Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Moğol-Cungar Hâkimiyeti Döneminde Yenisey Kırgızları

0 12.869

Prof. Dr. Viktor BUTANAYEV

1368 yılında iç savaş sonucunda Yuan Moğol İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Kırgız Sayan-Altay toprakları önceden dahil olduğu Moğol Devleti arazisinden ayrılmıştır. Kırgızlar da bu fırsattan istifade edip kendi devlet sistemini kurmayı başardılar. 14. yüzyılın sonunda Kırgızlar Doğu Moğollara karşı savaşta kendi kuvvetlerini büyütmek için Oyratlar ile birlik oldular ve bu birlikte öncü duruma geldiler. 1399’da Oyrat Federasyonu’ndaki Kırgız tümeni komutanı Ugeçi Kaşka kendi bölgesinin resmi adının değiştirilmesi konusunda hüküm verdi.[1] Moğol iktidarı idaresiyle Orta Yenisey deresine göçürülmüş çeşitli urukların (Tumatlar, Urdutlar, Keraitler) Kırgız himayesi altına alınması ve Kırgızlar tarafından Hongor ya da Hongoray adında etnik-politik birliğine bağlanması 15-16. yüzyıllar boyunca devam etmiştir. Bunun hakkında çok miktarda tarihi kaynaklara -öncelikle 17. ve 18. yüzyılın başlarından kalan yazı dokümanlarına[2]– dayanarak yukarıdaki sonuç çıkarılabilir. Üstelik, Güney Sibirya halklarının zengin folklor mirasında Hongoray adı Hakas-Minusin (böngü su) eyaletini belirten bir ad olarak kullanılır. Bugünkü Hakasçada Hooray diye geçen bu tarihi isim Hakas kahramanlık destanında, tarih rivayetlerinde ve şiirinde sık sık kullanılır.[3]

Türkolog B. Tatarintsev’in kabul ettiğimiz düşüncesine göre, Hongoray (Konguray) sözü Minusin ovası dağlık-bozkır enginliklerinin coğrafi adına ifade eder. Orta Çağ’ın son yüzyıllarında, Kırgız devlet sistemi yeniden kurulurken Hongoray adı bir asıldan olmayan ama ortaklaşa oturan etnik gruplara politik birleştirici faktör oldu. Bu tip birlik yerlilerin dilinde Tolay (Tolı, Toro), yani etnik-politik birlik diye adlandırılmıştı. Tolay belirtmesi daima Hongoray ile beraber (Tolay Hongoray) kullanmaktaydı.

Kırgızların rolü etnik-politik ittifakta o kadar büyüktü ki, 17. yüzyılın Rus tarihi belgelerinde günümüz Hakas-Minusin topraklarına “Kırgız yeri” deniliyordu. Komşu halklardan bazıları (mesela Şorlar) Hakasya’yı iki sözlü isimle Hırğıs Hooray (yani Kırgız Hongoray) adlandırırlar. Kırgız kültürünün mirasçıları olan Hakaslar kendilerinin tarihi rivayetinde Hooray halkını Kırgızlarla özdeşleştirirler. Örneğin, Hırğıs Çaazı isimli Hakas rivayetinde “Hırğıstın toğıs mun Tolay Hooray çonı” (Kırgız dokuz binli Hongoray halkının birliği)[4] diye kaydedilmiştir.

Hakas rivayetlerinde “Dokuz binli birlik Hooray” deyiminden başka Tüben Hooray (yani Tümen, Hongoray) deyimi kullanılır. Tabii ki, folklor verisi, Moğolların Sayan-Altay arazisini zapt edip kendi askeri yönetim sistemine göre Kırgız tümenini kurdukları tarihi olgularıyla (13. yy.) bağlıdır. Çin vakayinamesi Yuanşi’de denilir ki, Yuan hanedanının iktidara geldiği zaman bu halk (tsili-tszisi yani Kırgızlar) ayırtılıp dokuz bin avlu kurduruldu.[5] Yukarıdaki yazı kaynağı malumatı ile Sayan-Altay halklarının ağzındaki tarihsel bilgiler karşılaştırılarak 13. asrın sonu 14. asrın ilk yarısı arası Kırgızların, dokuz bin askeri Moğolların emrine veren tümen teşkil ettikleri olayını tespit edilebilir. İlk olarak Hongoray adına 17. yüzyılın ortalarından kalma Rus belgelerinde rastlanmaktadır.

1666 senesinde Krasnoyarsk voyvodasının, Yerenak İşey oğlu hakkında bilgi istemesine Altın Han’ın elçileri olan Uzan ve arkadaşları “O Kırgızı biliyoruz; Kırgızlar arasında Kongurayı’da göçüyor. Haracını da, hükümdarımıza ve bir de onların genel valisi Lauzan Tayşı’ya ödüyor”[6] diye bildirmişlerdi. Bu kaynakta, Kırgız adı Rus anlamının, Türk-Moğol sözü Konguray (Hongoray) ile tam bir karşılığı olduğu ortadadır.

Birçok halk ve devlet komşuları tarafından kendi isimleri olmayan adlarla anılırlar. Örneğin, Kırgızistan’a, 17. asrın Rus belgelerinde “Brut yeri” denilmektedir; Çünkü Cungarlar Kırgızlara Burut derlerdi.[7] Cungar memleketi Rus belgelerinde “Kalmık yeri”, kendi halk adı Oyrat olan Cungarlar ise Kara Kalmıklar diye anılırdı.

