Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Balkanlar’da Peçenekler

0 16.414

Yrd. Doç. Dr. Muallâ Uydu YÜCEL

Peçenekler kaynakların ifadesine göre İtil’i (Volga) geçerek Macarların yerine Don-Kuban havalisine ilk defa kalabalık kütleler halinde 860-880 sıralarında gelmişlerdir. 892 yılında ise Etel- küzü’deki Macarları Karpatlar-Tisa’ya uzaklaştırmak suretiyle Don nehrinden Dnyeper’in batısına kadar olan bozkırlara yayıldılar.[1] Daha sonra Peçeneklerin, X. asrın ortalarında, yâni 943 ile 972 yılları arasında Don boylarından gelen ve bir Türk kavmi olan Uzların baskıları sonucunda günümüzdeki Macaristan topraklarına yerleştiklerini görüyoruz. Uzları ise bu bölgeden çıkaranlar da yine bir Türk kavmi olan Kuman-Kıpçaklardır. Kumanlar, 1030 tarihlerinden itibaren Uzları Don boylarından çıkarınca Uzlar da Peçeneklerin üzerine doğru hareket ederek, Dnyeper nehrinin sol sahillerini ele geçirmişlerdir. Böylece XI. yüzyılın ortalarında Karadeniz’in kuzeyinde yeni bir durum meydana gelmiştir. Peçenekler Aşağı Tuna boyuna doğru ilerleyerek bir taraftan Macaristan’ın,[2] diğer taraftan da Bizans Devleti’nin sınırları için gittikçe tehlike arz etmeye başlamışlardır. Bu sırada Karpat eteklerinde ve Transilvanya’da oturanlar (sonraki Ulah ve Moldavanlar) da, Peçeneklerin önünden çekilmişlerdir.[3]

Peçeneklerin Azak Denizi çevresi ve Kırım’a gelişleri Bizans’ın hemen dikkatini çekmiş ve onları bu kavim ile ilgilenmeye sevketmiştir. IX. yüzyıl başlarında Bizans için Balkanlar’da büyük bir tehlike başgöstermişti: Bulgarların başında bulunan Çar Simeon, Bizans’ın elinden birçok yeri alarak, İstanbul’u tehdit eder hale gelmişti.[4] 914 yılında Edirne şehri Çar Simeon tarafından zaptedildikten sonra, Bulgar kuvvetleri Trakya’yı baştan başa tahrip ettiler.[5] İşte bu durum karşısında Peçeneklerin Karadeniz’in kuzeyine gelişleri Bizans için âdeta Tanrı’nın bir inâyeti sayılmıştır.[6]

Nitekim çok geçmeden Bizans, 915 yılında Khersones’deki (Kırım’daki Korsun şehri) kumandanı Leon Phokas’a gereken talimatı vererek, Peçeneklerin Bulgarlara karşı sevk edilmesi için her çareye başvurmasını bildirilmişti. Ayrıca Phokas’a eğer bunu başarırsa kendisine “Patricius” unvanı gibi yüksek bir pâyenin de verileceği vadedilmişti. Bunun üzerine Phokas, Peçeneklerle buluşarak, onlarla Bulgarlar üzerine birlikte gitmeleri hususunda bir anlaşma yaptı. Peçenekler, 917 yılında Bulgarlarla savaşmak gayesi ile Tuna’ya doğru gittiler. Bizans gemileri onları Tuna’nın diğer tarafına geçirecekti. Fakat kumandan Phokas’ın Bizans amirali Romanos Lekapenos ile bir mesele yüzünden tartıştıklarını görünce Bizans’a güvenemeyerek geri dönmüşlerdir.[7]

Bizans İmparatoru Konstantin Porpyrogenetos, (912-959) oğluna hitaben yazdığı ve Bizans siyâsetinin el kitabı mahiyetinde olan “De administrandı İmperio” (Devlet İdaresi) adlı eserinde Peçeneklere çok önem vermiş ve oğluna “Peçeneklerle mutlaka dost geçinmek gerektiği” yolunda tavsiyelerde bulunarak, Peçenek dostluğundan Bizans için temin edilecek menfaatleri birer birer anlatmıştır.[8]

Bizans ile Peçenekler arasındaki münasebetler elçiler ve tüccarlar vasıtasıyla yapılmakta idi. Bizans’tan Kırım’a ve Peçeneklerin bulundukları diğer yerlere sık sık Bizans elçileri gönderilmekte ve gerekli müzakereler yapılmakta idi. Peçenekler pek çok sayıda hayvan ve davara sahip olmaları sebebiyle Khersones ve Bizans şehirlerine bazı süt ürünleri ile hayvan satıyorlar ve bunun karşılığında da erguvanî boya, kumaş, işlemeli kumaşlar, baharat, biber ve halis pars derisi gibi malları alıyorlardı.[9]

Peçeneklerin 932 veya 934 yılında Bizans’ın Karadeniz sahilindeki kalelerinden birini (Velender?) zaptettiklerini ve bu hadiseden sonra da Peçeneklerin Bizans’la gayet iyi geçindiklerini görüyoruz.[10] Peçenekler ayrıca başka kavimlere karşı olan mücadelelerinde de Bizans’a yardım etmişlerdir. Nitekim 971 yılında Peçeneklerle Bizanslılar anlaşmışlar ve bunun sonucunda da Tuna’nın güney sahilleri uzun yıllar Peçenek akınlarına maruz kalmamıştır. Ancak 1022’de Peçeneklerle Bizans’ın sınırlarının ortasında bulunan Bulgaristan ortadan kalkınca doğal olarak Peçeneklerde Bizans’ın sınır komşusu oldular. Artık bundan sonra Peçeneklerin akın sahasını Tuna’nın güneyi ile Bizans yurdu teşkil edecektir. Gerçekten de kısa bir süre sonra 1026’da Peçenekler Bulgaristan’a girerek, Bizans askerlerinden birçoğunu öldürmüşler ve kumandanlarını esir almışlardır. Bulgaristan valisi olan Konstantin Diogenes onlara karşı bir ordu ile harekete geçerek, Tuna’nın öteki tarafına kovmayı başarmıştır. Böylece de eski Peçenek-Bizans dostluğu bir daha gerçekleşmemek üzere bozulmuştur. Özellikle 1062’den sonraki Bizans kaynakları daima Balkanlar’a yapılan Peçenek akınları hakkında bilgi vermişlerdir.

1030 yıllarında Bizans Balkanlar’da yeni ekonomik tedbirler almaya başlamış ve o zamana kadar aynî olarak alınan vergilerin nakdî olarak ödenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu durum halk arasında büyük bir memnunsuzluk yaratmış ve yer yer Bizans Devleti’ne karşı isyanlar baş göstermiştir. Peçenekler bu durumdan istifade etmesini bilmişler ve 1035 yılında Tuna’yı buzlar üzerinden geçerek Moesia ve Makedonya’ya kadar Trakya’yı tahrip etmişlerdir. Peçenekler yine 1036 yılının ilkbaharında Bizans ülkesine üç defa akın yapmışlardır. Bundan sonra Peçeneklerin 1048 yılına kadar bu bölgeye karşı herhangi bir saldırıda bulunmadıklarını görüyoruz. Bunun da sebebi bu yıllarda iç mücadelelerle uğraşmış olmalarıdır.[11]

Peçenekler Tuna’nın kuzeydoğusundaki Dnyeper ırmağından Panonya’ya kadar olan yerleri işgal etmişlerdir. Bunların başında Başbuğ Turak (Tirek, Tirah) bulunuyordu. O asîl bir kabileye mensup olup, yumuşak huylu ve sakin tabiatlı bir kişi idi. Bu Peçenek kavminin içinde yine Kegen isminde cesareti ile kendini göstermiş olan bir başbuğ daha vardı. Kegen defalarca Uzların Peçenekler üzerine yaptıkları hücumlara şiddetle mukavemet ederek onları geri püskürtmüştür. Turak ise Uzlarla savaşmaya cesaret edememiş, aksine Tuna yakınlarındaki bataklıklara saklanmıştır. Peçenekler, Turak’a asîl bir aileye mensup olduğu için sevip hürmet ederlerdi. Kegen’e de özellikle cesaretinden dolayı saygı gösterirlerdi. Turak bunun farkına vararak Kegen’i kıskanmış, hakimiyetin ona geçeceğinden korkarak onu ortadan kaldırmak için tedbir almıştır. Bunu zamanında öğrenen Kegen Dnyeper boyundaki bataklıklara kaçarak kurtulmuştur. Daha sonra kendi uruğundakilere haber göndererek kendi tarafına geçmelerini istemiş ancak sadece 2 uruğ bu isteğe uyarak yanına gelmiştir. Kegen bundan sonra Turak’a bağlı kalan 11 uruğa karşı mücadeleye başlamıştır. Ancak bu savaşlardan ve mücadelesinden bir sonuç alamayan Kegen Bizans imparatorunun yanına gitmiştir. Bu sırada Bizans imparatoru olan Konstantin IX Monomach (1042-1055) tarafından iyi karşılanan Kegen, Hırıstiyanlığı kabul etmiştir. Monomach’da ona Tuna boyundaki üç kale ile birçok arazi vererek onu ve kabilesini Bizans İmparatorluğu’nun sadık dostları ve müttefikleri olarak kabul etmiştir Bu sırada Kegen’in 20.000 kişilik bir halkı vardı.[12]

Bundan sonra Kegen, Turak’ın Peçenekleri ile mücadeleye yeniden başlayarak onlara karşı saldırılar düzenlemiştir ki Balkanlar’a Kegen’i takip ederek gelen Turak’ın halkı da 800.000[13] kadardı. Bu saldırılar sonucunda elde ettiği Turak’a mensup Peçeneklerin erkeklerini kadın ve çocuklarını Bizans’a köle olarak satmıştır. Bu durumdan son derece rahatsız olan Turak, Bizans imparatoruna elçiler göndererek “müttefik olduklarını, daha önce yapmış oldukları anlaşmaya göre asıl kütleden ayrılan Kegen’i kabul etmemesi ge-rektiğini belirterek, bu kaçakların kendisine iade edilmesini ve hücumlara engel olmasını istemiş; aksi takdirde bundan sonra kendisinin Bizans’ın artık müttefiki olmayacağını ve bütün kuvvetleriyle Bizans’a saldıracağını” bildirmiştir. Bizans İmparatoru bu elçilere kendi sınırlarına iltica edenleri iade etmeyeceğini ve Kegen’den intikam almalarına engel olmayacağını söylemiştir. Elçilerin geri dönmelerinden sonra İmparator Kegen’e ve Tuna boyundaki şehirlerin valisi Michail’e mektup göndererek, onlara Tuna sahillerini iyi gözetlemelerini emretmiştir. Yine Peçeneklerin Tuna’yı geçmelerine mani olmak için batıdaki kuvvetler ve yüz savaş gemisini Tuna üzerine göndermiştir. Bütün bu hadiseler galiba 1048 yılında olmuştur. Turak elçilerinin dönmesinden sonra Bizans’a karşı savaş hazırlıklarına başlayarak kışın gelmesini beklemiştir. Sonunda kış gelmiş, Tuna buzlarla kaplanmıştı. Şiddetli soğuklar yüzünden Bizans bekçilerinin sahilleri iyi gözetleyemedikleri bir sırada Turak bütün kuvvetleriyle Tuna’yı buz üzerinden geçerek Bizans ülkesini yağmalamaya başlamıştır. Bunun üzerine Tuna ülkeleri valisi İmparatora mektup göndererek yardım istemiş o da Edirne valisi Konstantin Arianites’e Makedonya’daki kuvvetlerini toplamasını emretmiştir. Birleşmiş Bizans kuvvetleri Kegen’in isteği üzerine harekete geçerek büyük bir başarı kazanmış ve Turak ile beraber 140 Peçenek başbuğu Bizans’ın eline esir düşmüştür. Ancak Bizans askeri alanda bu esirlerden faydalanmayı düşündüğü için onlara dokunmamıştır. Bu büyük zaferden sonra Kegen Tuna boyunda kendisine verilmiş olan yere dönerken, Bizanslılar on binlerce Peçeneği Batı Bulgaristan’daki Niş ile Sofya (Sardika) arasındaki düzlük araziye ve Makedonya’daki Ovçepoye diye bilinen yere yerleştirmişlerdir. Böylece de ilk defa Peçeneklerden büyük bir grup yerleşik hayata geçmiştir.[14]

