Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Geçiş Döneminde Özbekistan Ekonomisi

0 12.473

Anar SOMUNCUOĞLU

Bağımsızlığın Başında Özbekistan Ekonomisi

Özbekistan, diğer eski Sovyet cumhuriyetleri gibi, Sovyetler Birliği’ni saran ağır ekonomik kriz ortamında bağımsızlığını ilan etmiştir. Sosyalist ekonomi iflas etmiş, Sovyetler Birliği ve bir bütün ekonomik sistemi parçalanmıştır. Yeni devletler bir yandan devlet yapılarını oluşturmaya çalışırken, bir yandan da gittikçe derinleşen ekonomik krizi aşmak, bir bütün ekonomik sistemin ayrışmasından dolayı ortaya çıkan sorunları aşmak, ekonominin yapısını değiştirmek gibi problemlerle karşı karşıya kalmıştır.

Sovyetler Birliği’nin ekonomik olarak az gelişmiş bölgesinde-Orta Asya’da yer alan Özbekistan, bölgenin en kalabalık devletidir. Orta Asya’nın içlerinde yer alan Özbekistan, denize çıkışı bulunmayan ülkelerle çevrilmiş denize çıkışı olmayan dünyanın iki ülkesinden birisidir.

Sovyetler Birliği’nin ekonomik sisteminin içinde Özbekistan’ın uzmanlaşma alanı tarım ve yarı mamul malların üretimiydi. Türkmenistan’dan sonra Sovyetler Birliği’nde ikinci en fazla tarım ağırlıklı ekonomiye sahip olan Özbekistan’ın 1991 yılında GSYİH içerisinde tarım sektörünün payı %36, sanayinin payı ise %28’di. Aynı zamanda 1991’de işgücünün %42’si tarımda istihdam edilirken, sanayi için bu pay %14’tü.[1]

Özbekistan ekonomisinde ağırlıklı olan tarım sektörü çeşitlendirilmemiş bir yapıya sahipti. Bu sektör çoğunlukla pamuk yetiştiriciliğinden ibaretti. Sovyetler Birliği’nin pamukta kendi kendine yeterli hale gelme çabalarının sonucunda, Özbekistan bir “pamuk cumhuriyeti” haline getirilmişti. Bağımsızlığın başında Özbekistan, dünyanın dördüncü en büyük pamuk üreticisi ve en büyük üçüncü pamuk ihracatçısıydı.

Pamuk üretiminde uzmanlaşmanın Özbekistan’da tekstil sanayiinin gelişimine hemen hemen hiç bir katkısı olmamıştı. Sovyet döneminde üretilen pamuğun çok az bir kısmı Özbekistan’da işlenip kumaş haline getiriliyordu. Pamukta aşırı uzmanlaşmanın toprağa ve insanlara getirdiği büyük zararlara rağmen bir pamuk cumhuriyeti haline getirilen Özbekistan, 1990 yılında Sovyetler Birliği’nin pamuk ipliği üretiminin %60’ını sağlarken, kendi tekstil fabrikaları bu hammaddenin sadece %10’unu kullanabiliyorlardı.[2] Ülkede işlenmeyen ham pamuğun yaklaşık %96’sı düşük fiyattan Sovyetler Birliği’nin Avrupa kısmına ve Doğu Avrupa’ya gönderiliyordu.[3] Genel olarak Özbekistan’ın Sovyetler Birliği’nde izlenen tarımdan sanayiye kaynak aktarma politikasının bir kurbanıydı.

Moskova’nın yürüttüğü politikalar sonucu, pamuk üretimi toplam üretim içinde çok büyük bir pay alıyordu ve Özbekistan sanayi üretiminin %80’inden fazlası da pamuk sektörüne bağımlı idi.[4] Özbekistan’ın bütün sektörleri, Sovyet pazarına yarı işlenmiş kimyasal maddeleri, pamuk ipliği, yarı işlenmiş bakır, altın ve benzerlerini sağlamaya yönlendirilmişti. Özbekistan’da mamul mal üreten ya da çıkarılan hammaddeleri tamamen işleyen bir sanayi neredeyse yoktu; mevcut sanayi ise yarı işlenmiş maddeleri üretiyordu. Aralarında bazı makine fabrikaları daha II. Dünya Savaşı zamanında Sovyetler Birliği’nin içe çekilme harekatı zamanından kalmıştı. Bu yüzden bağımsızlığın başında fabrikaların çoğunun yenilenmesi gerekiyordu. Diğer taraftan Özbekistan’ın, özel bir çaba gösterilmemesine rağmen Sovyetler Birliği’nin en büyük meyve ve sebze üreticisiydi.

Özbekistan’da zengin doğal kaynaklar da mevcuttur. Bu kaynakların önemli bir kısmını enerji kaynakları oluşturduğu halde, Sovyetler Birliği’ndeki uzmanlaşmadan dolayı Özbekistan Sovyetler Birliği zamanında net enerji ithalatçısıydı. 1992 yılında Özbekistan’da doğal gaz üretimi 42 milyar metre küptü. Özbekistan, Rusya ve Türkmenistan’dan sonra, Sovyetler Birliği’nin üçüncü doğal gaz üreticisiydi. Diğer taraftan, Özbekistan’ın petrol rezervleri de önemli miktarda olduğu halde, Sovyet zamanında buradaki petrolün çıkarılmasıyla pek uğraşılmamıştır. Dolayısıyla Özbekistan petrol ihtiyaçlarının %60’ı cumhuriyet dışından getiriliyordu. Özbekistan’ın önemli kömür yatakları da mevcuttu.[5]

Enerji kaynaklarının yanı sıra, Özbekistan’ın diğer doğal kaynakları arasında altın, bakır ve çinko sayılabilir. Bunlardan özellikle altın, bağımsızlığın başından beri yabancı yatırımcıların dikkatini çekmektedir. Bağımsızlığın başında altın üretimi yıllık 65-70 ton civarındaydı. Bakır üretimi 1992 yılında 83.000 tondu.[6]

Özbekistan ekonomisinin, Sovyet ekonomik sisteme en bağımlı olan cumhuriyetlerden birisi olması ve sahip olduğu tek yönlü ekonomik yapısı geçiş dönemi zorluklarını artırmış ve Özbekistan yönetimini ülkenin ekonomik yapısının değiştirme arayışlarına itmiştir.

Özbekistan’ın Aşama Aşama Geçiş Stratejisi

Orta Asya’nın liderliğine oynayan Özbekistan’ın, bağımsızlığının ilk yıllarından beri, devlet başkanı İslam Kerimov’un da sık sık ifade ettiği gibi “kendine özgü” bir ekonomi programı vardır. Özbekistan’ın ekonomi programının temelinde devletin müdahalesi ve reformların aşama aşama yapılması vardır. Özbekistan’ın kullandığı araçlar daha çok sosyalist sistemi hatırlatmaktadır. Bir an önce bütün ekonomik yapıyı değiştirmeyi, hızlı serbestleştirmeyi, özelleştirmeyi ve makro ekonomik istikrara ulaşmak açısından sıkı para ve maliye politikalarını öneren Uluslararası Para Fonu (İMF), Özbekistan’ın izlediği ekonomi politikasından memnun değildir. Ancak Özbekistan’ın ekonomi politikasının başlıca amacı sosyalist tipi ekonomiden serbest piyasa ekonomisine dönüşüm değil, tarım ağırlıklı bir ekonomiden sanayileşmiş ve gelişmiş bir ülkeye olan dönüşümdür. Bu yüzden Özbekistan açısından serbestleştirme olsun, özelleştirme olsun, piyasa kurumlarının oluşturulması veya makro ekonomik istikrar ikinci plandadır ve ancak sanayileşmeye ve kendi kendine yeterliliğe ulaşmak için elverişli oldukları derecede uygulanır. İslam Kerimov’un sık sık tekrarladığı gibi “yeni ev kurmadan eskisini yıkmamak” ilkesi hakimdir.

