Türk Tarihi ve Kültür Araştırmaları

Azerbaycan Türklerinin İstiklâl Mücadelesi Önderi Ebulfez Elçibey

0 15.227

Prof. Dr. Kâmil Veli NERİMANOĞLU

Yazıma Musavat Partisi Başkanı İsa Kamber’in Elçibey’in vefatından tahminen üç yıl önce gazeteci-yazar Elçin Hüseyinbeyli ile söyleşisinden bir alıntı ile başlamak istiyorum. “E. H: Peki (Azerbaycan’da-K.V.N.) bireysel olarak kendini kanıtlamış siyasi güç, siyasi şahsiyet kimdir? I. K: XXI. yüzyılda siyasetçi olarak mutlak surette belirtilmesi gereken kişiler tabii ki, yüzyılın başında M. E. Resulzade, yüzyılın sonunda ise E. Elçibey’dir. Resulzade’nin çevresinde çok değerli insanlar bulunmuş ve onların her birinin tarihimizde büyük hizmetleri olmuştur. Aynı zamanda Elçibey’in dava arkadaşları arasında dikkate layık insanlar az değildir, yani tarih onların da değerini verecektir. Yüzyılın sembolü olarak bu iki şahsiyetin adı tarihte kalacaktır”. (Araz Dergisi, Stockholm, 1997, No: 1/2).

Üç yıl sonra amansız tarih bu büyük gerçeği acı bir ölümle bir daha ortaya koydu.

Türk dünyası, dünya demokratik düşüncesi XX. yüzyılın büyük ideologlarından birinin, Azerbaycan milli-bağımsızlık harekatı liderinin, Azerbaycan Halk Cephesi’nin değişmez önderinin, bağımsız, demokratik Azerbaycan’ın ilk meşru Cumhurbaşkanının, fikir ve düşünce adamının ölümünü halkın milli matem günü, dünya demokrasisinin hüzün günü olduğunu belirgin bir gerçeğe çevirdi.

Ölüm hayatın kapısını kapatabilir. Fakat fikrin, ideolojinin, düşünce sisteminin kapısını kapatamaz.

Burada oturan herkese bellidir ki, Elçibey’in mütevazı ve alçakgönüllülükten yoğrulmuş şahsiyeti Elçibeycilik kavramına, Elçibey mektebi anlayışlarına karşı olmuştur.

Mehmetemincilik, Atatürkçülük, Hiyabanicilik ideolojisinin öne çıkması, bu ideologların ekollerinin yaranması için uzun bir mücadele yolu geçen Ebulfez Elçibey, birşeylerin temelini koyduğunu, hangi fikir ve ideolojinin yaratıcısı olduğunu bir defa bile olsun iddialı şekilde dile getirmemiştir.

İnsanlar kaba güç, zor ve servetle yönetilemez. Milli-bağımsızlık harekatını ve milli devlet maneviyatını yalnız ve yalnız Elçibey’in gücü, saf ideoloji ve temennasız şahsiyet fikri yönetebilir. Elçibey’in çile dolu şerefli hayatı, zengin, dolgun, orijinal bilimsel dünya görüşü ve en başlıcası yaratıcı dehası Elçibey ideolojisinin özünü oluşturuyor.

Büyük liderler, büyük inam, iman, yol yaratan insanlardır. Karizmatik lider olmak, halkın kalbinde maneviyat tohumu serpip, onun ürününü alsa da, almasa da bu ürünün alınacağına-halkı kurtaracağına inanmak ve bu gerçeği lideri olduğu topluma, millete inandırmaktır.

Elçibey’in dünyaya bakış açısını üç kelime ile ifade edebiliriz: Nasyonalizm, İdealizm, Realizm. İlk bakışta paradoksal gözükse de, bu sözler büyük insanın tefekkür tarzı için esas kriterlerdir.

