Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Hun Döneminden Günümüze Ulaşan 1500 Yıllık Saz

1 16.826

Prof. Dr. Abdulvahap KARA

Turk musiki ve kultur tarihinde onemli bu bulusu Mogol arkeologlari gerceklestirdi. 2008 yilinda bulduklari 1500 yillik sazi once Mogollarin Devekopuzu dedikleri calgi zannettiler. Ancak bunun Turk sazi oldugunu ve ustunde runik yaziyla Turkce sozler bulundugunu fark eden Gumilev Avrasya Universitesi Turkoloji ve Altayoloji Araştırmalari Merkezi Muduru Prof. Dr. Karjavbay Sartkojauli olmus.

Gectigimiz yil Ekim ayi sonunda Istanbul’da gerceklesen “Otuken’den Istanbul’a Turkcenin 1290 Yili” isimli uluslararasi sempozyum gelen degerli hocamiz bunlari bana anlatinca dogrusu cok heyecanlandim.

Bu konuda makaleniz var mi, sazin fotograflari elinizde mi? diye sormaktan kendimi alamadim. Cunku iki senelik bu onemli kultur hadisesinden haberimiz yoktu. Amacim hocamizin makalesini resimleriyle birlikte Turkiye’de yayinlayip Turkiye’deki arastirmacilarin haberdar olmasini saglamakti.

Hocamiz ayni zamanda Avrasya Universitesindeki Turk Yazi Tarihi isimli muzenin kurucu mudurudur. Kendisi orada Orhun Abideleri ve Turk yazi tarihi konusunda muazzam bir muzeyi olusturmuslardir. Muze girisinde de Orhun Abidelerinin bire bir kopyasi granit tastan dikili bulunmaktadir. Kendisi ayrica Prof. Dr. Mirzatay Joldasbekov ile birlikte Orhun Abideleri Atlasi isimli buyuk boy renkli kitabin yazaridir.

Hocamizi ve esini bir gun Istanbul’un tarihi ve turistik yerlerini gezdirirken ana konumuz bu saz oldu. Mogolistan dogumlu ve Mogolcayi ana dili gibi bilen Sartkojauli bu sazdan samimi oldugu Mogol arkeologlarla ile sohpet esnasinda tesadufen haberdar olmus ve bir cok isrardan son guc bela resim ve bilgileri alabilmis. Aslinda kendim dili bilimci veya musiki arastirmacisi degilim, ama bu buluntu ile Turk sazinin tarihi ile ilgili bilgilerde onemli degisiklikler yapacagini saniyorum. Turk sazinin kokunu Hititlere baglayanlar, 1500 yil pay bicenler bilgilerini gozden gecireceklerdir. Cunku,  Turklerde 1500 yil once boylesine gelismis bir saz ve kuy / ezgi gelenegi varsa, bu geliskinlige ulasmak icin sazin asirlardir kullanimda olmasi gerekir. Gerci bu konular uzmanlarin isi, fakat biz burada ilk aklimiza gelenleri acizane belirtmeye calistik. 

Ve bir hafta sonra resimler de geldi. Gercekten de ortada somut bir durum vardi. Bunu mutlaka Turk bilim alemine ve kamuoyuna kazandirmak gerekliydi. Simdi bu makaleyi bir dergiye hazirlama calismalarimiz bitti. Bir kac hafta icinde yayinlanmis olacak.

Biz bu yazida makalenin icerigini ve resimleri vermeye calisacagiz.

Turk halklarinin en onemli calgisi Turk sazinin 1500 yillik en eskisi Mogolistan’da bir magarada bulundu. Sazin Turk kulturu ve musiki tarihi acisindan en onemli yani sapinda runik Turk yazisinin olmasidir. Bu yazida “Hos bir ezginin sesleri insani mest eder” denilmektedir. Bu da Turklerin en eski devirlerden musikiye verdikleri onemi gostermektedir. V. Yuzyila ait oldugu tahmin edilen sazin gunumuzde Kazak, Karakalpak ve Nogay gibi halklarda hala calinip soylenen iki telli saz “dombira”ya cok benzemektedir. Mogol arkeologlar bu sazin Mogollara ait oldugunu iddia ederken, biz onun Turk calgisi oldugunu kanitladik.

