görüşmesi yapıldı. Türk projesi Bouillon vasıtası ile generallere sunuldu.[16] Müteakiben generaller, kendi aralarında görüşerek yeni bir metin hazırladılar.[17] Hazırlanan metin ikinci gün müzakere edildi. Yeni projede, Türk istekleri ve çekinceleri dikkate alınarak bazı değişiklikler yapılmıştı. Buna göre;

  1. Birinci maddedeki İtilaf kuvvetleri tabiri, İtilaf Devletleri olarak değiştirilmişti. Bu sadece bir kelime oyunundan ibaretti.
  2. İkinci maddeye, Edirne dahil olmak üzere Doğu Trakya’nın Ankara Hükümeti’ne bilâhire bırakılacağı yazılmıştı. Böylece konferansın muhtevası genişletilmişti.
  3. Beşinci maddedeki Yunan Helene Trakyası tabiri çıkarılmış ve Doğu Trakya yazılmıştı. Bu Türkler için önemli bir konu idi.
  4. Dokuzuncu maddedeki, “Müttefik müfrezeleri barış anlaşmasının yürürlüğe girmesine kadar yerlerinde kalacaktır” hükmü, “Edirne Heyeti müstesna olmak üzere bir ay müddetle yerlerinde kalacaktır” şeklinde değiştirildi.
  5. Onuncu madde tamamen değiştirilerek, Trakya’nın idaresi ile ilgili alınacak kararlar, İtilaf hükümetlerinin onayına sunulacak ve bu kararların uygulamaya konulma tarihleri mezkûr hükümetlerce tespit edilecekti.

Yapılan görüşmeler neticesinde bazı maddeler üzerinde uzlaşma sağlandı. Bir kısmında ise ihtilaf devam ediyordu. Çözümsüz kalan meseleler şunlardı:[18]

  1. İsmet Paşa, Yunanlılar ile muhasamatın durmasını kabul etmekle beraber, her nevi harekâtın durdurulmasını İtilaf kuvvetleri ile Türk kuvvetleri arasındaki münasebatın hallinden sonraya bırakılmasını istiyordu.
  2. İsmet Paşa, Doğu Trakya’ya geçirilecek Türk jandarmasının sayısının tahdidini kabul etmiyordu.
  3. İsmet Paşa, Trakya’ya gönderilecek Müttefik kuvvetlerinin devir teslimi müteakiben heyetlerle beraber geri çekilmesini istiyordu.
  4. Projede Yunanlıların çekilecekleri hat, Meriç nehri olarak zikredilmekte idi. İsmet Paşa ise, Edirne tabiri ile Karaağaç kasabasının da ifade edildiğini savunuyordu.
  5. İsmet Paşa, protokolün yürürlüğe gireceği tarihe kadar, askeri harekâtın serbest kalmasını istiyordu.

Konferans bu sorunları görüşmek üzere 5 Ekim’de yeniden toplandı. İlk olarak söz alan Harington, Yunan generalinin geldiğini, fakat Meriç sınırı konusunda yetkili olmadığı için müzakerelere katılmayacağını bildirdi. Sırası ile çözüme kavuşturulamayan konular ele alındı. İlk husus olan Yunanlılar ile muhesemâtın kesilmesi, Türk tarafının isteği doğrultusunda halledildi. Trakya’ya geçecek jandarma miktarında ılımlı bir yol bulunması prensibine varıldı. Karaağaç konusu uzun tartışmalara yol açtı. Neticede, Yunanlıların Karaağaç’ı tahliyesi kabul edildi, fakat kimin idaresinde kalacağı konusunda anlaşma sağlanamadı. Trakya’nın TBMM Hükümeti idaresine devri sert tartışmalara yol açtı. İngilizler, bunun bir siyasî mesele olduğunu ve barış konferansında ele alınması gerektiğini ileri sürerek bu konuda yetkili olmadıklarını söylediler. İtalya generali de aynı görüşü savundu. Fransız generali Charpy ise Trakya’nın Türk idaresine geçmesini kabul ederek, bu hususta hükümetinden yetki aldığını belirtti. Diğer iki generalin hükümeti ile temasa geçmesi için bir kez daha görüşmelere ara verildi.[19]

2. Buhran Dönemi

Görüşmelere bu şekilde ara verilmesi, bir buhran döneminin başlayacağına işaretti. Çünkü İtilaf Devletleri, 23 Eylül 1922 tarihli notalarında kabul ettikleri hususları şimdi reddediyorlardı. Konferansın esas amacı, Yunanlıların çekilecekleri hattı tespit ve Trakya’da Türk idaresinin tesisi idi.

Bu sebeple Başkumandan hadiseyi hayretle karşıladı. 6 Ekim’de bir uzlaşma olmadığı takdirde Türk ordularının ileri harekâta geçmesini istedi.[20] Zirâ, harekât plânı Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa tarafından önceden hazırlanmıştı. Buna göre, Çanakkale mıntıkasında İngilizler ile asla bir hadiseye mahal verilmeyecek, Derince civarında Müttefik kuvvetleri ile temas halinde dolaşılarak boğaza kadar varılacaktı.[21]

Gerginlik ciddî boyutlarda idi. Mustafa Kemal Paşa, konuyu 6 Ekim’de bir kez de hükümet ile görüştü. Hükümetin görüşü de aynı doğrultuda idi. Karaağaç, Edirne şehrinin bir mahallesidir ve Trakya en kısa sürede tahliye edilerek Türk idaresine teslim edilmelidir.[22] Fransızlar, Türk tezini kabul etmişlerdi. İtalyanların da kısa sürede bu görüşü benimseyecekleri tahmin ediliyordu. Ancak İngilizlerin ne yapacakları kestirilemiyordu.[23] Buna karşın Boğazlara yönelik Türk harekâtı da İngilizleri endişelendirmekte idi.

Onlar da, Mustafa Kemal Paşa’nın ne yapacağından emin değillerdi. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, zaferden sonra Figaro gazetesi muhabiri Richard Danin’e verdiği demeçte; Meriç’e kadarki Trakya toprakları kurtarılmadıkça durmayacağını, gerekirse yirmi dört saatte en iyi kıtalarını Trakya’ya geçirmeye muktedir olduklarını söylemişti.[24] Bu gelişmeler üzerine İngiliz karargâhı, tebliğler yayınlayarak, ortamı yumuşatmak istemişti.[25]

Askerî cephede bu gelişmeler yaşanırken konferansın kesilmesi ile İstanbul’a gelen generaller, önce kendi Yüksek Komiserleri ile birer durum değerlendirmesi yaptılar. Daha sonra generaller ve Yüksek Komiserlerin katılımı ile iki ayrı toplantı gerçekleştirildi. İngilizler, Fransızların konferansta gösterdikleri tavırdan rahatsız olmuşlardı. Görüşmelerde Bouillon ile Horace Rumbold arasında tartışma yaşandı. Rumbold, sulhten önce Doğu Trakya’da Türk idaresi kurulmasını istemiyordu. Onagöre, bu durum Türklere taviz anlamını taşıyordu.[26] Uzun tartışmalardan sonra biraz daha ılımlı hale getirilen yeni bir taslağın Türklere sunulması kararlaştırıldı. Yeni taslakta, Karaağaç dahil olmak üzere Yunan tahliyesi kabul ediliyor, ancak Türklere teslimden bahsedilmiyordu. Türk istekleri bir kez daha göz ardı edilmişti. Bu durum Fransız generalini tedirgin etmişti. İngiliz Dışişleri Bakanı Curzon, generaller arasındaki ihtilafı çözmek üzere 6 Ekim’de Paris’e gitti. Curzon’dan Harington’a gelecek cevaba intizâren müzakereler, bir kez daha tehir edildi.[27]

Ortak bir karara varabilmek amacı ile Fransa Devlet Başkanı Poincare, İngiltere Dışişleri Bakanı Curzon ve İtalya’nın Paris Büyükelçisi Galli arasında Paris’te üç ayrı toplantı yapıldı. Toplantıların ana hedefi konferansta anlaşma sağlanamayan konular üzerinde Müttefiklerin ortak tavır koymalarını sağlamaktı. Ele alınan ihtilaflı konular şunlardı:

  1. Trakya’ya çıkarılacak jandarmaların sayısı.
  2. Karaağaç’ın Edirne’ye dahil edilip edilemeyeceği.
  3. Türk ordusunun ileri harekâtının durdurulması.
  4. Yunan askerlerinin Trakya’yı tahliyesini müteakip Müttefik kuvvetlerin geri çekilip çekilemeyeceği.