Kegen ile Turak arasındaki bu çekişme Peçenekler için telâfisi mümkün olmayan bir sonunda başlangıcını oluşturmuştur. Bizans Balkanlar’da yerleştirdiği Peçenekleri özellikle Anadolu Selçuklularına karşı yapacağı seferlerde kullanmak niyetinde idi. Nitekim yeni Selçuklu akını karşısında İmparator Konstantin Monomach Peçeneklerden onbeş bin atlı asker toplanmasını emretmiştir (1049). Bu ordunun başına başbuğ olarak Konstantiniye’de bulunan Peçenek büyüklerinden dördü Sülçe, Selte, Karaman ve Kataleym tayin edilmişlerdir. İmparator bu Peçenek ordusuna kıymetli hediyeler, iyi silahlar ve seçilmiş atlar verdikten sonra Üsküdar tarafına geçirterek, Selçuklulara karşı göndermiştir. Bu Peçenekler doğuya doğru hareket etmişler ve bir süre yol aldıktan sonra günümüzdeki Bulgurlu yakınlarına geldiklerinde atlarını durdurarak aralarında bir istişare yapmışlardır. Sonunda Bulgaristan’daki kavimdaşlarına katılmanın daha doğru olacağına karar vererek geri dönmüşler ve tekrar İstanbul Boğazı’nın yolunu tutmuşlardır. Ancak geldiklerinde Üsküdar’dan kendilerini karşıya geçiren gemilerin gittiklerini görünce atlarını denize doğru sürmüşler ve İstanbul Boğazı’nı geçerek Taras dolaylarında (bugünkü Büyükdere) karaya çıkmışlardır. Onların bu hareketleri o kadar ani olmuştur ki Bizanslılar ne onların Boğazı geçmelerine engel olabilmişler ne de Peçenekleri Rumeli de tâkip edebilmişlerdir.[15] Bunlar Trabitza’daki Peçeneklerle birleşmişler ve diğer Peçenekleri de oturdukları yerleri bırakıp gitmeye davet etmişlerdir. Zorla iskân ettirilen Peçenekler yerleşik hayata alışamadıklarından bu teklifi memnuniyetle kabul etmişlerdir. Bundan sonra çeşitli yerlerde oturan Peçenek grupları harekete geçmiş, bütün ziraat aletlerini balta, tırpan, orak vs. silah olarak kullanarak, hep birlikte Balkanlar’ı geçip Tuna’nın Osmos (Asmes: Aluta mansabının karşısında) ırmağı boyuna yerleşmişlerdir.[16]

Bizanslılar Peçeneklerin bu hareketlerini cezasız bırakmayarak hemen bir ordu teşkil etmişler ve tâkip için göndermişlerdir. Peçenekler kendilerini tâkip eden Bizans kuvvetlerine karşı mukavemet etmemişlerdir. Onlar Karadeniz’e yakın bir yerde Tuna’nın son mecralarında, bol otlu, ormanlık, genellikle her çeşit meyve ve sebzenin yetiştiği ve konaklamak için gayet münasip olan ve yerli halkın “Yüz-tepe” dedikleri yeri işgal etmişlerdir (Şumnu’ya yakın bir yerde). Onlar burada hürriyetlerine kavuşarak eskisi gibi yaşamaya başlamışlardır. Ancak tek eksikleri Bizans sarayında “misafir-hapis” bulunan başbuğları idi.

Bizanslıların uzun bir süreden beri uğraştıkları Peçenekleri Bulgaristan’da yerleştirmek, çiftçi yapmak, dolayısıyla devlet hazinesine vergi ve orduya asker temin etmek, ayrıca Selçuklu tehlikesine karşı kullanmak planları böylece suya düşmüştür. Mesele sadece Peçeneklerin oturdukları yerleri bırakıp gitmeleri değil, aynı zamanda devletin amansız düşmanı olmaları sıfatıyla da Balkan ve Tuna vilayetleri için büyük bir tehlike arz ediyor olmaları korkusu idi.

Bu arada Kegen’in idâresi altındaki Peçeneklerin bir bölümü Bizans’ın müttefiki durumunda idiler. İmparator IX. Konstantin, Kegen’e haber göndererek kaçan Peçeneklerle nasıl mücadele edeceklerin görüşmek üzere yanına çağırmıştır. Kegen başkent Byzantion’a (Konstantiniye: İstanbul) gelirken bir suikaste maruz kalmış ancak yaralı olarak kurtulmuştur. Kendisini yaralayan üç Peçeneği imparatorun yanına getirmişlerse de İmparator durumun nezaketini görerek onları öldürmek yerine serbest bırakmış ve Kegen’ide tedavi etmek üzere saray doktorlarının yanına göndermiştir. Bu durum Kegen’in şehrin dışındaki karargâhlarında bekleyen Peçenekleri arasında büyük bir hoşnutsuzluk yaratmıştır. Konstantin Monomach, Peçenekleri sakinleştirmek için onlara çeşitli hediyeler göndermiştir. Bunun üzerine Peçenekler bir gece eşyalarını toplayarak hareket geçmişler ve Yüz- tepe’deki Peçeneklerle birleşmişlerdir.[17]

Birleşen Peçenek kabileleri yeniden Bizans ülkesine karşı hücuma geçmişler ve Balkanlar’ı aşarak Edirne’ye yakın “Aule” diye bilinen mevkiye gelerek, etrafı yağmalamaya başlamışlardır. Bizans’ın o sıradaki Makedonya ve Edirne valisi olan Arianites onları durdurmakla görevlendirilmişse de Peçeneklerle yaptığı savaşı kaybetmiştir. Bunun üzerine Edirne’ye dönerek başkentten kendisine yeni bir ordu gönderilmesini istemiştir. Ancak İmparatorluğun bu sırada yeni bir ordu teşkil edecek hali yoktu ve bu durum karşısında Bizans, Turak’dan istifade etmeyi düşünerek, onu serbest bırakarak, kavimdaşlarından Bizans’la barış yapmalarını sağlamasını istemiştir.

Bu arada Turak ve diğer Peçenek büyüklerine İmparatorun huzurunda ne olursa olsun Bizans’a karşı hareket etmeyeceklerine dair yemin ettirilmiştir. Ancak Turak ve diğer Peçenek büyükleri kavimdaşlarının yanlarına gider-gitmez yeminlerini bozarak onların tarafına geçmişler ve eski mevkilerine yeniden sahip olmuşlardır. Bu arada Bizans Turak’ı göndermekle Peçenek meselesinin çözülmeyeceğini gayet iyi bildiğinden Anadolu’daki kuvvetlerinin yanına Frenk askerlerini de katarak Peçeneklere karşı göndermiştir. Balkanlar’a doğru sevkedilen bu ordunun başında Nikifora bulunuyordu. Bizanslılar kendilerine fazla güvenerek Peçenekleri tam merkezlerinde yani Yüz-tepe’de mahvedeceklerini ümit ediyorlardı. Onlar Balkanlar’ı geçerek Yüz-tepe’ye yakın Diakene diye bilinen yere gelerek kamp kurdular. Bizanslılar yaklaştıklarında Peçenekler dağınık bir halde bulunuyorlardı. Ancak Bizanslı komutanlar arasında Peçeneklere karşı nasıl saldıracakları konusunda bir tartışma çıkmış ve bu da Peçeneklere zaman kazandırarak toparlanıp-birleşmelerini sağlamıştır. Peçenekler Bizanslılara şiddetli bir şekilde saldırarak onları bozguna uğratmışlardır. Bizans askerlerinin çoğu kaçarken, Peçeneklerin eline pek çok ganimet geçmiştir. Peçenekler böylece 1049 yılının sonbaharında Bizans’ın çeşitli yerlerden topladıkları kuvvetli bir orduyu perişan etmişlerdir.[18] Bu ordu Edirne’ye çekilmiştir. Peçenekler 1049-1050 yılında hiçbir mukavemet görmeden kış boyunca Trakya’yı yağmalamışlardır. Bizans ise bütün kışı yeni bir ordu hazırlayarak geçirmiş ve bilhassa Doğu Anadolu’dan yeni kuvvetler Trakya’ya getirilmiştir. Bu ordu 1050 yılının ilkbaharında Peçeneklere karşı Edirne’ye doğru yola çıkarılmıştır. Ancak Peçenekler Bizans’ın neler yaptığından haberdardı ve onun için de onlar yeni ordularını Edirne’ye doğru sevk etmekle meşgul iken, Peçenekler harekete geçerek 8 Haziran 1050 tarihinde Edirne’yi muhasara etmişlerdir. Bu durumda daha başlangıçta Bizans ordusu herhangi bir hareketten mahrum edilmiş bulunuyordu. Peçenekler Edirne’yi sadece muhasara etmemişler aynı zamanda yağmalamışlardır. Bizans kuvvetleri Peçeneklerle bir meydan savaşı yapmaya cesaret edememişler, şehrin kalın surlarının arkasında kalarak sadece savunma yapmışlardır. Peçenekler, başbuğları Sulçe’nin atılan bir taş sonucu ölmesi üzerine muhasarayı bırakıp geri dönmüşlerdir.[19]

Bizans bu Peçeneklere karşı her zaman müttefikleri olarak gördükleri Kegen’i 1051 yılı başlarında Bizans elçisi olarak kavimdaşlarının yanına göndermiştir. Ancak kavimdaşları tarafından artık sevilmeyen Kegen öldürülmüştür.[20]