En eski Turk sazinin bulundugu yer: Altay daglarinin Mogolistan sirtinda uzanan ve Cargalant-Kayirhan olarak adlandirilan kisminda “Omnohon Aman”, yani “On Vadi” isimli yerde bulunan “Nuhen Had”, yani “Magara Tas” denilen bir magarada bulunmustur.

2008 senesinde ilk defa bu magarayi N. Dandar isimli bir coban kesfetmis ve icindeki boynu egri sazi bulmus ve durumdan koy mektebinin ogretmenlerinden C. Enhtor’e haberdar etmisti. Enhtor Ulan Batur’daki Mogolistan Ilimler Akademisi Arkeoloji Enstitusu bu buluntuyu bildirdi.

Bunun uzerine Ts. Torbat’in baskanliginda bir grup arkeolog 25 Haziran 2008 tarihinde magaraya geldiler. Magara tas (GPS) 47º37’433” enlem ve Е 92º27’273” boylamda, deniz seviyesinden 1866 m. yukseklikte bulunmaktadir.

Magaranin 86 x 60 cm boyutlarindaki agzi yuksektedir. Iceriye 95 cm kayarak girilmektedir. Icerisi tek bir oda gibidir. Odanin tabani 130 x 280 cm’dir.

Arkeolojik kazi: Arkeologlar magaraya girmelerinden once, magarayi ilk bulan N. Dandar topragi kazdigi ve magara icinin ilk durumunda bazi degisiklikler yaptigi anlasilmistir. Dandar 35 cm. capinda ve 15 cm. derinliginde topragi kazmisti. Cikan topraklari magaranin kapi tarafina yigmisti. Magaranin dogu tarafinda duvari kismina dogru iki uzengi ve eyerin bir kenari acikca gorulmekteydi. Duvara dayali duran sazi ise Dandar yerinden almis ve ogretmen Enhtor’e getirip vermisti. Eyerin altindan sadak oklariyla birlikte bulundu. Kazi calismalari sonucunda kafatasi saglam bir insan iskeleti, 20 temren, okun agac saplari, enli eyer, iki Turk uzengisi bulundu.

Mogolistan Ilimler Akademisi Arkeoloji Enstitusu magaradan cikarilan insan iskeletine antropolojik incelemeler yapti. Iskeletin paleoantropolojik analiz bulgulari su sekildedir: Kafatasi oldukca iyi korunmus bir durumdadir. Kafatasinin sol tarafinin ust kismi bir zamanlar yara almis, fakat sonradan iyilestiginin isaretleri kalmistir. Kafatasindaki yara izi sivri uclu bir silahla yapilmis gibidir. Ancak, bu ok yarasi degildir. Yara izinin boyutlari 3,6×2,0 cm’dir. Kafatasinin tepesinde ve alin kisminda kafa derisi bulunmaktadir. Iskeletin yapisi ve kafatasinin eklemleri, disinin ozelliklerinden anlasildigina gore, bu 20-25 yaslarinda ve 166, 7 cm boyundaki bir genc erkege aittir.

Saz: Magarada bulunan arkeolojik buluntular icinde bizim en cok ilgimizi ceken sey saz oldu. Bu saz hakkinda Kazakistan’da 2008 yili sekiz gazetede makale yayinlamistik. 2008 yilinda Mogolistan’a gittigimizde boyle bir sazin bulundugunu isitince, Magara Tas’ta kazi calismalari yapan arkeolog Ts. Torbat’i ziyaret ettik. Torbet bize sazi gosterdi. Ancak, sazin fotografini cekmemize, cizimlerini yapmamiza izin vermedi. Onun dusuncesine gore, bu Mogollarin Deve Kopuzu denilen bir milli calgisiydi. Biz ise bunun Mogollarla ilgisi olmadigini, bunun Turk halklarina ait bir saz oldugunu ve hatta Kazaklarin bugun dahi calip soyledikleri iki telli “dombira” sazinin aynisi oldugunu soyledik. Ayrica buluntunun bir Mogol mezarindan degil, Turk mezarindan ciktigini da ifade ettik. Bunun en buyuk delili de sazin sapindaki Turk runik yazisiydi. Bundan dolayi, bu sazin Mogollara ait oldugunu iddia etmenin abesle istigal olduguna isaret ettik. Kopuz aletinin yayli bir calgi oldugunu ve bu sebeple sapinin kalin olmasi gerektigini, oysa bunun ince oldugunu ve tellerine parmakla vurularak calindigini belirttik.

