Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Çuvaşlar ve Çuvaşça

0 9.947

Milat sıralarında bir kısım Türk boylarının (bu Türk boyları, Hunlar, Bulgarlar, Peçenekler, Hazarlar olarak anılmaktadır) Orta Asya’dan batıya göç ederek bir süre kuzey Kafkasya’da yaşadıktan sonra Doğu Avrupa’ya geçmiş oldukları ve Çuvaşların atalarının da bu göçebe topluluklar içinde yer aldığı biliniyor. Adlarıyla ilk kez 482 yılında karşılaştığımız Bulgarlar,1 (Bizans kayıtlarında Onogur Türkleri), Doğu Avrupa’da dağınık boylar halinde yaşamış, değişik zamanlarda farklı devletler kurmuşlardır.

Orta Volga ve Ural bölgesinin yerli halkları Fin-Ugor topluluklarıydı. Fakat milat sıralarından başlayarak, bu bölgeye batı Sibirya ve güney Urallardan pek çok Türk topluluğu gelmişti.2 2-4. yüzyıllar arasında Volga-Çolman bölgesinde bulunan Hunlar, Volga ve Ural bölgesinde görülen ilk Türklerdi.3 Bu dönemde, Fin-Ugor topluluklarının bir bölümünün de Türkleşmiş oldukları düşünülüyor.4 Bulgarların ataları sayılan Onogurlar da milat sıralarında Batı Sibirya’yı işgal etmiş ve Orta Volga bölgesine kadar yayılmışlardır. Onogurlar, daha sonra büyük Hun kitlesi içine karışıp onların bir parçası olmuşlardır.

Attila yönetiminde bulunan bu büyük Hun kitlesi, Attila’nın 453 yılında ölümünden sonra dağılmaya başlamıştı. Attila’nın oğlu İrnek, Hun boylarını bir süre daha bir arada tutmayı başarmıştı. Bizans tarihçileri tarafından 463 yılında Karadeniz’in kuzeyinde, Tuna ırmağının kolları ile Volga arasındaki bozkırlara yerleşmiş olarak gösterilen Şaragur, Ugor ve Onogur adlı Hun boyları da İrnek’e bağlı boylardan birkaçıydı. İrnek’in boylar üzerindeki egemenliği uzun sürmedi. İmparatorluk hızla dağıldı. Bu imparatorluk içinde yer alan iki büyük Türk boyu, Kutrigur ve Utigurlar, Azak Denizi’ne yakın bir bölgeye göç ettiler. “karışmak” anlamına gelen bulga- eyleminden türediği kabul edilen Bulgar adı bu iki boyun ortak adıdır. Onogur adıyla da anılan bu iki Türk topluluğu, bugün yalnız Çuvaşlar tarafından konuşulan Batı Türkçesinin (Batı Hunca) ilk konuşucularıydılar. Utigur ve Kutrigurların Bizans Devleti ile ilişkileri sırasında, Bizanslıların onlara misyonerler gönderdikleri ve İncil’i de Onogur-Bulgar diline çevirdikleri biliniyor.5 Ancak ne bu çeviri ne de bu dile ilişkin başka bir yazılı belge bugüne ulaşmıştır.

Bizans Devleti’nin, kendi sınırlarını korumak amacıyla Utigur ve Kutrigurları sürekli savaştırması nedeniyle, 6. yüzyılın sonunda Kutrigurlar Azak Denizi’nin batısına, Utigurlar da doğusuna, Kuban boylarına göç ettiler. 555 yıllarında Utigur Bulgarları Kuzey Kafkasya’ya yakın bir yerde bulunuyorlardı. Bu sırada Orta Asya’daki II. Doğu Türk Kağanlığı’nın baskısından kaçan Moğol asıllı Avarlar, 552’de Volga’yı geçip Avrupa içlerine girdiler ve 567’de bugünkü Macaristan topraklarını kendilerine merkez edinerek buralardaki toplulukları egemenlikleri altına aldılar. Kutrigur ve Utigurların ayrı yönlere göç etmelerinin nedeninin Avarlar olabileceği de öne sürülmektedir.

Kutrigur ve Utigurlar bundan sonra ayrı coğrafyalarda ayrı devletler kurarak varlıklarını sürdürmüşler, Kutrigurlar Tuna Bulgarları, Utigurlar ise Volga Bulgarları olarak tanınmışlardır.

Asparuh döneminde de Hazar baskısıyla karşılaşan Kutrigurlar, Don-Dnyeper arasındaki yurtlarından çıkıp, Bizans’tan aldıkları izinle Tuna bölgesine yerleşmişlerdir. Bizans Devleti, 679’da Asparuh yönetiminde Tuna’yı geçerek Dobruca’yı işgal eden Kutrigurlarla barış imzalamak zorunda kaldı ve Tuna Bulgar Devleti de resmen tanınmış oldu. Asparuh’un oğlu Tervel zamanında Bizansla olan ilişkiler artmıştır. Tervel’den sonra sırasıyla Tvirem Han (718-721), Sevar (721-736), Kormisoş’ (737-754), Sovineh’ (754-760), Teleç (760-763), Savinos (763-765), Umor (Mayıs 765-Haziran 765) başa geçmiş, Telerig (770) zamanında iç karışıklıklar ortaya çıkmıştır. Kardam (777-803) iç karışıklığa son vermiş, Krum Han (803-814) döneminde de Tuna Bulgar Devleti en parlak yıllarını yaşamıştır. 813’te İstanbul’u almak amacıyla kuşatan Krum Han, ani ölümü nedeniyle bunu gerçekleştirememiştir. Krum Han’ın oğlu Omurtag (814-831) zamanında da ülke ekonomi ve kültür açısından çok ilerlemiştir. Malamır (831-836)’dan sonra yönetime geçen Boris (852-890) zamanında Hıristiyanlık Bulgar devletinin resmi dini olarak kabul edilmiş (864), Yunan papazları halkı vaftiz etmeye başlamışlardır. Bulgar kilisesi Bizans’tan bağımsız olarak bir baş papazın yönetiminde kalmış, Bizans ve Bulgar devletleri arasında otuz yıllık bir barış anlaşması imzalanmıştır. Boris’in oğlu Simeon (893-927) zamanında Balkanlarda Bulgar egemenliği kurulmuş fakat Bulgarlar da tümüyle Slavlaşıp Hıristiyanlaşmışlardır. Bu arada Bulgar Türkçesi de güney Slavcası tarafından sömürülmüş, unutulmuştur. Simeon’dan sonra ülke ikiye ayrılmış, Bizans imparatoru Yoannis zamanında Bulgaristan bir Bizans eyaleti durumuna getirilmiştir. 1018’de Bulgaristan tümüyle Bizans yönetimi altına girmiş, Tuna Bulgar Devleti ortadan kalkmıştır.

Doç. Dr. Emine YILMAZ

Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.