Bizans 1050-1051 kışında mümkün olduğu kadar çok ücretli asker toplayarak (ki 20.000 kişilik) ve bu orduya Bizans’ın kuvvetlerini de katılarak Nikefor Bryennios’un komutası altında Peçeneklere karşı göndermiştir. Makedonya ve Trakya’yı yağmalamakla meşgul olan Peçenekleri bu kadar küçük bir ordu ile durdurmak hatta mağlup etmek mümkün değildi. Zaten Bizanslılarda ancak kalelerde saklanıp Peçenekler üzerine ani akınlar yaparak başarı sağlayabileceklerini biliyorlardı ve böyle de yapmışlardır. Gönderilen ordunun bir kısmı Edirne’nin doğusuna giderken bir kısmı da güneye doğru inmiş ve gördükleri Peçenek kütleleri ile savaşmışlardır. Nitekim bu sırada Peçenekler Marmara sahillerine kadar akınlar yaparak, Ergene nehri boyu ile Lüleburgaz’ı yağmalamışlardır. Rodos’tan bir günlük mesafede bulunan Chariopolis de Peçenek hücumlarından nasibini almıştır. Ancak Peçenekler buraya yakın bir yerde kamp kurarak dinlenmeye çekilmişler ve herhangi bir tehlikeyi akıllarına getirmediklerinden bekçi koymayı bile lüzumsuz görerek uyumuşlardır. Onları tâkip eden Bizans askerleri gece olunca saklandıkları yerlerden çıkarak Peçeneklerin çoğunu kılıçtan geçirmişlerdir. Bundan sonra Nikefor Bryennios önce Edirne’ye yakın olan Toplitza mevkiinde bir Peçenek grubunu, sonra da Balkanlar’a yakın Goloe’da başka bir Peçenek kuvvetini yok etmiştir. Böylece Balkanlar’daki vilayetler kısmen Peçenek akınlarından kurtulmuştur. Ayrıca bundan böyle Peçenekler eskisi gibi Bizans’a tabi yerleri bir sürede olsa yağma edememişlerdir.

Bizanslılar bu küçük başarıdan sonra hayallere kapılarak Peçenekleri tamamıyla Tuna’dan çıkarmak için harekete geçtiler. Anadolu’dan ve Balkanlar’dan getirilen kuvvetler Michael Akolutos’un idâresine verilmiş, Bulgaristan valisi Basil’e de ordusu ile hazır beklemesi emredilmiştir. 1053 yılında bu iki ordu birleşerek Balkan dağlarını geçip Preslav şehrinin yakınlarında bir yerde kamp kurdular. Bizanslılar Peçeneklerin merkezi olan “Yüz-tepe”ye kadar gitmeye cesaret edememişlerdir. Bizans ordusu Balkanlar’ı geçtikten sonra serbest hareket edemez hale gelmiş ve Turak’ın idâresindeki Peçenekler onları Preslav’da muhasara etmişlerdir. Ancak Bizanslılar gece gizlice muhasara edildikleri yerden çekilerek Balkan yoluna doğru girmişlerdir. Bunu gören Peçenekler onları tâkip ederek saldırmışlar ve Bizans ordusuna pek çok kayıplar verdirmişlerdir. Bulgaristan valisi Basil’de ölenler arasında bulunuyordu. Bu zaferden sonra Peçenekler yeniden Trakya ve Makedonya’da istedikleri şekilde hareket edebilecek bir duruma gelmişlerdir. Bizans Peçeneklerle daha fazla savaşamayacağını anlayarak elçiler gönderip barış istemiştir. Bizans’ın Peçeneklere vergi vermesi şartı ile 30 yıl süreli bir barış yapılmıştır.[21]

Bizans kaynaklarında 1053 yılından sonra Peçenekler hakkında çok fazla bir bilgiye rastlayamıyoruz. Sadece İmparator İssak Komnenos’un (1057-1059) 1059 yılında Macarlara karşı yaptığı savaştan sonra Peçenekler üzerine gittiğini biliyoruz. Ancak bu seferin neden yapıldığı hakkında bir bilgiye sahip değiliz.[22] Buradan 30 yıllık barışın çok sürmediği görülmektedir. Bu arada Peçenekler kendi aralarında da bir takım anlaşmazlık içerisine düşmüşler ve Bizans’a karşı bir varlık gösterememişlerdir. Sadece Peçenek başbuğu Selt Tuna boyuna giderek Bizans ordusu ile savaşmak istemiş ancak ordunun çok olduğunu görünce çekilip gitmiştir.

Peçeneklerin Bizans imparatoruna karşı yaptıkları barışı devam ettirmek için bir gayret sarf etmediklerini görüyoruz. Çünkü İmparator Konstantin X. Dukas, 1064-1065 yılının kışında Peçeneklere elçiler ve hediyeler göndererek, onlarla barışın muhafaza edilmesi konusunda müzakerelerde bulunmuştur.

Peçenek ülkesinde 1048’lere doğru meydana gelen iç mücadelenin başlıca sebebini yapılan savaşlarda yani Peçeneklerin Uzlara yenilmelerinde aramak gerekir. 1048’lerde Uzlar Dnyeper’a kadar ilerlemişlerdir. Daha sonra Aşağı Tuna’ya geçmişler ve böylece iki Türk kavmi arasında şiddetli savaşlar meydana gelmiştir. Uzlar özellikle 1064-1065 yıllarında Balkanlar’da kuvvetli bir mukavemetle karşılaşmayınca batıya doğru ilerleyerek Trakya, Makedonya, Selanik ve civarı ile Peloponnes’e kadar gitmişlerdir. Ancak başlayan ani soğuklar neticesinde Uzların büyük bir kısmı hastalıktan kırılmış ve Peçeneklerde bunu fırsat bilerek onları tamamen yok etmişlerdir.[23]

1065 yılındaki Uz akınından sonra Tuna boylarının biricik hakimi tekrar Peçenekler olmuşlardır. Bu sırada Bizans’ın içerde büyük karışıklıklar yaşaması Peçeneklerin Tuna boylarında serbestçe dolaşmalarını sağlamıştır. Hatta bazı şehirleri bile el geçirmişlerdir. Mesela Tatoş (Tatus) ismindeki bir Peçenek başbuğu Derster’i (Silistre) elinde tutuyordu. Ayrıca bazı Peçenek kabilelerinin şehrin yakınlarında yerleşmiş olmaları veya başbuğlarının da şehirde yaşamaya başlamış olmaları ihtimal dahilindedir. Bizans’ta kargaşalıklar devam ederken Peçenekler boş durmamışlar ve 1067 yılında Bizans ülkesine akınlar düzenlemişlerdir. Ancak Roman Diogenes bu akınları başarı ile durdurarak, Peçeneklerin birçoğunu öldürmüş ve geri kalanlarını da esir almıştır.

Bizans, ele geçirdiği Uz ve Peçeneklerin bir kısmını ücretli asker olarak ordusunda barındırmış ve bunlardan diğer kavimlerle birlikte Anadolu Selçuklularına karşı yaptığı savaşlarda faydalanmıştır. Bizans kaynaklarının ifadesine göre Roman Diogenes’in Anadolu seferinde Uzlar ve Peçenekler atlı kıt’aları teşkil etmişlerdir. Bu kıt’alar Diogenes’le beraber Malazgirt’e kadar gelmişlerdir. Bu Uz ve Peçeneklerden bir grup başlarında Tamin olmak üzere kendilerine yakın bir kavim olarak gördükleri Selçukluların tarafına geçmişlerdir. Bizans ordusu 26 Ağustos 1071’de Selçuklu hükümdarı Alp Arslan tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmıştır.[24]

Bizans’ta bu mağlubiyetten sonra İmparatorluk dahilinde yeniden kargaşalıklar çıkmıştır. Bu durumdan Peçenekler istifade ederek, Peçenek başbuğları Tuna boylarında birer müstakil hükümdar gibi hareket etmişlerdir. Bu duruma son vermek isteyen Bizans saraya yakınlığı ile tanınan Nestor adındaki birisini Tuna boyundaki şehirlerin valisi olarak atamıştır. Ancak Nestor’un kendisi Silistre’ye hakim olan Peçenek başbuğu Tatoş ile anlaşarak İmparatora isyan bayrağını kaldırmıştır. Bu sırada Bizans Devleti’nin idaresi yaşı bir hayli ilerlemiş olan İmparator Parapinakes Michael VlI’nin hadımı olan Nikefor’un elinde idi. Ancak bu kişi hiç kimse tarafından sevilmiyordu. İmparator ise ondan ayrılmak istemiyordu. Ama yine de Nestor’un isyanı onun kötü yönetimine bağlanmıştır. Bu sırada Filibe civarında yaşayan Bulgar Bogomilleri (Pavlikyanlar) bilhassa hadım Nikefor’un idaresinden memnun değillerdi. Nestor onları da kendi tarafına çekerek Peçeneklerle beraber Balkan dağlarını geçip Konstantiniye surlarına kadar gelerek muhasara etmişlerdir. Bu olay 1074 yılında olmuştur. İmparator ile müzakere etmek üzere Peçeneklerin gönderilmiş olması dikkat çekicidir. Fakat Peçenekler bu sefer sırasında Nestor’a yardım etmek yerine kendi menfaatleri doğrultusunda hareket etmişlerdir. Nitekim onlar İmparatordan kıymetli hediyeler alınca karargâha döndüklerinde şüpheli bir şekilde hareket etmişler ve Nestor’da onlara güvenemeyerek muhasarayı kaldırıp, tekrar Tuna boyuna gitmiştir.

1078 yılında Bizans’ta İmparator Michael VII. Parapinakes’a karşı iki hareket baş göstermiştir. Balkan yarımadasında Nikefor Bryennios ve Anadolu’da da Nikefor Botaneiates kendilerini imparator ilan etmişlerdir. Nikefor Bryennios bilhassa Peçeneklere güvenmiştir. Ancak Peçenekler yalnız bir tarafa bağlı kalmamışlar, işlerine geldiği şekilde bazen birinin bazen de diğerinin tarafını tutmuşlardır.