Elçibey ideolojisinin kaynakları, aşamaları ve içeriği ayrı ayrılıkta büyük araştırma konusudur. Bunlara kısaca da olsa değinelim:

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Elçibey ideolojisinin kaynağı Türk düşünce tarihi, İslâm felsefesi ve bakış açısı, Batı felsefesi ve liberal-demokrat düşüncesi, Doğu-Batı milliyetçilik tarihi, çağdaş dünyanın manevi değerleri olmuştur. Elçibey’i tanıyan herkes onun resmi toplantılarda, daha çok dost ve aile sohbetlerinde eski Türk, Doğu tarihi, Şaman inanç sistemi, Kuran’dan (bizzat orijinalinden) hadislerden, sünnetden, Sufizmden, Fransız devriminin mahiyetinden, tarih felsefesinden, eski ve çağdaş edebiyattan, dil ve milli zihniyetten, ideolojik sistemler tarihinden, dünya stratejisinden, beşeriyenin demokrasi mücadelesinden… yaptığı sohbetlerin şahidi olmuştur. Ne yazık ki, o sohbetlerin binde biri bile kaleme alınmamıştır. Kaleme alınanlardan ancak bir damlasını Adalet Bey’in hazırladığı “Elçibey’le 13 Saat Yüzyüze” kitabında bulunmaktadır.

Kaynakların bu büyük tarihi-manevi çerçevesini biraz sınırlamış olursak, Elçibey ideolojisinin başlıca temeli ve selefi Azerbaycan milli-demokratik düşünce olduğunu görürüz. Bu düşünce ekolü M. F. Ahundov’dan başlıyor. H. B. Zerdabi, N. B. Vezirov, M. Kazim Bey, Mirze Celil, Sabir, Üzeyir Hacibey, Alibey Hüseyinzade, Ahmet Ağaoğlu, M. E. Resulzade, M. Topçubaşı bu büyük okulun devamcıları olmuşlar. Milli kimlik ve milli özüne dönüşü, demokratizm ideolojisini bu şahsiyetlerin eserlerinden, ortaya koydukları fikirlerden bağımsız düşünmek mümkün değildir. (“Azerbaycan aydınları”)

Doğu’daki ilk cumhuriyetin mimarı M. E. Resulzade’nin ve onun silah arkadaşlarının ideolojik sistemi Elçibey dünya görüşü sisteminin başlıca temeli, fikir babasıdır.

1988 yılı meydan harekatının ilk günlerinde kitle heyecanının duygu ve heyecan dalgalarının milli mücadeleye, düşünce mücadelesine çevrilmesinde Elçibey’in söylediği bir fikir belirleyici rol oynadı: “Bizim yolumuz Mehmet Emin Resulzade ve Atatürk yoludur!” Bu cümleyle tarihi belleğin büyük bir konsepti tam açıklığı ile ortaya konuldu. Gerçekten de sömürgecilik ve yarı sömürgeciliğe ve ideolojik yapısının Marksizm-Leninizm olduğu totalitarizme karşı koymayı başarmış ideoloji Müsavatçılık ve Atatürkçülüktü. Müsavatçılığı Azerbaycan halkının tarihi manevi ihtiyacının doğal- zaruri ifadesi gibi kavrayıp araştıran ve yorumlayan Elçibey Müsavatçılık doktrininin teorik ve pratik zeminini çok derinden açıklıyor.

M. E. Resulzade “Azerbaycan Teşekkülünde Müsavat” (1920) eserinde yazıyordu: “Bundan sonra bağımsız ve milli Azerbaycan’ın şevki tarihle idareye memur olacak fırkanın adı “Müsavat” olmayabilir, fakat o fırkanın “Müsavatçı” olması şarttır. Çünkü Müsavatçılık belirttiğimiz gibi 1) Milliyetçilik, 2) Türkçülük, 3) Vatancılık, 4) Azerbaycancılık, 5) Milli Devletçilik, 6) İstiklalcilik, 7) Cumhuriyetçilik demektir”. Bu sözler tarihen olduğu gibi bugün de canlıdır.