Serbest piyasa ekonomisine hızlı geçiş modelini eleştiren Özbekistan yönetimi, bir ülkenin geçiş döneminin başlangıcında sahip olduğu başlangıç şartlarının önemli olduğunu vurgulamıştır. Buna göre, Özbekistan’ın şartları hızlı geçişi değil, emin ve sağlam adımlarla yavaş geçiş daha uygundu. Bu geçiş de mutlaka devletin kontrolünde ve devletin eliyle yapılmalıydı. Bu geçiş stratejisinin birkaç yıl içerisinde oluşmuştur.

Geçişin başlangıcında diğer genç devletler gibi daha çok Rusya’nın adımlarını izlemek durumunda kalan Özbekistan, ilk reformlarını tamamen dış etkenlerden dolayı uygulamak zorunda kalmıştır. Bu reformların en önemlisi Ocak 1992 fiyatların serbest bırakılması olmuştur. Yeni bağımsız Özbekistan Devleti o zaman Rusya’nın kontrol ettiği Ruble bölgesinde bulunuyordu, yani diğer eski Sovyet cumhuriyetleriyle birlikte bir çeşit parasal birlik içerisindeydi.

Rusya’nın ardından fiyatlarını serbestleştiren Özbekistan, diğer cumhuriyetlere göre daha az serbestleştirme uygulamıştır. Halkın hayat standardını korumaya çalışan Özbekistan, bir yandan bazı üretici, tüketim ve hizmet fiyatlarını serbest bırakırken, diğer yandan bir çok gıda ve sanayi mallarının fiyat ve fiyat artışlarına sınırlandırmalar koymuştur. Bazı hizmetlere tavan fiyatı konulurken, üreticilerine sübvansiyonlar yapılmıştır. Özbekistan’ın en önemli ihracat kalemi olan pamuk ve ayrıca diğer hububat fiyatları kontrol edilmeye devam etmiştir.[7] Diğer Ruble bölgesi üyelerinde daha kapsamlı fiyat reformları yapıldığından fiyatlar hızla artarken, aralarındaki sınırlarda kontrolün olmadığı dolayısıyla Özbekistan’ın daha fiyat kontrollerini devam ettirmesi zor olmuştur. Yine de, Özbekistan’da enflasyon diğer cumhuriyetlere göre daha düşük olarak gerçekleşmiştir.

Özbekistan’da üretici ve tüketici fiyatlar üzerinde uygulanmaya devam eden ve özellikle dış ticarete yansıyan fiyat kontrollerinden ve dış ticaret sınırlandırılmalarından dolayı, kaçakçılık hızla yayılmıştır. Bu yüzden karne sistemini ve genel olarak fiyat kontrollerini uygulamanın maliyetleri gittikçe artıyordu.

İlk fiyat serbestleştirilmesini dış etkenlerden dolayı gerçekleştiren Özbekistan, kısmen daha 1992’de fiyatlar üzerinde kontrolünü yitirmiştir. Daha sonra da devam eden fiyat serbestleştirilmesi ya oluşan ortamda fiyat kontrollerini uygulama zorluğundan ya da IMF’nin koştuğu şartlara uyma zorunluluğundan kaynaklanmıştır. Bazı tüketim malları üzerinde kontrollerin devam etmesi aslında etkinsiz bir önlemdi, çünkü devletin koyduğu fiyattan malları bulmak mümkün değildi. Devlet önlemlerine rağmen, tüketim mallarının fiyatları piyasada oluşuyordu.

Özbekistan’da 1990’lı yıllar boyunca bazı ayarlamalara tabi tutulan üretici fiyatları halen de kontrol altındadır. Sovyet zamanından kalma bazı fiyat kontrol usulleri devam etmektedir. Bunlardan birisi devlet siparişi sistemidir. Bu sisteme göre, üreticiler planlanan üretimlerinin bir kısmını devlete düşük resmi fiyattan satmak zorundadır. Bu yolla Özbekistan’da özellikle pamuk ve buğday fiyatları kontrol edilmektedir.[8]

Fiyat kontrolleri olduğu gibi, dış ticaret kontrolleri de Özbekistan’ın izlediği iktisat politikasına göre ayarlanmaya çalışılmıştır. Özbekistan’ın izlediği kalkınma stratejisi ve tarımdan sanayiye kaynak aktarma stratejisi çerçevesinde Özbekistan’ın temel ihracat sektörleri kontrol altında tutulmaya çalışılmıştır. Özbekistan altın sektörünü yabancılara açmak zorunda kalsa da, özellikle pamuk üzerinde devlet tekelini sürdürmüştür. Pamuk ihracatının merkezi yapısı korunmaya devam etmiştir. Özbekistan’ın dış ticaret rejimi izlediği ithal ikame stratejisine göre ayarlandığı için tüketim mallarının ithalatına yüksek vergiler uygulanmış, ithal ikameci sektör için ithal edilen bir çok sermaye malları ya çok düşük gümrük vergisine tabi tutulmuş ya da onlara vergi muafiyeti uygulanmıştır. Diğer taraftan, yabancı ortaklıklar ve kendi mallarını ihraç eden firmalar için ithalatta ayrıcalıklar uygulanmaktadır.[9]

1990’lı yıllarda dış ticarette gerçekleştirilen serbestleştirme kapsamında ihracat üzerindeki idari kontrol gevşetilmiş, ihracat yasakları ve lisansları çoğunlukla ihracat vergileriyle ikame edilmiştir. Ancak bu gelişmeler pamuk ve demir gibi Özbekistan’ın önemli saydığı mallarla ilgili değildir. Bu gibi mallar için eski sistem uygulanmaya devam etmiştir.[10]

Özbekistan’da yapılan dış ticaret serbestleştirme çabaları süreklilik arz etmemektedir. Yapılan düzenlemeler, gümrük vergilerinde indirimler iptal edilip, dış ticaret rejiminde şartlara göre sıklaşmalara gidilmektedir. 1992-1995 yılları arasında yapılan dış ticaret serbestleştirme çabalarından sonra, 1996’da ödemeler dengesinde zorluklar çıkınca ithalat vergileri tekrar arttırılmış ve ithalat anlaşmalarının kaydedilmesi şartı koşulmuştur. Burada gümrük vergilerinin hükümetin gelir kaynağı olarak kullanıldığı görülmektedir. 1998-1999 yıllarında da dış ticarette özellikle örtülü dış ticaret engelleri açısından dış ticaret rejiminde tekrar sıkılaşma yaşanmıştır.

Özbekistan’da açık dış ticaret engelleri dışında geniş ölçüde örtülü dış ticaret engelleri de kullanılmaktadır. Bunlar çeşitli kalite kontrolleri, uluslararası fiyatlara uygunluk kontrolü, kaydetme şartları ve benzeridir.

Özbekistan’da dış ticaret rejiminin serbestleşmesi önünde en önemli engel ülkede uygulanan döviz kuru sistemidir. Bu konuya aşağıda daha ayrıntılı değinilecektir.

Diğer geçiş dönemi reformlarından olan özelleştirme Özbekistan’da diğer geçiş ekonomilerine göre daha yavaş seyretmiştir ve halen tamamlanmamıştır. Ancak hükümetin kontrol ettiği ve hisselerin sadece bir kısmı özel sektöre geçen işletmeler özel işletme olarak kabul edildiği için istatistiklerde özel sektörün payı olduğundan yüksek gözükmektedir. 1998 yılında toplam şirketler içerisinde özelleştirilen şirketlerin oranı %86 idi. Bunlar içerisinde toplam küçük çaplı şirketlerin içinde özel olanların oranı %93, orta çaplı şirketlerin içinde özel olanların oranı %76 ve büyük çaplı şirketlerin içinde özel olanların oranı %23’tü.[11]

Özbekistan’ın Kalkınma Stratejisi ve Araçları

Özbekistan’ın benimsediği temel ekonomik strateji, ihracat ve tarımdan sanayi ve diğer bazı sektörlere kaynak aktarma yoluyla sanayileşmek, stratejik olarak gördüğü bazı mallarda kendi kendine yeterliliğe ulaşmak ve “bebek sanayilerini” geliştirmektir.