Kırgızlar üzerine bir metnin Moğolcadan veya Mancur dilinden çevrildiği takdirde diplomatik Rusçada Hongoray/Konguray adı kullanılmaktaydı. Mesela, 1707’de Tsin Hanedanlı Çin Devleti’nden bildirildiğine göre Ruslar “Zengorya’ya yakın olan” Hongoray topraklarında Abakan İstihkamını kurdular; Hongoray’da da “Vergilendirilen Kırgızlar ve Urenhaylar göçebe bir hayat sürer ve av avlarlar”.[8] Bu ismin gerçeği tarihsel folklorda kullanılan ve şu anda güç anlaşılır deyimlerin birkaçıyla tasdik edilmektedir. Mesela: Tile Hooray, Tüktüg Hooray, Al Hooray, Tağ Hooray, Çazı Hooray, Hamıh Hooray vb.

Etnik-politik birlik Hongoray galip ihtimalle toplumsal kurumları az gelişmiş olan ilk devlet teşekküllerinden idi. Ünlü tarihçi N. Kozmin 17. yüzyıldaki Kırgız birliğini “devlet ama zevalında” sanmaktaydı. Başka görüşe uyan, S. Bahruşin de, Kırgız devlet nizamını yadsımakta olup arasında ataerkil-kabile ilişkilerinin var olmasını iddia etmekteydi. “Yenisey Kırgızları hayatında ataerkil-kabile ilişkileri hüküm sürerken devlet nizamının ilk belirtileri üzerine bile konuşulamaz. Fakat kudretli devletlerle komşuluk faktörü, onları çok karmaşık siyasi ilişkilere sürüklüyordu ve Kırgız topluluğu içerisine girmiş olan kabileler arasında münasebetinin sağlamlaşmasının baş sebebiydi”.[9] Bununla beraber bu bilgin, “Kırgız yeri” siyasal açıdan yekpare taştan yapılmışçasına bir birlik idi ve dış politikada Çar Rusyası’na bağımlı olmadığını gösteriyordu. 17. asrın başlarında Hongoray’a ilk Rus elçileri “Kırgız yeri” başkanına Kirbitskiy Tsar (Çar) derler, yani Kırgız hanını egemen olarak kabul ederlerdi. Kırgızlar da kendileri Rus askerlerine “yurdumuzda doğduk ve ne Moğol hanı, ne Moğol prensleri, ne Moğol valileri, ne kalmuk valileri buraya savaşmak için geldi demişlerdir”.[10]

Coğrafya bakımından Hongoray ve “Kırgız yeri”, bugünkü Hakas-Minusin topraklarına düştü. Günümüz de yerel coğrafi isimler Orta Çağ’da hükmeden Kırgızları hatırlatır. Bu isimler sayesinde Kırgızların etnik arazisinin yaklaşık sınırlarını çizebiliriz ki, güneydoğusunda: Yenisey yukarısındaki Kirgiz (Kırgız suyu) ırmağına; güneyinde: Batı Sayanlar arasındaki Kurgusuk (Kırgız suyu) ırmağına; doğusunda: Sıda akarsuyu deresindeki Kirgizül (Kırgız çayı) çayına; kuzeyinde: Çulım ırmağı deresindeki Kurgusuyul çayına (Kırgız çayı); Tom nehri deresindeki Kirgizka çayına (Kırgız çayı) ulaşılmakta olur.[11]

Yuan hanedanı vakainamesinde Kırgız arazisinin akarsuları betimlenmesi var. O da şudur: Tsyanhe nehri (yani eski Türk Yenisey nehrinin adı Kem) onların (Kırgızların) topraklarının ortasından geçip kuzeybatıya akar. Bundan başka, güneybatısında Apu (yani Abakan) adında bir nehir, kuzeydoğusunda da Üpsüy (Üpsü/Upsa ikinci ismi Tuba) bir çayı var… bu nehirlerin suyu Tsyanhe nehrinde toplanıp Ankela (Angara) ırmağına dökülür, oradan da denize kavuşur.[12] Dört yüzyıl geçtikten sonra Rus belgeleri aynısını kaydetmiştir: Yenisey nehri Kırgız yerinden geçiyor. Yenisey’in yakınki kıyısında ve Abakan ile Uybat nehirleri yanında Kırgız insanları oturur; Yenisey’in öbür kıyısında ise Tuba adıyla Kırgızlar yaşar.[13]

Sayan-Altay tarihsel yerel coğrafi isimleri, büyük yetki sahibi olan araştırmacıların, Orta Yenisey yatağında oluşan eski devletin Kırgız adını taşıması görüşünü doğruluyor. Hagas/Hakas coğrafi isimlerinin bu arazide olmayışı Hakasya teriminin yabancı ve yapay olduğunu bir kez daha ispat eder.

17. asırda, ardında Altın Han’ın uyruklarının göçtüğü Batı Sayan (Sayan taşı) Dağları değişmez halinde Hongoray’ın güney sınırlarıydı. Bu dağların adı, Tuva Dağları demek olan ve iki komşu halkın arasında etnik sınırını yansıtan Hongoray terimi Soyan’a iner. Göktürk Yazıtlarında ve 10-11. yy.’daki Arap-Fars kaynaklarında Sayan Dağları, Kögmen diye adlandırılırdı. Bu isim biraz değişip bugüne kadar geldi. Tuva’dan Hakasya’ya eski yolda yukarı Cebaş nehri bölgesinde dağın kar tepesi Köypen tashıl (Rusçada-Kopenı) var. Köypen sözü Eski Türkçedeki Kögmen sözünün karşılığıdır. Bu da Hakasların kültürünün önceki Türk kültürüyle bir olduğunu göstermekte.