Peçenekler önce Michael VII’nin meşru haklarını müdafaa etmek bahanesiyle Bryennios’a karşı yürümüşler ve Makedonya’ya girerek etrafı yağmalamışlardır. Daha sonra Bryennios’u Edirne’de muhasara etmişlerdir. Bryennios Peçeneklere karşı mücadele edememiş ve şehirde baş gösteren açlık yüzünden Peçeneklerle müzakereye girişerek onlara kıymetli hediyeler, gümüş eşyalar, kumaşlar ve o zaman için büyük bir para olan 20 talant altın göndermek suretiyle Edirne kuşatmasından vazgeçirmiştir. Diğer taraftan Nikefor Botaneiates Anadolu’daki mücadelesini kazanarak tahta çıkmış ve kısa bir süre sonra da Balkanlar’daki rakibine karşı mücadeleye girişmiştir. Bu mücadele de Peçenekler büyük bir rol oynamışlardır. Yine Peçenekler Bulgar Bogomillerinin Bizans’a karşı birlikte hareket etmek davetini kabul etmişlerdir. 1078-1079 yıllarında aslen bir Rum olan Leka adlı Filibeli bir Pavlikyan, Peçenek başbuğlarından birisiyle akrabalık kurduktan sonra Sofya ve Niş arasındaki yerlerde Bizans imparatoruna karşı isyan bayrağını kaldırmıştır. Bu isyana Peçeneklerde karışmışlardır. Kısa bir süre sonra Nikefor Botaneiates Leka ile müzakereye girerek anlaşmış ancak Leka’nın ordusunda bulunan Peçenekler bu anlaşmaya uymayarak akınlarına devam etmişlerdir. Bunun üzerine general Aleksi Komnenos üzerlerine gönderilmiştir. Aleksi Komnenos başarılı manevralarla Peçeneklerin arkasına geçip, Trakya’yı bunlardan temizlemiştir. Birçok isyanları yatıştıran ve Anadolu ile Balkanlar’a dıştan hücum eden kavimlere karşı yapılan savaşlarda büyük bir şöhret kazanan bu genç general çoktandır beklediği “kayser” unvanını alamayınca isyan ederek l Nisan 1081’de Bizans tahtına oturmayı başarmıştır.[25]

Peçeneklerin Balkanlar’a özellikle 1081’den sonra yapmış oldukları akınlar hakkındaki bilgilerin çoğunu Bizans İmparatoru Aleksi Komnenos’un kızı Anna Komnena’nın yazmış olduğu “Alexiad” adlı eserden öğreniyoruz.[26] Nitekim Aleksi Komnenos’la Bizans İmparatorluğu yeni bir döneme girmiştir. O tahta çıktığı zaman Bizans İmparatorluğu neredeyse ortadan kalkacak bir durumda idi. Halbuki bu İmparator öldüğü zaman Bizans yeniden kuvvetli bir İmparatorluk haline gelmiştir. Bu büyük değişiklikte o dönemin önemli siyasî hadiseleri (Haçlı seferleri) birinci derecede rol oynamakla beraber, Aleksi Komnenos’un da şüphesiz büyük bir rolü olmuştur. Aleksi Komnenos tahta geçtiğinde Bizans Devleti’nin düşmanlarına karşı bir harekete geçme imkanı yok denecek kadar çok zayıflamıştı. Malazgirt yenilgisinden sonra devlet içerisinde baş gösteren kargaşalıklar, taç kavgaları, Balkan yarımadasında Tuna boyundan kopup gelen Peçenek akınları, Adriyatik Denizi yönünde ilerleyen Norman kuvvetleri, halk arasında vergilerin çokluğu yüzünden doğan memnuniyetsizlik ve bilhassa Anadolu’nun dörtte üçünün Türkler tarafından işgal edilmiş olması İmparatorluğu tam bir çöküşün içerisine sürüklemekte idi. Aleksi Komnenos hem Anadolu’dan hem de Balkanlar’dan gelen Türk hücumlarına karşı aynı anda mücadele edecek kuvvete sahip değildi. Onun için Komnenos önce tehlikenin büyüğü olan Peçeneklerle mücadele ederken bu sırada Anadolu’da teşekkül etmiş olan Türk beyliklerine karşı da diplomatik usullere başvurmak yolunu tatbik etmiştir. Ancak Aleksi Komnenos Balkanlar’da faaliyette bulunan Peçeneklere karşı mücadele ettiği için, Anadolu’daki Türklere karşı savaşmaya fırsat bulamamıştır. Bu yüzden de Selçuklu Türklerinin Anadolu da kuvvetlice yerleşmelerinde Peçeneklerin de rolleri olduğunu söyleyebiliriz.

Aleksi Komnones tahta çıktığında Peçeneklerin asıl kuvvetleri Tuna boyundaki “Yüz-tepe” denilen yerde yaşıyorlardı. Peçeneklerden bazı gruplarda bu sıralar galiba Tuna’nın batı tarafında bulunuyorlardı. Nitekim Tuna boyundaki bazı şehirlerin onların elinde olduklarını görüyoruz. Mesela: Peçenek başbuğlarından Tatos, Silistre ve Saça’da Biçina (Bitzina: Varna yakınlarında Kamçik) şehirlerini ellerinde tutuyorlardı.[27]

İmparator Aleksi 1083 yılında Normanlarla savaştığı bir sırada ve savaşın en tehlikeli anında Bulgaristan Pavlikyanlarından 2800 kişilik bir bölük İmparatoru savaş meydanında bırakarak, ülkelerine geri dönmüşlerdir. Aleksi Selçuklu Türklerinin yardımı ile Normanlarla yaptığı savaşı kazanarak başkent Konstantiniye’ye dönmüş ve geri döner-dönmez de Pavlikyanların çok ağır bir şekilde cezalandırılmasını emretmiştir.[28] Bu emri yerine getiren kimsenin gayet şiddetli hareket etmesi Pavlikyanların isyan etmesine sebep olmuştur. Pavlikyanlar 1084 yılında Travl’ın (Traulos) idâresinde isyan ederek Bizans’ın memurlarını öldürmüşler, Filibe yakınlarındaki kalelerden Beliatoba şehrini de işg1al ederek etrafı yağmalamışlardır. Bu isyan hareketi uzun bir süre sürmüş ve Peçenekler Travl’ın kendilerinden yardım istemesi üzerine 1086 yılında ona katılmışlardır. İmparator Aleksi Komnenos işin gittikçe büyüdüğünü görünce Travl ile görüşmelere başlamış ancak bunlardan bir sonuç alamayınca üzerlerine o dönemin tanınmış iki komutanını göndermiştir.[29] Bu iki komutan Beliatoba kalesine yaklaştıklarında Peçenek kuvvetlerinin kendilerinden çok daha fazla olduklarını görünce savaşmak şöyle dursun kendilerini kurtarmanın çaresini aramışlardır. Peçenekler şiddetli bir şekilde saldırınca Bizans ordusu kaçmaya başlamış ve her iki komutan da savaş meydanında ölmüştür. Peçenekler bu zaferden sonra Filibe civarında uzun bir süre hiçbir karşılık görmeden, istedikleri gibi hareket etmişlerdir. Yine bu sıralarda Anadolu’daki Selçuklu beyleri birbirleriyle uğraşmakta idiler. Aleksi Komnenos bu fırsattan istifade ederek İznik üzerine geçirdiği kuvvetlerini Beliatoba kalesi yakınlarındaki mağlubiyet üzerine Rumeli tarafına geçirmeye mecbur olmuştur. Bu arada İznik üzerine gönderilen aslen bir Türk olan Tatik (Tatikios) geri çağrılarak yeni bir ordu kurmakla görevlendirilmiştir. Yine Anadolu’da Kizikosta (Kyzikos: Erdel yakınlarında) bulunan ücretli Frenk askerleri de Edirne’ye gönderilmiştir. Tatik, Frenk askerlerinin gelmesi ile kendisini kuvvetli hissetmiş ve Peçeneklere karşı harekete geçmiştir. Edirne’yi terk ederek Filibe istikametinde ilerlemişler ve Blisnium yakınlarındaki bir ırmağın üzerinde karargâhlarını kurmuşlardır. Bu arada kendilerine erzak sağladıktan sonra kamplarına geri dönen Peçenklerden bir bölüğü görünce onlara hücum etmişler ve eşyalarını ele geçirmişlerdir. Tatik bu başarıdan sonra hemen Filibe’ye hareket etmiştir. Gönderdiği muhafız öncü kuvvetlerinden Beliatoba’da kalabalık bir Peçenek kuvvetinin olduğunu öğrenince süratle Peçeneklerin üzerine yürümüştür. Tatik’in bu kadar çabuk hareket etmesinin sebebi çok kalabalık olan Peçeneklerin Filibe’yi muhasara edeceklerini düşünmüş olmasıdır. İki ordu bir nehir boyunda karşılaşmışlardır. Fakat ne Bizanslılar ne de Peçenekler birbirleri ile savaşmaya çekinmişlerdir. Bizanslılar Peçeneklerin çokluğundan, Peçeneklerde Bizanslıların silahlarının iyi olmasından korkmuşlardır. Üç gün birbirlerine karşı herhangi bir hareket yapmadan durmuşlar ve sonunda da Peçenekler ülkelerine geri dönmüşlerdi. Tatik bunu haber alınca hemen Peçeneklerin arkalarından gidilmesini emretmiştir. Ancak çoğu piyade olan Bizans askerlerinin atlı Peçeneklere yetişmeleri mümkün değildi. Peçenekler yollarına devam ederek Sidera: (Demir) Kapı tepeliğini işgal etmişlerdir. Tatik Konstantiniye’ye geri dönmüştür. Bu sefer sonunda hiç olmazsa Filibe ve çevresi Peçenek akınlarından kurtarılmıştır.[30]

Travl’e yardım eden Peçenek grubunun çok kalabalık olmadığını 1087 yılı ilkbaharında daha büyük bir Peçenek kuvvetinin Macar Kralı Soloman ve Kumanlarla beraber başbuğları Çelgü’nün idâresinde Bizans’a karşı harekete geçmelerinden anlıyoruz. Bunlar Lüleburgaz civarındaki şehir ve köyleri tahrip ettikten sonra Skoteinon diye bilinen yere gelerek kamp kurmuşlardır. Aleksi Komnenos bunlara karşı Nikolo Maurokatakalon adlı generalin idâresinde bir ordu göndermiştir. Bu ordu Pamphylon denilen yere gelerek karargâhını kurmuştur. Daha sonra ise burayı terk ederek küçük bir şehir olan Kule’ye gitmişlerdir. Bir sabah ansızın Peçeneklere saldırarak onları bozguna uğratmışlardır. Çelgü ve Macar kralı da ölenler arasında idi. Böylece 1087 yılı ilkbaharında yapılan Peçenek seferi Bizanslıların zaferi ile neticelenmiştir Ancak Bizans tedbiri elden bırakmamış ve İmparator batı illeri valisi olan kardeşi Andrian Komenos’u bir ordunun başında tekrar Trakya’ya göndermiştir.