Böylece kimi öncelikli sektörlerin geliştirme amacı tamamen ithal ikamesi iken, kimi sektörlerin geliştikçe dışarıya açılacakları ve ihracatçı sektörler olacakları düşünülmektedir. Buradaki ana sorun Özbekistan’ın sahip olduğu ekonomi yapısından hoşnut olmaması ve mevcut şartlarda dışarıya açılıp, karşılaştırmalı üstünlüklere sahip olan sektörlerin ekonomideki ağırlığını pekiştirmek istememesidir. Hammadde ağırlıklı bir ekonomi olan Özbekistan, bu durumu sürdürmek istememekte, hızla ekonomik yapısını değiştirmek, yani daha çok yarı mamul mal ve mamul mal üretimine kaymak istemektedir. Teorik serbest piyasa ekonomisinin bu anlamda sunduğu perspektifleri gerçekçi bulmayan Özbekistan yönetimi, Sovyet tipi ekonominin mirasından kurtulmanın o kadar kolay olmadığını ve hızlı serbestleşmenin ekonomiyi çöküntüye uğratacağı düşünmektedir.

1995 yılında yayınlanan İslam Kerimov’un kitabında Özbekistan’ın ithal ikâmesi stratejisi ortaya konmuş ve bu strateji ekonomide lokomotif rolü oynayacak öncelikli sektörler çerçevesinde ele alınmıştır. Ülkenin öncelikli sektörler stratejisi, İslam Kerimov’un kendi kitabında belirttiği görüşleri doğrultusunda şekillenmiştir.

Buna göre; özellikle geçiş ekonomisinde öncelikli sektörler belirlenip devletçe desteklenerek ekonominin yapısal değişimi konusunda sürekli ve tutarlı bir politika izlenmelidir. Geçiş ekonomilerinde gerçek piyasa şartları olmadığı için, öncelikli sektörlerin seçimi ve desteklenmesi gereklidir.[12] Bundan başka Kerimov, öncelikli sektörlerin gelişimini makroekonomik istikrarla ilişkilendirmektedir. Parasal yöntemlere itibar etmeyen Kerimov’a göre, makroekonomik istikrarı esas sağlayacak olan reel değişkenlerdir. Buna göre, öncelikli sektörlerde üretim arttıkça, sektörler geliştikçe, bu, ekonomideki diğer üretim kollarını etkileyecek, istihdamı ve geliri arttıracak, bunun sonucunda da ekonominin reel sektörü düzelme yoluna girecek ve makroekonomi istikrar kazanacaktır.

Özbekistan’da izlenen ithal ikâmesi stratejisinin başlıca araçları, izlediği dış ticaret politikası ve döviz kuru politikasıdır. Ülkenin temel ithal ve ihraç kalemlerinin ticareti devletin elindedir. İzlediği stratejide baş reformcu devlet olduğu için, pamuk, altın, buğday ve diğer hububatlar gibi, Özbekistan açısından stratejik olan ürünlerin ticareti devletin elinde olmazsa, ithal ikâmesi stratejisi istenilen şekilde yürütülemez. İthal ikâmesi stratejisinin yürütülebilmesi amacıyla pamuk ve altın ihracatı devlet kanalıyla yapılmaktadır. Diğer taraftan gıdada kendi kendine yeterlilik politikasını yürütebilmek için bazı gıda mallarının ithalatı da devletin elindedir. Devlet, buğday ve şeker başta olmak üzere bazı gıda mallarının ithalatı için ihale açmaktadır. İhale herkes için açık değildir, katılanlar davet usulüyle çağrılmaktadır.[13]

Bu stratejik ürünler dışındaki ürünleri kapsayan dış ticaretin üzerindeki kontrol ise, IMF’nin ifade ettiği gibi geçiş ülkelerinin standartları açısından bile oldukça geniştir. Özbekistan’da dış ticaretin kontrolü için gümrük vergileri dışında, görünmez engeller de kullanılmaktadır. Bağımsızlıktan bu yana dış ticaret sistemini değiştirmeye çalışan Özbekistan’da her ne kadar ithalat kotaları yoksa da, ithalatın sınırlandırılması için başka araçlar yürürlüktedir. Vergilendirme açısından bakılırsa, Özbekistan’da ithal mallardan gümrük vergileri dışında Katma Değer Vergisi (KDV) de alınmaktadır. İthalatın yapılması için bürokratik işlemler ve sınırlandırmalar da caydırıcı olmaktadır.[14]

Özbekistan’da uygulanan ithal ikâmesi stratejisinin en etkili araçlarından birisi, döviz kuru sistemidir. Bu kur sisteminde ülkede aynı anda birkaç döviz kuru işlemektedir. Kanunî olmayan kurlar göz ardı edilse bile, ülkede resmî olarak iki döviz kurunun varlığından bahsedilebilir. Halbuki bunlar dışında bir de piyasada oluşmuş ve yasal kovuşturmalara rağmen, varlığını sürdüren karaborsa döviz kuru mevcuttur. Böylece, Özbekistan’ın izlediği resmi kur politikası ülkede çoklu kur ortamını, en az üç döviz kurunun geçerli olduğu bir ortamı yaratmıştır. Bunun nedeni, resmi kurların aşırı değerlenmiş olması ve arz talep ilişkisini yansıtmamasıdır. Resmi kura gelince, bu kur aşırı değerlenmiş olduğu için, ihracatı cezalandırıcı ve vergilendirici; ithalatı ise kolaylaştırıcı ve teşvik edicidir.

Bunun amacı bazı ithal mallarını Özbekistan üreticileri ve tüketicileri için daha ucuz kılmaktır. Mesela, bu yolla Özbekistan’ın aldığı bir çok makine teçhizat ucuz olmaktadır. Çoklu döviz kuru, özellikle, Devlet Yatırım Programı’nın hedeflerine ulaşmak için kullanılmaktadır.

Özellikle son yıllarda çoklu döviz kuru politikası yardımıyla kurulan bir çok yeni fabrika için ucuz donanım elde edilmiştir. Bunun dışında, ithal edilen bazı tüketim mallarını ucuzlatmak için de bu döviz kuru sistemi kullanılmıştır Bu tüketim malları arasında en büyük payı, gıda malları oluşturmuştur.[15]

Mevcut döviz kuru sistemi, aslında ihracatçı sektörlerden ithal ikâmeci sektörlere kaynak aktarımının bir mekanizmasıdır. Bu şekilde, Özbekistan’da gerçekleştirilmesi planlanan sanayileşme, büyük ölçüde pamuk ve altın ihracatıyla finanse edilmektedir.

Özbekistan’da izlenen para politikası ithal ikâmeci sektörleri geliştirmeye yönelik olduğu için izlenen para politikası sıkı değildir. Sanayileşmenin para politikası ve makro ekonomik istikrar önündeki önceliği açıkça Kerimov’un kitabında belirtilmiştir.[16] Özbekistan’da ithal ikâmeci sektörlere ve başka sektörlere ucuz kredi sağlanmaktadır. Bu yüzden, özellikle Rusya krizinin de etkisiyle Özbekistan’da para arzı artmaktadır. Bu süreç enflasyona yol açsa da, yukarıda da belirtildiği gibi, Özbekistan için yerli üreticilerin desteklenmesi daha önemli olduğu için, bu politikaya devam edilmektedir.

İthal ikâme politikasının gereği olarak devletin kendisi de doğrudan yatırım yapmaktadır. Burada da yatırımların sektörel dağılımının tarımın aleyhine, sanayi-nin lehine olduğu görülmektedir. Sektörlerin GSYİH içindeki payları dikkate alınırsa, millî gelirde payı büyük olan tarımın sanayiye göre çok az yatırım aldığı görülmektedir.