Hongoray’ın kuzey sınırı, yerli dillerinde Üüs (Bugünkü İyus) denilen Orta Çulım nehrinden geçiyordu. Üüs ismi Eski Türkçenin Ügüz (yani akarsu) sözündendir. 17. yüzyıl boyunca “Kırgız yeri”nin kuzey sınırları gitgide Yaya ile Kiya nehirlerinden Kara İyus nehrine ve Melet ile Krasnoyarsk istihkamlarından Ogur nehrine geçti.[14]

İdari taksimata bakılırsa Hongoray dört prenslikten ve prensliklere bağımlı olan Keşdim (Kıştım) topraklardan ibaretti. “Kırgız yeri”nin kuzeyinde Ak ile Kara İyusler ve “Tanrı Gölleri” (Tegir köl) deresinde Altısar prensliği bulunmaktaydı. Bu ad, Hongoray dilinde Altınzarhı (=kuzeydeki) sözünden. Rus belgelerinde Altısarlılar “Aşağıdaki Kırgızlar” diye anılırdı. Çünkü onlar ötekilerden daha Aşağı Yenisey’de otururlardı. Moğol fethetmesi sonrası “Kırgız yeri”nin politik odağı, Abakan nehri yatağından kuzeye geçti. Kara ve Ak İyus nehirleri arasında en çok soylu prenslerin konakları bulunuyordu. Bundan dolayı Altısarlılara Büyük Kırgızlar derlerdi. Kırgız prenslikleri prens soylarının göçebe konaklarından ve aymak adında basit kişilerin bölgelerindendi. Yazı kaynaklarında şu Altısar Prensliği aymakları anılır: Kızıl, Kamlar, Şuy, Açinsk, Iğı. Altısar prenslerinin Keşdim toprakları Çulım, Kiya, Tom nehirleri derelerinde ve Kuznetskiy Alatau Dağlarının kuzey kollarında bulunmaktydı.

İsar Prensliği (diğer telaffuzla Yezer, Cesar, Yelisar) Hongoray’ın coğrafi merkezinde Yenisey nehrince Abakan ağzından Ogur ırmağına kadar uzanmaktaydı. Onun ismi Hongoray dilinin issarhı (içeri) ya da iskerki (doğu) sözünden olur. Bu prensliğin kitlesi çoğu Kereit ve Yezer Kırgız soylarıydı ve bu yüzden Rus belgelerinde Prenslik çoğu defa Yezer ya da Kereit şeklinde yer alır. İsar prensleri konakları Yerba ile Abakan ırmakları ağızlarında bulunurdu. Yezer aymaklarından Kamasin, Kaaç, Aara, Yastin, Sıda nehrinceki Hayton/Kandın, Mana nehrinceki Kaşin aymaklar birer birer sayılmıştır.[15] Bundan başka, İsar Prensliği’nin Keşdim toprakları Ubey, Mana, Kaça ve başka nehirlerini içine alarak Aşağı Yenisey bölgesine uzanıyordu.

Altır (Oltır) Prensliği Abakan nehrinin sol kıyısı bölgesinde Uybat akarsuyundan Taşdip akarsuyuna kadar uzanıyordu. Bu prenslik Hongoray’ın en güneyinde, Yenisey nehri akıntısına göre en yukarıda bulunuyordu. Bu sebeple Altırlılara Rus belgelerinde “Yukarı Kırgızlar” denilmektedir. Altır Prensliği adının aslı bu zamana kadar belirsizdir. Olabilir ki, o halk adıydı; çünkü Cungarya’ya sürüp götürülmüş Altısar Kırgızları arasında Ortır adlı bir soy vardır. [16]

Altır Prensliği sınırları içerisinde Sagay, Ceti Büür (Yedi Kurt), Sarıglar (Sarılar), İçeg, Beltir, Taban, Sayan, Çistar, İrgit, Haphına ve başka aymaklar bulunuyordu. “Keşdim yeri” Tom, Mrassu, Kondoma akarsuları bölgesindeki Kuznetskiy Alatau Dağlarının Tayga ormanlıkları ve Kuzey Altay’da Tele gölüne kadar sayılırdı.

Tuba Prensliği Sayanlardan Sıda nehrine dek uzanan Yenisey sağ kıyısını ve Abakan’ın sağ kıyısındaki bozkırları da içine alıyordu. Prensliğin odağına, bilahare Ruslarla büyük soy olan Tuba adı verilmiş Upsa/Üpsü nehrinin deresindeydi. Diğer kalabalık soy Modar Sayan Dağları etekleri yerlerini tuttu. Bazı etnik farklara rağmen Modarlar ve Tubalar Kırgızlarla bir halk bir soy bir kabile diye sayılırdı.

Tuba Prensliği içinde şu aymaklar vardı: Baykotovskiy, Uşterskiy, Kamenno-Motorskiy (ikinci adı Koybalskiy), Yarinskiy, Bohtinskiy, Alıtskiy, Bugusskiy, Alahamskiy, Kornashamov, Bugaçyöv.[17] Üç sağ kıyıdaki prensliklerin coğrafi belirtmesinin taşıması (Aşağı, Yukarı, İçeri) Hongoray’ın bölgesel- ekonomik ilişkilerini göstermektedir. Bu gibi bölgesel taksimatın artık Eski Kırgız Devleti Dönemi’nde var olması pekala mümkündür; çünkü 9. yüzyılda Hakas zimamdarının hükmü üç bey-veziri yardımıyla sürüldü, 13. yüzyıl da Kırgızların başında üç emir bulundu.[18]

Böylece, Orta Yenisey deresinde, 14. asrın sonunda Moğol İmparatorluğu’nun yıkılmasından itibaren ve onun Çar Rusyası içine girmesine kadar dönemini kapsayan Orta Çağ Devri etnik-politik kuruluş Hongoray’ın tarihsel gelişmesiyle bağlıdır.