Sazin sapinin egriligine gelince, bunun dogal oldugunu, cunku herhangi bir sazi bir duvara yasli olarak belli bir muddet birakildigi zaman sapinin egrildigini soyledik. Cunku sazin teli vardir. Telden dolayi sap egrilmektedir.

Biz sazin sapindaki runik yaziyi inceledik. Yazi Turk dilinin uyum kuralina uygun yazilmamistir. Bu durum ise, bu yazinin Turk runik yazi sistemine reform yapilmadan once yazildigini bize gostermektedir. Yazi reformunun 552-570 yillari arasinda gerceklestigini dusunursek, bu saz bu yillardan once yapilmis olmalidir. Reformdan once eski Turk bitiglerinin harf ve isaretleri birbirine bitisik sekilde yazilmaktaydi. O donemde yazinin gramer kurallari yapilmamisti. Bundan dolayi biz sazdaki yazinin V. Yuzyila ait oldugunu dusunuyoruz.

Sazda su yaziyi gormekteyiz.

“župar kuu čore sebit idmis”

Nefis ezgi bizi mutlu eder.

Yazidan su sonuclari cikarabiliriz:

1. Yazi reform oncesine aittir. Cunku, ses uyumu yoktur.

2. Yazidaki ezgi manasina gelen “kuu” kelimesi eski Turk metinlerinde “kugu” olarak da gecmektedir. Ortadaki “g” sesi zamanla dusmustur. V. yuzyilda bu “kuu” olarak soyleniyor olmalidir. Bugunku Kazak Turkcesinde hala yasayan “kuy” kelimesinin telafuzuna benzemektedir. Bu kelime erken Ortacag’da Cince metinlerde “ch’u” olarak gecmektedir.

3. “čore” kelimesini eski Turk dilleri sozluklerinde bulamadim. Kazaklar kecileri “sore, sore, sore” diye belirli bir makamla soyleyerek cagirirlar. Demek ki, bu soz makam, musiki manalarina gelmektedir. Bu durum bize bugunku XXI. yuzyilda bir cok Turk halklarinda mevcut “dombira kuy” musikisinin daha V. Yuzyilda gelisimini tamamlamis oldugunu gostermektedir.

Sazin basi: Sazin basi ceylan (bugi) veya bulanin basina benzemektedir. Gunumuzun sazlari gibi duz degil. Eski devir geleneklerine gore, hayvan stiliyle suslenmistir.

Turkler Islamiyete girdikten sonra hayvan stili suslemelerini birakmistir. Cunku, Goktanri dininin tum aliskanliklarini terk etmeyince, tam Musluman olmak mumkun degildi.

Efsane ve 1500 sene onceki saz: Kazaklarda dombira veya sazin nasil meydana geldigi konusunda bircok efsane mevcuttur. Bunlarin bazilari B. Saribayev, K. Jubanov, O. Janibekov ve A. Seydimbekov gibi arastirmacilarin kitaplarinda yer almaktadir. Dombira ve dombira kuyleri / ezgileri konusunda bu arastirmacilarin eserlerinden faydalandik.

Akselev Seydimbek’in “Cift Tel Efsanesi” hakkinda yazdigina gore, cok eski devirlerde bir genc daglarda geyik avlayarak gecimini temin ediyormus. Bir gun yuksek daglarda, bir maral vurdu. Onu asagiya indirmek icin iskembe ve bagirsaklarini bosaltti.