Mehmet Emin’in geniş çaplı teorik-ideolojik sisteminin yeniden klasik üçlüde yuvarlak hale getirilmesi mefkure hedefinin sembolleştirilmesi bakımından gerekiyordu. Özellikle birbirine yakın olan ideolojik düzeylerin birleştirilmesi ideolojik isabetlilik bakımından seçilmiştir. İçeriği değişmeyen ilkeler zaman zaman değişebiliyor, Müsavatçılık çağdaşlaşıyor. Örnek olarak tanınmış ideologlarımızdan H. İbrahimli’nin, N. Nesibli’nin “Bütöv Azerbaycan” kitabına yazdığı önsözden bir noktaya değinerek fikrimizi devam ettirelim: “Müsavatçılıkta milli bütünlük, Vahit Azerbaycan düşüncesi yenidir. 80’li yıllardan başlayarak Azerbaycan siyasal düşüncesinde (aslında dünya siyasal düşüncesinde-K.V.N.) Vahit Azerbaycan fikri pekişmeye başladı. Bu fikrin siyasal düzeyde ortaya konulması Ebulfez Elçibey’in adı ile bağlıdır”.

Elçibey ideolojisinin en büyük seleflerinden biri olan Atatürk’ün ilke ve inkılapları, Atatürk’ün devlet felsefesi ve devlet tecrübesi idi. Ana hatları ile birbirine bağlı olan Atatürkçülük ve Mehmeteminciliğin temelinde Ziya Gökalp, İsmail Gaspıralı ve Ali Bey Hüseyinzade, Ahmet Bey Ağaoğlu düşünceleri bulunduğu için bu görüşler sisteminin altyapısı aynı idi. Fakat ayrı ayrı coğrafi, etnik-milli, tarihi-sosyolojik sınırlar bu milli ideolojilerin değişik özelliklerini de ortaya koymuştur. Elçibey bu fark ve benzerlikleri yapıcı şekilde yorumlayan, bu meseleye ideolojik açıklık kazandıran fikir adamı idi. Daha somut şekilde ifade edersek, Elçibey çağdaş Müsavatçılık ve Türk dünyasına yönelik Atatürkçülük ideoloji ekolünün temelini doktrin çapında ortaya koymuştur.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Marksizm-Leninizm dünya görüşü çöktü. Yalnız ayrı ayrı şahıslarda ve sınırlı gruplarda ideolojiden ziyade nostaljik yaşam tarzı olarak kalan eski dünya görüşünün yerini yeraltı nehirleri gibi millet tefekkürünün hafızasında yaşayan milli demokratik görüşler sistemi almaya başladı. Acılı, sancılı geçen bu süreç bugün de sona ermiş değildir.

Ana hatları değişmeyen Müsavatçılık dünya şartlarının, tarihin, güç dengelerinin yeni disiplinlere uygun olarak değişmesi ve modernleşmesi ile orantılıydı. Bu ideolojik değişimin başında Elçibey duruyordu. Harekat yıllarında ve sonralar parti içi, parti dışı faaliyetlerde ideolojik düşünceye büyük önem veren Elçibey, bu faaliyetlere bizzat önderlik yapmakla İsa Kamber, Nesib Nesibli, Cemil Hasanlı, Adalet Tahirzade, Aydın Balayev, Nesiman Yakublu, Fazil Gazenferoğlu, Arif Rahimoğlu, Neriman Kasımzade, Hikmet Hacızade, Arif Acalov, Niyazi Mehdi gibi yeni ideologlar kuşağının yetişmesinde büyük hizmeti olmuştur.

Değişen politik dengeler ve küreselleşen dünya XX. yüzyılın sonunda Elçibeyciliği zorunlu hale getirmiştir. Bu zorunlu süreç 1993 yılındaki darbeden ne kadar etkilense de, toplumda bir ideoloji yozlaşması yaşansa da, bir şahıs üzerinde odaklanmış yalan ve dayanaktan yoksun sistem kurma girişimlerinde bulunulduysa da, tüm bunlar tarihin gereksiz eşyalar deposuna bırakıldı. Mehmet Emin Resulzade’ye, onun ideolojisine dayalı siyasi örgütlere, şahsen Elçibey’e, İsa Kamber’e, diğer siyaset önde gelenlerine karşı ne kadar büyük baskılar olsa da, bu girişimler acı gülüşün hedefi oldu. Son 7-8 yılda yayınlanmış süslü-püslü kalın kitaplar fiyaskodan başka bir şey olmadı. Yalan ayak aldı, ancak yürüyemedi.