Kırgız ekonomisi aslı, yerel doğa özelliklerine uydurulmuş yarı göçebe hayvancılık idi. Ekonominin hayvancılık tipi Orta Yenisey deresinde artık Orta Çağ’da gelenek oldu. 1253’de V. Rubruk’a göre “Moğollardan kuzeye doğru hiç şehir yok ve burada hayvan yetiştiren Kerkis (yani Kırgız) adlı halk oturmaktadır”.[19]

Minusin ovası eski hayvancılık odaklarından biriydi. Başlıca yetiştirilen hayvanlar burada atlar, sığır, ve koyunlar idi. 1667’de Altın Han, Lojan Altır Kırgızlarından altı bin at, sığır ve koyun sürüp aldı.[20] 1689’da Cungar Hanı Galdan Boşohtu Han Kırgız topraklarından vergi olarak 20 bin baş hayvan aldı.[21]

Yerel atların başlıca cinsi “step kırgız” atıdır. Yılkılar bütün yıl step ve dağ yerlerinde otlağa bırakılırdı. At Jırgızlara hem taşıt hem de kasaplık idi. 17. yüzyılın ikinci yarısında Rus belgelerinde Galdan Boşohtu Han’ın Cungarları öküze Kırgızlar da ata binerler.[22] Batı Tuva halkı 19. asırda da öküzü binek olarak kullanıyordu. Tuvalıların tersine Kırgızlar, Altırlar, Tubalar ve Modarlar Toçi ve Soyanlar, Moğollar ve Buryatlar, hep at kullanırlar.[23] Hayvancıların gıdalamasında at eti çok rağbetliydi. 17. yüzyılın 80’lerinde Abakan yatağında konaklamış Cungar çetesi “Kırgız prensliklerinde iki bin devlet atını yemişlerdi”.[24]

Kışın beygirler örgen denen direğe bağlı bulunuyordu. Güzün köy yanında kazıklar çakılıyordu. Bir at için 40 kazık çakmak gerekiyordu. Kışın at bu kazıklara bağlanıp otlağa bırakılıyordu. Hongoray’ın bozkır yerlerinde devecilik gelişmiş oluyordu. Develer uzun göçmesinde kullanılırdı. 1641 senesinde Y. Tuhaçevskiy’in Kırgız topraklarına harp seferi ettiği zaman Altısar ve İsar prensliklerindeki 158 deve ele geçirilmiştir.[25] Olabilir ki o develerin çoğunluğu 1703’teki Hongoray nüfusunun sürgüne götürülmesiyle beraber Altay ardına doğru götürüldü.

Minusin ovası yarı kurak bozkır şartlarında hayvancılı’ğın gelişmesi mevsimlik meralara göç edilmesine bağlıydı. 17. yüzyıl Rus dokümanlarında, Kırgız yeri Kırgızların göçtüğü topraklar hakkında bilgi vardır. Kırgızlar keten bezinden çadırlarda (yani Türk geleneksel biçimde yapılmış ev) yaşar; kürk manto giyer; balık yer, hayvan avlar; muharebesini yay yardımıyla yaparlar. Atları, inekleri, koyunları çok; topraklarında ekmek ekilemez ve bitmez diye anıldı.[26] Hongoray hayvan yetiştiricileri mevsimlere göre yıl içinde kendi göçebe konağını değiştirirlerdi. Rus belgelerinde Kırgızlar durmadan göçerler kışın Yenisey nehri adalarında kış boyu yaşarlar diye söz edilir.[27]

Hongoray’da göç çoğu zaman belirli yollarla ve belirli otlaklara edilirdi. Bütün mal atlara ya da uçları birbirine tutturulmuş olan iki sırıklı araçlara yüklenerek taşınılırdı. Mesela, çadırı taşımak için üç atı yüklemek gerekiyordu.

Hongoray’ın step bölgelerinde de tekerlekli taşıt kullanılıyordu. Rus belgelerinde “Kırgız at arabası’ defalarca zikredilir. Örneğin, 1638 yılı, Rus elçisi V. Starkov’un Altın Han’a sefaretinde Altır Prenslik’ten geçerken “büyük yüklü at arabasını” gördüğünü anlatıyor.

Kırgızlar ot biçmediler. 1684’teki Rus belgesi haberine göre “Kırgız yeri”nde kar kalınlığı ince, onlar da hayvanlara ot biçip hazırlamazlar.[28]

Kırgızların evi, ib (ib zaten ev sözünün aynısı, aynı köklü) adında göçebe çadırıydı. O, Rus belgelerinde de geçer. Mesela, 1704 yılı Ruslara karşı yapılan muharebede Kırgız Prensi Ulagaç’tan renkli çadır mobilyasıyla alındığı birlikte belirtilir.[29]