Aradan aylar gectikten sonra, avci genc disi marali vurdugu yere tekrar gelir, burada kulagina vizilti gibi sesler gelir. Dikkatle etrafina baktiginda, birkac ay once vurdugu maralin bagirsaklarinin akbaba gibi les yiyici kuslar tarafindan yenirken, agac dallarina takili kalmis oldugunu gordu. Vizilti gibi ses dala takilip kurumus bir cift bagirsaktan gelmekteydi. Ruzgâr estikce, dallara gerili bir bicimde takilmis olan bagirsaklardan farkli farkli hos sesler geliyordu. Avci gence bagirsaklar dile gelmis gibi gorundu ve daldan bu bir cift kurumus bagirsagi alip eve getirdi ve tahtadan yaptigi bir alete takar. Bagirsaklara parmaklariyla vurdukca agac dallarindaki gibi hos sesler cikarir. Bu sadece gencin degil, onu dinleyen herkesin hosuna gider. Onlari cesitli duygulara surukler. Boylece dombira herkesin sevdigi bir musiki aletine donusur. Gunumuzde de bazi yerlerde Kazaklar dombiranin tellerini hala kurutulmus bagirsaklardan yaparlar.

Efsane bizlere bunlari anlatirken, bundan 1500 sene once yapilmis ve Altaylarda bir magarada gunumuze ulasan yasli sazin karnina maralin, geyigin resimleri yapilmistir. Hatta sazin sapinin ucuna da maral veya geyigin basi konmustur. Bu hayret verici bir durumdur. Acaba bu bir rastlanti midir, yoksa tarihi hakikat midir? Efsanede gecenleri, bu yasli “bilge” saz kendi varligiyla teyit etmektedir.

Turklerdeki “kuy” kelimesine tekrar donersek, konar gocer halklarda ozellikle Turk-Mogol halklarinda ezgi manasindaki “kuy” kelimesi en kutsal ve onemli kelimelerden biridir. Belki bu yuzden Turk-Mogol halklarinda “kuy” ve “kok” yani “gok” kelimeleri “Tanri” kelimesiyle esanlamlidir. Baska bir deyisle, “kogu, ku:u, kok” gibi cesitli kullanimlari olan bu kelimeler Goktanri inanciyla yakindan ilgili oldugunu gosteren tarihi ve manevi bulgular mevcuttur.

Turk halklarinin kaganlik devirlerinde kaganin altin islemeli Ak Kece Evinde her sabah gun kuy, yani ezgi ile karsi alinirdi. Daha acik bir ifadeyle bu bir gelenekten ziyade, Goktanri inanciyla ilgili bir rituel olmalidir. Kaganlik merkezinde calinan ezgi / kuyun sayisi bir sene icinde gunlerin sayisina uygun olarak 366 idi. Bunu “Tanri’nin 366 bolum kuyu” olarak adlandiriyorlardi. Yilbasi baharda gece ile gunduzun birbirine esitlendigi (22-23 Mart) gunden baslardi ve bu gune “Ulusun ulu gunu” denir ve buyuk solenler yapilirdi. Ulusun ulu gununde tum kaganligin dilek ve isteklerini Tanri’ya ulastiran 9 kuy calinirdi. Eski Yunan tarihcilerinden Quintus Curtius Rufus (M.S. I. Yuzyil) “Buyuk Iskender’in Tarihi” isimli kitabinda Orta Asya konar gocerlerinin Ulus bayramini nasil kutladigini yazmaktadir. Ulus gunu gunes dogmak uzereyken Kaganlik Merkezinin ustune gunes sembolu olan bayragin cekildigini, bir tepeye hepsi kirmizi elbiseler giymis ve bir yili sembolize eden 365 delikanlinin cikarak nevruz solenini baslattigini hayranlikla yazmaktadir. Buna benzer bir Goktanri inancini musiki arastirmacisi Abdulkadir Meragi de “Zubdet’ul Edvar” isimli eserinde soyle ortaya koymaktadir: “Turk-Mogol sarki ve kuyleri su sekilde uc kisma ayrilir: musiki aletiyle calinan bir turu vardir. Onlara “kokler” denir, sesle soylenenlerine “ir” ve “dola” diye isimlendirilir. Eski Turk ulkesinde kuyun sayisi 366’dir. Bir sene icinde kac gun varsa, o kadar kuy / ezgi olur. Onun her biri her gun hanin onunde calinir. Bunlarin icinde en asili ve en buyugu 9 kuydur”.