Gerek içten devlet çapında baskılar, şovlar, kampanyalar, otoriter ahlaka dayalı ağır baskılar, suçlamalar, gerekse dışarıdan Rusya-İran kaynaklı ideolojik sabotajlar Mehmetemincilik, Elçibeycilik öğretisini çökertemedi. Aksine, onun karşısında fiilen teslim oldu. Polis gücü ve yolsuzluk serveti ile tarih denemesinden çıkmış ideolojiler susturulamaz.

Müsavatçılığın 3 temel dayanağı-Türkçülük, Çağdaşlık ve İslâm, Elçibey’le Ali Bey Hüseyinzade, Ziya Gökalp ve Mehmet Emin arasında en büyük manevi-siyasi ideolojik köprüdür. Bu üç kelimede binlerce kitabın, araştırmanın mayası, cevheri var.

Bağımsız, demokratik Azerbaycan bayrağında üç renk bulunuyor: mavi, kırmızı ve yeşil. Bu renklerin sembolleştirdiği Türkçülük, Çağdaşlık, İslâm zaman zaman dünyaya gelmiş, tarihin ağır sınavlarından çıkmış derin anlamlı bir sembolü, devlet ideolojisidir. Ali Bey Hüseyinzade bu sembolü yarattı. Ziya Gökalp onun siyasi anlamını, kültür kökünü derinleştirdi. M. E. Resulzade bu sembolü devlet simgesinden bayrağa çevirdi. Elçibey bu sembolün felsefi-tarihi mahiyetini derinleştirdi ve ikinci-sonuncu defa devlet sembolünü devlet ideolojisi haline getirdi.

Elçibey’in mefkure  davasında Türkçülük ayrıca bir önem taşımaktadır. Geniş teferruata varmadan Elçibey’in kendi sözlerine göz atalım: “Mefkuresi, maneviyatı, ahlakı bin yıllar boyunca bu toprakta teşekkül eden Türk etnosu bu ideolojinin de kurucusudur. Evet, bütün ideoloji arayışımızın ve düşünce çatışmalarımızın çıkış noktası bu özül üzerine kurulmalıdır”. Türkçülüğü bir bütün olarak kabul eden ve onu teorik-pratik sistem haline getiren Elçibey, Türk milli kimliği, Türk kültür birliği, Türk dünyası, ortak alfabe, ortak edebi dil, ortak derslik vs. gibi önemli konuları siyasi-ideolojik, bilimsel- tarihi boyutları ile araştıran, ortaya belli başlı kriterler koyan fikir adamı olarak kabul edilmiş ekoldür.

Tarihi-felsefi metotla Türk tarihinin öğrenilmesi, Avrupa-Rus bakış açısından değil, Türkün kendi bakış açısından bu tarihin yazılması Elçibey ideolojik konseptinde önemli yer tutuyor. Elçibey diyor: “Türk dünyasının entelektüel gücü bugün bu işin gerçekleştirilmesine yetiyor, ancak Türk devletlerinin ortak kültür politikası da olmalıdır. Ortak Türk kültürü, ortak Türk edebiyatı ve ortak Türk dilinin oluşturulması, bu kültür politikasının bir parçası olmalıdır”.

İdeolojide sık sık bilinçli veya bilinçsiz olarak karıştırılan Azerbaycancılık ve Türkçülük anlayışları konusunda en doğru yorumu Elçibey getirmiştir. Azerbaycan’a şimdiki iktidardan gelen Azerbaycancılık anlayışı ve ondan doğan Azerbaycan dili, Azerbaycan milleti vs. kavramlar komünist milliyetçilik düşüncesinin bir ürünüdür. Halbuki, Mehmet Emin yazıyordu: “Yalnız ‘Türk’ kelimesi değil, ‘Azerbaycan’ adı da kazanılmalıdır.”