Hongoray’ın bozkır bölgelerinde adı ab olan sürek avı vardı. Bu ava köy halkın bütünü katılıyordu. Dolayısıyla şu Hakas atasözü bu durumu yansıtır. Aal-künin abı bir, aal honcıhtın hobı bir (yani Köy halkının avı bir, komşuların dedikodusu bir). 17. yüzyılda Kırgız sürek avı ayrıntılı olarak G. Miller tarafından tarif edilmiştir. G. Miller, arasında kadınlar ve çocuklar olan 300-400 kişinin av avlamak için atlar üstünde bozkırlara çıktıklarını belirtir. Önceden onlar bir sıra oldular ki her kişi arasındaki mesafe yüz sajen (1 sajen=2.13 m.) oluyordu. Bütün avlayan grupla seçilmiş sürek av başı sıranın ortasında gidiyor. Sonra da atlılar sırası ileriye hareket ettikçe bu sıranın yan uçları (kanatları) gitgide birbirine yaklaşmaya başlar; sonucunda av grubundan Hakasçada sivee (yani kale) denilen halka şekli oluyor. Sürek av başının emri altıda bulunan iki baş avcı sıranın sol ve sağ kanatları komut eder… Kanatları kapanınca her taraftan yüksek sesli çağırmalar-bağırmalar başlar. O zaman av hayvanları koşuşur. Sürek avı başı ile birkaç keskin atıcı halkanın ortasına gelip av hayvanlarına durmadan atarlar. Bazı defa iki bazen de yalnız bir halka oluştururlar. Bir halka olduğu takdirde halka kapanıncaya kadar ileriye doğru on verst (1 verst=1.06 km.) gidilir. Şikar da bir araya getirilip avlamada iştirak edenler arasında eşit olarak bölüşülür.[30]

Sürek avlaması zamanında cami ilişkiler yaşanmaktaydı. Bu gibi avlama Orta Çağ Hakasyası’nda geniş ölçüde yayılmış olmaktaydı. Mesela, 1660’ta Altın Han’a Rus elçisi S. Grek kaydetti ki: 20 Aralık ayı, Altır Prensliği’ndeki Uybat nehri yanına geldiğimiz zaman oradakiler sürek avına gittilerdi.[31] Avlama çok ağır bir işti. Dolayısıyla yerlilerin bir atasözü var ki şüphesiz maksatsız dizilmemiş: Kadın güçlerini çocuklar alır, erkek güçlerini tayga (yani av) alır.

Pulluk vasitasıyla tarım ve komplike sulama sisteminin ilk izlerinin belirmesi, Kırgız Dönemi’ne aittir. Şimdiye dek eski sulama tesisleri kalıntısına Hakaslar Hırğıs arğıları yani Kırgız arkı (kanalı) derler. Orta Çağ’ın son yüzyıllarınızdaki Hongoray’da “Kırgız tarlaları”nın var olması Rus belgelerde kaydedilmiştir. Söz konusu tarlalar orman-step bölgelerinde bulunuyor ve orada arpa ile kırlık (yerel Arnavut darısı) ekiliyordu.[32] Başlıca tarım aleti olan abıl aslında ağır demir kürekti. Abıllar Şor demircileri tarafından yapılıyordu. Abıl aleti vasıtasıyla dağların ve tepelerin güney yamaçlarındaki topraklar işlenirdi. Çünkü bu gibi tarlaların sulamaya ihiyacı yoktu.

Kırgızların kendi gıdalama rasyonunda yaban meyvalar ve yenir bitki kökleriydi. Yayın başlarında kadınlar ile çocuklar kandık ve sarana denilen yenir kökleri dermeye çıkarlardı. Kökler özel alet ozop ile çıkarırlardı. Bir aile beş kadar torba kandık ve sarana çıkarır. Önceden kökler yıkanır sonra ipliğe geçirilir ve kurumaya bırakılırdı. Kurumuş kökler el değirmeniyle övütülürdü.

Üretilmiş undan bulamaç, pide ve diğeri pişirilirdi. 1660’ta Rus elçisi S. Grek “Epeyce uzun zaman Kırgız, Tuba, Kereit ve Altır topraklarında kalırken kendimize yemek için hayvanlar, süt, yarma, kırlık unu, sarana ile kandık ve başka yenir kökleri çok pahalıya satın alıyorduk ve bu yemekle uzun zaman kendimizi besletiyorduk.” diye anlattı.[33]

Tayga ormanlığına yakın Hongoray bölgeleri nüfusu filiz çıkarmayı bilirdi ve demir dökümü uzmanları sayılırdı. Kilden küçük maden fırını hurayı kış odası içinde yaparlardı. Demir filizi çok ince oluncaya kadar ufalanır, bunun üzerine kömürle birlikte fırının küçük yukarı açıklığa azar azar dökülürdü. İki körükle körüklenir ve ateşin yüksek derecesi olsun diye kontrol edilirdi. Bir dökümden bir buçuk kilo demir elde edilir. Demirciler de bıçak, kılıç, ok başlıkları, miğfer, hayvan damgası ve başka demir mamulleri yaparlardı. Ayrıca kuyak adında zırh gömleğinin değeri vardı. 1657 senesinde Altın Han Lojan Tayşa, Kırgızların, “Kondom nahiyesininki Keşdimlere bin kuyak, Mrassa nehri bölgesinde de bin kuyak” yaptırmasını emretti.[34]

Kırgızlar arasında kuyum gümüşü ünlüydü. Kuyumcular gümüşten küpeler, çakmak, süslü koşum vs. yaparlardı. 17. asırdaki Rus belgelerinde Kırgız, Tuba, Altır ve Kereit topraklarında Çin gümüşünden koşum yapar ve demire kakar, kuyumcuların çok olduğu konusundan söz edilir.[35]

Hongoray Moğolistan, Çin, Sibirya Hanlığı ve Orta Asya devletleriyle ticaret yapmaktaydı. Çin’den (Orta Yenisey ile Çin arasında dört aylık yol) ipek kumaş, fağfur, verniklenmiş kapkacak ve başka mallar getirilirdi. Hongoray’da Buhara, Çin ve Türk tüccarları konarlardı. Kırgızlar da Asya piyasasına kürk, misk, silah, demir mamulatı vs.