Mesela, 1998 yılında millî gelirin içinde %26 oranında paya sahip olan tarımın aynı yıl aldığı yatırım miktarı toplam yatırımların sadece %6’sıdır. Buna karşılık, yine 1998 yılında millî gelirin içindeki payı %15’e eşit olan sanayi 1998 yılında toplam yatırımların %29’unu almıştır. Sanayide gerçekleştirilen yatırımların çoğu yeni tesislerin kurulması için ayrılmaktadır. Bazı tesisler yabancı yatırımcıların da katılmasıyla inşa edilmektedir.[17]

Özbekistan’ın kullandığı diğer ithal ikâmesi araçları arasında, devlet sipariş sistemi de yer almaktadır. Bu sistemle devlet kontrolleri sayesinde, devletin ucuz fiyattan pamuk ve buğday üretiminin çoğunu satın aldığı söylenebilir. Aslında devlet siparişlerinin mantığı, tarımda üretici fiyatları düşük tutulmaktır. Bu şekilde yurt içinde üretici pamuk ve buğday fiyatları ve dünya pamuk ve buğday fiyatları arasında büyük bir fark mevcuttur. Bu farkın yıllar itibariyle arttığı söylenebilir. Resmî kurdan hesaplanan fiyatlara bakılırsa, 1994 yılında dünya pamuk fiyatı yurt içi üretici fiyatının 11 katı ve dünya buğday fiyatı yurt içi üretici buğday fiyatının 12 katı idi. 1999 yıla gelindiğinde, resmî kurdan, dünya pamuk fiyatı yurt içi üretici fiyatının 65 katı, ve dünya buğday fiyatı yurt içi üretici buğday fiyatının 107 katıdır.[18]

Devletin izlediği politika sonucunda tarımda ve sanayide ücretler arasında büyük bir fark mevcuttur. Tarım ve sanayide kazanılan ücretler arasında en az iki kat fark vardır. Ücretlerin ortalaması 100 olarak alınıp, ücretler ona ilişkilendirilerek hesaplanırsa, 1995 yılında sanayide ücretler 145 iken, tarımda ücretler 73 birimdi. Yıllar geçtikçe, tarımda ücretlerin düştüğü, ama sanayide arttığı da gözlenebilir. Bunun sonucunda 1999 ilk 6 ayı için sanayide ücretler 164 iken, tarımda ücretler 40’tır.[19]

Özbekistan’da bağımsızlığın ilk yıllarındaki sanayileşme düzeyi düşük olduğu için, Özbekistan’ın ithal ikâmesi stratejisi daha çok yeni tesislerin kurulmasına yöneliktir. Özbekistan, doğrudan kamu yatırımları ve yabancı yatırımları da kullanarak sanayileşmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede bir çok yeni tesis kurulmuştur.[20] En önemli yatırımlar enerji sektöründe yapılmaktadır. Sanayi alt sektörleri içerisinde enerji sektöründen sonra en çok yatırım alan sektörler; metalurji, ulaşım, iletişim ve hafif sanayidir.[21]

Özbekistan, ithal ikâmesi stratejisi kapsamında yabancı yatırımları da kullanmaya çalışmaktadır. Bu yüzden genel olarak tercih ettiği yabancı yatırımlar ülkeye yeni teknoloji getiren, sanayi tesislerinin kurulmasına, onarılmasına ve yeniden üretime açılmasına kaynak ayıran yabancı yatırımlardır. Fakat genel olarak Özbekistan yabancı yatırımları istediği ölçüde alamamıştır. Buradaki yabancı yatırımlar, diğer geçiş ekonomilerindekilere göre düşüktür. Yatırımların çoğu altın sektörüne yapılmıştır. Buna rağmen bu sektör bile son zamanlarda kötü durumdadır. Dünya altın fiyatlarının düşme eğiliminde olması bir çok yabancı projeyi durdurmuştur.

Ülke gittikçe daha fazla dış kaynağa ihtiyaç duymaktadır. Mart 2000’de onaylanan 2000 yatırım programı ekonominin neredeyse bütün sektörlerini kapsamaktadır. Bir çok sektörün altyapı yatırımlarını öngören program geniş yabancı yatırımları ve hükümet tarafından garanti edilen kredileri öngörmektedir.[22]

Diğer taraftan, son birkaç yılda ithal ikâmesi stratejisinin finansmanı için geniş ölçüde dış borç kullanılmıştır. Bu da ülkenin ödemeler dengesini bozmaya başlamıştır.

Özbekistan hükümetinin stratejisinde sanayileşme açısından yabancı yatırımları çekmek önemli bir yer almaktadır. Öncelik verilen sektörler ve konular şunlardır:

  • -Tüketim malları üretimi, tekstil ve hafif sanayinin geliştirilmesi
  • -Tarımsal malların ve hammaddelerin işlenmesi
  • Çağdaş telekomünikasyon sisteminin kurulması, ulaştırma projelerinin gerçekleştirilmesi
  • Çevreyi korumaya yönelik yatırımlar
  • Petrol ve doğal gaz üretim ve işlenmesi, enerji dağıtım şebekesinin modernizasyonu
  • İlaç, tıbbî teçhizat üretimi
  • Turizm
  • AR-GE yatırımları.[23]

Ancak iç piyasanın ve genel olarak bölge piyasasının darlığı, mevzuatın elverişsizliği, çoklu döviz kuru sistemi, bölgesel güvenlik gibi hususlardan dolayı yabancı yatırımcılar Özbekistan’a yatırım yapmaya pek istekli değildir. Hatta yabancı yatırım mevzuatı açısından ve diğer ekonomik düzenlemeler yapılırsa bile, Özbekistan’a büyük miktarda yabancı yatırımın yönelmesi için yine de bütün şartlar oluşmuş olmayacaktır. Özellikle bölgedeki güvenlik sorunları giderilmedikçe ve kalıcı güvenlik garantisi sağlanmadıkça büyük çaplı doğrudan yabancı yatırımın önünün açılması zordur.

Buna ek olarak, Özbekistan’a şimdiye kadar gelen yabancı yatırımlar daha çok enerji, altın, petrol ve doğal gaz sektörlerinde yoğunlaştığı söylenebilir. Halbuki Özbekistan’ın yabancı yatırımdan esas olarak beklediği yarı mamul mal ve mamul mal üreten endüstrilerin geliştirilmesiydi. Bu konuda UzDaewoo[24] gibi örneklerin olmasına rağmen, genel olarak yönelme bu yönde değildir. Bu da mecburen Özbekistan’ı kendi öz kaynaklarla ekonomisini geliştirmeye mecbur kılmaktadır.

Öncelikli Sektörler

Özbekistan’ın öncelikli sektörleri olarak enerji, gıda, makine-teçhizat, kimya, metalurji ve tekstil sektörleri seçilmiştir. Özellikle enerji ve buğdayda kendi kendine yeterlilik hedeflerine ulaşılmış, bunlarla ilgili gelişmeler aşağıda ayrıntılı olarak anlatılmıştır.

Öncelikli sektörlerden birisi olan tekstil sektörünün geliştirilmesi ve üretilen pamuk ve elde edilen ipeğin ülke içinde işlenmesi temel hedeftir. Pamuk işleme tesislerinin inşasına ve ipek ürünleri üretiminin arttırılmasına öncelik verilmektedir. Bu ürünlerin hammaddesinin temel üreticisi olan Özbekistan, nihaî malları ithal etmek zorunda kalmaktadır. Örneğin yıllık 1,5 milyon ton pamuk ipliği üretiminin sadece %15’i ülke içinde değerlendirilmektedir.[25] Rusya krizinin meydana geldiği 1998 yılı dışında tutulursa, bağımsızlık yıllarında pamuklu giyeceklerin üretimi azalmakla beraber yaklaşık olarak aynı kalmıştır.[26] Bu performans, diğer geçiş ekonomisine sahip ülkelere göre çok iyidir. Diğer tekstil ürünlerinin üretiminin ise düştüğü görülmektedir, yani pamuk giyiminde ulaşılan performansa diğer tekstil kollarında ulaşılamamıştır. Yine de buradaki düşüşler geçiş ekonomisi standartlarına göre iyi sayılabilir.[27]

Yüksek teknolojili üretimin geliştirilmesi kapsamında elektronik malların üretimine yatırım yapılmıştır.[28] 1993-1998 yılları arasında televizyon ve video gibi malların üretimi önemli ölçüde artmıştır. 1993 yılında 16.378 televizyon ve 6.505 video üreten Özbekistan, 1997 yılında 268.450 adet televizyon ve 140.567 adet video üretmiştir.[29]