Konular üzerinde tarafların görüş ayrılıkları bulunuyordu. Fransa ve İtalya, Yunan tahliyesi ve Türklere devir teslimi kabul etmiş görünüyorlardı. İngiltere devir teslime karşı idi. Neticede uzun süren müzakereler sonrasında İngiltere de bazı şartlar ileri sürerek, Doğu Trakya’nın Türk idaresine verilmesini kabul etmek zorunda kaldı. Bu şartlar şöyle idi:

  1. Türkler, Boğazlardaki bitaraf bölgeleri kabul edecek ve derhal geri çekileceklerdi.
  2. Trakya’ya geçirilecek jandarma sayısı kısıtlanacaktı.
  3. Tahliye ve teslim için istenilen süre 30 gün olarak belirlenecek ve bölgedeki azınlıkların güvenliği temin edilecekti.[28]

3. Konferansın Son Dönemi ve Mütarekenin İmzalanması

Paris’te alınan karara binaen hazırlanan Müttefik talimatı, İstanbul’da bulunan Yüksek Komiserlere 8 Ekim’de ulaştı. Talimatlar karşılaştırıldığında, Fransız ve İngiliz talimatı arasında bazı farklılıklar görüldü. Bu sebeple generaller, İngiliz sefarethanesinde bir toplantı gerçekleştirdiler. Farklı hususları görüştükten sonra aynı gece Mudanya’ya döndüler. Kısa istirahat sonrası İngiliz gemisinde bir kez daha bir araya gelerek, ortak bir taslak hazırladılar. Ayrıca o gece Fransız Devlet adamı Bouillon, ortamı rahatlatmak için İsmet Paşa ile hususî bir görüşme yaparak, generallerin talimatla İstanbul’dan döndüklerini ve müzakerelere devam edileceğini bildirdi.

Fransız ve İtalyan generalleri, 9 Ekim sabahı İsmet Paşa’dan hususî bir görüşme talep ettiler. İngiltere’nin çekincelerini ve şartlarını ileri sürerek, Karaağaç’ın Türklere tesliminden vazgeçtiklerini belirttiler. Konferansın resmî görüşmeleri akşam üzeri yapılacaktı. Müttefikler, kendi taslaklarının bir an önce kabul edilmesini istiyorlardı. Bu amaçla Bouillon, Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf çekerek

Müttefik projesinin imzası için yardımcı olmasını istedi. Başkumandan, kendisine verdiği cevapta, dost olarak bildiği Fransızların, Türklerin en tabiî haklarından fedakarlık istemelerini hayretle karşıladığını bildirdi.[29]

5 Ekim’den itibaren istikrarlı bir şekilde toplanamayan konferans, 9 Ekim akşamı yeniden açıldı. Harington, kısa bir konuşmadan sonra Paris’te alınan kararlar ve murahhaslara verilen talimat doğrultusunda hazırlanan son projeyi İsmet Paşa’ya sundu.

Bunun en kısa sürede imzasının her iki tarafın yararına olacağını söyledi. İsmet Paşa, projenin bir nüshasını derhal Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdi. Bir suretini de okuyarak konu ile ilgili görüşlerini aktardı. Ankara’dan gelecek talimata intizaren müzakereler 10 Ekim akşamına bırakıldı.[30]

İsmet Paşa, 10 Ekim sabahı Fransız ve İtalyan generalleri ile hususî bir görüşme yaptı. Müttefik projesinde bazı küçük değişiklikler yapılması için mücadele etti. Karaağaç’tan Yunan idaresinin çıkarılması ve Doğu Trakya’nın tahliyesinin mukavele tarihinde başlamasını kabul ettirdi. Bu gelişmelere paralel olarak o gün, Mudanya Ankara arasında yazışma akışı hızlandı. TBMM, gizli oturumda son durumu değerlendirerek, yapılan değişikliklerle Müttefik projesini kabul etti. Konferansın toplanma saatinden kısa süre önce Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’ya mukaveleyi imza yetkisi verdi.[31]

10 Ekim gecesi son müzakereler yapıldı. Herkes muhtemel imza törenini beklediği için salon her zamankinden kalabalıktı. Dünyanın her yerinden gazeteciler, çıkacak ateşkes metnini ülkelerine göndermek için heyecanla bekliyorlardı. Generaller masa etrafındaki yerlerini aldılar. Son olarak metin üzerinde kısa bir değerlendirilme yapıldı. Bütün maddeler üzerinde uzlaşma sağlanmıştı. Yalnız bitaraf mıntıkaların harita üzerinde gösterilmesi gibi teknik bir konu kaldı. Bunun için yetkili bir komisyon kurulması kararlaştırıldı. Bu aradan istifade eden Müttefik generalleri, metni kabul ettirmek amacı ile Yunan delegelerini İngiliz gemisine davet ettiler. Burada mukavele metni üzerinde görüşmeler yapıldı. Yunan delegeleri, Mazarakis ve Sarıyannis imzaya yetkili olmadıklarını belirterek, gemiden ayrıldılar.[32] Müttefik generaller saat 03.15’te yeniden konferans mahalline geldiler. Ortada bir sorun vardı. Yunan delegeleri imzayı kabul etmemişti. Hükümlerin uygulanması önemli derecede Yunanistan ile alâkâdardı. Müttefik generaller, bu konuda taahhütte bulundular ve İsmet Paşa imzayı kabul etti. Nihayet mukavelename, 11 Ekim 1922’de sabaha karşı imzalanmış oldu.[33]

  1. Mukavelenâmenin maddeleri özetle şu şekilde idi:
  2. Mukavelenin yürürlüğe girdiği tarihte, Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki muhasamat tatil edilecektir.
  3. Trakya’daki Yunan kuvvetleri, Meriç nehrinin sol sahiline kadar olan toprakları tahliye edeceklerdir.
  4. Barış yapılıncaya kadar, Müttefik devletler askerleri Karaağaç dahil bazı askerî noktaları elinde bulunduracaktır.
  5. Edirne ile ulaşımı temin eden demiryolunun işlevini yerine getirebilmesi için Müttefik devletler Türkiye ve Yunanistan’ın birer temsilci bulunduracakları bir komisyon kurulacak ve bir de protokol hazırlanacaktır.
  6. Doğu Trakya’nın Yunan kuvvetlerinden tahliyesi mukavele tarihinde başlayacak ve 15 gün içinde tamamlanacaktır.
  7. Trakya’nın Türk idaresine devir teslimi 45 gün içinde tamamlanacaktır.
  8. Trakya’ya geçirilecek jandarma sayısı 8.000 ile sınırlı kalacaktır.
  9. Yunanlıların geri çekilmesi ve Türk idaresine teslim işlemleri Müttefik komisyonların nezaretinde yapılacaktır.
  10. Tahliye ve teslim işlemleri sırasında Doğu Trakya’da yedi tabur Müttefik askeri bulundurulacaktır.
  11. Müttefik heyet ve askerleri, 45 gün içinde Trakya’dan geri çekileceklerdir.
  12. Anadolu’daki Türk kuvvetleri barış temin edilinceye kadar Çanakkale ve İstanbul boğazlarını tutan bitaraf mıntıka olarak tespit edilen hatlardan ileri geçemeyeceklerdi.
  13. Müttefikler halihazırda bulundukları Gelibolu ve İstanbul’daki kuvvetlerini Barış Konferansı’nın kararına kadar bulunduracaklardı.
  14. TBMM Hükümeti, Barış Antlaşması’nın onaylanmasına kadar Doğu Trakya’da ordu kuramayacak ve Anadolu’dan kuvvet nakledemeyecekti.