Bu tarihi kaynak eski devirlerde bile Turkler arasinda saz enstrumani, ezgi sanati, onlari anlama, hissetme ve saygi duyma benliginde duyma kulturu bugunku seviyeden asagi olmadigini gostermektedir. Bu konuda en son arkeolojik bir kaynak 2008’de Mogolistan’da Bayanhongor bolgesi, Galuut yerlesimi Olonuur ovasinda bulunmustur. Burada bulunan Turk mabedinin kalintilarinda VII-VIII. Yuzyillara ait bir yazi bulunmustur. Tasa kazinmis yazida “Izgilik Cor sekiz cesit saz musiki aletine vakif oldugu icin sert tastan yapilmis bir mabet insa ettik” denilmektedir.

Bu durum bize VII-VIII. yuzyillarda Gokturklerde 8 cesit saz oldugunu, bu sazlari calip soyleyene sonsuz mabed insa ettiklerini gostermektedir. Bu da bir zamanlar eski Turklerin saza, musikiye, saz sanatina ne derecede buyuk onem verdigini bildirmektedir.

Bu sazlarin en V. Asirda yapilmis en eskisi Mogolistan’da bir magarada bulunarak gunumuze ulasmis bulunmaktadir. Bu, gunumuzde calmali sazlarin dunyadaki en eskisidir. Dunyanin bir cok ulkesine yayilmis bulunan yayli calgilardan kopuzun X. Yuzyildan beri kullanilmakta oldugu tahminleri yapilmaktadir. Bu sebeple kopuz yayli calgilarin atasi olarak kabul edilmektedir. Oyleyse calmali sazlarin en eskisi ve atasinin da “dombira” oldugunu soyleyebiliriz.

Avrasya’nin iki kitasinda da dombira sazinin cok yaygin oldugunu gosteren dil malzemeleri elimizdedir. Turk halklarindan Kazaklarda “dombira”, Karakalpak, Nogaylarda “dombira”, Tuvalarda “dambira”, Kirgizlarda “dungir”, Turkmenlerde “tamdira”, Ozbeklerde “tambur”, Ruslarda “domra”, Afganlarda “dambura”, Iraklilarda “tunbur”, Mogol kokenli Halkalarda “dombir”, Buryatlarda “dombir”, Kalmuklarda “dungirma” olarak gecmektedir. Bu durum bize dombira calgisinin Avrasya halklari arasinda ne derece cok yaygin olduguna isaret etmektedir.

Sonuc itibariyla mizrapli Turk sazlarin atasinin dombira oldugunu soyleyebiliriz. Mogolistan’da 2008 yilinda bulunan V. Yuzyila ait Hun sazinin dunyadaki en eski Turk sazi oldugunu ve bugunku Kazaklardaki dombira ile ayni oldugunu soyleyebiliriz. Biz bu dombirayi esas alarak bir benzerini yaptirmis bulunuyoruz. Sazdaki runik yazi da eski Turklerde musikinin, ozellikle kuy, yani ezginin cok onemli bir yere sahip oldugunu gostermektedir. Bu kuy kelimesi de bugun Kazaklarda aynen devam etmektedir. Kazak bestecileri birbirinden guzel bestelerle kuyleri zenginlestirmektedir.

Degerli hocamiz Prof. Dr. Karjavbay Sartkojaulina Mogolistan’da bulunan 1500 yillik sazi Mogol bilim adamlarina Turk sazi veya dombirasi oldugunu kanitlayip ilim alemine kazandirdigi icin ne kadar tesekkur etsek azdir. Sazi Mogol arkeologlar bulmakla birlikte, onun sayesinde haberdar olduk. Boylece sazin tarihini daha da gerilere goturecek somut bir bilgiye ulasmis bulunuyoruz. Degerli hocamiza saglikli uzun omurler diliyoruz.

Prof. Dr. Abdulvahap KARA

Türk Dil Tarih Kültür Birliği

1 yorum
  1. Haluk H. Ongar diyor

    Moğol diye bir kavim YOKTUR. Kara Tatarlara Ermenilerin verdiği isimdir. Tatarın Ermenicesidir! Bu yanlıştan kurtulmak için tarihi bilmek gerekir.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.