Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Evliya Çelebi Seyahatnâmesi Işığında Osmanlı Toplum Hayatı

0 12.694

Evliya Çelebi (1611-1685) İstanbullu bir Türk’tü. Ailesinin Osmanlı sarayıyla yakın bağları vardı. Büyüyüp olgunlaşırken, sonsuz mesabesinde bir merakla başkentin (İstanbul’un) bütün yönlerini araştırdı ve aynı zamanda Kanuni Sultan Süleyman’ın çok uzaklara kadar yayılmış fetihlerinin hikayelerini ve rivayetlerini adeta içti. Evliya Çelebi, İslam ve Osmanlı bilimleri ve sanatları, özellikle de Kur’an okuma ve müzik konusunda da eksiksiz bir eğitim aldı. Genç bir delikanlıyken güzel sesi ve eğlendirici tarzıyla Sultan’ın dikkatini çekti. Daha sonra, eyaletleri yönetmek üzere başkent dışına gönderilen paşalarla bağlantı kurdu ve onların musahip ve nedimi olarak öykü anlatıcısı, Kur’an okuyucusu ve müezzini, kuryesi, vergi toplayıcısı ya da temsilcisi olarak hizmet gördü ve kendi mesleğini seyyahlık olarak belirledi. Kendisine “Dünya Gezgini ve İnsanoğlunun Ahbabı” (seyyah-ı alem ve nedim-i beni-adem) lakabını uygun gördü. Sonunda da kısa notlarını Seyahatname başlığı altında toplamaya karar verdi.

Bu kitap, İslam edebiyatının -belki de Dünya edebiyatının- en uzun ve en ayrıntılı seyahat kitabıdır. Çalışmanın devasa boyutu, araştırmacıları, onun temel içeriğini sadece listelemenin ötesinde, yapısını analiz etmekten alıkoymuştur. Araştırmacılar, ayırıcı bir özellik olarak, birbiriyle bağlantısı olmayan çok sayıda pasajdan oluşması nedeniyle Seyahatname’ye büyük bir maden olarak yaklaştılar. Evliya Çelebi’nin, İznik ya da Arnavutluk, Bektaşi türbeleri ya da Karagöz eğlenceleri, Kafkasya dilleri ya da Sarı Saltık efsaneleri hakkında neler söylediğini araştıran bilim adamları, kitabın metnini şöyle bir gözden geçirdiler, aradıkları maden damarını buldular, istedikleri maden cevherini çıkardılar ve geri kalanını bir kenara attılar.

Böyle bir yaklaşım, Seyahatname belli bir araştırma programında kaynak olarak kullanıldığı sürece haklı gösterilebilir. Fakat (kolayca kontrol edilebilir çalışmaların ilk önce genel olarak ele alınmasını öngören) başka bir yaklaşım da bulunmaktadır: Her şeyden önce onu bir kaynak olarak değil, fakat bir metin olarak; yani yazarın düşüncesinin bir yansıması olarak görmek, bu yaklaşımın temel dayanak noktasıdır.

Bu, kolay bir iş değildir. En başta metin çok büyüktür. Bundan başka metnin çoğu düzgün bir şekilde yayınlanmamıştır ve günümüze kadar gelen el yazmaları birçok dilbilimsel ve metinsel sorunlar ortaya koymaktadır. Üçüncü bir engel de Evliya Çelebi’nin daldan dala atlayarak ve konu dışına çıkarak anlattığı, kırk yıl boyunca gerçekleştirdiği bir dizi seyahati içeren kitabın metninin düzensizliğidir.

Prof. Dr. Robert DANKOFF

Chicago Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Merkezi / A.B.D.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.