Mukaveleye göre, hükümlerin 14/15 Ekim gecesi yürürlüğe konulması gerekiyordu. Yunan delegeleri sözleşmeyi imzalamadan Atina’ya dönmüşlerdi. Müttefik devletler, Yunanistan üzerinde baskı kurarak mukavele metnini imzaya zorladılar. Gerçekleştirilen yazışmalar ve ikili görüşmeler neticesinde Atina Hükümeti, 13 Ekim 1922’de Mütareke’yi imzalamayı kabul etti. Böylece sözleşme hükümlerinin uygulanmasının önünde hiçbir engel kalmadı.[34]

B. Trakya’nın Yunanlılardan Tahliyesi

1. Tahliye

Mudanya mukavelesine göre, Yunan kuvvetleri Doğu Trakya’nın tahliyesine 15 Ekim’de başlayacak ve on beş gün zarfında Meriç nehrinin batısına çekilmiş olacaklardı. İtilaf Devletleri askerleri, Barış Antlaşmasının imzasına değin sınırda çıkabilecek her türlü olayı   önlemek amacı ile Meriç’in sağ kıyısı ile Karaağaç ve sol sahilinde bazı noktaları işgal edecekti.

İmzayı takiben İstanbul’a dönen Müttefik generalleri Harrington, Charpy ve Mombelli, 12-15 Ekim tarihlerinde düzenledikleri toplantılarda Yunan tahliyesi ve Müttefik işgaline dair önemli kararlar aldılar. Buna göre Doğu Trakya, üç mıntıkaya taksim edildi. Her mıntıka, ayrı İtilaf kuvvetleri ve heyetleri tarafından işgal edilecekti. Tespit edilen mıntıkalar şöyle idi:

  1. İtalyan Mıntıkası: Çorlu, Çerkezköy ve havalisi.
  2. Fransız Mıntıkası: Edirne, Kırklareli (Kırkkilise), Lüleburgaz ve havalisi.
  3. İngiliz Mıntıkası: Tekirdağ (Tekfurdağı), Keşan, Hayrabolu ve havalisi.

Tahliye ve işgal döneminde bu mıntıkaların kontrol ve düzeninin temini için yedi Müttefik heyeti ve taburu görevlendirildi. Bunların üçü Fransız, üçü İngiliz ve biri de İtalyanlardan mürekkep olacaktı. Ayrıca bölgeye gidecek heyet ve komutanlara verilmek üzere, “Doğu Trakya’nın Müttefik Kuvvetler Tarafından Suret-i İşgali Hakkında Talimat” adı ile bir de talimatnâme hazırlandı.[35]

Yunan kuvvetleri, 15 Ekim sabah saatlerinden itibaren en uzak noktalardan, tren yolu boyundaki kasabalarda toplanmaya başladı. İstasyon civarında bekletilen bu birlikler, en kısa sürede vagonlara bindirilerek Yunanistan’a sevk ediliyordu. Tekirdağ ve civarındaki birlikler ise, deniz yolu ile gönderiliyordu.[36] Bu arada siviller de naklediliyordu. Yunan Hükümeti, bölgedeki Rumların hepsini tahliye etmek niyetindi idi. Bunlar Makedonya ve Batı Trakya’da iskân edilerek, buralarda Rum ekseriyeti sağlanacaktı.[37] Asker ve sivillerin birlikte tahliyesi, Rum ahâlide panik havası doğurdu ve kargaşaya sebep oldu. Tren hattı boyu ve karayolu güzergâhındaki kasabalar ve liman şehirleri, asker ve muhacir toplama merkezlerine dönüştü.[38] Muhacirlerin aceleciliği üç koldan yapılan sevkıyatı zorlaştırıyor ve otorite boşluğuna sebep oluyordu. Bu kargaşa, bilhassa karayolu güzergâhında daha belirgindi. Muhtelif köy ve kasabalardan yol güzergâhına toplanan muhacirler, bir ırmağın kolları gibi belirli merkezlerde birleşerek, Edirne’ye doğru ilerliyor ve tek bir kol halinde Trakya’yı terk ediyorlardı. Müttefik heyetleri, durumu kontrol etmekte yetersiz kalıyorlardı. Bunun acısını ise bölgede yaşayan Türk ahâli çekmekte idi. Düzensizlik ve kontrolsüzlükten kaynaklanan gasp ve yağma hareketleri neticesinde eşyalarına el konuluyor, kendileri de araba ve hayvanları ile beraber muhacir sevkıyatı için angaryada çalıştırılıyordu.[39]

Bu başıbozukluk, Müttefik heyetlerinin de dikkatini çekti. İtilaf Devletleri Mümessilleri, 21 Ekim’de bir toplantı yaparak, tahliye işlemini belirli bir düzene sokmak için bazı kararlar aldılar. Alınan kararlara göre, önce askerlerin tahliyesi bitirilecek, sonra TBMM memurları göreve başlayacak ve müteakiben de muhacir sevkıyatı yapılacaktı. Muhacirler, beraberinde götürecekleri eşya ve emvâlin kendilerine ait olduklarını ispata mecbur tutulacaklardı.[40] Bu tedbirlerin uygulanması ile 22 Ekim’den itibaren tahliye ve sevkıyat işleri daha düzenli yapılmaya başlandı. Tahliye edilen yerlerde Türkler, muvakkat mahallî idareler kurarak, bölgedeki asayiş ve emniyeti tanzim etmeye çalışıyorlardı.[41]

Yer Adı                                 İşgal Tarihi                          Tahliye Tarihi
Çerkezköy                            15 Ekim 1922                       17 Ekim 1922
Çatalca                                 16 Ekim 1922                       16 Ekim 1922
Saray                                    16/17 Ekim 1922                 17 Ekim 1922
Silivri                                    17 Ekim 1922                       17 Ekim 1922
Vize                                      19 Ekim 1922                       19 Ekim 1922
Çorlu                                    16 Ekim 1922                       18 Ekim 1922
Midye                                   16 Ekim 1922                       17 Ekim 1922
Lüleburgaz                           17 Ekim 1922                       17 Ekim 1922
Kofçağız                               21 Ekim 1922                       22 Ekim 1922
İnece                                    21 Ekim 1922                       22 Ekim 1922
Babaeski                              22 Ekim 1922                       23 Ekim 1922
Kırklareli                               20 Ekim 1922                       22 Ekim 1922
Edirne                                  18 Ekim 1922                       31 Ekim 1922
Muratlı                                 19 Ekim 1922                       20 Ekim 1922
Keşan                                  20 Ekim 1922                       21 Ekim 1922
Hayrabolu                            23 Ekim 1922                       24 Ekim 1922
Malkara                                23 Ekim 1922                       23 Ekim 1922
Uzunköprü                           21 Ekim 1922                       25 Ekim 1922

Tekirdağ                               19 Ekim 1922                       20 Ekim 1922

Nihayet, 1 Kasım 1922 sabahı bütün Doğu Trakya toprakları, Yunan kuvvetlerinden tahliye edilmişti. Trakya’da sadece asayişten sorumlu Yunan jandarması ve Türklere devir teslim yapacak memurlar bulunuyordu. Bunlar da Türk idaresinin kurulması evvelinde kasabaları terk edeceklerdi. Ayrıca Rum muhacirlerin sevkıyatı da sürüyordu.