Özbekistan’ın en iddialı projelerden birisi, ülkede otomotiv sektörü geliştirmektir. Böyle bir sektörün varlığı Özbekistan’ı bölgedeki diğer ülkeler arasında sıyrılmasına ve lokomotif sektör işlevini görüp gelişmesine yardımcı olacaktı. Özellikle yüksek istihdam yaratma özelliğine sahip olduğu için Özbekistan açısından otomotiv sektörü çok çekiciydi. Bu sektör dışarıdan teknoloji transferi gerektirdiğinden özellikle yabancı yatırımlara dayanması gerekiyordu. Böylece ülkedeki zamanın en büyük yabancı yatırımı Daewoo’nun Fergana’daki otomotiv yatırımı olmuştur. Buradaki toplam yatırım miktarı, 700 milyon dolardır. Bunun yanı sıra Koç Holding, Özbek ortağı Uzavtoprom ile Semerkant’ta otobüs fabrikasını tamamlamıştır.[30] Özbekistan’da 1993 yılında daha önce hiç üretilmeyen arabalar, 1994’te üretilmeye başlamış ve araba üretimi yıldan yıla artmıştır.[31]

Özellikle Uz Daewoo’nun yatırımı parlak bir gelecek vaat ediyordu. Ülkedeki bir çok kuruluş UzDaewoo’ya bağlı olarak çalışmaya başlamıştı. Yan sektörlerde üretimi ve istihdamı arttıran bir sektör olarak otomotiv sektörü Özbekistan için gerçekten umduğu lokomotif sektör görevini görebilirdi. UzDaewoo şirketinin özellikle BDT ülkelerine ve en önemlisi Rusya’ya ihracat yapacağı yönünde ümitler bağlanmıştı. UzDaewoo projesi çerçevesinde Asaka şehrinde kurulan büyük çaplı fabrika üretiminin 1/3’inin yurtiçi talebi karşılayacağı, kalanı ise ihraç edileceği düşünülmüştür. BDT ve çevre ülkelerine UzDaewoo arabalarının ihracatını garanti altına almak için devletin en yüksek düzeyinde girişimler yapılmıştır. Mesela, 1996 yılında Gürcistan’ı ziyaret eden Kerimov, bu ülkeye arabaların satışı konusunda da görüşmeler yapmıştır.[32]

Yerli otomotiv sanayiini dış rekabetten korumak için Özbekistan’da bir dizi önlem alınmıştır. Bir yandan ithal arabaların ülkeye girişi zorlaştırılırken, diğer taraftan yerli otomotiv sektörünün mallarının ihracatı kolaylaştırıcı ve özendirici tedbirler alınmıştı.[33] Özellikle Rusya pazarındaki Özbekistan’da üretilen arabaların başarısı kendisini Rusya’da en çok satılan yabancı araba özelliğiyle göstermektedir.[34]

Özbekistan’da otomotiv sektörünün önündeki engelleri de yok değildir. Özellikle iç piyasanın darlığı ve Rusya’da 1998 krizinden dolayı dış pazarların da daralması sonucunda Özbekistan otomotiv sektörü sorunlar yaşamıştır. Diğer bir sorun ise bu sektörün en büyük yabancı yatırımcının Daewoo şirketinin kendi sorunları ve yatırım gücünün zayıflaması olmuştur.

Şu anda Özbekistan’da sanayileşme politikası devam etmektedir. Bu çerçevede büyük alt yapı çalışmaları ve büyük tesislerin yapımına da devam edilmektedir. Bu konuda bir çok problem birikmeye başlamıştır. Yurtiçi tüketime yönelik üretim, sonuçta yurtiçi piyasa ile sınırlıdır. Özbekistan daha fazla serbestleştiği zaman, bu sanayi yapısı en azından Orta Asya ve BDT ülkelerine sınai ihracatı yapabilmesi için bir dayanak olabilir. Fakat bunun için üretilen malların rekabet edebilir nitelikte olması gerekmektedir.

Kendi Kendine Yeterlilik Stratejisinde İki Örnek Sektör

A. Gıdada Kendi Kendine Yeterlilik

İslam Kerimov’un Özbekistan’ın başta ulaşması gereken hedeflerinden biri olarak gıdada kendi kendine yeterliliği göstermiştir. Bu amaç için önce buğdayda kendi kendine yeterliliğe ulaşılması planlanmıştır. Özbekistan’da bu konunun hayatî önem taşıdığına inanılmaktadır. Özbekistan, hava şartlarına göre fiyatı değişebilen buğdaya bağımlı olmak istememektedir.

Özbekistan, önce Çarlık Rusyası, daha sonra ise Sovyetler Birliği tarafından pamuk cumhuriyetine dönüştürülmüştür. Bu yıllar içerisinde, Kazakistan dışında diğer Orta Asya cumhuriyetleri gibi, Özbekistan da dışarıdan gelen buğdaya muhtaç olmuştur. Şüphesiz, buğday stratejik bir üründür. Her ülke buğday üretiminde kendi kendine yeterli olmayı istemektedir. Özbekistan da bunlardan birisidir. Üstelik Özbekistan’ın Orta Asya’da lider olma arzusu dikkate alınırsa, buğdayda kendi kendine yeterli olma arzusunun Özbekistan için neden bu kadar önemli hale geldiği anlaşılmaktadır.

Buğdayda kendi kendine yeterliliğine ulaşma isteğine temel getirmek için Özbekistan, şu faktörleri göstermektedir:

  • Tarımdaki aşırı pamuk uzmanlaşmasının ortadan kaldırılması,
  • Buğday ihracatçısı ülkeler tarafından uygulanabilecek muhtemel siyasî baskı tehlikesinin ortadan kaldırılması,
  • Halka güven verilmesi ve ülkedeki sosyo-ekonomik durumunun düzeltilmesi,
  • Buğday fiyatının hava şartlarına bağımlı olma özelliğinin ülkedeki ekonomik istikrarı zedeleyebilmesi,
  • Özbekistan’ın temel ihraç ürünü olan pamuğun da hava şartlarına bağımlı olması ve dolayısıyla buğday alımı için ayrılacak dövizin de hava şartları kötü giderse azalma ihtimalinin olması,
  • Son yıllarda pamuk ihracatının ulaşım masrafları yüzünden zorlaşması.[35]

Açıktır ki, Özbekistan’ın ulaşmaya çalıştığı buğdayda kendi kendine yeterlilik, ithal ikâmeci yöntemlerin kullanımını gerektirmiştir. Buğdayda kendi kendine yeterliliğe ulaşmak çok masraflı bir uğraş olmakla birlikte, pamuk ekiminden buğday ekimine geçmenin teknik olarak zor olduğu da ispatlanmıştır.[36] Üstelik Özbekistan şartlarında bu daha da zordur. Bunun sebebi, Özbekistan’da tarım yapılabilecek alanın son derece sınırlı olmasıdır. 447.000 km2 toprağa sahip olan Özbekistan’ın dörtte üçünü bozkır, çöl ve yarı çöller oluşturmaktadır. Ekilebilir alan toprakların %9’udur ve genellikle sulanan topraklardan oluşmaktadır. 1993 yılının istatistiklerine göre sulanan topraklar 40.000 km2’lik bir alanı kaplamaktadır. Daha 1980’lerin başında sulanan toprakları artık arttırmak mümkün değildi. Zaten Sovyetler Birliği’nde uygulanan pamuk geliştirme politikalar sonucu, sulama sisteminin genişletilmesi yüzünden Aral gölünün üçte ikisi kurumuştur. Dolayısıyla buğday üretiminin arttırılması geniş ekim alanları gerektirmektedir. Bu topraklar sulama yoluyla genişletilmeyeceğine göre, daha önce pamuk ekilen bir kısım toprakların buğday ekimi için ayrılacağı kesindir. Nitekim buğdayda kendi kendine yeterlilik stratejisi kapsamında önceden pamuk için kullanılan toprakların bir kısmı buğday ekimi için ayrılmıştır. Mesela, 1994 yılında buğday ekimi için ayrılan toprak daha önce pamuk ekilen topraklar sayesinde %24 arttırılmıştır.[37]