İlerici bir görüş olarak söylenen bu fikir “Birleşik Azerbaycan” anlayışı için, Vatan ve Devlet kavramı için zorunludur. Fakat Azerbaycancılığın Türkçülüğe karşı konulması, coğrafya ile milletin ve onların değerlerinin karıştırılması, ideolojik eksiklik ve ayrımcılık siyasetinden başka bir şey değildir. Elçibey’in düşüncesi şöyledir: “Azerbaycancılık da devletçilik ilkesi açısından belirli yere kadar faydalıdır, ancak milli çıkarlara zararlıdır ve bu zararın altından daha sonra çıkılmayabilinir”.

Azerbaycan Türklerin ve Türk olmayan etnosların vatanıdır. Azerbaycan’daki vatandaş hakları ve eşitlik ilkesi anayasada belirlenmiştir. Fakat Azerbaycan ortak Türk medeniyetinin ve maneviyatının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu anlamda Azerbaycancılık Türkçülüğün bir parçasıdır ve birbirleri ile karıştırılamazlar.

Azerbaycan’da Türk olmayanların etnik mensubiyetlerinin (dil, kültür.) korunması için de anayasal güvencelerin de bulunması doğaldır. Elçibey döneminde Milli Meclis’te etnik azınlıkların kültürel haklarının korunması ve gelişimi hakkında kabul ettiği karar bu ideolojik düşüncedeki demokratizmi ortaya koymaktadır.

Elçibey iktidarı döneminde Latin alfabesi ile yayınlanmış 100’e kadar derslik, “Soyadı”, “Devlet Dilinin Adı” vs. kanunlar, kararlar kısa dönem zarfında devletin kabul ettiği milli ideolojik programın pratik kısmıdır. Maalesef bu ideolojik istikamet 1993 Haziranı’ndan sonra çıkmaza girdi ve yarıda kaldı.

Çağdaşlık veya demokrasi Müsavatçılığın temel dayanaklarından biri olarak Elçibey’in görüşlerinde önemli yere sahiptir. Elçibey’in kendi sözlerine göz atalım: “Bizde diyorlar ki, demokrasi önemli değil. Ama son zamanlar demokrasiye ait bir çok makaleler, kitaplar yazılıyor, hatta Azerbaycan’da liberal demokrasi uğrunda mücadele sürüyor. AHCP’de, Musavat Partisi’nde olan liberal demokratlar istiyorlar ki, bu partilerin programlarını değiştirerek liberal demokrasi zemininde kursunlar. Demek ki, çağdaş değerlerin de taraftarları ve uzmanları yetişmektedir. Hatta milliyetçiler de farkına varmadan liberal-demokratlık yapıyorlar. Mesela geçenlerde Avrupa’nın liberal demokratları bizimle görüştüler, onlar ancak liberal-demokratlarla işbirliği yapmak istiyorlar. Ben onlara söyledim ki, biz milliyetçi, milli demokratlarız. Ancak programımızı okuduktan sonra gördüler ki, biz de halkın bağımsızlığını, insanların hürriyetini, Azerbaycan’da yaşayan azınlıkların haklarını temin etmeye çalışıyoruz. Dediler ki, bunlar liberal değerlerdir ve siz liberal değerleri benimsemiş milliyetçilersiniz. Buna hiç bir itirazımız olmadı. Yani biz çağdaş değerleri kabul ediyoruz, çünkü çağdaşlık bizim Musavatçılığın esas ilkelerinden biridir”.

Elçibey, çağdaşlıkla milli, dini değerlerin içiçe, organik bağlılığını bir kültür tezahürü, toplum düşüncesi, insan düşüncesi gibi kabul edilmesi yönünde çok ciddi açıklamalar yapmış, bu sentezi tarihi delillerle yorumlamıştır. O, Japon medeniyetinde ve dünya görüşünde milli değerle çağdaş değerin diyalektik ilişkisini sık sık örnek gösteriyordu.

Elçibey’in Kuran’a, eski Türk demokratizmine büyük önem vermesi, eski Yunan, Avrupa, Amerika demokrasisi ile Doğu demokrasisini bir araya getirmesi onun ideolojik sisteminin esas halkalarından biridir. İngiltere’nin eski Başbakanı M. Thatcher’in “Büyük Demokrat Ebülfez Elçibey” demesi çok ciddi gerçeklerin anahtarıdır. Demokrasi bakımından Elçibey’in Mehmet Emin siyasi ekolüne ve Atatürk’e yaklaşımı, bilimsel-teorik, tarihi-deneysel açıklamaları üzerinde ayrıca durulması gereken önemli konulardır ve ileri zamanlarda araştırılacaktır.