Yunanlıların Trakya’daki ilk zulümleri, 14 Ocak 1919’da Yunan taburunun Edirne-İstanbul demiryolu hattını işgal etmesi ile başladı. Daha sonra da 20 Temmuz 1922’de Trakya’nın resmen işgali ile şiddetini artırarak devam etti.[42] Türklerin Anadolu’da zafer kazanması ile Trakya’da Yunan mezalimi dayanılmaz boyutlara çıktı. Önceleri Türkleri bu topraklardan kaçırmak amacına matuf olan Yunan vahşeti, şimdi düzensiz yağma hareketlerine dönüşmüştü. Anadolu’dan panik havası içerisinde Trakya’ya kaçan muhacirler, buradaki yerli Rumlar ile beraber, köy ve kasabaları yağmaladılar. Bir çok köy tahrip ve ihrâk edildi. Bir kısım köylerin ahâlisi tamamen sürülerek metruk bir hâle getirildi. Kasaba ve şehirlerde ise Türklerin işyerleri ve evleri yağmalandı. Halkın ileri gelenleri Yunan idarecilerince tutuklanarak muhtelif yerlere sürgüne gönderildi.[43]

Türkler, Yunanlıların ve yerli Rumların bu vahşeti karşısında mal, ırz ve canlarını korumak amacı ile silahlanarak münferit çeteler oluşturdular. Dağlara sığınarak, Yunan zulümlerine karşı koydular. Ankara Hükümeti de bölgedeki bu çetelere destek veriyordu. Bu amaçla Şakir (Kesebir) ve Fuad (Balkan) Beyler, Trakya’da görevlendirildiler. Kendilerine gerekli para ve malzeme yardımı yapıldı.[44] Bu çeteler, İğneada, Demirköy, Saray, Çatalca, Pınarhisar, Vize, Kırklareli, Muradlı ve Tekirdağ civarında faaliyet gösteriyorlardı.[45] Ankara Hükümeti, diğer taraftan da diplomatik girişimlerde bulunarak, Yunan mezaliminin durdurulmasına çalışıyordu. Bunun için İtilaf Devletleri nezdine protesto telgrafları çekerek, vahşete bir an evvel son verilmesini istiyordu. Alınan bu tedbirlere ve Mudanya mukavelesi sonrası Müttefiklerin bölgedeki kontrollerine rağmen tahliyenin son gününe kadar Yunanlıların ve yerli Rumların vahşet ve zulümleri devam etmiştir.[46]

TBMM Hükümeti, devir teslim ile beraber bölgede mezâlim tespit heyetleri oluşturdu. Tahkikat neticesinde elde edilen istatistikî bilgiler ve bunlara dair belgeler dosyalandı. Bunların bir sureti de konferansa sunulmak üzere, Lozan Sulh Heyeti’ne gönderildi.[47] Tespitlere göre sadece tahliye döneminde gerçekleştirilen Yunan mezâlimi şu şekilde tasnif edilebilir:[48]

Tablo 2: Tahliye Dönemi Yunan Mezâlimi

Gasp ve Yağma Olayları              Kıymet veya Adet
Altın lira                                           60.188 lira
Evrak- Nakdiyye                              3.931.834 lira
Mecidiye                                          2.013
Drahmi                                             833.043
Resmi eşya                                     6.521.842 lira değerinde
Öküz arabası                                  10.735 adet
Beygir arabası                                3.340 adet
Manda                                            6.720 adet
Öküz                                               3.600  adet
Tosun                                             792 adet
İnek                                                11.900 adet
At                                                   4.700 adet
Kısrak                                                272 adet
Eşek                                                  3.600 adet
Koyun                                            109.000 adet
Keçi                                                   26.000 adet
Tavuk                                                34.000 adet
Kaz                                                    1900 adet
Hindi                                                 3.500 adet
Ördek                                                700 adet
Ziraat aleti                                        601.000 adet
Emval-i saire                                      88.156 adet
Hububat                                           498.428 kile
Tahribat Bina (Cami ve mektepler dahil)             957 adet
Olay Öldürme                                  374 adet
İşkence ve yaralama                      1193 adet
Tevkif ve sürgün                             2530 adet
Tecavüz                                            173 adet

C. Devir Teslim

1. Trakya’yı Teslim Alacak Komutanın (Refet Paşa) Tayini

Anadolu’da kazanılan zaferden sonra sıra Trakya’nın Türk idaresine alınmasına gelmişti. Mudanya Konferansı (3-11 Ekim 1922) bu amaçla toplanmıştı. Mustafa Kemal Paşa, konferans hazırlıkları ve çalışmaları devam ederken, bir yandan da Trakya’yı teslim alacak komutanın kim olacağını düşünüyordu. Milli Mücadele’nin önemli adamlarından Refet (Bele) Bey bu iş için uygun bulundu.[49] Refet Paşa, 10 Ekim 1922’de Doğu Trakya’yı TBMM Hükümeti namına tesellüme memur olarak tayin olundu.[50] Refet Paşa’nın görevi, “Başkumandanlık ve TBMM Hükümeti namına Trakya’yı tesellüme memuriyet” idi. Görevinin yetkilerine dair talimat, 9 Ekim günkü İcra Vekilleri Heyeti toplantısında kararlaştırıldı. Ancak görevi ile ilgili ayrıntılar, 16-19 Ekim günleri Bursa’da gerçekleşen Paşalar toplantılarında belirlendi. Bu toplantılarda Mustafa Kemal, Fevzi (Çakmak), İsmet (İnönü), Kâzım Karabekir, Kâzım (Özalp) ve Refet Paşa bulunuyordu.[51] Buna göre, Refet Paşa şu işleri görecekti:[52] 1. Mudanya Konferansı kararları gereği Doğu Trakya’yı devir-teslim almak. 2. Devir- teslim işlerine dair alınacak kararlar, asayiş ve inzibatın korunması için Valilik Refet Paşa’nın emri altında bulunacaktı. 3. TBMM Hükümeti idaresi kurulur kurulmaz, ilgili mahallin devlet memurları resmî makamlara müracaat edeceklerdi. 4. Batı ve Doğu Trakya’da faaliyet gösteren cemiyetler Refet Paşa’ya bağlı olarak faaliyet göstereceklerdi. Refet Paşa’nın İstanbul’a gitmesi için gerekli bütün hazırlıklar, 18 Ekim akşamına kadar tamamlandı. Refet Paşa, İstanbul’da Şark Mahfili binasında karargâh kuracak ve Çapa’da Emin Ali Bey’in konağında ikamet edecekti. Muhafazası için 100 kişilik bir jandarma bölüğü hazırlandı.[53] Resmi faaliyetler bu şekilde sürerken, İstanbullular da Refet Paşa ve jandarmalarını karşılamak için, zafer takları hazırlamışlar ve şehrin her yanını Türk bayrakları ile donatmışlardı.[54] Refet Paşa, maiyeti ve jandarma muhafız bölüğü ile beraber Gülnihâl vapuru ile 19 Ekim sabahı Mudanya’dan ayrıldı. Öğleden sonra İstanbul önlerine vardığında binlerce insan kendisini limanda bekliyordu. Henüz işgal altında bulunduklarından İstanbullular, kendisini bir kurtarıcı olarak görüyorlardı. Muhafız bölüğünün karaya çıkışı ile ilgili küçük bir sorun yaşandıysa da, Refet Paşa ve maiyetinin İstanbul’a gelişi adeta bayram havası içinde gerçekleşti. Karşılamaya gelenler arasında padişah namına Ali Nuri Bey, Sadrazam adına yaver Selahaddin, Şehzadeleri temsilen yaverler, İstanbul Valisi, Trakya Cemiyeti idarecileri ve TBMM Hükümeti İstanbul Mümessili Hamid Bey bulunuyordu.[55]