Bahar başlarında Peçenekler başbuğları Tzelgou’nun idâresinde, Peçenek, Uz ve Macarlardan oluşan Anna’nın ifadesine göre 80.000 kişilik bir ordu ile yenilgiden sonra tekrar Tuna boylarına dönerek, Hayrabolu ve çevresini yağmalamışlardır. Bunun üzerine Bizans ordusunu göndererek Peçenekleri büyük bir mağlubiyete uğratmış ve başbuğlarını da öldürtmüştür. Aleksi Komnenos, onların Bizans’tan intikam almalarına mani olmak için Peçenek kabilelerine hediyeler, altın ve gümüş paralar göndererek aralarına nifak sokmak istemişse de Peçenekler bu oyuna gelmemişlerdir. Bunun üzerine Bizans tekrar 1087 yılının Haziran ayında Peçeneklere kat’i bir darbe indirmek niyeti ile sefere çıkmıştır. Aleksi Komnenos büyük bir ordu ile Edirne’ye gelerek, buradan hareketle Dampoli (Yambolu) ile Goloe arasında bulunan Lardea’ya ulaşmıştır. Buradan bir kumandanı Silistre’ye doğru, Karadeniz sahiline gönderilmiştir. İmparator Lardea’da kırk gün kalarak diğer kuvvetlerin gelmesini beklemiştir. Aynı zamanda Bizans’ın Karadeniz’deki donanması Tuna’ya gönderilerek, Silistre’ye gönderilen kuvvet ile birlikte hareket etmesi kararlaştırılmıştı. Bu kuvvetler Peçenekleri arkalarından tehdit ederek, onların Tuna’yı geçmelerine mani olacaktı. İmparator da Balkanlar’ı geçip Peçeneklerin asıl kuvvetlerini imha edecekti. Seferin plânı dikkatlice düşünülerek bu şekilde yapılmıştı. Ancak bazı komutanlar bu plâna karşı çıkmışlarsa da İmparator bunlara kulak asmamış ve plân üzerin Lardea’yı arkada bırakarak Balkanlar’ı aşmaya hazırlanmıştı. Peçenekler, Bizanslıların bu sırada bir sefer yapabileceklerini düşünmedikleri için dağınık bir halde bulunuyorlardı. Bizanslıların yaklaştıkları haberi üzerine Peçenekler süre kazanıp hazırlanmak için 150 kişilik bir elçilik heyeti göndererek barışın yapılmasını ve eğer imparator buna razı olursa her zaman için otuz bin kişilik Peçenek atlısının emrinde olacağını bildirmişlerdi. Ancak bu teklifi kabul etmezlerse hücum edeceklerini de söylemişlerdir. Bizans Peçeneklerin elçileri göndermelerini korkaklıklarına yormuş ve elçileri tevkif etmek için bir bahane bulmuştur. Bu bahane de şu idi: Bu sefer esnasında saray müneccimlerinden biri Aleksi’ye güneşin tutulacağını haber vermişti. Bunun üzerine o bu durumdan yararlanmak isteyerek elçilere: “ben bu meselede hakemliği Tanrı’ya bırakıyorum eğer gök yüzünde bugün herhangi bir işaret olursa, bu sizin iyi niyetle gelmediğinize alâmettir. Şayet hiçbir şey olmazsa, hakkınızdaki şüphelerimin asılsız olduğuna kanaat getireceğim.” Bu konuşmadan iki saat sonra güneş tutulunca, İmparator da 150 Peçenek elçisinin tutuklanmasını emretmiştir. Tutuklanan elçiler bir muhafızın önderliğinde İstanbul’a gönderilmişler ancak bunlar yolda bir yolunu bulup kaçmışlar ve Peçeneklere gelerek durumu bildirmişlerdir. Muhafız derhal İmparatorun bulunduğu Goloe’ye gelerek durumu haber vermiştir. İmparator bunun üzerine daha çabuk hareket etmek mecburiyetinde kalmıştır. Bizans ordusu Balkanlar’ı demir kapıdan geçerek, Tuna’ya dökülen Biçina nehri boyunca ilerlemişlerdir. Ancak bu ilerleyiş çok tehlikeli idi çünkü etrafta Peçenek atlıları dolaşıyor ve Bizanslılardan erzak tedarik etmek için biraz uzaklaşanlar bir daha geri dönmüyorlardı. Bizans ordusu Silistre yakınlarındaki bir nehir boyunda kamp kurdu. Peçenekler Bizanslıların bütün hareketlerini dikkatle takip ederek, hücum için uygun bir fırsat bekliyorlardı. İmparatorun ordusu çadır kurarken hiç beklemedikleri bir anda nehrin öteki tarafında bulunan bir Peçenek atlı kıtası nehri geçerek ani bir hücumla onlara saldırmış ve müthiş bir telaşa sebebiyet vermiştir. Peçenekler bu baskını zaten düşmanları arasında panik yaratmak için yapmışlardı ve bunu başararak pek çok esir yakalayıp süratle geri dönmüşlerdir. İmparator Aleksi Tatuş’un elinde bulunan Silistre’yi işgal etmek istiyordu. İmparatorun üzerlerine geldiğini haber alan Tatuş yardım sağlamak düşüncesi ile Kumanların yanına gitmiştir. Bizanslılar kısa bir süre sonra şehrin sularını delerek içeriye girmişlerdir. Ancak içeride olan iki kaleyi bir türlü ele geçirememişlerdir. Bunun da sebebi Tatuş’un Kumanlara giderken adamlarına şehir hisarının arkasında bulunan tepenin işgal edilmesini ve buradan devamlı Bizanslılar üzerine hücum yapılmasını emretmiş olmasıdır. Peçenekler bu emre göre hareket ederek gece-gündüz hücumları ile Bizans ordusunu güç bir duruma sokmuşlardır ki bu da Bizans’ı muhasaradan vazgeçirmiştir. İmparator Balkanlar’a doğru geri çekilinmesini emretmiştir. Peçenekler Silistre’nin muhasarası kalkınca derhal karşı saldırıya geçmişlerdir. Bizans ile Peçenekler bir meydan muharebesi için karşı karşıya gelmişlerdi. Sabah erkenden başlamış olan savaşta ikindiye kadar müthiş bir şekilde devam etmiş ve nihayet Peçenekler Bizanslıların bütün hücumlarını püskürttükten sonra kendileri karşı hücuma geçmişler ve Bizans ordusunu kaçmaya mecbur etmişlerdir. Bizans çok feci bir mağlubiyete uğramış ve kuvvetlerinin büyük bir kısmını savaş meydanında bırakmıştır. İmparator Aleksi’de kaçan ordu ile Goloe’ye gitmiştir. Bu galibiyet 1087 yılı baharında yaşanmıştır.[31]

İmparator Goloe’de çok kalmayarak Beroe’ye (Eski Zagra’ya) geçmiştir. Burada uzun bir süre kalarak Peçeneklere esir düşenleri para vererek kurtarmak istemiştir. Peçenekler ilk önce esirleri kendi elçilerine yapılanların intikamını almak için öldürmek istemişler ancak daha sonra bundan vazgeçerek para karşılığı esirleri serbest bırakmışlardır.[32]

Peçenekler bu zaferden çok fazla istifade edememişlerdir. Sebebi de Kumanlardır. Çünkü Bizans’ın Silistre’yi kuşatması karşısında başbuğ Tatuş Kumanları yardıma çağırmak için gitmişti. Ancak bu Kuman ordusu savaş bittikten sonra Silistre’ye gelmiştir. Kumanlar Peçeneklerin Bizanslılardan pek çok ganimet ve esir aldıklarını görünce bu ganimetten kendilerine de verilmesini istemişlerdir. Peçenek başbuğlarına hitaben “Biz topraklarımızı, evimizi barkımız bırakarak sizin imdadınıza koştuk; sizinle hem tehlikeleri hem başarıyı paylaşmak için böylesine uzun ve zahmetli bir yolculuğa katlandık. Bize düşen herşeyi yapmış bulunduğumuza göre, bizi eli boş göndermeniz haklı olmaz. Gerçekten savaş olup bittikten sonra buraya gelmişsek, bunun sorumluluğu bize değil saldırıya geçmiş olan imparatora düşer. İşte bu nedenle, aldığınız ganimet ve esirleri ya bizlerle paylaşırsınız ya da bizi bundan sonra dostunuz olarak değil düşmanınız olarak görürsünüz ki hissemize düşeni de sizden zorla alırız” demişlerdir. Ancak Peçenekler yinede ganimetleri paylaşmak istememişler ve red cevabı vermişlerdir. Kuman-Peçenek mücadelelerinin tek sebebi sadece bu ganimet paylaşılması değildir. Bizans’ın yürüttüğü hilekâr politikaların da bir neticesidir. Kumanlar, Peçeneklerin müttefikleri olarak gelmişlerken artık Peçeneklerin en büyük düşmanları olarak geri dönmüşlerdir. Nitekim Kumanlar Peçeneklerden daha kuvvetli oldukları için onları yenmişlerdir.[33]

Kuman tehlikesinden kurtulan Peçenekler derhal Bizanslıları takibe başlamışlardır. Balkan geçitlerini geçerek Balkanlar’ın batısındaki ülkeleri yağmalamışlardır. Bu sırada Beroe’de bulunan İmparator burada daha fazla kalmayı tehlikeli bularak Edirne’ye dönmüştür. Peçenekler ise Dampoli (Yambolu) ile Goloe arasındaki Markella’yı işgal etmişlerdir. Tam bu sırada Kumanlar da Ozolimné (Uzolime)’ye geri dönmüşler ve orada Peçenekleri bulamayınca Tuna boyuna doğru ilerleyerek Peçenekleri arkalarından takip etmişlerdir. Bizans yaklaşan iki tehlike karşısında onlarla mücadele edecek durumda değildi. Ayrıca Ruslarla da mücadele ediyordu. Bunun için Peçeneklere barış yapmak isteğiyle elçiler gönderip, Tuna boyunda kalmalarına müsaade edeceklerini bildirmişlerdir. Peçeneklerde Kumanların geldiklerini bildikleri için Balkan geçitlerinde işgal etmiş oldukları kaleleri Bizanslılara bırakmışlardır. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra Kumanlar gelerek, İmparatordan Peçeneklerle savaşmak için Balkanlar’daki geçitlerden geçmelerine müsaade etmesini istemişlerdir. Ancak İmparator Aleksi buna müsaade etmemiştir.[34]

Peçenekler, Kuman tehlikesinden kurtulunca barışı bozarak Bizans ülkesine yeniden akınlar yapmaya başlamışlardır. Peçeneklere bu sıralar galiba Pavlikyanlar da iştirak etmişlerdir. Çünkü kısa bir zaman sonra Filibe Peçeneklerin eline geçmiştir. Bizans bu hücumlara cevap verebilecek durumda değildi. Peçenekler Makedonya’ya kadar bütün Bizans ülkesini ele geçirmişlerdi. İmparator Aleksi geri çekile çekile Kypsella (Ipsala)’ya kadar gelmiş ve Peçeneklere karşı daha fazla savaşmanın imkansız olduğunu görerek barış istemiştir.[35]

Peçenekler 1087 yılında yapılan bu barıştan sonra 1087-1088’de kışı geçirmek için Taurokomos (Taurokomenda) (Ergene nehrine yakın) kalmışlar ve Hayrabolu’ya gelmişlerdir. Bu da oradaki yerli ahali arasında hoşnutsuzluk yaratmıştır. Babaeski’de bulunan İmparator Aleksi başkente döner dönmez Peçeneklere karşı mücadele etmek için yeni kuvvetler toplamaya başlamış ve 1088-1089 yılını bununla geçirmiştir. Savaşta ölen askerlerin oğullarından kurulan bu orduya “Arkhontopoulos (archontopuloi) (Archont oğulları: Bey oğulları) ismi verilmiştir. 1088 yılı ilkbaharında Peçenekler Lüleburgaz’a kadar gelince Bizans bu kıtayı onlara karşı göndermiştir. Bunlar doğrudan Peçenek karargâhına saldırmışlar ancak Peçenekler tarafından geri püskürtülerek 300 kadarı da öldürülmüştür. Peçenekler daha sonra Hayrabolu’nun içinden geçerek Aspra’ya (Malkara yakınlarında) geldiler. İmparator bu yıl da kendi kuvvetlerini toplayamamış, Peçeneklere karşı sadece gördükleri yerlerde, yani kalelerde saldırmışlar ve birkaç defa da başarı kazanmışlardır.[36]

Peçenekler Bizans imparatoru Komnenos’un İzmir Türk beyi Çaka’ya (Tzakhas) karşı olan mücadelesinden istifade ederek, Trakya’da yeniden harekete geçmişlerdir. Bizans ordusunda Peçeneklerden Bizans tarafına geçen Neantzés (Neançes) ve kumandanlardan-isimlerine bakılırsa Türk olan Kantzous (Kançu) ve Katranés (Katran) da bulunuyorlardı. Peçeneklerin küçük bir bölümü Aleksi’nin ordusuna tesadüf etmiş ve onları tâkip ederek Russion’a (Keşan) kadar ilerlemiştir.