Bilindiği gibi, Türkiye’deki demokratik devlet geleneği ile Azerbaycan’daki demokratik devlet geleneği aynı değildir. Evrim, demokratik reformlar, devrimci reformlar, dogmatik yönetim metodları, tekpartilik ve çokpartilik, medya plüralizmi ve otoriter medya gelenekleri gibi meseleler ideoloji tarihinin Azerbaycan’da ve Türkiye’deki tezahürüdür. Elçibey bütün bunların öğrenilmesi için ipuçları, konsept vermiş ve gençlik için büyük ideolojik platform yaratmıştır.

Müsavatçılığın üçüncü ilkesi İslami değerlerdir. Azerbaycan Cumhuriyeti yüzyılın başlarında dünyevi (laik) devlet olduğu gibi, yüzyılın sonunda da dünyevi devlet oldu. Azerbaycan demokrat aydınların beyinlere serptiği tohumların ancak böyle ürün vermeleri beklenirdi. Din ve devlet işlerinin ayrılması cumhuriyet kuruculuğunun temel ilkelerinden biri olan laik hukuk sisteminin temelidir. Çağdaş sivil devlet bu ilkeler dışında tasavvur edilemez. Önce Mehmet Emin’in, beş yıl sonra Mustafa Kemal’in Doğu’da yarattıkları iki demokratik Türk Cumhuriyeti, Türk devlet tarihinin çağdaş döneminin başlangıcıdır. “Hukuk-halkın iradesidir”. Devlet felsefesi ateist devletlerde materyalist, spiritüal-milletçi, Marksist-proleter mahiyette olan metafizik temele oturtulmuştur. Halbuki, dünyevilik insanın ve vatandaşa değil devlete özgüdür.

Elçibey’in bakışlar sisteminde din, İslâm dünya görüşü devletin hukuk sisteminde, onun üç ana fonksiyonunda (yürütme, yargı, yasama) değil, kültür komponenti gibi devletin felsefesinde kendi yerini almaktadır. Aynı zamanda Anayasal bir hak olarak herkesin din seçme, dine tapma özgürlüğü vardır. Bu bir vicdan özgürlüğü ve manevi değer faktörüdür. Bu anlamda Elçibey insanlığın mit, din, bilim aşamalarını geniş şekilde açıklıyor. Tarihi, siyasi, ideolojik bağlamda bu fenomenleri aydın bir mantıkla araştırıyor. (Bkz: “Bütöv Azerbaycan Yolunda”, s. 15-143)

Elçibey, İslâmi dünya görüşü ile demokratik, çağdaş ve Türkçü bakış açılarının organik bağımlılığının yanı sıra bunların bilimsel-mantıki ilişkisine de özel önem veriyordu. Elçibey, konuşmalarının birinde şöyle diyor: “Gerçekten de İslâm ilmi, yani İslâm’daki bilim ve bilgi zafer çalmıştır. Mantığın, felsefenin, tarih bilimciliğin gelişimi göz önündedir. Demek ki, İslâm, kapısını ilime sonuna kadar açık bırakmıştır… İslâm’ın kapısı ilme açık olduğu kadar demokrasiye de açıktır. Çünkü ilim demokrasinin ana hatlarından biridir. İlim toplumu ileri götüren, onu her zaman terakkiye çeken bir güçtür.

Bunun için Müsavatçılığın esasları incelikle açıklanmalı ve yanlış fikirler bilimsel şekilde reddedilmelidir. Bu manevi değerler toplum hayatında kendine layık olan yeri aldığında Müsavat büyük zafer kazanabilecek ve ben eminim ki, bu böyle de olacak!”