Buğdayda kendi kendine yeterlilik stratejisi yürüten Özbekistan Devleti buğday sektörünü kontrol altında tutmaktadır. Diğer stratejik bir mal olan pamuk için olduğu gibi, buğday için de devlet siparişi usulü kullanılmaktadır. Bu usule göre yetiştirilen buğdayın %25’i devletin belirlediği fiyattan buğday üreticileri devlete satmak zorundadırlar. Ayrıca, üretimin %25’ini de anlaşmalı fiyattan devlete satmak zorunluluğu vardır. Bu anlaşmalı fiyat ilk fiyattan %40 oranında daha yüksektir. Ne var ki, bu oranlar gerçekleşen üretimden değil, devletin planladığı “hedef” üretim üzerinden hesaplanmaktadır. Devletin belirlediği hedefler ise çoğu zaman çok yüksek olduğu için hedeflere genellikle ulaşmak zordur. Hedeflere ulaşamayan üreticiler mahsulün tamamını devlete resmi fiyattan satmak zorundadır. Bu şekilde devlet, buğday üretiminin yaklaşık %65-75’ini elde etmektedir.[38]

Bilindiği gibi pamuk, Özbekistan’ın başlıca ihraç maddesidir. Üstelik, bazı araştırmalara göre, diğer geçiş ekonomilerine nazaran Özbekistan ekonomisinin daha az küçülmesi pamuk sayesinde olmuştur.[39] Özbekistan, ihracat ürününün azaltılması pahasına da olsa, buğdayın ithal ikâmesini gerçekleştirmeye kararlıydı. Üstelik kayıplar sadece bununla da sınırlı değildir. Dışarıdan daha ucuz fiyattan buğday alınabileceği halde, yurtiçinde buğday yetiştirmek de masrafları arttırmaktadır. Üstelik pamuk toprağı yoran bir monokültürdür. Daha önce pamuğun ekildiği bir alanda buğday ekilirse verimliliğin yüksek olması oldukça zordur.

Özbekistan’ın bağımsızlık yıllarında buğday ekimi için ayrılan topraklar giderek artmıştır. Böylece 1991 yılında buğday ekimi için ayrılan toprakların toplam alanı 0,49 milyon hektar iken, 1997 yılında bu alan 1,47 milyon hektara ulaşmıştır. Bu artış pamuk topraklarının indirilmesi yoluyla gerçekleştirilmiştir. 1991-1997 yılları arasında buğday üretimi önemli ölçüde artmıştır. Böylece 1991 yılında 0,61 milyon ton olan buğday üretimi 1997 yılında 3,07 milyon ton olmuştur. Buğday üretimi artarken, buğday verimliliği de artmıştır. Yani 1991 yılında buğday verimliliği 1,25 ton/hektar iken, 1997 yılında bu rakam 2,09 ton/hektara ulaşmıştır.[40]

Belirtmek gerekir ki, Özbekistan’ın pamuktaki aşırı uzmanlaşması ve buğdayın stratejik bir mal olduğu göz önüne alınırsa, Özbekistan’ın buğdaydaki hedeflerini anlamak mümkündür. Ne var ki, bu çabaların en azından zamanlaması yanlıştır. Ağır geçiş döneminde bu projeye kaynak aktarmak pek de akılcı değildir. Eğer Özbekistan Devleti’nin bu kadar büyük kaynak ayırma imkanı varsa, bunu ihracat potansiyelleri yüksek olan sektörlere ayırması daha mantıklı olur. Görüldüğü gibi, her ne kadar Özbekistan daha çok ekonomik faktörleri öne sürse ve başarılı olduğunu ilan etse de, buradaki temel etken siyasîdir. Fakat yürütülen politika siyasi açıdan da yanlış olabilir. Şimdiye kadar harcanan para perspektifli sektörlere ayrılsaydı, Özbekistan daha etkin bir şekilde bölgedeki siyasi gücünü pekiştirmiş olurdu.

B. Enerjide Kendi Kendine Yeterlilik

Özbekistan’ın öncelikli sektörleri arasında enerji sektörü de vardır. Özbekistan’da 86 petrol ve gaz yatağı bulunmuştur. 63 petrol yatağı halen çalışmaktadır. En büyük petrol yatakları Fergana ve Surhanderya bölgelerinde bulunmaktadır.[41] Özbekistan’ın gaz rezervleri petrol rezervlerinden daha fazladır. Gaz rezervleri 66 trilyon metre küp olarak ölçülmüştür. Gaz rezervlerinin %90’ı Buhara ve Hive şehirlerinin yakınlarında bulunmaktadır.[42]

Özbekistan Devlet Başkanı Kerimov için Özbekistan’ın enerjide kendi kendine yeterliliğine ulaşması en önemli önceliklerden birisidir. Nitekim, Özbekistan’da bağımsızlıktan bu yana bu yönde önemli adımlar atılmıştır. Hayata geçirilmeye çalışılan enerjide kendi kendine yeterlilik stratejisi sonucunda Özbekistan, enerji ithalatçısından net enerji ihracatçısı konumuna ulaşmıştır.

Enerjide kendi kendine yeterliliğe ulaşmak amacıyla Özbekistan Devleti uzun süre enerji sektörünün tamamını elinde tutmuştur. Enerji ekipmanının alımı döviz kuru politikasıyla sübvanse edilmiştir. Bunun dışında enerji sektörü, bağımsızlıktan bu yana devletin doğrudan en çok yatırım yaptığı sektörlerden birisidir. 1995 yılında toplam yatırımların %11’ini alan enerji sektörü, 1996, 1997 ve 1998 yıllarında sırasıyla toplam yatırımların %18’ini, %16’sını ve %10’unu almıştır. Karşılaştırmak için aynı yıllarda bütün tarım sektörünün toplam yatırımların %6-7’si kadar yatırım aldığını belirtelim.[43]

Enerjide kendi kendine yeterlilik stratejisi çerçevesinde, Buhara şehrinde yeni bir rafineri kurulmuş ve Fergana şehrindeki rafineri onarılmıştır. Son üç yıl içinde Özbekistan rafinerileri daha önce diğer eski Sovyet ülkelerinden ithal edilen 15 çeşit petrol ürününü üretmeye başlamışlardır.[44] Şurtan’da yeni bir büyük tesis inşa edilmiştir.[45] Bu tesis polietilen üreten büyük ölçekli bir fabrikadır. Bu proje ABD, İtalya ve Japonya şirketleriyle ortak olarak yürütülmektedir. Bunun dışında petrol yataklarından rafinerilere giden boru hatlarının yapımına da başlanmıştır. Doğal gaz boru hatlarına gelince, ülke gelişmiş ve kapsamlı gaz boru hatlarına sahiptir ve bu boru hatları komşu devletlere kadar uzanmaktadır. Güney Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan, Özbek doğal gazıyla beslenmektedir. Mevcut boru hatları dışında da üç istikâmette yeni borular eklenmiştir.[46]

Özbekistan’ın doğal gaz ve petrol kaynakları Kazakistan ve Türkmenistan’ın sahip olduğu kaynaklardan daha az olsa da, bağımsızlıktan bu yana doğal gaz ve petrol üretimini arttıran Özbekistan, enerjide kendi kendine yeterliliğe ulaşmıştır. Bağımsızlıktan bu yana giderek doğal gaz ve petrol üretimini arttıran Özbekistan, ilk başta petrol ithal ederken, 1997 yılından itibaren hem petrol ithalatı ihtiyacını sıfırlamış hem de petrol ihracatını ikiye katlamıştır. 1993-1995 yılları arasında ham petrol üretimi hızla artmıştır. 1993 yılında geçen yıla göre yaklaşık %20 artan petrol üretimi, 1994 ve 1995 yılında geçen yıla göre yaklaşık %40 artmıştır. Bunun sonucunda 1995’ten itibaren Özbekistan’ın artık net petrol ihracatçısı olmaya başladığı görülmektedir. Nitekim 1995 yılında petrol ihracatı 500 bin ton oluşturmuştur. Bunu takip eden yıllarda petrol ihracatı her yıl 1 milyon ton civarında olmuştur.[47]

Bu arada 1993 yılından bu yana doğal gaz üretimi de artmıştır. 1993 yılında 45.034 milyon m3 olan Özbekistan’ın gaz üretimi 1998 yılına gelindiğinde %20 olarak artmıştır. Kömür üretimine gelince, yurtiçi kömür tüketimi de azaldığı için kömür ithalatı sıfırlanmıştır.