Kırgız asılzadelerinin Moğolca öğrenimi hem okuma yazma bilen Budizm karabaşlarının öğretmeğe geldikleri Kırgız beyleri konaklarında hem de Moğolistan’da veya Cungarya’da yapılırdı. Örnek olarak, ünlü prens Yerenak İşey oğlu Cungarya’da tahsil görmüştür. 1884’te o Krasnoyarsk’a Kalmukça (yani Cungarca) yazılmış mektubu gönderdi.[36] Bildiğimiz gibi onun üç mektubu var. Rus çarına gönderilmiş olan Moğolca bir mektuptur.

İnanç bakımından Kırgızlar Orta Çağ boyunca Şamanistlerdi. Onlar değişmez bir suretle ölü yakma geleneğine uyarlardı. Mesela, 1662’de “Ruslarla muharebe sonunda Kırgız askerleri geri çekilmeye başladı ve ricat ettikçe kendi şehitlerini yakıyorlardı”.[37]

17. yüzyılda Altın Hanlar ve Cungar Tayşısı’nın erkiyle Hongoray arazisi içine ısrarla Budizm nüfuz etmeye başladı. Mesela, 1633 yılında Dayn Mergen Lanza adlı “Tangut yeri lama” Altın Han vazifesiyle Bugünkü Hakasya topraklarına geldi. Bundan sonra Altın Han’dan Hongoray arazisini kendisine verme izni istedi.[38] Yerenak prensi idaresi zamanından itibaren ve onun halefi Şorlo Mergen zamanında Cungar hanı konağından Hongoray’a “Kalmuk lamaları” sık sık gelmeğe başladılar.[39] Tuba nehri yakınında bulunan Şabolinsk yazısında, tanınmış Galdan-Boşohtu hanın emriyle, Budist laması ile yerel Hongoray prensi taraflarından akdedilmiş muahedenin Moğolca metni vardır.[40] Görülüyor ki, Hongor prensleri Budizm’in kabul edilmesini tutmağa başladılar. Şüphesizdir ki, sonraki yıllarda Burhanizm inancı oluşmasında Budizm’in önemi vardı ama bu inanç bütün Hongoray’da yayılamadı. Hongoray’ın bütün prenslikleri bir siyasi alan olarak bağımlı Keşdim yerleriyle beraber “Kırgız sahipliği” idi.

Hongoray topluluğundaki Ataerkil ilişkilerin yaşanmasıyla beraber sınıflara ayırma olgusu da vardı. Egemen sınıfını Çayzanlar yani seçkin zümre (Rus belgelerinin, insanlar birincileri), sömürülen sınıfı da haraçı yani basit halk (Rus belgelerinin kara kişileri) temsil etmekteydi. Haraçı Kırgız Prensliği’nin emekçi halkıydı. Geniş anlamda, Tayga ormanlıklarının yakınında yaşayan Keşdimlerde (Hakas’ça Kestim) haraçıya aittir. Keşdimler beylerine vergi ödemekte ve bazı hallerde etnik işletmeye uğratmaktaydılar. Çayzanlar ise, kalabalık süreklerin sahipleri ve bağımlı nüfustan büyük grupların idarecisiydi. Yenisey Kırgız toplumunda sosyal Manşe büyük önem verilmekteydi. Hongoray toplum düzenine bakılırsa, hasha söök (Ak kemik) yani aristokrasi, soylular sınıfı ve pora söök (boz kemik) yani bağımlı sınıf, avam bellidir. Haraçı ve onun büyük kısmı olan Keşdimler bağımlı sınıfa ait sayılmaktaydı.[41]

Kırgız yerini idare etmek için Çayzanlar Moğol modeline benzetilmiş gibi olan yönetim cihazını yaşatmaktaydılar. Memurları Moğol unvanı Tüzümer taşımaktaydılar. Mahkeme işlevini, Hongoray’da yasaların profesyonel savunucuları yargıçlar yürütürdü. Baş prensin konağında bulunan Kazır Yargıçı, müthiş yargıç, yüksek mahkemeyi yürütürdü. Prens emirlerini yerine getirmesiyle ve tahsildarlıkla Çazoollar (vergici) uğraşıyorlardı. Her Çazooll’un kontrolünde aşağı yukarı 40 ev idi. Alınmış vergiyi (alban) ve seferber edilmiş askerleri kaydetmek amacıyla üzerinde özel işaretler koyulmuş olan ahşap plakalar (Hakasça’da kirtik) kullanılmaktaydı. bir; beş, on, elli, yüz, beş yüz, bin rakamlarını belirtmek için özel işaretler vardı.[42] Aynı hesap sistemi birçok Sibirya halklarında da mevcuttu. Bu sistem Eski Türk döneminde doğdu. Çin vakainamesinde Eski Türkler, gereken kişilerin, atların, verginin ve hayvanların miktarını kertik açarak kaydederler diye anılırdı.