Bu sözlerin geniş tefsirine lüzum yoktur. Peygamberler Tanrı elçileridir. Onlar Allah kelamını ulaştırmak, haberdar etmek için gönderilmişlerdir. Bütün peygamberlerin mucizeleri olmuştur. Son peygamber olan Hz. Muhammed’in (S.A.V.) mucizesi akıl ve mantık sisteminin mucizesidir. Elçibey Kuran’ın mücerretliğini, çelişkisizliğini, derinliğini, demokratizmini özellikle yüksek değerlendiriyor. Cehalete, skolastliğe, hurafaya karşı İslâm felsefesini, İslâm pragmatizmini, Kuran’ın yüksek ahlaki değerlerini ortaya koyuyordu.

Elçibey’in tarikat felsefesine, özellikle de Sufizme, Hurufizme kendine özgü bakışları ve yorumları var. Yunus Emre hakkında yazdığı çok kıymetli makalede Mevlana, Nesimi, Hatai, Fuzuli. hakkında yazılarında, konuşmalarında, Doğu bilimciliğine yönelik araştırmalarında Ebulfez Bey tarikatların yerli dinlerle ilgili kökeni, hümanizm ve hoşgörü felsefesini geniş açıklamıştır. Elçibey’in Şamanizm-Tanrıcılık dini, Zerdüştilik-Ateşperestlik dini hakkında görüşleri de ciddi bilimsel ilginin yanı sıra ciddi ideolojik, bilimsel-tarihi anlam taşıyor.

Bu yönde onun dava arkadaşları Mirmahmud Miralioğlu, Neriman Kasımzade, Rafik İsmayılov ve diğerlerinin başkanlık ettiği, birlikte yürüttükleri işler, düşünsel-fikri örgütlenme faaliyetleri ideolojik temelin pekişmesi için önem taşımaktadır.

İran adlanan devlette dinin aşırı şekilde siyasileştirilmesi, dini tarikat bölücülüğünün toplum, millet bölücülüğüne dönüşmesi Elçibey tarafından keskin şekilde eleştirilmiştir. Elçibey Türk İslâmı ile Arap ve Fars İslamı’nın ayırt edilmesine önem veriyordu ve Türk İslâmı’nın özellikleri üzerinde ayrıca duruyordu. Elçibey Türkçülüğe karşı stratejik merkezlerde hazırlanmış Pantürkizm, çağdaşlaşmaya karşı beynelmilelcilik (enternasyonalizm), İslâmcılığa karşı Panislâmizm “öğretisinin” içeriğini, bölücü rolünü defalarca açıklamış ve aslında tüm faaliyeti boyunca bu bakışların özündeki niyetleri, zehirli tohumları ortaya çıkartmaya çalışmış ve mücadelesini kazanmıştır.

Elçibey’in ideolojik sisteminin aşamaları şöyle sıralanabilir:

1) Resmi ideolojiye karşı muhalif faaliyeti ve bağımsızlık yolunda milli mücadele harekatı dönemi (1960-1989),

2) Azerbaycan Halk Cephesi Partisi ve Birleşik Azerbaycan Birliği dönemi (1989-2000).

Elçibey’in ideolojik sisteminde bütöv Azerbaycan konsepti çok mühim bir yer kapsamaktadır ki, üzerinde ayrıca durulacak başlı başına bir konudur. Elçibey’in bütöv Azerbaycan konsepti, istiklal ve mücadele düşüncesi mücadele askerlerini örgütleyen ve hareket yönünü birleştiren büyük bir sistemdir. Bütünleşme, Milletleşme, Devletleşme yolunda enine ve boyuna örgütlenmeye büyük önem veren Elçibey “Birleşik Azerbaycan Yolunda” kitabında kendi görüşlerini sistemli bir şekilde açıklamaktadır. Bu program çağdaş Müsavatçılığın esaslarından biri olarak gerçekleştirilmiştir ki, bu da Elçibey ve arkadaşlarıyla bağlantılıdır.

… Elçibey dünyasını değiştirdi. Ölümün bir anlamı olarak yeniden doğdu. Böylece Elçibey mefkuresinin bütün dünyaya yayılacak ikinci dönemi de başlamış oldu.