Özellikle 2000 yılından başlayarak, Özbekistan enerji sektörüne aktif olarak yabancı yatırımcıları çekmeye çalışmış ve bu çerçevede enerji sektörüne yatırım yapacak yabancı yatırımcılar için teşvikler uygulanmaya başlanmıştır. Enerji sektöründeki bu yeni politika sonucunda Özbekistan’ın enerji sektörüne, özellikle arama ve keşif çalışmaları yapmak üzere yabancı şirketler girmeye başlamıştır.[48]

Başlangıçta, Özbekistan’ın enerjide kendi kendine yeterlilik projesi dışarıdan tepki görmüştür. Bu yatırımların kârlı olmadığı gerekçesiyle eleştiriler yapılmıştır. Fakat, daha sonra enerjide kendi kendine yeterlilik Özbekistan’ın diğer eski sosyalist ülkelere nazaran neden daha az üretim düşmesini yaşadığı sorusunun cevaplarından birisi olarak kullanılmıştır. Özbekistan’ın üretim performansını araştıran çalışmalarda, enerjide kendi kendine yeterlilik Özbekistan’ın nispeten iyi performans göstermesinin sebeplerinden birisi olarak gösterilmiştir.[49]

Uygulanan Stratejinin Sonuçları ve Özbekistan İçin Perspektifler

Bağımsızlık döneminde Özbekistan’ın izlediği ekonomi politikası ve özellikle gelişme stratejisi değerlendirilirse, Özbekistan’ın geçiş ekonomileri arasında şaşırtıcı bir performans gösterdiği söylenebilir. 1992-1997 yılları arasında eski Sovyet cumhuriyetleri arasında en az üretim kaybına uğrayan Özbekistan olmuştur. Eski Sovyet ülkelerinde 1992-1997 yılları arasında Özbekistan dışarıda tutulacak olursa, kümülatif kayıp 217 olarak hesaplanmıştır. Özbekistan için aynı gösterge 89’dur ve bu ülke bütün eski Sovyet ülkeleri içinde tek iki haneli rakamın sahibidir.[50] Dahası, Özbekistan’ın geçiş dönemindeki üretim düşmesi sadece diğer Sovyet ülkelerinin ortalamasıyla değil, Orta Avrupa’daki devletlerin ortalamasıyla karşılaştırıldığında da daha düşük çıkmaktadır.

Özbekistan, eski Sovyet ülkeleri arasında 1990-1996 döneminde sınai üretimde reel artış sağlayan tek ülke olmuştur.[51] 1995-1999 döneminde bir çok geçiş ekonomisi küçülmeye devam ederken, veya ancak 1997 yılında ilk defa büyümeye geçerken, Özbekistan’ın kümülatif reel ekonomik büyüme oranı %10 oluşturmuştur.[52]

Makroekonomik istikrar sağlama konusunda Özbekistan’ın o kadar başarılı olmadığı söylenebilir. 1990’ların başındaki hiper enflasyon aşıldıktan sonra, diğer birçok eski Sovyet ülkelerinin aksine Özbekistan, makro ekonomik istikrarı başlı başına bir amaç olarak görmemiş, tersine sıkı para ve maliye politikalarını ekonomik büyüme önündeki bir engel olarak algılamıştır. Dolayısıyla 1997-2000 yılları arasında Özbekistan’da enflasyon oranı ortalama olarak %27 olarak korunmuş ve belirgin bir düşüş göstermemiştir.[53] Buna karşılık, bütçe açığının düşürülmesinde başarı gösterilmiş ve 1997-2000 yıllarında Özbekistan’ın bütçe açığı GSYİH’nin %1’ine kadar inmiştir.

Özbekistan’ın diğer eski Sovyet ülkelerine nazaran daha az üretim düşüşü yaşaması ve eski Sovyet ülkelerinin ekonomileri küçülmeye devam ederken, daha 1996 yılında Özbekistan’ın büyümeye geçmesi şaşırılacak bir başarıydı. Buna “Özbek büyüme bilmecesi” denilmiş ve sebepleri araştırılmıştır. Özbekistan iktisatçılarına göre bu durum devletin ekonomik politikasının sonucu ortaya çıkmıştı. Batılı ve özellikle IMF iktisatçıları ise, çeşitli sebepler öne sürüyorlardı. Bunlar arasında en sık tekrarlanan Özbekistan’ın başlangıç şartlarının elverişliliğiydi. Özbekistan’ın geçiş döneminde herhangi bir çatışma yaşamaması, geçiş döneminin başında düşük sanayileşme düzeyi, enerjide kendi kendine yeterlilik, pamuk ve altın gibi dış ticaret yönünün çabuk değişebilen malların üretiminin hakim olması gibi sebepler Özbekistan’ın performansının açıklayıcı unsurları olarak gösterilmiştir. Fakat Türkmenistan, Kazakistan ve Kırgızistan ve bir çok yer de çatışmaya sahne olmamıştır. Aynı Özbekistan’da olduğu gibi, bir çok başka geçiş ekonomisinde sanayileşme düzeyi düşüktü. Buna ek olarak geçiş ekonomilerinde üretim düşüşünden bahsedildiği zaman sadece sınai üretim düşüşü anlaşılmamalıdır. Mesela, Kazakistan’da sanayiden daha çok krize giren, tarım sektörü olmuştur. Fakat Özbekistan’da bu görülmemiştir. Tarımsal üretimde düşüş yaşandıysa da, bu düşüş Kazakistan’daki gibi olmamıştır. En önemlisi, Özbekistan’ın başlangıç şartlarının elverişli olduğunu söyledikleri zaman, ülkenin sahip olduğu başlangıç şartlarına enerjide kendi kendine yeterliliği de katmaktadırlar. Halbuki enerjide kendi kendine yeterliliğe Özbekistan izlediği politikaları neticesinde ulaşmıştır.

Diğer bir görüşe göre, 1991-1993 yıllarında Özbekistan ekonomisinin göreceli olarak daha az küçülmesinin sebebi, reformların yavaş yapılması olsa da, sonuçta bu yavaş reformlar hızlı reformlardan daha düşük bir performansa sebep olacaklardır.[54]

Geçiş ekonomilerine önerdikleri tek tip modelin mutlaka her ülke için doğru olmadığını bilen iktisatçılar, Özbekistan’ın ekonomik başarılarının ekonomik politikası sayesinde değil, tersine bu politikaya rağmen olduğunu belirtmektedir. İki tarafın görüşlerine de dikkatli davranmak gerekmektedir. Özbekistan’ın yavaş geçiş stratejisi gerçekten daha az üretim düşmesine sebep olmuş olabilir, bu da gayet iyi anlaşılır bir sonuç. Özbekistan Devleti’nin sanayiye ve tarıma açık ve örtülü sübvansiyonlar sağlaması, üretimin düşüşünü bir parça önlemiş de olabilir. Diğer taraftan Özbekistan’ın kendi kendine yeterlilik stratejisi çerçevesinde ulaştığı enerjide kendi kendine yeterliliğin sağladığı faydaları iki taraf da kabul etmektedir.

Bir pamuk cumhuriyeti ve hammadde deposu olma kaderine meydan okumaya çalışan Özbekistan, sanayisini geliştirmeye çalışmakta ve bu yöndeki ekonomi politikası devam etmektedir. Uğruna o kadar kaynak aktarılan sanayinin gerçekten ekonominin geliştirilmesine yardımcı olup olmayacağı ancak ileride belli olacaktır. Bunun yanında tarımdan sanayiye kaynak aktarımının tehlikeleri her geçen gün artmaktadır.

Yüksek nüfus baskısının yaşandığı ve işgücünün büyük bir kısmının tarımda istihdam edildiği Özbekistan’da tarım sektörü üzerinde yaratılan baskı radikal dinci akımların güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Diğer taraftan tarım kesimi üzerindeki baskı iç piyasayı da daraltmaktadır. Çoklu döviz kurunun getirdiği külfet ve ihracat üzerindeki sınırlandırıcı etkisi de Özbekistan’ın ekonomisini olumsuz olarak etkilemektedir. Böylece bir yandan Özbekistan’ın izlediği gelişme stratejisinin başarıları göz ardı edilmezken, getirdiği olumsuzluklar da göz önünde bulundurulmalıdır.