Cungar üstünlüğü döneminde vergi derlemesi daha yüksek düzeyde oldu. Kançilarya işlerinde hususi defter kullanılmaya başlanmıştır. Kırgızların kendilerinin Keşdimlerini Rus Devleti’ne teslim etmek hakkı yoktu. Çünkü, Keşdimler Kalmuk Tayşa Boşuhtu hanının defterinde kaydedilmiştir.[43]

Prensliklerin başında bulunan Kırgız prensleri Eski Türk unvanını “Beg” (Rus belgelerinde prenslik tayşısı) taşırlardı. Her prensin kendi bayrak ve damgası vardı. 17. asrın ikinci yarısında Kırgız begleri Cungar tesiriyle Moğol unvanlarını benimsemişlerdi. Yezer begi Şorlo Mergen-Taycı oldu. Altır Begi Tain-İrka aynı unvanı taşıyordu. Tain-İrka’nın oğlunun adı Tangut Batur-Taycı idi. Kongoş adlı Tain-İrka’nın erkek kardeşi Yayzan-Bahşı’nin yüksek öğrenimli olduğu mümkündür. Çünkü bahçı diye hocalara hitap ederlerdi. Kırgız prensleri içinde büyük yararlıklar göstermiş ve alban vergisinden muaf tutulan imtiyazlılar vardı. Onların unvanı, Tarhan/Tarkan idi. Kırgız ülkesinde tarhanlardan Altır Prensi Maşı Tarhan ve Altır Prensi Kongor Tarhan-Yayzan’dı.

Prens iktidarını Hozon (koşun) sağlardı. Hakas folkloru bilgilerine göre her begin elinde 40 kadar yiğit asker bulunurdu. Yiğit askerler zadegandan sayılırdı ve Rus belgelerindeki askeri hizmette bulunan ile izdeşliyor. 17. yüzyıl başlangıcında, askeri hizmette bulunan Kırgızların sayısı, yaklaşık yüz ellidir.[44] Askerler kendi adlarına batır/matır (bahadır, yiğit anlamında) unvanını veya Moğol terimi koşeuçı/hozoncı sözünü eklediler. Örneğin, Kerso Batır, Dun İrka Matur, Bar Koşeuçı vs. tarihsel olguları yansıtan Hakas rivayetlerinde adları geçer. Hazarda batırlar beg konağı yanındaydılar. Savaş zamanı da onlar ayrı müfrezenin ve prenslik kişilerinden (yani hizmetçilerden), bazen Keşdimlerden bile gönüllü devşirmesinin idarecisiydiler. Basit nüfus vergi yükümlü olmasıyla beraber yaşam boyu askerlik ödevliydi ve bundan dolayı vergi veren kişilere ohçı (yani okçu) derlerdi. 17. yüzyılda Hongoray’ın sayıca altı yüzden iki bine kadar askerlerden ibaret olan muazzaf ordusu vardı. Mesela, 1698’de Altısar, İsar ve Altır begleri (prensleri) Rusların Kaştak Kalesi’ni kurmasını yasak etmeyi karar aldılar. Dolayısıyla, Ulagaç Kaşka prensi bin askerleriyle, gümüş filizi çıkarımı yerleri yakınındaki Kaştak nehri bölgesine kondu. Ordusunun bin kişilik ikinci kısmı Kırgız topraklarında kaldı.[45]

Güney Sibirya halkları arasında Kırgızlar savaşçılığıyla ayırt edilmektedir. Bu konuda Rus askerleri “Bin dolayında Kırgız korkacak bir şeydir. Bin Kırgız bin askerden daha tehlikelidir derler”.[46]

Genelde, Kırgız askerliği Altın Hanlar prensliklerinin ve Cungar Hanlığı’nın askerlikleri seviyesinden geri kalmadı. Kırgızların taarruz ve savunma taktiği mevcuttu. Ordunun esası süvariydi. Hongoray süvarisinin mevcudu bin kadardı: Dört yüz dolayında kişi zırh gömlekli-süngülü, beş yüz dolayında da yaylı ata biner.[47] 17. asırda Hongoraylılar ateşli silah biliyordu ki Cungarlardan veyahut Ruslardan satın alıyorlardı. Yazı kaynaklarında, başında Yerenak prensi bulunan çetelere karşı savaşılırken Yerenak askerlerinin Türk tüfeği, alaybozan, tüfek ve ok kullandıkları bildirildi.[48]

Batır askeri sınıfı sayesinde Kırgız begleri iktidar başında bulunabilir ve Keşdimlerin boyunu eğdirebilirlerdi. Kırgız işletilen sınıfı Keşdimlerdi. Hongoray’a varan kaçkın Ruslar bile Keşdim duruma gelirdiler.

Böylece, Hongoray’da sosyal iktidar kurumlarında vergi sistemi, askerî -idarî yönetim ve hakim ataerkil- derebeylik düzeni işlemekteydi. Hongoray nüfusunun elit grubunun Kırgız begleri teşkil ediyordu. Kırgızların refahı Keşdim ile Haraçı halklarını işletmesi sağlardı. Kırgız egemenliği Batırlar sınıfının kuvvetleriyle korunurdu.

Özel üretim araçları var olan Keşdimler Kırgızlar tarafından hem ekonomi dışı, hem de ekonomik icbarla işletilmekteydiler. Hele, vergi olarak ilave ürün de alınmaktaydı. Keşdimlerden yalnız asgari seviyede geçinmek için gereken gıda alınmıyordu. Genelde, Keşdim sınıfı haraçgüzarlık olarak sömürmenin ilkel tipi olup ta aslında ilk feodal ilişkilerine yakındır. Kırgızların içişlerinde bağımsız hareket etmesi, özel devlet olmasını iddia etmeğe yol vermektedir.