Dünyanın bir çok yerinde, bilim ve araştırma merkezlerinde, akademik kurumlarda, üniversitelerde ve akademilerde “Elçibey Siyasal Sistemi” “Elçibey Döneminde Azerbaycan’ın Dış Politikası”, “Elçibey’in Kararverme Mekanizması”, “Elçibey ve Etnik Azınlıklar Meselesi”, “Elçibey Milliyetçiliği”, “Elçibey Demokratizmi”, “Elçibey’in Bütöv Azerbaycan Doktrini” ve diğer konularda bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Elçibey’in ideolojik sistemini araştıran onlarca eser yazılmaktadır. ABD’de, Avrupa’da, Japonya’da, Türk cumhuriyetlerinde, Rusya’daki Türk topluluklarında, Baltık ve Balkan ülkelerinde, İslâm ülkelerinde Elçibey kuramına ilgi gittikçe artmaktadır.

Artık dünyada Elçibey hakkında basılmış kitaplar, gazete ve dergi makaleleri, film ve ekran kroniği, internet kaynakları bir kütüphane oluşturacak düzeye ulaşmış boyutlardadır. Bu kütüphane gün geçtikçe daha da zenginleşmektedir.

Elçibey konuşmalarının birinde şöyle diyor: “Ben Azerbaycan Türklerine dünyanın bir kaç büyük şahsiyetini öğrenmeyi tavsiye ediyorum. Bunlardan birincisi bütün devirlerin dehası olan Muhammed Peygamberdir (S.A.V.). Onun yaşamını, fikirlerini, hadislerini ve tümüyle o dönemi iyi bilmek gerekiyor. İkincisi Farabi’dir. Onun dini ve felsefi görüşleriyle tanışmak ilmimiz için oldukça faydalı olur. Üçüncüsü ve dördüncüsü M. E. Resulzade ve Mustafa Kemal Atatürk’tür ki, onları bir bütün olarak incelikle benimsemeyi her bir Azerbaycan aydını için gerekli, politikacılarımız için ise hayati zaruret sayıyorum.

Yeni, çağdaş dünyanın kapılarını açmada onların bıraktığı miras yardımcımız olacaktır”. Bu tarihi sıralamada beşinci şahıs kuşkusuz ki, onurlu yaşamı, pak inancı ve derin zekası, ölmez eserleri ve düşünceleriyle, manevi evlatlarıyla, Azerbaycan’ın geleceği olan siyasi ekolleriyle, büyük manevi selefleri ve umut verici halefleriyle E. Elçibey’in kendisidir.

Prof. Dr. Kâmil Veli NERİMANOĞLU

Avrasya Araştırmaları Merkezi Başkanı /Azerbaycan

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 19 Sayfa: 157-161


Kaynaklar:
♦ E. Resulzade, Azerbaycan Teşekkülünde Müsavat, Bakı 1920.
♦ Elçibey, Bu Menim Taleyimdir, Bakı 1992.
♦ Elçibey, Deyirdim ki Bu Quruluş Dağılacağ, Bakı 1992.
♦ Elçibey, Bütöv Azerbaycan Yolunda, İstanbul 1998.
♦ Elçibey, Tulunoğulları Devleti, İstanbul 1997.
♦ Elçibey, Azadlığ ve Demokratiya, İstanbul 1992.
♦ V. Nerimanoğlu, Azerbaycan Türklerinin Azadlığ Elçisi, İstanbul 1992.
♦ V. Nerimanoğlu, Elçibey Çağdaş Türkçülüğün İdeologudur, Tarih Derg. Eylül 2000, İstanbul.
♦ Gazenferoğlu, Ebülfez Elçibey: Tarihten Geleceğe, İstanbul 1995.
♦ Memmedov, Elçibeyle Birge Otuz İl, İstanbul 1999.
♦ Tahirzade, Elçi Bey, Bakı 1999.
♦ Tahirzade, Elçibeyle 13 Saat Üz-Üze, Bakı 1999.
♦ Atatürkçü Düşünce El Kitabı, Ankara 1996.
♦ Feyzioğlu, Atatürk ve Milliyetçilik, Ankara 1996.
♦ E. Resulzade, Milli Tesanüd, Ankara 1978.
♦ Hüseyinbeyli’nin İsa Kamber’le söyleşisi, Araz (dergi), Stokholm, 1997, No: 1 (2).
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.