2. Mülki İdarecilerin Tayini

Refet Paşa askerî komutandı. Kendisine yardımcı olmak ve bölgede sivil idareyi tesis etmek üzere Edirne Valiliği’ne Şakir (Kesebir) Bey tayin olundu (14 Ekim 1922). Şakir Bey’in bu görevi, TBMM Milletvekili seçilinceye kadar yaklaşık 10 ay devam etmiştir.[56] Şakir Bey, bu göreve getirildikten sonra derhal Refet Paşa ile temasa geçerek çalışmalara başladı. Trakya’da görev alacak memurların listeleri hazırlanarak Dahiliye Vekaleti’ne sunuldu. Ekim ayı sonu itibarı ile bütün idarecilerin tayinleri yapıldı. Bu memurlar şunlardı:[57]

Tablo 3: Trakya’nın Devir Tesliminde Görev Alan İdareciler

Tayin Olunan Görev Tayin Olunan Kişi

  • Edirne Valiliği Şakir (Kesebir) Bey
  • Havsa Kaymakamlığı İbrahim Bey
  • Uzunköprü Kaymakamlığı Reşid Bey
  • Enez Kaymakamlığı Şevki Bey
  • Lalapaşa Kaymakamlığı Halit Rami Bey
  • İpsala Kaymakamlığı Ali Rıza Bey
  • Kırklareli Mutasarrıflığı Tevfik Sırrı Bey
  • Midye Nahiye Müdürlüğü Yusuf Ziya Bey
  • Demirköy Kaymakamlığı Raif Bey
  • Alpullu Nahiye Müdürlüğü Namık Bey
  • Vize Kaymakamlığı Cemal Bey    
  • Lüleburgaz Kaymakamlığı Ziya Bey
  • Tekirdağ Mutasarrıflığı İhsan Bey
  • Hayrabolu Kaymakamlığı Cevdet Bey
  • Çerkezköy Nahiye Müdürlüğü Edib Bey
  • Saray Kaymakamlığı Tahsin Bey
  • Çorlu Kaymakamlığı Avni Bey
  • Silivri Kaymakamlığı Rıfat Bey
  • Gelibolu Mutasarrıflığı Asım Bey

3. Trakya Jandarma Teşkilatı

TBMM Hükümeti, daha Mudanya Konferansı devam ederken Trakya’ya çıkarılacak jandarmalar için hazırlık yaptı. Jandarma sayısı henüz konferansça tespit edilmemiş olmakla beraber, Hükümet ilk etapta 750’si Umum Jandarma Kumandanlığı’ndan ve 3.250’si askerî birliklerden olmak üzere, 4.000 jandarmanın hazırlanmasını istedi. Bu arada konferans sona ermiş ve miktar 8.000 olarak belirlenmişti. 12 Ekim 1922’de Fevzi, İsmet ve Refet Paşalar Mudanya’da bir araya gelerek, Jandarma Teşkilatı’na dair hususları görüştüler. Burada alınan karara göre, Trakya’ya seyyar ve sabit olmak üzere iki sınıf jandarma kuvveti gönderilecekti.

  1. Sabit Jandarma Birlikleri: Jandarma Umum Kumandanlığı’na bağlı birliklerden seçilecek ve sayısı 750 olacaktı.
  2. Seyyar Jandarma Birlikleri: Garp Cephesi kuvvetlerinden 1895-1901 doğumlu erlerden seçilecek, her biri 400 mevcutlu 16 piyade taburu ve 500 mevcutlu iki süvari alayından mürekkep ve 7.400 kişiden ibaret olacaktı. Ancak zaman içerisinde bu sayı subay ve erleri ile birlikte 10.000’i aşacaktı.[58]

Tablo 4: Trakya’ya Gönderilen Jandarma Teşkilat

Birlik İsmi                                        Subay Sayısı                        Asker Sayısı
Seyyar Jandarma Teşkilatı                        440                                        7781
Sabit Jandarma Teşkilatı                           75                                          1645
Refet Paşa Karargîhı                                 43                                          313
Toplam                                                       558                                        9739
Genel toplam                                                                                          10.297

4. Trakya’nın TBMM Hükümeti İdaresine Bırakılması

Mudanya Mütarekesi sözleşmesi icabı Trakya’nın TBMM Hükümeti’ne teslimi Yunan tahliyesinden hemen sonra başlayacaktı. Bölgedeki Yunan idaresi en kısa zamanda yönetimi Müttefik heyetlerine devredecek ve onlar da bir iki gün zarfında Türk memurlara bırakacaktı. Bu, teoride gayet güzel plânlanmıştı. Ancak uygulama başladığında bazı sorunlar yaşanmaya başladı. Plânlandığı gibi, Yunanlıların tahliye ettikleri yerleri Müttefik heyetleri teslim alıyor ve böylece Yunan idaresinin hukukî varlığı sona eriyordu. Yunan idaresinin çekilmesi ile bölgede mahallî idareler açısından bir yönetim boşluğu doğmakta idi. Bu konuda mukavelede herhangi bir bağlayıcı ve açıklayıcı hüküm yoktu. Bunu gören halk, Müttefik heyetlerinin de onayını alarak kaza merkezlerinde muvakkat mahallî idareler tesis ediyordu. Bu idareler, Yunanlıların tahliyesini müteakip derhal kasaba ve şehirlerin yönetimine el koyuyorlar ve mahallin asayiş ve intizamına yardımcı oluyorlardı.[59]

Tahliye sonrası Refet Paşa, Müttefik generaller ile bir toplantı yaparak, kasaba ve şehir merkezlerinin teslim tarihlerini tespit etti. Ancak bu ilk tespit tarihinde sorunlar yaşanınca generaller yeniden bir araya gelerek, yeni tarihler belirlediler. Buna göre, Demirköy, Çerkezköy, Saray, Silivri ve Çorlu 1-8 Kasım; Kırklareli, Babaeski, Pınarhisar ve Lüleburgaz 8-15 Kasım; Malkara, Hayrabolu ve Tekirdağ 15-20 Kasım; Edirne ve Gelibolu’nun bütün aksamı 20 Kasım’dan itibaren devir teslim olacaktı.[60]

Tesellümün başlama tarihi yaklaştıkça son hazırlıklar da yapılıyordu. Hükümet, devir teslimde harcanmak üzere 2.000.000 lira ödenek ayırmıştı. Bunun 80.000 lirası Vali Şakir Bey emrinde kullanılacaktı. Devir teslim esnasında yetkililerin yapması gerekli işler de şu şekilde tespit edildi:[61]

  1. Doğu Trakya’daki her kazada İslam ve gayrimüslimlerin nüfus istatistiklerinin çıkarılması.
  2. At, katır, eşek, araba, kağnı ve benzeri nakliye araçlarının mevcutlarının tespiti.
  3. Kazalarda mevcut zahire ve iaşe yekûnlarının belirlenmesi.
  4. Kaza ve şehirlerdeki erzak ve diğer ticaret maddeleri mevcutlarına ait istatistik cetvellerinin çıkarılması.