Peçenekler 1088 yılı sonbaharında Keşan yakınlarında bir şehir olan Polybotos’a (Polboton) yaklaşmışlar ve burada müstahkem bir karargah kurmuşlardır. İmparator bunların üzerine daha fazla ilerlemelerine mani olmak için bir ordu sevketmiştir. Bu orduda bulunan Neantéz adlı Peçenek aslında kendi milletine yardım etmek ve Bizans’ın durumunu Peçeneklere haber vermek için bu orduda bulunuyordu. O, bir tepede kendi kavimdaşları ile görülerek Bizans’ın durumu hakkında bilgi vermiştir. Ancak Bizans ordusunda Peçenekçe bilen birisi onun tepede söylediklerini duyarak İmparatora gelip haber vermiştir. İmparator onları yüzleştirmiş ancak Neantéz bunun bir yalan olduğunu söyleyerek o kişiyi kılıcıyla hemen orada öldürmüştür. İmparator durumun inceliğini görerek ona bir şey yapmamış ancak bir süre sonra Neantéz’de atına binerek Peçenek saflarına geçmiştir. Daha sonra o ön saflarda yer alarak Bizans ordusuna karşı kavimdaşlarını sevketmiştir. Bu arada Peçenekler Haden denilen bir yere gelerek savaş durumu almışlardır. Bizans ordusu da akşama doğru buraya gelerek savaş düzenine girmiştir. İmparator bu arada Keşan’a giderek asker toplayıp geri dönmüştür. Ancak her iki taraf birbirlerine saldırmadan akşama kadar beklemişler sonunda da Peçenekler çekilip gitmişlerdir.[37]

1088 yılının sonbaharındaki bu sefer daha ziyade mevzii bir savaştan ibaret idi. İmparator kalelerde saklanarak, ara sıra fırsat buldukça huruç hareketleri ile Peçenekleri rahatsız etmekten başka bir şey yapamamış ve Peçeneklerde bu sayede Trakya ve Makedonya’da istedikleri gibi hareket etmişlerdir. Bundan sonra İmparator hastalanmış ve ordu bir süre Keşan’da kalmıştır. Bu sıralarda Tatranés adlı bir Peçenek gelerek, Peçeneklerin onlara karşı hücuma hazırlandıklarını haber vermiş, İmparator da onu elçi olarak gönderip barış istemişse de Peçenekler bunu kabul etmemişlerdir. Bunun üzerine Keşan’a yakın bir yerde atlarını otlatan Peçeneklerin üzerine İmparator Ouzas (Oğuz,Uzan) adlı bir Türk başbuğunu aniden saldırması için göndermiş ve o da Peçeneklere saldırarak atları ve adamlarını ele geçirmiştir. Bundan sonra Peçenekler harekete geçerek şehri tazyik etmişlerdir. Bizans ordusu Peçenekleri geri püskürtmeyi başarmıştır. Ancak bu başarı Bizans’ın durumunu değiştirmemiştir. Aleksi, Keşan’ı terk edip bu yol üzerinde önemli bir askeri mevki olan Çorlu’ya gelerek durmuştur. Amacı Peçeneklerin daha ileriye gitmelerine engel olmaktı. Peçenekler de Bizanslıları tâkiple müstahkem bir mevkide bulunan Çorlu’ya gelmişlerdir. İmparatorun onlarla bir meydan muharebesi yapacak ordusu yoktu ve bu yüzden o kurnazlığını kullanarak onların muhasarayı kaldırmalarını sağlamıştır.[38] Bu hadise 1088-1089 yılı sonbaharında olsa gerektir. Bulgaristan kilisesinin piskoposluğuna tayin edilen ve zamanın en yüksek hatiplerinden sayılan Theophylaktos’un Aleksi’ye hitaben yazdığı nutuktan 1088-1090’da Bizanslılarla-Peçenekler arasında bir barışın yapıldığını anlıyoruz.[39]

1089-1090 yılının galiba kışında Peçenekler Ergene boyuna geçmişlerdir. Çünkü Şubat ortalarına doğru bir Peçenek kıtasının Büyük Çekmece-Küçük Çekmece arasındaki Khoirobakkhoi’ye (Chirobakchi)[40] yaklaştıklarını görüyoruz. Bu haber üzerine İmparator başkentte 500 kadar adam toplayarak onları bütün gece silahlandırmış ve nasıl savaşacaklarını göstermiştir. 14 Şubat’ta imparator acele topladığı bu kuvvetlerle başkenti terk ederek Peçeneklere karşı harekete geçmiştir. Aleksi Khoirobakkhoi’ye gelerek, bütün kapıları kapatmış ve şehir ahalisinden hiç kimsenin Peçeneklerle konuşmasına müsaade etmemiştir. 15 Şubat’ta Peçenekler Khoirobakkhoi’ye yaklaşmışlar ve surların önündeki tepeyi işgal etmişlerdir. İmparator Peçenekleri yenerek başkente geri dönmüştür.[41]

Peçenekler bu mağlubiyetin karşılığını 1090 veya 1091 Şubatı’nın sonlarında başkenti Byzantion’un surlarına gelerek şehri tehlikede bırakarak almışlardır. Bir yandan Peçenek ve diğer yandan İzmir’deki Çaka Bey’in hareketleri Bizans’ı zor duruma düşürmüştür. Nitekim Çaka Bey’in kendisi denizden ve Peçeneklerde karadan Bizans’a saldırmak üzere anlaşmışlardır. Bu tehlike Bizanslılar için öncekilerden çok daha büyük idi. Bizanslılar tek kurtuluşu Kumanlardan yardım istemekle bulmuşlardır. Nitekim Bizans Kumanlara ve Doğu Avrupa’ya yardım ricası ile mektuplar gönderdiği zaman memleketin içindeki ülkelerden de asker toplamaya gayret sarf etmiştir. Bu gaye ile general Nikefor Melissénos, Trakya ve Makedonya’da Peçeneklerin hücumlarından etkilenen yerlere gönderilmiş ve ona Ainos’u (Erez) olabildiğince çabuk işgal etmesi emredilmişti. Orada Bulgar ve Ulahlardan bir ordu teşkil edecekti. Aynı zamanda kalelerdeki garnizonlara dokunmamaları emredilmişti çünkü Peçenekler buralara hücum ettikleri takdirde kalelerdeki garnizonlar ülkeyi savunacaklardı. Flandre kontu Robert’in göndermiş olduğu 500 şövalye de İzmit tarafında meydana gelebilecek bir saldırı için görevlendirilmişti. İhtiyaç halinde onları başka yerlere göndermekte mümkündü.

Peçeneklerin 1091 Nisanı’nda ani olarak harekete geçmeleri Bizans’ı çok müşkül bir duruma sokmuştur. Başkentteki kuvvetler toplanarak İznik’teki Türk beylerine karşı kullanılan Frenk şövalyeleri alel-acele getirtilerek Bizans ordusu ile Meriç’in mansabındaki Enez şehrine gemilerle gönderilmiştir. Enez’in bulunduğu mevki savunma için çok elverişli idi. Peçeneklerin esas kuvvetleri Khoirénos’ye (Choerenos, Chirini: Domuzlu) doğru ilerlemekte idi. İmparator da ordusunun başına gelmişti. İki ordu arasında kuvvet bakımından oldukça büyük bir fark vardı. İmparator bunu görünce korkarak, kurtuluş ümidinin olmadığını zannetmiştir. Çünkü beklemekte olduğu Kumanlar hâlâ gelmemişti. Bizanslılar büyük bir korku ile Peçeneklerin hareketlerini takip ediyorlar, herhangi bir hücuma geçemiyorlardı. Peçenekler de savaşa girişmemişler ve ordugâhlarında kalmışlardı. Bu suretle üç gün geçmişti. Boşuna geçirilen bu üç gün Peçenekler için en büyük felaketin gelmesine sebep olmuştur.

Karşılarındaki güçsüz Bizans ordusunu kendi hallerine bırakmaları Peçeneklerin en büyük hatalarını teşkil etmektedir. Bizans ordusunu imha etmek Peçenekler için çok kolay bir işti. Ancak onlar galiba İzmir’den Çaka Bey’in gelmesini bekledikleri için bunu yapmamışlardır. Ayrıca onların yaklaşan Kuman tehlikesinden de haberleri yoktu. Başbuğ Manyak, Moniakl (Bonyak) ve Togortak (Tugorkan) tarafından idare edilen yaklaşık 40.000 kişilik Kuman ordusu Peçeneklerle savaşmak üzere Bizans’a yardıma gelmişlerdi. Kumanlar Peçeneklerle savaşmak için İmparatordan üç gün süre istemişler ve elde edecekleri ganimetin yarısını kendilerine bırakacaklarını söylemişlerdir. Aleksi ise onlara on gün müsaade etmiş ve ganimetinde tamamen onların olacağını söylemiştir. Üç gün geçtikten sonra Bizans imparatorunun savaşmak için acele etmediğini gören Kumanlar elçi göndererek “Ne zamana kadar meydan savaşını erteleyeceğiz? Bilesin ki artık daha fazla beklemeyeceğiz; yarın sabah gün doğunca ya kurt ya da kuzu eti yiyeceğiz” demişlerdir. Aleksi bir taraftan da Trakya ve Makedonya’dan gelecek kuvvetleri beklemekte idi zira Kumanların Peçenekleri yeneceklerine pek inanamıyordu. Daha fazla bekleyemeyeceğini gören İmparator Enez’e giderek buradan bir gemiye binmiş Meriç nehrinin aktığı yeri ve her iki sahili araştırarak askerlerinin mevzi alabilecekleri en iyi yeri aramıştır. Ancak ertesi gün geri dönerek nehri geçmiş ve daha sonra Chirine denilen yerde kamp kurarak kendisi yeterli miktarda atlı askerle Enez’e dönmüştür. Meriç’in batısında bulunan ordunun yardımına kısa bir süre sonra Trakya ve Makedonya’daki askerlerde gelmişlerdir. Bu şekilde biraz daha kuvvetlenen Bizans, Peçenekler tarafından işgal edilen ve Philokalos adını taşıyan, Meriç’in geçitlerinden birini ellerine geçirmişlerdir. Geceyi burada geçiren Bizans ordusu Lebune (Lebounion, Lebunium) denilen bir yeri işgal etmişlerdir. Bizans imparatorunun savaş başlamadan önce birkaç kez yer değiştirdiğini görüyoruz. Bu arada Peçeneklerden Neantéz yeniden İmparatorun yanına gelmiş ancak bu sefer İmparator tarafından affedilmemiştir.