Özbekistan’ın izlemeye çalıştığı öncelikli sektörler stratejisi gerçekten Özbekistan için parlak perspektifler sunabilir, ancak ülke içi sermaye birikiminin önündeki yukarıda belirtilen sınırlandırıcı etkenler ve yabancı yatırımların azlığı bu konuda ciddi bir engel oluşturmaktadır. Özbekistan’ın çoklu döviz kurundan vazgeçmesi, açık vergilendirmeye geçmesi, tarımdan kaynak aktarımını azaltması yararlı olabilir. Bunun yanında yabancı yatırımların ülkeye akmasının önünde başlıca engel olan bölgesel güvenlik konusunun çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Anar SOMUNCUOĞLU

Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Rusya-Ukrayna Araştırmaları Masası / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 19 Sayfa: 683-692


Dipnotlar :
[1] Dünya Bankası, Uzbekistan: An Agenda for Economic Reform, Washington DC, The World Bank, 1993, s. 8-9.
[2] Dosumov, “Uzbekistan: A National Path to the Market”, Rumer B. (Der.), Central Asia in Transition: Dilemmas of Political and Economic Development, New York, London, M. E. Sharpe, 1996, s. 139.
[3] Rumer B., Soviet Central Asia: “A Tragic Expirement”, Boston, Unwin Hyman, 1989, s. 34-35.
[4] Dinkeviç A. İ. (Ed ), Tsentralnaya Aziya: Novıye Tendentsiyi v Ekonomike, Moskova, Rusya Bilimler Akademisi Şark Bilimleri Enstitüsü, 1998, s. 24.
[5] Dünya Bankası, Uzbekistan: An Agenda of Economic Reform, 137, 160.
[6] Dünya Bankası, Uzbekistan: An Agenda of Economic Reform, 158-159.
[7] Karimov, Uzbekistan po Puti., s. 88-89.
[8] IMF, Repubilc of Uzbekistan., 1998, s. 48.
[9] E. Trushin ve E. Trushin, “Basic Problems of Market Transition in Central Asia”, Boris Rumer (Der.), Central Asia and The New Global Economy, Armonk, New York, M. E. Sharpe, 2000, s. 120.
[10] Eshref F. Trushin, “Uzbekistan: Foreign Economic Activity”, Boris Rumer ve Stanislav Zhukov (Der.), Central Asia: The Challenges of Independence, Armonk, New York, M. E. Sharpe, 1998, s. 215.
[11] IMF, Uzbekistan: Recent Economic Developments, 2000, s. 54, tablo 17.
[12] Karimov, Uzbekistan po Puti Uglubleniya Ekonomiçeskih Reform, 184-185.
[13] IMF, Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, IMF Staff Country Report No. 00/36, Washington DC, 2000.
[14] IMF, Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, 1998; IMF, Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, 2000.
[15] Bkz. Gafurov, Ş. R. ve diğerleri, “Politika Zameşeniya İmporta I Rasşireniya Eksporta, Vklüçaya Voprosı Ukreplenya PlateJnogo Balansa”, TACİS Project UZ07, Working Paper 9914, Taşkent: Ekonomik Araştırmalar Merkezi, 1999.
[16] Karimov, Uzbekistan po Puti Uglubleniya Ekonomiçeskih Reform.
[17] IMF, Republic of Uzbekistan., 2000, s. 45.
[18] IMF, Republic of Uzbekistan., 2000, s. 43.
[19] IMF, Republic of Uzbekistan., 2000, s. 58.
[20] Bkz. M. Gerasimov, “Stanetli Uzbekistan Novım Aziatskim Tigrom”, Nezavisimaya Gazeta, ek Sordujestvo, 22 Ocak 2000.
[21] Siraciddinov ve diğerleri,”Vliyaniye Valyutnoy Politiki na İnvestitsionnuyu Deyatelnost v Ekonomike Respubliki Uzbekistan’, Working Paper 1998/4, Taşkent, Ekonomik Araştırmalar Mekezi, 1998, 7.
[22] Nezavisimaya Gazeta 10 Mart 2000.
[23] DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurumu), “Özbekistan Ekonomisi ve Türkiye ile İlişkileri”, DEİK Bülteni, İstanbul, DEİK, 1999, 6.
[24] Güney Kore Daewoo şirketinin Özbekistan’da kurduğu ve otomotiv yatırımı yapan bir yabancı ortaklık şirketi.
[25] DEİK,”Özbekistan Ekonomisi ve Türkiye ile İlişkileri”, 1999, s. 4.
[26] IMF, Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, 2000, s. 40.
[27] IMF, Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, 2000, s. 40.
[28] IMF, Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, 1998, 11.
[29] IMF, Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, 2000, 40.
[30] DEİK, “Özbekistan Ekonomisi ve Türkiye ile İlişkileri”, 1999, 5-6
[31] IMF, Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, 2000, 40.
[32] Komissina İ., “Vsegda li Effektivnı İnostrannıye İnvestitsiyi: Opıt “SP UzDeuavto”’, Tsentralnaya Aziya i Kavkaz, No. 1 (7), 2000, s. 91.
[33] Komissina, ‘Vsegda li Effektivnı. ’, s. 91.
[34] Bedrintsev A. K. ve D. B. Trostyanskiy, “Avtomobilestroeniye kak Dvijuşaya Sila Strukturnıh Preobrazovaniyv Ekonomike Uzbekistana”, Özbekistan Cumhuriyeti Bilimler Akademisi Ekonomi Enstitüsü, Taşkent.
[35] N. Siraciddinov ve B. Ergaşev, “Ekonomiçeskiye Aspektı Obespeçeniya Zernovoy Nezavisimosti”, Ekonomiçeskoye Obozreniye, Aralık 1998, s. 3.
[36] Pomfret, The Economies of Central Asia,: s. 67.
[37] EIU, “Country Report: Central Asian Republics: Kazakhstan, Kyrgyz Republic, Tajikistan, Turkmenistan, Uzbekistan: 4th quarter”, 1995, s. 65.
[38] IMF, Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, 2000, s. 12-13.
[39] Bkz. G. Taube ve J. Zettelmeyer, “Output Decline and Recovery in Uzbekistan: Past Performance and Future Prospects”, IMF Working Paper No. 98/132, Washington DC, IMF, 1998; J. Zettelmeyer, “The Uzbek Growth Puzzle”, IMF Working Paper No. 98/133, Washington DC, IMF, 1998.
[40] IMF, Republic of Uzbekistan., 1998, s. 42.
[41] İ. Pugaç ve diğerleri, “Mirovoy Rınok Energonositeley: Sostoyaniye i Problemi”, Ekonomiçeskoye Obozreniye, Şubat 1999, Taşkent, Ekonomik Araştırmalar Merkezi 1999, 68.
[42] Puga?, “Mirovoy Rinok Energonositeley. ”, 1999, 69.
[43] IMF, Republic of Uzbekistan., 2000, s. 45.
[44] Puga?, “Mirovoy Rinok Energonositeley. ”, 1999, 69.
[45] IMF, Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, 1998, 11.
[46] Puga?, “Mirovoy Rinok Energonositeley. ”, 1999, s. 69-70.
[47] IMF, Republic of Uzbekistan., 2000, s. 51-52.
[48] Rasulova M., “Garantiya Stabilnogo Razvitiya Uzbekistana”, 22.10.2001.
[49] bkz. Zettelmeyer 1998, Taube and Zettelmeyer 1998.
[50] Taube ve Zettelmeyer 1998, s. 4.
[51] DEiK 1999: 2.
[52] Alam A. ve B. Arup, “Uzbekistan and Kazakhstan: A Tale of Two Transition Path” Policy Research Working Paper 2472, The World Bank, Washington DC, 2000, s. 2.
[53] Economist Intelligence Unit, Uzbekistan: Country Profile 2001, Economist Intelligence Unit, London, 2001, s. 44, Tablo 7’den hesaplanmıştır.
[54] Pomfret R., The Economies of Central Asia, Princeton, New Jersey, Princeton University Press, 1995, s. 70
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.