TBMM Hükümeti İdaresi’nin Trakya’da daha çabuk teessüs edebilmesi için, yürürlükteki Livâ kanununa bağlı kalınmadan, fevkalade bir yönetim tarzı uygulanıyordu. Buna göre, Edirne Valiliği ve Mutasarrıflıklar doğrudan Trakya’yı tesellüme memur Refet Paşa’ya bağlanmıştı. Kazalar da Mutasarrıflıklara ve Vilayete bağlı olarak çalışacaklardı. Ayrıca Edirne’nin teslim alınmasına kadar Çorlu muvakkat vilayet merkezi seçilmişti.[62]

Türk jandarma ve memurlarının bölgeye girişi, 30 Ekim’de başlayacaktı. Bu amaçla ilk kafilede bulunan jandarma ve memurlar, İzmit’ten Ümit vapuru ile hareket ederek 30 Ekim sabahı Sirkeci’ye geldiler. Buradan ilk devir teslim törenini gerçekleştirmek üzere, başlarında Vali Şakir Bey olduğu halde Çerkezköy’e hareket ettiler. Trende, Edirne milletvekillerinden Mehmed Şeref (Aykut), Faik (Kaltakkıran), ve Trakyalı mebuslardan Esat (Aydın), Cavit (Kars), Faik (Cebelibereket), Mazhar Müfit Kansu (Hakkari), Dr. Mehmed Fuad Umay[63] (Bolu) Beyler de bulunuyordu.[64] Tren İstanbul’dan büyük bir kalabalık tarafından uğurlandı. Uğradığı her istasyonda halkın sevinç gözyaşları ile karşılandı. Vali Şakir Bey, devir teslimin fiilen başlaması üzerine 31 Ekim’de Trakya halkına bir beyannâme yayınladı. Beyannâmede şu hususlara dikkat çekilmekte idi:[65]

  1. Kurtarılan bölgelerde en önemli iş hükümetin otoritesinin tesisi ve asayişin teminidir. Şayet jandarma sayısı buna yeterli değilse köy bekçilerinden destek alınacaktır.
  2. Sahipsiz kalan emvâl-i metrûkenin ziyânına meydan verilmeyecektir.
  3. Seçimler yapılıncaya kadar, mahallî idare yönetimleri tesis edilecektir.
  4. Düşmanın işgal ve tahliye döneminde uyguladığı mezâlim tetkik ve tespit edilecektir.
  5. Gayrimüslim ahâliden kalanlar varsa bunların tespitleri ve her türlü tehlikeden korunmaları gereklidir.
  6. İçki kullanımı yasak olduğundan mevcutlarının tespiti ve toplanması lazımdır.
  7. Vilayet haricine zahire ihracı yasaklanmıştır.
  8. Kazalar arasında muhaberat jandarma teşkilatları ve hususî surette temin edilecektir.
  9. Yunanlılar tarafından terk edilmiş resmî evrak varsa, muhafaza altına alınması gerekmektedir.

Çerkezköy’den itibaren devir-teslim heyeti bazen trenle bazen de karayolu ile Edirne’ye kadar bütün Trakya’nın teslimini tamamladı. Her kazada Türk yöneticileri Müttefik heyetlerince karşılanıyor, bayrak merasimi gerçekleştiriliyor ve Müttefik heyetleri ile Türk yöneticiler arasında devir-teslim tutanakları imzalanarak yönetime el konuluyordu. Daha sonra müttefik heyetler bölgeyi terk ediyorlardı. Edirne ve Gelibolu’nun teslimini müteakip bütün Doğu Trakya 28 Kasım 1922’de TBMM Hükümeti İdaresi’ne geçmiş oldu.[66]

Tablo 5: Devir Teslim Tarihleri

Yer adı                      Müttefik Mıntıkası                          Devir Teslim Tarihi

Çerkezköy                             İtalyan                                   31 Ekim 1922
Çorlu                                     İtalyan                                   31 Ekim 1922
Saray                                    İtalyan                                     1 Kasım 1922
Silivri                                     İtalyan                                     2 Kasım 1922
Vize                                       İtalyan                                     2 Kasım 1922
Demirköy                               Fransız                                  2 Kasım 1922
Midye                                    Fransız                                  4 Kasım 1922
Lüleburgaz                           Fransız                                  8 Kasım 1922
Pınarhisar                             Fransız                                  8 Kasım 1922
Babaeski                               Fransız                                  9 Kasım 1922
Alpullu                                   Fransız                                  9 Kasım 1922
Kırklareli                                Fransız                                  10 Kasım 1922
Havsa                                    Fransız                                  24 Kasım 1922
Edirne                                    Fransız                                  24 Kasım 1922
Marmara Ereğlisİ                 İngiliz                                    30 Ekim 1922
Muradlı                                  İngiliz                                    3 Kasım 1922
Tekirdağ                                İngiliz                                    13 Kasım 1922
Hayrabolu                             İngiliz                                    15 Kasım 1922
Malkara                                 İngiliz                                    15 Kasım 1922
Mürefte                                  İngiliz                                    17 Kasım 1922
Şarköy                                   İngiliz                                    17 Kasım 1922
Uzunköprü                           İngiliz                                    18 Kasım 1922
İpsala                                     İngiliz                                    20 Kasım 1922
Keşan                                    İngiliz                                    21 Kasım 1922
Enez (İnöz)                           İngiliz                                    24 Kasım 1922
Gelibolu                                İngiliz                                    26 Kasım 1922
Karaağaç[67]                        Fransız                                  15 Eylül 1922

Sonuç

Türk İstiklal Harbi’nin zaferle neticelenmesi ve TBMM Hükümeti’nin uyguladığı başarılı diplomasi ile Misâk-ı Millî’nin önemli bir maddesi olan Doğu Trakya yeni bir savaşa gerek olmadan kazanılmıştır. Anadolu’da kazanılan zaferle bütün Anadolu toprakları düşmandan temizlenmişti. Sıra Trakya’nın kurtarılmasına gelmişti. Bu da, 11 Ekim 1922 tarihli Mudanya Mütarekesi hükümleri ile temin edilmiştir.

Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, Yunanistan’ın muharip taraflardan birisi olarak mütarekeyi doğrudan Türkiye’den değil de, Müttefikleri vasıtası ile dolaylı olarak istemesi, konferansın seyrini Türkiye açısından olumsuz olarak etkilemiştir. Bu gelişmeye bağlı olarak, Mudanya’daki müzakerelere Yunan delegelerinin katılmayışı ve Yunanistan ile ilgili her konunun, Müttefik generaller tarafından savunulması, Yunanistan’ın lehine olmuştur. Çünkü Türkiye, Anadolu ve Trakya topraklarını işgal ve baştan başa harap eden muhatabına karşı, işlediği suçları doğrudan ifade etmekten mahrum kalmıştır.

Böylece Türkiye, suçlu ve mağlup bir devletin mümessilleri ile değil, Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri ile muhatap olmuştur. Müttefikler, bu durumdan istifade ederek, bu gün olduğu gibi o gün de şımarık ve yaramaz çocuklarını, Türkiye karşısında yalnız bırakmayarak, ellerinden geldiğince korumuşlardır. Bilhassa İngiltere, bu oyunun baş kahramanı olarak rolünü çok iyi oynamıştır. Müzakereler esnasında İsmet Paşa’nın başarılı ve atak bir politika izlemesine karşın, Harington da Yunanistan adına iyi bir savunma örneği göstermiştir.

Buna rağmen Mudanya Mütarekesi, TBMM Hükümeti açısından büyük bir başarı örneğidir. Bu mukavele ile bugünkü Trakya sınırından Karaağaç hariç bütün Doğu Trakya toprakları Yunan işgalinden kurtarıldı. Karaağaç, Yunan kuvvetlerinden tahliye edilmekle beraber, Müttefik işgali altında, Yunan jandarması kontrolünde ve idaresinde bırakıldı. Bu küçük toprak parçası da nihayet, Lozan Antlaşması ile Türkiye topraklarına katıldı. Böylece Türkiye, Mudanya Konferansı ile hedeflediği, Doğu Trakya ile ilgili isteklerini gecikmeli dahi olsa temin etmiş oldu.