Bizanslılar Kumanların gelmesi ile Meriç’in sol tarafına geçmişlerdir. Ancak savaş Meriç’in sağ tarafında bulunan Lebunium’da bir tepede cereyan etmiştir. Bu yerin günümüzdeki Omurbey civarında olduğu sanılmaktadır. 29 Nisan 1091 yılında Salı günü yapılan meydan muharebesinde Peçenekler özellikle Kumanların sayesinde Bizans karşısında büyük bir mağlubiyete uğramışlar ve bu Peçeneklerin büyük bir kısmı savaş meydanında mahvolmuşlardır. Yine Lebunium yanındaki muharebede Peçenekler en büyük hezimetlerini yaşamışlar ve aynı zamanda Balkanlar’daki siyasi faaliyetlerine son veren bir darbe almışlardır. Esir alınan Peçenekler de Bizans tarafından kılıçtan geçirilmişlerdir.[42]

Lebuniem zaferinden sonra Bizans İmparatorluğu, 1048 yılından itibaren şiddetle devam eden Peçenek tehlikesinden kurtulmuş bulunuyordu. Bu savaştan sonra sağ kalan Peçeneklerin bir kısmının Tuna boyuna veya Macaristan’a gittikleri imkan dahilindedir. Bizanslıların eline esir düşenler ya öldürülmüş veya Makedonya ve Balkanlar’da yerleştirilmişlerdir. Peçeneklerin bir kısmının bilhassa XII. yüzyıl başlarına kadar Makedonya’daki Moglena civarında kadın ve çocukları ile birlikte yaşadıklarını ve “Moglena Peçenekleri” diye anıldıklarını da biliyoruz.[43]

Bu mağlubiyeti müteakip Peçeneklerin askeri kudretlerine de son verilmiştir. Bizans topraklarına yerleştirilen bu Peçeneklerden İmparatorun özel kıtaları teşkil edilmiştir. Bizanslılar Peçeneklerin mükemmel bir askeri kuvvete sahip olduklarını yakından bildiklerinden fırsat buldukça bunlardan kendi hizmetlerine almaya gayret etmişlerdir. Bizans gerek Normanlara gerekse Anadolu Selçuklularına karşı yaptığı savaşlarda ordusunda daima Peçenek kuvvetlerini bulundurmuşlardır.[44]

Rusya’da Kumanlar ile Uzların arasında kalan ve Rus knazlığında bir süre hizmet eden Peçenekler 1121 yılında burayı terk ederek 1122’de Tuna boyuna gelmişlerdir. Bu Peçenekler Tuna’yı geçerek Trakya’nın bir kısmını yağma edince İmparator onların hücumlarına mani olmak için ordu göndermiştir. Bu ordu Peçenekleri mağlup etmiştir.[45] Daha sonra 1152 yılında Peçenekler Tuna nehrini ve Balkan dağlarını geçerek Filibe civarına kadar gelmişler ve etrafı yağmalamışlardır. İkinci defa ise 1154’de Tuna’yı geçip nehir boyundaki Bizans topraklarını tahrip etmişlerdir. Peçeneklere karşı bir ordu gönderilmişse de bu ordu Peçenekler tarafından mağlup edilmiştir. Peçenekler eski âdetleri üzere birçok ganimet alarak ülkelerine geri dönmüşlerdir.[46]

XII. yüzyılın başlarında Suriye’ye yakın Bizans ülkesindeki Anadolu şehirlerinde Peçenekler garnizon hizmetinde bulunuyorlardı. Gerek bu kalelerdeki gerekse Bizans’ın çeşitli yerlerine iskan ettirilen Peçenekler Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Bir kısmı ise Suriye’nin Türkler tarafından alınmasından sonra Türklerin idâresine girerek İslâmiyet’i kabul etmişlerdir. Bunların bakiyeleri Halep ve Macar civarında XVI. yüzyıl sonlarına kadar mevcuttur. Peçeneklerin büyük bir kısmı Macaristan’a gidip Macarların hizmetine girmişlerdir. Tuna’nın doğusunda kalanlar ise Kumanlarla birleşmişlerdir.

Bizans kaynaklarında Peçeneklere ait son bilgiler 1161-1171 yıllarına aittir. 1161-1171 yılları arasında birçok yerleri yağmalamışlardır. Bunların üzerine bizzat İmparator Manuel Komnenos giderek Tuna’yı geçmiş ve Taurocythia’ya kadar ilerlemiştir. Ancak Peçeneklere rastlayamamış sadece geri dönerken bir Peçenek kıtasını görerek onlara saldırıp, mağlup etmiş ve 100 kadarını da esir almıştır.

Bundan sonra Bizans kaynakları Peçeneklerden ayrı olarak bahsetmemişlerdir. Ancak bazı yerlerde Bizans sarayında bunların büyük rütbeler kazanmış olduklarına dair kayıtlar vardır.[47]

Bugün günümüzde Bulgaristan, Bosna, Romanya’da Peçeneklerden kalma pek çok yer adları vardır. Mesela Tuna’nın son mecrasında sağ tarafında bulunan Dobruca gibi.[48]

Yrd. Doç. Dr. Muallâ Uydu YÜCEL

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 2 Sayfa: 714-726


Kaynaklar:

♦ Anna Kommena, Alexıad, /Türk. Trc. Bilge Umar/, 1996.
♦ Constantine Porphyrogenitus, De Administrando İmperio, Bonn 1840.
♦ Feodorof-Davıdov, G. A., Koçevniki Vostoçnoy Evropı pod Vlastyu Zolotordınskih Hanov, Moskova 1966.
♦ Golubovskiy, V., Peçenegi, Torki, Polovtsı do Naşestviya Tatar, Universitetskie İzvestiya, No. 1 Kiev 1883-1884.
♦ İbn Fazlan, İbn Fazlan Seyahatnâmesi, /Haz. Ramazan Şeşen/, İstanbul 1975.
♦ Jirejek, Überreste der Petschenegen und Komnanen, Prag 1889.
♦ Kafesoğlu, İ., Türk Milli Kültürü, İstanbul 1992.
♦ Kajdan, A. P., “İoann mavropod, Peçenegi i Ruskiye v Seredine XI. v”, Zbornik Radova, No. VIII, Beograd I963, s. 177-184.
♦ Karamzin, N. M., İstoriya Gosudarstva Rosiskogo I-III, Sank-Peterburg 1842-1843.
♦ Kluçevski, V. O., Russkaya İstoriya, I, Moskova 1994.
♦ Kluçevski, V. O., Kurs Russkoy İstorii, c. I. ders 5, Moskova 1909.
♦ A. Kurat., Peçenek Tarihi, İstanbul 1937.
♦ A. Kurat., IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara I972.
♦ Novogorodskaya Pervaya Letopis, Starşego i Mladşego İzvodov, Moskova-Leningrad 1950. Ostrogorsky, G., Bizans Devleti Tarihi, Türk. terc. Fikret Işıltan/, TTK Yay. Ankara 1991.
♦ Pletnëva S. A, “Peçenegi, Torki, Polovtsı Stepei”, Yevrazii v Epohi Srednevekovya, Moskova 1981.
♦ Polnoye Sobranie Russkih Letopiseh, Letopis Po Voskrasenskomu Spisku Arheografiçeskoyu Komisseyu, Sank-Peterburg 1856.
♦ Povesti Vremenıh Let, /Haz. D. S. Lihaçeva-B. A. Romanova/, Moskova-Leningrad 1950.
♦ Priselkov, M. D. “Lavrentevskaya Letopis (İstoriya Teksta)”, Lenin Devlet Üniversitesi İlim Adamları Notları, no: 32, İlmî Tarih serisi, Leningrad 1939.
♦ Rasovskiy, D. A., Peçenegi, Torki ve Berendi Na Rus i Ugrii, Seninarium Kondakovianum VI, Prag 1933.
♦ Skylitzes, loannes, Georgius Cedrenus loannis Scylitzae ope, (Ed. J. Bekker: Corpus Scriptorum Historia Byzantinae), c. II, Bonn I839.
♦ Şahmatov, A. A., Povesti Vremennıh Let, c. I, Petograd 1916.
♦ Togan, A. Zeki Velidî., Umumî Türk Tarihine Giriş I, İstanbul 1981.
♦ Togan, A. Zeki Velidî., “Peçenekler”, İA, c. IX, s. 535-543.
♦ Vasilyevskiy, V., Vizantiya i Peçenegi (1048-1094), Trud I, Sankt-Peterburg 1908.
Dipnotlar :
[1] O. Golubovskiy, Peçenegi, Torki i Polovtsı do Naşestviya Tatar, No: 1, Kiev l883-l884, s. 225; A. N. Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara 1972, s. 45; a.e. müell., Peçenek Tarihi, İstanbul l937, s. 107-108; Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 1997, s. 180.
[2] Rasovskiy, Peçeneklerin Macaristan’a 3 yoldan ve Macar kaynaklarındaki efsanelere göre Arpad döneminde yani X. yüzyılda geldiklerini belirtmektedir. Yine o eldeki kaynaklara göre ve özellikle Konstantin’in verdiği bilgilere dayanarak bunun 945 yılında olduğunu ve X. Asrın birinci yarısında yaşayan Macar hükümdarı Zoltan zamanında Macaristan’ın kuzeybatısında ve Fertö gölü çevresinde yaşadıklarını söylemektedir. Bk. D. A. Rasovskiy, “Peçenegi, Torki i Berendey Na Rusi i v Ugrii”, Seminaruum Kondakovıanum, Praha l933, s. 4; Peçeneklerin Macaristan’a ilk gelişleri hakkında detaylı bilgi için bk. a.e. a.e., s. 5-7; Rasovskiy, ayrıca Peçeneklerin İtil boyunu terk ettikleri zaman, Hazarlara tabi olan Macarların Don ve Kuban sahasını ellerinde bulundurduklarından; yeni yurt edinmek isteyen Peçeneklerin bu isteklerini ancak Macarları yenmekle mümkün olacağını anlamalarından ve daha sonra da her iki kavim arasında meydana gelen savaşlarda Peçeneklerin üstün gelerek Macaristan’a nasıl yerleşmeye başladıklarını geniş bir şekilde anlatmaktadır. s. 19-42; Ayrıca bk. Kurat, Peçenek, s. 38, 43-50; a.e. müell., Karadeniz, s. 46-47; Golubovskiy, a.e. a.e., s. 225-227.
[3] Konstantin Porphrogenetus, de Administrando İmperio, Bonn l840, s. 38, 40; Rasovskiy, a.g.m., s. 5.
[4] Bizans, 894’de Bizans arazisine girerek imparatorluk ordusunu mağlûp eden Bulgar çarı Simeon’a karşı bu sırada Dnyeper ile Tuna nehirleri arasındaki topraklarda bulunan Macarları yardıma çağırmış, Macarlar da Bizans’ın bu çağrısına uyarak bir kaç defa Simeon’u arkadan vurarak, kuzey Bulgar arazisini tahrip etmişlerdir. Bu arada Bizans’ın donanma Kumandanı Eustathios Tuna ağzını tutarken Bizans başkumandanı Nikephoros Phokas’da Bulgaristan’ın sınır bölgesini işgal etmişti. Simeon Bizans ile mütareke anlaşması yaparak zaman kazandı ve Bizans imparatoru nasıl Macarlara başvurduysa, o da güney Rusya ovasında bulunan Peçeneklere müracaat etti. Peçeneklerin yardımıyla Macarlar’ı mağlûp eden Simeon tekrar Bizanslılara döndü ve Bulgaropygon yankınlarında Bizanslılar üzerinde kesin bir zafer kazandı (896). Bunun üzerine barış yapıldı. Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi/Türk. terc. Fikret Işıltan/, TTK Yay. Ankara 1991, s. 239.
[5] Bizans topraklarında Bulgar çarı Simeon’un tahribatı için bk. G. Ostrogorski, Bizans Devleti, s. 243-244.
[6] Kurat, Peçenek, s. 108; Ayn müell., Karadeniz, s. 60-61.
[7] Kurat, Peçenek, s. 111; Ayn müell., Karadeniz, s. 60-61; Peçeneklerin Karadeniz’in kuzeyine gelişlerini Bizans iyi değerlendirmiş ve Peçenekler’e elçiler göndererek onları Bulgarlara karşı kazanmak istemiştir. İlk temaslar 915 tarihinde gerçekleşmiş ve Kırım kumandanı Leon Phokas’a gereken talimat verilerek, Peçeneklerin Bulgarlara karşı sevki için her türlü çareye başvurması bildirilmişti. Phokas’a şayet bunu başarırsa kendisine “Patricius” unvanı gibi yüksek bir pâyenin verileceği de vadedilmişti. Bunun üzerine Phogas, Peçeneklerle buluşmuş ve onlarla Bulgarlar üzerine gitmeleri hususunda bir anlaşma yapmıştı. Peçenekler 20 Ağustos 917’de, Bulgarlara karşı savaşmak maksadıyla Tuna’ya doğru gitmişlerdi. Bizans gemileri kendilerini Tuna’nın diğer tarafına geçireceklerdi. Fakat kumandan Phokas, Bizans amirali Romanos Lekapenos ile bir mesele yüzünden kavga etmeye başladı. Bunu gören Peçeneklerin Bizanslılara güvenleri kalmadı ve geri dönüp gittiler. Bizans ordusu büyük hazırlıklardan sonra Karadeniz kıyısı boyunca düşman topraklarına girdi. Ancak bu ordu 20 Ağustos 917’de Simeon tarafından baskına uğratılarak tamamıyla imha edildi. Bk. Ostrogorsky, Bizans, s. 245.
[8] Konstantin Porhygennetos, De administrandı İmperio, Bonn l840.
[9] Kurat, Karadeniz., s 62-63.
[10] Togan, Mes’udi’nin 932 yılında Velender adlı bir Bizans kalesine Peçeneklerin hücumlarından bahsettiğini ve Velender’in Kafkaslar’da bir yerde bulunduğunu belirterek, buraya saldıranların Hazar Peçenekleri olabileceklerini söylemektedir. Bk. Z. V. Togan, “Peçenekler”, İA, c. IX, s. 539; Kurat, detaylı bir şekilde bu saldırı ve buranın nerede bulunduğu üzerinde durmaktadır. Kurat, Peçenek, s. 116-124. Kurat, Peçenek, s. 129-130; Togan, Peçenekler, s. 539.
[11] Skylitzes, Ioannes, Georgius Cedrenus Ioannis Scylitzae ope, (Ed. J. Bekker: Corpus Scriptorum Historia Byzantinae), c. II, Bonn l839, s. 584,; Golubovskiy, a.e. a.e., s. 235; V. G. Vasilyevskiy, “Vizantiya i Peçenegi”, Trudı, c. I, Sankt-Peterburg l908, s. 10-11; Kurat, Peçenek, s. 131-133.
[12] En önemli Bizans kaynağımız olan Cedrenus’da bu sayı 800 bin olarak verilmektedir. Ancak gerek Golubovskiy, gerek Vasilyevskiy ve gerekse Kurat bu sayının çok abartılı olduğunu belirterek, bunun belki 80 bin olabileceğini belirtmişlerdir.
[13] Cedrenus, a.e. a.e., s. 586; Vasilyevskiy, a.e. a.e., s. 12-14; A. P. Kajdan, “İoann mavropod, Peçenegi i Ruskiye v Seredine XI. v”, Zbornik Radova, No. VIII, Beograd l963, s. 12;
[14] Kurat, Peçenek, s. 135-136; Togan, Peçenekler, s. 539.
[15] Cedrenus, a.e. a.e., s 588-589; Kurat, Peçenek, s. 136-137; Togan, Peçenekler, s. 539.
[16] Kurat, Peçenek, s. 138.
[17] Cedrenus, a.e. a.e., s. 590; Kurat, Peçenek, s. 138-140.
[18] Cedrenus, a.e. a.e., s. 598; Kurat, Peçenek, s. 140-142.
[19] Cedrenus, a.e. a.e., s 600-602 arasında detaylı bilgi verilmektedir. Kurat, Peçenek, s. 144; Togan, Peçenekler, s. 540.
[20] Cedrenus, a.e. a.e., s 603; Bu iki Peçenek başbuğu arasındaki mücadeleler için bk. Vasilyevskiy, a.e. a.e., s. 42-85; Kurat, a.e. a.e., s. 145.
[21] Cedrenus, a.e. a.e., s. 604-608; Kurat, Peçenek, s. 145-148.
[22] Kajdan, a.e. a.e., s. 180.
[23] Rasovkiy, a.g.m., s. 17-18; Kurat, Peçenek, s. 150-152; Togan, Peçenekler, s. 540.
[24] Kurat, Peçenek, s. 153-155.
[25] Geniş bilgi için bk. Kurat, Peçenek, s. 155-160.
[26] Anna Kommena Alexıad (Türk. Terc. Bilge Umar) İstanbul 1996.
[27] Anna bu Peçenek başbuğlarının isimlerin Tatou, Khales, Seslav ve Satzas olarak vermekte ve bunların bu şehirleri ele geçirdikten sonra Tuna’yı rahatça aşarak, komşu bölgeleri talan ettiklerini ve birkaç kaleyi ele geçirdikten sonra bir süre hareketsiz kalarak tarımla uğraştıklarını belirtmektedir. a.e. a.e., s. 210; Kurat, Peçenek, s. 166.
[28] Anna babası Aleksi Komnenos’un, Normanlarla ilk defa 18 Ekim 1082 tarihinde Anadolu Selçuklu hükümdarı Süleyman Şah’ın gönderdiği bir Türk ordusu ve Venediklilerden sağladığı orduyla beraber savaştığını ancak mağlup olmaktan kurtulamadığını söylemektedir. Detaylı bilgi için bk. a.e. a.e., s. 131-150. Ancak daha sonra 1083 tarihinde yaptığı savaşı Selçuklu Türklerinin sayesinde kazanarak, Pavlikanların önde gelenlerini tutuklatarak, mallarına el koymuş ve sürgüne göndermiştir. a.e. a.e., s. 178-180; Kurat, Peçenek, s. 167.
[29] Aleksi bu Travel’e bağışlanma ve tam özgürlük güvencesi veren bir Altın Yaldızlı Ferman yazdırarak göndermiştir. Kommena, a.e. a.e., s. 183.
[30] Kommena, a.e. a.e., 211-212; Kurat, Peçenek, s. 168-169.
[31] Kommena, a.e. a.e., s. 213-222; Ayrıca bu hadiseler Kurat’ta oldukça teferruatlı bir şekilde anlatılmaktadır. bk. Kurat, Peçenek, s. 169-179.
[32] Kommena, a.e. a.e., s. 223-224; Kurat, Peçenek, s. 180-181.
[33] Kommena, a.e. a.e., s. 224; Kurat, Peçenek, s. 181-182.
[34] Anna, İmparatorun Kumanların tekrar gelmesinden korktuğu için Synesios adındaki elçiyi Altın Yaldızlı Fermanla birlikte Peçenekleri uzlaşmaya ve anlaşma ikna etmek için gönderdiğini belirterek, Synesios’dan Peçeneklerin daha fazla ileriye gitmemeleri ve bulundukları yerde kalmalarını sağlamasını ve karşılığında da onlara nelere ihtiyaçları varsa bol bol verileceğini söylemesini istemiştir. Nitekim elçi onların yanında uzun süre kalarak her çeşit hizmetlerinde bulunmuş ve sonunda onları İmparatorla anlaşmaya razı etmiştir. a.e. a.e., s. 226; Kurat, Peçenek, s. 193-194.
[35] Kommena, a.e. a.e., s. 227; Kurat, Peçenek, s. 194-195.
[36] Kommena, a.e. a.e., s. 228; Kurat, Peçenek, s. 195-196.
[37] Anna bu hadiseyi detaylı bir şekilde anlatmaktadır, a.e. a.e., s. 234-237; Kurat, Peçenek, s. 201-203.
[38] Anna eserinde bu hadiseleri teferruatlı bir şekilde anlatmaktadır, a.e. a.e., s. 239-241; Kurat, Peçenek, s. 204-205.
[39] Kurat, Peçenek, s. 207.
[40] Kaynaklarda buranın nerede bulunduğu konusunda iki görüş vardır: 1) Küçük Çekmece ile Büyük Çekmece arasında ve Mela deresi kıyısında; 2) Çatalca; Ayrıca Vasilyevskiy bu tarihi 1091 yılının Şubatı olarak vermektedir. Bk. Vasilyevskiy, a.e. a.e., s. 255.
[41] Kommena, a.e. a.e., s. 243-245; Kurat, Peçenek, s. 208.
[42] Anna bu zaferden sonra Bizasnlılar tarafından “(Bir gün eksik kaldığından) Peçenekler Mayıs’ı göremediler” diye bir türkü söylediklerini belirterek s. 247-258 arasında bu zaferi çok geniş bir şekilde anlatmaktadır; Kurat, Peçenek, s. 214-227 arasında da detaylı bilgi verilmektedir.
[43] Kurat, Peçenek, s. 229.
[44] Kommena, a.e. a.e., s. 346-348; s. 479-484.
[45] Vasilyevskiy, a.e. a.e., s. 102-107; Rasovskiy, a.g.m., s. 18-19; Kurat, Peçenek, s. 232
[46] Kurat, Peçenek, s. 234.
[47] Kurat, a.e. a.e., s. 235-236.
[48] Kurat, a.e. a.e., s. 240.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.