Prof. Dr. Viktor BUTANAYEV

Ahmet Yesevî Üniversitesi / Kazakistan

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 2 Sayfa: 405-411


Dipnotlar :
[1] Klyashtornıy S. G., “O State İ. L. Kızlasova. ‘O Samonazvanii Hakasov’”, Etnograficheskoe Obozrenie, 1992, No. 2, s. 60.
[2] “Russko-Kitayskie Otnoshenii V XVIII V. ”, Materialı İ Dokumentı, T. 1, Moskova 1978, s. 105, 432.
[3] Butanaev V., Hakassko-Russkiy İstoriko-Etnograficheskiy Slovar, Abakan 1999, s. 5-7, 189.
[4] Chirim Tamırları, Abakan 1982, s. 18.
[5] Kıchanov E. İ., “Svedenie V ‘Xane-Shi’ O Pereselenieh Kirgizov V XIIIV”, izvestie AN. Kirgiz. SSR., T. 5, No. 1., Frunze 1963, s. 59.
[6] Jgarh. F. R. -675, Op. 1, D. 2, s. 66.
[7] Butanaev V., Abdıkalıkov A., Materialı Po İstorii Hakasii XVII V. -Nach. XVIII V., Abakan 1995, s. 215.
[8] Russko-Kitayskie Otnoshenii V XVIII V., s. 106.
[9] Bahrushin S. V., “Yeniseyskie Kirgizı V XVII V.”, Nauchnıe Trudı, T. 113. Moskova 1995, s. 190.
[10] Demidova İ. F., Mesnikov V. S., Pervıe Russkie Diplomatı V Kitae, Moskova 1966, s. 55.
[11] Materialı Po İstorii Russko-Mongolskih Otnosheniy, Russko-Mongolskie Otnosheni 1636-1654 Gg., Moskova 1974, s. 384.
[12] Butanaev V., Toponimicheskiy Slovar Hakassko-Minusinskogo Kray, Abakan 1995, s. 189-191.
[13] Kıchanov E. İ., Ukaz. Soch., s. 59.
[14] Dopolnenie K Aktam İstoricheskim (Dai), T. 10, Spb., 1867, s. 391.
[15] Sgarh. F. Z-675. Op. 1, D. 46, L. 24.
[16] Tam Je, D. 5, S. 6.
[17] Skobelev S. G., Ch. Taysen, Shomaev A. A., Rodı fueyskih Kırgızov”, Rossii İ Hakasii: 290 Let Sovmestnogo Razviti, S. 77. ?.
[18] Jgarh. e. R-675. Op. 1, D. 18, S. 116.
[19] Rubruk V., Puteshestvie V Vostochnıe Stranı, Moskova 1957, s. 154
[20] Le. Aan. F. 21. Op. 4. D. 18. L. 243.
[21] Sgarh. F. R. -675, Op. 1, D. 19, s. 5.
[22] Sgarh. F. R. -875, Op. 1, D. 19, s. 5.
[23] Tam Je D. 17 L. 37.
[24] Tam Je D. 10. L. 33.
[25] Rgada. F. 214, St e. 84, L. 298.
[26] Materialı Po İstorii Russko-Mongolskih Otnosheniy, Moskova 1959, s. 58.
[27] Sgarh e. R. -675. Op. 1. D. 12. s. 39.
[28] Tam Je. D. 16. L. 40.
[29] Arzımatov A., İz İstorii Politicheskih Otnosheniy yeniseyskih Kirgizov S Rossiey V XVII- Pervoy Polovine XVIII vv., Frunze 1388, s. 75.
[30] Potapov L. P., Proishojdenie İ Formirovanie Hakasskoy Narodnosti, Abakan 1957, s. 135-186.
[31] Le Aan Re. e. 21. Op. D. 19. L. 126 Op.
[32] Sgarh e. R. -675. Op. 1. D. 46. L. 27/D. 45. L. 74.
[33] Le Aan. e. 21. Op. 4. D. 19. L. 130.
[34] Rgada. Sie. erik. Ste. 5 V. L. 133-134.
[35] Abdıkalıkov A., Yeniseyskie Kirgizı V Veke…, Frunze 1968, s. 26.
[36] Dai. T. lı-See, 1869. s. 162.
[37] Sgarh. e. R. -875. Op. 1. D. 18. s. 38.
[38] Sgarh. R. 675. Op. D. 9. L. 27; D. 18-S. 247.
[39] Sgarh. R-675 Op. 1. D. 14. L. 5, 11; D. 36. s. 4.
[40] Klemene D. A., Vvodna Statya K Opisanih “Drevnostey Minusinskogo Kray”, Tomsk 1886, s. 47.
[41] Butanaev V. “Etnicheskaya İstoriya Hakasov 18-19 Vv. ”, Materialı K Serii “Narodı SSSR”, No. 3, Hakası, Moskova, s. 21-22.
[42] Bahrushin S. V., “Yeniseyskie Kirgizı V 17 V.. ”, s. 187; Butanaev V., K” Voprosu O Hakasskih sifrovıh Znakah”, Uch. Zap. Hakniieli. -Abakan, 1975, Ch. 20, s. 256-260.
[43] Bahrushin S. V., Ukaz. Soch., s. 195.
[44] Le Aan e. 21. Op. 4. D. 17. L. 38.
[45] Tam Je. D. 18. L. 502 Op.
[46] Spafariy N. M., Sibirya İ Kitay, Kishinev 1960, s. 70.
[47] Abdıkalıkov A., Yeniseyskie Kirgizı V 17 Veke, Frunze 1968, s. 33.
[48] Sgarh. p. R-675. Op. 1. D. 18. s. 32.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.