Yrd. Doç. Dr. Veysi AKIN

Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 16 Sayfa: 219-229


KAYNAKLAR:
Arşivler
1. Askeri Tarih Stratejik Etüd Başkanlığı Arşivi
♦ ATASE Arşivi, K. 1595, D. 28, F. 5.
♦ ATASE Arşivi, K. 1664, D. 169. F. 28.
♦ ATASE Arşivi, K. 1686, D. 50, F. 2, 2-1.
♦ ATASE Arşivi, K. 1686, D. 50, F. 28.
♦ ATASE Arşivi, K. 1686, D. 50, F. 4.
♦ ATASE Arşivi, K. 1686, D. 50, F. 8.
♦ ATASE Arşivi, K. 2068, D. 24, F. 6.
♦ ATASE Arşivi, K. 2070, D. 49, F. 1, F. 1-1
♦ ATASE Arşivi, K. 2070, D. 49, F. 1-4, 1-5.
♦ ATASE Arşivi, K. 2987, D. 67, F. 1.
♦ ATASE Arşivi, K. 1686, D. 50, F. 19, ve F. 21-1.
♦ ATASE Arşivi, K. 1686, D. 50, F. 30-1.
♦ ATASE Arşivi, K. 1770, D. 51, F. 7.
♦ ATASE Arşivi, K. 1770, D. 51, F. 7, 11, 13, 18, 64-4
♦ ATASE Arşivi, K. 1595, D. 28, F. 1-3.
♦ ATASE Arşivi, K. 1388, D. 22, F. 4.
2. İçişleri Bakanlığı Arşivi
♦ Vali Şakir Kesebir Dosyası, No: 1237.
3. Gazeteciler
♦ İkdam, 1 Teşrinisâni (Kasım) 1338/1922, No: 9204.
♦ Renin, 19 Teşrinievvel (Ekim) 1338/1922, No:.
♦ Vakit, 20 Eylül 1338/1922, No: 1713 ile Vakit, 2 Teşrinisâni (Kasım) 1338/1922, No: 1756 arası nüshaları.
4. Eserler
♦ Akbulut, Dursun Ali; “Heyet-i Vekilecik”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 7, (Aralık) 1992, Samsun 1992, s. 6-9.
♦ Akın, Veysi; Trakya’nın Türklere Devir Teslimi, Ankara 1996.
♦ Akın, Veysi; “Milli Mücadele’de Edirne ve Çevresinde Yunan Mezalimi”, Yedi İklim VI/47 (Şubat 1994), s. 111-113.
♦ Akın, Veysi; Bir Devrin Cemiyet Adamı Doktor Fuad Umay, Atatürk, Ankara 2000.
♦ Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I-III, (1918-1937), Ankara, 1989.
♦ Bıyıklıoğlu, TEvfik; Trakya’da Milli Mücadele, C. I, Ankara 1987.
♦ Documents On British Foreign Policy 1919-1939 First Series Volume XVII, Greece and Turkey 1921-1922, Her Majestys Stationary Office, London 1970.
♦ Documents On British Foreign Policy 1919-1939 First Series Volume XVIIIGreece and Turkey 1922-1923, Her Majestys Stationary Office, London 1972.
♦ Harb Tarihi Vesikaları Dergisi, (6 Aralık 1968), Ve. No: 1472.
♦ Hemingway, Ernest; İşgal İstanbul’u ve İki Dünya Savaşı (Çev: Mehmet Ali Kayabal), Ankara 1988.
♦ İngiliz Belgelerinde Atatürk; C. IV, Haz:Bilal N. Şimşir, Ankara 1984.
♦ Karabekir, Kâzım; İstiklal Harbimiz, İstanbul 1989.
♦ Lord Kinros, Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu,İstanbul 1984.
♦ Özalp, Kazım; Milli Mücadele, C. I, Ankara 1985.
♦ Sonyel, Salahi R; Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, II, Ankara 1986.
♦ Söylemezoğlu, Galip Kemâlî; Başımıza Gelenler, Yakın Bir Mazinin Hatıraları Mondros’tan Mudanya’ya 1918-1922, İstanbul 1939.
♦ Şarkî Trakya’da Yunan Zulümleri, Trakya Cemiyeti Neşriyatından, İstanbul 1338/1922.
♦ Şimşir, Bilal N; Atatürk İle Yazışmalar (1020-1923), C. I, Ankara 1981.
♦ Tevetoğlu, Fethi; Atatürk’le Samsun’a Çıkanlar, Ankara 1987.
♦ Türkgeldi, Ali; Mondros ve Mudanya Mütarekeleri Tarihi, Ankara 1948.
♦ Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Celse Zabıtları, Cilt 3, Ankara 1985.
♦ Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D: 1, C. XXIII.
♦ Walder, David; Çanakkale Olayı, Çev: M. Ali Kayabal, İstanbul 1973.
♦ Yunanlıların çekilecekleri hat olarak Meriç nehri zikrolunmakla beraber, Karaağaç’ın durumu belirtilmemişti.
Dipnotlar :
[1] Bu konudaki yazışmalar için bkz. Documents On British Foreign Policy, 1919-1939 First Series Volume XVII, Greece and Turkey, 1921-1922, Her Mojestys Stationary Office, London 1970, s. 946-947.
[2] Veysi Akın, Trakya’nın Türklere Devir Teslimi, Ankara 1996, s. 23.
[3] Geniş bilgi için bkz. David Walder, Çanakkale Olayı, (Çev: M. Ali Kayabal), İstanbul 1973.
[4] Bu konudaki yazışmalar için bkz. Bilal N. Şimşir, Atatürk İle Yazışmalar (1920-1923), C. I, Ankara 1981, s. 307-309.
[5] İngiliz Belgelerinde Atatürk, C. IV, Haz: Bilal N. Şimşir, Ankara 1984, s. 571-572.
[6] Documents On British Foreign Policy, 1919-1939, First Series Volume XVIII, Greece and Turkey, 1922-1923, Her Mojestys Stationary Office, London 1972, s. 120-123.
[7] Bu konudaki yazışmalar için bkz. İngiliz Belgelerinde Atatürk IV, s. 629-636, DBFP I/18, s. 133-134.
[8] DBFP I/18, s. 120-125.
[9] Akın, Trakya, s. 34.
[10] Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, C. I, Ankara 1987, s. 446, Galip Kemalî Söylemezoğlu, Başımıza Gelenler, Yakın Bir Mazinin Hatıraları Mondros’tan Mudanya’ya 1918-1922, İstanbul 1939, s. 299.
[11] ATASE Arşivi; K. 1595, D. 28, F. 1-3; Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, İstanbul 1989, s. 1110; İsmet İnönü, Hatıralar, C. II, Ankara 1987, s. 20-30.
[12] Bu konuda geniş bilgi için bkz. Akın, Trakya, s.36-40.
[13] Harb Tarihi Vesikaları Dergisi, 6 Aralık 1968), Ve. No: 1472, Ali Türkgeldi, Mondros ve Mudanya Mütarekeleri Tarihi, Ankara 1948, s. 158; Ali Fuat Cebesoy, Gl. Ali Fuat Cebesoy’un Siyasî Hatıraları, İstanbul 1957, s. 85; Salahi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. II, Ankara 1986, s. 281.
[14] Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Celse Zabıtları, C. III, Ankara 1985, s. 896-897.
[15] Venizelos İtilaf Devletlerinden böyle bir istekte bulunmuştu. Atina Nevlogos gazetesinden naklen, Vakit, 5 Teşrinievvel (Ekim) 1338/1922, No: 1730, s. 2.
[16] Şimşir, Atatürk İle Yazışmalar I, s. 333.
[17] Hazırlanan metin için bkz. Vakit, 5 Teşrinievvel (Ekim) 1338/1922, No. 1730, s.1.
[18] TBMM GCZ, C. III, s. 899-900, İsmet Paşa’nın 4 Ekim 1922 günlü raporu, DBFP I/18, s. 139-140, General Harington’dan İngiltere Savaş Bakanlığı’na 4 Ekim 1922 tarihli telgraf.
[19] Şimşir, Atatürk İle Yazışmalar, I, s. 341-347; İsmet Paşa’dan Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’ya Konferans Raporu, Akın, Trakya, s. 40.
[20] TBMM GCZ, C. III, s. 900-901.
[21] ATASE Arşivi, K. 1595, D. 28, F. 5.
[22] Akın, Trakya, s. 42.
[23] Cebesoy, Siyasi Hatıralar, I, s. 92. Aslında Lord Curzon, 20-22 Eylül 1922 tarihleri arasında yapılan Paris gizli görüşmelerinde Trakya’nın Türk idaresine verilmesini kabul etmiş bulunuyordu. Ancak şimdi zaman kazanmak ve pazarlık güçlerini artırmak istiyordu.
[24] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I-III, (1918-1937), Ankara 1989, s. 67-68.
[25] Bu tebliğler iæin bkz. Vakit, 6 Teşrinievvel (Ekim) 1338/1922, No: 1729, s.3, Vakit, 7 Teşrinievvel (Ekim) 1338/1922, No: 1730, s. 2.
[26] DBFP, I / 18, s. 144 -150, Rumbold’dan Curzon’a telgraf.
[27] Bu gelişmeler için bkz. Akın, Trakya, s. 44-46.
[28] Paris toplantıları tutanakları ve bu konudaki yazışmalar için bkz. DBFP, I/18, s. 155-176.
[29] Bu konudaki yazışmalar için bkz. Şimşir, Atatürk ile Yazışmalar, I, s. 391-405; TBMM GCZ, C. III, s. 920-936.
[30] Akın, Trakya, s. 52-53.
[31] TBMM GCZ, C. III, s. 392-394; Akın, Trakya, s. 54; Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, C. II, Ankara 1987, s. 104.
[32] Vakit, 12 Teşrinievvel (Ekim) 1338/1922, No: 1735, s. 2.
[33] Akın, Trakya, s. 55-57.
[34] Bu konudaki gelişmeler için bkz. Akın, Trakya, s. 62-69.
[35] ATASE Arşivi, K.1388, D. 22, F. 4.
[36] Renin, 19 Teşrinievvel (Ekim) 1338 / 1922, No: 6, s. 1.
[37] Vakit, 16 Teşrinievvel (Ekim) 1338/1922, No: 1739, s.1 ve Vakit, 20 Teşrinievvel (Ekim) 1338/1922, No: 1743, s. 2.
[38] ATASE Arşivi, K.1686, D. 50, f. 19, ve F. 21-1.
[39] Ernest Hemingway, İşgal İstanbul’u ve İki Dünya Savaşı (Çev: Mehmet Ali Kayabal), Ankara 1988, s. 20-22, 32-33.
[40] ATASE Arşivi, K.1686, D. 50, F. 30-1.
[41] ATASE Arşivi, K. 1664, D. 169, F. 28.
[42] Bu dönemdeki Yunan mezalimi hakkında geniş bilgi için bkz. Şarkî Trakya’da Yunan Zulümleri, Trakya Cemiyeti Neşriyatından, İstanbul 1338/1922, Veysi Akın, “Milli Mücadele’de Edirne ve Çevresinde Yunan Mezalimi”, Yedi İklim VI / 47 (Şubat 1994), s.111-113.
[43] Vakit, 20 Eylül 1338/1922, No: 1713, s. 2; Vakit, 22 Eylül 1338/1922, No: 1715, s. 2; Vakit, 28 Eylül 1338/1922, No: 1721, s. 1; ATASE Arşivi, K. 1686, D. 50, F. 4.
[44] Bu konuda bkz. Bıyıklıoğlu, a.g.e, C. II, s. 98-101.
[45] ATASE Arşivi, K. 1686, D. 50, F. 2,2-1.
[46] Akın, Trakya, s. 86.
[47] ATASE Arşivi, K. 2070, D. 49, F. 1, F. 1-1.
[48] ATASE Arşivi, K. 2070, d. 49, F. 1-4, F. 1-5.
[49] Bu konuda geniş bilgi için bkz. Akın, Trakya, s. 89-92.
[50] ATASE Arşivi, K. 1686, D. 50, F. 8, Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D: 1, C XXIII, s. 341-342.
[51] Kazım Özalp, Milli Mücadele, C. I, Ankara 1985, s. 237.
[52] Bununla beraber, Refet Paşa İstanbul’a geçtikten sonra Lozan Konferansı evvelinde Saltanatın kaldırılması ve İstanbul Hükümeti’nin görevinin sona ermesi meselesinin önem kazanmasından dolayı, İstanbul işlerine ağırlık vermişti. Bu durum bazı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu tartışmalar için bkz. Dursun Ali Akbulut, “Heyet-i Vekilecik”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 7 (Aralık) 1992, Samsun 1992, s. 6-9.
[53] ATASE Arşivi, K.1770, D. 51, F. 7, Vakit, 21 Teşrinievvel (Ekim) 1338 / 1922, No: 1744, s. 2.
[54] Fethi Tevetoğlu, Atatürk’le Samsun’a Çıkanlar, Ankara 1987, s. 85; Lord Kinros, Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu, İstanbul 1984, s. 527.
[55] ATASE Arşivi, K. 1686, D. 50, F. 28.
[56] İçişleri Bakanlığı Arşivi, Vali Şakir Kesebir Dosyası, No: 1237.
[57] Akın, Trakya, s. 97-98.
[58] Bu konudaki yazışmalar için bkz. ATASE Arşivi, K.1770, D. 51, F. 7, 11, 13, 18, 64-4, Akın, Trakya, s. 98-112.
[59] Bu mahallî idareler ve çalışma sistemleri hakkında devrin gazetelerinde geniş bilgi bulunmaktadır. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Akın, Trakya, s. 126-152.
[60] ATASE Arşivi, K. 2068, D. 24, F. 6.
[61] ATASE Arşivi, K. 2087, D. 67, F. 1.
[62] Akın, Trakya, s. 118-119.
[63] Mehmet Fuad Umay hakkında geniş bilgi için bkz. Veysi Akın, Bir Devrin Cemiyet Adamı Doktor Fuad Umay, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2000.
[64] İkdam, 1 Teşrinisâni (Kasım) 1338 / 1922, No: 9204, s. 2.
[65] Vakit, 2 Teşrinisâni (Kasım) 1338 / 1922, No: 1756, s. 2.
[66] Kasaba ve şehirlerin devir teslim törenleri hakkında geniş bilgi için bkz. Akın, Trakya, s. 117-152.
[67] Karaağaç, Mudanya Mukavelesi’ne göre Yunan kuvvetlerinden tahliye edilmiş, Müttefik işgali ve kontrolü altında Yunan idaresine bırakılmıştır. Ancak Türkiye’ye iadesi Lozan Barış Antlaşması ile temin edilebilmiştir. Bu sebeple Karaağaç’ın devir teslim tarihi burada gecikmeli olarak gözükmektedir. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Akın, Trakya, s.192-198.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.